tag:blogger.com,1999:blog-40544029315275711372024-03-05T20:53:27.134+03:00Yanık ayak Gökhan UçarGökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.comBlogger31125tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-13821160816002901932013-01-05T11:14:00.005+02:002013-04-30T23:10:47.152+03:00HİNDİSTAN GOA<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">HİNDİSTAN ikinci bölüm: GOA, PALOLEM BEACH, ANJUNA.</span><br />
<br /><span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/aYpx9kJ5RekFciWUXHcQC9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-3ncdkfSoqMw/T-DO6hHNv4I/AAAAAAAAI3s/V2Ems4Ie894/s400/IMG_4059.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/QbrWk3qnnmXghrJpXTLYdNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-r0v1eTCvUW8/T-DNHTe5NYI/AAAAAAAAI1I/vT5hsirpayw/s400/IMG_4060.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Sabah saat 10:00’a gelirken Margaon otobüs terminaline ulaşmıştık. Buradan son durağımız olacak Palolem’e 35 km daha var. Terminalin dışındaki rikşalara sordum iki kişi 1000 rupi istiyorlar. Yani Palolem plajından daha uzakta olan havalimanına klimalı taksiyle aynı para. Hep aynı numara diye pazarlığa giriştim ama inmediler. Herhalde sıcaktan bunalıp yumuşayacağımızı sandılar ama yanıldılar. </span><br />
<span style="font-size: large;">Terminalin içinde Palolem’e giden otobüs/dolmuştan iki kişi 40 rupiye biletimizi aldık. Otobüsün kalkmasını beklerken köşedeki manavdan muz aldık ama yiyemedik. Daha olmamıştı.</span><br />
<br /><span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/asdCUHhEZM0FWGnCEAIvFdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-DCFhvGLCmsY/T-DNMKKZVXI/AAAAAAAAI1Q/CHrDTxXP7uI/s400/IMG_4062.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Otoparkta Hindistan’ın efsanevi Royal Enfield Bullet motosikletlerinden birini gördüm. Hemen yanaşıp bu klasik görünümlü ama yeni motosikleti inceledim. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/B0k1cUP0G87wIcGACqS1I9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-YFx4RR3pULs/T-DNVt_IuII/AAAAAAAAI1g/DGGICt-SndY/s400/IMG_4069.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Tuvaletimiz gelince umumi tuvalete mecburen girmek zorunda kaldık. Bu tür durumlar için yanımda her zaman bir kuru bir de ıslak mendil taşırım. Bu sefer de bizi rezillikten kurtardı. Çünkü tuvaletin her yeri insan pisliği dolu olduğu gibi sabun ya da tuvalet kağıdı namına birşey de yoktu. Aslında işimi bitirip dışarı çıkınca tuvalete de gerek olmadığını anladım. Ahali sıralanmış tuvalet duvarına işiyor, hacetler tuvaletten gelenler ile birleşmiş dere olmuş akıyordu. Hatırladığım kadar eskiye gidiyorum ama bu kadar pisliği Türkiye’de hiç görmedim.</span><br />
<br /><span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/j8j_a3x9HjUyMtzJ5uPhhNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-P2HrHkpiTak/T-DNjUi8jOI/AAAAAAAAI18/rHFACH_nZrM/s400/IMG_4085.JPG" width="400" /></span></a><br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/fjlMAVdxWpjbceP3WOazB9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="400" src="https://lh3.googleusercontent.com/-pG8IlGwinqU/T-DNmFvyFMI/AAAAAAAAI2E/EqV-T8EvbUM/s400/IMG_4086.JPG" width="267" /></span></a><br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/GoS5fr7m4XqbK4CIrPTOjdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-51XQffFIFYA/T-DNrm0GcTI/AAAAAAAAI2M/1M0GleAo4Bo/s400/IMG_4090.JPG" width="400" /></span></a><br />
<span style="font-size: large;">Palolem’in daha temiz olacağını umarak otobüse bindik. Yolculuk bir buçuk saat sürdü. Balık istifi dolmuşta Hintli kardeşlerimizle doyasıya kaynaşma fırsatı bulduk. Bu kaynaşma kalabalık nedeniyle daha çok fiziksel, ten tene ve göz göze oldu. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/b35CWiCNyvUETrFdtgL-XtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-UT4aoUVcWlw/T-DNe38-FVI/AAAAAAAAI10/6ghJ60zrwvI/s400/IMG_4078.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Kırsalı ilk kez gördüğümüzden akan manzaraları seyredip fotoğraflar çektik. Bir ara karşı koltukta oturan bebeğin dehşet içindeki yüz ifadesiyle durmadan Elvan’a baktığını gördük. Zavallı herhalde hayatında ilk defa açık tenli biri görmüş olacak ki şaşırdı kaldı. Dikkatini dağıtmak için yaptığım şaklabanlıklarıma rağmen gözünü Elvan’dan alamadı. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/_z5aZf9WHFdknZ4X_8B9KdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-kg-gqfjoCJk/T-DOLEkkNPI/AAAAAAAAI3k/80XSVSmEXso/s400/IMG_4077.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/iClrSMSp-fg4TIvwJcp7kNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-AxZ7xYUK4VQ/T-DNZQfKDtI/AAAAAAAAI1o/oKFnECmLEXw/s400/IMG_4075.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Dolmuş okul çıkışına raslayınca zaten dolu olan araç iyice şişti. Neredeyse kucağımıza oturan öğrencilerle birlikte sıkış tepiş gittik. Yanımdaki Hindu güzeli öğrenciye laf attım ama hiç oralı olmadı. Utanarak başını başka yanlara çevirdi. Şeker verdim almadı. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wBKh8B84jhiYd_9hoqn8wNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-3UAJaD_dKPQ/T-DNuuWUvpI/AAAAAAAAI2U/jFx7hpgt8yI/s400/IMG_4095.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Arsızca fotoğrafını çekince anladım ki rahatsız oluyor ben de fazla bulaşmadım. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/xEkmXjFDBhHZYUdJYQKuK9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Gq3jVC8e_6I/T-DNxTV9jbI/AAAAAAAAI2c/Z-jnia3p_i4/s400/IMG_4097.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qEbzQit5fotE4WBV5b4NbNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-zsqgGWmmyG4/T-DNzhAQggI/AAAAAAAAI2k/bduTP7GVplw/s400/IMG_4098.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Hindistan cevizi ağaçları altına kurulmuş irili ufaklı pek çok köy var. Dolmuş zırt pırt durup öğrencileri indiridikçe kalabalık da azaldı. Bu sırada Elvan’ın önüne geçen çok sevimli bir kız çocuğu nazlansa da Elvan’la iletişime geçip verdiği şekeri kabul etti. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/fmA453F5ucivkMYh54_s-9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-s666ijP7UXg/T-DN62CFdrI/AAAAAAAAI20/SbtB5aXX7RU/s400/IMG_4108.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Palolem’e vardığımızda oldukça yorulmuştuk Bir an önce kendimizi yatağa atmaya niyetliydik. Önceden booking.com’dan ayırttığım odaya yerleştik. Aslında booking’e gerek de yokmuş, dolmuştan iner inmez zaten çevrenizi şu fiyata deniz kenarı oda, bu fiyata şu falan diye çığırtkanlar sarıyor. Birinden birini seçip daha ekonomik davranmak mümkün. Sevimli bungalovumuza yerleşip duş alarak son 24 saatin hengamesini üstümüzden attık. Yatağa devrilip akşam üstüne kadar uyuduk. Bugalov güzeldi güzel olmasına ama denize giden 30-40 metrelik yol inşaat malzemeleri ve kum tepeleri ile doluydu. Üzerine bu yolu mesken belleyip geçenlere hırlayan köpek ve gecenin zifiri karanlığı da eklenince sonraki gün odamızı değiştirmeye karar verdik. Akşam yemeği için sahile masa atmış birçok güzel restorandan birine oturup balığımızı seçtik. Mangalda pişirdikleri balığın üzerini baharat bulamacı ile kaplayıp güzelim balığı mundar etmişlerdi. Üzerindeki sosları sıyırarak buz</span><br />
<span style="font-size: large;">gibi birayla balığı götürdük. </span><br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/61PQZo3R91UXQ0iWVwdhPdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-sKz1oGlPoEE/T-DOBqOlIhI/AAAAAAAAI3E/zWPXEiDsM9w/s400/P1020322.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Son istasyona yorucu bir yolculukla varmanın rehavetiyle sevimli bugalowumuza gidip cibinlikli ikiz yatağa hasretle erkenden yattık. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6n3uIgJOV4y_JdpSfA5EXNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-tha35JNZnuo/T-DOGSq93PI/AAAAAAAAI3U/cPCMZTvirYA/s400/IMG_4116.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/eOzvcZY7mqNGpNUAGsxMr9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-K8w-OyvRx54/T-DOEHq2ZNI/AAAAAAAAI3M/bNCL7PXH5xU/s400/IMG_4114.JPG" width="400" /></span></a><br />
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;"></span></div>
</div>
<br /><span style="font-size: large;">Dördüncü günümüzün sabahında tertemiz bir güne uyandık. Artık işin yorucu kısmı bitmiş kebap kısmı başlamıştı. Çantayı sırtlanıp plajın yolunu tuttuk. Niyetim denize sıfır bungalow bulmak.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/rMim_53E7L97v850Vma-RNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-Ggd8XLYe190/T-DQ9aLTUjI/AAAAAAAAI34/h8gr5xwP-is/s400/IMG_4134.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Yol üzerinde bir yerde mola verip kahvaltı yaptık. Elvan basit bir tostla yetinirken ben çorba içtim. İçinde taze sebzeler olan tanımadığım baharatlarla harmanlanmış çorbalara bayılıyorum. Bu seferki de yüzümü kara çıkarmadığından gidene kadar her sabah başka çorba denedim. Plaj üzerinde palmiye ağaçlarının altına kurulu pek çok bungalow vardı. Fiyatları içindeki lükse ve denize yakınlığına göre değişiyor. Sahilin büyük kısmını taradıktan sonra birini beğenip pazarlıkla günlük 600 Rupi’ye (yaklaşık 20 TL) anlaştık. Biraz derme çatma ama olsun, denize sıfır. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/JFFZURDbPAd5snMvLTmNSdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-9BrrF5mbhhk/T-DRASSaNmI/AAAAAAAAI4A/hECP7w_bMmY/s400/IMG_4138.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Bungalowumunuz içinde 19. Yüzyıldan kalma gıcırtılı pirinç somyanın üzerine kurulu 20. Yüzyıl başlarından kalma çift kişilik ince süngerden yatak mevcut; yatağın ancak yarısını örten cibinlik de hediyesi. Odanın arkasındaki küçük banyoda ise daimi olarak su mevcut (Güneş enerjisi deposu bitmeden kullanılırsa üstelik sıcak). Herşey bir yana odanın kapısını açmak ya da kapamak için evi sallamak gerekiyordu. Ancak o zaman kapının kilidi yerini buluyordu. Dolayısıyla kapıya geldiğimizde anahtar kimdeyse o kilidi açmaya çalışıyor diğeri de evi sallıyordu. Bir ara cibinliği yatağın üzerine oturtamayınca olmamış ki bu diye söylendim. Elvan gülmeye başladı. "Ne var neden gülüyorsun?" diye sorunca da, "E canım sence buranın neresi olmuş"? dedi. Birlikte gülüştük. Gönüller bir olunca dandik bungalow seyran olurmuş.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bbtts-ih4I9fwcoKT5HJ2tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Z6L0AlLY0NM/T-Nlb-l4I5I/AAAAAAAAI7Y/ew5sQlWJnhU/s400/IMG_4238.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Aslında bungalowların derma çatma oluşu çok garip değil. Betonarme binada yatsak ne fark edecekti? Hiç. Sahilde sadece bungalow bulunmasının bir nedeni var. Yaza doğru muson yağmurları başlayınca sahili su bastığı için bütün bungalowları söküp Eylül’de sezon açılırken tekrar kuruyorlar. Bu nedenle plaja yakın betonarme tesis sayısı çok az. İşte tam da bizim aradığımız şey bu aslında. </span><br />
<span style="font-size: large;">Yerleştikten sonra balkonda ayakları denize uzatıp manzaranın keyfini çıkardık. Önde deniz, yanda palmiye ağaçları, uzaklardan gelen reggea ve dalgaların sesi, yeme de yanında yat.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wztnkQQQT2DiDxpuAZcR8tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-NF_rk6vzczY/T-DRLQ9ClUI/AAAAAAAAI4Y/n2bHwLAHMNY/s400/IMG_4146.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Öğlene doğru arap denizinin tadına bakıp eğlendik. Deniz güzel olmasına güzel de rengi yeşil ve dibi bulanık olduğundan bana hiçbir zaman Akdeniz’in tadını vermiyor. İnsan yüzerken biraz tedirgin oluyor. Hele bir de Bora Abimin’in bu denizlerde karşılaştığı sinir bozucu psikopat balıklar aklımıza gelince hep kıyıya paralel yüzdük. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/K-2Qd9UA3DRL0uFL0m8VKNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-9BPVbfyj0Wo/T-DRH__k-9I/AAAAAAAAI4Q/PCtAV0t6TGk/s400/P1020364.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Tanımadığımız bir yere geldiğimizden merakımız ve enerjimiz yerindeydi. Sahilde pineklemek yerine çevreyi gezmeye karar verip merkeze doğru yola düştük. Palmiye ağaçlarının altında gölgelenen küçük toprak yolllardan yürüyerek Palolem’in ana caddesine çıktık. Çevredeki envai çeşit hediyelik eşya dükkanının arasındaki berberi görünce içeri daldım.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/JNySjwItu5GyS2N69OmgxNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-mHa2auefSDc/T-DROMPPjuI/AAAAAAAAI4g/KuYQppYlP24/s400/IMG_4150.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Saç kesimi 100 Rupi (3 TL). Oturdum sandalyeye, berber üzerime naylon örtüyü attı, içerinin havasızlığı da eklenince başladım terlemeye. Neyse yıkarız kafayı derken aynanın önünde lavabo olmadığını fark ettim. Artık denize gireceğiz ne yapalım? Berber güzel kesti saçı da etrafa yapışan saçları da alsa fena olmayacaktı. Berberden çıktıktan sonra ıslak mendille Elvan temizledi beni. </span><br />
<span style="font-size: large;">Sahile çıkan ana yolda peşi sıra dizilmiş scooter motosikletler vardı. Günlük kiraları 200 Rupi civarında, ehliyet falan da sormuyorlar. Buraya gelmeden önce </span><a href="http://www.sandaletliseyyah.com/" target="_blank"><span style="font-size: large;">Bora Abimin</span></a><span style="font-size: large;"> Hindistan Yazısında en beğendiği yerin Palolem’e yaklaşık 10 km uzakta olan Agonda olduğunu okumuştum. Merak edip bir scooter kiraladık. Yarım gün için pazarlıkla 150 Rupi verdik.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/3Fl3LEpYKadacVwukdHZ7NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="300" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Zhml5ey37wI/T-DRb_Dv1XI/AAAAAAAAI5E/zibseL1KogM/s400/P1020409.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Ne kask, ne mont ne bot, ne de eldiven, sadece güneş gözlüklerimizi takıp atladık motora. Motosiklet kullanırken gereken koruyucu kıyafetler konusunda son derece cahil olduğum lise yıllarından bu yana bu yaptığımız en delice hareketti. Aslında başka çare de yok gibiydi çünkü adamlar kiralarken kask falan vermiyor. Zaten kendileri de korunmasız biniyor. Biz de dikkatli kullanıp ortama uyalım bari diyerek Agonda’ya doğru gaz açtık. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/58mxJ5dgPJ9hPX-RRYzi59MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-NSX-13wHK4s/T-DRx9QrdqI/AAAAAAAAI58/jwFSS_r1DVI/s400/IMG_4190.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Trafiğin soldan akıyor olmasını ilk başta yadırgasam da kısa sürede alıştım. Başladık köylerden, ineklerin serbestçe dolandığı ana yollardan, uzun palmiye ağaçlarının sıralandığı patikalardan kısacası yerel yaşamın ortasından akmaya.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Z1G0t_417HV1tI8NRSnfhtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-4KEY4RiMnow/T-DR1CzF78I/AAAAAAAAI6E/91NecdELhq8/s400/IMG_4192.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Sanırım bir yeri tanımanın bu kadar kolay, keyifli ve çabuk başka bir yolu yok. Sadece görmekle kalmıyor, motosiklet üzerindeyken bizzat yaşıyor insan içinden geçtiği coğrafyayı. Yolun çukurlarını, zemindeki inek pisliğini, ağaçların gölgesini, köylerden gelen yemek kokularını, ıslak tarlaların nemini algılıyor. Biz de Hindistan’ı içimize dolu dolu çekmenin hazzıyla günün en neşeli zamanlarını geçirdik motosikletle gezerken. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OzfnqBronL9wnSNmJsEs7NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-VegLWQ_vlnY/T-DR552nCOI/AAAAAAAAI6U/1wmjRD2WQow/s400/IMG_4200.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Agonda’ya varınca gözümüze kestirdiğimiz sahil üzeri bir restauranta oturduk. Bizden başka sessizce bir köşede yemeğini yiyen alman teyzeden başka kimse yoktu etrafta. Sadece restaurantta değil on kilometrelik sahil boyunca uzanan bungalowlar ve küçük pansiyonlarda son derece sakindi. İşte o zaman </span><a href="http://www.sandaletliseyyah.com/" target="_blank"><span style="font-size: large;">abimin </span></a><span style="font-size: large;">burayı neden daha çok sevdiğini anladım. Pilavlı bol baharatlı yemeklerimizin yanında Kingfisher biralarımızı içtik. Ardından da birer keyif “Beedies”i yaktık. Burada Beedies denen bir sigara çeşidi var. Hindistan’da hep bunlardan içtik. Bildiğimiz Amerikan sigaralarından farklı,bütün tütün yaprağının elle sarılmasıyla yapılan, çevresine açılmaması için ince sarı ipliklerin geçirildiği fakir sigaraları. Bir paketi yanılmıyorsam 10 Rupi'ydi. Yani 30-40 kuruş gibi birşey. Merak edip birinin içini açtık.</span><br />
<br /><span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/jUFbHp4zk1w1IkK_PxCxotMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-w3bJliO1vTc/T-DRhjO7sGI/AAAAAAAAI5U/h42gjBLpj1Q/s400/IMG_4172.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Kurutulmuş tütün yaprağına sarılı kahverengi tütün parçaları vardı içinde.</span><br />
<span style="font-size: large;">Bu sigarayı ilk kez 2007 yılında Bora Abim ile tanıştığım gün içmiştim. O dönem Hindistan’dan dönmüştü, Kıbrıs Şehitleri’nde bira içerken ikram etmişti. Daha dün gibi hatırlarım. Bir gün ben de bu egzotik sigaradan satın alabilecekmiyim acaba diye heyecanlanmıştım. Artık sigara içmediğimden hala evde iki paket var. Sen çok yaşa </span><a href="http://www.sandaletliseyyah.com/" target="_blank"><span style="font-size: large;">abim</span></a><span style="font-size: large;"> insana ilham veriyorsun. </span><br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/zvRSZvGl0OY6I3Rp1kszPNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-BjSfAch36qw/T-DRV6qHDuI/AAAAAAAAI44/ntxA9TKaA4w/s400/IMG_4158.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Karnımızı doyurduktan sonra bu upuzun kumsalda biraz yürüyüş yaptık. İnsanlardan başka serbestçe dolanan inekler de bacaklarını esnetirken ardı sıra kumsala yengeç yemi bırakıyorlardı. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/lbB_IdB8_NQfqj1Qyzezo9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="400" src="https://lh3.googleusercontent.com/-pN9dosz9q-s/T-DRT3OfO4I/AAAAAAAAI4w/_zsB5ccJGA0/s400/IMG_4157.JPG" width="267" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/0RUzWCjR2HxHvSCJMzD_KtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-Abnv1svhxHM/T-DRfl63IgI/AAAAAAAAI5M/zV8lpMqbC7E/s400/IMG_4171.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OwQvk2tKwqbqa1DuiFO2qNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0gJGpuik6U3UOgYkS_jVgrFbRuqTK_79NKrmjhD5jIodiSdE0qM2xFWnZl76Q5R1gtdIbgIW7GXQK4PdE16xpxXscJ_KtrigV1iTjYb4gXiGiB2JNfAFcprsttK9uX6s5jHyJOSLejfSt/s400/IMG_4154.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Kafa dinlemek isteyenlere için çok iyi bir tercih. Ancak biz biraz da hareket istediğimizden Palolem’de devam etmeye karar verdik. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/e2qW_jVkWbDqfDupujj5rdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-WC0lsh9lrtE/T-DRn3yYreI/AAAAAAAAI5k/foWxImvkmY0/s400/IMG_4177.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Dönüş yolunda da Hindistan’ın değişik yüzlerini ve manzaralarını izleyerek mest olduk.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-WC0lsh9lrtE/T-DRn3yYreI/AAAAAAAAI5k/foWxImvkmY0/s400/IMG_4177.JPG" width="400" /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/2Iab2uYt8i8PBER_Wb70ANMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-1TKhVomYevM/T-DRsyhwqsI/AAAAAAAAI5s/jpUiF7oZgg0/s400/IMG_4181.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Yol kenarından görülen büyücek tapınağa biraz cıbıldak olduğumuzdan gitmedik.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/UrlosTHI1up08l-AcOiCEtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-7oiT6oRTW6k/T-DRkwqx2YI/AAAAAAAAI5c/sB8mX0b97MI/s400/IMG_4176.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">İngilizler’in sömürgeciliğinin nispeten sömürdükleri memleketler açısından daha faydalı olduğu söylenir. Örneğin Portekiz, Fransız ya da İspanyol sömürgelerinde eski günlerden kalma fazla pozitif etki olmamasına rağmen İngiliz’lerin sömürdükleri memleketlerde hala bazı izleri bulmak mümkün. Mesela Hindistan’daki müthiş organize tren yolu ağı, Sri Lanka’daki çay tarlaları ve elbette kriket. İngiliz asillerinin zamanında oynadığı kriket neredeyse Hindistan’ın milli sporu olmuş. İlk olarak Mumbai ana tren istasyonunun karşısındaki sokakta gençlerin oynadığı bu spora şimdi de Goa’da yol kenarı bir sahada rastladık. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/zSiCI6D3yd2vaztpfCOugtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-rwb0_UfGHF8/T-DSAMJo7hI/AAAAAAAAI6k/pF_0zcYVgwE/s400/IMG_4213.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">İki kişiyi rahatça taşıyan sinek gibi kıvrak motosiklete alışınca bu yabancı ülkenin ağaçlarla döşeli tenha yollarında sürmeye doyum olmadı. O dönüş yolunda kafama Türkiye’ye döner dönmez bir skuter almayı koymuştum. Şimdi 125 cc lik bir skuter İstanbul’daki berbat trafikte beni her yere takılmadan taşıyan en işlevsel aracım oldu.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5xzDuZ5mcTtxK4OZoJUaedMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/--XSjRK21v-Q/T-DSGDEyeoI/AAAAAAAAI60/NYFB0JoR1Ec/s400/IMG_4223.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Kiralık motoru iade edip sallantılı bungalowumuza doğru yola koyulduk. Akşam vakti nemli kumsal kutsal ineklere serin bir yatak olmuştu. Bir de yayıldığımız kumlara pislemeseler iyiydi ama... </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ln0LhYamsfrM6xfYnxUZr9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEii1FIVU2yI7UtVRPSpEOD_rWAGWZCXhcyig5CzF6CvAK623KOHba3sez3Mf2TE0aJjszqDW29WIBI0QQO1L7DRme9rgH8CpjpiRO6AqY5voJA9xsGMO_CGO4XscJOTe4rIg_l7A1mAN8vU/s400/IMG_4226.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Palolem plajı girişinde tekne kalabalığı yoğunlaşıyor. Karakteristik özellikleri yanlarındaki denge uzantıları. Seyir halindeyken pek işe yarar görünmüyorlar. Sadece ara sıra suda oluşturdukları izleri seyretmek güzel oluyor. Sanıyorum asıl görevleri gelgit esnasında karaya oturan teknelerin devrilmelerini engellemek. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/LEgnpiXFkXQrpEdf2fLZfdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidRBjEZ9QEkuymSmG6mueAOOVLoumQVHfC4fCHKJ5GwClwc7r5mCynY9fUdKO13_ZNywd_nnBniSGEtVZHZo0ZHDJQcUZtRlfJPuP7xRjrVCBO__Krf0rqg8338i0ZzAwOpwktqh6H7ThK/s400/IMG_4231.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Yol boyunca dizili restoranlarda insanlar akşam yemeklerini yemeye başlamışlardı. Biz de göz ucuyla milletin tabağına baka baka odamıza gittik.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/i65U2-PMk2Xq_DsM36SlS9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-T6wZN6oIsL0/T-NlYcqX36I/AAAAAAAAI7Q/VgfTGjc9z58/s400/IMG_4234.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Odaya vardığımızda balkonumuzdan koyun manzarası ve renkleri o kadar güzel görünüyordu ki bir süre buradan ayrılamadık. Büfeden bira alıp balkonumuzdan gökyüzünün rengahenk oyunlarını izledik. </span><br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/3KntAfswfWS0HSMigDHYmtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-0NpugSk-G2Q/T-Nlh4YrePI/AAAAAAAAI7o/fQ-hRNfbKz4/s400/IMG_4249.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Zaten görüldüğü üzere uyumak dışında bu kendinden depremli odanın içinde kalmayı gerektirecek fazla bir neden yok. Akşam hava kararınca giyinip dışarı çıktık. Pek çok restoran aşçılarını kumsalda çalıştırıyordu. Neyin nasıl yapıldığı görebilelim diye herhalde. Şahsen o gece pek çok balığın ızgaradan alınıp tabakta servis edilmeden önce bilumum sos ve baharatla mundar edildiğine şahit oldum.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5gVVAnGY_LRhM2S6iKfL3tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="96" src="https://lh4.googleusercontent.com/-2iKrdL-D3QM/T-NlmRIHhII/AAAAAAAAI74/5p6UPamF47o/s144/IMG_4259.JPG" width="144" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Daha önce Tayland’ta yıllar önce merakıma yenilip köpek balığı çorbası denemiştim. Onsuz da yaşanabileceğini biliyordum. Dolayısıyla yavru köpek balığı satın almanın soyu tükenme riski altında olan balıklar için etik bir davranış olmadığını düşünerek merakımızı kontol ettik.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/UyB6sWiogKpjKjfs-U_7rNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-TYcEpj_-Jpw/T-NlpAGar_I/AAAAAAAAI8A/dQNFqDqaC1w/s400/IMG_4264.JPG" width="400" /></span></a><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5zEMvog9I8lfo9ullb_TjdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-TUxr_5nuI3E/T-NlrTwh4QI/AAAAAAAAI8I/1R1CeSsR4eA/s400/IMG_4272.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Plajla ana yolun birleştiği noktada her zaman dolu olan ve gelmeden önce de internette fikir sahibi olduğum Dropadi Restoran’a oturduk. Palolem plajına tatile gideceklere tavsiyem hiç başka yerlerle akıllarını karıştırmasınlar. Fiyat performans oranı en yüksek, en çok çeşide sahip, en doğru dürüst yer burası. Gelen yemekler ve garsonların tavrı o kadar iyiydi ki her akşam menülerinden başka birşey yedik. Hepsinden de çok memnun kaldık. Her yemekte bıkmadan ısmarladığımız sarmısaklı pita (aslında pide gibi bir ekmek) yemek öncesinde Löplöpçü gibi lezzetten gözlerimizi yaşartıyordu. Yapılışı ve lezzeti bizim kültürümüze çok uysa da neden bizde yok diye çok hayıflandık. Sonraki seyahatlerimizde de gördüğüz her yerde sarmısaklı pide ısmarlasak da buradakinin lezzetine hiçbiri ulaşamadı. Elvan’ın midesi bozulmasın, çok farklı yemek olmasın diye seçtiği tavuk şiş herhalde ikimizin de ömrümüzde yediğimiz en lezzetli tavuk şişti. Belli ki burada tavukları hormonla şişirmeyi henüz keşfetmemişler. Ayak tabanlarımız kumlara temas ederken dalga seslerine karşı içkilerimizi yudumlayarak geceyi sonlandırdık. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6MO0DXVdEcSds2eTB2FP1dMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-Ds1IEhej5xE/T-Nm1O55iiI/AAAAAAAAI8c/kP1JlPsMWUM/s400/IMG_4278.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Ertesi sabah ben sebze çorbası Elvan da tostla kahvaltılarımızı yapıp motosiklet kiralayanların yolunu tuttuk. Birinden Honda Spacy kiraladık. Adamdan kask istedim. Muhtemelen daha önceden yüzlerce kişinin taktığı eski mi eski bir nazi kaskı verdi. İkincisini de istedim yokmuş. Demek ki çok önemsenmiyor diye üstünde durmadım. Gittiğin yere uymak lazım diye düşündüm ama şimdi yanlış davrandığımı anlıyorum. Çünkü nereden baksan o gün gideceğimiz Anjuna 90 km kuzeyde; git gel 180 km eder. Fazlasıyla küçümsemişim. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/hFxQaW5wk7Ke5wL3hc65KtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-rn5M8_GjmC0/T-Nm5bsinVI/AAAAAAAAI8k/yWGp72aKYEE/s400/IMG_4283.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Zaten etrafta kimsenin kask mask giydiği yok diye öyle cıscıbıl çıktık yola. Neyse ki “Aman dikkat edin ha!” diye anlatılan Hindistan trafiği İstanbul kaosunun yanından bile geçemez. Hiç zorluk çekmeden rahatça kullandım. Yalnızca haritalarda ana yol olarak işaretli yolların gerçekte köy yollarından farkı olmayan gidişli gelişli dar yollar olması hızımızı biraz kesti ve sürüş keyfini azalttı. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/nbU7BB3l6zezwPWreXegeNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-p9Jdk2-0wi8/T-Nm70ha1QI/AAAAAAAAI8s/hnN2l5URSok/s400/IMG_4287.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Burada da Asya kıtasının diğer ülkelerinde olduğu gibi yollarda çok fazla motosiklet vardı. Yaşlısı, kadını, adamı, çocuğu herkes motosiklet kullanıyordu. Ne kask, ne koruma ne dizlik; İtalya’dakinden bir kask eksik yani. </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/nemZpAjEI53qO7plg4sw_tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-XvTpQjEI_C0/T-Nm_va2knI/AAAAAAAAI80/LVRG7fAmItQ/s400/IMG_4291.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Etrafta bu kadar çok motosiklet olunca haliye diğer araç sürücüleri de motosikleti görür oluyor. Muhtemelen zaten kendilerinin de bir motoru var.</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qb5JHtOkCdEa2A5YKKHradMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><span style="font-size: large;"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-UcgkABqh0F8/T-NnBgAPRjI/AAAAAAAAI88/_7B8X-p6Af4/s400/IMG_4297.JPG" width="400" /></span></a><span style="font-size: large;"> </span><br />
<span style="font-size: large;">Köy yolları birleşip biraz büyüdüğünde trafikteki kalabalık da artmaya başladı. Belki bu yollarda polis kontrolü vardır diye zaten güvenlik açısından bir işe yaramayacak olan nazi kaskını (bir nevi tencere) takmak için uygun bir yerde durmaya karar verdim. Fark etmemiş olacağım ki durduğum yer karşı şeritte ağaç altına gizlenmiş polis otomobiline 50 metre var yok. Polisle göz göze gelmemle beni eliyle yanına çağırması bir oldu. Yanına gidince ehliyetimi istedi. Şöyle bir bakıp “Bu geçerli değil” dedi. Üzerinde ingilizce yazan “driving license” yazısını gösterdim. Bu Hindistan’da geçerli değil üstelik ikinizin de kaskı yok ceza yazacağım dedi. Motorun belgelerini isteyince kiralık olduğunu söyledim. Motoru bağlayacağını, sahibini çağırmam gerektiğini ve iki gün sonra mahkemeye çıkacağımı söyledi. Ben de iki gün sonra Hindistan’da olmayacağımı, ülkeme döneceğimi taleplerinin mümkün olmadığını söyledim. Kilit soru olarak canım ülkemden öğrendiğim üzere istemeye istemeye bu işi halletmenin başka bir yolu olup olmadığını sordum. Cevaben 1000 Rupi ceza yazacağını söyledi. Hemen ödersem mahkemeye çıkmama gerek kalmayacakmış. Bu tür durumlar için yanımdaki paranın büyük kısmını cüzdanımın fermuralı gizli bölmesine koyarım. Görünürde sadece idare edecek kadar para olur. Cüzdanımı onun gözü önünde sonuna kadar açtım içinde bütün parayı çıkardım, hepsi 500 Rupi (17.5 lira). “Başka param yok” dedim. Ofladı pufladı, sağa baktı sola baktı “Peki ver tamam” dedi. Parayı aldı, arkasını döndü gitti. Peşinden gidip makbuz istedim. Makbuzla 1000 Rupi dedi. İyi günler dileyerek geri döndüm. Böylece yurtdışında ilk rüşvetimi vermiş oldum. </span><br />
<span style="font-size: large;">Devam edecek... </span></div>
Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-85202441470115553262012-03-30T19:09:00.015+03:002012-07-04T14:47:51.918+03:00HİNDİSTAN 1. Bölüm (Dubai-Mumbai)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<b><b></b></b><br />
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<strong><span style="font-size: 180%;">HİNDİSTAN </span>(ARALIK 2011) <br />Ağustos ayının ortalarında Emirates’in fırsatlar köşesini karıştırırken 420 Euro’ya uçuş zamanı kış mevsimine denk gelen Mumbai bileti gördüm. Kış vakti İstanbul’da donmaktansa en azından bir süreyi sıcak memlekette kumsal keyfi yaparak geçirelim dedim. <br />Aralık gelene kadar sabırsızlıkla zamanı geriye sarıyor, elime Hindistan’la ilgili ne döküman geçse okuyordum. Gitmeden önce Mumbai ve Goa ile ilgili o kadar çok şey okumuştum ki gitmeye yakın sanki bildiğim bir yere gidiyormuşum gibi hevesim azalmıştı. Bu okumalar sırasında edindiğim bilgilerle iyice organize olup gitmeden önce uçak - tren biletleri, CS istekleri ve Goa’da ilk gece kalacağımız otel rezervasyonunu da internet üzerinden ayarlamıştım. Böylelikle ilk defa yurtdışı seyahatine çıkacağım Elvan’ın da olabildiğince konforlu vakit geçirmesini hedefliyordum. Malum Hindistan’da, Roma’nın tarihi dokusu eşliğinde aşk çeşmesine bozuk para atanlar, Paris’in arnavut kaldırımlara yayılmış mahalle bistroları gibi romantik aksiyonlar bulmak pek mümkün değil. İlk yurtdışı için biraz “ağır” olduğu söylenebilir. <br />Bakın bakalım biz Hindistan’da neler bulmuşuz. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5BsgdVoZdKqTGgLxF7MOT9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-h4pYUUG-FZQ/Tyq8fG4CIoI/AAAAAAAAIpk/IJE8DbFnAwc/s400/P1020210.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Aralık ortasında Cuma akşamüstü uçağıyla Mumbai aktarması için Dubai’ye uçtuk. Uçuş öncesinde garanti lounge’ta beleş yiyecek ve içeceklerle keyfedip yanımıza acil durum sandviçleri aldık. Aktarma arasını uzun tuttum (15 saat) ki gelmişken Dubai’yi de görelim. Gece yarısı bir gibi Dubai’ye inen uçaktan havaalanı dışına çıkmak üçü buldu. O geceyi havaalanında banklarda uyuyarak geçirmeyi planlamıştım. Hatta bu plan üzerine yaptığım aramalarda Dünya havaalanlarında en iyi uyunacak yerleri gösteren ve o havaalanı ile ilgili ince ipuçları veren bir site (http://www.sleepinginairports.net/) bularak internetteki bilgi bolluğuna hayret etmiştim. Gel gör ki o gece Dubai Havaalanı çok kalabalık ve gürültülüydü. En güzel bankların da çoğu kapılmıştı. Geriye kalanlar da yolcuların yürüme rotaları üzerinde olduğundan çok gürültülüydü. Daha önümüzde enerji gerektirecek bir günümüz olduğunu da düşünüp en iyisinin otelde kalmak olduğuna karar verdik ve pasaport polisine doğru yol aldık. Burada da uzun bir sıra vardı. <br />Bir ülkeye vardığınızda ilk intbanızı oluşturan şey sizinle ilk karşılaşan ve iletişime geçtiğiniz insan oluyor. Bu da genelde pasaport polisi olur. Dubai’deki polislerin suratsız ve kaba tutumu ilk izlenimimi haliyle kötü etkiledi. Üzerinde fistan, ayağında terlik, sıradaki yolculara bağırıyor, pasaportları lüzumsuz paçavralar gibi fırlatıyor falan. Sıranın sonuna eklenen her yolcuyla birlikte siniri artıyor, söyleniyor falan. Sonnunda birileriyle ağız dalaşına da girdi. Bütün o şaşalı havalimanına hiç yakışmayan bir tablo. <br />Neyse ki sorun yaşamadan ve elbette “merhaba” ve “iyi geceler” dileklerimize yarım ağızla da olsa cevap verilmeden Dubai’ye girdik. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/IZX-y76HwTwihZS1ELQiQtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/--8xB0u1Krlg/Tyq8f03L7eI/AAAAAAAAIpo/Bx5swim0Q_I/s400/IMG_3814.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Havalimanı çıkışındaki taksilere ilerlerken görevlinin biri beni çevirip bir başka taksiye yönlendirdi. Farkı şoförünün kadın olması. Benim yanımda da kadın olduğundan o taksiye binmemiz gerekiyormuş. <br />Şoföre elimde listeli ucuz otellerden birkaçını gösterdim ama hiçbirini bilemedi. Ben de ucuz bir otele götürmesini istedim. On dakika sonra bir otelin önünde durduk. Gecelik 200 dinar (100 TL) istediler. Sadece 5-6 saat uyuyacağız diye pazarlık yaptım ama adam nuh diyor peygamber demiyor. O zaman başka yere gideriz diye kapıdan çıkıp taksinin yanına gittim ama blöfü yemedi. Zaten taksiye binsem otel araken bir de taksimetre yazacak. Mecburen dönüp odayı tuttuk. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Vx6SRLOmMYBY4FMrDXe91tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-178g1BWf-ww/Tyq8gU2z2DI/AAAAAAAAIp0/lb7JU7afCCo/s400/IMG_3816.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Odamız oldukça sefil bir odaydı. Tuvalet rezervuarından daimi olarak gelen su sesini kartviztimi katlayıp gevşek yere sıkıştırarak kestim, banyonun tavanında dolanan kalorifer böceklerini kovaladım derken uykusuzluğa dayanamayıp sızdık. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/10Pj_RO1QdVwiDN3LLDXMtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-qmczHEjafYQ/Tyq8gz4L9QI/AAAAAAAAIp8/jR6nEcfp1K4/s400/IMG_3819.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Sabah 9’da uyanıp Garanti Lounge’tan aldığım küçük sandviçlerle açlığımızı bastırdık. Otelden çıkıp küçük dükkanlarla dolu caddede yürümeye başladık. Dediklerine göre burası Dubai’nin önemli yerel ticaret merkezlerinden biriymiş. Yollar pırıl pırıl geniş ve moderndi. Herşey yepyeniydi. Bu durum tüm gün boyunca devam etti. Tamam hoş, yeni, güzel, temiz ama bir şehirde yaşanmışlık ve tarihi doku olmayınca pek yavan oluyor. Sahanda sucuklu yumurta var ama sarısına banacak ekmek yok gibi. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qiM_sqVe0_jbQ9-UOBXl3tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-QwoqQUBxTDY/Tyq8hUHe-lI/AAAAAAAAIqA/mb7-DtDw5nk/s400/IMG_3824.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Camekanlarına göz attığımız dükkanlarda Türkiye’de bulamayacağımız hiçbir şey yoktu. Üstelik çirkinlerdi. Çin işi uyduruk mallar satan bol miktarda elektronikçi vardı. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/X6X4zn9x_5hFvfbe1PTR3dMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-BMwaXLxgtoM/Tyq8icl49UI/AAAAAAAAIqI/fPUbrZHN_yw/s400/IMG_3825.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Sora sora sahili bulduk ama zaman kısıtlı olduğu için sahile nazır bir yerde karnımızı doyurma fikrinden vazgeçtik. Zaten deniz kıyısı görülebilse de hatırı sayılır bir mesafe yürümek gerekiyordu. <br />Biz de Elvan’ın Dubai’de yaşayan bir arkadaşının tavsiyesi ile Dubai Mall’a (En büyük alışveriş merkeziymiş) gitmek üzere metroyu bulduk. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OnrXJ8CrRBQXLYnnvEcumdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-1Dnm4tGNeL0/Tyq8jD6VbeI/AAAAAAAAIqQ/RWABpBZFxxc/s400/IMG_3826.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Girişte metroya balıkla girilemeyeceğini ifade eden uyarı tabelası asmışlardı. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Wb3vHBnKlIe6X9O5zWgtCtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-_d68HP1LzxE/Tyq8j1cPHqI/AAAAAAAAIqY/C24M55hE4Xs/s400/IMG_3827.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Daha ilk girişten itibaren metronun lüksü insanı şaşırtıyor. Her yer yeni ve tertemiz, bal dök yala. Nedendir bilinmez istasyonda in cin top oynuyor. Bu kadar lüks üç beş yolcu için mi yapılmış nedir? <br />Peronun bekleme alanı ile raylar arasında camlı bir bölme bulunuyor. Dolayısıyla yolcuların raylara ulaşması mümkün değil. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/8FgjkyIFpReY2WTxrn12adMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-uP5dxYJH-kE/Tyq8kplSW4I/AAAAAAAAIqg/jP3JteaQ3YU/s400/IMG_3829.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Yanaşan trenin sürücüsü olmadığı gibi trenin kapılarıda milimetrik olarak cam bölmeyle eş düşüyor ve kapılar cam bölmeyle aynı anda açılarak yolcu geçişine izin veriyor. Rusya’da 100 yıla yakındır uygulanan bu etkileyici organizasyona bizde hala olmadığı için gıpta ettim. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/naI16iHVyeqBDoh38RR319MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="400" src="https://lh5.googleusercontent.com/-890afSAYrCw/Tyq8mDpeovI/AAAAAAAAIqw/Z5vF3v86btA/s400/IMG_3835.JPG" width="267" /></strong></a> <br />
<strong>Trene atlayıp Burj Khalifa’nın yakınındaki istasyonda indik. İstasyon çıkışında dünyanın en uzun mimari yapısı olan Burj Khalifa’yı karşımızda bulduk. Sekiz yüz yirmi sekiz metre yüksekliğindeki bu devasa yapı Ocak 2010’da bitirilmiş. O kadar yüksekmiş ki yüksek katlarda oturanlar buraya güneş daha erken doğduğundan ramazanda sahuru erken yapıyorlarmış. Bulunduğumuz tarihte Görevimiz Tehlike 4 filmi ile popüleritesi de artmıştı. Tepesine çıkmak için önceden rezervasyon yapıp 50 dolar vermek gerektiğinden böyle lüzumsuz bir ayarlama yapmamıştım. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/pxsLdEDPo3DFPPTkEIx059MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUDWYe5LyNOarRCFAfPFuvl6XMYMs6sqakoS_beKtY3d8qcCHKQt63gf6wUSxNuCplgTnsp7zWWz7UEArp5mjWliFTOMGMeERJuyP83K1E2jFw61ul6tCJ49no-9HCkAfHY2v8j-hFiRr4/s400/IMG_3837.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>İstasyonun önünden kalkan otobüs ücrestiz olarak yolcuları Dubai Mall’a taşıyor. İstanbul’da olmadığı gibi burada da ihtişamlı alışveriş merkezi beni pek etkilemedi. O zaman neden geldik? Belki ucuz elektronik buluruz, belki ilginç birşey görürüz diye geldik ama yoktu. Maşallah ülkemizde her türlü tüketimin eksiği yok fazlası var. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/pS7KF2ygoWj8rPrt_rgpeNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-EFHJM3rpgwo/Tyq8nviLAiI/AAAAAAAAIrA/RrsLFkd9Zgk/s400/IMG_3841.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Guruldayan karnımıza kulak verip üst kattaki restaurantların bulunduğu alana geçtik. Çin lokantasından menü alıp birlikte götürdük. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4X4W1KKUKpmGCe-DHcYb1tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-OUcAkhQn-AY/Tyq8o1kRCYI/AAAAAAAAIrI/6jkalDv47mo/s400/IMG_3843.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Ben mavi hastane kıyafetlerimin altına giymek için ayakkabı baktım ama Sirkeci’deki spor mağazasından daha ucuz olmadığını anlayınca vazgeçtim. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wM_HiWM1ECad9SPE8rfEXdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Mt1EPXZ23Ew/Tyq8pocChiI/AAAAAAAAIrQ/mM2GKYEhFuY/s400/IMG_3845.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/dvSmQS6jhCriemFm1pqREdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-IXkdsj4Na-0/Tyq8qfNIKYI/AAAAAAAAIrY/RBWHA8rlw7c/s400/IMG_3848.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Benim en çok beğendiğim dekoratif örneği duvara asılmış suya balıklama atlayan demir adamlardı. Daha dikkatli bakınca pipilerinden asılmış olduklarını fark edip ürperdim. Bu bir tür mesaj mıydı? </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ap31QI2R4ATE8Y2XdHKlctMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-12E2tRJzDKU/Tyq8rWne75I/AAAAAAAAIrg/gk6FAbxeAXY/s400/IMG_3849.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Aslında günlerden cumartesi olmasına rağmen bu kocaman alışveriş merkezinin neredeyse boş olduğunu söyleyebilirim. Neden böyle tavsiye edilir bir yer olduğunu da anlamış değilim. Sabahtan direk denize girmeye gitseydik daha iyi olurmuş. Hem Hindistan’ın ilk günlerine de hazırlanmış olurduk. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/cjtPSzpsppWBB-9_pXsKqdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="400" src="https://lh3.googleusercontent.com/-pgLZLNJ1-wg/Tyq8sy2BGeI/AAAAAAAAIr0/ErIkw8T50Ns/s400/IMG_3856.JPG" width="267" /></strong></a> <br />
<strong>Mumbai aktarması için saatimiz yaklaştığında çıkıp metroya bindik. Her yer yeni gökdelen inşaatları ile doluydu. Bu kadar binayı dolduracak kadar çok insan var mı burada çok merak ediyorum. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6FG6trs5KL8SoaVLEsiICtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-ppxeHT_8mRo/Tyq8tiC4I2I/AAAAAAAAIr4/pH8BThIdVmM/s400/IMG_3863.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/VBf7ExV4julPRjvcYmX2xdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-wFhpiXvULoc/Tyq8uR2GriI/AAAAAAAAIsE/0d8jjCY3HYM/s400/IMG_3865.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Galiba Dubai’deki en ilginç hareket makinisti olmayan metro treninin en önünde seyahat etmekti. Öne ilerlemek için biraz omuz omuza mücadele etmek ve en güzel yerde durup bütün manzarayı kapatan ayılara sinir olmak gerekse de güzeldi. İnsan kendini bilim-kurgu filminde hissediyor. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/IRA2oJEypr3PE1dV5DUIX9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-qkYf44kMq7Q/Tyq8vThK3AI/AAAAAAAAIsI/OLI7j0kovAE/s400/IMG_3866.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Önce her ne kadar sinir olsam da trenin önünde iki yanda sıralanmış gökdelenlerin arasından geçip, araya serpiştirilmiş büyük yapay parkları gürünce çölün ortasına sıfırdan yaptıkları bu şehri planlayanları takdir ettim. Çoğu zaman bana şımarık Arap şeyhlerinin pahalı oyuncakları gibi gelse de mutlaka arkasında ekonomik fikir de barındırıyordur. Bir daha Dubai’ye gider miyim? Elbette, aktarmalar için. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/FpNAD1IyXz12dUavq4g0wtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-PtEhULO4BGA/Tyq8w4BHh2I/AAAAAAAAIsY/N6ASYVugOUI/s400/IMG_3882.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Havalimanına varıp hemen bekleme salonuna geçtik. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/U6SkBLVG9AjzhFahwmBWcdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-waodllz71wg/Tyq8yAkOmeI/AAAAAAAAIsg/yUfvwaY_bzA/s400/IMG_3884.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Ortalıkta bağrınıp annesine afra tafra yapan çocuk fotoğraflarını çekmeye başlayınca ağlamayı kesti. Uzun süre bize bakınca dikkati dağıldı, neden huysuzluk yaptığını unutup annesinin kucağına gitti. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/7YMUj0yaRlI9OxH7NOl3QdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-J8V1DnbH3Fs/Tyq81TdVdkI/AAAAAAAAIs4/dnZLR2Jsh9s/s400/IMG_3891.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Uçakta verdikleri Avusturalya şaraplarını çok beğendim birkaç tane daha isteyip çantaya zulaladım. Yarı uyur yarı uyanık Mumbai’ya vardık. Çıkış kapısının hemen önce prepaid (önceden ödemeli) taksi ofisi var. Önündeki sıra yorgun bünyelerin sabrını zorlayacak kadar uzundu. Önümüzdeki kıza sordum her zaman böyle uzun olmuyormuş. <br />Ofise gideceğin yeri söylüyor, hesabı peşin ödüyorsun, eline üzerinde taksinin plakası yazan bir makbuz veriyorlar, geriye dışarıda bekleyen onlarca taksi arasından kendi taksini bulmak kalıyor. Direk dışarı çıkıp taksi çevirmek de mümkün ama o durumda iş bilmez turist olarak kazıklanmayı kabul etmiş oluyorsunuz. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/0PobCWnFnqLFpPvPZx8gS9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-DRtStK-vAVY/Tyq82Df3rLI/AAAAAAAAItE/DuRja8fFdmg/s400/IMG_3893.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Taksi alanına girince hemen yanımıza turuncu kafalı bir adam gelip elimizdeki makbuzu alıp onu takip etmemizi istedi. Bizi taksiye kadar götürdü. “Oh ne güzel pek organizeler” diye düşünürken para istedi. “Neden?” diye sordum, “Taksiye getirdim ya!” diyor. Elimi cebime attım 50 Ürdün Dinar’ı çıktı. “Bozuk Rupim yok” diyorum elini Dinar’a uzatıp kapmaya çalışıyor şerefsiz, “Bu da olur, bu da olur” diyor bir de. Olur tabi, 25 TL ediyor o, uyanık! O harala gürele içinde binip uzaklaştık oradan. Galiba birkaç bozuk kuruş tutuşturdum eline. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YYQM06e__jvgcuRx9zuYdNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-VCknN-1h2Po/Tyq80HAGWcI/AAAAAAAAIsw/vOZrSEGjRhE/s400/P1020234.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Yola çıkmamızla birlikte Hindistan’ın harala gürelesine dalmış olduk. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bg2vrqwOYDaiHskB2JQWINMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-bR9hL-NunyE/Tyq83Wo2pFI/AAAAAAAAItI/xtiJnr9drn8/s400/IMG_3897.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Aslında ilk başta ben çok yabancılık çekmedim. O çukurlu yollar, kuralsız trafik, korna sesleri, uzun süredir devam ettiği anlaşılan bitmemiş inşaatlar, köşe başında piyasa yapan gençler ve sokak satıcılarının akan görüntüleri kendi ülkemden de alışık olduğum manzaralardı. İki önemli fark vardı. Birincisi burası her anlamda daha yoksuldu. İkincisi de sokaklarda yol kenarlarında uyuyan insanların fazlalığıydı. <br />Taksi bizi istediğimiz yerde bıraktığında gerçekten doğru yerde olup olmadığımızdan tereddüt ettik. Çünkü CS’ten görüşüp anlaştığım evlerinde kalacağımız arkadaşlar buranın Mumbai’nin en lüks semtlerinden biri olduğunu söylemişlerdi. Ben de Wikitravel’da benzer şeyler okumuştum. Gel gör ki yürüdüğümüz yoldaki kesif lağım kokusu ağır sıcak havayla karışmış üzerine de yüklü sırt çantası binince sırtımdan terler akmaya başlamıştı. Adres arama çabalarımız sırasında sokakta dolanırken yol üzerinde molozdan, insan pisliğine, sıçan leşinden sokağa yayılmış çöplere kadar pek çok iğrenç şey gördük. Apartmanı bulmak için birkaç kişiye sormam gerekti. Sonunda iyi kalpli bir genç bizi eve kadar götürdü. On Rupi vermek istedim kabul etmedi. <br />Girişte İngilizce pek bilmeyen bir adam el kol hareketleriyle sehpa üzerinde bir defteri doldurmamızı istedi. İnceleyince apartmana giren çıkanın işlendiği bakkal defterinden beter ah’ı gitmiş vah’ı kalmış bir defter olduğunu anladım. Sanki rezidansa giriyoruz. Bizdeki 40 yıllık lojmanlardan daha beter bir apartmandı. Asansörü çalıştırmak için biraz kol gücü ve mekanik bilgimizi kullanıp asansörde kalmamak için dua ettik. Beyaz plastik kat düğmelerinin üzerindeki numaraların mürekkepleri silinmiş ve bazı düğmeler altındaki ampulün ısısından yamulmuştu. Bu manzara bana çok tanıdıktı, keyfim yerine geldi. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5OeXWL_cytT2B5vzjgs4D9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-DB1xByVDz9s/Tyq84GvP8xI/AAAAAAAAItU/BfV1MwVX_0k/s400/IMG_3906.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Sonunda Vandana ve görümcesi bizi karşıladı. Eşyalarımızı arka odaya yerleştirip salona geçtik. Uçaktan aldığım şarapları açtım ama benden başka kimse içmedi. Tadına bakmak için yaptığı yemeklerden bir tabak yaptım. Biber dolması yapmış, içi sadece haşlanmış pirinç dolu, yanında tuzsuz pilav ve biraz haşlanmış patates. Şarap mezesi diye götürdüm. <br />Vandana gebeymiş. Cinsiyetini sordum bilmediğini söyledi. Hindistan’da cinsiyet söylemek ya da bunu doktordan talep etmek yasakmış. Hatta ultrasona girerken cinsiyeti sormayacağına dair belge imzalatıyorlarmış. En iyi hastanede çok paralar ödeyerek ultrason yaptırdığını söyledi. Ne kadar verdiğini sordum Türk Lirası’yla 25 TL’ye denk geliyordu. Gece yarısına kadar oradan buradan konuştuk. </strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/v1xwEdclw6vpoy_vIG0ch9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><strong><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Cm4OguPZnmU/Tyq85c6Tx5I/AAAAAAAAItY/btHnEeQjqGo/s400/IMG_3909.JPG" width="400" /></strong></a> <br />
<strong>Yatma vakti gelince yatağımızı yapmak üzere bizimle geldi. Sandım ki döşek çıkaracak bir yerden. En fazla iki santim kalınlığında birer sünger çıkarınca hayallerim yıkıldı. Ulan ben böylemi ağırlıyorum CS’lileri, bu reva mı bana her seferinde yerde taş zeminde uyumak (Bkz. <a href="http://gokhanucar.blogspot.com/search/label/TAYLAND">Tayland yazısı</a>). <br />Elvan’ın kıs kıs güldüğünü görünce ben de gevşedim. Başladık halimize gülmeye. Ben fark etmedim ama Elvan gösterince gördüm ki ayak altlarımız da sokakta yürümüşüz gibi simsiyah olmuş. Belli ki ev uzun süredir temizlenmemiş. Odadaki tuvalete girince oraya da en az 6 aydır dokunulmadığını gördüm. Oysa ev sahiplerimiz üniversite mezunu, iyi kariyeri olan, Avrupa ve Amerika görmüş insanlar ama...Sanırım bu Hintli’ler hijyen konusunda biraz zayıflar. <br /><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/GG5mz6nudmYtWvKB2m9SDNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-FsMLZ9z0YiM/T3X52XJslKI/AAAAAAAAIuE/16zvWWqkpdQ/s400/IMG_3915.JPG" width="400" /></a> <br />Ertesi gün sabah erkenden kalktık. Çalışma hayatının erken kalma rutinine alışan uyku düzenimizle birlikte “çok rahat” yatağımızın da erken kalkmamıza katkısı vardı. Saat 11’e kadar istasyonda olmamız gerekiyordu. Hindistan’da tren bileti almak, özellikler yabancılar için, ayrı bir yazı konusu olabilir. Keza internette de bu konuda yazılmış bir sürü makale bulunuyor. Ben işin özetini size yazayım hiç vakit harcamayın. Ana tren yolları sitesine girip kaybolmaktansa girin cleartrip.com’a alın bileti. Elbette bileti alın demek çok kolay ama gerçekte o kadar da kolay değil. Özellikle turistik bir bölgeye gidiyorsanız önce yedek listeye alınıyor, olur da yer boşalırsa trene biniyorsunuz(Bu söylediğim numaralı biletler için geçerli). Bir de tatkal bilet var ama ben bu konuya girip tadınızı kaçırmak istemem. Neyse biz de daha önce cleartrip üzerinden rezerve ettiğim koltukları herhalde yer boşalmıştır diye almaya tren istasyonuna gitmek için erkenden evden ayrıldık. Biz evden çıkarken ev sahibemiz Vandana hala uyumakta olduğundan salonda gebeş yapan görümcesine veda ettik. Yatak odasına açılan koridora bir gece önce verdiğimiz nazar boncuğunu asmıştı. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qekcKYvD2lV16CsfLvT8HNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-fwsEla7LhNQ/T3X6ShBbOKI/AAAAAAAAIvg/Y2cQsGK-upQ/s400/IMG_3939.JPG" width="400" /></a> <br />Evin yakınlarında bindiğimiz taksiciye merkez tren istasyonuna gideceğimizi söyledim. Uzun beyaz sakallı, entarili, temiz yüzlü bir amcam idi. Hindistan’ın sabah trafiğinde görsel bir şölen eşliğinde yol aldık. Sokakta yere oturmuş kahvaltı edenler, otobanda hayvan güdenler, kaldırımda duş alanlar, duvar diplerinde yeni uyananlar, hala mışıl mışıl uyuyanlar ve hatta hacet giderenler; kornalar, süslü otobüsler, kornalar, süssüz otobüsler, kornalar, süspansiyonsuz otobüsler, kornalar, arabalar, kornalar, kamyonetler kornalar ve sadece kornalar. Kaosun düzeni. <br />İstasyona yaklaştığımızı biliyordum, öylesine taksimetreye baktım, 150 rupi, yazıyordu. Birkaç dakika geçmeden durduk. İnerken taksimetreyi aradı gözlerim ama bulamadım, daha biraz önce tam karşımdaydı, ne olduysa? Çantaları aldıktan sonra ne kadar borcum olduğunu sordum o temiz yüzlü ak sakallı amca 300 rupi diye pis pis sırıtıyor. “Lan daha demin şurda taksimetre 150 diyordu” diye anlatmaya çalışıyorum, bir yandan içeriyi gösteriyorum, taksimetreyi işret ediyorum ama nafile, adam 300 rupi diyor o kadar, ha bir de pis pis sırıtıyor (Yol üzerinde de ücretli geçiş olmadı hani, bu kadar çok).. İçeri uzandım baktım, taksimetrenin üzerini havluyla örtmüş bizim uyanık ak sakal. İki yüz tutuşturdum eline ayrıldım. Arkamdan bır bır etti ama... Ne yapayım, ben kendimi Dünya insanı olarak görmeye çabalarken, diğerlerinin turist olarak görüp beni kazıklamaya çalışmasına sinir oluyorum. <br />İstasyonun girişinde önünde eski bir masa ve bakkal defteri bulunan dişsiz teyze vardı. Danışma misali. Biletimi nereden alabileceğimi sordum ama anlamak ne mümkün. Hem Hint İngilizce’si konuşuyor hem de dişleri yok. Kollarıyla işaret ettiği yöne gidip başkasına soracağım demek ki. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/UUejB3OxCoFzcQdWai4ZVdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="400" src="https://lh4.googleusercontent.com/-9gts5O2hTv8/T3X6LomE8gI/AAAAAAAAIvI/G4b6mtX5-fs/s400/IMG_3929.JPG" width="267" /></a> <br />Teyzeden ayrılıp bir diğer binaya geçerken yerdeki kedi büyüklüğündeki ölü sıçanı fark ettim. Üzerine basmasın diye Elvan’ı uyardım. İrkilerek yolunu değiştirdi. Hala Hindistan deyince aklına ilk gelen anılardan biri bu ne yazık ki. Keşke söylemeseymişim. Belki de basar geçerdi o kalabalıkta. Zaten harala güreleden neye bastığımızı biliyor muyuz? <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/D5Q4pumZQLwuaEr7I9S2wtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-445Hji1t4Po/T3X6Np-ybAI/AAAAAAAAIvQ/1J91annwchw/s400/IMG_3930.JPG" width="400" /></a> <br />Goa için ayırttığım biletleri alacağım yeri buldum. Turistler için ayrı bir gişeler var. Benim biletler hala boşa düşmemiş, yani trende yer yok. Tatkal da ya da tren de daha düşük sınıfta da yer de yok. Kaldık mı Mumbai’de?. En kötüsü uçaklar var ama pahalı (Git-gel yaklaşık 200 dolar). Dışarı çıktık, ne yapsak diye düşünürken yanımıza sarıklı sakallı bir amca yanaştı. Belli ki turistin halinden anlıyor. Kendinden emin, hatta neredeyse alaylı konuşuyor. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/JgKKkdsiwMGU5fIKsIDTZdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-yj-3cmAxxcU/T3X6CkaMytI/AAAAAAAAIuo/aKeiuuwFbjg/s400/IMG_3924.JPG" width="400" /></a> <br />“Şimdi buradan taksiye binsen uçak bulmaya havalimanına gitsen şu kadar taksi yazar, uçağa da şu kadar verirsin, üstelik bu koşuşturmada Mumbai’yi de gezmezsin. Halbuki gece uyuyarak yolculuk yapsan, sabah Goa’da olsan ne güzel olurdu değil mi?”. “Evet yaa, kesinlikle” dedim. Zırt diye elindeki PVC kaplı kartonu çıkartıp otobüslerden bahsetmeye başladı. Buraya gelmeden uçak ve tren seçeneklerini çalışmıştım. Ototbüsü de okumuştum ama en kötü alternatif olduğundan fazla üzerinde durmamıştım. Öğrenelim ilk ağızdan bakalım diye sarık-sakal abiyi dinlemeye başladım. Sanırım bu kararım da onun için kapının açılması demekti. Kabaca ayrıntılı bilgi vermeden bizi küçük ofisine götürmeyi başardı. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5waZ3ymPjzlSRLC522F_FdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-adj_JVNOa5k/T3X55OyTKfI/AAAAAAAAIuQ/4jM77zMmt40/s400/P1020239.JPG" width="400" /></a> <br />İki çeşit otobüs varmış. Biri normal olan diğeri ise çok lüks olan Volvo imiş. Her ikisinde de gece yolculuğu için yataklar varmış. Volvo’da ekstradan klima ve tekerleklerde “süspansiyon” da varmış. Malum hava da sıcak ve ben hayatımda süspansiyonsuz araca binmiş değilim, alerji yapmasın diye Volvo’yu seçtik. Volvo kişi başı 1000 rupi diğer sefil fakir aracı 500 rupi. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/s5g1U_U3jsUxa7xU4GI_s9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-YDLplCawEXk/T3X6HRrdqAI/AAAAAAAAIu4/bEmk7-LXQhc/s400/IMG_3926.JPG" width="400" /></a> <br />Yatıp uyuyarak geceyi geçireceğiz, klimalı, süspansiyonlu bir araçta, üstelik markası Volvo. <br />Paramızı verip ayrıldık. Akşama kadar çok vaktimiz var. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Uj--ujMR9QTWvKouc1FzoNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-N5WS1BzI6pU/T3X58YVCPkI/AAAAAAAAIug/iwyZl5UoAsU/s400/IMG_3921.JPG" width="400" /></a> <br />Biraz istasyonun etrafını dolaştık. Fazla bir numara yoktu. Pazar olduğundan galiba sokaklar pek hareketli değildi. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/b-b_BUlqpT_Xy9up-dwQQNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="400" src="https://lh3.googleusercontent.com/-rVynzKoGZDk/T3X6JlCf_pI/AAAAAAAAIvA/1k6hoI-lozg/s400/IMG_3928.JPG" width="267" /></a> <br />Biz de eski garın etrafında dolanıp Hindistan’ı anlamaya çalıştık. Bir internet kafe bulup CS’ten Hussein ile yazıştık. Öğleden sonra buluşmak üzere sözleştik. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/kl_Ki45jxQOsCFHrnETNXNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh6.googleusercontent.com/-xlOjHum8qWk/T3X6AQ_3SpI/AAAAAAAAIuc/CkXPIlb8cww/s400/P1020242.JPG" width="400" /></a> <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/rhOBznKYazPsZlqtfcM4jNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-W5JJ3LgXb-Q/T3X6QqQUGWI/AAAAAAAAIvY/qNs0s7RhycU/s400/IMG_3938.JPG" width="400" /></a> <br />İstasyon yakınlarında taksi çevirip Mumbai’nin en büyük çamaşırhanesi’ne gitmek üzere yol aldık. Taksi’ye binerken yolda dolanıp turist yakalamaya çalışan çakma rahiplerden biri alnıma bir parmak boyayı sürüverdi. Arkamızdan taksiye kadar gelip arka kapının kapanmasını engelleyince kapıyı da kapayamadım. Baktım şoför de gitmiyor,biraz bozuk verdim mecburen. Bu yapışkan dilencileri hiç sevmem ama yine de tüm Hindistan boyunca karşılaştığım yüzlerce dilencinin Nişantaşı ya da Taksim’de mesken tutanlardan çok çok daha mülayim olduklarını belirtmeden geçemeyeceğim. Kantite çok ama kalite düşük. Dilencinin dilencilik aleminde paçaya yapıştı mı ayrılmayanı makbul. Buradakiler paçaya yapışacak kadar iyi beslenememişler. Hint fakiri, harbiden fakir oluyormuş. <br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/hZ5vTatjqB06HVyTtKq8QtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh3.googleusercontent.com/-N-J0tQkNE8k/T3X6VatQObI/AAAAAAAAIvo/5mKbKE21XmU/s400/P1020249.JPG" width="400" /></a> <br />Taksi sahil yolundan Dhobi Ghat, yani Mumbai’nin en büyük çamaşır yıkama merkezine doğru yol aldı. Solda hızla kayan sahili izlerken biraz da burada vakit harcamak, takılmak, istiyorum ama ne yazık ki çalışma hayatı bize en kısa sürede en çok şey sömürmeyi aşıladı. Soldan akan trafik dolayısıyla şoför önümde oturuyor, taksimetreyi okumsys çalıştım. Bu arada taksimetre de ön camın hemen önün de yer alan mekanik bir alet. İlk başta bizdeki gibi ödemem gereken rupiyi saydığını sanarak paniğe kapıldım. Meğer yüz metrede bir atıyormuş, metre hesabı da eğer merak edersen önündeki gizli cebe yerleştirilmiş tarifede yazıyor. Kabaca şöyle diyeyim, bu tarifeyle Mumbai’yi taksiyle gezsen, hiç acıtmaz, rahat olun. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/p2HApNkwmwd1UewvzF59fdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/-H1tuerjHUq8/T3X6bL5npAI/AAAAAAAAIv4/4wTrykSwaeM/s400/IMG_3944.JPG" width="400" /></a> Burayla ilgili birkaç bilgi vereyim: *Günde ortalama 1 milyon çamaşır yıkanıyor, *Yıkanan çamaşırlar birbiriyle karışmıyor, bu nedenle önemli kalite ödüllerinden birini almış, *Çalışanlar günde 100 rupi, yani yaklaşık 3.5 TL kazanıyor, *Çamaşırlardaki haşaratı uzaklaştırmak için duman kullanılıyor, *Kurutmak için asılan çamaşarlarda mandal kullanılmıyor, *Bir tişörtün yıkanıp ütülenmesi ve adrese teslimi 10 rupi (35 kuruş). Özellikle böyle ilkel gürünümlü bir yerin kalite ödülü alması oldukça ilginçti. Seyahatin ilerleyen zamanlarında Hintlilerin kaotik görünümün altında nasıl saklı bir düzen tutturduklarına daha çok tanık olacaktım. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/P-ZIcOsn4HfU9UzcgwAARNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh5.googleusercontent.com/--JenROncC_4/T3X6dTeymlI/AAAAAAAAIwA/sQlqEU7eSRQ/s400/IMG_3945.JPG" width="400" /></a> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/KSBciGVT9TXprKq303mdiNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Pf1l2JGxCGM/T3X6gz5mWZI/AAAAAAAAIwI/lid7-aLawXk/s400/IMG_3946.JPG" width="400" /></a> Yolun kenarından Dhobi Ghat’ı aslında yeteri kadar seyretmek mümkün ama biz yakından görmek için 100’er Rupi vermeyi göze aldık. Üstelik rehber 15-20 dakikalık turda bize ilginç bilgiler de verdi. Kısacık turda rehbere verdiğimiz rakam bir çamaşırcının günlük mesaisine bedeldi. Tur sonunda bir de bahşiş isteyince sittiri çektim. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/9HY8DfSQ-2F-gO7-Tigbx9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-OwUOqP32IIU/T3X6jIJwTnI/AAAAAAAAIwQ/zSVzxpBK_vA/s400/IMG_3952.JPG" width="400" /></a> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/d0qickk-AA7LBl6HhYr7zNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-mKIPcsYPW_I/T3X6qlXD34I/AAAAAAAAIwo/8g-SUG7f_Zw/s400/IMG_3967.JPG" width="400" /></a> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4XbXj267AjyMnSlnSJtFStMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-CoY6I4EC_AQ/T3X6sSw4M5I/AAAAAAAAIww/s4N3emNnGFE/s400/IMG_3970.JPG" width="400" /></a> Bu sırada tesadüfen bir Hintli işçi ailenin öğlen yemeğine tanık olduk. Bir tepsite pilav, yanında baharatlı bir sebze türlüsü vardı. Önce ailenin en büyüğü aldı tepsiyi, elleriyle topak yaptığı pilavı biraz sebze türlüsüyle renklendirerek ağzına attı. Yeterince yediğine kanaat getirince tepsiyi büyük oğlana verdi. Oğlan aynı ritüele devam etti. Bu arada yemek öncesi ve sonrasında elleri yıkama faslı görmedik. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/md5xCDOk3RGeaFbzZIYk1tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-lZ_RfqD-MhA/T3X6oHbJiFI/AAAAAAAAIwg/JelOzKTTHzo/s400/IMG_3959.JPG" width="400" /></a> Tur sırasında bir başka dikkatimizi cezbeden şey ise ortalıkta olur olmadık yerlerde uyuyan insanlardı. Yerde duvar dibinde, koltukta, ütü masasında vs... İlerleyen günlerde bu manzaraya da şaşırmamaya başladık. O kadar sefalet içinde tuhaf bir huzur hakim burada. Dilenciler bile uyuyor. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/13YSZWw5HCuo2AKAW9t7IdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-iv45oRDpgnc/T3X6zBqCX2I/AAAAAAAAIxI/iSDh_mro-cE/s400/IMG_3984.JPG" width="400" /></a> Sokaklarda yaşayan insanlar görmekse mevzu, insan Hindistan’ı görmeli. Benim yüreğim parçalandı, direk fotoğraflarını çekmeye de utandım. Çekmeye cesaret ettiğim tek resim üsttekidir. Sokakta kurduğu evini ve yiyeceğini bir kargayla paylaşan adamın yuvası orası. Kendisi sağda yatıyordu, ben evi de çekmek maksadıyla kargayı resimledim. Karganın arkasındaki fon adamın yaşam alanıydı, varın gerisini siz hesap edin. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6U0mAM7P5r6b8Mr462CbnNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh3.googleusercontent.com/-MmQJXmto4Eg/T3X6YPgZgaI/AAAAAAAAIvw/Ew_pyenje4o/s400/P1020250.JPG" width="400" /></a> Burada sokaklarda yaşamak kadar sokaklara oturmak da çok normal. Üstteki resimde çulunu sermiş uyuyan adam kadar rahat ve gamsız olabilmeyi isterdim. Fotoğrafta belli olmuyor ama orada trafik gürültüsünden birbirimizi duymak için bağırarak konuşuyorduk. <a href="https://picasaweb.google.com/103640656345490614767/2GunIyiler?feat=embedwebsite#5725758297484255154"><img height="400" src="https://lh6.googleusercontent.com/-A7VVS7FoDco/T3X61c9LX7I/AAAAAAAAIxQ/--1Qo-3RSk0/s400/IMG_3985.JPG" width="267" /></a> Yürüyerek Hacı Ali Dergah’ına gittik. Yol boyunca trafik çok yoğundu, soldan akan trafikte karşıya geçmek bir dert oldu. Yollarda şerit de yok, herkes her yerde; burada şeritler sadece barsaklarda var. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Tj4Kw39VEFEnGMZJGmkNR9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-XSLkearB8Fs/T3X65_7x75I/AAAAAAAAIxY/VSScLaVcR50/s400/IMG_3994.JPG" width="400" /></a> Müslümanlardan oluşan yoğun bir kalabalığın içinde kaybolduk. Gel-git’in gitinden kalan deniz tabanı olanca pisliği ve çer-çöpüyle gözler önüne serilmişti. Yolun ortasına gelmeden geri dönmek aklımdan geçse de bu kadar gelmişken bir görelim dedik. Kenara dizilmiş dilencilerin sayısı şaşırtıcıydı, neredeyse her iki üç metrede bir taneydi. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4e6bzCfAKbAzczkX7ia5vdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-z4wx_WVncOM/T3X68JCg0EI/AAAAAAAAIxg/OK_O3ZXH6kw/s400/IMG_3995.JPG" width="400" /></a> Çocuklu anneler, yaşlılar, perişan gençler, sakatlar ve çocuklar yol boyunca yürüyen insanlardan gelecek bozuklukları bekliyorlardı. Gerek gidiş gerekse dönüş yolunda bir tane bile sadaka veren görmedim. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/c7S4o6lC7YKBWYZMihQDQNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-wWmdido7Iek/T3X6-DYWUEI/AAAAAAAAIxo/OgYwR2siMH8/s400/IMG_4006.JPG" width="400" /></a> Aslında dilencilerin de tuhaf bir bezmişliği vardı. Çoğu zaten dilenmiyor sadakanın kendiliğinden verilmesini bekliyordu. Hatta üstteki resimde olduğu gibi öğlen sıcağında kendinden geçmiş uyuyanlar hiç de az değildi. Nerede bizim yapışkan dilenciler? <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/BuOa3qUd0XqQ9BnC51S6fdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-qcyB2r9S7NA/T3X7BDCZ9qI/AAAAAAAAIxw/tTXMuuswPGQ/s400/IMG_4011.JPG" width="400" /></a> Türbenin hemen önünde insanların dinlenmesi için özel bir “tesis” vardı. Onlarca kebabın aynı anda piştiği bu lokantadan çıkan kokular açlığımızı uyandırsa da hamur yaptıkları su galonlarını ve tepsiye dizili yüzlerce kebabın üzerine konmuş binlerce sineği görünce iştahımız kaçtı. Hindistan’a giden herkes en az bir kere ishal olur derler. Bu habitata alışmak için gerçekten sindirim ve bağışıklık sisteminin el ele verip makul bir süre çalışması gerek. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/QvL2Hi1tc_AkaDLbfJXPR9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-anY7sq5aUbM/T3X7D06FJDI/AAAAAAAAIx4/6cEW-26WwoY/s400/IMG_4012.JPG" width="400" /></a> Sonunda türbeye girdik. Ne oldu? Hiç! Türkiye’de bunlardan çok var. Üstelik içerisi çok kalabalık. Sadece içteki küçük binaların etrafında dolanmak bile insanda hadi hemen çıkalım buradan hissi uyandırıyor. Yine de türbeye girmek isteyen insan sayısı çok fazla olduğu için kapıda ciddi bir yığılma vardı. Burada ilginç bir ticaret gelişmiş. İçeri çıplak ayak girmek gerektiğinden terlik ya da ayakkabıyı bir yere bırakmak gerekiyor. Türbe kapısının yanında bu işi 10 Rupi’ye yapan adamlar var. Önlerinde onlarca terlik ve ayakkabıyı birbirine iliştirip apartman yapmış bekleşiyorlar. Terliklerini teslim edenlere bir fiş ya da işaretleyici de verilmiyor. O kadar terlik içinde müşterinin terliğini nasıl buluyorlar benim aklım ermedi. İşte Hindistanın kendine has kaotik düzenine bir örnek daha. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/BbpaWCwaM4JPtzJylpKG8tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-uoPvmFJVvA8/T3X7IoIIIlI/AAAAAAAAIyM/_r4jxJQDo-g/s400/P1020260.JPG" width="400" /></a> Kendimizi hemen dışarı atıp geri dönüşe başladık. Yolda çekilen yukarıdaki fotoğraf sanırım Hindistan’ı iyi anlatan fotoğraflardan biri oldu. Şahsen bu fotoğrafa uzun uzun bakıp düşüncelere dalıyorum. Pek çok duygu ve yaşamı buluyorum içinde. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OZ-DYtHyTybmjemO5izIJ9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-aPQn7XbKMRc/T3X7KdyfHBI/AAAAAAAAIyQ/ti2_jCA8fhA/s400/IMG_4030.JPG" width="400" /></a> Ana caddeden taksi çevirip tren istasyonuna döndük. CS’ten (Couchsurfing) Hussein ile buluşacağız. Birlikte Goa’ya otobüsümüz kalkana kadar vakit geçireceğiz. Taksiden iner inmez buluştuk Hussein ile; ne yapmak istediğimizi sorunca elbette açlıktan kazınan midemizi hijyenik bir yerde doyurmak istedğimiz söyledik. Bizi daha önce de buluştuğu yabancıları götürdüğü yerel bir Hint lokantasında götürdü. Menüyü pek anlamadığımdan tamamen Hint lezzetler denemek istediğimizi belirterek tüm siparişleri ona bıraktım. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OZ-DYtHyTybmjemO5izIJ9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-aPQn7XbKMRc/T3X7KdyfHBI/AAAAAAAAIyQ/ti2_jCA8fhA/s400/IMG_4030.JPG" width="400" /></a> Hussein değişik masalalar söyledi. Masala bol sebze bakliyat ve baharatın bulamaç kıvamındaki karışımı. Ekmek banıp yiyorsun. Hakikaten de oturduğumuz lokantada hemen hemen her masada bir masala vardı. Birinin içinde ek olarak bizim kadayıf gibi yuvarlak topçuklar vardı. Masalaya bulayıp yuvarlıyorsun. Hem lezzetli hem pratik. Yan masada oturan blucinli konversli jöleli saçlı modern görünümlü gençlerin parmaklarını bulamaça bana bana yemeleri, yemekle kıyafet arasında bir tezat oluşturuyordu. İşin ilginci masada ıslak mendil ya da ortamda el yıkamak için lavabo yoktu. Parmaklarını yalayıp gittiler. Gelelim bizim masanın kültür öpüşmesine: Hussein önündeki tabağa ekmeğini ve parmaklarını bandırıp yemek yerken bir sonraki lokmasını benim önümdeki tabaktan aldı. Afiyet bal şeker olsun. Ben de onunkinden aldım sormadan, demek ki usul böyleydi. Zaten çoğu zaman yakınlarımızla yaptığımız bir şey değil mi? Ne var ki Hussein Efendi ekmeğini masalaya batırdıktan sonra daha çok malzeme gelsin diye ekmeğin üzerine masalayı parmaklarıyla itiyor sonrada parmaklarını afiyetle yalıyor. Ardından aynı parmaklar tabağa yine giriyor. O anlarda Elvan’ın tedirgin gözlerle bizi izlediğini fark ettim. Arada göz göze gelince “Ne olur benim tabağıma elini sokmasın” dedi. Yalancıktan gülüştük, bu konuda yapabileceğim birşey yoktu. Neyse ki Hussein’in tabağı Elvan’ın masalasının peynirlisiydi. Pek ilgisini çekmedi, onunkine dokunmadı. Zaten Elvan da fazla baharatlı bulduğu masalayı bitiremeyip aç kaldı. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6jX-mJQWRYmS3ZShh3MYndMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh3.googleusercontent.com/-Q34JqkaDLHg/T3X7sECpaII/AAAAAAAAI0I/Kk4iPpUK_Ck/s400/P1020256.JPG" width="400" /></a> Hussein’le kardeş payı yaptığımız yemeklerden sonra sıra tatlıya geldi. Hindistan usulu milk şeyk olarak tanımlayabileceğim, içinde minik tohumlar olan oldukça hafif ve serinletici meyve aromalı bir tatlı ısmarladı. Bir tane milk şeyk ve üç tane kaşık. Elvan’ın şaşkın bakışları altında Hussein’le karşılıklı muhabbet ederken sevgililer gibi aynı kaseden tatlımızı yedik. Çok lezzetliydi. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/yEy4XVvRN3eAAmLq6m2BwdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-2G0WKffcL7M/T3X7OAPzmGI/AAAAAAAAIyY/FWvhqmU0tRk/s400/P1020267.JPG" width="400" /></a> Karnımızı (Hussein ve ben) doyurduktan sonra sokaklarda dolanmaya başladık. Tren istasyonunun arkasındaki pazara daldık. Sandaletli seyyah’ın bahsettiği ucuz çullardan aradık ama ne mümkün. Yanımızda Hintli olmasına rağmen pazarlıkta pek dişli çıktılar. İsteğimiz fiyata birşey bulamadık. Zaten turist olduğunu görünce 5-6 kat fiyatı yapıştırıyorlar. Normale çeken kadar vakit ve sabır kaybediyorsun. İnsanı alışverişten soğutuyorlar. Bu pazardan aldığımız en güzel şey soyulmuş şeker kamışı oldu. Daha önce Ürdün’de denemiş ve tahta yiyor gibi olduğum için biraz çekingen davrandım ama bunlar güzeldi. Islak tahtayı emiyorsun ağzına şekerli su geliyor. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ak4bKdl5x8_cLoZYVf_eANMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-EXgmTVR6E88/T3X7SWdpI3I/AAAAAAAAIyg/Pvc6U98kfiY/s400/P1020270.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Biraz sokaklarda dolanıp popüler bir bara gittik. Oturanların çoğu yabancıydı. Ayaklarımızı dinlendirip bira içeceğiz. Elvan’da olabilecek en baharatsız yemeği ısmarladık ki karnı biraz doysun. Özellikle belirttik “Sos yok, baharat yok!” Gelen tabak aşağıda: </strong><br />
<strong><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/VbeTh9LaNjRy0Zkp_L1CVtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-pDv-zZ0DxiE/T3X7X9v4WvI/AAAAAAAAIyw/Yeuy_voWevM/s400/P1020276.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Tavukları boğulmaktan kurtarıp sosunu sıyırdıktan sonra ete ulaştı da biraz karnını doyurabildi zavallım.</strong><br />
<strong> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/gOPTU_5UyLm_xFSoNCTUx9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-wJHqVQbdYk4/T3X7U6KEgzI/AAAAAAAAIyo/cecmMCevKgE/s400/P1020272.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Burada uzun süre oturup hayattan bahsettik. Hussein bize zorlu evlilik hikayesini anlattı. Kendisi ve ailesi müslüman olduğu için hindu olan karısını almak çok zor olmuş. Hindistan genelinde müslümanlar biraz hor görülür onlara cahil ve vahşi insanlar olarak muamele edilirmiş. İlk başta kendisini de böyle sanan kayınvalide ve kayınpederini ikna etmesi hiç kolay olmamış. Neden sonra mülayim kişiliğini onlara gösterince kızlarını vermeye razı olmuşlar. Şimdilerde hiçbir dinsel problemleri yokmuş. Hindistan genelinde diğer ülkelerde de olduğu gibi dinsel kimliğin önemli olduğunu özellikle hindu ailelerin müslümanlarla karışmaktan kaçındıklarını, müslümanların ikinci sınıf vatandaşlar olarak algılandıklarından bahsetti. Ben de Hussein’e gayet modern ve açık fikirli bir insan olduğunu, bize vakit ayırarak bizi onurlandırdığını, her dinden kadının onunla olmaktan mutluluk duyacağını söyleyerek onu onore etmeye çalıştım. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/kWwZzRptk6hyXw3MgkfQftMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh3.googleusercontent.com/-lpPRWWL7qzk/T3X7cgV3e5I/AAAAAAAAIzA/HeCD7Rn_go8/s400/IMG_4036.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Bardan çıkıp sahilde Mumbai giriş kapısını ve hemen karşısındaki meşhur Taj in Coloba oteli gördük. Yüzyılın başlarında Hintli diye kendisini otele almayan İngilizlere inat zengin bir Hindunun yaptırdığı anıtsal bir otel burası. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/9J16FgCvWbwPgrJ0deX6rtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="96" src="https://lh5.googleusercontent.com/-PRSKbvcL7Xg/T3X7eDqDmRI/AAAAAAAAIzI/lxd3XxIdFRY/s144/IMG_4038.JPG" width="144" /></a> </strong><br />
<strong>Güzel taş yapıtlar ilgimi çekmediğinden daha çok ışıklandırılmış süslü faytonlara takıldım.</strong><br />
<strong> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qZTsWuVMN27X_jYtA62e6NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmm2A3BIyW67FnTDt7g1kagDwwi1Yv73gzWGwD0ekLgMk9ERxNtztSOVPBj_ai0Zda-tJqTrkKlEKB8TacvG7UGL4ys9SM10yFpXiQdlckYtJndG1mKACOo4PKhQ9uaGMNaW4yHlGUmVme/s400/IMG_4039.JPG" width="400" /></a> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/yEy4XVvRN3eAAmLq6m2BwdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-2G0WKffcL7M/T3X7OAPzmGI/AAAAAAAAIyY/FWvhqmU0tRk/s400/P1020267.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Otobüs saatimiz yaklaşınca Hussein bizi durağa kadar geçirdi. Sarılıp vedalaştıktan sonra otobüse yerleşmek üzere harekete geçtik. Önce çantalardan gece için olmaz ama belki üşürüz diye polar ve svitşört aldık. O an bilemezdik ama yaptığımız en doğru hareketmiş meğer. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NrTQoF4O2Z-X5MAIXlPWMtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-8s6juzUA_tg/T3X7lYw5Z-I/AAAAAAAAIzo/w7H1aIjYugo/s400/IMG_4047.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Otobüsün kalkmasına daha yarım saat olduğundan biz de etrafta amaçsızca biraz dolandık. Hava tamamen kararmış olmasına rağmen otomobillerin farları yanmıyordu. Sanırım hiç susmayan klaksonlar vasıtasıyla haberleşiyorlar. Herkes birbirine fütursuzca klakson çalıyor. Bizde olsa cinayet kaçınılmaz olurdu. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5OdIXGuA8ViVbmGudVwfsNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh5.googleusercontent.com/-8v9fGG-tCZU/T3X7h4Ycj5I/AAAAAAAAIzY/Dp25YWGwPnA/s400/P1020292.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Otobüsün içi iki yanda dizili ranzalardan ve daracık bir koridordan oluşuyordu. Gece yolculuğunu böyle farklı bir araçta birlikte yatıp uyuyarak yapacağımızı sandığımız için çok mutluyduk. Yatakların ayak ucundaki ayakkabılığa terliklerimi koyarken koca bir hamam böceği dışarı fırladı. Elvan’a göstermeden işini bitirip olayı örtbas ettim. O sırada neyse ki yatağı biraz da olsa temizleme çabası içindeydi. Sırt çantalarımızı yastık yapıp serildik yataklara. Keşke bizim ülkemizde de uzun yolculuklar için böyle araçlar olsa diye hayıflandık. Gerçekten de bizde toplam dört kişinin ard arda oturacağı yerde üst üste yine dört kişi yatabilir. Bir de tavana LCD ekran monte ettin mi biletleri %50 daha pahalıdan satarsın gibi düşüncelerle eyleme geçmeyip sadece cin fikirler üreten genlerimizi çalıştırdık. Neden sonra Hintlilerde bizdeki cin fikirlerin olmadığını yavaştan üşümeye başladığımızı endişeyle fark ettik.</strong><br />
<strong> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/DxqNZKfz0nHD99AxWLVqUdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-GK2hVvlrWgY/T3X7o9WXX5I/AAAAAAAAIz4/Gq1cNyCqhSI/s400/P1020299.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Yerleştikten sonra otobüsün zamanında kalkmayacağını idrak edip aşağı sigara içmeye indim. Otobüsün muavini ile çat pat ingilizcesiyle sohbet ettik. Zayıf mı zayıf kısa boylu acilen duşa ihtiyacı olan eli yüzü kir pas içinde panik atak bir gençti. Sigara ikram edip bir de kulak arkası verdim.</strong><br />
<strong> <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NrTQoF4O2Z-X5MAIXlPWMtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh4.googleusercontent.com/-8s6juzUA_tg/T3X7lYw5Z-I/AAAAAAAAIzo/w7H1aIjYugo/s400/IMG_4047.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Otobüsün yanında vakit geçirirken yoldan geçen arabaların akşam karanlığına rağmen farlarını yakmadıklarını fark ettim. Kavşaklarda da birbirlerine olanca hızla yaklaşıyor neredeyse çarpışacakken duruyorlardı. Hayretle trafik kaosunu seyrederek kalkış vaktimizin gelmesini bekledik. Çarpışan olmadı. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Q8zeYIec8_eFydyltmh6k9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-1BN1V_iLtgQ/T3X7jVeTB9I/AAAAAAAAIzg/zYtwvZVYLdo/s400/IMG_4045.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Otobüs’ün Mumbai’den çıkması iki saati buldu. Yataklarımıza uzanmış dışarıyı seyrederken üşüyüp yanımızda ne varsa giymiştik ama olacak gibi değil. Üzerimizde polarlar olmasına rağmen üşüyoruz. Sorunun kaynağına inip üstümüze buz gibi üfleyen havalandırmayı kapatmayı denedik, olmadı, bozulmuş. Havalandırma deliklerini kağıt mendillerle tıkamayı denedik. Mendilin kenarından köşesinden yine üflüyor ama asıl sorun o değil. Deliği tıkayınca bu sefer döşemelerin kenarından üflemeye başlıyor meret. Bıraktık camdan dışarıyı seyretmeyi tamirata başladık. Döşemenin açıklıklarına bir elde kağıt mendil bir elde kredi kartı dolgu yapmaya başladık. İşlem pek verimli olmadı. Ya başka köşeden esinti devam ediyor ya da tıkaçlar basınçla yerinden fırlıyordu. Bizden önce de benzer durumdan muzdarip olanlar yatmış burada anlaşılan ki döşemede başka bant izleri de vardı. Gittim muavine durumu söyledim, kulağında hala verdiğim sigara duruyordu, hemen bant getireceğini söyledi. On beş dakika geçti bir daha “Hani bant?” dedim, “İşim bitince getireceğim” dedi. Bekledik bant falan gelmiyor, işaret ediyorum muavine hiç oralı değil, biz kendi işimizi kendimiz çözeriz diye yanımdaki yara bantlarını kullandık. Tutmadı onlar da çıktı yerinden. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/UVV1dPQ0tCoWzPLa8QDZ7tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="267" src="https://lh6.googleusercontent.com/-W-2PiMh499w/T3X7mjgqK8I/AAAAAAAAIzw/EWhTyadkgKQ/s400/IMG_4049.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Muavini pas geçip şoföre derdimi anlattım. Bir on beş dakika daha geçti bantımız geldi. Bütün çatlakları kapattık ama nafile. Bir yeri kapıyorsun başka yerden üflüyor. Dışarıda çıplak insanlar yürüyor yollarda, hava çok sıcak ama biz buzlukta yolculuk ediyoruz. Ön konsolda kiralık battaniye 100 rupi yazıyordu. Baktım olacak gibi değil muavinden istedim. Bir değil birkaç kez. Battaniyenin gelmesi bir saati buldu. Bir tarafımız buz tuttu heriften kiralık battaniye istiyoruz onu da getirmiyor. Haram olsun kulak arkası sigara sana! Sıkı sıkı sarınınca biraz ısındık neyse ki. <a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/BZikro6NOyUW9hDenWv-8tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-d2yvUqEwxoo/T3X7t9ivk6I/AAAAAAAAI0Q/CKhk17LQVz4/s400/P1020296.JPG" width="400" /></a> </strong><br />
<strong>Biz donuyoruz yan ranzadaki gençler kısa kol atletle oturuyorlar. Birkaç bakışma gülümseme sonrasında tanıştık. Biz onlara beyaz leblebi verdik onlar da bize hindistan cevizi likörü. Biraz ısınacağız diye sevinmiştim ama birer yudum verip kaldırdılar. Klimanın çok güçlü çalıştığından ve üşüdüğümüzden bahsedince “Evet, çünkü bu çok lüks bir otobüs, Volvo bu Volvo” dedi. “Hay Volvo kadar taş düşsün kafanıza!” dedim, Elvan’la bakışıp gülüştük. Ne farkı var diğerlerinden diye sordum “Süspansiyon ve klima” dedi. Karşılaştırınca Türkiye’ye eski belediye otobüslerinin süspansiyonundan fazla farkı yoktu bence ama ... Demek bunun süspansiyonu olmayanı da var. Buna da şükür! Gençler Elvan’ı avrupai bulmuş olacaklar ki habire birlikte fotoğraf çektirip durdular. Benim pek yüzüme bakmadılar. Otobüse bakıyorum herkes mutlu mesut yatıyor niye biz donuyoruz anlamaya çalışıyorum. Meğer bütün otobüs bizim 30 cm altında yattığımız klimadan serinliyormuş. Yer değiştimek için arandım ama her yer doluydu. Makus kaderimize boyun eğip ilgisiz muavine lanetler gönderdikten sonra uyumak için yattık. Battaniye ortama uygun şekilde pis kokuyordu, üzerinde otlar ve minik dikenler vardı. İnsan üşüyünce gözü birşey görmüyor demek ki, tepemize kadar çekip sarındık leş gibi battaniyeye. Gün ağarıncaya kadar şoförün ralli salvoları nedeniyle bir sağa bir sola savrulmaktan uyuyamadık. Bir ara yataktan düşercesine savruldum, halimize acıyıp inşallah sağ salim varırız diye dua ettim. Sabah biraz kendimden geçmiştim ki birinin beni sol kolumdan tutup deliler gibi sallamasıyla yerimden fırladım. Yine o şerefsiz muavin. Yanağımdan öpülmeyi beklemiyorum ama uyandırılırken de beyin sarsıntısı geçirmesem iyi olur; Allah’ın ayısı! </strong><br />
<br />
<strong>Hindistan 2. Bölüm GOA pek yakında... </strong></div>
</div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-35117811557996710842011-09-15T20:50:00.012+03:002012-02-02T11:43:41.710+02:00TAYLAND<span style="font-size:130%;"><strong>TAYLAND<br /></strong>(Mart 2011)<br />Özelde çalışmaya başladığımdanı beri uzun soluklu tatiller mazide kaldı. Sadece hafta sonları Cuma akşamını da birleştirip iki üç günlüğüne kaçabildiğim geziler yapabildim. Gezilerin sayıları artttı ama süreleri azaldı; üzerine yoğun çalışmanın getirdiği zorluklar ve zamansızlık da hayatıma eklendi. Bu nedenle gezip gördüklerimi paylaşacak aklıselim vakit bulmakta zorlanıyorum. İçim cız etmiyor, kendimi suçlu hissetmiyor değilim. Daha anlatacak çok şeyim olsa da ben sondan başlayayım dedim. Buyurun size Tayland:<br />Kalan bir haftalık tatilimi kış vakti sıcak memleketlerde yapmaya karar vermiştim. Aralık ayı gibi nereye gitsem diye düşünürken aklımda Hindistan, Tayland ve Filipinler vardı. Nitekim yalnız çıkacağım bu yolculukta biraz da eğlence fena olmaz diye düşünüp Tayland’ı seçtim.<br />Uçak biletimi iki ay önceden almıştım. Cuma akşamı işten biraz erken çıkıp kalkışa üç saat kala check-in için kontuara gittim. Erken gelmenin verdiği rahatlıkla pasaportumu uzatıp “Cam kenarı olsun lütfen” dedim. İşlem uzadıkça uzadı. Ters gidenin ne olduğunu sorunca görevli uçakta yer olmadığını söyledi. Etrafıma baktım benden başka sırada kimse yok, üç saat önce gelmişim, biletimi iki ay önce almışım ve üç yüz kişilik uçakta yer yok. Pek inandırıcı gelmedi doğrusu. Dediğine göre diğer bütün yolcular check-in işlemlerini yapmış. İlerideki kafede biraz beklememi istedi.<br />Neden sonra bir görevli gelip altı saat sonraki uçakla sizi Hong Kong’a gönderelim yanınıza da mağduriyet parası 200 Avro veririz dedi. Kabul etmedim çünkü Bangkok’ta beni Phuket’e götürecek uçağa biletim vardı. “O zaman bekleyeceğiz yer açılırsa bakarız” filan dediler. THY gibi bir firmada nasıl olabilir böyle bir şey diye itiraz etsem de bunun normal olduğunu sadece THY’nin değil bütün uçak şirketlerinin %10 fazla bilet satışı yaptıklarını söylediler. Daha sonra Phi Phi adasında tanıştığım hava kontrolörü John’da bunun doğru olduğunu teyit etti.<br />Yaklaşık bir buçuk saatlik beklemeden sonra görevlilerden biri gelip biletimi verdi. Diğer yolculardan biri tekliflerini kabul etmiş. Bileti alıp hemen İş bankasının Lounge’ına gittim. Kendime Bailey’s çakması likörlerden hazırladım.<br />Uçakta orta sıranın ortasında daracık bir koltuğa denk geldim. Kolum bacağım yandaki abilerle daimi temas halindeydi. Zaten bir süre sonra yurt arkadaşları gibi kanka olmuştuk. Çantamda rahat uyuyabilmek için kulak tıkacı ve güneş gözlüğü vardı ama gerek kalmadı. Herkese beyaz bir çanta dağıttılar. İçinde çorap (ayakkabıları çıkarınca çoraplar kirlenmesin diye), kulak tıkacı, uyku gözlükleri, pamuk, diş fırçası ve diş macunu vardı. Takdir ettim. Uçaktan ayrılırken görmemişlik edip yandakinin kullanmadığı çantasını da aldım, belki lazım olur.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5rwWfgUffgpEE1tNsYSmAQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyI_YBelJI/AAAAAAAAIUI/aZQ3VLGiQuw/s400/P1010005.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Yemeğin yanında kırmızı şarap içip “Due Date” isimli komedi filmini ikinci kez izledim. Yine çok güldüm. Bir ara herkes uyurken fazla sesli güldüğümü fark edip utandım. Gece bir türlü uyuyamadım. Bir ara etrafımı horultu sesleri ile birlikte gevşeyen sfinkterlerden yayılan yellenme kokuları sardı, daracık koltukta boğulacağımı sandım.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/WcT7ZyzMxA01vz7QQC-AVw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJA7_3VpI/AAAAAAAAIUM/QIo0J4NKbis/s400/P1010010.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Sonuçta akşam 20:00’de binip sabah 09:00’da sonlanan konforsuz bir yolculuk bir uçak yolculuğu yaptım. Tabi aslında saat farkından dolayı uçuş 13 değil 8 saat sürdü. Aramızda 5 saat fark var, Tayland 5 saat erken uyanıyor.<br />İner inmez ilk işim tuvalet aramak oldu. Akşamki menü pek yaramamış olsa gere üzerinize afiyet cır cır olmuşum. Kendimi tuvalete zor attım.<br />Tayland’da tuvaletlerde klozete monte su borusu yok ama klozetin kenarında tazyikli su püskürten hortumlu küçük duş başlıkları var. Ufak bir ayrıntı olsa da taharetlenirken dübür nahiyesine tazyikli su değmeden huzura eremeyen Türk insanları için hoş bir sürpriz.<br />On beş yıllık emektar sırt çantamın sürekli gevşeyen bağlarını sıkıp Phuket uçağı için check –in yaptım. Sırt çantasını uçağa gönderip kalan iki saatte havaalanında dolandım.<br />Bangkok’a altı yıl önce yine gelmiştim. O zamandan bu yana Havaalanı yenilenmiş ve güzelleşmiş. Ülkeye zengin bir hava katmış. Hafta sonu olduğundan mı bilmem her yer çok kalabalıktı.<br />İkinci kata restaurantların bulunduğu alana gidip, ülke dışında olmanın keyfini çıkardım. Yürüdükçe yanımdan geçen vitrinlerde neler olduğunu anlamaya çalıştım. Çoğu Türk’ün sevmediği o Tayland kokusunu çektim içime. Koku bu katta haliyle daha fazla çünkü aslen yemeklerde kullanılan Hindistan cevizi yağı ve baharattan kaynaklanıyor.<br />Marketten birkaç kutu soğuk neskafe aldım. Bizde 3-3.5 TL’ye satılan bu mereti çok sevmeme rağmen Türkiye’de pahalı diye almak istemiyorum. Neyse ki burada tanesi 1,25’e geliyor.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/IqXwt_ASOOmx8faxP6XLMg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJCz3SilI/AAAAAAAAIUQ/brlI978YMYQ/s400/P1010014.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />İlk Tayland seyahatimden hatırladığım bir şey var: Havaalanından çıkışa ilerlerken “Mont filan getirmedim, acaba üşür müyüm?” diye saçma bir düşünceye kapılmıştım. Ne zaman ki “exit” yazısından açık havaya adım atmıştım ki, insanın üzerine oturan basık ve nemli bir sıcak üzerime çökmüş anında terlemeye başlamıştım. Bunu yine denedim; yine oldu.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/dFzckhXgMWjImY_ZdvBLlg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJD4WIREI/AAAAAAAAIUU/mJiA-St9nu8/s400/P1010015.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Tayland’lıları bu modern havaalanı için kutlamak lazım. Atatürk Havalimanı’ndan iki katı daha büyük neredeyse, hem iç hem dış görünümü etkileyici.<br />Öğlen vakti Phuket uçağına bindim. Bir saat sonra adaya ulaştım. Denizden yaklaşan uçak kumsalın 10-20 metre üzerine kadar alçalarak piste indi.<br />Phuket Havaalanı’ nda kapıdan çıkar çıkmaz her yöne giden dolmuşlara bilet satan acenteleri görüyorsunuz. On dakika sonra kalkacağını söyledikleri birinden Patong’a gitmek üzere 150 Baht’a bilet aldım. Yabancı dil bilmeyen şoför yol üzerinde başka bir acentede durarak yolcuların inecekleri otelleri not etti. Bu arada diğer görevliler de yolculara muhtelif tur paketleri satma telaşındaydı. Neyse ki istemiyorum deyince fazla ısrar etmiyorlar.<br />Türkiye’deyken Booking.com’dan Patong otellerine göz atmış ve PL Guesthouse’u gözüme kestirmiştim. Patong aksiyonunun göbeğinde uygun fiyatlı ve temiz bir oteldi. Minibüsten inip doğru oraya gittim. Burada ücretler kişi değil odabaşına belirleniyor. İkiz yataklı kocaman oda için 1200 den başlayan pazarlık 800’de sonlandı (1 TL=20 Baht).<br />Duştan sonra uykusuzluğa dayanamayıp yatağın bir kenarında sızmışım.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bopkwWcO7KJP9lctcsWWVw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizYKh9WLeBeL940mzdPkh1rgJ4Nzy4dwMzKsREdrP4zSxU305vHjKeZebQD8QUpTLEzo9DvwO_uZiCarAAx-GkH97x0wCuem4Mbb3hXieR_gcluQAV9eMRj69QG-aoilMyr1gsxEmzXS_6/s400/P1010016.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Akşam kalkıp trafiğe kapalı meşhur barlar sokağına yürüdüm. Adından da anlaşılacağı üzere bilumum bar ve diskonun olduğu gürültü bir caddeydi. Aralarda ayaküstü atıştırmalık ıvır zıvırın ve işporta dandik malların satıldığı dükkânlar vardı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/drgokhanucar/TAYLAND?feat=embedwebsite#5592495639290305490"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJJ1PR29I/AAAAAAAAIUg/sHqPOqRFms0/s400/P1010023.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wq2ryjqXSfrmJkU1ZqXQmA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJHjk2-DI/AAAAAAAAIUc/HbzL4EOkSjI/s400/P1010022.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Girişimci Türk kardeşlerimiz de burada dondurmacı tezgahı açmışlar. Bence tezgahın önüne inek çanları asıp arada bunlara dondurma küreğiyle vurarak “Gieeel!!” diye bağırsalar daha çok ilgi çekerlerdi. Bu düşüncemi onlarla da paylaştım. Belli ki onlar da buraların rehavetine alışmış.<br />Dolanırken bir yandan da yarın çevre adalarda gezinmek için tur bakındım. Dokuz adaya uğrayan James Bond Adası turunu beğendim. Kaldığım otel yakınındaki tur acentesi pazarlık sonrasında turu 1000 Baht’a bıraktı. Merkeze gittikçe aynı turun fiyatı 3000’e ulaşmıştı. Üstelik pazarlık falan deyince de teklifim ayıpmış gibi tepki gösterdiler. Sanki ben bayılıyorum her şey için pazarlık yapmaya. Ülke böyle ben ne yapayım? Dönüp ilk sorduğum yerden aldım.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qxo8Ztgk2conAa0xpvwWdw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJLoZ9CkI/AAAAAAAAIUk/D1QOt1GUynY/s400/P1010024.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi envai çeşit tur var. Ada turları, fil safarisi, kano macerası, yılan şovu, timsah bişeyi, tay boksu falan filan; seç beğen. Broşürlerin üzerindeki fiyatlar sattıkları fiyatın iki katından daha fazla.<br />Baktım çevrede en ucuz satış yapan bu kız Phi Phi Adası biletimi de 300 Baht’a ondan aldım. Adada diğer arkadaşlar aynı tekne için 500-600 Baht ödemişler.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/KqQoKTWSSczJv0m90jMf2A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJM3xRXJI/AAAAAAAAIUo/532_J2vzA1s/s400/P1010025.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Uykum açılınca karnım da acıkmaya başladı. Cadde üzerinde bir yere oturup karnımı doyurdum. Bira (Singha) ve karidesli noddle’a 200 ödedim.<br />Bu rakamlar aslında Tayland için çok pahalıydı. Hoş bunda bulunduğum bölgenin turistik bir yer olması da etkili. Altı yıl önce 100 dolara 4000 Baht alınabilirken şimdi bu 3000 Baht’a gerilemiş. Baht hem değer kazanmış hem de fiyatlar artmış. O yüzden daha önceki seyahatten aklımda kalan çok ucuz ülke imajı daha ilk günden silinmiş oldu. Yine de haksızlık etmeyelim, hala Türkiye’den daha ucuz.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/LlTu8QYUaV-n-q1EtX6Xcg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzfy7DVCEG7AreQU4b_6odPIunV1APPHX7XfTBIC47sx5CBqruEGkA_FwSbgkoKk9KoHl3DqLJy6W7vmd7AnLWxjtddJGq5lpeuaZ4KJwL-pflZIAC3xkqiWgK6Ex4J07WpXfEfUI1xrQS/s400/P1010032.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Merkezde tek çok katlı alışveriş merkezi olan Jungceylon’a gittim. Güneş gözlüğüm yoktu, işe yarar bir şeyler alırım nasılsa ucuzdur diye düşündüm. Birkaç mağaza ve seyyar gezdim ama fiyatlar bizdekinden farklı değildi.<br />Alt kattaki Karfur’a girip mağazayı gezdim. Raflardaki “şey”lerin ne olduğunu anlamamak bana büyük keyif verdi. Erkek kozmetik reyonundan duş jeli, parfüm, krem ve deodorant aldım. Adidas marka duş jeli bizim parayla 1-1.5 TL gibi bir şeydi.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/59aQWt92jZVkRZSEAaGTSQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJRwJOAhI/AAAAAAAAIU0/BfsbWMzCr_I/s400/P1010033.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/1KVL2BFw9oCaooM2WlLGCQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-0eGVl7BXoQQ/TZyJTlEeg4I/AAAAAAAAIU4/Km_p-y5F_Pc/s400/P1010035.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Aarka kapısından çıkıp dolanarak otele dönüş yoluna geçtim. Caddeler motosikletle doluydu. Köşe başlarından birinde yukarıdaki benzinliği gördüm. İçine bir kişinin girebileceği barakanın çevresine sıralanmış şişelerde “demo” benzinler vardı.<br />Yol üzerinde onlarca masaj salonuyla doluyduı. Yürürken daimi olarak bir yerlerden “Masaaaj, masaaaj” diyen kız sesleri geliyor. Yanlarında geçerken de sürekli “ Yok istemem” hareketi yapmak gerekiyor. Daha dolmuştan indiğimden beri otelin yanındaki salonlardan birindeki orta yaşlı kadın önüme atlayıp kolumdan tutuyor beni içeri çekmeye çalışıyordu. Her geçişimde ben ondan kaçıyorum o da beni şakasına kovalıyordu. Elimdeki torbaları odaya bırakıp geri dönerken aynısı yine oldu. “Eh tamam o zaman çok ısrar ettin deyip” içeri girdim. Üst kata çıktık. Birbirinden ince suntayla ayrılmış paravanlardan birine girdik. Sünger yatak kullanmaktan iyice incelmiş, yastık renk değiştirmişti. Neyse ki üstlerine havlu serip öyle kullanıyorlardı. Hoş havlunun da kim bilir nerelerde kullanıldığını bilemiyorsunuz. Neyse ki hijyen delisi değilim.<br />Benim yarım kadar olan orta yaşlı kadın ayaklardan başlayıp başa kadar tüm vücuda masaj yaptı. Sonlara doğru uyguladığı gerdirme pozisyonu şöyleydi. Ben ayaklarımı düz uzatmış oturuyorum, kadında kollarımı arkamdan kilitlemiş tüm ağırlığı ile sırtıma bastırıp üzerime abanıyor. Bu benzeri değişik gerdirme hareketleri nihayetinde rahatlamam gereken masaj biraz işkenceye dönüştü. Bir saat sonra masaj sona erdi ve kadın finiş dedikten sonra beni yüz üstü çevirip mahrem bölgemi işaret ederek “Do you want massage here darling?” diye sordu (Türkçe meali: Buraya da masaj ister misin kocacım?). “No thanks” dedim (Türkçe meali: Yok almayayım). Yemin ederim. Tahmin edersiniz ki cadde üzerinde sıralanmış bu masaj salonlarında “her türlü masaj” yapılıyor. Yok ben sadece masaj istiyorum derseniz o da mümkün, ucuz ve güzel.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/gsMe65hRDPYEcmKyIDNOkQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJVQxmwcI/AAAAAAAAIU8/_m83JL0apq8/s400/P1010036.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Gece yarısına yaklaşırken trafiğe kapalı sağlı sollu barlar, diskolar, hayat kadınları ve kadın görünümlü hayat adamları ile dolu sokağa daldım. Yalnız yürüyen erkek gören hayat insanları sizi metrelerce uzaktan görüp etki alanına sokmaya çalışıyor. Neyse ki elle taciz etmiyorlar. İstemem deyip geçiyorsunuz.<br />Sadece sokak değil barlar da yarı çıplak Thai kızlarla dolu. Kimi dans ediyor kimi Amerikan barda oturmuş etrafa işveler atıyor.<br />Masajda kadının önerdiği en büyük diskoya girdim. Yaşlı yabancı erkeklerle genç eskortlarının yoğunlukta olduğu yürürken bütün yalnız kadınların sizi süzdüğü bir yerdi. Bira alıp etrafı seyrettim. Arap erkek gruplarının çokluğu dikkatimi çekti. Ülkelerinde bulamadıklarını burada doyasıya yaşamaya gelmişlerdi sanırım. İçlerinden bir grup fazla alkolden kendini iyice bozup striptiz yapılan metal borulara sarılıp dans etmeye başladı. Böylece ilk defa striptiz pistinde kıllı göbekli sarhoş Arapları da seyretmiş oldum. Pek ilgimi çekmediğimden caddenin karşısında ender giriş ücreti (100 Baht) alan yerlerden Rock City’ye gittim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/lF3UW0cK7VkNg0Bx6VyrfQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJXqfu8JI/AAAAAAAAIVA/xOvVoTD_RBM/s400/P1010041.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Davulcu hep aynı kalsa da her gece üç ayrı grup çıkıyor. İlk grup karışık bir şeyler söyledi. Güzel çalıyorlardı. Uzun saçlı paspal görünümlü çekik gözlü ağabeylerin hard rock hatta heavy metal söylemesi tuhaf geldi bana.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/_ZX2APkkkJJ84X2F1rG-1A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJYxCy5bI/AAAAAAAAIVE/heRIB1GdIJc/s400/P1010049.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Kalkacaktım ki bir sonraki grubun tüm gece AC/DC çalacağı anonsu geldi. Daha önce hayatımda AC/DC çalan hiçbir grup dinlemedim. Nedeni basit: Solistlerinin cırtlak sesini adem elmasını ikiye yarmadan çıkarabilecek babayiğit yok da ondan. Meraklanıp bekledim. Grup beş kişi, vokal yabancıydı, Amerikalı olabilir, diğerleri Tay. Gitarcı Tay Abi aynı Angus gibi (AC/DC’nin gitarcısı) ceket altına şort ve spor ayakkabı giymiş, çalarken onun gibi ayak-bacak hareketleri yapıyordu. Vokal de orijinal grupla aynı, iri kıyım, siyah köylü şapkası, siyah atlet. Gösteri grubu olması nedeniyle buraya kadar normal ama vokal söylemeye başlayınca onun da aynı olduğunu duyunca kulaklarıma inanamadım. AC/DC bilenler ne duyduğumu tahmin ederler. Zaten severim AC/DC’yi, çakması da olsa aynısını çaldıklarından sanki konsere gitmişim gibi oldu.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Sk126pPlGwvHv3slUFMgiA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJajTHt5I/AAAAAAAAIVI/rXj1son0BXo/s400/P1010053.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Sabah erkenden tur servisi otelden beni aldı. Okul servisi gibi diğer otellere de uğrayarak minibüsü doldurdu. Yaklaşık bir saat sonra Phuket merkezine yakın derelerden birine bağlı sürat motoruna doluştuk.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/z5anVrH-SKnbC-mBjjwM5A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJcHhgztI/AAAAAAAAIVM/EYMRGdTvTas/s400/P1010055.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />İki yüksek beygirli motorun kulak tırmalayan sesi eşliğinde yol aldık. Karşıma üç şımarık Japon oğlan oturdu. Tur boyunca gürültü yapıp sigara içtiler. Yanımda oturan edepli Japon kızlara asıldılar ama onlar yüz vermedi.<br />Denize açıldıkça Tayland’ın küçük adacıkları da kendini göstermeye başladı. Derler ki bu sularda 800 civarında ada bulunur.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/7wmuRpruAFXKM_nI5H1c-g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJdaCQf9I/AAAAAAAAIVQ/dXyVLRwCbv8/s400/P1010059.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Beyaz kumsallı bol turistli bir kumsalda yarım saatliğine durduk. Sessizliği ve denize uzanan palmiye altında hamağa yayılmayı hayal eden ben bu kalabalık ve kuru gürültü nedeniyle hayal kırıklığına uğradım.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/_bDI8K6GhwAvR_P9MNpZqw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJe_IpQSI/AAAAAAAAIVU/FkHn19QQN3I/s400/P1010064.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Kumsalda yürüyüş yaparken zıpkınladığı balığı çocuğuna gösteren babayı gördüm, iyice sinir oldum. “Bok var, neden öldürdün güzelim hayvanı, yiyecek misin?”dedim bir şey anlamadı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PwVmrKZztW-Z5MlWLrA6dg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJgfMLaJI/AAAAAAAAIVY/5NwYpxqe-_c/s400/P1010071.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Sahilden dolanıp yeni fotoğraf makinesini tanımaya çalıştım. Büyük fotoğraf makinesini yük olmasın diye götürmeyip yerine küçük ama geniş açılı bir makine almıştım. Pek tanıyamamışım demek ki çektiğim fotoğrafların çoğunda yanlış ayar yaptığım için ışık patlamış.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/z1Pff88dYaGqHuoMhNevTA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJhx3SbDI/AAAAAAAAIVc/hJ6ayZD-hFE/s400/P1010072.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Turistik kumsaldan ayrılıp denize dik inen kayalar kümesine gittik. Motorla yanından yavaşça geçip hep beraber şaşırma efektleri yaptık.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/QUGHjBlDucQSeKvsSl1FoA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJj6TRlFI/AAAAAAAAIVg/v5EWRn4J6ZQ/s400/P1010084.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/CVbyMfjfjV5xBgU3plVqWg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJloo53BI/AAAAAAAAIVk/248OugWXPGM/s400/P1010088.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Denizin ortasından yükselen kayaların dipleri gelgit nedeniyle oyulmuş, kocaman yeşil mantarlara benziyorlardı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PRirbElAlnlpB0ywQ-kW0g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJnfyMGNI/AAAAAAAAIVo/35yXtwzgWHc/s400/P1010090.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qNzc1KbdQp9ywkgq_HFRug?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJpapz1nI/AAAAAAAAIVs/Tr6htm3LfBs/s400/P1010093.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Oyuklardan sarkan sarkıtlar arasında küçük timsah büyüklüğünde kertenkele gördük. Objektif seslerinden bıkmış olsa gerek hemen uzaklaştı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/SKtp_SpZlPKIzlpwx4Ah3w?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJrhUpirI/AAAAAAAAIVw/ISCS1HU8_8k/s400/P1010101.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/dJjqGPpgSizg_dn5RXC6kQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJtN1_quI/AAAAAAAAIV0/42EdRX29zNE/s400/P1010106.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Adalar topluluğunun arasında dolanıp durduk. Tekneler dikkatimi çekiyordu. Hepsinde arkada motordan suya dik uzanan şaft vardı. Neden kıvırıp suya sokmadıklarını merak ediyordum, akşama doğru öğrendim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/nq2iq1miQl2duwwUbDEWAQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRPlWcfsQChv1sk4EG4tS6PYjk0EOxyxTNxti5moGONH4PUqF5_K4MSzfogid9Nh9TdrORqmYiV1FheHxYu68m5QkF6r4y6Blk3EFA-cuSBGvDRR7lzVKZcGjr_HN2ut2YnXy__xZNvN3a/s400/P1010112.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/B62TVhj15KZO6WvIBElUYg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/__6mFbGJz32E/TZyJwwqMqtI/AAAAAAAAIV8/3oO0swhW36c/s400/P1010115.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Akşam vakti gel-git nedeniyle sular çekilince tekneler kıyıda karaya oturuyorlar. Pervaneleri zarar görmesin diye böyle arkaya boylu boyunca uzatmışlar şaftı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/103640656345490614767/TAYLAND?feat=embedwebsite#5592496329283511266"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-kNtw5eT5vfI/TZyJx_qeo-I/AAAAAAAAIWA/3jMHySpar78/s400/P1010119.JPG" width="400" height="225" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5NqxdInmdgH0HLKCrZerVA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-QlZf4McHJqo/TZyJz-PwfgI/AAAAAAAAIWE/Qse9xQPCz_Q/s400/P1010121.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Öğlene doğru kanoya binmek için bir tepenin önünde durduk. Tepenin altındaki delikten kanolarla arka tarafa geçecekmişiz. Ben güne nihayet biraz hareket geliyor derken her kanonun bir Tay kürekçisi olduğunu öğrendim. Kanoyla özgürce gezme hayallerim suya düştü.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YiMntSygfFLFisM3vPxqGA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-c00yFDdqnEA/TZyJ2_fKCXI/AAAAAAAAIWM/Td2dJ789P3Y/s400/P1010125.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Fazla da uzun değil yarım saatlik kısa bir gezintiymiş. Tam tembel işi. Kanocu arkada kürekleri çeksin, sen yayıl etrafı seyret fotoğraf çek.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/W_SohMWsREXqG_ICa-XfmA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-o4RabzkIzCQ/TZyJ4t-aDpI/AAAAAAAAIWQ/fCFwQMlmJGg/s400/P1010126.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />İşin en heyecanlı tarafı daracık mağaralardan geçmekti. Bazıları o kadar alçaktı ki geçerken kafayı kayalara sürtmemek içi kanoya boylu boyunca uzanmak gerekiyordu.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/cQBYvwQCXojCMY4zEvq8oA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-zaGXrLVQRdU/TZyJ60yan4I/AAAAAAAAIWU/HXIJkNcejF0/s400/P1010130.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Bu sırada da rasta saçlı kürekçiyle olabildiğince sohbet etmeye başladık. Kabaca şöyleydi.<br />- Where are you from?(Nerelisin?)<br />- İstanbul, Turkey<br />- Oh good, are you Muslim?(Ne güzel, Müslüman mısın?)<br />- Elhamdülillah.<br />- Selamun aleyküm.<br />- Aleyküm vesselam.<br />Meğer Tayland’ın kıyı kesiminde denizle iç içe yaşayanların büyük kısmı Müslüman imiş. Budistler genelde ülkenin kuzeyinde, karada yaşarlarmış.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/LpIqJmiHryeHoaXy9yfq7A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-Lx_j7ysq-Kw/TZyJ9bZLRnI/AAAAAAAAIWY/_Kwe0E70Osk/s400/P1010131.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Bu kürekçi müminin de yakınlarda denizin üzerine kurulu bir köyü varmış. Hatta küçük bir camileri bile varmış. Dönüş yolunda köyü görüp fotoğrafını çektim uzaktan.<br />Kano sırası beklerken bir küçük şişe bira içmiştim. Onu görmüş olacak ki “Madem Müslümansın neden alkol içiyorsun, seni bira içerken gördüm” dedi. Ben de bizim ülkede bu işlerin biraz daha “soft” olduğunu, susadığımız zaman, tatilde filansak sarhoş olmamak kaidesiyle bira içtiğimizi ama öyle viski votka filan gibi sert içki içmediğimizi söyledim. Hiç sarhoş olmuyor musun deyince de kuralları bazen esnettiğimi söyledim. Sohbetin bundan sonrası insanların yorumlarının ne kadar farklı olabileceğini gösteriyordu.<br />“Siz hiç içki içmiyor musunuz?” diye sordum.<br />”Asla, haram” dedi.<br />”Eh peki hiç mi kafayı bulmuyor musunuz?”<br />“Her akşam”<br />“Nasıl?<br />“Toplanıp esrar içiyoruz”<br />“O haram değil mi?”<br />“Kuran da yazmıyor”<br />Bu açıklamalardan sonra rasta saçlar ve Bob Marley’e duyduğu sevgi daha bir anlam kazandı. Hayatında inancı nedeniyle alkol almamış bu adamın her akşam esrar çekiyor olması kafamı karıştırdı. Galiba insanlar kafayı bulmanın bir yolunu hep keşfediyorlar.<br />Aklıma Charles Baudelaire’nin şiiri geldi:<br />Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda; tek sorun bu.<br /><br />Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız.<br /><br />Ama neyle? ...<br /><br />Şarapla,<br />şiirle<br />ya da erdemle,<br />nasıl isterseniz.<br />Ama sarhoş olun...<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NBuQrJ3vNiAMEUzqJUSJdg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-XYNnR06g2P0/TZyJ_E5_jgI/AAAAAAAAIWg/RZLBndlXhSw/s400/P1010135.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Yukarıdaki hayvana yürüyen balık diyorlarmış. Yarı denizde yarı karada yaşan bir amfibiydi. Akşama doğru sular çekilince buraya maymunlar iniyormuş, denize dönemeyen amfibileri daldan düşmüş meyve gibi toplayıp afiyetle yiyorlarmış. Kanonun yüzdüğü sular çekilince dip balçığa döndüğünden gece burada kamp yapmadan göremezmişiz. İçimden hele bir akşam olsun sular çekilsin ben de maymunlar gibi bunların nicesinin pişmişini mideye indireceğim diye geçirdim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/vsEl5mLorxyDS3nWSNxe6A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-U-uH_rgCXso/TZyKAJYizQI/AAAAAAAAIWk/rS0sMLZklBA/s400/P1010138.JPG" width="400" height="225" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Çift motorlu sürat teknesine yerleşip öğle yemeği için deniz üzerine kurulmuş restoranlara gittik.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/__dgpGwEvni_iXH4bjBbYw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-R_UyUOh2y2s/TZyKCCfByEI/AAAAAAAAIWo/FmzG60ntfK8/s400/P1010143.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />İçinde bilumum sebze baharat ve deniz mahsulü olan tom yan çorbası favorimdi. Masadakilerle de “Şunu uzatır mısın? Bundan ister misin?” gibi temel cümleler dışında fazla muhabbet olmadı. Herkes çift gelmiş, göbekten bağlıymış gibi kimseyle iletişim kurmuyorlar, fısır fısır kendi aralarında konuşuyorlardı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/fHs_g6GzZQNHJlz34brg3A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-_nozxIdDfwg/TZyKDHyavaI/AAAAAAAAIWs/yi53B6-3U_8/s400/P1010161.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Yemeğimi bitirip etrafta dolanmaya başladım. Karşı tepelerin fonu üzerinde havada uçuşan kartalların sortileri izlemeye değerdi.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bKzyXrzCqqzKok7ZNhlK-g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-WHqbSDTquYg/TZyKEvdD8qI/AAAAAAAAIWw/e6Th7IPZIvQ/s400/P1010171.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Buralarda denizin rengi tahmin ettiğim gibi berrak mavi/yeşil değildi. Daha çok kahverengi, sanki kirliymiş gibi. Bu renk kirlilikten değilmiş, gel-git nedeniyleymiş.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/1Zjkbl2AL_WwiuV9I4Rqcg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-HABnoUs0p8Y/TZyKFlEg5cI/AAAAAAAAIW0/Ai_AMLVwaFM/s400/P1010172.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/7LHra1TGVWYt8mp5XX8mdg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAB4vMOw_D1vg9RTvF9reF93fMYqfEkrEfpaC8FZAp9FRhXyckaEG1zd7FOQzeBke2qZqmmmqd5LPlrbRyIc7Ff0zSpf-uOVJjYsDmlVl-zs3hcLTPXYxifxWV2mD8o3YCtlQ-jqRq1w3p/s400/P1010174.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Yemekten sonra tekrar sürat motoruna doluştuk. Başımı dışarı uzatıp rüzgarın tadını çıkardım. Bu rüzgar bende alışkanlık yaptı galiba.<br />Giderken keş kürekçinin köyünü gördüm. Bahsettiği caminin minaresini seçemedim. Belki onu da Kuran’da yazmıyor diye inşa etmemişlerdir.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/AJ11AGCZgNzl4NGiFJQJ1g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-ScukP8RpbuY/TZyKJQjBjtI/AAAAAAAAIW8/hw3jj5Bxsss/s400/P1010176.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/1SdQiv3Fh7EM8seQuw1Gxw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-EMRZ8n8kkVQ/TZyKLnlwyoI/AAAAAAAAIXE/obanGzzx7gc/s400/P1010185.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Sonraki durak James Bond adasıydı. Asıl adı Ko Tapu olan ada 1974’te çekilen Roger Moore’un başrolünü oynadığı “The Man with the Golden Gun” isimli James Bond serisi filmle ünlenmiş. Adı da James Bond Adası olarak anılır olmuş. Şimdilerde turistlerin uğrak noktası.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/DpxMek5BscH10IdqcyLWeQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-e3XB8E4SckM/TZyKQAGLliI/AAAAAAAAIXM/LSk5hi9_JdM/s400/P1010191.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Adada ne var? İskeleden inince karşıda duran kayanın neşterle kesilmiş gibi duran görüntüsü ilginç. Sürüyle insan önünde fotoğraf çektirmek için yarışıyordu. Uzaktan göz atıp patikadan devam ettim. Adanın arka tarafına açılan patikadan küçük bir kumsala çıkıyor ve önünüzde meşhur James Bond Adası fotoğrafını görüyorsunuz.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qFnERVF_36uoHClS6gfI-A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-FicEllf5f80/TZyKR4-D_eI/AAAAAAAAIXQ/CVHLPU4LChY/s400/P1010195.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Patikan derken ıssız bir yol algılanmasın, hediyelik eşya satan dükkanlarla dolu kalabalık bir yol burası.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OOy8Nd02CfNGQyjxjQfeHQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-L1AYxO_1Uu0/TZyKbbji0SI/AAAAAAAAIXk/vQDttbJ0fzs/s400/P1010205.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Özendiğim tek görüntü aşağıdakiydi. Her ne kadar onlarca insanın önünde cereyan etse de ben de sevgilimi bu manzaranın önünde öptüğümü belgelemek isterdim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wLLRX78o0DAV97-7a1wq4A?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-KfILWFm-CRQ/TZyKUItK02I/AAAAAAAAIXY/5iDBbxXgePY/s400/P1010197.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ByageKRCYzvfFy6Iop1grA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-HfuRQqOHPMA/TZyKWPiAF-I/AAAAAAAAIXc/CMZhKMsv2nU/s400/P1010198.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Fotoğraflar bazen gerçekten çok yalan söylüyorlar. Yukarıdaki fotoğraflara bakarken insan kendini buraya karşı kumlara yalnız oturmuş manzaranın keyfini çıkarırken hayal ediyor. Maalesef işin aslı öyle değil. Başınızı sağa çevirince yalnız olmadığınızı anlıyorsunuz. Üstelik insansız manzara karesi çekmek sabır gerektiriyor.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/aRu7PG6RLo-5J1rrMWh5BA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-J26E1mXeK5E/TZyKYyony3I/AAAAAAAAIXg/2yoDuMG8iGI/s400/P1010204.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Denizin ortasına tek başına sanki devrilecekmiş gibi duran kaya parçasıyla fotoğraf oyunları yapmak sanırım buranın en popüler aktivitesi. Ben de yapmadan edemedim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/K7ZSMjc2qyhQEydICJDbmA?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-N9OpEZGrq8Y/TZyKcuSgKwI/AAAAAAAAIXo/Vgk_FeKEHz4/s400/P1010207.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Bu adamlar, kadınlar ne yapıyor derseniz; hepsi de o kayayı muhtelif şekillerde taşıyormuş gibi yapıyor. Ben de tuttum onların bu hallerini çektim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/SuyRpmrYAStjyKZu_gIJuQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-dgGMiVRm-iM/TZyKd-tAd2I/AAAAAAAAIXs/ZQeovT7k528/s400/P1010209.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/hWBaUITaZu3H64Ve6347Hg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinTwylCg3UJiuzmwdNQhx7b6eFp8XR4AdW7rdgs6AUbkiIdtzisp84cI7fTgzEJn0zIrjU7kBj6hyB8jtaDvAfxLHSGP7OEPeWEb7mAvBDGvoiGxozl6SiyB3Mg2gfcEMwqDzn6fj8RiLC/s400/P1010212.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PYqkeMwyxByxLOTagFiIXg?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-W_puDzp_EPw/TZyKh9LWopI/AAAAAAAAIX0/Xhhmm9viRzE/s400/P1010213.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/y74p-wcjttVtkVNk6mX42g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-7H7aMK_4q-A/TZyKjhx-_RI/AAAAAAAAIX4/jnEgw3M0bvk/s400/P1010215.JPG" width="300" height="400" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/EHeNmQOhVIzi7yQ1Jr_G5w?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-kCpnhCVwFDY/TZyKl1GjOUI/AAAAAAAAIX8/fDpmgvBewVc/s400/P1010226.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Adanın karşısında bir başka ada, orada küçük bir ev, önünde saklı bir kumsal vardı. Kalabalıktan kaçıp oraya yüzmek geçti aklımdan. Büyük denizanalarını ve köpek balıklarını hatırlayıp vazgeçtim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/iIbbp-f3MnM8STs95gUkNQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-NnIKFEMhteo/TZyKN-SqEnI/AAAAAAAAIXI/Nf3gSTk0MAI/s400/P1010189.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />İskelede teknelerden birinin açık motorunu yakından görme şansım oldu. Bir de boyayıp parlatmışlar çok güzel görünüyordu. Çıkardığı güçlü seslerle sanki bir spor araba kükrüyor gibiydi. İlk başta ilginç ve eğlenceli gelen bu ayrıntı bir süre sonra çekilmez oluyor.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ZSDoW7wZFyMM8kDbBMjy-g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-lZn3S5AQtzM/TZyKnFWL0ZI/AAAAAAAAIYA/HWPdJU0OjRs/s400/P1010231.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Çünkü bunlardan onlarcası yolcu indirip bindiriyor ve hareketin sonu hiç sonu gelmiyor. Adada tüm güzelliği kirleten sinir bozucu bir motor gürültüsü haline dönüşüyor..<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/DnXL6nq4uQ0A33ra580YYw?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-i4V4DqJzBq8/TZyKoXEIEVI/AAAAAAAAIYE/7QachyBTvm0/s400/P1010232.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qhNmXRBSTxupQASXR-eo3w?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-8EKemLK6oSo/TZyKug9RCZI/AAAAAAAAIYU/EE_Ie5ZEet4/s400/P1010254.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Dönüş yolunda bir mağaraya girdik. Bizim memleketten alışmışız tabi, içeride duvarlarda bir fresk, eskiden kalma bir tapınma alanı filan bakındım. Hiç olmadı “I love you …” filan yazsın beyaz tebeşirle. Çok da ilginç olmayan sarkıtlar ve dikitler dışında fazla bir şey göremedim.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6QhuGxCbM6yZucoY_RjW8w?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-NZSxzBrGjkA/TZyKp4vLKtI/AAAAAAAAIYI/8BydA59kT8o/s400/P1010240.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5nRrc2q21iCAKtnpyLJzNA?feat=embedwebsite"></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/0FQpQgTyiQml0uyZZVvW4g?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-ONLuS6hCzKE/TZyKsx4p14I/AAAAAAAAIYQ/MNZ8_quD3Bw/s400/P1010250.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Akşamüstü dönüş yolunda ananas ikramı yaptılar. Çenebaz Japon oğlanlar da yorulmuş olacaklar ki biraz sustular, tekne gezisinin keyfini çıkardım.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/p-wEz30kC1rDcamva881aQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-X07D-hf_iag/TZyKyNf1SnI/AAAAAAAAIYc/jkJKt1IMNKU/s400/P1010259.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Demir aldığımız derenin etrafındaki evler gel-git nedeniyle karaya oturmuşlar. Yola çıkarken evlerin yanında tekneler bile vardı. Altlarına bağlanmış mavi galonların üzerinde yüzüyorlardı.<br /></span><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/kuotImJztyIJm7nqK29axQ?feat=embedwebsite"><span style="font-size:130%;"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-hqyU-o61vkY/TZyK0ILF9xI/AAAAAAAAIYk/-EE34y8MOhQ/s400/P1010262.JPG" width="400" height="300" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br />Haliyle dere haline dönüşmüş nehrin derinlerine ilerleyemeyip bizi bekleyen servis minibüsüne ulaşmak için açık havada akşam gezintisi yapmak zorunda kaldık.<br />Minibüsün ritmiyle yarı ayık yarı uyanık Patong’a otele gittim. Karnım çok acıkmıştı. Geçen gün görüp zihin haritamda yerini bellediğim yerel yemekler yapan iki üç lokantanın olduğu sokağa gittim. Gözüm deniz böceği yiyeceğim diye dönmüş olduğundan fotoğraf makinemi maalesef yanıma almayı unutmuşum. Önce bira istedim, bir de sigara yakıp menüyü ağzım sulanarak incelemeye, menüdeki resimleri hayalimde dişlemeye başladım. Başlangıç olarak deniz mahsullü tom yang çorbası aldım. Yanında yine denizden çıkan bilumum yaratığın konduğu salata ve ana yemek olarak ayağım (43) büyüklüğünde bir yengeç sipariş ettim. Aslında böyle açlıktan gözü dönmüşken kanaatkâr olmayı unutuyor insan. Ne yazık ki bilgi ve davranışlar her zaman örtüşmediğinden, ki bu durumu ben de sık sık yaşarım, yemekler fazla geldi. Zaten tek başına tom yang çorbası bile doymaya yeter. Adı çorba olmakla beraber aslında ana yemek, büyüklüğü bizim çorba kaplarının üç dört katı var, içinde çorba suyu ile bol miktarda tanenin de bulunduğu baharatlı süper bir çorba. Aşağıda internetten içtiğim çorbalara benzer birkaç resim bulup koydum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Zi8BLpxAsayoDI3gEhT8VA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-4iOpVQl6kfo/TnmYF17kuhI/AAAAAAAAIm8/Cy7PA320MYw/s800/images2.jpg" width="293" height="172" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/1c4Yo0yjik94FO0oemWfCA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-gg9yL_xZxis/TnmYF5CG2fI/AAAAAAAAIm8/bM9KslQMTdc/s800/images.jpg" width="259" height="194" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Vcdc73RIgA2ybNAFV7ecyw?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-T7nPXhNJgN8/TnmYGMZc_uI/AAAAAAAAIm8/7zyr3t2k9sg/s800/images1.jpg" width="259" height="194" /></a><br />Karnımı şişirdikten sonra üzerime şahane bir rehavet çöktü. En güzeli ayak masajı yaptırmak deyip merkezdekilerden birine girdim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/caNJMoNtYekpIEqQBwNyDA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-MNxdD36P1lg/TZyK1TLRXVI/AAAAAAAAIYo/fJ-55qN8Ceg/s400/P1010266.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kısa boylu, sürekli gülen, İngilizce çok az bilse de iletişim kurmaya çalışan, küçük ama güçlü elleri olan sevimli Tay ablaların olduğu bir salondu. Kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Sağ yanımda Lübnanlı iki ağabey vardı. İrice olanının ayak tırnakları mantardan kalınlaşmış ve yamulmuş, dinozor tırnağına dönüşmüştü. Adamın ayaklarını ovalayan ve tırnak mantarını hiç umursamayan genç kızı takdir ettim.<br />Ayakları ılık suda güzelce yıkadıktan sonra hoş kokulu yağla ovalıyorlar. O kısmı çok rahatlatıcı. Baldırlara kadar çıkıp diz altını gerek ovalayıp sıkıştırarak gerekse pata küte vurarak mest ediyorlar. Ne zaman ki ellerine şu tahta çubuğu alıyorlar o zaman işkence başlıyor. Hani masaj atlaslarında görmüşsünüzdür, ayakaltında vücudun değişik organlarını temsil eden noktalar vardır; işte oralara çubukları bastırdıkça insanın canı yanıyor, çok rahatsız edici bir his. Her zıplamamda da orası hangi organı temsil ediyorsa bak oranda sorun var diyor. Mesela mideni temsil eden yeri çubukla deşiyor sonra da miden bozuk filan diyor. Hâlbuki benim midem maşallah manda işkembesi gibidir, hiç sorunum yok. Bence olay ayakaltının yoğun sinir ucu içermesi ile ilgili, yoksa atalarımız falaka diye bir işkence icat etmezlerdi. Sonuçta ayak masajı yaptırmadan dönmemek lazım, eline çubuğu alınca fazla bastırma demek yeterli olur (200-300 Baht).<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/62pGtEZEzHafHXzvAPuQ_Q?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-PyzXm1oYYXI/TZyK3aB3UQI/AAAAAAAAIYs/EM3xFkf_AgQ/s400/P1010274.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Masajdan çıktıktan sonra biraz eğlence âlemlerinde dolandım. Yarın çok erken kalkacağımdan ve zaten rehavetime eklediğim masaj nedeniyle yoğrulmuş hamura döndüğümden fazla oyalanmadan otele döndüm. Yolda fazla ilginç bir şey olmadı. Artık gözünüzün içine bakan, yer yer laf atan hayat kadınları ve adamlarını burada ilginç kategorisinden çıkarmak mümkün.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PMam-OXx6tcBLYfy1YC2cA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-vlYUa9oRJJw/TZyK4xuuQhI/AAAAAAAAIYw/oO63n42vHDA/s400/P1010277.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Otele dönerken sokakta mangalde muhtelif et ve deniz ürünleri satan seyyar satıcılar vardı. Sokak lezzetlerine olan düşkünlüğüm baskın geldi, tok olmama rağmen ızgara sosisi götürdüm.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PUJgdlCjZBqa6jwD9fda0Q?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-ONsRGfevrDs/TZyK6s8f0tI/AAAAAAAAIY0/h5RzvPX9elU/s400/P1010279.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Sabah servis için söylendiği üzere yedide otelin kapısında beklemeye başladım. Yarım saat geç geldi. Phuket merkeze limana gitmek bir saati buldu. Bugün Phi Phi adasına gideceğim. Hani şu Leonardo Di Caprio’nun oynadığı Beach filminin çekildiği meşhur adalar topluluğu. Aslında filmin çekildiği yer Phi Phi’nin kendisi değil, ona bağlı başka bir ada. Ben de gitmeden önce o cennette denize girmeyi ve gece sahilinde meşk etmeyi hayal etmiştim ama mümkün değil. Filmin çekildiği yer milli park konumunda olduğundan kalmak yasak.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/DbXhELDVIE-mJVChkP__1Q?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-4nF1wDXJ2As/TZyK8EN2xEI/AAAAAAAAIY8/ZYa_V8H0-IE/s400/P1010280.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Limanda Phi Phi dahil farklı bölgelere giden büyük tekneler vardı. Aldığın bileti verince kıyafetine yapıştırman için bineceğin tekne ve sınıfı belirten bir etiket veriyorlar.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/1eNYzDCW4aaMRF8wZilMHg?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-KybUykCDsI0/TZyK9d5VrbI/AAAAAAAAIZA/hZPMhTqWqis/s400/P1010282.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bizim tekneye binmek için başka bir tekne üzerinden geçmek gerekiyordu. Tekneye bindim diye hemen yer kapma telaşına girmemek lazım, yoksa yanlış tekneye binme ihtimali var.<br />Üst kata, teknenin terasına çıktım. Tamamına yakını yabancı ve sırt çantalılardan oluşmuş bir güruh terasa yayılmıştır. Kimi gruplar halinde muhabbete dalmış, kimi çantasını yastık yapıp yere uzanmıştı. Kendimi seyyahların arasında hissetmek hoşuma gitti.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/103640656345490614767/TAYLAND?feat=embedwebsite#5592497681689901138"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-jIEMMREajB8/TZyLAtxSeFI/AAAAAAAAIZI/7LG3ND2cLoo/s400/P1010284.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Denizi, adaları, dalgaları ve insanları seyrederek keyfettim. Bir ara alt kata kahve almaya gittim. Yanında bir de sigara içmek istedim ama çakmağım üst katta kalmıştı. Küllüğün yanında duran gözlüklü temiz yüzlü bir adamdan ateş istedim. Ateş tanışmamızın vesilesi oldu, yolculuk sonuna kadar sohbet ettik.<br />John İrlanda’lıymış, Phi Phi’ye gidiyormuş. Benim adada herhangi bir otel rezervasyonum yok, gidince bulacağım. John’a sordum onun bildiği güzel bir yer var mı diye, yokmuş. Adayla ilgili bilgilerimizi paylaşırken buranın oldukça turistik olduğu ve fiyatların normalin üç dört kat fazla olduğu konusunda hem fikir olduk. Fikrimiz cüzdanımızı rahatsız etmiş ve birbirimizi güvenilir bulmuş olacağız ki tekneden birlikte oda tutmak üzere indik.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/LGm0Kd6qgd4EjpSn75SodA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-EjFmr4yDfB8/TZyLCCXyf0I/AAAAAAAAIZM/z6xz9WrPrOE/s400/P1010290.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Daha Phi Phi’ye yaklaşırken adayı çevreleyen palmiyeler ve plajlar insana adanın sunacakları konusunda fikir veriyor, heyecanlandırıyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/AcYGPRvYSqJnTrrWMA4PiQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-kJ4Nus6L5Ko/TZyLDwBtE9I/AAAAAAAAIZQ/UuZy2FZgHbM/s400/P1010293.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Tekneden inip karaya yürümeye başlayınca ilk karşımıza çıkan şey otellerin acenteleri oldu. Bir panoya adadaki otellerin büyük çoğunluğunun resmini, cismini fotoğrafı eşliğinde asmışlar. Bilgi kartında otelin genel özelliklerinden başka kaç odası kaldığı ve oda fiyatları da yazıyor. Bir önceki gece booking.com’dan yüksek yıldız alan bungalowlara bakmıştım ama hepsi doluydu. Zaten her tekneyle bu kadar insan inerse buraya küçücük ada dolar taşar diye düşünmekteydim. Zaten öyleymiş.<br />Açık hava acentesinden sonunda klimalı denize yakın yarım pansiyon bir oda bulduk. 2100 Baht!! Bu rakam Tayland için hala çok fazla. Otelin resepsiyon fiyatı da böyle ama daha sonradan anladığımız üzere arkalarda, çarşıya yakın yerleşimli 600-800 Baht arasında güzel odalar mevcut. Zaten her yer denize fevkalade yakın olduğu için deniz kenarı diye kasmanın hiçbir manası yokmuş. Demek neymiş, balıklama atlamayacaksın.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/103640656345490614767/TAYLAND?feat=embedwebsite#5592497751167278482"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-o_D4cW2dJVI/TZyLEwl_HZI/AAAAAAAAIZU/sFmWc8Xmt_M/s400/P1010295.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Adayı kabaca uzun kalın bir çizgi, çizginin iki tarafında kumsallar ve çizginin üzerinde yerleşim alanları ve çarşı şeklinde tanılayabilirim. Sadece beş dakikalık bir yürüyüşle çizginin iki yanında kalan bir kumsaldan ötekine yürüyerek gidilebiliyor.<br />Biz de çarşının içinden geçen yoldan teknenin yanaşmadığı diğer kumsala yürüdük ve odaya yerleştik. Küçük ama en azından klimalı, yoksa gece uyumak mümkün değil.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/tux27jap8ze4b_66VonF0w?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-lmKioBg4tjE/TZyLGovdr7I/AAAAAAAAIZY/_hIxtRxXWTY/s400/P1010296.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Eşyaları odanın muhtelif köşelerine fırlatıp kumsala indik ve böylece Tayland’da asıl görmek istediğim yerde resmen tatilim başlamış oldu…..<br />Önce John’la sahil boyunca yürüyüp çevreyi keşif gezisi yaptık. Güzel kumsal, şahane deniz, palmiyeler ve hamaklar vardı ama biraz kalabalıktı. Sahilin çoğunluğu yaş ortalaması 20-30 olan Avrupa ve Amerikalı gençten oluşuyordu. Bu da ününü işittiğim meşhur kumsal partilerini görebileceğim anlamına geliyordu sanırım.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/I0IoLbxgzvFMWvTOHbmwbQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-MqetHVBBSw4/TZyLIpRbxtI/AAAAAAAAIZc/-gnexW3dgBo/s400/P1010301.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Susayıp kumsala yayıldık. Ben esmer adamım, güneş altında uzun süre kalmaktan fazla etkilenmem. Hatta bir hafta güneş altında kalırsam yanma sürecini kısa sürede atlatırım, bronzlaşmam, direk ırk değiştirip zenci olurum. Buna rağmen birayı bitiremeden ayaklarım ve kollarım güneşten yanmaya başladı. Burada güneş bizdekiyle aynı görünse de daha kuvvetli. Bunu daha acı bir yolla anlayan benden çok John oldu. Akşama doğru kızaran adamcağız iki gün boyunca insanlara dokunmaktan kaçındı ve kıyafet değiştirirken acı çekti.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/v_4WdkCxMofujzquzm_7gA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-qUQZKiJV-BI/TZyLKGxWQ2I/AAAAAAAAIZg/wp2lrwALdKE/s400/P1010302.JPG" width="400" height="300" /></a><br />John kısa süre önce eşinden ayrılmış ve iki aylık kendini bulma kafayı dağıtma tatiline çıkmış. Ayrılma hikâyeleri de pek hazin.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Gi9TOe6KALEwKQ6pK7oq-A?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-HWFH1Pgu1H8/TZyLL3YjgiI/AAAAAAAAIZk/0F9UlXMCs5w/s400/P1010304.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bütün hikaye benim John’un kalbinin üzerindeki bebek yüzü dövmesinin anlamını sormamla başladı. Eşiyle birlikteliklerinden bir erkek bebekleri olmuş. Bir yaşına bastığında gece aniden fenalaşmış. Hemen hastaneye kaldırmışlar. Bekleme salonunda kendi aralarında herhalde zatüre oldu filan diye tartışırlarken doktor gelip bebeklerinin öldüğünü söylemiş. Nedenini açıklayamamışlar, bebecik ani bebek ölümü sendromu (sudden infant death syndrome) olarak kabul edilmiş. Bebeklerini kaybettikten sonra ilişkileri rayına oturamamış ve sonunda ayrılmışlar. Unutmamak için kalbinin üzerine bebeğinin dövmesini yaptırmış.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Grhw1AqB1i5IIwcvFfgqww?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-4ziXt5JRDSI/TZyLNAIH9dI/AAAAAAAAIZo/7EAc3I6ICqs/s400/P1010306.JPG" width="400" height="301" /></a><br />Biralardan sonra mayışınca akşama da enerjimiz kalsın diye biraz dinlendik. Akşamüstü yürüyüşe çıktık. Burada da Sivas Kangal’daki balıklı kaplıca da olduğu gibi doktor balıklar vardı. Havuzun içine koydukları balıklar ölü deriyi yiyorlar. Cilt hastalıklarına iyi geliyormuş. Buradaki turistler ise daha çok keyif için ayaklarını dişletiyorlardı galiba.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/OALeMVNbHnQfei3jTg2iLA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-8Xa1tDV0f2M/TZyLOpDUBrI/AAAAAAAAIZs/OmI4cyrt-Y0/s400/P1010309.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Akşam yemeği vakti gelmiş, balıklar, ahtapotlar, kalamarlar ve bilumum deniz böceği ızgaralardaki yerini almıştı. Malum turistik yer, fiyatlar pahalı olduğundan oturmadık. Ayaküstü noddle atıştırıp adayı gezmeye koyulduk. Zaman amaçsız dolanma zamanı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/zRTO_-Y3EK4etehyjg7Geg?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-qm6HDixiOx0/TZyLQMrnI-I/AAAAAAAAIZw/784Fe1ryQxo/s400/P1010313.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kumsala kıyısı olan bir bardan güzel müzik gelince oturduk, bira içip sohbet ettik. Şansımıza biraz sonra da ateş gösterisi başladı. İşte burada Tayland’ta olmanın keyfi çıkmaya başladı. Bizde güney kıyılarında böyle bir mekana otursan 15-20 TL’den aşağı içki içemezsin. Burada ise fiyatlar neredeyse bakkalla aynıydı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PfVuC6g7GOwgthsV1TiVog?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-Dw4lU5zoMEw/TZyLRIoMgVI/AAAAAAAAIZ4/cIgVLFxepWU/s400/P1010322.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu adada en sevdiğim şeylerden biri şu oldu: Bakkalların önünde küçük plastik kovalar vardı. İçleri bir kaliteli sert içki; mesela votka, rom ya da viski; yanında da redbull, kola, sprite dolu şişelerle doluydu. Kovalar boy boydu, temizlikçi kovası kadar büyük olanları bile vardı. İstediğin kokteyli seçiyor kovaya boşaltıyorsun. Bakkal da içine istediğin kadar buz ve pipet koyuyor. Kovanı, yani kokteylini koluna takıp sokaklarda dolanıyorsun. Hem ucuz, hem kaliteli, hem de lezzetliydi. Vakit ilerledikçe ellerinde küçük plastik kovalarla gezen insan sayısında patlama oldu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YnZhZewzDgV41A5yFqE91w?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-4WQTUdmedz8/TZyLU88upNI/AAAAAAAAIaA/aquoCm1f_Kc/s400/P1010337.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Biz de kovalarımızı kolumuza takıp kumsala, müzik sesinin geldiği yere gittik. İlk gördüğümde çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Neredeyse koca kumsalın yarısı dans eden yüzlerce insanla doluydu. Kumsal boyunca uzanan disko-barlardan taşan insanlar kumsalda dans ediyordu. Kumsal sanki hareket eden kocaman bir hayvan gibi görünüyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4ojwVK_f7wEPqXkFuk28RA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-dvTYtjrD0IU/TZyLWRXyqYI/AAAAAAAAIaE/KRT5V0IFe-k/s400/P1010339.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Biz de kalabalığa karışıp yarı dans yarı muhabbet keyfimize baktık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NH2wbEdr-Q_AOXwiWY-Nuw?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-L5LiIQ8cerw/TZyLX7CF3VI/AAAAAAAAIaI/OVNLw9kG4Zs/s400/P1010342.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Vakit gece yarısını geçtikten sonra kova kokteyller ve üzerine atılan bira cilalarının etkisiyle herkesle arkadaş olup tanımadığımız insanlarla fotoğraf çektirdik. Zaten ortada flaş patladığı zaman insanlar koşup kareye girmeye çalışıyorlardı. Keşke biraz daha gençken gelseymişim buraya.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/_sCyoVjbA9ti76SchP_K4A?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-M-cWKH2DEMw/TZyLa0nraWI/AAAAAAAAIaQ/VNHrzGnjk4I/s400/P1010346.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kumsaldan ve dans pistinden yer bulamayanlar masalara ve bar tezgâhına çıkıp dans ediyorlardı. Müzik gece ikide bitiyor ama kumsal boşalmıyor, muhabbetler sabaha kadar sürüyordu. Biz de geç vakitlere kadar sohbet ettik, eski yöntemlerle dövme yapanları izledik, gitar çalanların yanına kaynadık, bir sürü insanla tanışıp sohbet ettik falan derken sızmaya az kala kendimi yatağa attım. En son John’u gördüğümde sokakta gitar çalanların yanında şarkı söylüyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4niRbmd2EBWOeDhseW817A?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-9IAjMOxsCJ0/TabWUXAM3_I/AAAAAAAAIgQ/RHNYH2-Gugs/s400/P1010355.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Ertesi gün Phi Phi adaları turuna katılacağız, yine erkenden uyandık. Akşamdan kalma kazan olmuş kafayla yola düşmek işkence gibiydi.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/sFPUx4HC_LpxrB5zGumDUQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-ifFVcF3syI0/TabWXhYK40I/AAAAAAAAIgU/LEpZs0NYvO4/s400/P1010359.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kıyıdan ilerleyerek adaların arasından çok güzel manzaralar eşliğinde yol aldık. Bakir kumsallara açılan ağaçların arasında kaybolmuş ağaç evleri balayı çiftlerine önermeden edemeyeceğim.<br />İlk durak olarak kıyıya uzak bir kayalıkta durduk. Şnorkeli ve paletleri geçirip suya atladım. Suyun altı bir sürü mercan balığıyla doluydu. Yüzerken insanı kayalıklardan uzağa açığa sürükleyen akıntı dikkatimi çekti ama biraz açılmayı göze alarak uzaklaştım.<br />Bir ara başımı su yüzeyine çıkarınca “Help!” diye bir ses işittim. Baktım ileride bir teyze akıntıya kapılmış açığa sürükleniyor. Ayağında palet de yok enerjisi bitmiş, su yüzeyinde durup bağırmaya çalışıyor. Baktım arkamda başka gençlerde var ama onlarda akıntıyı fark etmişler kayalıklara tutunmuşlar kıpırdamıyorlar. Başkalarının da çevrede olmasından güç alıp teyzeye doğru yüzdüm. Dokunma mesafesine gelmeden önce panikle bana sarılıp ikimizi de batırmasın diye bana arkasını dönmesini istedim. Ensesinden yakalayıp suya yatırdım. Bu süre içinde biraz daha açığa sürüklenmiş olduk. Arka üzeri yattım, kadının elini tutup var gücümle palet vurmaya başladım. Gideceğim mesafe 30 metre var yoktu. Birkaç dakika palet vurdum ama baktım akıntıya karşı ancak yerimizde duruyoruz. Geri dönemeyeceğimizi düşünüp kayalıklarda duranlardan ve teknedekilerden yardım istedim. Millet trene bakan öküzler gibi baktı ama hiçbir şey yapmadı. İnsan tekneye filan haber verir, o da yok. Bizde olsa birkaç kişi yardıma gelmişti bile. Baktım başkasından hayır yok var gücümle yüklendim bacaklara. On-on beş dakika sonra kısacık mesafeyi santim santim aşıp kayalardan birine tutunmayı başardım. Kadını batmayacağı bir yere yerleştirip teknesine yüzdüm, gidip kadını almalarını söyledim. Kadının teknedeki çocukları dahil kimsenin içinde bulunduğumuz durumdan haberi yoktu, “Ananızı köpekbalıkları yiyecek, sahip çıkın!” diye çıkışıp ayrıldım. Kendi tekneme yönelmeden kadına el salladım, çok teşekkür etti. Bu sırada da çocuklarına bilmediği bir dile küfür ediyordu sanırım. Kendi tekneme çıkıp uygun bir yere yığıldım. Enerjim kalmamıştı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/n_TADwXCT74fjy2Icrp_jQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-kL5yB7lOwE8/TabWZFPnhEI/AAAAAAAAIgY/qc39QCkfmc4/s400/P1010362.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir süre yolculuk edip şu meşhur mantar şekilli adacıkları izleyerek yol aldık. Bu sırada teknede insanlar kaynaşmaya başlamıştı. İlginçtir milletin biraz önce boğulmak üzere olan teyzeyle yaşadığımız maceradan haberi bile yoktu, anlatınca onlar da şaşırdı. İnsan nedense göz önünde olduğunu düşünüyor ama aslında o sırada kimse seni görmüyor. Bu her yerde böyle galiba.<br />Önümüzde iki İrlandalı kız oturuyordu. Bizim İrlandalı John onlarla muhabbete dalınca benim için o grupla iletişim bitmiş oldu. Çünkü John benimle ilk konuşmaya başladığında aksanından hiçbir şey anlamayıp yavaş ve temiz konuşmasını istemiştim. O vakte kadar da bunu başarmıştı ama kızlarla tanışınca kendine döndü. Aksanları o kadar zordu ki pür dikkat dinlememe rağmen konuşulanın yüzde 20’sini anlayabiliyordum. Ayrıca dikkat için sarf ettiğin gayret karşısında bir şey anlamayıp sohbete dahil olamamak da cabası olunca sıkılıp teknenin önüne geçtim. Burada dişime göre (Lisan olarak) bir İsveç’li kızla tanışıp sohbet ettim. O da birkaç ay önce kocasından ayrılmış ve 3 aylık kendini bulma, rahatlama turuna çıkmış.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/714pyGIbI51De3tGIcnxAA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-pkFC4nQDls0/TabWadmZxhI/AAAAAAAAIgc/OMH6W7dLrIY/s400/P1010364.JPG" width="400" height="239" /></a><br />John’la birlikte boşanıp kendini yola vuranların sayısı iki oldu. Bakalım İrlandalı kızlardan ne çıkacak diye düşünmekteydim.<br />Hemşireyle doktorlardan, hastaneden, sağlıktan ve yalnız gezmekten bahsettik. Gezisinin son ayındaymış, o ana kadar onlarca birbirinden güzel ve değerli insan tanımış. Yalnız olmasaymış böyle bir şansı olmazmış. “Bazen çok insan hiç insan” dedim ama anladığım kadarıyla kocasından bunalıp kendini uzaklara atmıştı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YraCxAz1sKVnZKZJ1BuDLQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-KPXVQiDIwoc/TabWb0fdytI/AAAAAAAAIgg/VuMoxxc4ylM/s400/P1010369.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Sonunda bir adaya ayak bastık. Bembeyaz kumlar, palmiyeler, tertemiz, masmavi durgun bir deniz, kalabalık olmayan sahil; tam aradığım şeydi. Ne yazık ki sadece bir saat kalacakmışız. Biz de pineklemeyi sonraya bırakıp sahil boyunca gezmeye başladık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/skImu22YfWn7wkCS_qKYMA?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-kxeeOIrcyJo/TabWfZzvuWI/AAAAAAAAIgk/aeQPKGHa90c/s400/P1010370.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yol üzerinde tsunamiden kaçış yollarını gösteren işaretler vardı. Dağın tepesine giden dar patikayı işaret eden yol acil bir durumda o kadar insanın kaçışına yeter miydi bilemiyorum. Bu kadar huzurlu bir cennet parçasında insana her an her şeyin olabileceğini hatırlatması bakımından tsunamiden kaçış işaretlere sinir oldum. Bir rahat yok!<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/2p2WTVltKGZFqouhCWTZbQ?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-hMRkbGWt4a8/TabWhkDIWsI/AAAAAAAAIgs/JPwEL6wv-_0/s400/P1010371.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Neyse ki etkisi fazla sürmüyor. Kafayı kumsala çevirip salınan tekneleri, sakin denizi ve güneşlenen insanları görünce insan rahatlıyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Nl1lN8-RATK8LIBjzPAa2g?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-pYwWrW3Oc88/TabWjtI760I/AAAAAAAAIgw/DFAlDW8L0wA/s400/P1010372.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/LCw-zVFAZ_k3Kun99nKx4w?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-D-2nsAQkflg/TabWlTuRnbI/AAAAAAAAIg0/_Y_3q8HBnek/s400/P1010375.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu kumsalda palmiyelerin gölgesinde öğlen yemeklerimizi yedik. Pilav (tuzsuz), tavuk kızartma ve salata vardı.<br /><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Ghykx6TGJOvW00mTErFDbdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-Fe2dEsxn5kE/TabWm_hoLHI/AAAAAAAAIg4/4Sj4RLd3Oxk/s400/P1010377.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Arkamızda bizim toprak tipinde bir adam var. Nerelisin dedim, Türk çıktı. Almancıymış, Türkçesi çok kötüydü, muhabbete İngilizce devam ettik. Birkaç sap toplanıp Tayland’a eğlenmeye gelmişler. Türkçe yok ama kafa aynı! Böyle kapalı dururlarsa fazla eğlenme şansınız olmaz dedim ama onlar sap grup takılmayı tercih ettiler.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/olqrXhxGY_adMrOAuA3sBdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-N8VJrdNllVM/TabWpXAAFNI/AAAAAAAAIhA/j0Z-F0WmdW0/s400/P1010384.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yemekten sonra toparlanıp tekneye doluştuk. Gittiğimiz rota Tayland’da gördüğüm en güzel deniz ve zengin deniz altı yaşamının olduğu bir koydu. Aslında genel olarak Tayland denizi med cezir nedeniyle olsa gerek bizim Akdeniz kıyılarından daha güzel değil, rengi yeşili andırıyor ve birkaç metre derinliğin bile görülemediği kadar bulanık. Gittiğimiz koyda ise 7-8 metre dip bile çıplak gözle görülebiliyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/dpPLXQ_4h-sHiM_GCe1o5dMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-0modFltKy4Q/TabWtrKfVTI/AAAAAAAAIhI/g-oovdkorNM/s400/P1010388.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/iGfBB5M1sEI5NUDX-6h4-tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-GTbTGXDdZ3c/TabWw2p4KFI/AAAAAAAAIhM/_HjikoLdiGs/s400/P1010391.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Nihayet temiz deniz diyerek tekne çapayı bırakır bırakmaz denize atladım. Biraz erken davranmışım, yanımda kamera yoktu, o yüzden gördüklerimi bırakıp tekneye kamera almak için çıkmadım.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/xQqBww0dbSRLQ41a1h4wutMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-8kC__NGNi-E/TabW0n0FXFI/AAAAAAAAIhQ/nflWk5UCp_s/s400/P1010392.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Denize atladıktan sonra kaptanın teknenin yanına birkaç parça ekmek atmasıyla ortalık balık pazarına döndü. Çevreme binlerce rengarenk balık doldu. Sanki denizde balık değil de balıkta deniz var. Resmen balık içinde yüzüyorum. Çok güzeldi.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NHD4EtaCKYez2fF6fTIYZNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-IRFjf1OS-Bs/TabW5_wedPI/AAAAAAAAIhY/d8M71FrJh4s/s400/P1010394.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu balık kalabalığından ürküp ekmekli ortamdan uzaklaşanlar oldu. Malum balıkların sana değmeme kaygısı yok, bazılarına ürpertici gelebilir. Koluna bacağına korkmadan dokunup didikliyorlardı.<br />Yarım saatlik deniz ziyafetinden sonra tekrar tekneye doluştuk. Maymun adasına kadar yarım saatlik yolumuz var. Gel de sen bunu dün geceden kalma kolonuma anlat. Karnıma giren spazmlar beni iki büklüm ediyor. O kadar ki son çare olarak açıkdenizde tekneden aşağı atlayıp ya da düşmüş gibi yapıp derdime derman aramayı düşünerek aklımı telkin etmekteyim. Neyse ki Maymun Adasına vardığımda hala paçalarım sağlamdı, koşarak tuvalete gittim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/3e9RXG6ezkIp8icteX9LktMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-KCAGJ1e8dSA/TabW8fPuwRI/AAAAAAAAIhc/I6t9S1p3P9g/s400/P1010396.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kapıdaki herifçioğlu da parayı peşin istiyor, içeri almıyor, ben içeriyi orada dışarıya koyacağım haberi yok, vicdansızlığı var. Koşarak para almaya tekneye döndüm, bir yandan da dua ediyorum ne olur kimsenin tuvaleti gelmesin diye.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/TXHh_OMB-M5BW-sF9fA8ZNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-vtkOnG-BUTQ/TabW-s7x9jI/AAAAAAAAIhg/NPSIyuMk7tY/s400/P1010401.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Neyse ki millet önüne gelen herşeyi ısıran arsız maymunlara dalmış da sonunda muradıma erdim. Tayland’la ilgili bilgi edinmek isteyenlere nacizane tavsiyem tuvalet paralarını yanında bulundurmaları olur.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/EoykQywYwBecM_9qaRpSwdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-YKqbWu5iH8Q/TabXAvXxIBI/AAAAAAAAIhk/8vixH_0E_2s/s400/P1010406.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu adanın kumsalı hakikaten beyaz kum dediklerinden. Aslında kum gibi de değil, kil gibi, basması pek hoş.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/j8DO2yM8dRoDuoKK5hfZjdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-wW8NOxGa5GY/TabXCJh14fI/AAAAAAAAInk/8NKnYiF4HmQ/s400/P1010409.JPG" width="300" height="400" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YTWSdGNs7fqUg1grl1dei9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-LTE7aqrmcW4/TabXFBBVLGI/AAAAAAAAIh0/-g9fZjT3f1A/s400/P1010412.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Dalgaların kıyıya vurduğu yerde durunca normalde de biraz kuma gömülürsünüz ya, işte burada o süreç hiç bitmiyor. Sanki bekledikçe dize kadar gömülecekmiş gibi. Sonunda dengeyi kaybedip bileklere kadar gömülmüş ayakları kilden çıkarmak gerekiyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/TrvTsTDikNuHl4jpNLL2cdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-OQ6kagOm-hk/TabXGMy_XkI/AAAAAAAAIn4/LnRyYrOs-pg/s400/P1010414.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Su sıcaklığı hiç üşütmeyen cinsten, bizim Olimposa benziyor, anlık serinletiyor ama yine hararet yapıyorsunuz.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/FH9-quBabIp7oTdfwiadDNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-JH-O0qUsckY/TabXIVPJmdI/AAAAAAAAIh8/2txMVYi3amw/s400/P1010415.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Burada da biraz takılıp hep beraber sigara içtik. Tiryaki olmayanlar dahi tatil ve sosyalleşme adına birer tane yakıyorlar. Sigaraya başlarken arkadaşlara özenmek böyle birşey demek ki, koca adamlar olduk hala aynı muhabbet aynı mazeret.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/dKb58FLVzNYvC_4n9XBG-NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVfBY-zF57ho9m7TMoSTt5AyfmbUdTAsnk3zmoZr2V8gduZmNprZE7JuH_MT58SHzQixHI9ham4vbkL4XOoMOYbhIBH3eT3uwl-X4nAIMmNOjHdRYOZHbw0jZ6t65YTEUbKx5M2IwUyEUO/s400/P1010433.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir sonraki durak Dünya’nın en iyi plajı olarak reklamı yapılan Beach filminin çekildiği Maya Bay. Benim de görmeyi merakla beklediğim bir yer. Filmi izledikten sonra kendi kendime bir gün burayı göreceğime söz vermiştim, işte o an geldi. Aslında burada konaklamak istemiştim ama milli park olduğundan böyle bir ihtimal yoktu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/aE6Pe_NOu2Zv_e9fO24LsdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-H1K6m8TCc18/TabXW6wqVpI/AAAAAAAAIiU/07_dy3Z-lOE/s400/P1010436.JPG" width="400" height="300" /></a><br />İki ulaşım yolu var: Biri açık denizden diğeri ise koyun arkasından karadan yürüyerek. Biz ikinci yoldan gittik. Oraya da denizden giriliyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/CcNhmBTNsX4E4tYwOxqr-NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-eyNsQXtTXg8/TabXZgPLLLI/AAAAAAAAIiY/n_lZlDGinpU/s400/P1010437.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Koya yaklaşırken izlediğimiz harika manzaralar teknede sessizliğe neden oldu. Galiba herkes aslen bu koyu merak ediyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/y09Ht3DDIT67Ukym85sVedMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-FX6Jy2Et4PM/TabXbejlk5I/AAAAAAAAIic/WTkuOtI8PKk/s400/P1010440.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kısa bir yürüyüşten sonra koya ulaştık. Gerçekten bir doğa harikası, keşke bu kadar kalabalık olmasa, kıyıda bu kadar çok tekne olmasaydı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/y09Ht3DDIT67Ukym85sVedMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-FX6Jy2Et4PM/TabXbejlk5I/AAAAAAAAIic/WTkuOtI8PKk/s400/P1010440.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Koy açık denizle kısa bir boğazla bağlatısı bulunan bir göl gibi, boyu geçen yerlerde yüzme yasak. Filmde Leonardo DiCaprio koşarak denize giriyor ama bu pek mümkün değil. Sığlıklar küçük sivri taşlarla dolu, değil koşmak yürümek bile kolay değil. Üstelik açıklarda köpekbalıkları olduğundan açılmak tehlikeli; serinlemek için çimmek ve fotoğraf çekmek dışında doğayla bütünleşmek pek mümkün değil.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/CojbG2A1JV1vD9-w9Yt3jtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-jZqqaSS-D1s/TabXe8IrMzI/AAAAAAAAIik/rSXUeHXSHxo/s400/P1010449.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/18m8g1i7DEYMlQd2KER2GdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKP4ugp4ntfnxIC9d-A0Wj3j0XvjI0DUsX0QKSX4ItlTUyLz5NPibHpV26pEraF0EyW7QiGtVgaLnmJ_8TmSyJ7pmz7L-Uo97w12HhKhlTKzdVV_3TZUug7-zy3LnAIYKVW9d5pQXVs9IP/s400/P1010450.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/oFdDFaMkTaU1c6Dl2CbbvNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-_PhM78AjlK0/TabXj_UY1WI/AAAAAAAAIiw/MvPuloQ5nBQ/s400/P1010452.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Herşeye rağmen burada olmak güzeldi. Hayatımda görmek istediğim yerlerden birinin üzerine çizik attım. Yaşamadıktan sonra sadece görmek o kadar tatminkar değil malesef.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/cMS5WS2vvlqLsG2GZ8XNgdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-HSIl_tgbHUo/TabXl6gO9fI/AAAAAAAAIi4/0UeYdSdDHxE/s400/P1010455.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/kudKlCBVA6euIXMJdFICytMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-LrpwAaDBznw/TabXnohmpaI/AAAAAAAAIi8/6Sn3ToTJR8k/s400/P1010456.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Koy boyunca yürüyüş yapıp madem yüzemiyoruz deyip enerjimizi kayalara tırmanarak attık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/S3he_elEp9fXgbs01BBhttMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-w-vnv5XVeoU/TabXrpju5YI/AAAAAAAAIjE/EtIG1dwkcwM/s400/P1010461.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Ayrılmaya yakın tur tekneleri bir telaş ayrılmaya başladı. Ben kendimi denizde eğlerken gidiyoruz diyerek geri çağırdılar. Etrafta koşuşturan insanlar, tekneleri hazırlayan kaptanlar; sanki yemek zili çalmış gibi kumsal boşalıverdi. Sonradan çıktı kokusu elbet, önce hafiften yağmur çiselemeye başladı sonra bir gürültü patırtı, gök yere indi. Aman o ne yağmur!<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Hvqm7fDezS_nNSN9ngXyS9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-pZAUXEQDGrM/TabXvL-3AUI/AAAAAAAAIjQ/jGI1B-R9q5E/s400/P1010474.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/if1X5SH05pcJuE6L_XOrKtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-RRRBryWQqSg/TabXwteRDII/AAAAAAAAIjU/n6V7XbZGDlU/s400/P1010475.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yağmur sesinden birbirimizi duymuyoruz. Soğuyan havada ısınmak için denizden çıkınca kullandığımız ıslak havlulara sarınıyoruz. Tropik yağmur bu herhalde?<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NlRkVvwk_4A8lOrYMCfPY9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-piZtxDlGJ5E/TabXywqjKdI/AAAAAAAAIjY/sHzNpcHFUCM/s400/P1010478.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kıyafetler değiştiriliyor, kalınlar giyiliyor, ayakkabılar meydana çıkıyor derken bıçakla kesilmiş gibi gitti, ne yağmur kaldı ne bulut. Geriye kalan denizden bile duyulan mis gibi toprak kokusuydu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/z3zM5tx99YPpMfO7WP_vZdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-DjwRp5wOBWw/TabX2TnViwI/AAAAAAAAIjg/ExM8JKkyEaA/s400/P1010484.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Balıklarla yüzülmüş, fotoğraflardaki kumsallar görülmüş, Maya Bay’de denize girilmiş, piller tükenmiş, dönüş yolu başlamıştı.<br />John’la odaya dönüp biraz dinlendik. Teknede tanıştığımız insanlarla akşam randevulaştık, Irish Pub’ta! Lan zaten İrlanda’dan geliyorsunuz neden Irish Pub’ta buluşuyoruz, zaten memleketiniz gibi orası!<br />Güya tatile çıktım ama uyumak mümkün değil. Uykumun derin yerinde daha iki saat geçmeden uyandım. Randevumuz var. Toparlanıp gittik bara. Bünyem yeni uyandığım için kahvaltı etmek, birşeyler yemek istiyor ama barın menüsünde kovada yüksek alkollü kokteyller var. Karnım da aç, içtikçe içiyorum şekerli kokteylleri. Hop, yine hareketli olacak bu gece.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/gHZF2lF-rBoH38gM_I1H0tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-7wVhHpcHpVg/TabX3_adNfI/AAAAAAAAIjk/Qx7EPrIsBhk/s400/P1010486.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kafalar yükselince istikamet kumsal, yine yüzlerce dans eden insan, bir sürü yüz, tanışılıp unutulan kızlar/erkekler, pogo dans, break dans, pop dans, bira, votka, kimin olduğu karışan kovalar kovalar kovalar...<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/fJzKfj7X03uzcKdyhsxC4NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-B87edpZC3Kk/TabX7SscqvI/AAAAAAAAIjs/Wg47Px4T9L8/s400/P1010492.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/y_f4bZgRpXGBdDcStbuNr9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-phHqWgSstAY/TabX9cxMwGI/AAAAAAAAIjw/DUIlWFm2kZA/s400/P1010494.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir gün çocuğum olursa buraya göndereceğim onu. Dünya’nın milletlerini eğlenirken görsün, o da karşısın, Dünya’yla eğlensin.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/x4Lz3afjEg6TUXTQAv2UGdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-JObjty2yygA/TabX_U4sObI/AAAAAAAAIj0/rWMIPrqlohk/s400/P1010495.JPG" width="400" height="300" /></a><br />O gece de başta karaciğer olmak üzere bünyemin sınırlarında dolanınca haliyle biriken yorgunluğum ertesi gün bir günümü yememe neden oldu. Sabah uyanıp, john’la vedalaştım, hala uyuyordu, feribota bindim, Phuket’e gidip önceden kaldığım otele yerleşip akşam üstü 3 gibi yattım. Akşam alarmla uyanıp karnımı doyurma gittim. Tayland’ta en sevdiğim yiyecek Tom Yan çorbası. İçinde çatala gelen bütün sebzeler ve isteğe göre et, tavuk ya da karidesle yapılıyor. Ben en çok karideslisini seviyorum.<br />Çorbamı içtikten sonra etrafı dolandım ama üzerimde Phi Phi’nin yorgunluğu geçecek gibi değil. Odaya gittim, beyaz yorganıma dolanıp keyifle uyudum. Yarın Bangkok’a gideceğim, biraz da oraya enerji kalsın.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6ixGF3p-8qSinMRbTQmSVdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-G_EayUQrAfE/TZyPyq49dQI/AAAAAAAAIaY/EJGxeqjxy3U/s400/P1010496.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Sabah yedide uyanıp servisi beklemeye başladım. Bir saat sonra geldi. Ben de bu süre içinde internetten Bangkok için göndermiş olduğumuz CS isteklerini inceledim. Aslında istekleri ben göndermedim. Gezip tozmaktan vaktim olmadığı için <a href="http://www.sandaletliseyyah.com/"><span style="color:#000000;">Ağabeyim Bora</span></a>’dan rica etmiştim. O da sağolsun 30-40 kişiye aynı istek mesajını kopyalayıp yollamış. Kabul eden var var olmasına da burası Tayland, kız gibi görünüp aslında lady boy (transeksüel, homoseksüel) olan bir sürü profil var. Memelerini masaya dayayıp seksi pozlar vermiş bir kız mesajında “Gelmene çok sevinirim ancak sadece bir yatağım var, o da benimki, birlikte yatarız, eğlenceli ve harika bir gece olur” falan diye mesajlar göndermiş. Profilleri dikkatli inceleyince aslında benzer mesajları gönderenlerin lady boy olduklarını anlamak mümkün. Malesef benim ayrtıntılı profilim inceleyecek vaktim olmadığı için uygun birini seçmek zorundayım. Sonunda, lady boy defterini kapatarak Filipinli ingilizce öğretmeni benimle yaşıt Allen’a geleceğim mesajını atarak havaalanına doğru yola çıktım.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6ixGF3p-8qSinMRbTQmSVdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-G_EayUQrAfE/TZyPyq49dQI/AAAAAAAAIaY/EJGxeqjxy3U/s400/P1010496.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Son iki gecedir kafam bir Dünya yattığımdan sinek ilacı sıkmayı unutmuşum. Ayak bileklerim onlarca ısırıkla dolu, kaşı kaşı bitmiyor. Bir de şişti ki kaşıdıkça artıyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/-qKknDiRLuy1kOOJ-WXxwdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-ipIJU8sMvgQ/TZyPz4e0g1I/AAAAAAAAIac/U0mC5QGvG7I/s400/P1010497.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bangkok’a indikten sonra ön ödemeli taksilerden biriyle Khao San Road’a gitmek üzere bindim. Normalde 400 Baht vermem gerek ama adam ısrar ediyor 500 diye. Bu taksi kabusu daha yeni başlıyor. Eline 450 tutuşturup indim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/upW7eXAR6ZGlBBtxXyk74NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-xtItS5Q5er4/TZyP1g96nMI/AAAAAAAAIag/vQ7eAx9vlZM/s400/P1010498.JPG" width="400" height="300" /></a><br />John bir otel önermişti, ucuz ve temiz, Khao San Road’un merkezinde, 600 Baht’mış geceliği. Aklıma yazdım. Karşı sokağında yarı fiyatına daha sefil bir yer var. Çantamı rica ederek oraya emanet ettim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Hppq5eFunCGkQEiGnLWV_tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-0zJn6YnRpGg/TZyP3GRIQMI/AAAAAAAAIak/6mH9NQlwD3Q/s400/P1010503.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Çevreyi dolanmaya çıktım. Arka caddede bir pazar vardı, tezgahlar aynı boy kağıtlarla dolu. Bizim hafta sonu pazarları kadar büyük bir yer, ne meyva var ne sebze, hepsi bir boy ve renkte kağıtlar. Meğer piyango pazarıymış. Binlerce piyango bileti pazarda satılıyormuş. İnsanlarda karpuz seçer gibi alıyor inceliyor kağıtları. Bir değişik umut kapısı işte.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/P1JBC9p7X2leZNY-IXnLL9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-Wi09UkPvDbY/TZyP4jHdFII/AAAAAAAAIao/k0TN3j8n2-Y/s400/P1010507.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Her büyük metropolde olduğu gibi burada da sokakta yaşayan insanlar vardı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5YL4rIyvs1wNZeZaO2h9utMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-tdDd1gDm7Wc/TZyP6U446AI/AAAAAAAAIas/4uyjJ-RfF8s/s400/P1010509.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Khao San Road sırtçantalı bitli turist tayfasının merkezi, dolayısıyla gerek çevredeki insanlar gerek lokantalar gerekse fiyatlar biraz batılı. Tayland’ı gerçekten görmek için doğru bir yer değil ama takılmak için iyi.<br />Akşam Allen ile buluşacağım, bir yandan saati kontrol edip avare gezindim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Bb4RGlSXU_nujTjGrQ97a9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-fka2YyfF9zA/TZyP8a_eUnI/AAAAAAAAIaw/9VPkWYeDtZs/s400/P1010510.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Tuk Tuk’a binip gezeyim dedim taksiden pahalı fiyat çektiler. Demek burası gerçekten turistik. Zaten tuk tuk lar da biraz süslü, biraz afilli.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/yWwzKKcajWKG-zbWmuUeVNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-r6q8Y9t62wo/TZyP-BiepRI/AAAAAAAAIa0/-O5rVKfQ-MU/s400/P1010511.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Etrafta herşeye ilgiyle yaklaşan ve haliyle fiyatı yükselten batılı turist dolu. Kıçı kırık nudılı bile iki katı fiyatına satıyorlar burada.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4LkjggTEhNq7cIEach9Fx9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-SjwDYUxDTZ8/TZyP_ref9ZI/AAAAAAAAIa4/5fhWKLVwsBI/s400/P1010512.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Baktım buradan bir şey alınmaz vurdum kendimi arka sokaklara. Türkiye’de uygulamaya utandığım çirkef pazarlıkları ile iki tane gömlek aldım. Sokak lokantasından bebek karidesli nudıl yedim. Akşam üstüne doğru çantamı bıraktığım otleden alıp Allen’la buluşmak üzere tuk tuk’un birine yanaştım. Bana Allen’ın söylediği adresi aynen söyledim. Herkes bilirmiş, çok kolay bulurmuşum falan, hikaye! Muhabbet şöyle:<br />-I want to go to Fashion Mall, do you know where it is? (Fashion (Moda, kıyafet anlamına geliyor) Alışveriş Merkezine gideceğim, nerede biliyor musun?)<br />-You want faşın?(Fashion mı istiyorsun?)<br />-No, Fashion Mall; big shopping center.(Hayır, o büyük bir alışveriş merkezi)<br />-Haaa, faşin, i know faşin.(Haaa, moda, modayı ben bilirim)<br />-So, you know ha? Let’s go.(Biliyosan hadi gidek)<br />-faşin mall, clothes?(Moda, yani kıyafet falan?)<br />-Clothes? It is a shopping mall, the name is Fashion.(Kıyafet mi? Hayır oğlum, adı moda olan bir alışveriş merkezi orası)<br />-Feşin mall my business, i know where, jump.(Moda benim işim, biliyorum atla gidelim)<br />-How much?(Kaç para?)<br />-20 Baht<br />-Aha, That close?(Oha çok yakınmış)<br />-very close.(hee)<br />Ben herhalde göremedim dolanırken, demek ki çok yakınmış diye atladım tuk tuka. Bir de güzel yerleştim. Aradan beş dakika geçti araç durdu. Herif "Aha sana fashion" diyor. Biraz önce gömlek aldığım yerdeyiz. Bir de çekiştiriyor kolumdan terziye sokacak takım diktirecek bana. Lan yanlış anladın falan dil döküyorum anlamıyor. Neden sonra haritadan gösterince yanlış anladığını fark etti, orası çok uzak dedi beni yolda terk edip gitti. İlgisiz bir yerde kaldım elimde çantalarla. Bir yanda da leş bulmuş akbaba gibi kolumdan çekiştiren terziler. Taksi durdurup haritada gösteriyorum kimse gitmek istemiyor. Herifçioğlu(?) Allen meğer Bangkok merkezinden 30 km uzakta oturuyormuş. Sırtlandım çantaları başaldım yürümeye. Taksiler yanımda duruyor ama gideceğim yeri gösterince vazgeçiyorlar. Yarım saat sonra kalabalık bir kavşak buldum, arabalar kilitlenmiş, bekleşiyorlar. Taksinin birini gözüme kestirdim. Şöförün o trafikten çıkayım da nereye olursa olsun hali vardı, yarım ağızla kabul etti Fashion Mall’u. Yolculuk bir buçuk saat sürdü, 400 Baht ödedim. Geldiğim yer Bangkok merkezinden çok uzakta çevresinde gecekonduların olduğu izbe bir yer. Girdim içeri benden başka yabancı yok. İnsanların bakışlarını üzerimde hissediyorum. En üsta kata çıktım. Birşeyler tadayım diyorum ama seçemiyorum, gel de anla neyin ne olduğunu. Kimse İngilizce de bilmiyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5VVRuimEN67pXmH2WzWgMtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-lfMXfZTO01s/TZyQBH-_KMI/AAAAAAAAIa8/8nBXo1EDsMY/s400/P1010515.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Belki Allen birşeyler hazırlamıştır boşuna karnımı doyurmayayım diye sadece fotoğraf çekmekle yetindim, dolandım durdum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/lIpLy8g0rMveOSE_hgZwg9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-W7R3TTIMWH0/TZyQCpBayrI/AAAAAAAAIbA/nCm9HqPjqV4/s400/P1010519.JPG" width="400" height="300" /></a><br />İçim de gitmiyor değil rengarenk yiyeceklere ama dayanıyorum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Y-RXMjudBcLTqgQGfHopytMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-KXslPRbDKlg/TZyQEF24fEI/AAAAAAAAIbE/L_D3MKEaSRw/s400/P1010522.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu arada ayağım da iyice şişmiş, fil ayağı olmuş. O kadar güneş ışığının üzerine sürekli kaşınan sinek ısırıkları da binince kendini salmış iyice ödem olmuş. Ayak bileğimi bu kadar berbat durumda hiç görmemiştim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qLQUSqhYi3FYQCZjg7Jlx9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-Ltkp62DuhP8/TZyQFB9bS_I/AAAAAAAAIbI/ybLF0dqgZks/s400/P1010523.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Alana hakim bir yerde oturup Allen’ı beklemeye başladım. Bir süre sonra beyaz kemik çerçeveli gözlükleri, dar kot pantolonu, kıvırtan kalçaları ve bir nazik kıvrılmış el bileği ile beni selamlayan yarım cüssem kadar Allen ile buluştum. Onunla ilk karşılaşmamda hissettiğim şey sanki utangaç bir kız çocuğuyla buluşmuş olduğumdu. Allen’ın sevimli bir gay olduğu kesindi. Buraya kadar gelmişim, yorulmuşum,“Hadi eve gidelim” dedim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Z71NbgSad8fYS6BksSwL8NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-zFwvTmdZj9g/TZyQG3Z4RsI/AAAAAAAAIbQ/sJZITp3fcy8/s400/P1010525.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Taksiye atladık, 10 dakika sonra Tayland’ın arka mahallelerinden birine girdik. Molozların yanında dinlenen yaşlılar, bahçelerinde çamaşır asan teyzeler, meraklı gözlerle bizi süzen delikanlılar, pireli sokak köpekleri ve anlamadığım bir dile hoşgeldin dediğini anladığım mahalleli ile turistik geziden uzaklaşmanın mutluluğu içindeydim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bx8BCCCPdH7meJqI_ujujtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-TuwvG61zMXk/TZyQIUj3ZZI/AAAAAAAAIbU/uuac8VX2JvU/s400/P1010528.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Allen’ın kaldığı odanın kapısı sunta, kilit olarak bizim yurtlarda ya da spor salonlarında kullandığımız basit dolap kilidi kullanıyor. Aslında ona da çok gerek yok. Çünkü zaten içeride çalınacak değerli birşey yok, üstelik ince suntadan yapılmış kapıyı bir omuz darbesiyle kırmak mümkün. Odada bir tane tek kişilik yatak ve bilimum eski eşya vardı. Profilinde yazmamıştı ama ben en azından bir couch’u(kanepesi) olduğunu düşünmüştüm. Yanılmışım. Evde mutfak yoktu, tabak çanağın konduğu birkaç raf mutfak olmuş, çeşmesi yok, böcek bol.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/kwkjPq31lvbceYVdvohiMtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-Hog4UosvlwA/TZyQLfdV3eI/AAAAAAAAIbc/qgDt4W2N9fA/s400/P1010530.JPG" width="300" height="400" /></a><br />Alaturka tuvaletin yanındaki musluğa bağlı hortumla soğuk duş almak mümkündü. Allen sürekli kendisini seçtiğim için çok mutlu olduğu söyleyip durdu.<br />Çantaları bıraktıktan sonra yemek için ana caddenin köşesindeki mekana gittik. Balık köfteli çorba içtik. Allen ısmarladı. Eve dönerken çamaşır yıkamam gerektiğini söyledim. Makinesi olmadığını anlamak zor değil ama belki bir çamaşır yıkama salonu vardır diye sormuştum. Köşedeki bakkalın kiralık çamaşır makinesi varmış ama çok pahalıymış. Kirlilerimi yıkamak için ısrar etti ama kabul etmedim. Laf arasında bakkalın bir makine çamaşıra ne kadar istediğini sordum. Türk Lira’sıyla iki TL ediyordu. Param var deyip kirlileri bakkala verdim, beş tane de bira aldım. Bu arada apartmanda diğer Filipinli İngilizce öğretmenleri ile tanışıp uzun süre sohbet ettik. Bakkaldan gelen çamaşırları Allen elleriyle astı, “Sen misafirsin” deyip bana dokundurmadı. Muhabbet derinleşince Suriye’li gay sevgilisinden bahsetti. Belki de ben de benzer coğrafyadan geldiğimden benzer beklentilere girmiş olabilir. Ne zaman ki diğer Filipinli’lerle biraları içip erkekleşmeye başlayınca rahatsız olmuş sevgili gibi uykum geldi ben eve gidiyorum deyip ayrıldı. Bütün bu muhabbet içinde diğer “erkek”lerin ona karşı herhangi bir yerici uslubu hiç olmadı. Zaten Allen da gay’liğini rahatça yaşamak için için Tayland’a yerleştiğinden bahsetmişti. Filipinli’lerle biraz daha bira içip harala gürele yaptıktan sonra eve döndüm. Bizimki yatmış TV seyrediyor. Yarın akşam ne yapacağımı sordu. “Bilmiyorum” dedim. Akşam parti varmış, gay partisi, belli ki ben gay değilim ama çok eğlenceli olurmuş, birlikte gidelim istedi. “Bakalım” dedim “Yarın olsun bir hele”. Nerede uyuyacağımı sordum, biraz yana kaykılıp “Yanımda uyuyabilirsin.” dedi. “Allen” dedim, “Senin yanında uyumayacağım!”. “O zaman sen yatakta uyu ben yerde yatayım” dedi. “E yerde yatak yok?” “Dur yapayım” deyip dolaptan iki tane yüz havlusu çıkardı, yere serdi, başucuna da sağolsun bir yastık koydu. “Sen yarın çalışıyorsun ben yatarım yerde” deyip çantamdaki havluları çıkarıp diğer havluların üzerine serdim. Al sana yatak: Beton üzerine iki kat havlu. Beklentileri sıfırlayınca insan çok farklı birine dönüşebiliyor. O gece öyle bir uyumuşum ki sabah Allen horultundan uyuyamadım diye şikayet etti.<br />Allen işe gittikten sonra CS’i kontrol ettim. Yodying akşam buluşmayı kabul etmiş. Bakkal teyze hoş ama konuşamıyoruz. Akşam gay partisine katılmasam da olur. Eşyalarımı toplayıp oradan ayrıldım.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/xSgEIlodaBS4QxGy70LjvtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-HCrPBT7yXLI/TZyQNKK39KI/AAAAAAAAIbg/l4vLXhQBgbs/s400/P1010534.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Khao San Road’a dönüp John’un tavsiye ettiği otele yerleştim. Geceliği 600 Baht’tı. Otelin üst katında dandik bir havuz yapmışlar ki batılılar havuza girip kendini bir bok zannetsin.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/rBaZv6m1xORJUA7nO-bQRdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-4s8ycegucmE/TZyQN1vChhI/AAAAAAAAIbk/1gW7ufOindI/s400/P1010536.JPG" width="400" height="225" /></a><br />Ben de havuza girip kendimi bir bok zannetmeyince serinlemenin yeterli olduğunu düşünüp kendimi Bangkok sokaklarına vurdum. Yoldan bir tuk tuk çevirip, nehir kenarında bitecek yarım saatlik bir yolculuk için pazarlık ettim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6O4cF2IlcpDgh7jDZNeXotMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-emFO3lI1tzs/TZyQQEeOgKI/AAAAAAAAIbs/pg05P-Hbm1w/s400/P1010538.JPG" width="400" height="328" /></a><br />Bakkaldan bira alıp Bangkok’u hissetmeye çalıştım.<br />Bir önceki gelişimde kanal turu çok hoşuma gitmişti. Kanala yakın bir yerde inip kanal turunu fiyatını sordum. Görevli kadın çok kabaydı, sinir oldum, vaz geçtim. Yapmayanlar mutlaka yapsın.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/NHNMWuabxkFaq6gTaWvsJtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-wTrHdVbM850/TZyQSDj0_NI/AAAAAAAAIbw/m-dFC3ctHUU/s400/P1010542.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Tuk tuk tutup Çin Mahallesi’ne gittim. Etrafı seyredip bol bol fotoğraf çektim. Sanırım burada olmanın en güzel yanı satılan ürünlerin ne olduklarını bilmemek.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/vhVEjXt_9kQGllFriPhMZtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-la-43vShs9Q/TZyQTQ_VrXI/AAAAAAAAIb0/1ymEyiedzeM/s400/P1010544.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir önceki gelişimde köpek balığı yüzgeci çorbası içmiştim. Şimdi kendimden utanıyorum. Hiç uğramadım bile. Kocaman yüzgeçleri asmışlar, yazık kocaman hayvana, yüzgeçlerini koparıp gerisini denize atıyorlar.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/h3GvsX8AiDInqdVWNw8jdNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-q1Im8swUUHY/TZyQVm2RCaI/AAAAAAAAIb4/quhDK0VJ9a8/s400/P1010545.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Pazar kurutulmuş deniz canlıları ile dolu. Balıklar, kalamarlar, karidesler...Pek çok yerde bunları ızgaraya atıp direk servis ediyorlar ama çok ağır koktukları için ben yiyemedim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/5_5UyIxruMsAh2QV6facytMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-NNpX0JJXFic/TZyQXm06tsI/AAAAAAAAIok/Gy8JwqauwTM/s400/P1010546.JPG" width="300" height="400" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/136q-ffX45-f8Z_odGE5JtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-xGy2ZCiS4WQ/TZyQbnI_kpI/AAAAAAAAIcA/7fZc17l2hGY/s400/P1010552.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Çin Mahallesi aslında farkında olmasak da bizde de var. Mahalle değil de sokak diyelim ona. Eminönü’nün alt geçitlerinden geçmişseniz eğer, burada satılan ıvır zıvırlar hakkında bir fikriniz olur. Fiyatlar da benzer olduğunda pek de ilginç değil.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bqk82fxZO-ZF7McnvdeVPdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-zR-s66LSTgQ/TZyQdpeA-RI/AAAAAAAAIcE/a3pSR7OPFrg/s400/P1010554.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Q-98eCCyZvh4kVGLJk7EINMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-e8jhIPHkJv4/TZyQfdweVCI/AAAAAAAAIcI/qv0a-L1TdY4/s400/P1010555.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bana burada ilginç ve çekici gelen yegane şey yiyecekleri aslında. Kim bilir ne lezzetler vardır ama seyretmekle yetiniyoruz.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/vzXAqMZ79hV-VhWBEwTeVdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-Ann7rw8HcsY/TZyQgvWHprI/AAAAAAAAIcM/XMi31zOrqUA/s400/P1010557.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Elbette uç noktalar da var ama; neden olmasın?<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/S8L3jQ62u3a4FcQbNa_UfdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-zzMMITcIBUc/TZyQiBTG6DI/AAAAAAAAIcQ/0-zqMPoGA80/s400/P1010559.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Avrupalılar da bize nasıl barsak yiyorsunuz demiyorlar mı? Şimdi burada kokoreç olsa ben onu dişlemem mi?<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/s9pinbcZ0qElUcX5HkU6ydMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-J1lgpTzbUww/TZyQjoi237I/AAAAAAAAIcU/8nUdoz7eteo/s400/P1010560.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4cLGgA77RWeK5K4RwsvUJ9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-pYenKWZ_IHE/TZyQlWsEiEI/AAAAAAAAIcY/hRwY6nSzyA0/s400/P1010561.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qlACfk9ae5rG6bRE_0IaS9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-Ka8H7qILTJU/TZyQnB3VrvI/AAAAAAAAIcg/aMPl-H4nDKk/s400/P1010562.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Otele geri döndüm. Duş aldım dışarı çıktım. Yodying'le buluşma yerim sadece birkaç km uzakta. Yola nazır bir yerde oturdum, bira içip keyfettim.<br />Düşünüyorum da sürekli turistik yerlerde gezip durdum. Ülkenin içine girince şaşırıp yine kendi güvenli alanıma gittim. Gerçek bir Thai gecesi geçirmedim. Bugün Yodying’le buluşursam talebim bu olacak, herşey Thai olsun!<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/wDjgxs6FNqcEbxee7YcxMdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-U93Jfu1HrtU/TZyQpuWzu8I/AAAAAAAAIck/GB1jjIBWyXA/s400/P1010564.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Saat 19:30 da buluşacağız. Madem yakın diye yarım saat önceden taksi çevirdim.<br />“Yarım saatte orada olman imkansız, bugün Cuma” diyorlar.<br />“Ne kadara sürer?”<br />“En az bir buçuk saat!”<br />Çare: motosiklet taksi.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/u48l2DQ1sHRWAez2HEOTMdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdmzwgRCQyYMuIbTf_4ocztNbuW8MkqZnVKoMbBktDxu1CGkQlYjjs2jdcQYMeOO2ygxYxkyfQdlGELGjmfmaF7DkLJjdprgL8AtLIHbqEGQp2Qjf3PEO2JszLFGABhRtfeHVPQYRBr5S6/s400/P1010566.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir tanesi uzaktan avını fark etmiş gel gel diye işaret ediyor.<br />-Kaça götürürsün?<br />- 200 Baht.<br />-Ulan taksi zaten 100 yazıyor.<br />-Ama zamanında gidemezsin.<br />-50 vereyim.<br />-150 olur.<br />-80 veririm.<br />-130.<br />-100 son, taksiyle aynı.<br />-Tamam.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/86LyYL3x_Mr9wxMrfR6-NdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-AecNjzkMM0Q/TZyQrzgUZ7I/AAAAAAAAIcs/gpYXAegmlD0/s400/P1010574.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kafaya kaskı geçirince Bangkok trafiğinin İstanbul’dan farkı yok. Emniyet şeridi, kaldırım, araçların arası falan derken her trafik ışığında en ön sırada olmanın avantajını yaşıyorsunuz. Her yeşil ışıktan sonra onlarca motosiklet gürültüsüyle birlikte yarışta start almış gibi fırlıyor, kendi kuralını kendin yaratıyorsun, kaosun içinde görünmez bir düzen işliyor sanki. Büyük lunaparkı!<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/vKO4J6VTuYePL03Zudq1kdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-3KnYYBvRxg4/TZyQtpk7ieI/AAAAAAAAIcw/-_0odtg2-JQ/s400/P1010581.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yarım saate kalmadan olmam gereken yerdeydim, yerdeydim ama kocaman bir bina hangi yöne gideceğimi bilmiyorum ki. Girdim binanın birine Camel Active dükkanını gördüm. Fiyatlar bizimkinin yarısıydı. Ayak üstü iki gömlek aldım. Aynısının iki renginden. Yandaki telefondan Yodying’i aradım. Şurada bekle geliyorum diyor ama gel de anla İngilizce’sini. Aslında İngilizce’sinin kötü olması önemli değil, söylediği yer zaten Thai dilinde olduğu için ne okuyabiliyorum ne aklımda tutup sorabiliyorum. Bir türlü anlaşamıyoruz. Baktım olacak gibi değil tekrar aradım, o bana birşeyler anlatmaya çalışırken yanımdan geçen ilk Thai delikanlının kolundan tutup İngilizce bilip bilmediğini sordum. Şaşıran delikanlı yes mes falan demeye kalmadan eline ahizeyi tutuşturdum. Sonunda beklemem gereken yere beni bıraktılar sağolsunlar. Bir süre sonra Yodying de geldi. Kendisine böyle lüks alışveriş merkezlerini hiç sevmediğimi, Thai’lerin takıldığı turistik olmayan, onun da hoşuna giden bir yere gitmek istediğimi söyledim. Bu talebim onun da hoşuna gitti.<br />Alışveriş merkezinden çıkıp metroya bindik. Büyükçe bir meydanda inip otobüs durakları arasından dolambaçlı sokaklara girdik. Kaldırımlar insan, yollar da araç kaynıyordı. Sanki Bangkok’un Eminönü’ne gelmiştim. Otobüs duraklarının arkasında işportacılar ve seyyar sokak satıcıları vardı. Bunlardan bir tanesi kızarmış böcek satıyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/rfKGegvF-JpjxaOTJH2RH9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-ElsXALn0ses/TZyQvCyI8cI/AAAAAAAAIc0/HjYwgqJBQeE/s400/P1010582.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ZJKNL8ujLgICx0-wMfgRcdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/--yf3_Ry2A4U/TZyQyixsDcI/AAAAAAAAIc8/_4ZS7rVb1OE/s400/P1010584.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Çekirge, akrep, hamam böceği, bilimum kurtlar, tanımadığım kanatlı böcekler; her türlü haşarat yağda kızartılmış afiyetle yemeye hazır müşterilerini bekliyordu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/PEljnk7y2ONPtXAhQgWfBNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-fNl_0-qzxQk/TZyQ0qwT-YI/AAAAAAAAIdA/foPcOdSmwfc/s400/P1010585.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Ben böcekleri pilavla ya da noodle’a falan karıştırıp veriyorlar sanıyordum. Böylece yerken sadece tadını almış olacaktım, dilimin üzerinde bacağını hissedip dişimin arasından kürdanla böcek gözü ayıklamayacaktım. Malesef iş öyle değilmiş. Ezmek yok, yanına katık yok, şeffaf bir poşetin içinde hayvanı veriyorlar, tutup bacağından ağzına atıyorsun. Yemek öncesi midemi bulandırmamak adına sadece fotoğraf çektim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/69CSowyzklOE090ja40MltMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-uvadxK3jmfk/TZyQ2x2s34I/AAAAAAAAIdE/o52ON3FvY54/s400/P1010588.JPG" width="400" height="253" /></a><br />Girdiğimiz restaurant tam aradığım türdendi. Masalarda sadece Taylar vardı. Etrafta ne bir turist, menüde ne turistik bir yemek ne de İngilizce menü vardı. Siparişi Yodying’e bırakıp Singha biramı istedim. Mantalı karidesli Tom Yang çorbası, karidesli bol acılı değişik bir noodle ve adını bilmediğim ve Yodying’in İngilizce’sini bulamadığı için anlamadığım birşeyler daha yedik, sohbet ettik.<br />Çevredeki masaları izledim. Yüksek sesle konuşup masaya konan tabaktan birlikte yemek yiyorlardı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/nu07R6dFsOSBSOwjCXw3tNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-WMbE9DHxexg/TZyQ4IciApI/AAAAAAAAIdI/1tEIH5wjiMk/s400/P1010589.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yodying ertesi günkü planımı sordu, istersem bana rehberlik edebileceğini söyledi. Hiçbir planım olmadığını söyledim. Daha önce Bangkok’un önemli turistik yerlerini gördüğümden öyle bir hevesim de yoktu. Canım ne ister diye düşünüp “Denize girmek isterim, ama Bangkok’lular nerede girerse orada” dedim. Hemen kafasında bir plan yaptı bir iki yeri aradı. İstediğim olacaktı. Ertesi sabah sekizde buluşmak üzere sözleştik.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/YTNPnHWcQ_TplahfJ_Ka2NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-OewPop2qIpU/TZyQ5Rn2uxI/AAAAAAAAIdM/TFO8P_WIfyM/s400/P1010595.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Gece otele dönerken kocaman kavşağı çevreleyen üst geçitten yürüdüm. Üzerimde buruk bir mutluluk vardı. Yarın son günümdü, tam Bangkok’a dokunmaya başlamışken gidiyordum, keşke biraz daha vaktim olsaydı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/vivzyEmuPDAlaEeTKly8idMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-j-zoAL_GnIs/TZyQ7BQSHiI/AAAAAAAAIdQ/Mwj1xW6S5-Y/s400/P1010597.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Taksiye atlayıp Khao San Road’a gittim. Gece yarısı olmasına rağmen ortalık ana baba günüydü. Cadde’nin girişinde bir böcekçi ile daha karşılaştım. İçtiğim biraların da etkisiyle bu sefer yesem mi acaba diyerek tezgaha sokuldum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/nRkR7gvxDTtAfmEfUOOU79MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-X52ONvV-rIA/TZyQ8ySttdI/AAAAAAAAIdU/xoTjre5_-ME/s400/P1010599.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bu tezgahtaki akrepler el ayası kadar büyüktü. Belki iştahım açılır da birini lüpletirim diye umarak böcekleri seyrettim ama nafile. Bırak yemeyi elime almak bile istemiyordum. Sanırım yanımda gaz verecek bir arkadaş ve birkaç kadeh daha içkiye ihtiyacım vardı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/uCCPPeMYEtuehXz7e4BXltMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-3tWz5LUf-Hk/TZyRAfyftOI/AAAAAAAAIdc/X8dSaqDzrbk/s400/P1010601.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Biraz da çekirgelere baktım. Onlar da bana baktılar. Sanki canlı gibiler, kızarmış da olsa onlarca küçük siyah gözden biri mutlaka sana bakıyor. Ben yemeğin bana bakanını yiyemem ki!<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/D1-Ls_yoFsjQ5sg0z1_3WtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-ZGykYg-j1Uo/TZyRCCiqP6I/AAAAAAAAIdg/1C5zG_U7gKk/s400/P1010602.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Biraz da hamam böceklerine baktım. Bunların hiç şansı yok. Öğrenciyken mutfak çöpünün çevresinde gezen onlarcasını terlikle ezerdik. Parasızlıktan ekmeğe salça sürüp yediğim zamanlar olurdu. Yesem o hamam böceklerini yerdim.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/4NVSY1H2yOpr-1sNjFUqDNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-Z3HvKjFx3to/TZyREZXsj1I/AAAAAAAAIdk/zUyYO0EFjyM/s400/P1010603.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bir de bu kurtçuklar var. Şişman, dolgun kurtçuklar. Pilava karışsa belki ama...<br />Yan tarafta kafayı bulmuş yabancı bir genç yanındaki kızlara da hava atmak için olsa gerek ağzına akrebi atıverdi. Söylediğine göre tadı tavuğa benziyormuş.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/S884FjbYhKCOaXQZj24zB9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-mR-TNx6OARg/TZyRF2FTqGI/AAAAAAAAIds/ShUVj6m7fT8/s400/P1010604.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Sokakta değişik atraksiyonlar vardı. Sokağı boydan boya yürüken insanı oldukça meşgul edecek bir sürü obje ve hareket arasında amaçsızca dolanmak pek eğlenceli. Sokak başında gitar çalıp çevredeki turistlerin ısmarladığı biralarla idare eden genç bir grup vardı. Çok kötü çalıyorlardı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/G_teIYpQfsYZGsykqbvpOtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-KXWdIqIklqU/TZyRHQrXIwI/AAAAAAAAIdw/80WmSJMhsu8/s400/P1010606.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Biraz ileride asfaltta break dans yapan bir grup hayli ilgi toplamıştı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/IJuwIUEl15BzzJKysntR2tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-SOuF2UW-FLU/TZyRIxIhYdI/AAAAAAAAId0/KAAE3WeYbu0/s400/P1010607.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Caddenin ortasında da Turkish Best Kebab dönercisi. Abla yerine şişman bıyıklı abi koysak tam olacak. Aslında tam da olmaz, çünkü bizde seyyar dönerci neredeyse yok.<br />Canlı müzik yapan ve giren çıkanı çok olan popüler bir bara girdim. Gitar / vokal canlı müzik var ama içerisi tıklım tıklım terli turist kaynıyor. Sabaha karşı 2-3 gibi buraya ayık gelip sarhoş hatun ayıklamak mümkün. Sanırım soteye çekilmiş gazoz içip enerjisini saklayan bazı gençlerin amaçaları da buydu. Sabah erken kalkmam gerektiğinden fazla oyalanmadan odama dönüp uyudum. Sokağın gürültüsüden kurtulmak için kulak tıkaçlarını takmam gerekti.<br />Sabah erkenden toparlanıp otelden ayrldım. Sırtçantamla beni fark eden taksiciler havaalanına gideceğimi sanıp akbaba sürüsü gibi üzerime üşüştü. Yüksek sesle havaalanına gitmediğimi taksi istemediğimi söyleyip sokağın başına yürüdüm. Buradan taksi çevirmek daha hesaplı çünkü sokak içine giren taksiler polise rüşvet verdiği için biraz daha pahalı oluyormuş.<br />Fazla beklemeden bir taksiye binip kağıtta yazan adresi gösterdim. Adam İngilizce bilmiyor ama bana birşeyler söyleyip duruyor. Önemli olacağını düşünerek telefonunu istedim, Yodying’i arayıp telefonunu çaldırdım. Birkaç saniye sonra Yodying geri aradı ve taksiciye gideceği yeri tarif etti.<br />Taksiden inerken taksimetre 80 Baht gösteriyor. Şoför arkasına dönüp 200 Baht istedi. Neymiş efendim telefonunu kullanmışım onun kirasıymış. Şerefsize bak! Sanki onun telefonundan aradık da kontörü gitti. Ağzıma gelen Türkçe küfürleri bir çırpıda kendisine iletirken o da bana kendi dilinde yüksek sesle birşeyler söylüyordu. Arabanın arkasına 100 Baht fırlatıp kapıyı çarptım, o da bastı gitti. Tayland’ta taksilerin yabancı kazıklama libidoları tavan yapmış durumda. Yabancı olduğunuzu anladıkları an emin olun kazıklamaya çalışacaklar. Taksimetreyi mutlaka açtırmak lazım ama bazen işte bu bile yetmiyor. Neyse ki bu son günüm, en azından artık taksiye binmeden önce sıkıntıya girmeme gerek kalmayacak. İnsanı bıktırıyorlar gerçekten, alışamadım gitti.<br />Deniz kenarına gideceğimiz konforlu minibüse yerleştikten sonra Yodying kahvaltılık almaya gitti. Ben kahve ve çörek hayaliyle beklerken elinde şeffaf poşete konmuş tavuklu pilavla geldi. O an dank etti Tayland’ta bizim anladığımız anlamda bir kahvaltı anlayışı olmadığı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/UER00wfJXSl3QGIQAmVRotMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-l_9SngwR4GU/TZyRKHEb5sI/AAAAAAAAId4/o65lJIGbO3E/s400/P1010615.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra adını hatırlamadığım bir sahil beldesine geldik. Eşyaları bir otele emanete bırakıp sahile indik.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/MG4TJJjOKbr2FyjoJGNc19MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-pHQeeKotnpc/TZyRLG4W-tI/AAAAAAAAId8/UjgPmSUAVn8/s400/P1010620.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Gerçekten de daha çok yerli turistlerin hafta sonu denize girmek için geldikleri bir yere benziyordu. Yabancı turist oldukça azdı.<br />Kumsalda şezlonglardan birine yerleşip yedik içtik. Gel git’in git zamanı uzaklaşan denize nispet büyüyen kumsalda yuvarlandım durdum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/zfh7HiZEXYCKzZYtQm5f-tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-xnwhoF4gWGo/TZyRMFuxRPI/AAAAAAAAIeA/Wjuyok4CAo0/s400/P1010622.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/mt0lE_RC-aIjLxOkUuBMKtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-RtG4TkF0D-Y/TZyRNIjZ1QI/AAAAAAAAIeE/ahX1dICNiAI/s400/P1010629.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kumsal öğleden sonra biraz hareketlendi. İleride onlarca “kite surf” yapan vardı. Şile’de de var ama uğraşmaya zaman yok.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/R9J2y8J50egy0ZeDmqhYx9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-v2ap0Uxm0FE/TZyROoMfXvI/AAAAAAAAIeM/o27HlyIb1uM/s400/P1010633.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/qaD6GbhXJguMfbC1rjrtjNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-b_pNEF0efJk/TZyRPy4AerI/AAAAAAAAIeQ/znpmoBK04vU/s400/P1010641.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Yayılmak yetince kumsalda uzun bir yürüyüş yaptık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ZonaYwn32uX5LvbQzkL6p9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-EuCv--1otE4/TZyRTHpPP-I/AAAAAAAAIeY/bDKp477H22c/s400/P1010652.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Başkalarının yaptıkları kumdan kalelerde biz yapmışız gibi poz verdik.<br />Sokak aralarında motosiklet kiralayan yerler vardı. Artık tersten akan trafiğe alıştığımı varsayarak bir commuter kiraladık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/6IyTTxvvN-_x_DXdiDtfaNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-LNwnM56eNro/TZyRVQskdpI/AAAAAAAAIec/1pRkwoXSj_I/s400/P1010662.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Taktım kaskı bindim motora ve sadece sürmeye başladım. Hangi yöne gidiyorum, haritada şu anda nerelerdeyim, Bangkok ne tarafta kaldı, o anda nereye gitmekteyim hiçbir fikrim yok. Kendimi artçım olan Yodying’in yönlendirmelerine bırakmış akıyorum. Genelde motosiklet gezilerinde plan, program, yön ve yol sorumluluğu bana ait olur; başkasının beni gezdirmesi de pek güzelmiş.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/I6eYxz8Sb6GqoO9UDmUw2tMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-5ztiRJwEIuU/TZyRXfzmXUI/AAAAAAAAIeg/2MG7OqPfQjs/s400/P1010665.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Az gittik uz gittik, dereler tepeler aştık, bir süre sonra yerel bir pazara ulaştık. İşte eğlencenin başladığı an. Zaten Pazar gezmeyi çok severim, son günümde hediye gibi oldu bu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/WR3T3ImiJCTvGsPr0MCrvtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-tc-fBlimbBY/TZyRZTa1fXI/AAAAAAAAIek/szWOK3YISwk/s400/P1010667.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Motosikleti dışarı kilitleyip heyecanla daldım içeri. Tezgahlarda adını sanını tadını tuzunu bilmediğim onlarca meyva ve sebzenin arasında kayboldum. İşin güzel tarafı merak ettiklerimi rehberime soruyorum, bununla ne yapılır diye. Bildiğince cevaplıyor ama bizim şehirli kızlar gibi o da pek çoğuyla nasıl yemek yapıldığını bilmiyor.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/bMjzx8lygAFV_Yjjtn_NfNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-Gn1LQTnTdds/TZyRa2rdirI/AAAAAAAAIeo/YoFRRznu69I/s400/P1010668.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Pazarda meyva sebzenin yanısıra et ve balık da vardı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/QNJVlL09SgFXamyZUGnE7NMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-fHDGuWw9HIg/TZyRdBh7-bI/AAAAAAAAIes/HSWPyKVeV8o/s400/P1010669.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Tezgah aralarından birinde yeşil yaprakların mangalda pişirildiğini gördüm. Yodying de ne olduğunu bilemedi. Satıcıya sordu, yapraklara sarılmış vatoz yumurtasıymış. Hemen aldık.<br />Biraz ileride yükselen dumanlar eşliğinde bizi kendine çeken kokuyu izledik. Tay teyze mangalda mis kokulu sosisler pişiriyordu. Denemek için bir tane aldım, ağzıma attım ve damağımdan vuruldum. Mükkemmeldi. Hallice sosis aldık.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/Ui2w8I8UtWe4QC_23I7AOdMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-_qDAfrFimI4/TZyRjfS68UI/AAAAAAAAIe4/pw0QUCZ5ZkE/s400/P1010672.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Motora atlayıp en yakın sahile gittik birer bira söyleyip pazardan aldıklarımızı lüpletmeye hazırlandık. Yaprak mangalın içinden turuncu renkli harca katılmış minik vatoz yumurtalarıyla başladım. Hiç şüphe yok ki Tayland’ta yediğim en leziz şeydi.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/viqvrzGWuLY2U741_qwVFNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-VXu8WppmM0Y/TZyRlI3891I/AAAAAAAAIfA/POJY7j8nGII/s400/P1010673.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Sosisler bildiğimiz sosislerden daha yağlı ve taneliydi. Birayla çok iyi oldular. Aklımda pazara dönüp yaprağa sarılı vatoz yumurtalarından biraz daha almak vardı ama karnım doydu.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/_-37NswGQOLM6GYTXNQfqNMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1mN4VnnTGtdj6oup4Ng7P7hqo3fcRrwNljFDuk20Uy94Zo8n6k5qNllY9NoIfWCIP3-ynoD_aPw7t49S-n8pWNh3zVMKuIuhoxmLn034ckCjNcdyIiTVVAivaBSmRqjqgUueyLnXtFq8F/s400/P1010676.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Tatlı niyetine serinletici soğuk ananasları yeyip iyice doyduk. Kumsalda şezlonga oturup yediğim bu basit yemekten aldığım haz hafızama kazındı.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/-1xDhezKBu3lgjfqCTCx69MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh4.googleusercontent.com/-7u7XeysC6gg/TZyRnnAZQII/AAAAAAAAIfI/k9cqAO-QqOc/s400/P1010679.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Bulunduğumuz kumsal ilk geldiğimiz kumsaldan daha kötü ve kalabalıktı, insanların hemen hemen hepsi Tayland’lıydı. İleride ağaçlar arasında tatil köyüne benzer bir mekanın önünde Yunanistan bayrağı vardı. İçten içe kıskandım.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/ZdRQGD2m_t9CZPTOUUj7y9MTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh6.googleusercontent.com/-QNcbOxty_Sc/TZyRpKhVIPI/AAAAAAAAIfM/8qjyG5znOew/s400/P1010684.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Motosiklete atlayıp şuursuzca dolanmaya başladık. Şehir merkezine dönerken gördüğümüz reklamları takip ederek yörenin geleneksel el sanatları ve yemeklerinin sunulduğu iki katlı ahşap bir sergi alanına gittik.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/sWxxh_UDtE4ORZM8x_FALtMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh5.googleusercontent.com/-I0dN_RHTcYw/TZyRq9adcTI/AAAAAAAAIfQ/Sog5kLGzQqE/s400/P1010688.JPG" width="400" height="300" /></a><br />Kendimi Akçay ya da Dikili’de sahil yürüyüşü yapıyorum sandım. Kalabalık gruplar halinde gezen Tay’lar aile saadeti yaşıyordu. Ayak üstü ne olduğunu bilmediğim yiyecekleri atıştırarak akşama kadar zaman geçirdik. Ardından yakındaki bir pazara uğrayıp alışveriş yaptık. Ayrılma vakti yaklaşıyordu. Tam Taylandlılar gibi yaşamaya başlamışken 24 saatten az zaman sonra bu güzel ülkeyi terk etme fikrini aklımdan atmaya çalışıyordum.<br /><a href="https://picasaweb.google.com/lh/photo/yhpun7-Wd-1MR7YJWtvjotMTjNZETYmyPJy0liipFm0?feat=embedwebsite"><img src="https://lh3.googleusercontent.com/-ZondY8GXxgw/TZyRsZ01jcI/AAAAAAAAIfU/bzOEVNPIuJE/s400/P1010690.JPG" width="400" height="300" /></a><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /></span>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-64902790046097269462010-11-17T15:18:00.011+02:002010-11-22T10:33:35.968+02:00SAVAŞAN KÖYÜ<strong><span style="font-size:130%;">SAVAŞAN KÖYÜ:<br />Benden Güneydoğu'nun saklı güzelliklerinden bir tanesini yazmamı isteyen Paramedikal Dergisi için geçen sene aşağıdaki yazıyı yazmıştım. Buraya da koyayım dedim. Buyrun..<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/X7DGdH4oyVMzwCb3MaurQg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N_4ned2I/AAAAAAAAHlw/ciMZbMVxAqU/s400/IMG_7008.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Kış bitmek bilmedi. Yeryüzüne tozun çöktüğü bir başka karanlık gün eve vardığımda sümkürüp burnumdan çamur çıktığını görmek epey şaşkınlık vericiydi. Açığa çıkmaya ve yol almaya ihtiyacım olduğuna karar verip bir cumartesi sabahı Mardin’den yola koyuldum.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/SAVASANKOYU?feat=embedwebsite#5444093049651129586"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41NyNyg7PI/AAAAAAAAHlM/lyKUIiM3pzA/s400/SANY0070.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />İki saatlik bir sürüşten sonra Urfa’daydım. İki dostumu da aldıktan sonra demir atlarımızı Halfeti’ye sürdük. Bu arada arkadaşım benim eski Yamaha XT’yi kullanıyor. Zaman zaman beni yirmi bin km emektar taşıyan küheylanın gidişini seyrettim zevkle. Birlikte geçirdiğimiz güzel zamanları ve sayesinde yaşadığım unutulmaz anıları hatırlayıp içimden ona teşekkür ettim. Daha önce hiçbir araca ya da cansız maddeye teşekkür etmemiştim. İnsan motosikletine tuhaf bir bağlılık duyuyor nedense, araba gibi değil.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/78b7M82jZJ6SoKTPyNqjRg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N-U7bFxI/AAAAAAAAHls/IKMEpsbppSQ/s400/SANY0187.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Otoban yolundan yaklaşık bir saat sonra Halfeti’ye vardık. Tepenin yukarısından bakıldığında insanı kendine çeken muhteşem bir manzarası vardı. Çölün ortasında bir vaha, Güneydoğu’nun ortasında minyatür bir Marmaris sanki. Daha önceki gelişlerimizden tanıştığımız dostlarımıza merhaba edip su kenarında karnımızı doyurduktan sonra motorlara atlayıp tepelerin üzerinden aşıp yarı off -road yaparak Savaşan Köyü’ne ulaşmayı planladık.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/SAVASANKOYU?feat=embedwebsite#5444093311184574130"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_-5ddT3Q0HW5Xw3mNJCSByonxFQlie5-D22EAVawNfpaNCFPwIHOwxkxHL-Okg2VJQiqdzpUQfkDNriHKykrkRdJewP2y7On6AgyJoGPYxVGXrfNIpmO04Y9dNWN726iNIH0LQ7s3kApq/s400/IMG_7054.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/VsdDX4lw-4T-nfAmjiWLvw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OCSV1ovI/AAAAAAAAHl4/9NebVas1WZg/s400/IMG_7071.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Önce Yeni Halfeti’ye oradan da bozuk köy yollarından geçerek bizi hedefimize ulaştıracak yola ulaştık. Yol lafın gelişi aslında, ortada bir yol filan yok, baya kayaların üzerinden atlayarak, çamura çukura dalarak tepenin yamacından ilerliyorduk. Neden sonra traktörlerin kalın tekerleklerinin açtığı izler yola benzemeye başlayınca sol yanımızda Fırat’ın bütün haşmetiyle ışıltısını üzerimize saçtığını gördük. Harika bir andı, zorlu bir yoldan gelmiş ancak hediyemizi almıştık.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/crEcRc1VFlQi9w9CTFrpxg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41ODkcFhRI/AAAAAAAAHl8/veLxtIV6efQ/s400/IMG_7099.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Y1N7jKWxW3NhtTG9U4DZwQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OFX4AddI/AAAAAAAAHmE/JqA26q_ri7Y/s400/IMG_7109.JPG" width="400" height="261" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Manzaraya karşı durup uzun süre Fırat’ın güzelliğini, çevresine kattığı hayatı seyrettik. Köye yaklaştıkça indiğimiz yokuşların eğimi arttı, üzerindeki çakılların da etkisiyle frenler işlemez hale geldi. Adrenalinin en yüksek olduğu noktada iki teker üzerinde yokuş aşağı kayarak iniyorduk. Yolun sonuna geldiğimizde kaskımı çıkarıp arkamı döndüm. Gördüğüm bu tuvaldeki tek hareket durgun suyun üzerinde aheste ilerleyen tekne ve geçtiği yol boyunca oluşturduğu dalgalardan yansıyan ışık oyunlarıydı.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/hQ-ENVeRXbcYYm_agHFReQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OGyL0FgI/AAAAAAAAHmI/NpEiXe8led8/s400/IMG_7113.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/eS5SAvvxkv8vKN4ieXKkHw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OIW-8rQI/AAAAAAAAHmM/yqhmEdREwSc/s400/IMG_7115.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Savaşan Köyü Fırat’ın üzerine kurulan Birecik barajı’nın suları altında kalmış köylerden biri. Bizim yaptığımız gibi karadan ya da Halfeti’den kalkan teknelerle ulaşmak mümkün. Otantik taş işlemeli evleri, dar Arnavut kaldırımlı sokakları ile etkileyici bir mimarisi var. Sular altında kalmış caminin minaresi ise bu muhteşem manzaraya kondurulmuş bir yıldız gibi. Bugün köy terk edilmiş durumda. Köyün sakinleri yaklaşık 30 km ötede başka bir yere yerleştirilmişler. Dolayısıyla bu terk edilmiş sokaklarda dolanırken kedi ve eşekten başka bir canlıya rastlamak pek olası değil. İstediğiniz evin kapısını çalmadan içeri girebilir hatta beğendiğinizde kalabilirsiniz.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/u0h2K68ab4kniNgs2DVyYQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OKJ60zKI/AAAAAAAAHmQ/SPgfubfZuj0/s400/IMG_7137.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/XCOAmxXnOoMzz8mlIAawBA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OLswMwsI/AAAAAAAAHmU/oGs14TyBn3E/s400/IMG_7146.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/3H6isG4WqH-Bu_WJvocm5A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OMtQaiHI/AAAAAAAAHmY/8k1qi99xnW0/s400/IMG_7153.JPG" width="267" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/C-49II3dHEmsaziDw3vr2w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41ONkSoneI/AAAAAAAAHmg/LVsZuLaZUx8/s400/IMG_7154.JPG" width="400" height="324" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Anlattıklarına göre nevalelerini toplayıp köye gelerek terk edilmiş evlerde kamp kuran gençler de oluyormuş. Hemen hemen hepsi yabancıymış. Kendi topraklarımızdaki güzelliklere duyarsızlığımız üzücüydü.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/q_yIxghgf1fdBw3wuPQ1Cg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41OO8ihJ7I/AAAAAAAAHmk/Tvo2U_eNRRc/s400/IMG_7155.JPG" width="267" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Burayı terk edemeyen köyünün cennetten bir köşe olduğunu düşünenler de var elbette ama sayıları bir elin parmağını geçmez. Onlar da sahil kenarında turistik derme çatma mekânlar açmışlar.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/FI-639BD8uubhBOeai_FoA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N5n3f6sI/AAAAAAAAHlg/wCrpJmnHJIY/s400/SANY0129.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/xm0MzQMNX2QUedXxP7fZ8g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N3gVgJoI/AAAAAAAAHlc/PvIwce23YYg/s400/SANY0122.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Biz de köyün sokaklarında ve terk edilmiş evlerinde keşif gezisi yapıp sebilde başımızı suya sokup serinledikten sonra en baştaki mekâna gidip soluklanıyoruz. Yazın sıcağında, suyun şıpırtısı ve Güneydoğu’nun ortasında hayadaki cennette olmanın huzuru içindeyiz. Keşke gece de konaklamak için kalabilseydik. Eminim yıldızların daha net izlenebildiği daha iyi bir yer olmazdı, yukarıda gökyüzünden aşağıda Fırat’ın sularından ışıldayan yıldızlar insanın evrenin ortalarında bir yerde olduğunu hissettirirdi. Uykuya dalmak için seçtiğiniz terk edilmiş evde kim bilir neler neler yaşanmıştı?<br /><br />Sayıları fazla olmasa da gezi teknelerinin de uğradığı adreslerden biri burası. Biz geri dönüş yoluna başlayıp motorlara atlarken farklı tekneler yanaşıyordu Savaşan’ın koyuna.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/rRORioi7PQoAb8zT3xSrCw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41NznnCNuI/AAAAAAAAHlQ/ALQIrH2_b2E/s400/SANY0088.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Lafı gelmişken ikinci alternatif yoldan da bahsedeyim: Halfeti’ye inilir. Sahildeki gezi tekneleri ile pazarlık yapılır tekne kiralanır. Tekneden eski Halfeti’nin mükemmel manzarasına el sallayarak, suyun altında kalan şehrin hayalini kurarak, tertemiz bahar havasını soluyarak teknenin tıkırtısı eşliğinde ilerlenir. Yol boyunca suyun üzerinde uçuşan yabani kuşlar ve çevrenizi sarmalayan dik yamaçlar hayranlıkla seyredilir. Yarım saatlik yolculuktan sonra Rumkale’ye varılır. Kale’nin üzerine tırmanıp kale içindeki harabeler incelenir ve yüzünüzü yalayan taze rüzgârın eşliğinde Fırat’ın görkemi seyredilir.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/UpkfjXjkg33M8WfqQbEUFQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N09IeoBI/AAAAAAAAHlU/XpTuxRdnvUo/s400/SANY0095.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/3ZC3hxZsyFU4sdMAdNOVtQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N123cbaI/AAAAAAAAHlY/XexUNXytCO8/s400/SANY0101.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br />Kale’nin yamacında 8 metre genişlik ve 75 metreye yüksekliğe sahip su kuyusu görmeye değerdir. Kaleden kuyunun dibine inmek için merdivenler vardır. Bu kuyu aynı zamanda Fırat’a ve suya ulaşmanın en kısa ve doğal yolu olup halen kullanılabilir durumda ve ziyaretçilere açıktır.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/_PVsSO8yz9yzhPtcwItuUg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N7ZqNYEI/AAAAAAAAHlk/j-YGE-0y7Ek/s400/SANY0155.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Rivayet edilirmiş ki: Rumkale Beyi’nin yönetimi devredeceği bir oğlu olmuş. Oğlunun adını Nergis koymuş. Bu oğlanın o kadar güzel ve biçimli bir yapısı varmış ki onu gören tüm genç kızlar ona âşık olur ancak aşkına karşılık bulamayınca yıkılır ve intihar ederlermiş. Delikanlı buna bir anlam veremezmiş.<br />Günlerden bir gün Kale saldırıya uğramış. Kale’nin Beyi saklamak ve kaçırabilmek amacıyla oğlunu Rumkale su kuyusuna indirmiş. Kuyunun dibindeki su çok berrakmış. Tıpkı bir ayna gibi olan suda delikanlı kendi görüntüsünü görmüş ve ona âşık olmuş. Eğilip yansımasına ulaşmak isteyince de önce kuyunun dibine oradan da Fırat’ın sularına yuvarlanarak boğulmuş. Denirmiş ki: Delikanlının boğulduğu yerde bir çiçek bitmiş, adına Nergis denmiş. Dünyanın en güzel kokan çiçeklerinden biri olan Nergis buradan tüm dünyaya yayılmış. Ama hiçbir yerde Halfeti’deki kadar güzel kokmazmış.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/OaGqeY2asn2Lk7wpt3sX2A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S41N8np08SI/AAAAAAAAHlo/QB1sCJwIBPc/s400/SANY0163.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Kaleye tırmanmanın yorgunluğunu aşağı tekneye inip suların üzerinde etrafınızdaki efsunlu coğrafyayı düşünerek atılır. Bir sonraki durağınız Savaşan Köyüdür. Suyun kenarındaki çay bahçelerinde kaçak çay içilir, hatta hava yeteri kadar sıcaksa cumcurlop suya atlanır, altındaki evlerin üzerinde uçtuğun hayaliyle yüzülür. Uyarmadan geçmeyelim, suya atlarken atladığınız yerde elektrik direği olup olmadığını kontrol edin, kaza olmasın.</span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-70377799008454753682010-09-24T03:53:00.008+03:002010-11-22T10:26:14.900+02:00KIBRIS<strong><span style="font-size:130%;">KIBRIS
<br />
<br />Ne zamandır çağırıyor Uğur ve Işıl, biletini al gel yeter diyorlar. Eskiden en önemli problem paraydı şimdi zaman oldu. Üstelik bu parayla da satın alınamıyor. Ne kötü!
<br />İki ay önceden aldım bileti, git gel 150 TL. Gitmeden önce hiçbir plan program yoktu. Kendimi Uğur Ağabey’in ve Işıl’ın güvenli kollarına bıraktım. Herşeyi onlar ayarladı, gezi armut piş ağzıma düş oldu. Onun da tadı ayrıymış nitekim.
<br />Cuma akşamından Sabiha Gökçen’den kalkan uçakla iki saatlik uçuşla Kıbrıs’a indim. Havaalanı çıkışında Uğur Ağabey eğri duran komando beresi ve kamuflaj kıyafetleri ile karşıladı beni. O an kendimi çok güvende hissettim. Hoş zaten güvensiz ve tedirgin değildim ama yanımda iri bir rütbeli asker olunca “Savulun lan!” diye bağırasım geldi.
<br />Arabaya binip lojmanlara doğru yola koyulduk. İnsanın ilk dikkatini çeken şey haliyle soldan akan trafik oluyor. Şoförün yanındaki koltukta oturup virajlarda arabanın tabanına fren niyetine bastıran arızalılar için arka koltukta oturup çevreyi seyretmenin daha hayırlı olabileceğini söyleyebilirim.
<br />Kısa bir yolculuktan sonra lojmanlara ulaştık. Yol boyunca hiç apartman görmedim. Bu durum Kıbrıs seyahati boyunca büyük şehirler haricinde devam etti. Lojmanlar süperdi. Buralar eskiden Rum köyüymüş sonra bizimkiler alıp lojmana çevirmişler. Evler genelde tek katlı, önünde arkasında bahçesi olan eski binalar. Doğramalar, kapılar döşemeler vs, hepsi 1974’ten kalma, kimse üzerine bir şey eklememiş. Sanırım “ne olur ne olmaz” zihniyeti hakim.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2d6p1D4U1COmENB8UGbFlw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjlY14NnI/AAAAAAAAHs8/f1appkW0900/s400/IMG_2470.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Yarın program yoğun olacağından bu geceyi evde sohbet ederek geçirdik. Baileys’in muadili olan Sheridan’s ın yarısını götürdük. Evin köpekleri (çocukları desem daha doğru olur belki de ) İle oynadık.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YUzYn8v6DKIWDImjCVv_Qg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjuEt_I3I/AAAAAAAAHtU/rOO35kND2iw/s400/IMG_0777.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Akşam balkonda keyif yapıp fazla geçe sarkmadan yattık.
<br />Ertesi sabah serinden gelen olarak sıcağa ve bahara uyanmak çok güzeldi.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yoftfElVeh6grccOEWrnZg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjmUzEYPI/AAAAAAAAHtA/bkeQKmS5EAs/s400/IMG_2480.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/KzeRe4BOGzjzETiKGNFX_A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjpWD1rcI/AAAAAAAAHtE/AbCUOdwzhFM/s400/IMG_2483.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />En geç uyanan ehli keyif misafir ben olunca haliyle kahvaltı da hazırlanmış bekliyordu. Sabah sohbetinde E-bay’den helikopter, tank, savaş uçağı filan alınabildiğini öğrendim. Çalışmıyorlar tabi ama insanlar bunları bahçe süsü olarak kullanıyorlarmış. Mekanikten anlayan bir manyak olsam herhalde garajımda tankı toplar İstanbul trafiğine çıkardım. Helikopteri de vantilatör olarak kullanırdım.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lQXqlr2C_lRxU1bN5JkYWw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjrTypk7I/AAAAAAAAHtM/c4YQztIlr7A/s400/IMG_2498.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Kahvaltıdan sonra köpeciklerle biraz daha oynadım. Garip sesler ya da anlamadıkları komutlar verince dilleri dışarıda kafalarını yana yatırıp şapşal şapşal bakıyorlar ya, bayılıyorum.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TrFjSFtdlHWU8C3b4e2nVA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjs8amv9I/AAAAAAAAHtQ/c6e4H3vnsBY/s400/IMG_0682.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Gezmeye başlamadan garajdaki TDM 900’u çıkarıp garnizonda deneme yaptım. Askeri mekanın asfalt yollarında gözümde güneş gözlükleri, altında spor motosiklet sesli Yamaha ile gazlarken,arka fondaki tankların fonu eşliğinde kendimi Top Gun filmi setindeki Tom Cruise sandım, arkamdan koşturan köpekler hariç!
<br />Yola çıktık. İlginç olan trafiğin soldan akması değil, yanınızdan geçen neredeyse bütün otomobillerin yeni model olması.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_xg0DnPpgS-1RaXYu1VIEQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rjyssf9dI/AAAAAAAAHtc/xqM3W9kX67U/s400/IMG_2526.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Lefkoşa’ya ilerlerken karşı dağların yamacında kocaman KKTC bayrağı göze çarpıyor. Dağlara yazılmış bu bayrak Rum kesimine görülebiliyormuş ki sınırın hemen ötesinde ki toplarını bu bayrağa doğrultmuşlar. Mesaja bak!
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AUxICH8EPyzEkZ_Kx-y-vQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj0ZbVm2I/AAAAAAAAHto/5VX_nw6hAbg/s400/IMG_2533.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Lefkoşa mütevazi bir kent. Pek çok yerde Türkiye ve KKTC’nin bayraklarını birlikte görmek mümkün.
<br />Öyle büyük binalar, alışveriş merkezleri filan yok. Hatta bir başkentten çok sevimli bir kasaba havasında. Lüks bir şey varsa o da otomobiller. Hatta öyle ki bazılarının markalarını bile bilmiyorum. Tanıyamadığım ama lüks bir spor otomobil sınırda park ediyordu, Kıbrıs Güvenlik Güçlerinden birine aitmiş. Nasıl oluyorda bunları alabiliyorlar diye merak ettim. Burada bir polis memurunun maaşının 3500 TL’ye yakın olduğunu öğrenince işin rengi çıktı. Bir de arabalara ödedikleri paranın yarısından fazlası bizdeki gibi vergi olmayınca işler biraz daha anlaşılır oluyor. Ancak bir Türk binbaşının bundan çok daha az maaşıyla aldığı 15 yıllık marşı basmayan arabasını ittirerek çalıştırdığını görünce insan biraz ezilmiyor değil.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BltWueJOZruLwoClHYZM-w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj3DGlvBI/AAAAAAAAHt0/HkdC1MVrMw8/s400/IMG_0689.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Şehrin caddelerinde biraz tur atıp Barbarlık Müzesi’ne gittik. Bilindik hikayenin yaşandığı yer burası. Tabip Albay’ın ailesinin banyoda öldürüldüğü yer.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-jX27jEcylr3wBrFVBroNg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj3gEcOuI/AAAAAAAAHt4/7XMhMpS3hP8/s400/IMG_2552.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Her kurşun deliği olduğu gibi duruyor, hatta çocukların kirlenen kıyafetleri. Duvarlarda katledilmiş insanların dehşet verici fotoğrafları vardı. Çıkışta bir süre sessizlik ve üzüntü garanti.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IyNGMsHuQe110Svbf7xERA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj49Dt1OI/AAAAAAAAHt8/Z-aoXb4GwD4/s400/IMG_2557.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Kıbrıs diğer ülkeler tarafından bağımsız bir devlet olarak sayılmadığı için global şirketlerin mağazaları bulunsa da isimleri farklı. Mesela Burger King Big King, McDonald’s ise Big Mac olmuş. Amblem ve içerik aynı ama isim farklı. Bu restaurant’ların bulunduğu mahalleler genelde zenginlerin oturdukları yerler. İlginç bir şekilde çevreleri daha çok apartmanlarla çevrili. Nedense buranın zenginleri apartmanda oturmayı tercih etmişler. Halbuki birkaç km ileride bahçeli müstakil evler de var. Anlamadım.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/C3IvJfdlW83SiT6AdOnUJg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj5zCLI_I/AAAAAAAAHuA/WvZsxTZ5O0k/s400/IMG_2558.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Yol boyunca lüks araba silsilesi bitmek bilmedi. Binalar ve çevreyle uyumu olmayan bu zenginlik göstergeleri ilginçti.
<br />Süpermarketlerden birine girdik. İngiliz ağırlıklı olmak üzere yabancı ve Türk ürünleri yan yana duruyor. Bizde olmadığı kadar çok sos çeşidi var ve çok ucuzlar. Gelirken bir TL’ye tatlı acı sos almıştım, burada Real’de aynısı 6 TL idi. Laf ucuzluktan açılmışken alkollü içkilerden bahsetmeden olmaz. Maazallah insan burada alkolik olur. İşte ispatı alttaki resimde.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/0nsGra_OkVqCqtORnx3jAw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj6wS_QjI/AAAAAAAAHuE/t9s7Lnihhmw/s400/IMG_2562.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Büyük rakı 9.99 TL olur mu yahu! Düşünün bizdeki vergilerin ne boyutta olduğunu. Her çeşit içki vardı. Ben de Duty Free’den bile daha ucuz olan bu marketten birkaç şişe almadan duramadım elbette.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/s32Ao4pZLJkiAuU3uqdOxw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj8NSRMwI/AAAAAAAAHuI/0afH_mCL2Vw/s400/IMG_2570.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Yabancılardan İngilizler yoğunlukta olduğundan mütevellit bazı marketlerde Pound da geçerliydi. Mr Pound isimli dükkanda satılan her şey bir Poud idi. Bir çift iğrenç dişlik ve birkaç tane mum aldım. Dişlikleri hemen denedik, eğlendik. Mumları ise evde akşam şarap içerken yaktım, rengarenk ışıklar verdiler çok sevindim.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RK5-detZYB8J_elkvL8VQA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj9CowTmI/AAAAAAAAHuM/hLScvMMBYVQ/s400/IMG_2585.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Arabaya atlayıp Beşparmak Dağları’na tırmandık. Geçtiğimiz yol Kıbrıs’ın kuzey kıyısına bakıyor. Aşağıda boylu boyunca uzanan sahil şeridi ve ileride Girne'yi görmek mümkün.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/sVYVB3Xi5yb5gYXz8gme6A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj-JnSWpI/AAAAAAAAHuQ/w5-G4AIM9FQ/s400/IMG_2614.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Hava bulutsuz ve pussuz olduğundan karşıda Türkiye’nin güney kıyıları bile görülüyordu.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yMnhM08gaYd1UmK60hTKPA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rj-2_feoI/AAAAAAAAHuU/GMwK0R50Ltk/s400/IMG_2621.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Tepelerden birinde tank enkazı vardı. Beşparmaklara tırmanan tank ekibi harekat sırasında bu daracık yollardan geçip önemli işler yapmış. Uğur Ağabey’in dediğine göre harekatın stratejik başarısında çok önemli rolleri varmış. İçlerinde birinin paleti kopunca diğer tank onu aşağı iterek yolu açmış ve harekat devam etmiş. İşte aşağı itilen o tank ve kopan paleti 26 yıldır orada duruyor.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xpVZFAb-Tng4X34ccQDJMQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkBTXZ2sI/AAAAAAAAHuc/Ow0c8RMOHls/s400/IMG_2646.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />İçine girip saçma pozlar vermek mümkün.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/uAup6GNBzI_J28QKEIzKfQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkDRmIbyI/AAAAAAAAHug/1oKGvD0NzcU/s400/IMG_2658.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Dağların üzerinden yola devam ettik.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CkHIv1bRVixm0xBfRJsN_g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkE0IKA1I/AAAAAAAAHuk/v6FdPyQwXag/s400/IMG_2710.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />İstikamet eski Rum silah kaçakçısı, mafya babası ve avukat Paulo Paolides malikanesi, şimdiki adıyla Mavi Köşk. Eski şaşalı günlerinden eser kalmasa da şimdi ziyaretçiler için müze niteliğinde. Zamanında ünlülerin süt havuzunda yüzdüğü köşk şimdi smokinli askerlerin otomatikleşmiş anlatımları eşliğinde turlar ile tanıtılıyor.
<br />Biraz bilgi vereyim:
<br />İtalyan asıllı rum olan Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmış. Köşk 20. yy modern mimari teknikleri ile yapılmış olmasına karşın, doğu ve batı mimari üslupları ile Türk, Rum mimari özellikleri yanısıra İtalyan ve Akdeniz bölgesi mimari özellikleri taşımakta. Hala çalışır durumda olan 1957 yapımı Westinghouse marka merkezi klima sistemi, içinde gizemli bir altın anahtar bulunan gizli kasası, özel olarak uzakdoğudan paolidesin getirttiği dokuz boyutlu güvenlik aynası, kuş tüyü yastıklı stres koltukları, mevsime göre renk değiştiren bukalemun derisinden içki dolabı, kristal şarap bardakları, italyan el işi yer döşemeleri, istenirse 24 saat şarap akan aslanlı çeşmesi, özel sirtaki taverna bölümü, Köşkün bir çok yerinde bulunan günah çıkarma noktaları, Deprem uyarı cihazı, köşkle bir bütünmüş gibi görünen ancak depremde yıkılmaması için köşkten ayrı olarak ve farklı bir teknikle yaptırılmış deprem odası gibi birçok özelliği ile döneminin lüksünün son noktasıymış.</span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/735Q7yTppfnbbyO5IDObCA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkF1WVnrI/AAAAAAAAHus/EPCewOlQe0g/s400/IMG_2733.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/147PR39mlNZ6YOxXcqxXaA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkG6cb9fI/AAAAAAAAHuw/UNnirgXgb9k/s400/IMG_2744.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Sahibi Paulo Paolides Kıbrıs doğumlu italyan asıllı rumlardanmış. Paolides Avukat olmasına karşın aslında Ortadoğunun en büyük silah tüccarıymış. Aynı zamanda dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Baş piskopos Makarios'un da avukatıymış. Avukatlık mesleğini silah ticaretini gizlemek için kullanmış. Bu nedenle köşkü kimsenin dışarıdan göremeyeceği ancak hertarafa hakim bir mevkiye yaptırmış. Böylelikle köşkü silah dağıtım noktası olarak kullanabilmiş.</span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-Bvn3j23WFnFH2gXfWopQw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkHtYTlUI/AAAAAAAAHu0/M9-YigRu8Ho/s400/IMG_2754.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oLzpHgMR3OilxNbrSlkt3A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkImTm5PI/AAAAAAAAHu4/E92jL9YEcKM/s400/IMG_2756.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/STw3lzxXq4n3C3jaAJM90g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkJSxR80I/AAAAAAAAHu8/yV8o_O4kyLg/s400/IMG_2755.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />
<br /><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkK0mLatI/AAAAAAAAHvA/H0tyjmHU4MQ/s400/IMG_2773.JPG" width="400" height="267" /></a>
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/1QCznuxOVq_GzsisPTA3BA?feat=embedwebsite"></a><strong><span style="font-size:130%;">İçinde paha biçilmez sanat eserleri bulunan köşkte bir de bayan misafirler için süt havuzu yaptıılrmış. Müzik odasının hemen yanında yaptırılmış ki bayan misafirler süt banyosu yaparken bir yandan da müzik dinleyerek rahatlasın. Ne olacaksa o kadar rahatladıktan sonra?Dönemin ünlü aktristlerinden Sophia Loren'nde köşke gelerek süt banyosu yapmış misafirlerdenmiş. Sahibi onu bile rahatlatmış.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/1QCznuxOVq_GzsisPTA3BA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkMdtPpWI/AAAAAAAAHvE/G-iHvVGPMek/s400/IMG_2763.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Paolides çok severek yaptırdığı mavi köşkü 1974 barış harekatı sırasında arkasında bırakarak İtalya'ya kaçmak zorunda kalmış. Kaçarken yatak odasında bulunan ve İngiliz mahallesine doğru giden gizli tünelleri kullanmış. Tünelleri kaçarken patlattığı için tam olarak nereye açıldığı bilinmiyormuş.
<br />Paolides köşke olan ilgisini ve bir gün geri alma ümidini hiç kaybetmemiş bu yüzden öldürüldüğü 1986 yılına kadar köşkün çeşitli ihtiyaçlarını italyadan Kıbrıs'a gönderdiği söylenmekteymiş. Sonunda İtalya'da bir mafya toplantısında öldürülmüş. Haydan gelen huya gitmiş.
<br />Mavi köşkten ayrıldıktan sonra Girne’ye doğru yola koyulduk. Hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Sahil kenarında Barış Harekatı sırasında kullanılan atıl durumdaki askeri araçların sergilendiği bir alan vardı.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/011_-uwjqElPg6Waju2NIQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkOorQKbI/AAAAAAAAHvQ/kaqYosmSOBo/s400/IMG_2787.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/mD7sAirSYl2G1hdmr0KiZw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rknMInoTI/AAAAAAAAHwo/faTr__Oc4k4/s400/IMG_0747.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/wpeGP-Pt2LvVO5wPlDOqeA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkQR8eioI/AAAAAAAAHvU/aKkYnw0Qex0/s400/IMG_2779.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Serginin hemen yanında da şehitlik vardı.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/HWckC4fT9Sv2xYUZ3HfOcQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkRBGi8MI/AAAAAAAAHvY/ilJiV7aH6s8/s400/IMG_2789.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/OxtvPXAcRtOSl5IYqFU07g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkRpx4Q1I/AAAAAAAAHvc/urzaZSp0aqI/s400/IMG_2792.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Dönüşte fotoğraflara bakarken aşağıdaki fotoğrafın beni ürperttiğini hatırlıyorum.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Jnu3vSIjS5EF06-_81-Ebg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkSTELXvI/AAAAAAAAHvg/dbvjlI48jn0/s400/IMG_2793.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/HQM4FFYjgyXCwbLtFYUdTQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkTIBhj2I/AAAAAAAAHvk/n-lG4apiCsY/s400/IMG_2794.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Girne’ye ulaştığımızda güneş çoktan batmıştı.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Gp-sPJWEOd_NW2w9BaB4CA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkU-sL__I/AAAAAAAAHvo/1pavgwJEgyU/s400/IMG_2802.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Sahilde biraz yürüyüş yaptık. Güzel bir Akdeniz kasabası gibiydi. Arnavut kaldırımlar, sahil kenarında kafeler, barlar, balık restaurantları vs…
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/SBp0KUNYPTAPrI4jK6_MZw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkVn7ag-I/AAAAAAAAHvs/o2gW24ozoQY/s400/IMG_2813.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/U01-I-Zkaw4eqAwLfJKJwg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkWkStMtI/AAAAAAAAHvw/9NAT0TNO21E/s400/IMG_2814.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/zq6SWmSOXb_1Uc4wzRs1hQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkYtGJONI/AAAAAAAAHv4/OKGM5xVjAqE/s400/IMG_2817.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/2cxU6hqNWKTz_1AZlPEN5w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkZ49ANwI/AAAAAAAAHv8/Lpjr_eB0NUE/s400/IMG_2822.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/J4oT7YTeC3XrbU0NES7T9A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkayO-fjI/AAAAAAAAHwA/YY2Lod8jmQs/s400/IMG_2825.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Ben oradayken sezon değildi. Caddeler ve mekanlar genelde boştu. Merkezde cadde ve sokakların çok düzenli ve temiz olduğunu söyleyebilirim.
<br />Eve dönüp üzerimizi değiştirdik. Bu gece akşam yemeğini tepede Girne manzaralı Orduev’nde yiyeceğiz. İçeri elbette elini kolunu sallayarak girmek mümkün değil, kravat ve gömlek gerekiyor. Haliyle tatilde yanımda kravat taşımıyorum. İşin ilginci Uğur’un da gardırobunda afili sivil kıyafetler yok. Sahip olduğu iki kravatın ikisi de babasından kalmış. Biraz modası geçmiş ama iş gördü. Her aynaya bakışımda kendimi palyaço gibi görüp güldüm.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/CupTcsSb-1I1gws58IZgoA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkc1LCeOI/AAAAAAAAHwI/OOxYHlvdr3k/s400/IMG_2827.JPG" width="400" height="267" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Şahane yemek yedik ve sohbet etik. Hatta genel formata uygun olarak canlı müzik eşliğinde göbek attık.
<br />Yemekten sonra kumarhane görmeden olmaz deyip bir tanesine daldık. Ben makinelere 50 TL gömdüm ama karşılığında bir sürü yabancı içki içtim. Kumar işi beni sarmadı, sıkıldım. İnsanların saniyeler içinde binlerce dolar kaybetmelerine anlam veremedim.
<br />Ertesi gün yılın deniz sezonunu açmak üzere sahile gittik. Burası aynı zamanda Uğur’un dalış hocalığı yaptığı yerdi. Küçük bir barakada kıyafetleri giydik. Tabi bana bu vücudu sarmalayan ve giymesi 10 dakika süren kıyafetlerin hangi yüzünün dışa hangisinin içe geldiğini söylemediklerinden giysiyi ters giydim. Aslında fark etmişler ters giydiğimi ama iyice maskara olayım diye ses çıkarmamışlar.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/R-XIj-a68sHRl2Uar7RAlQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkd0E3SDI/AAAAAAAAHwM/jd1ZRTAsbbE/s400/IMG_0785.JPG" width="300" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />İkinci bir on dakikayı giysiyi doğru giymek için kıvranarak harcadıktan sonra artık dalma dersine hazırdım. Sırtımıza tüpler takıldı, kısa ve öz ön bilgiler verildikten sonra dalmaya hazırdım.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/59v1f2HXcGWbjGBLYEsDqw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZUL8fWYz5qK6q96ttu6C50rwkeRYCCiey5ekQrEKHXeGL2MpU0a-fZBSf5LX1ojjDiL9eX2oHJ8k97xJ3YlRJdMMuxYtVHNUaT1Z-qkvjD_otHwFDzk7zLvvieq3OR-yT1zRDmtZefbHJ/s400/IMG_0866.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Eğitimim tam olmadığından önceki deneyimlerimin yardımıyla 6-7 metreye dalıp etrafta dolandım. Dipte kendimi olduğum yere sabitleme çalışması yaptım. Birkaç küçük balığı kovalayıp kumları eşeledikten sonra çıktık. Uğur temel acil durum becerilerini kazandıktan sonra dalmaya hazır olduğuma kanaat getirdi.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/gZG2XKOir4HhV26rkt14uQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkg5VX2zI/AAAAAAAAHwU/fT9ySbCKZ2g/s400/IMG_0859.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Kıyıda biraz daha kumsal keyfi yaptık. Delicesine kumsalda koşan enerjik Kıbrıs Teriyeri’ne ayak uydurmaya çalışsam da beceremedim.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/6n0j0TCcb8kInbUCqvdvYA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkiZYQxZI/AAAAAAAAHwY/pK2YXnx1lDw/s400/IMG_0887.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Bu sırada kumsalda acil durumlarda hayat öpücüğünün (suni solunum) nasıl yapılacağına dair kısa bir ders verdim. Aşağıdaki resimde mankene hayat öpücüğü veren uygulayıcı görülmekte.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Zy3G5LlMvRsxky9TKe_BdA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkl4nCPCI/AAAAAAAAHwk/4p7dc5diJCI/s400/IMG_0818.JPG" width="300" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Dalıştan sonra Maraş’a gittik. Uğur’un konumu nedeniyle sivil olmama rağmen içeri girdim. UN (Birleşmiş Milletler) kontrolünden geçip Maraş’ın ortalarında yerleşmiş olan Orduevi’ne gittik. Birkaç km boyunca 40 yıldır el sürülmemiş hayalet şehir Maraş’ın sokaklarından geçtik. Durmak yasak olduğundan fotoğraf çekimini sadece hareket halindeki arabadan yapabildim. Gördüğüm kadarıyla 40 yıl önce burası oldukça modern ve lüks bir turistik bir şehirmiş.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/3KqQfho0z_0rPjg0i8hZhA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkpoa3V-I/AAAAAAAAHw0/HZyfX6LJFeA/s400/IMG_0897.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />İçeride yaşam alanı olarak kullanılan sadece Orduevi ve UN askerlerinin kaldığı binalar var. Geri kalan yüzlerce bina tamamen kendi haline bırakılmış. İnsan kendini 40 yıl öncenin dünyasını yansıtan bir sinema setinde zannediyor. Geçtiğimiz yol üzerinde Alfa Romeo ve Toyota’nın eski amblemlerinin bulunduğu galeri vardı. Hala annemlerin evinde bulunan ve 25 yıl kullandığım çalışma masasına çocukken bu amblemleri yapıştırmıştım.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/KIBRIS?feat=embedwebsite#5470436122426630722"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkq3O0YkI/AAAAAAAAHw4/zX0h39G_-00/s400/IMG_0894.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Bq2gxr6NYeJlY_XaNIef7w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rksAaAPwI/AAAAAAAAHw8/0eVDcakSt84/s400/IMG_0898.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Terk edilmiş binalardan çoğunun otellere ait olması buranın eskiden turistik bir yer olduğunun kanıtıydı.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/b1SccNolNtauWHyPl1Enjw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rktPg7dnI/AAAAAAAAHxA/mCyXXvDKfYI/s400/IMG_0895.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Orduevi’nin tam karşısında UN barakası vardı, sanki savaş devam ediyormuş gibiydi. Etraf binalarda yer yer kurşun izleri görmek mümkündü. Orduevi’nin kıyısından ileri bakınca Rum kesiminin binaları gayet net görülüyordu. En lüks bina da o tarafa yakın yerleşimli bir otelmiş. O otelle ilgili de şöyle bir hikaye var: Türkler Maraş’ı ele geçirdiklerinde tüm binalara girip arama yapmışlar. O otele geldiklerinde yüksek rütbeli bir İngiliz subayı askerleri durdurup “Bu bina bizzat kraliçenin özel mülküdür, diplomatik bir krize neden olmak istemiyorsanız bu binaya girmeyin” demiş. Biz de girmemişiz. Otelin sürekli korunmasa da iki ayda bir subay gelip vazosundan avizesine kadar sayım yapar gidermiş. Şimdiye kadar bir eksik olmamış.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/KIBRIS?feat=embedwebsite#5470436186132289906"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkukjbmXI/AAAAAAAAHxE/znSqhN7WYmg/s400/CIMG2201.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Orduevi’nde karınımızı doyurduk, pideler bol malzemeli ve çok lezzetliydi.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/7d6smAiJY3SwlTP6oV8t0g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkxepvo9I/AAAAAAAAHxQ/lyyKo2EXom4/s400/CIMG2198.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Orduevi’nin girişine bu Leopar cesedini koymuşlar. Çevresi de camla çevrili olduğundan insanın dalgınlığına gelirse bilinçaltının ani dürtmesiyle sıçramamak işten değil. Her ne kadar ciddi bir ortam olsa da askeri yapılar, azıcık şımarmama göz yumdular.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/2X5k05xXqlHqM0nLM3Cg0g?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rkykwIBVI/AAAAAAAAHxU/w6fosnybKeg/s400/CIMG2199.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Vakit daraldı, birkaç saat sonra dönüş uçağı için havaalanında olmam gerek. Hareketlenip günü batırmak üzere Magosa’ya yollandık. Biraz turistik gezi yaptık önce.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/LmtwBFftjlLf6FWMEFJXZQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rk0D2DyuI/AAAAAAAAHxY/0UnMX2ulytw/s400/CIMG2209.JPG" width="300" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />En meşhuru eski adıyla St. Nicolas Katedrali yani şimdiki ismiyle Lala Mustafa Paş Camii. Sekiz yüz yaşında ama çok iyi durumda gerçekten. Kendisi gibi avludaki 700 yaşındaki heybetli tropikal incir ağacıda görülmeye, gölgesinde serinlemeye değer, adanın en yaşlı canlısı kendisi.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Zcd6i6w8YwENuKgWE1F5CA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rk5GXN4sI/AAAAAAAAHxk/LVNsOSIM7ZU/s400/CIMG2222.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Üstteki resimde de Namık Kemal Zindanı görülüyor.
<br />Namık Kemal, "Vatan yahut Silistre" oyununun 5 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Gedik Paşa tiyatrosunda oynanmasından sonra 9 Nisan 1873 tarihinde Kıbrıs'a sürülmüş. Önceleri alt kattaki zindana kapatılan şair, bir süre sonra Kıbrıs Mutasarrıfı Veyis Paşa'nın izni ile üst kata çıkarılmış. 3 Haziran 1876 tarihinde de V. Murat tarafından affedilerek İstanbul'a geri dönmüş.
<br />Ben sadece iki tarihi eser koydum buraya ama meraklısı için gerek camiye çevrilmemiş gerek çevrilmiş kimi ayakta kimi harabe halinde çok sayıda mimari eser var Magosa’da.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/d97K0RXQ2cje4u-zqLASPw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rk2pE9G9I/AAAAAAAAHxc/pq9S9hk-y5g/s400/CIMG2226.JPG" width="400" height="300" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Çarşının içinden ilerleyerek sahile gittik. Kıbrıs gezisinin son kısa bir yürüyüşünü yaptık.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/9QXx2PZ1fXJAC0v3xGw0vA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rk3-uIIPI/AAAAAAAAHxg/BhjizwVXHF0/s400/DSC02238.JPG" width="300" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Çarşı her ne kadar tarihi bir havaya sahip olsa da meşhur markalar görmek mümkündü.
<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/jmJRvKKAhgrZp24KCvZ-GA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S-rk6IFeZJI/AAAAAAAAHxo/IF50FE_F6-g/s400/DSC02240.JPG" width="300" height="400" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;">
<br />Son şebekliklerimizi yaptık, muhabbeti kahkahalarla sonlandırdık, ağzımızı cheesecake ile tatlandırıp kahvelerimizi içip anayurda geri döndük.
<br />Aklımda ne kaldı: Onyüzbinbaşı Uğur’un ve eşi Işıl’ın misafirperverlikleri, terk edilmiş kent Maraş ve nefis bir coğrafya uğruna çözümlenemeyen karmaşık siyasi durumlar. Ha bir de, 70'lik 9,99 TL olur mu arkadaş?
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></span></strong>
<br />Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-31112862239681796012010-09-21T22:22:00.013+03:002010-11-01T22:36:10.625+02:00YUNANİSTAN<a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/8WSoGhY5G9fbgSygjbl7Kw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjYHh_GJ7I/AAAAAAAAIAs/h8XObNeMKMU/s400/IMG_4922.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"> </span></strong><br /><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;">(Ülkemizdeki google yasakları nedeniyle sadece yazıları okuyanlar <a href="http://non-pasaran.blogspot.com/2010/06/google-yasag-ve-yaplabilecekler.html">bu</a> link yardımıyla gerekli ayarları yaparak fotoğrafları da görünür hale getirebilirler.)<br /><br />Bu sefer öyle ayrıntılı plan yapmadık. Sınırdan girelim Selanik’te Michalis’e sorarız nereye gideceğimizi dedik. Öncesinde de Yunanistan’ı gezen diğer motorcu arkadaşlardan fikrim vardı aslında. Plansız çıktık yola.<br />Her zaman olduğu gibi yol heyecanı bir hafta öncesinde sarmıştı beni. Motorun eksiklerini gediklerini tamamladıktan sonra son gece eşyaları salona yayıp çantalar doldurmaya başladım. Havaların sıcak olduğunu düşünüp ağırlık yapmasın diye yağmur kıyafetlerini yanıma almadım. Sonradan salonun bir köşesine yağmurluklarını fırlatma anımı hatırlayıp o ana lanet okuyacaktım.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/YHLGVBvxfWwUryD7T02KlA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXg4ZZCrI/AAAAAAAAH_s/TuQ_jCaVNm4/s400/IMG_4701.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Cuma öğleden sonra üç motor, suzuki V-Strom DL 650, KTM 990 Adventure ve 1977 model BMW R 60 ile yola düştük. Edirne’ye giderken sıkı yağmur yedik, köprü altlarına saklandık. Akşam hava kararınca sınırı geçmekten vazgeçip ucuz otelde kalmaya karar verdik. Rakı ve meze ile karnımızı doyurup erkenden yattık.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/_7k6JHBs6V9iBFygKQHnzQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXh7D4EeI/AAAAAAAAH_w/FsAtJg4i13c/s400/IMG_4705.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Ertesi gün tempolu bir sürüşle Kavala’ya gittik. Yolda köprü altı molasında iki racing motosiklet yanımızda durdu. Önce bizi selamlamak isteyen Yunan motordaşlarımız sandık ama değilmiş. Kasklarını aralayıp “Selam arkadaşlar nereye?” dediler. Onlarda da İstanbul’dan çıkmış komşuyu ziyarete giden iki kafadarmış. Plan programdan bahsedip ayrıldık. Kavala’ya kadar sıkıcı otoban sürüşü vardı. Çevrede fazla görülecek birşey yoktu. Asfalt kalitesi mükemmeldi. Virajlarda hızla dönebilmek eğlenceliydi.<br />Daha önce internette okuduğum yazılar nedeniye Kavala’ya çok güzel bir sahil kasabası olacak beklentisiyle girdim. Hatta hafta sonu Kavala’ya gidip kalamar ve Uzo yapıp geri dönme planları yapıyordum. Bekletilerimi yüksek tutuğumdan olsa gerek kasabanın merkezine geldiğimizde ben hala güzel bir merkeze geleceğiz diye beklemekteydim. Bence vasat bir sahil kasabasından öte bir yer değildi. Çevresinde birkaç halka açık plaj ve küçük bir liman dışında bir numarası yoktu. Limanın sol tarafında balık lokantaları sağ yarısında ise fast food lokantaları vardı. Buranın kalamarlarının meşhur olduğunu bildiğimden balık lokantalarını seçtik. Birinin önüne yanaşırken yaşlıca garson yanıma yanaştı. “Hello” dedim, “Hoşgeldiniz, motoru şöyle gölgeye çekin”dedi.<br />Grek salata, limonata, kalamar ve midyeli pilav yedik. Hepsi de lezzetliydi. Grek salata bildiğimiz zeytinyağlı çoban salatanın üzerine “feta cheese” yani beyaz peynir konmuş salata. Kalamarlar ise bizdeki gibi Tayland’tan ithal edilen dandik kalamar halkaları değil; kızartılmış bütün kalamar. Mideyeli pilav ise favorimizdi. Bizimkiler neden midyeden daha başka yemekler yapmıyorlar anlamıyorum, bir tava bir de dolmamız var.<br />Yemekler daha gelmemişti ki baktık yolda karşılaştığımız diğer iki motorcu da gelmiş, buyur ettik birlikte yemek yedik. Onlar yorulduklarından o gece kavala’da kalmaya karar verdiler. Biz ise Selanik’e ulaşmalıydık çünkü akşam Michalis bizi bekliyordu.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/tjCCStOlNAkOGwEi1ONcKA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXjoozewI/AAAAAAAAH_0/NJ-ZVd93gM8/s400/IMG_4707.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Tekrar yola koyulduk. Emektar BMW gitmesine gidiyor ama biraz yavaş. Biz ara sıra durup onu bekliyoruz. Bu duraklardan birinde yol kenarlarından eksik olmayan bu minyatür kiliselere daha dikkatli bakma şansımız oldu. İçinde hala mum yanıyordu. Meğer yolda ölenlerin anısına dikiliyorlarmış; mumları kim koyuyor onu bilmem. Sayılarına bakacak olursak komşuda da yollarda az ölen olmadığını söylemek gerekir. Hoş bizde olsa yol kenarlarına bunlardan dizi dizi çift sıra halinde dikmeleri gerekirdi.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/puIQUkxKTDxt1KSe_q6bMQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXk4ydI5I/AAAAAAAAH_4/24PYVjbq5lg/s400/IMG_4709.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Selanik’te gördüğümüz en büyük meydanda durduk. Michalis’i aradım, geldiğimizi söyledim, “Orada bekleyin” dedi. Soyunduk dökündük beklemeye başladık. Yanımıza bir Türk hanımefendi yaklaştı “Hoşgeldiniz” dedi. Selanik’te yaşıyormuş, eşi Yunan’dı. Üç yıldır Türkiye’ye gidemediğinden Türkçe konuşmayı özlemiş. Ayak üstü sohbet ettik. Selanik’in çok güzel olduğunu söyleyince yüzünü buruşturdu, ona göre çok sıkıcıymış. “Ne güzel işte, sahil kenarında bir sürü kafe var,sahil yolu var güzel ve sakin bir yer” dedim. “ Evet ama çok sakin. Ben İstanbul’da büyüdüm, burada hiç hareket yok ben çok sıkıldım” dedi. İnsanların çok tembel olduğunu hiç çalışmadıklarını bütün gün siesta yaptıklarını anlattı. Bankalar dahil herkes öğlene kadar çalışıyor sonra iş yerlerini kapatıp akşam üstü dört beşe kadar yatıyorlarmış. Hava serinleyince bir iki saat daha çalışıp akşam da içiyorlarmış. “Türkiye de en azından hareket ve çalışma var, elbette krize girer bunlar” dedi. Konuşmalara kulak misafiri olan Yunan kocası mevzuyu anlamış olsa gerek bana yaklaşıp “Türkler çalışmak için yaşıyorlar, biz ise yaşamak için çalışıyoruz” dedi.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/6bytiiNK_ZtVlX7oUdtXEQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXmCsR9vI/AAAAAAAAH_8/JwxBP_4kxC4/s400/IMG_4712.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Arkadan akorsuz ne enstrümanı olduğunu çözemediğim bir ezginin üzerine çatlak sesli sözler gelince merak edip oraya yöneldim. Amca zeytinyağı tenekesine sap geçiripteneke buzukisi ile Sirtaki söylüyordu.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/3wasfim7OfFoeSd2VHPlHg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXnNU7AfI/AAAAAAAAIAA/1wzl8bn_vaQ/s400/IMG_4714.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Bir süre sonra Michalis ve eşi Parthena geldiler. Michalis kimdir anlatayım. Vstrom kullananların oluşturduğu birbirinden güzel ve düzeyli insanların oluşturduğu www.vstromturkiye.org isimli bir forum var. Michalis’de V-stromhellas’ın, yani bizim Yunan versiyonumuzun bir üyesi. Tek ortak yanımız aynı model motosilete biniyor oluşumuz. Tabi bu ortak özellik sadece temel, asıl önemli olan o temelin üzerine inşa edilenler oluyor. Anlatayım:<br />Michalis’le buluşmamız bile bir garipti. Tanımadığım insanlara sarılmam mesela ama işte bu başka oluyor. Bribirimizi görünce hemen kucaklaştık. Yıllarca ayrı kalan kültürleri aynı insanların acısını giderircesine hasretle sarıldık. Otelimizin nerede olduğunu sordu, ben de “Yok otel falan, bakacağız ucuz bir yer işte” deyince telefonuna sarıldı ve yaklaşık yirmi dakika boyunca bir sürü otelle pazarlık yaptı. Sonunda birinde karar kıldık. Önümüze düştü bizi otele götürdü, yerleştirdi. “Hazır olunca haber verin motorla Selanik turu yapar sonra içeriz” dedi.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/oOq7RKRU6L0omIuYTnO7bw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXn44afhI/AAAAAAAAIAE/5Mw2rWEch5A/s400/IMG_4718.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Sabahtan beri yoldaydık, terlemiştik, ayaklar çizmelere yapışmıştı. İşte banyonun konforunun sade ılık sudan çok daha önemsiz olduğu an buydu. Gevşeyip üzerine de Amstel’i içtiğimde artık Selanik akşamına hazırdım.<br />Bu arada otele bizden bağımsız gelen İbrahim’in geldiğini öğrendik. İbrahim de V-strom Türkiye’nin Ankara’dan bir üyesi. Aşağıda buluşmak üzere sözleştik.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/vyHSZzci9Rb1folYDS8SPg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXpkLyzcI/AAAAAAAAIAI/kYLHlai56RQ/s400/IMG_4730.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Hesapta motorlara atlayıp Selanik turu yapacaktık. Gel gör ki ayakta lak lak ederken sağanak yağış başladı; yok yok gök yarıldı desem daha doğru olur.<br />Yolun karşısındaki büfeden bira aldım, ayaküstü yarım saat kadar sohbet ettik. Çok güzel anlardı. Birbirimizi yeni tanıyorduk ama çocuklar gibi heyecanla birbirimize bir şeyler anlatıyorduk.<br />Türkiye’den bizim klübün tişörtünü hediye ettim Michalis’e. O da çıkarıp bana kendi klüplerinin tişörtünü verdi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/IT7vqAUMGDO4vxGJ_489jQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXqk-ysgI/AAAAAAAAIAM/uq39ioFx0U8/s400/IMG_4731.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/kfdhLK_7hHQpqw1FT7kdKg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXrn3IK4I/AAAAAAAAIAQ/t64_g1WNGrY/s400/IMG_4733.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br /><br />Baktık yağmurun dineceği yok motorları otelin önünde bırakıp taksiyle sahil kenarına gittik. Yağmura rağmen heryer doluydu. Sahil kenarındaki yerler her modern ülkede bulunabilecek güzel kafeler ve barlardan ibaret. Kimilerinden dımtıs’lı müzikler yükselirken içerideki pistte insanlar ayakta salınıyorlar. Michalis’e Selanik’lilerin gittiği yerel meyhanelere gitmeyi tercih edeceğimizi söyleyince arka sokaklara doğru kendisini takip etmemizi istedi. Böylelikle Yunanistan’daki en güzel ve anlamlı akşam sofrasına doğru yol almış olduk.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/kfdhLK_7hHQpqw1FT7kdKg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXrn3IK4I/AAAAAAAAIAQ/t64_g1WNGrY/s400/IMG_4733.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Gittiğimiz yer İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin dar kenar sokaklarına çok benziyordu. Yine arnavut kaldırımı sokaklar, masalar arasında Sirtaki söyleyen müzisyenler, gülen insanlar, zeytinyağlı mezeler; Yeni Türkü mü çalıyor bunlar ne?<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/GHD5eqRHdU_4gmBYasdDUQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXugGysII/AAAAAAAAIAg/_gIv0qRUUfs/s400/IMG_4738.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Masalar arasında dolanırken Michalis’in motorcu bir arkadaşı, Dimitri ve ailesi ile karşılaştık. Eşi ve kızı ile masa donatmışlar keyfediyorlardı. Davetlerini kırmadık biz de oturduk.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/fRUorVSSDH5WCh_Euzojug?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXvuopneI/AAAAAAAAIAk/R8CFPb6pb0Q/s400/IMG_4739.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Ben bu kadar motorcu bir araya gelince motosikletlerden, mekanikten, yollardan ve rotalardan konuşacağımızı öngörmüştüm ama olmadı. Halklardan, tarihten, ailelerden, kökenlerden konuştuk. Michalis’in eşi Panthena’nın ailesi de Trabzon’dan göçmüş meğer. Kültürlerin, yemeklerin, kelimelerin benzerliğinden, yok yok aynılığından dem vurduk. Güzel duygularımız gece boyu devam etti. Biz onlara anlamadıkları bir dilde Selanik Türküsü ve Drama köprüsünü söyledik, onlar da bize anlamadığımız dilde kim bilir neler söyleyerek şerefimize kadeh kaldırdılar. Yunanistan’daki en anlamlı geceydi benim için.<br />Bir ara Michalis’e neden kriz olduğunu sordum, “ Sizin kadar çalışmıyoruz da ondan “ dedi. Krize giresim geldi.<br />Akşamın sonuna doğru saatler sonra Michalis’e haritayı açıp bana bir haftalık plan yapmasını istedim. Birlikte oturduk haritanın başına, Michalis uğramam gereken yerleri tükenmez kalemle yuvarlak içine aldı, haritayı geri verdi. Böylece Yunanistan turu planını da beş dakikada yapmış olduk.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Xx0vDAvbC36TMJ5TYDaT_A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjXwg4TAtI/AAAAAAAAIAo/rSvIOSNolqw/s400/IMG_4742.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Gelelim yemeklere: Uzo elbette rakı içmeyi sevenler birebir. Rakıdan daha hafif bir içkiydi. Lakır lukur götürmeye başlayınca Dimitri “Onu içmeyin ertesi gün başınız ağrır, bunu için” diye Plomari Uzo ısmarladı. Bu daha sert, alkol oranı %40 olan ve rakıya benzeyen bir uzo türüydü.<br />Masadakiler kalamar, ahtapot, kabak kızartma, grek salata. Dedim ya; bu Grek salata bildiğin zeytinyağlı çoban salatanın üzerine beyaz peynir koy, al sana grek salata. O kadar da meşhur ki yollarda kocaman tabelalarada yazıyor, lokantaların kapılarında menüde büyük harflerle yazılmış “Grek Salad” okunuyor. Bizde yüzüne bakmazsın, ana yemeği söyler bir de salata dersin o kadar. Artık salatamın üzerine beyaz peynir koyup akşam yemeği menüsü yapıyorum, işin sırrı peynirdeymiş.<br />Kalamar elbette bizdeki çakma kalamar halkalarından çok daha lezzetli ve gerçek.<br />Ahtopot ızgara güzel, Türkiye’de bulmak mümkün.<br />Yalnız ben bu ince kıyılıp una bulanıp kızartılmış kabak kızartmayı hiç yememiştim, çok güzeldi.<br />Gece bitiminde taksiye binmeden önce diğerleriyle de sarılıp vedalaşırken Dimitri arkaya meyhaneye birşeyler dedi. Vedalaşmamız bitmeden yolluklar geldi. On cc’lik şişelerde Plomari Uzo’lar. Misafirperverliklerini unutmamak adına hala saklıyorum onu, hatta şu anda ona bakıyorum. İçsem mi acaba?<br />Ha bu arada söylenmez ama ben söyleyeyim; elimizi cebimize attırmadılar, tıpkı bizim gibi değil mi?<br />Gecenin sonunda otele geri dönmek için bindiğimiz taksici Türk olduğumuzu öğrenince heyecanla bir şeyler anlatmaya başladı. Belli ki taksisinde olmamızdan çok memnundu. Meğer Türkiye futbol ligini takip ediyor İddia oynuyormuş. Benim adını bile bilmediğim takım isimlerini saydı. Beşiktaş’a sempati duyuyormuş. Ama olsunmuş Bursaspor şampiyonmuş falan filan. Futbola meraklı biri olsam uzun uzadıya sohbet edebilirdik ama kesinlikle benden daha çok hakimdi mevzuya. Taksiden inerken uzun uzun el sıkıştık, konuşması bitmiyor Michalis çevirmenliğe yetişemiyordu. Avrupa denen kıtada pek görmeye alışık olmadığımız bir ilgi aslında. Farklı ülkelerde yaşayan tanıdıklarımın bazen kimliklerini sakladıklarını duyuyorum üzülerek. Göğsünü bağrını gererek seyahat etmek pek keyifliymiş.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/7AWbgPBrpnOFBUX1KmT8ZQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxuaTONNI/AAAAAAAAIA0/wo3BsP6Cz6s/s400/IMG_4749.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Ertesi gün erkenden ... uyanamadık elbette. Aheste kahvaltı edip ayılmaya çalışırken kendimi yine motor tepesinde buldum. İstikamet Atatürk’ün doğduğu ev. Burası aynı zamanda Türkiye konsolosluğu olduğundan bina dışında Yunan polisleri vardı. Kapıda Pazar günleri ziyarete kapalı olduğu yazıyordu. Üzülerek geri dönecektik ki kapıyı çalmak aklımıza geldi. Görevliye Türkiye’den geldiğimizi söyleyince kapıyı açtı ve içeri girdik.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/t0RV-Ls4Od_hijjKJLUqXw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxv_-xsBI/AAAAAAAAIA4/inOP-DASRsM/s400/IMG_4760.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Bu bina Mustafa Kemal’in doğduğu bina olmakla beraber içeride sergilenen eşyaların hepsi sonradan buraya aslına uygun olarak yerleştirilmiş.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/t0RV-Ls4Od_hijjKJLUqXw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxv_-xsBI/AAAAAAAAIA4/inOP-DASRsM/s400/IMG_4760.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Çünkü Zübeyde Hanım da Selanik’i terk ettikten sonra binaya bir Yunan ailesi yerleşmiş. Sonradan Yunan hükümeti Atatürk’ün anısına binayı geri vermiş. O an için değerini bilememişim ama, “Veda” filmini seyretikten sonra çektiğim fotoğraflara bir kez daha baktım.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Enz6v7g0aKyn9j8hqW71FA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxw4i_NHI/AAAAAAAAIA8/ks4QyFFYYu4/s400/IMG_4784.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Selanik sokaklarında Pazar günü öğlen vakti, insanlar yeni uyanmış kafelerde kahvaltılarını yapıyorlardı. Sürdüğüm yollarda kapasam gözümü, nerede olduğumu bilmeden açsam tekrar, kendimi İzmir Çankaya’da sanırım, ya da Halil Rıfat Paşa’da; körfeze ulaşıp Karşıkaya yolunu bulmaya çalışırım. İşte körfez de ileride, kordonda bir yürüyelim bakalım.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/0tRzauQyuw_1SUS87j3LVQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxyMq7ZPI/AAAAAAAAIDo/wXALkOa5eZs/s400/IMG_4790.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Selanik’te sahilde Beyaz Kale’nin yakınlarında boş bir alana park ettik. Arkamıza seyyar tezgahı ile bir simitçi yanaştı. Yunanca tınıyan Türkçe’siyle “Hoş geldiniz” dedi. Artık şaşırmadık ne yalan söyleyeyim. Sınırı geçtiğimizden beri bu kaçıncı. Ayak üstü sohbet ettik. Beyaz Kale’nin dibindeki çimlere yayılıp şarkılar söyledik. İlerideki çimlerde sırt çantasının üzerine uzanmış dinlenen kızın şarkılarımıza tempo tuttuğunu görünce gittik tanıştık. Makedonya’dan gelmiş, bugün geri dönüyormuş, söylediğimiz ezgiler tanıdıkmış.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/3LZeKoQjdMvzXmDnH2oIcg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjxzLDyFTI/AAAAAAAAIBE/vtMVCAsUQmk/s400/IMG_4791.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Susayınca büfe bulmak için İbrahim’le sahil şeridinde yürümeye başladık. Kapa gözünü, aça gözünü, neredesin?, İzmir’de.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/_dZJkyZ2WRleAFtdgJeivA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx1TSmriI/AAAAAAAAIBM/Ew8ajg2l0nk/s400/IMG_4808.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Çimlerin üzerinde yayılmış iyice mayışmak üzereyken aklımıza yola çıkmamız gerektiği geldi. Kimsenin gidesi yok ama plan plandır işte. Otele gidip toparlandık. Daha ilk günden sıcağın verdiği rehavetle kimse doğru dürüst güvenlik ekipmanı kullanmadı. Mazeretler farklı farklı: “Sıkı giyinirsem dikkatim dağılır bu sıcakta”, “Zaten biraz sonra duracağız”, “Ben püfür püfür yol gitmek istiyom”, “ Aman zaten 100 km süreceğiz” vs...Hemen Yunan motorculara ayak uydurmuşuz demek ki. Gerçekten de Yunanistan’da büyük motosiklete binip de gerekli güvenlik ekipmanlarını kullanan kimseye rastlamadım. Kaskı kafaya geçiren kendini yola atmış.<br />Benim GPS haritası bozuk olduğundan Süleyman’ın ayfon’unun söylediği doğrultuda gittik bir süre. Gittik gitmesine ama en azından yanlış yöne gittiğimizi anlayabiliyoruz. Neyse ses etmedik takip ettik. Hesapta Atina’ya doğru gidip yol üzerinde Platomonas’ta geceleyeceğiz ama kendimizi ilgisiz bir kuzey kasabasında, sitelerin ve tarlaların arasında dolanırken bulduk. Hayıflanıyormuş gibi algılandıysam yanlış olur, gerçek Yunanistan’ı görmekten çok menundum. Kısaca şöyle anlatayım, Çanakkale’den Assos’a gidiyorsun farzet, işte aynısı, Avrupa birliğinin parasını vermediği bozuk yollar, tarlalar, inekler, zeytin ağaçları ve siestada boş köyler. Neden sonra yolu bulduk deyip heyecanladık, yol da görünüyor hani, 200 metre ileride, kendimizi otoban sürüşüne hazırlayıp rampayı çıktık. Çıktık çıkmasına da bariyerlerin dışındayız, otoban bir metre ötede ama giremiyoruz. Haydi bir daha geri derken Atina yoluna girmemiz bir saati geçti.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/5nkFcj3rjrJF0XtZFS9S-Q?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx22PDI0I/AAAAAAAAIBQ/7kC2xvoEJiE/s400/IMG_4813.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Platomonas’a vardığımızda akşam olmak üzereydi. İlk fiyat sorduğumuz otele yaklaşık bir buçuk saat başka otellere fiyat sorduktan sonra geri döndük. Bu ilk defa da olmuyor benim için. Mesela kıyafet alırken de böyle bu, ilk gördüğünü beğeniyorsun demek ki. Bu konuda inandırıcı bilimsel veriler olsa hiç uğraşmam başka otel aramak için.<br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Hk2Z5mChGf8hp4LCfPYEfQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx4ddaWfI/AAAAAAAAIBU/xAdq7rarJjU/s400/IMG_4814.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"><br />Yerleştikten sonra akşam yemeği için sahile gittik. Uzo, Grek salata, midyeli melemen gibi birşey yedik. Sahili dolandık. Vasat bir sahil beldesi olmakla birlikte duraklamak için iyi bir seçimdi.<br />Biraz dolandıktan sonra hareketli müzik ve güzel kızlar olan bir yere oturduk. Gecenin sonunda garsona hesabı öderken yarı ayaklanmıştık ki nereli olduğumuzu sordu. Öğrenince “Brothers!” (Kardeşler!)deyip beklememizi istedi. Bir süre sonra geri dönüp şat bardaklarında konyak ikram etti ve bizi kapıya kadar geçirdi. Uzak bir yerde bir daha hiç görmeyeceğiniz birilerinin bu karşılıksız iyi niyeti insanın yüreğine dokunuyor.<br /><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5SH8Oms2l34SKYj-eKE5Hg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx5pVazrI/AAAAAAAAIBY/9qYaed9gwDg/s400/IMG_4819.JPG" /></a><br />Dün geceden yeteri kadar uzo içmiş olacağız bu ki bu kez geceyi fazla uzatmaya kimsenin hali yoktu. Gittik yattık, mışıl mışıl uyuduk. Sabah uyandığımda havanın kapalı olduğunu ve hafiften yağmur atıştırdığını gördüm. Aldırmayıp balkonda dün akşamdan aldığımız malzemelerle kahvaltı hazırlamaya giriştim.<br /><br />Aylak aylak kahvaltımız yaptık. Bugün yola çıkışımızın üçüncü günü. Rotamız Atina, nasılsa 300 km var rahat rahat gideriz diye düşünmekteyiz. Resepsiyona indiğimde görevli bugün yola çıkıp çıkmayacağımızı sordu. Atina’ya gideceğimizi söyleyince de haberlerin fırtına duyurusu yaptığını ve yola çıkılmamasını salık verdiğini söyledi. Biraz endişelendim ama dışarı çıkıp sıkı yağmur yağmadığını görünce gidebildiğimiz kadar gitmenin uygun olduğuna karar verdim.<br />Toparlanıp yola çıktık. Kasabanın çıkışındaki benzinlikte sıralanmış araçlar dikkatimizi çekti. Tabi o anda Yunanistan’da sık sık gerçekleşen grevlerden bihaber olduğumuzdan bunun bize de dert olabileceğini öngörememiştik. Başka benzinlikten alırız deyip Atina otobanına gaz açtık. Neden sonra Kemal ve ben bir benzinlikte durup depoyu doldurmaya başladık. Ben de bu arada arkadan gelen Süleyman bizi görmeden geçip gitmesin diye yola yürümeye başladım. Baktım geliyor ileriden, el salladım, zıpladım ama nafile, vroomm diye geçti gitti yanımdan. Bu şu demek oluyor. Bizi önde sandığından hızlanacak ve aramızdaki mesafe açılacak. Böylece birbirimizi kaybetmiş olduk. Grup bölünmüş oldu. Bu bir şey değilmiş ama…<br />Bugüne ait ne yazık ki fazla fotoğraf koyamayacağım. Neden mi anlatayım: Bir saate yakın yol gitmiştik ki hava iyice kapamaya başladı yavaştan çiselemeye başlayan yağmur iyicene sağanağa dönüştü. Durup üzerimi değiştirirken bu sefer de Kemal’i kaybettim. Nasılsa montum ve pantolonum yağmur geçirmez Gore-tex malzemeden yapılmış diye kendimi teselli etmeye çalışıyorum ama koldan içeri sızmaya başlayan soğuk ıslaklık teselli dinlemiyor. İyicene ıslanan yolda görüş uzaklığı da düşünce ileride durmaya karar verdim. Yol kenarında tuvaletlerin yanına park etmiş bir Africa Twin gördüm, yanında durdum. İki Yunan çift kadınlar tuvaletine sığınmış yağmurun dinmesini bekliyorlardı. Bu sırada tuvaletin minik pencerelerinden yola bakarken Süleyman Ağabey’in yağmur kıyafetlerini çekmiş ve yoluna devam etmekte olduğunu gördüm. Hızla geçti gitti. Diğer motosikletin nerede olduğu konusunda fikrim yoktu. Herhalde aynı otobandaydık ama kim önde kim arkada belli değil.<br />Yağmur biraz dinince tekrar yola çıktım, kısa süre içinde hava yine sürülemeyecek duruma geldi. Önden giden dört tekerli araçların kaldırdığı su bulutları nedeniyle görüş çok azalmıştı. Bu yetmezmiş gibi sağ yanımdan esen güçlü rüzgar motorun kontrolünü zorlaştırıyordu. İleri baktım, dağların üzerinde yağmur indiriyor. Benzinliğin birinde durup karnımı doyurdum. “Grek Delight” diye bildiğin lokum satılıyordu içeride. Üstelik sadece hazır kutularda değildi. Bizde de vardır ya hani, uzun lokumları alır satıcı küt makasıyla senin istediklerini keser sonra Hindistan cevizine bulayıp kutular falan, aynısından vardı. Şimdi lokum kimin?<br />Bir saate yakın bekledim ama baktım yağmur duracak gibi değil, akşam da Atina’da olmamız gerekiyor, “Ya Allah!” deyip atladım küheylana. Yirmi dakika falan geçti bir köprü altında durmak zorunda kaldım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MfrMMXvChTvC2XAgKmROIA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx8CwsV-I/AAAAAAAAIBk/Ph3kIHVwVVo/s400/IMG_4826.JPG" /></a><br />Eldivenlerim sırılsıklam olmuş, Gore-tex pantolonumdan sızan su aralara ilerlemeye başlamıştı. Yol kenarları sel olmuş akıyordu. Yapacak hiçbir şey yoktu. Acaba diğerleri neredeydi? O an ağır çekimde evde çantaları hazırlarken bu mevsimde bunlara gerek yok diye yağmurlukları salonun kenarına fırlatma anım geldi. O ana lanet ettim. Kuralları çiğnemenin cezasıydı bu işte. Hangi mevsimde olursan ol motosikletle uzun seyahate çıkacaksan yağmur geçirmez kıyafet alacaksın. Çünkü hava durumları sadece şehir merkezlerinin hava durumunu tahmin ediyor, oysa yolda bazen yüksek irtifaya, dağlara, tepelere çıkıyor birkaç şehir geçiyorsun.<br />Böyle köprü altlarında dura kalka birkaç saat vakit geçirdim. En güzel tarafı diğer motosikletli mağdurlarla sohbet etmek oldu.<br />Bir süre sonra Kemal beni bir köprü altında yakaladı, meğer arkamdaymış. O da sırsıklam ıslanmış. O kadar şiddetli yağıyordu ki gördüğümüz ilk kasabaya girip o geceyi orada geçirmeye karar verdik. Sonra asi motorcu damarımız kabardı, “Biz yaparız, biz motorcuyuz, ıslansak ne olacak?” diye birbirimiz gaza getirip yola çıkmaya karar verdik. Şunun şurasında 150 km kalmıştı. Islak geçecek bir 150 km. Yola çıkmamızla rampa tırmanmamız bir oldu. İlerideki tepenin üzerine bir bulut oturmuş, içerisi görünmüyor. Başımıza gelecekler belli ama dur bakalım deyip buluta daldık. Aman o ne yağmur o ne yağmur, sanki gök yarılmış yere inmiş. Göz gözü gömüyordu. Sanki nohut yağmuruna tutulmuşum gibi kaskımdan tapur tupur sesler geliyordu. Düz otoban yolunda küçük zemin farkları minik göletlere dönüşmüştü, içlerinden geçtiğinde ayaklarımda ön tekerin yardığı sulardan sıçrayan suları hissediyordum. Resmen yağmur bulutunun içinden geçiyorduk. Yol kenarında dörtlülerini açmış bekleyen araçlar vardı. Neyse ki bu ani sağanak kısa sürdü. Buluttan çıktığımızda artık ıslanmasın diye koruyabileceğimiz bir yerimiz kalmadığından olabildiğince üşümeden Atina’ya varmaya karar verdik. Kısa bir kahve molası daha verdikten sonra Atina’ya ulaştık. Benim GPS haritamda sorun olduğundan şehir merkezine nasıl gideceğimizi de bilmiyoruz. Yaklaştığımızı hissedince yoldaki motorculardan birine merkezi sorduk. Yolun bir kısmına kadar öncülük edip gideceğimiz yolu gösterdi.<br />Hava sıcak ve basıktı, terlemiştik, üzerine yine yağmur yağmaya başlayınca sulu sepken meydana ilerlemeye başladık. Bir acayip yağmur, damlaları nohut büyüklüğündeydi. Terimizle yağmur birbirine karışmış vücudumuzda ulaşmadık delik bırakmamıştı.<br />Omonia Meydanı’na vardığımızda arkamızdan seslenen Süleyman Ağabey’i gördük. Bizden bir saat önce gelmiş bizi bekliyormuş. Buradan geçeceğimizi tahmin etmiş, yoksa herhangi bir buluşma noktası planlamamıştık. Grup tekrar toparlanınca otel aramaya başladık. Biri motorların yanında bekledi iki kişi de otel aramaya çıktı. Meydana yakın iki yıldızlı otellerden birinde iki kişilik oda 35 Avro’ya anlaştık.<br />Odada ıslaklık nedeniyle yapışan kıyafetleri çıkarmak biraz vakit aldı. Çoraplarımı ve iç çamaşırlarımı sıktığımda şıpır şıpır suları aktı. Bir bira söyledim, duş aldım, ıslanmaktan biraz kurtulan kıyafetlerle üzerimi değiştirdim, duşta yıkadığım elbiseleri pencere önüne astım ve yatağa uzandım. Dışarıdan Sirtaki sesi geliyordu, işte o an yüzüme bir gülücük oturdu, keyifle doldum.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/_pAn0QTuwL5uoNsdiX0UcA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx9IpFsGI/AAAAAAAAIBo/Slj4aKFXmMQ/s400/IMG_4828.JPG" /></a><br />Hazırlanıp aşağı indim. Diğerleri daha gelmemişti ben de otelin önüne çıkıp bir sigara yaktım beklemeye koyuldum. Baktım 6-7 metre ötemde cılız bir adam yere çökmüş bir şeyler yapıyor. Yandan ilerleyip bakayım dedim. Yere çöktü, bir kaşık, beyaz bir poşet ve enjektor çıkardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/l81EbFaKeIRegylkceqdYA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx-aUHf0I/AAAAAAAAIBs/sM8k-w9at88/s400/IMG_4832.JPG" /></a><br />Eroinini güzelce hazırladıktan sonra pantolonunu indirip penisinden enjekte etti. Uzuvlarında enjeksiyon için kullanabileceği damar kalmamıştı zaar. Biraz soğuk terler döktükten sonra donu yerlerde sürünürken yerdeki eşyaları toplamaya başladı. Bu sırada yanıma gelen resepsiyoniste “Bu nedir yahu, bu kadar rahat nasıl olabiliyorlar”diye sordum. “O kadar çoklar ki. Akşam geri dönerken buralar onlarla dolacak”dedi.<br />Biraz önce pipiye enjeksiyon yapan adam toparlanıyordu ki polis geldi. Adama bir şeyler bağırdı ve yoluna devam etti. Anladığım adarıyla Omonia meydanında her türlü uyuşturucu kitapta yazmasa da legal. Akşam bu curcunayı görmeye karar verip merkeze yürüyüşe koyulduk.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/q6d-2l56ZMgjDrN0ynrJeQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjx_VEGNpI/AAAAAAAAIBw/fZD6QumeS18/s400/IMG_4835.JPG" /></a><br />Geçtiğimiz Omonia meydanı sanki cankiler ve evsizlerin toplanma alanı olmuş. Yerlerde yatanlar, kendinden geçmiş oturaklarda salınanlar, market arabalarına kıvrılmış uyuyanlar, kolundan bacağından enjeksiyon yapanlar; hangi birine bakacağımı şaşırdım. Meydan boyunca satış yapan büfelerin dergi bölümünde pornografik yayınlar ağırlıktaydı. Yarısından fazlası da homoseksüel ilişki resimleri neşreden dergi ve cd’lerden oluşuyordu.<br />Akropolisin altında turistik plaka’ya doğru yürüdük.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/-1uN-Iuo7fTmm5fSMBa8Xg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyAcfeLrI/AAAAAAAAIB0/QjOzy4oshVo/s400/IMG_4838.JPG" /></a><br />Yol boyunca birikmiş çöp yığınları, bunları karıştıran insanlar, kapılarına kilit vurulmuş oteller krizin komşuyu sıkı vurduğunu gösteriyordu.<br />Plaka meydanının kalabalığını aştıktan sonra yemek için bir yerler aramaya başladık. Ortalıklarda dolanırken davetkar garsonlardan biri nereli olduğumuzu sordu. Türkiye’den olduğumuzu öğrenince içeri seslendi ve Niko’yu çağırdı. Niko akıcı Türkçesiyle bizi karşılayıp buyur edince itiraz etmedik. Nasıl böyle güzel Türkçe bildiğini sorunca “Ben Yeşilköy’lüyüm” dedi. Yalnız trafik ışıklarına trafik feneri diyordu. O da ne zamandır özlemiş Türkçe konuşmayı oturdu yanımıza yarım saat lak lak ettik. Tabi biz her turistin merak ettiği şeyleri soruyoruz Niko’ya. Nereye takılalım? Sirtaki meyhanesi nerede var? Atina’da ne yapalım? Vs… Kaçamak verdiği cevaplar tatmin edici değildi. Onun anlatmak istedikleri farklıydı, ekonomik krizden, cankilerden, kapanan dükkanlardan, altı ay önce diğer garsonun oğlunun aşırı dozdan Omonia Meydanı’nda öldüğünden bahsetti. Aklımda kalan diğer başlıklar şunlar oldu:<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6PwuMYsAJlgtpQEu9fhZQw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyDFTtm1I/AAAAAAAAICE/6K5GTaFr0TQ/s400/IMG_4847.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Ona göre adam gibi yemek yapan içinde fırını da olan bir İstanbul kebapçısı açmak lazımmış, burada lahmacun/pide yapan yer yokmuş, açılsa süper iş yaparmış.<br />Yunanistan’ın Orhan Gencebay’ı olan bir sanatçı varmış. Bu adamın Atina’da birkaç katlı Sirtaki meyhanesi varmış. Her akşam program olur, şahane eğlenceler yapılırmış. Artık o bile haftanın bir günü açıkmış, kimsenin sirtakilik parası kalmamış. Tevekkeli değil en meşhur turistik meydanın çevresinde dolanıp duruyoruz ama Sirtaki sesi gelmiyor insanın kulağına.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OpSXyeQI7RNbPKUOaOQ58g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyCR4USiI/AAAAAAAAIB8/8XHAVITQ7Rw/s400/IMG_4844.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Şu meşhur Yunan musakkasını tadalım dedik bir porsiyon aldık. Porsiyon öküz doyuran cinsinden ama işe yaranmaz. Altta kızartılmış patlıcan üzerine kıyma onun da üzerine patates/krema karışımı bir katman yapmışlar. Hem çok ağır hem lezzetsizdi.<br />Bir de burada yeyin diye kebap getirdiler, ikram, bizim Kemal Urfa’dan Süleyman’da Antep’ten geliyor, yine de ağız burun burmayıp “Elinize sağlık çok güzel” dediler ama ben yalan söylediklerini anladım. Benim favorim her zaman olduğu gibi Grek salata ve uzo oldu (<a href="http://sandaletliseyahat.blogspot.com/">Bora</a> bu Grek salataya sinir oluyor. Blogunda şöyle yazmış pek güldüm:” Bu Grek Salat denen; domatesi, hıyarı, dolmalık biberi, soğanı eşeğin önüne doğrar gibi kocaman kocaman kesip, üzerine de bir dilim orta kalite beyaz peynir koyuyor ve bunu 5 euroya (10 TL!) satıyorsun, o oluyor”.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PrCqCKN3ZrFGHPBUzk4WnQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyBSPF1oI/AAAAAAAAIB4/fSO5-WaNbWU/s400/IMG_4843.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Biraz etrafta dolandıktan sonra yarına enerjimiz kalsın diye otele dönmek üzere aheste adımlarla yola çıktık. Yine Omonia Meydanı’ndan geçeceğiz. Biraz tedirgindim aslında ama meydandaki zavallıları görünce endişelenmeme gerek olmadığını gördüm.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UoAHZE94hrOz_tpTo6UCSw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyJ9iB2GI/AAAAAAAAICc/RGAgdwcvvOY/s400/IMG_4877.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Meydan’da eşcinsel pornografik yayınların ortasında toplanan cankiler ordusunun kendine hayrı yok ki tutup sana bir şey yapsın. Hepsi kendinden geçmiş durumdaydı. Çevrede ayık duran insanlar daha çok kara derili torbacı Bangladeş’lilerdi. Yürürken insanın arkasından bilumum uyuşturucu ismi sayıyorlardı. Meydan’da kollarından bacaklarından eroin enjekte eden gencecik tertemiz yüzlü kızların ve oğlanların görüntüleri aklımdan gitmiyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/u9Pswgq7hc4aZZnbY_fTHQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyElEXCDI/AAAAAAAAICI/ws8DeYvFDuQ/s400/IMG_4852.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Cankiler ve torbacılar rahatsız olmasın rahat gezeyim aralarında diye fotoğraf çekmedim. Keşke uzaktan zumlasaymışım ama merakım fotoğrafı unutturmuş.<br />Diyorum ya Türkiye’ye çok benziyor diye, sokak köpekleri bile sanki İstanbul’dan getirtilmiş. Umursamaz yatıyorlar her yerde (Bu cümleyi yazarken aklıma şu geldi. Umarsız umursamaz demek değildir. Yani cümleyi umarsızca yatıyorlardı dersem olmaz. Umarsız çaresiz demek; umursamaz yerine umarsız deme modası çıktı şimdi, sinir oluyorum). Yalnız onların kafa da mı dumanlı nedir, sürü olmuş sakin sakin yatıyorlardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zlH4Gt9JQdO6Epj_ng5GMw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyFvmbPyI/AAAAAAAAICM/HqQZbLRU3io/s400/IMG_4859.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Bir Atina klasiği olan Parlemento binası önünde bacaklarını aça aça volta atan askerleri izlemeye gittik. Askerlerden sorumlu subay nedense fotoğraf çekmemize izin vermedi ama çaktırmadan çektim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-SokHzVQ61b9PUqMFxLKSQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyG654PnI/AAAAAAAAICQ/87m5Na-W9bA/s400/IMG_4862.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pqm8ShAOUGxJvgujPXPYIw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyH2yseiI/AAAAAAAAICU/bZluRrmJW00/s400/IMG_4864.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EeXNYVEd5BiBs_uP9siWjQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyImCgfMI/AAAAAAAAICY/FUaWGQIDlJ4/s400/IMG_4867.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><br />Ertesi gün uyandıktan sonra börek almaya gittim. Böreğin adı burada da börek, ıspanaklı, peynirli, kıymalı ve patateslisi hepsi vardı. İbrahim Atina’ya gelmiş olmalı ondan GPS için harita alacağım yoksa yol bulmak dert olabilir. Kahvaltıdan sonra İbrahim’in kaldığı otele doğru tabanvayla yola düştüm. Yol boyunca geçtiğim dar sokaklar bana İzmir’i hatırlattı. Köşe başlarında bizde olduğu gibi simitçiler vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/L8UOPZuSIdzX1JQumdFINA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyLKixG7I/AAAAAAAAICg/go-r02rSwkk/s400/IMG_4882.JPG" width="400" height="266" /></a><br />İbrahim’le otelinin lobisinde buluştuk. O da dün gece geç saatlerde Atina’ya ulaşabilmiş. Bizim gibi maceralı bir yolculuk geçirmiş. Aslında bazen kendime şunu soruyorum, bir günümüzü fırtınayla mücadele etmekle geçirip yola gömdük, neden? Zaten parmakla sayılacak kadar tatilimiz varken neden yapıyoruz bunu ben de bilmiyorum. Her seferinde lan bir daha motosikletle çıkmayayım uzun yola diyorum ama bir şeyler gıdıklıyor zamanı gelince. Bakalım kaşıntım ne zaman geçecek.<br />Aldı verdileri bitirdikten sonra İbrahim’le birlikte gezmeye başladık. Önce Akropolis’e gittik. Giriş 12 Avro, buna tepenin içindeki bir sürü müzeye giriş bileti de dahil.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qXkwr-HdfiTTNe6thcEf6g?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA1nt2B6r8n0rGmSKyWdtDxsNCX1FYA3lQcrMSm3cwbvS4rSUvx-3IALez5lMfrm8NGuIGfn5XIE2Q_MrlmZLjjawv7HTTYvEN4lHHPK3CcTIZEtpennsreFxstBJB0PPYS8s1NSn3ux9i/s400/IMG_4887.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Uzun uzadıya anlatmanın gereği yok. Beklentileri fazla yüksek tutmamak lazım. En tepede yerleşmiş Zeus tapınağı etkileyici gerçekten. Hala (bitmeyen) restorasyonda olması ilginç. Çevresinde vinçler, platformlar ve metal merdivenlerle görkemini kaybetmiş görünüyordu. Fazla ahkam kesemem bu konuda ama insan ister istemez karşılaştırıyor: Efes’i ya da Bergama’yı görmüşlerimiz için fazla bir numarası yok. Bir kere görülsün yeter. Zaten ben de 12 Avro’yu sadece tepeye çıkıp Atina’ya panaromik bakmak için vermiş oldum, geri kalan biletleri kullanmadım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/q19mkkj-JSxEQH39Lb8yRg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyN9RT2FI/AAAAAAAAICo/2hrw8mFO_S4/s400/IMG_4898.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Yine de bilgi vermeden olmaz: Akropolis deniz seviyesinden 150 metre yüksekte 3 hektar alana yayılmış. Yunanca “yukarıda bulunan şehir” anlamına geliyormuş. Yerleşimi Tunç çağına kadar uzanıyor ama bu arkeolojik binaların yapımı MÖ 500. yy’da başlamış. Değişik devirlerde farklı devletlerin hükmettiğini Akropolis’te herkes kendine özgü bir iz bırakmış. Bizans döneminde kiliseye çevrilen binalar Osmanlı hükümdarlığında askeri garnizon olarak kullanılmış. Restorasyon çalışmaları 1975’te başlamış ve hala devam ediyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/uQxMLjojblNJ-7P-uzK9OQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyPAMa_mI/AAAAAAAAICs/c1Trz0oP2IE/s400/IMG_4916.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Akropolis’teki en ünlü yapı elbette en tepede yerleşen Parthenon Tapınağı. M.Ö. 5. yüzyıla Atina Akropol'ünde inşa edilmiş. Antik Yunan'dan günümüze kalan yapılar arasında en iyi bilineni ve Yunan mimarisinin en büyük eseri olarak kabul ediliyormuş. Dış cephesinde kullanılan heykeltıraşlığın Yunan sanatının en yüksek noktası olduğu düşünülürmüş. Dünyanın en büyük kültürel abidelerinden biri olarak Partenon, Antik Yunan`ın ve Atina demokrasisinin de sembolüymüş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NfPJaUqpFPmVclebqiGijQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyTIoi1NI/AAAAAAAAIC8/hoG39eRroGk/s400/IMG_4949.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Birçok Yunan tapınağı gibi Partenon da hazine olarak kullanılmış. M.S. 6. yüzyılda Parthenon Bakire Meryem`e adanan bir kiliseye çevrilmiş. Osmanlı Devleti`nin fethinden sonra 1456 yılında ise cami olarak kullanılmaya başlanmış. 1687`de ise Osmanlılar burayı cephanelik olarak kullanmaya başlamış. Onyedinci yy’da Venedik savaş topu tarafından vurulan Parthenon ciddi biçimde zarar görmüş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/9AL1LfSB2ucQJb9v9tgCtQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyUYiVyHI/AAAAAAAAIDA/OGxGluR0hto/s400/IMG_4956.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Yunan isyanı sırasında Yunanlılar tarafından savunma amaçlı olarak da kullanılmış. 19. yüzyılda heykel parçaları Lord Elgin tarafından İngiltere`ye taşınmış ve şu anda Britanya Müzesi`nde sergilenmekteymiş. Bu eserlerin Yunanistan`a gönderilip gönderilmeyeceği halen tartışılmaktaymış. Biz de Bergama’dan Berlin’e kaçırılan Zeus tapınağını istiyoruz ama vermiyorlar, komşunun da bence şansı yok, giden gitmiş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kvL2eOuJdF9s_5uJuR8MEw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyQQy4gmI/AAAAAAAAICw/JrWLtgBAuGA/s400/IMG_4919.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Tepeden Atina’yı seyretmek keyifli.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/fyEAa2v5YNik-4zupakDgw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyRPKdf2I/AAAAAAAAIC0/qsaooVx-BaM/s400/IMG_4921.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Akropolis’ten çıkıp antik şehrin çevresindeki Plaka’da dolanmaya başladık. Dar sokakları, hediyelik eşya dükkanları, güzel bakımlı evleri, basit ama şık lokantaları ile bana Sultanahmet’i hatırlattı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZNtU38ufk1WYFRNnTBgeBg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyW1YOVYI/AAAAAAAAIDI/s-eBMmXEywE/s400/IMG_4968.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YaGfTWXsW87DWuJ5cjwbUg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyYG-amWI/AAAAAAAAIDM/0Kb5vQcKO1E/s400/IMG_4971.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Hediyelik eşya dükkanlarında satılan cinsi münasebet konulu muzur neşriatın çeşitliliği ilginçti. Söylemeden geçmeyeyim, önemli bir kısmı da eşcinsel ilişki betimliyordu. Ben de bir tanesinden 5 avroya tişört aldım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BEql6z_LXW7U2sWuVtpQmw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyZSp6NAI/AAAAAAAAIIA/7ZClUxX31_4/s400/IMG_4972.JPG" width="266" height="400" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bLCdv-kspMX-oXpANcHanQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjyV6LrTgI/AAAAAAAAIH4/L8UIE3rIpwA/s400/IMG_4962.JPG" width="266" height="400" /></a><br />Metaxa’nın ne olduğunu geçen sene öğrenmiştim. Kanyakmış. Plaka’da da ev yapımı kanyak satan bir dükkan vardı. Beni içeceklerden çok dükkanın dekorasyonu ilgilendirdi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/amvghtPwWCM6ynoIt-mFDA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjya0KFYKI/AAAAAAAAIDU/drIPfMvOHFg/s400/IMG_4974.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Bu kadar geldik ya geride bıraktıklarımız hasetinden çatlamasın diye hediyelik bir şeyler de almak gerekiyor elbette. Bir tanesine daldık biz de. İbrahim iyi para harcadı ama ben bir iki parça almakla yetindim. Genelde 300 Ispartalı filminin de etkisiyle Kral Leonidas ve savaşçılarının değişik boy ve materyalden yapılmış heykelleri vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/uWZUKZJZsXVit6cQV5WPJQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjycHy8LrI/AAAAAAAAIDc/P6qmPvKipsI/s400/IMG_4976.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Plaka’dan çıkıp Syntagma Meydan’ına doğru yola koyulduk. Yol üzerinde Hard Rock Cafe vardı. Ben daha önce hiç bu cafe zincirine girmediğimden akşam uğramak istedim ama kara sular inen ayaklarım yürümeye isyan edince gelemedim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kUS7dcZ7-4Lg3K3VcnYlig?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJjydfwxTFI/AAAAAAAAIDg/qlEh6bpErsA/s400/IMG_4980.JPG" width="400" height="336" /></a><br />Saat öğleni geçtiğinden hayat da biraz hareketlenmiş. Trafikte arabalar kadar motosikletler de vardı. Kask takmamaları dikkatimi çekti. Diğer Akdeniz ülkelerine benzer şekilde burada da takım elbiseleri ile işine giden kadın / erkek sürücüleri görmek mümkün. Sokaklar motosiklet kaynıyordu. Eh, aklın yolu bir…<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-jG-8fLqyJAGHJD-GPajnQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvLYWq66I/AAAAAAAAIEY/mHInKyEIyHE/s400/IMG_4982.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Acıkınca bir fırından börek ve sandviç aldık, meydan parkındaki çimlere yayılıp karnımızı doyurduk. Biraz keyfedip sohbet ettik, tıpkı çevremizde çimlere yayılmış komşularımız gibi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Q7ZDhcWylUW5SE36MpcpRw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvNoR2XmI/AAAAAAAAIII/EGYGARxu-xg/s400/IMG_4991.JPG" width="266" height="400" /></a><br />Syntagma Meydanı’ndan kalkan traktörleri çektiği romörklerle küçük Atina gezisi yapıyorlardı. Buna değer işte. Gidip büfeden biraları aldıktan sonra atladık romörke. Bir saat süren turda birçok turistik yerden geçiyorsunuz. Yürüyerek geçseniz de 2 saat sürer ama yanınızda Atina manzaraları akarken biranızı içmiyor olursunuz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dck9TYVSdaB0b6gTVMIGhA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvPYK9B0I/AAAAAAAAIEo/kPj20rp1waA/s400/IMG_5005.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/q9Yrmu05En2tdCiwFuW5pw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvQSuWPvI/AAAAAAAAIEs/j3cZpcg0pGM/s400/IMG_5035.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/O_2-exHgSME_IalcFN6Alg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvRdzmczI/AAAAAAAAIEw/yOmQeNSGeDE/s400/IMG_5036.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Bu da bizi gezdiren sevimli traktör.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QOEiJffnMxkqCnenwpW40w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvSooJrpI/AAAAAAAAIE0/LlFIVpBvkME/s400/IMG_5052.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Akşam’a kadar o sokak senin bu sokak benim deli danalar gibi dolandık, ayaklarımıza kara sular inmeye başlayınca Plaka yakınlarında bir yerlerde soluklanmak üzere geri döndük. Meydanda daha önce Kavala’da karşılaştığımız racing’li arkadaşlarla karşılaştık. Bize ballandıra ballandıra Mikanos’u anlattılar. Adaları görmeye karar veren Süleyman Ağabey ve Kemal ile böylece yollarımız ayrılmış oldu. Ben anakaranın batısına kadar gidecek sonra kuzeye yönelip İstanbul’a dönecek daha önce yaptığım plana uyacaktım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NM5e9aANFvuOKU7j1ynhcg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvTst5PTI/AAAAAAAAIE4/pOD1EXHp0_A/s400/IMG_5065.JPG" width="400" height="266" /></a><br />İlerleyen saatlerde Plaka’nın arka sokaklarına gidip milletin eğlendiği mekanlara göz atmaya gittik. Türkiye’nin birçok şehrinde benzerini görebileceğimiz yan yana sıralanmış barlar ve üniversite öğrencisi ağırlıklı müşterileri vardı. Müzikler yerel değil vasat popüler müziklerdi.<br />Bir tanesini seçip bira ısmarladık. Bir süre sonra yukarıdaki fotoğrafta görülen cambaz gelip elindeki iplere asılı ateşleri çevirerek poi gösteri yaptı. Gösteriden sonra masaları dolanıp para istedi. İşte bu kısmı matraktı. Eskiden oyuncak bebekleri sıkınca “Biiiyp” diye bir düdük sesi çıkardı ya, işte onlardan bir tanesini almış ağzına konuşmadan düdüğü öttürerek para istiyordu. Bahşiş verirken fotoğraflarını da çektim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cf_5HwTeWR0EBDmnOgMW7Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvU4CzyvI/AAAAAAAAIE8/z_u3YsZA6wI/s400/IMG_5072.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Çektiğim fotoğrafları kendisine gönderip gönderemeyeceğimi sordu. Olumlu yanıt verince bir kağıda mail adresini yazdı, verirken ”Umarım sen de söz verip göndermeyenlerden olmazsın” dedi. Türkiye’ye dönünce göndermeyi denedim ama verdiği mail çalışmadı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PWEJTpa_FDw4xqSClgSgDw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvVtIxlpI/AAAAAAAAIP8/GVKSbHX_BvI/s400/IMG_5074.JPG" width="266" height="400" /></a><br />Ertesi sabah erken uyanıp yola koyuldum. Artık GPS’im olduğundan yol bulma konusunda kendimi daha güvende hissediyordum. Atina çıkışına kadar bütün benzinliklere baktım ama hepsi kapalıydı. Grev devam ediyordu. Depomda hala benzinim olduğundan fazla endişelenmeyip yola koyuldum. Nasılsa daha zamanım var benzin biterse de macera olur işte diye kendimi kandırdım.<br />Corint’e kadar devam ettim. Yol yer yer deniz kenarına inen keyifli bir yoldu. Burada Corint Kanalı’nı görecektim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iVn2LoXpAuUQHV3Ehf3A3g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvWv18sFI/AAAAAAAAIFE/K8bZnXz8B7M/s400/IMG_5082.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Kanala girmeden önce bitmek üzere olan benzini tamamlamak için benzinlik aradım. Birkaç yere sorduktan sonra çat pat İngilizce’yle bir yerler tarif ettiler. Anlaşamayınca GPS üzerinden bahsettikleri benzinliğ buldurup nokta atışı yaptım. Gerçekten de benzin veriliyormuş ama yarım saat sonra. Soyunup dökündükten sonra ben de diğerleri gibi sıra beklemeye başladım. Daha önce yaşamadığım bir tecrübeydi ama Yunan dostlarımız alışmış olsa gerek sakin sakin sıra bekliyorlardı. Sıra gelince “Full please” dedim ama olmadı, sınırlı miktarda benzin olduğundan sadece on litre verdiler. Sinir oldum ama yapacak bir şey yoktu. Tuvalete girdim ama nerede o bal dök yala Opet tuvaletleri. Hem çok pisti hem de ne tuvalet kağıdı ne de sabun vardı. Neyse ki bütün seyahatlerde yanımda ıslak mendil taşıdığımdan fazla sorun olmadı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QDbpHhfedlfXTE6gj3VyZA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvX6woQ4I/AAAAAAAAIQQ/Iv1YPNGn6ZE/s400/IMG_5085.JPG" width="266" height="400" /></a><br />Bu yersiz moladan sonra GPS’in güzelliği ile bilumum köy yolundan geçerek Korint kanalına ulaştım. Kanal 1881 ile 1893 yılları arasında yapılmış. Uzunluğu yaklaşık 6,3 km; Korint Körfezi ile Saronik Körfezi´ni, yani Ege ile Adriyatik’i birbirine bağlıyormuş. Gemiler burayı kullanarak 400 km tasarruf ediyorlarmış.<br />Eskiden navigasyon teknolojisi gelişmediğinden, Mora Yarımadası´nın etrafından 400 km lik deniz yolu oldukça zor ve tehlikeli olması, bu kanalın ekonomik ve güvenlilik boyutunu oldukça artırmış. Navigasyon teknolojisinin ilerlemesi ile bu kanal her geçen gün taşıdığı önemi yitirmiş. İşte şimdilerde benim gibi buraya gelip güzel manzaraya karşı fotoğraf çekenler kanalı kullananlardan daha fazla.<br />Kısa moladan sonra Patras’a sürdüm. İçinde amaçsızca dolandıktan sonra uyuşan popomun sesine kulak verip “Coffe 1 euro” yazan kafede durdum. Çeşit türlü kahve, frappe vs vardı. Buzlu soğuk kahve ve çörek yedim. Bu arada kafe sahibiyle tanıştık, Türkiye’den geldiğimi öğrenince çok sevindi. Kaskımın kapanmayan ön camıyla uğraştığımı görünce gitti arkalardan aylan seti buldu yardım etmeye çalıştı. Yetmedi motokrosçu bir arkadaşını çağırdı, kaskı ellerine aldılar, ben kahvemi içerken tamirata giriştiler. Burada asıl amaçları kaskı tamir etmek değil bana orada olduğum için misafirperverlik göstermek olduğunun farkındaydım. Çok hoşuma gitti. Kaskı geri aldım, muhabbet olsun diye yolu ve Lefkada’yı sordum. Bu sefer de Lefkada’da yazlığı olan bir hanımefendiyi getirdi. O da sağolsun uzun uzun bana adayı anlattı. En güzel manzara ve plajın nerede olduğunu öğrenip yoluma devam ettim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pU88MAxs0n-MlXU8PxlamQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvYszys_I/AAAAAAAAIFM/-afj08Bqoo8/s400/IMG_5101.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Yunanistan coğrafyası çok sayıda koy, girinti ve çıkıntıya sahip olmasından dolayı sahilden gitmek isterseniz bizim Ege kıyıları gibi çok yol tepmek gerekir. Bazı yerlerde ise birkaç yüz metre karşıdaki kıyıya ulaşmak için denizin etrafını saatlerce dolanmak gerekebilir. En iyi çözüm elbette köprü.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/mxxQk9WufDcIGvfux3D3Ew?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvZiIs2EI/AAAAAAAAIFQ/m18VLp8JVkg/s400/IMG_5111.JPG" width="400" height="266" /></a><br />İşte bunlardan bir tanesi de Rion-Antirion Köprüsü. Korint boğazını boylu boyunca aşan bu köprü Dünya’nın en uzun kablolu asma köprüsüymüş. Uzunluğu 2880 metre olan köprü’nün yapımına doksanların ortalarında başlanmış, bitimi ve kullanıma açılması 2004’ü bulmuş. Köprü mühendislik harikalarından biri olarak kabul ediliyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wi_qDSus1dhDKE7CKFWEdA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvaZJ040I/AAAAAAAAIFU/4sQcjfsXZl8/s400/IMG_5120.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Seyir halindeyken gördüğünüz fotoğrafları çekmeye çalıştım. Fotoğraflar güzel olmadığı gibi bu sırada objektif kapağımı da düşürdüm.<br />Bundan sonra fazla oyalanmadan devam etmem lazımdı. Hava kararmadan Lefkada’da olmalıydım. GPS’in tariflerine uyarak yola devam ettim. Bir ara yol bölündü ve ne haritada ne de GPS’te olan yeni bir otoban yolu ile bağlandı. Mecburen girdim ama navigasyonu da böylece kaybetmiş oldum. En azından hangi yöne gittiğimi bildiğimden otobandan çıkmadım. Otoban bittiğinde eski yola geri dönmüştüm ama GPS’in benim için hesapladığı yolları çoktan geçmiştim. Alet yeni bir rota çizdi. Biraz dolambaçlı göründü gözüme ama Lefkada merkezine 100 km’den biraz az kaldığından sorgusuz sualsiz daldım yola. İyi ki de dalmışım. Önce virajlı yollardan dağlara tepelere tırmandım. Yol üzerindeki tarlaları, küçük köyleri, bahçeleri izleyerek keyifle yol aldım. Giderek yolun genişliği azaldı. Yükseldikçe yerleşim de kalmadı yoldan geçen arabalar da bitti. Bu sırada biraz ürperdiğimi hatırlıyorum. Aklımdan zincir kopması lastik patlaması gibi insanı yolda, yani dağ başında biçare bırakabilecek senaryoları uzaklaştırmaya çalışıyordum. İçimden “Ulan GPS umarım bana oyun oynamazsın, bu yol bir yere bağlansın ne olur” diye geçiriyordum.<br />Neyse ki bir süre sonra küçücük bir dağ köyüne ulaştım. İşin en iyi tarafı girişte tek deposu bulunan kendi gibi küçük bir benzinliği vardı. Hemen yanaştım. Aheste adımlarla yanaşan amcaya “Full please” dedim, hiç itiraz etmeden depomu doldurdu. Öyle sevindim ki, elini öpesim geldi. Artık alışık olmadığım hareketlerdi bunlar.<br />Motoru çalıştırmadan hemen ilerideki bakkaldan içecek bir şeyler alıp dinlenmek üzere sandalyeye oturdum. Etrafta ben, odada tekrar kestirmeye uzanmış pompacı amca ve sürekli etrafı silen yaşlı bakkal teyze dışında kimse yoktu. Ne kuş ne börtü böcek sesi vardı. Sanki insanlar gibi bütün doğa da siestaya yatmıştı. Sabahtan beri yolda olan ve son yarım saattir stresten bunalan bünyem sonunda iflas etti. Ayakta duracak halim yoktu, gözlerimi açamıyordum, uyku böceği erken ısırmıştı anlaşılan. Motoru ilerideki gölgeye çekip yere uzandım, çantaları kilitledim, kafamın altına ceketimi katlayarak başımın altına yastık yaptım ve yere uzandım. Altımdaki taşlı beton zemin sanki kuştüyü yataktı, saniyeler içinde horlamaya başladım (Nereden mi biliyorum, kendi horlamama uyanıyorum da ondan). Sanırım köyde gürültü yapan bir ben vardım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4vdhniaM-4zd1fdy8pQEsg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvbmFcIfI/AAAAAAAAIFY/WZQQpAyEA5s/s400/IMG_5127.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Yarım saat kadar uyuduktan sonra kendiliğimden kalktım. Etraf aynı bıraktığım gibi sanki terk edilmişti. Kendimi çok daha iyi hissediyordum. Hazırlanıp yola çıktım. Dağdan iniş başlamıştı, akşam serinliğinde kıvrıla kıvrıla iniyordum, karşımda uzanan Adriyatik Denizi’ne karşı gülümsedim, her şey çok güzeldi.<br />Bir saat kadar sahil kenarında motor kullandıktan sonra Lefkada merkeze ulaştım. Vasat bir kasabadan öte bir yer değildi. Asıl son durağım adanın 30 km güneyinde bir dağ köyü idi. “İyi yarım saatten az kaldı” deyip gazladım ama yolların yükselip alçalan kenarı uçuruma bakan virajlardan oluştuğunu bilmiyordum. Nitekim köye ulaştığımda bir saatten biraz fazla vakit geçmişti. Yol manzara dolu ve bir motorcu için bulunmaz nimetti ama sabahtan beri yolda olan ben tükenmiştim. Gözüme ilişen ilk pansiyona baktım. Tutmak üzereydim ama ilerideki barda bir yandan biralarını yudumlayıp bir yandan beni süzen insanlara yanaştım. “Burada kalınabilecek en ucuz ama en güzel yer neresidir?” diye sordum. Yüz metre ilerideki pansiyonu gösterdiler. Gerçekten de bir tepe üzerine kurulmuş pansiyonun Akdeniz’e bakan odalarının manzaraları harikaydı. Üstelik kocaman odada mutfak da vardı. Eşyaları attıktan sonra ilerideki bakkaldan bira ve atıştırmalık malzemeleri alıp gün batımını seyretmek ve yorgunluk atmak üzere balkondaki sandalyeye yayıldım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/1ToTdPdHJGNqg8_P_C0V1g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvcGF4deI/AAAAAAAAIFc/veM1c-W59HQ/s400/IMG_5137.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Artık tatilin yayılma, uyuma, yeme, mayışma ve denize girme kısmına geçmeye hazırdım. Üç gece burada kalıp kafa dinleyecektim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/its00QNUTy30VktwM9T-Gg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvgrbex4I/AAAAAAAAIFw/k6t8mhHHBtU/s400/IMG_5177.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Güneş battıktan sonra kestirip dışarı çıktım. Pansiyonu bana tavsiye eden tavernaya gittim. Garson Türkiye’den geldiğimi plakadan anlamış, bana “Bacanak hoş geldin” dedi. Meğer Türkiye ziyaretinde onu böyle çağırıyorlarmış, o da şimdi bana bacanak diyormuş. Salata, uzo, ada salamı ve kalamar ısmarladım. Biraz Türkiye’den biraz Yunanistan’dan konuştuk. Atina’daki cankileri sordum, “Onlar hasta o yüzden polis müdahale etmiyor onlara. Hem böylece hepsi gözetim altında tutulabiliyor” dedi.<br />Karnımı doyurup odama döndüm. İki kanal çekiyordu. Birinde Gümüş isimli bir Türk dizisi vardı. Yunanca alt yazıyla Türkçe diziyi seyrettim, karmaşık ilişkiler silsilesinden hiçbir şey anlamadım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/YUNANISTAN?feat=embedwebsite#5520128424244140162"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvjhGb2II/AAAAAAAAIGE/iKjwdkKUSbA/s400/IMG_5248.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Ertesi sabah uyanıp odada kahvaltımı yaptım. Motora atlayıp çam ormanının içinden kıvrılan yollardan aşağı inerek plaja gittim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/BCqxRWLsXgwias5yq-l3FA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvkcxIctI/AAAAAAAAIGI/wsnsiOyLHk4/s400/IMG_5250.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Yolun manzarası harikaydı. Kumsala ulaşmak için yaklaşık 800 basamaklı merdiveni inmek gerekiyor. İnerken sorun olmuyor ama dönüşte güneş çarpmış kafayla o yolu geri çıkmak çok zor geliyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/N64gKQI4A9UBob2NS21hqg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvlhezeHI/AAAAAAAAIGM/fOjTQ-jPUMA/s400/IMG_5251.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Merdivenlerin başlangıcında plajın izlenebildiği güzel ve salaş bir kafe de vardı ama ben hiç oturmadım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/0s2-NehBuU28OTe0xSQtDQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtveyJ79xI/AAAAAAAAIQo/LI0tFLOg9Ko/s400/IMG_5147.JPG" width="266" height="400" /></a><br />Plaj beyaz küçük taşlardan oluştuğundan kum yapışma derdi yoktu. Bütün gün boyunca plajda yayıldım, boş boş çevreye bakındım, denize girdim, bira içtim, kitap okudum; yani çoğunluğun tatilden anladığı şeyi yaptım. Yılın yorgunluğunu Akdeniz’in derinliklerine akıtıvermeye çalıştım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/21NSiVfVZsC3ME7VDPlreQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvnXHGJRI/AAAAAAAAIGU/a9BeVNWT4a0/s400/IMG_5266.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Karşıya direk yüzsem Akdeniz’i çaprazlama geçerim. İleride hiç kara parçası yok. Açık denizde olduğumun bilinciyle açılmaya korktum. Zaten biraz yüzünce hemen derinleşiyor denizin rengi laciverte dönüyordu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/sMQXqdHHhpGoxKLtu2XLcw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvf5_1_QI/AAAAAAAAIFs/1PoWqHU5OXI/s400/IMG_5149.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Güneşin altında sızdıktan sonra ayılmak için kumsal boyunca yürüyüşler yaptım. Sahilin uzunluğu iki km kadardı. Kenarlarda çıplak güneşlenenler yoğunluktaydı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Iw1CmkpZMA5dF0yTMMBbSA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvoLQMOEI/AAAAAAAAIGY/YUN4rDZT3Z4/s400/IMG_5267.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/YUNANISTAN?feat=embedwebsite#5520128478491590402"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvmrMCPwI/AAAAAAAAIGQ/TLo_vIj-5qU/s400/IMG_5263.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Akşamüstüne doğru pansiyona döndüm. Güneş batmasına yakın dün akşamki keyifli ritüeli tekrarladım. Bira, serine uzanmış ayaklar ve Akdeniz üzerinde kızıllarını eriten güneş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/YUNANISTAN?feat=embedwebsite#5520128386563299922"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvhUun2lI/AAAAAAAAIF0/UBVUz-yUXNg/s400/IMG_5181.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Bu sefer güneşin fotoğraflarını da çektim. Güzel oldular. Bakın…<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/YUNANISTAN?feat=embedwebsite#5520128511565464690"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvomZdhHI/AAAAAAAAIGc/VsMoSL52Ats/s400/IMG_5271.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/YUNANISTAN?feat=embedwebsite#5520128518826496306"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvpBcoETI/AAAAAAAAIGg/f69tTj67OK0/s400/IMG_5273.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/6wbn9iv4ZSwQoP1fvJlXxQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvpuBzT1I/AAAAAAAAIGk/3EAAI49H2dw/s400/IMG_5280.JPG" width="400" height="266" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/u-cAeEUlX5-cRLMRPieaKg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/TJtvqHGAB2I/AAAAAAAAIGo/WTjKu1jPGCM/s400/IMG_5281.JPG" width="400" height="266" /></a><br />Akşam yemeği için tepenin üzerindeki diğer tavernaya gittim. Siparişi almaya gelen Ağabey üzerinde taze kıyılmış maydanoz ve kızartma yağı sıçramış bir tişört giyiyordu. Yunanca tınıyan bir İngilizcesi ile zar zor anlaştık. Bana Ayvalık’ta Rum asıllı Hüsnü Usta’nın salaş meyhanesini hatırlattı.<br />Uzo,salata ve karışık deniz mahsulleri tabağı istedim. “Uzo’yu nasıl istersin , bardakta mı yoksa…” derken “Yok küçük şişede” dedim. Biraz şaşırdı sonra da nereli olduğumu sordu. Türkiye’den olduğumu öğrenince “Sordum çünkü ancak Yunan’lar küçük şişe isterler, turistler bardak alır. Siz de bizim gibi içiyorsunuz demek ki” dedi. Bundan sonrası izzeti ikram, masama oturma, ekonomiden dertlenme, deniz mahsullerini anlatma gibi muhabbetlerle geçti. Masadan kalkarken yanaklarımdan öpüp sarıldı. Hesabı hatırlamıyorum ama çok makuldü.<br />Ertesi gün de bundan farklı geçmedi. Tek kötü yanı geri dönüş yoluna başlayacak olmamdı.<br />Dönüş için yarı dolu depomla yola çıktığımda biraz endişeliydim çünkü grev hala devam ediyordu. Muhtelif istasyonlarda durdum ama hepsi kapalıydı. Uzun süre sonra moralim iyice bozulmuştu ki açık bir Shell buldum. İçeri girdim “Kapalıyız” dediler. “Biliyorum ama benim İstanbul’a dönmem gerekiyor biraz verseniz” diye ısrar edince kurduğum cümlede en çok İstanbul kısmından etkilendiklerini fark ettim. Kabul edip 10 litre verdiler. Gün içinde de benzer şekilde cümlemin içinde “İstanbul”u geçirerek üçer beşer litre benzin koparak yola devam ettim. Bu durum bana zaman ve enerji kaybına neden oldu. Yoksa yol üzerinde olan Meteora’yı da görme planı yapmıştım.<br />Nitekim sabahtan akşama kadar Yunanistan anakarasını sıkıcı otobandan çaprazlamasına geçerek akşam Türkiye’ye giriş yaptım. Duty Free’de yan çantalardan birini Uzo ile doldurdum. İstanbul’a varırım diye kendimi gaza getirdim ama maalesef ülkemdeki yol kalitesi ve güvenliğini hesaba katmamıştım. Trafikten ve bozuk asfalttan azalmış olan enerjimi çabuk tükettim. Üzerine yan çanta kapağım da sallantıdan kaybolunca gardım düştü, Keşan da durdum ve yol kenarında bir otele yerleştim. Fena da olmadı, akşam festival varmış. Ana caddelerden birini trafiğe kapatmışlar. Gece pazarına dönmüş ortalık. İşporta tezgahları, dönerciler, mısırcılar, pamuk helvacılar, çerezciler vs…Yolun sonunda da Muazzez Abacı’nın konseri vardı, biraz izledim. Kalabalığın içinde kayboldum. Ülkeme giriş yaptığım ikinci saatinde enerjinin, hareketin ve yaşamın içinde buldum kendimi. Eğlenceler gece yarısına kadar sürdü. Yunanistan’da bulunduğum süre içinde bu hareketin onda birine bile rastlamamıştım. Yüzüm güldü.<br />Ertesi sabah uyanıp birkaç saat içinde evime ulaştım. Bir yan çanta kapağı eksik, aklım yarı boş ama hüzün doluydum, aklımda şu cümle dönüyordu “ Seyahate en çok ihtiyacı olan seyahatten dönen kişidir”<br />Yunanistan’dan aklımda tatilin rahatlığı ya da motorculuk adına anlatılacak maceralar değil, Michalis’in izzeti ikramı, tanımadığım barmenin Türk olduğumuzu duyunca ısmarladığı içkiler, Lefkada’da şefin kucaklaşması kaldı.<br />Yunanistan’dan geriye yüreğimde sıcacık bir dokunuş vardı.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /></span></strong><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;"></span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-40434407859980883092010-04-10T18:53:00.004+03:002010-05-11T22:13:13.506+03:00MÜNİHMÜNİH<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/b7PkHEDixDDfMuB0VnsdWA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323H1wcDsI/AAAAAAAAHYc/6Jsji7gAcW8/s400/IMG_2056.JPG" /></a><br /><br />Şu yeşil pasaport ne zaman işe yarayacak diye gıdıklanmaya başlamıştım. O günlerden birinde THY’nin fırsatlar köşesini kurcalarken Şubat ayına özel ucuz Almanya biletleri olduğunu gördüm. Önce Berlin’e göz diktim ama uçak saatlerini beğenmedim. Sonra aklımda uzun yıllardır görmediğim kuzenimin Münih’te yaşadığı geldi. Baktım uçak saatleri de çok uygun, hemen aldım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jj0Qj8JbfVbnWFPFjH4oRw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321RBPPY3I/AAAAAAAAHPk/ysp7E0D49s4/s400/IMG_1559.JPG" /></a><br />Vakit geldiğinde keyfim de yerine gelmişti. Bu hafta sonunu boşaltmak için bir önceki hafta sonu da çalıştığımdan iki haftadır izin yapmamıştım. Havalimanında işlemleri bitirdikten sonra kuzenlere hediye almak için duty free’ye gittim. Kendime de 3 avroluk brendi alıp kapıya yöneldim. Son güvenlikten sıvı sokmak yasak aslında, hatırlamamıştım brendiyi alırken. Üç avromu çöpe atmam deyip brendiyi kafaya diktim. Tüm yemek borumu ateşler aldı ama garip sesler çıkarmaktan utanıp sadece yüzümü ekşitmekle yetindim. Gözlerimden yaşlar süzülürken güvenlik kontrolüne girdim. Yolculuk kesin daha rahat geçecekti.<br />Münih’te beni kuzenim Bülent karşıladı. Yanında da yakışıklı bir arkadaş, kolları dövme dolu. Selam verince “Kardeşim hoş geldin” dedi. Adı Mustafa, o da Karşıyaka’lıymış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QVFSxtkvKNLJVw582G_L-w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321SMMtmjI/AAAAAAAAHPo/ck52vyW9Wso/s400/IMG_1561.JPG" /></a><br />“Eve gidip dinlenmek mi istersin yoksa takılalım mı?” diye sordular. “İki haftadır hafta sonu dahil çalışıyorum ne dinlenmesi?” dedim. Bülent Ağabey’in cipine binip şehir merkezine gittik. Yolda Bayern Münih’in meşhur stadını gösterdiler. Gezi programına onu da katmak istediler ama futbolla pek ilgim olmadığından istemedim. Sanırım bazıları için bu stat çok önemli çünkü gelmeden önce yaptığım internet taramalarında stada turlar düzenleyen firmalar vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZhqehNiWDm3EOPeNl7P4sg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321TCk4I8I/AAAAAAAAHPs/ehWXa0zufl8/s400/IMG_1566.JPG" /></a><br />Şehir merkezi şaşırtıcı olmaktan uzaktı ama her güzel Avrupa kenti gibi imrendiriciydi. Güzel binalar, düzen, ,ihtişam vs… Merkeze yakın bir Latin barına gittik. Latinler dışında Dünya’nın her yerinden gelen insanlarla tıklım tıklım doluydu. Eğlenceli Latin müzik çalıyordu ama kimse de Salsa yapmıyordu. Hoş adım atacak yer yoktu ama birileri yapmaya kalksaydı yer açılırdı bence. O an zaman kısıtlılığından devam ettiremediğim Salsa derslerime hayıflandım. Gidip birer buğday birası aldım. Uzun yıllar birbirimizi görmediğimizden Bülent Ağabey’le sohbete daldık. Onunla son sosyal aktivitemizde İzmir Fuar’ında Nejat Uygur’un açık hava tiyatrosuna gitmiştik, ben 13-14 yaşlarımdaydım. Mustafa’nın hikâyesini merak ettim ama kaçamak cevaplar verince fazla üstelemedim. Kolundaki dövmede “Made in Turkey” yazıyormuş, bir de İzmir’den 10 yıl önce çıkıp Güney Amerika’da 18 ülke dolandığını öğrendim. Muhabbetin göbeğinde arkada bir kargaşa oldu. Doktorum diye gittim yerde ağzından kanlar akan baygın bir adam vardı. Çömelip inceledim, sarhoş, yok yok, zurna olup bayılmış. Muhtemelen tansiyonu düştü. Ayaklarını Trandelenburg pozisyonuna getirip (yani havaya kaldırıp) arkadaşlarından tutmalarını istedim. Bir süre sonra beynine kan gidince ayıldı ama zurna durumundaydı. Baktım Mustafa kolumdan çekiştiriyor, “Almanlar değişiktir fazla bulaşma, uyandırdın hadi gidelim” dedi. Barın dışında yerde yarı baygın yatan çocuğu ambulans gelene kadar uzaktan izlemekle yetindim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/G1V42cTEhlvxJajfZvWsTA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321UP27g-I/AAAAAAAAHPw/FLuWYCbpQ_A/s400/IMG_1571.JPG" /></a><br />Mekânın tadı kaçınca serpiştiren karın altında başka bir bara gittik. Burada da buğday birası içtik. Çalan grup çok kötüydü, buna rağmen insanların çok beğeniyor görünmelerine şaşırdım. Yanımızda çok konuşan şişko bir İngiliz kız vardı. Gitmeye yakın içmekten fıçı olmuş kıza içemediğimiz biraları verince çok sevindi biraz da bizim kafamızı ütüledi. Birlikte diskoya gitmek için ısrar etti ama sürekli “fakin…şit…” diye konuşan kızlar çok itici olduğundan kabul etmedik. Sonradan Mustafa’nın anlattığına göre kızın ebeveynleri de alkolikmiş, hayatı çok zormuş mutsuzmuş falan filan. Sanırım onu o gece mutlu edecek erkeğin Mustafa olduğuna karar vermişti.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ukWza4-fAzMLLP4usYi0RQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321U89qPrI/AAAAAAAAHP0/IEbstleEFMY/s400/IMG_1575.JPG" /></a><br />Bardan çıkıp yollarda gezinerek eve gittik. Hafif mayhoş halimle buralarda olmak çok güzel geldi. Salak salak sırıtıyordum.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hd9EFWhXXzmeCQ-A_sCCkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321WCwXpPI/AAAAAAAAHP4/VPbdzjYGL0g/s400/IMG_1580.JPG" /></a><br />Eve gittiğimizde herkes uyumuş olduğundan direk yataklara dağıldık. Sabah kalktığımda fazla lüks olmayan bu evin bile önünde kocaman geniş bir alan olduğunu gördüm. Filmlerde oluyor ya hani, uyanınca camın önüne gidip manzarayı kucaklar gibi kolları açıp geriniyorlar, gidip aynısını yaptım nasıl oluyor diye. Güzelmiş. Bu gerinme hareketinde genelde tavanı ya da tuvalet kapısını görmeye alışmışım, şimdi karşımda karlarla kaplı bir park var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/n0x9PrF5Jk4MaAPkKFm48A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321XaXqRpI/AAAAAAAAHP8/vLA4vaPGI7I/s400/IMG_1583.JPG" /></a><br />Sağolsunlar süper kahvaltı hazırlamışlar. Hep beraber sevinçle karşıladık hafta sonunu. Arabaya atlayıp gün ışığında şehri gezmeye çıktık. İstikamet BMW müzesi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_LXWGp2Ju1UFT7IsVMnjOw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321Yb1OCPI/AAAAAAAAHQA/RD84_QCaOBs/s400/IMG_1587.JPG" /></a><br />Avrupa’ya gitmiş olanlar bilir, bisiklet karnesine pekiyi getiren çocuklara alınan oyuncaktan daha fazla bir şeydir orada, ulaşım aracıdır. Karda kışta bile! Kaldırımların caddeye bakan kısımları bisikletlere ayrılmış. Orada yürürsen küfrü yersin.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gC2l7AFyPUJXEouUqDNCHA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321ZAjzklI/AAAAAAAAHQE/iOpLX0R9aIE/s400/IMG_1592.JPG" /></a><br />Bavyera Eyalet Parlementosu, Bakanlıklar, Münih Belediye’si gibi bilumum devlet kurumunun görkemli binalarının önünden geçtik. Mimarisi konusunda ahkâm kesmem, güzellerdi. Bana ilginç gelen ise hiçbirinin önünde polis olmamasıydı. Polis bir yana hiçbir gözle görünen güvenlik önlemi yoktu. “Sıradan bina gibiler, o kadar ki git kapıyı aç gir” diye paylaştım düşüncelerimi. Bülent Ağabey “ E zaten öyle” dedi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_2vvZWTJ3cgy3X1NHB-MCA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321af4S8UI/AAAAAAAAHQI/c3n8KtL44aI/s400/IMG_1601.JPG" /></a><br />Şehrin içinden geçen nehir buzlaşmış. Üzerinde yüzlerce çoğu yaşlı insan şu garip buz oyununu oynuyorlar. Belediyenin işçileri de buzları cilalıyorlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ADszYW4iJq9YZAMln8H2KQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321buTRCDI/AAAAAAAAHQM/ZEt5cj7sQ8Y/s400/IMG_1603.JPG" /></a><br />Yol kenarında da koşu yapanlar, çocuğunu kızakla çekenler, aylak aylak sıcak kahvesini yudumlayanlar filan var. Burası ne biçim büyük şehir? Kentin göbeğinde kocaman parklar, ormanlar, nehirler, patikalar var. İçine havayı çekiyorsun mis gibi, serin ve temiz. Daha evden çıkalı beş kilometre olmadı ilerideki ağaçların arasında geyikler otluyordu. Beş katı geçen bina henüz görmedim. “Ulan yanlış yerde doğmuşuz” diye düşünmekteydim. Meğer Avrupa’nın en yaşanılabilir üçüncü kenti seçilmiş Münih. İstanbul köyünde yaşıyormuşuz da kendimiz şehirli sanıyormuşuz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8jpXebETlRLwT4ycR9roJQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321eictVMI/AAAAAAAAHQc/p5NUY9X5g3M/s400/IMG_1613.JPG" /></a><br />Karların kıtırtılarını duymak için kısa bir yürüyüşün ardından BMW müzesine doğru yola koyulduk. Şehrin en yüksek iki binasından biri O2 ve diğeri de BMW binası.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1-eaEdrjkQ52Miwg2WXanQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3216FsmUxI/AAAAAAAAHSk/qP7t_CIi6ZA/s400/IMG_1709.JPG" /></a><br />İçimde BMW motosikletlerinin bulunduğu galeriyi gezmenin heyecanı varken geldiğimden beri hiç motosiklet görmediğimi fark ediyorum. Meğer kış aylarında motosiklet kullanmak yasakmış. Efsane BMW’lerin vatanında böyle bir kısıtlama olması çok ilginçti.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7GmXOkXGHhoQsldFBjV5xg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321fx3wyOI/AAAAAAAAHQk/nx7tIbUbn5g/s400/IMG_1625.JPG" /></a><br />Yolun iki yakasında yerleşen binalardan biri BMW galerisi diğeri ise müze. Galeri de arabayı beğeniyorsun, teslim edilen büyük otopark’tan alıp çıkıyorsun. Araba galerisi imajını kökten değiştiren teknolojik bir gösteri alanı burası aslında.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ipOHvlNOXpyOjzYTUJS_hA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321gnHYreI/AAAAAAAAHQo/rvq3_rXtnz0/s400/IMG_1626.JPG" /></a><br />Kalabalığın bulunduğu alana doğru merakla ilerliyoruz. Sürekli sahte gülücükler saçarak halkalarla gösteri yapan bir adam var ortada. Çevresindeki bol cilalı yeni model jipler daha çok ilgimizi çekince galerinin arabalar bölümünü gezmeye başlıyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dS3loMw4tWWhpZXHbBlLhA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321huw5hGI/AAAAAAAAHQs/MYplwR6Njv0/s400/IMG_1632.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eG7HPcHAA23kUbdIIFcMSQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321igszZwI/AAAAAAAAHQw/wYKTbXlrs14/s400/IMG_1636.JPG" /></a><br />Resimlerin hepsini koysam fazla olur. Zaten pek çoğu da Türkiye’de bir iki ay içinde yollarda görülüyor, merak edecek bir şey yok. Bizim görmediklerimiz steyşın modeller. Türk halkının nedense steyşınlara alerjisi var. Yirmi yıl önce Renault 12 ve Tofaş Kartal biraz satmıştı ama devamı gelmedi. Burada tam gaz devam ediyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LS-0IauBfiskzSdn5afffA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321jYb3HJI/AAAAAAAAHQ0/WvCuyi66hcU/s400/IMG_1641.JPG" /></a><br />BMW sadece Almaya’ya değil bizim gibi pek çok ülkeye polis motosikletleri de üretiyor. Bunlardan bir tanesi de yukarıda. İstanbul’a iki sene önce geldiğimde çok şaşırmıştım. Polisler son model 40-50 bin TL’lik motosikletlere biniyorlardı. Bir keresinde polise ait motosiklet otoparkı görmüştüm, tamama yakını BMW’ler ile doluydu. Çok özenmiştim. Bu aralar ise BMW motorlara o kadar özenmiyorum. Bunda BMW’lerin servisini veren Borusan’ın servis bakımlarında boruyu döşemesinin büyük payı var. İşi pek anlamıyorsanız mecburen NASA’nın kullandığı elektronik cihazlarla ölçümler yapan sibernetik ustalarnın eline düşüyorsunuz ve sizi çok fena öpüyorlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jRTDN3bPGSt_Ix7lVJbeuQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321kl5zGQI/AAAAAAAAHQ4/IrrwdQ8sI9c/s400/IMG_1644.JPG" /></a><br />Galeri alanında sadece otomobiller yok. Sanat eseri mi mühendislik şovu mu anlayamadığım bir takım objeler var etrafta. Mesela bu üsttekinde sensörlü alanlara eli yaklaştırınca bir yerlerden top çıkıyor dakikalarca değişik atraksiyonlar yapıp sonunda dipten çıkıyor. Hani Susam Sokağının başında 12’ye kadar sayan müzikal bir klip vardı ya, onun gerçeği gibi.”…..on bir, on iki, hi hi hi hi hi hii”<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/k6MCTIjBt-YqY1Ft-NHBKw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321lfiku_I/AAAAAAAAHQ8/PuZA634_NxE/s400/IMG_1648.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VS42Ss6HxvF8hKLGblpOLQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321mKLvgDI/AAAAAAAAHRA/R7oIsH1FC10/s400/IMG_1649.JPG" /></a><br />Çevreye değişik modellerin motorlarını serpiştirmişler, üzerlerindeki lcd ekrandan özelliklerini öğrenebiliyorsunuz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/MUNIH?feat=embedwebsite#5439703605645965346"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321m8nweCI/AAAAAAAAHRI/yUSn1o88wT8/s400/IMG_1653.JPG" /></a><br />Şu üst resimdeki ilginçti. BMW’nin balansı süperdir filan yazan reklamın altında, bir çemberin üzerinde duran top var. İlk başta duruyor gibi görünse de bir süre sonra dengesi bozulan top bir tarafa meyletmeye başlıyor ancak bunu algılayan sensörler çemberi ters yönde çevirerek topun düşmesini engelliyor. Çamaşır makinesinin dönmesini izlemeyi sevenler burada da iyi vakit geçiriler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Y4WAeZ1ilicoJOh09RwrMA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321oeDKpbI/AAAAAAAAHRQ/NCYDUMVqoCw/s400/IMG_1657.JPG" /></a><br />BMW alternatif enerji yolları konusunda da çalışmalar başlatmış ve bunlar ürünlerini vermiş. Sergilenen otomobillerden iki tanesi ekomobildi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JWVnuooPAKngIyI7P9BJLw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321pAAH4nI/AAAAAAAAHRU/fxZiEXuIqFQ/s400/IMG_1658.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PkW1ltgz2TwFPNBRyVKwEw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321uiHuZVI/AAAAAAAAHRs/5QGk42p1bTk/s400/IMG_1668.JPG" /></a><br />Galerinin arka tarafında bir de BMW mağazası var. Genelde BMW amblemli giyim malzemeleri satılsa da farklı ürünler de var. Mesela BMW markalı bisiklet.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/12UPAoqSBtF0Q1DxLGqeSQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321rBpVYEI/AAAAAAAAHRc/jEhF1y_DwjQ/s400/IMG_1662.JPG" /></a><br />Muhtemelen bisiklet üretmiyorlar. Bir firmaya üretip üzerine markalarını yapıştırıyorlar. Böylece bedeli de 2000 Avro’ya fırlıyor. Markayı satmak diye buna denir.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/z6oW3h3jnhu5vQpWquWA8Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321sVoU8uI/AAAAAAAAHRg/LDDhLH-ZY28/s400/IMG_1663.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/blReyjiaelvGqFFqYY_YlA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321tNXGNKI/AAAAAAAAHRk/Ap0S4AQc9h0/s400/IMG_1665.JPG" /></a><br />Bisiklet olur da kask olmaz mı? Artık fiyatlara bakmayı bıraktım, pahalı işte.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CiskmQE-QHchGqlydCWoYA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321vGV7d5I/AAAAAAAAHRw/5u78LA1Lxm0/s400/IMG_1669.JPG" /></a><br />Babasına özenen bebeler için de bir şeyler vardı. Fesupanallah!<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zoUfE9_ZdNBWE6afCn_MQQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321v0XI16I/AAAAAAAAHR0/rRenLRkp22s/s400/IMG_1671.JPG" /></a><br />Motosiklet maketleri de vardı. Üstteki resimde görülebilir. Ayrıntılı ve işçilikleri kaliteliydi. Ama el kadar makete 90 avro verilir mi? Şaka gibi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EV02LE2g9EH4dwIfdyPsUA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321xGa6zsI/AAAAAAAAHR4/-Du_ZgOTk0g/s400/IMG_1673.JPG" /></a><br />Mağazadan çıkıp üst kata çıkacağız. Yürüyüş yolumuzun üzerinde galerinin kafesi var. Buradaki her şey el yakmasına rağmen kafenin ürünleri hem güzel hem nispeten ucuzdu. Oturanların BMW ile hiç ilgisi yokmuş gibi görünmeleri ise ilginçti. Millet gelmiş yemek yiyor sohbet ediyordu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cifU8rHnaLm4yRRhJGrRYw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321yzrGhfI/AAAAAAAAHSA/FyZIhUaI3sM/s400/IMG_1678.JPG" /></a><br />Üst kat motosiklet galerisi. Adımlarım hızlanıyor, çocuklar gibi şenim. Sadece ben değilim galiba bu hisleri yaşayan. Motorların üzerinde zaten çocuklar var, onlar da pek şenler. Çocuk ruhlu mu kaldık nedir? Bir de inmiyorlar üzerinden, “İn de biz de binelim” diyorum Türkçe, hiç tınlamıyorlar. Çekip alasım geliyor ama anası babası vardır, hem benim gibi bir yetişkine yakışmaz diye vazgeçiyorum. “Yok mu çocuğum sizin ananız babanız?”. Cevap yok.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kpEa2txeeIzlVVdh2lAvjA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321z6FL4mI/AAAAAAAAHSE/bCTpg56-aRo/s400/IMG_1679.JPG" /></a><br />Bu alttaki motor GS 1200. Türkiye fiyatı 40 bin küsur Lira. Birçok motorcunun hayalidir.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-uU5jdxzH0ULK2sc_p-8Ow?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3210spVTeI/AAAAAAAAHSI/CQDaaZN2_OI/s400/IMG_1687.JPG" /></a><br />Bu veledin üzerinden inmediği arı görünümlü motosiklet ise F 800. Bilmeyenler için söyleyeyim, harfler modeli rakam ise silindir hacmini belirtiyor.<br />Baktık çocuklardan bize sıra gelmeyecek müzeye doğru yola koyulduk. Müze ile galeri arasında fütüristik bir üst geçit vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/E4_1CI14m26flVIGs4n61Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3213sAjBuI/AAAAAAAAHSY/6ZVr_0KbZ_0/s400/IMG_1693.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kJKbfejsGM0jZaCfoFndXg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3215YdiolI/AAAAAAAAHSg/deHgi_xDU7Y/s400/IMG_1707.JPG" /></a><br />Köprünün girişinde sarkmış bir ağ görünümü olan gösteri alanı yapmışlar. Zaman zaman caz konserleri veriliyormuş burada.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5YJqiAB0weXz0j5u-wLS9Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3214hTZ2AI/AAAAAAAAHSc/zICBmIV1gEw/s400/IMG_1705.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/c8jCOtCh1huODCGhZZ5Eug?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3216h3YQWI/AAAAAAAAHSo/GDzN3coCPI8/s400/IMG_1710.JPG" /></a><br />Müzenin girişinde eski zamanlardan kalma anıları canlandıran antika arabalar vardı. İçlerinden birini fotoğraf çekimi için ayırmışlar. Diğerlerine dokunmak yassakh.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f2BBsDqqmGBY8swI3UnRHg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3217-gjyII/AAAAAAAAHSs/xWrXsPjQobY/s400/IMG_1713.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zAbyCfRtr6IC9eHnogXxTQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3218q2noSI/AAAAAAAAHSw/-XuCaY_Va6M/s400/IMG_1716.JPG" /></a><br />İlk girişe koydukları şu oyuncak benzeri araç çok ilgimi çekti. Alt katta daha ayrıntılı göreceğim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3uW3iT4uGrYep051Hfeufw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3219e6V7MI/AAAAAAAAHS0/SdumxjzmVdc/s400/IMG_1718.JPG" /></a><br />On ikişer avro verip müzeye girdik. İlk salonda araba yok. Yukarıdan sarkan misina benzeri iplere asılı gümüşi toplar var. Dinlendirici bir müzik eşliğinde farklı seviyelere hareket ederek topyekün değişik şekiller kazanıyorlar. Kimi zaman ilginç geometrik şekiller oluyorlar kimi zaman bir spor araba. Geçenlerde TV’de reklamları izlerken BMW’nin yeni serilerinden birinin tanıtımını gördüm. Müzedeki bu görsel ziyafeti de koymuşlar reklama.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-ze6WAEx0wi_5cBr4rHmxg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321_mTokDI/AAAAAAAAHTA/XWL9190C5Yw/s400/IMG_1723.JPG" /></a><br />Bir de Münih’e gitmeden önce İstanbul’da bir sergiye katılmıştım. Tavana asılmış yumuşak ışıklı lambalar rastgele inip çıkıyorlardı. O an süper bir fikir olduğunu düşünmüştüm ama şimdi önce kimin aklına geldiği konusunda şüphelerim var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Y94yk2VAXB8pf1um2LKnyw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S321-uayCgI/AAAAAAAAHS8/nDN8qF13BMQ/s400/IMG_1721.JPG" /></a><br />İlerideki koridorun sonunda 3-4 katlı bina büyüklüğünde bir duvar var. Duvarda kronolojik sırayla yukarıdan aşağı yerleştirilmiş onlarca motosiklet bulunuyor. Yürüdükçe sağ yanınızda akan motosiklet evrimini görmek çok keyifli.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IAELvU5GO9jC_44jVaUp9A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322AaCM0VI/AAAAAAAAHTE/RKns1230oY4/s400/IMG_1730.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TLpGvI1P6YfFFrFagAabuA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322BN1Mp6I/AAAAAAAAHTI/QinS_qAiYLE/s400/IMG_1731.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cZIxIo0_j3nY3aJFUaL93A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322CG8cLvI/AAAAAAAAHTM/S2VGS-6unxk/s400/IMG_1732.JPG" /></a><br />Arada İkinci Dünya Savaşı için ürettikleri hepimizin aşina olduğu sepetli askeri motosikletler de vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/9ePD5-lPoOCKyZhyzEuEHA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322C4XpE8I/AAAAAAAAHTQ/5vaoUkvzh_g/s400/IMG_1733.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/U6ZIw2JRqOGOCDA5KC0oxw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322DkFQroI/AAAAAAAAHTU/9l19y1vxUOI/s400/IMG_1734.JPG" /></a><br />Geçenlerde düşündüm de, antika olarak kalan motosikletlerin çok büyük kısmı BMW. Sahibinden.com’da satılan en eski motosiletler BMW markalı. Hiçbir Japon ya da başka Avrupa markası günümüze sağ salim ulaşamamış; ulaşsa da kullanılamayacak durumda.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/rteR0eshyZwQp3T_4kTGDg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322FfKHXXI/AAAAAAAAHTc/V8iNpFVJM28/s400/IMG_1736.JPG" /></a><br />Geçen sene bir arkadaşım Avrupa seyahati yapmak üzere İstanbul’dan geçerken bana uğramıştı. O gece nöbetçi olduğumdan hastane kapısında kısa süre sohbet edebilmiştik. Altında 1976 model BMW vardı. Benimle yaşıt olan bir motosikletle binlerce km yapıp sorunsuz geri dönmüştü. Motorcular arasında bu kadar tutulmasının ve orta sınıf bir araba kadar pahalı olmasının bir nedeni var galiba.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mgn1dVnOdDcdMmdlPgaeYw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322GLotAHI/AAAAAAAAHTg/w_unJxD-j7E/s400/IMG_1740.JPG" /></a><br />Müzenin diğer kısımları haliyle araba ağırlıklıydı. Yukarıdaki otomobil de eski bir yarış arabasıymış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IdcgDA4qEH6TEcIVQtXUhA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Gzyp3dI/AAAAAAAAHTk/mnZy7IY2y9k/s400/IMG_1741.JPG" /></a><br />Artık böyle estetik makineler neden üretilmiyor anlamıyorum. Bütün arabalar birbirine benzer oldu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/rCe55Qy-MkCvD-eu0e_q7w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Hjg0_jI/AAAAAAAAHTo/DQsr7Oz4rLo/s400/IMG_1746.JPG" /></a><br />Zamanında önemli olan bazı motorları da sergiliyorlardı ama benim bu konuda hiç bilgim olmadığında sadece fotoğraflarını çekmekle yetindim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mbt26wGhBQM9eUDAWc5nkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322IT-aMnI/AAAAAAAAHTs/d060t_JpkcU/s400/IMG_1748.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JaKKWf7G8JmVDgoAcJaGTA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322I0Nr1zI/AAAAAAAAHTw/HY1NxA23LJs/s400/IMG_1749.JPG" /></a><br />BMW aslında ilk olarak uçak motoru üreterek başlamış işe. O zamanlar sıvı soğutma olmadığından bütün bu motorlar hava soğutmalı. Hala da büyük motorlarında motosikletin yanlarında çıkıp rüzgârı yakalayan boksör motorları kullanıyorlar. Elli yıl önceki motorlar ile şimdikiler birbirine oldukça benziyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/sG3Go6sRZHKfiRXsPGL_iQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322JhrYc2I/AAAAAAAAHT0/veNVtTfCTR8/s400/IMG_1751.JPG" /></a><br />Amblemi de ilk üretim uçaklarla bağlantılı, bir dairenin dört eşit parçasında yer alan mavi beyaz renkler dönen pervaneyi temsil ediyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iYpyNh_Nl02ogOAnj1QHLg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322KvGGg_I/AAAAAAAAHT4/IB7auQQdUgE/s400/IMG_1756.JPG" /></a><br />Benim müzede en beğendiğim otomobillerden biri de buydu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Gf-yNCeCCh7fko_OP_dwwQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322LTJx5mI/AAAAAAAAHT8/-Cuf7h63HMI/s400/IMG_1758.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oUW0pgU1_9Hhvo-jsFmTfQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Mdi-EtI/AAAAAAAAHUA/silGgLLCFSQ/s400/IMG_1759.JPG" /></a><br />Ürettikleri tüm modellerin etiketlerini asmışlar duvara, çok fazla!<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mkyxz7NTchvk8ZFEzOVc0Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322NqxXh-I/AAAAAAAAHUE/-93AWlQzTnc/s400/IMG_1762.JPG" /></a><br />Dakar’ı kazanan iki motosiklet de sergi alanındaydı. Hatta şu F 650 modeli üst üste Dakar’ı kazandığı için 90’ların sonunda efsane olmuştu. Anısına bir de Dakar modelini çıkarmıştı. Bizim sokağın üzerinde var hala bir tane.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5LeEIrb6ZBWaIi8QO4h9JQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322OjxiJdI/AAAAAAAAHUI/844AG65uMas/s400/IMG_1763.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Sj-MUzD_Y3jDzWotmqqgoQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322PWEykiI/AAAAAAAAHUM/P_Y6mP0zGyo/s400/IMG_1766.JPG" /></a><br />Aynı odada başka antika motosikletler de, renk olsun diye koymuşlar işte.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ndK2obl8y_SvWPQ7wzp1kA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322RbceQwI/AAAAAAAAHUY/YlgmhBqrK5E/s400/IMG_1773.JPG" /></a><br />Bu da motosikletle hız rekoru kıran bir araç. Bilgi yazılarını üzerindeki camdan küpe koymuşlar ama içine bakmak için eğilen herkes doğrulurken kafasını köşelerine çarpıyor. Bence yanına bir de yara bandı koysunlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kQLQm6Vs505k_fEungn-3w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322SyB7BVI/AAAAAAAAHUg/K7IqDqa8Kfg/s400/IMG_1779.JPG" /></a><br />Müze çok katlı tuhaf bir mimariye sahipti. Koridorların kimi aşağı kimi yukarı gidiyor, yollar ayrılıyor, insan aşağılarda gördüğü alana ulaşmak için kafa yormak zorunda kalıyor. “Biz o kadar kafa patlattık siz de görmek istiyorsanız biraz çalıştırın saksıyı” der gibi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Zho6pOqU2bcxhWfbOHPhOA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Tx4B5oI/AAAAAAAAHUk/BgI4cymc7Sk/s400/IMG_1787.JPG" /></a><br />Yolu karıştırınca tekrar motosiklet duvarına çıkıyoruz. Benim için hiç sorun değil tabi bu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/9V6oETihnlym-FMAvrp7DA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322UfmNS_I/AAAAAAAAHUo/MEJkg5157CQ/s400/IMG_1795.JPG" /></a><br />Bazı alanlarda da şirketin tarihi, içinden çıktığı krizler, fabrikaları, rakamlarla bir takım anlatımlar filan var. Ama görüldüğü gibi insanlar artık yazılardan çok resimlerle ilgilendiği için bu alanlar pek ziyaretçi almıyor. Merak ettiğiniz konu için alttaki beyaz renkli tahtaya dokunuyorsunuz yukarıdaki projektörden sesli anlatım başlıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OzmJheGhW9HPHeU2lO012w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322VBkdiTI/AAAAAAAAHUs/Og4t8OHurTc/s400/IMG_1796.JPG" /></a><br />Ya da ben nostalji seviyorum diyorsanız masalardaki kitapların sayfalarını çeviriyorsunuz kitaplar üzerinde resimler ilerlerken size istediğiniz dilde kendini anlatıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TWnYyILt6kocTElpfsMIZA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322VzaJ8kI/AAAAAAAAHUw/LwhSTOznes0/s400/IMG_1804.JPG" /></a><br />Bir sonraki salon üstü açık spor otomobiller bölümü.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yfUYz-AkjHNZR7TqKribxA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Wr6SunI/AAAAAAAAHU0/hgouO1CLyrI/s400/IMG_1810.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/v7c2T1agIwE9lIhXq6gQTw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322Xi8R4vI/AAAAAAAAHU4/ebxUhj4Dbl0/s400/IMG_1812.JPG" /></a><br />Ne kadar zarif! Neden yok artık bunlar?<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/tYvvf0tiHM_tgA7zwXnJvA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322YZ1IBwI/AAAAAAAAHVA/3wvztE5qyxQ/s400/IMG_1826.JPG" /></a><br />Bir de şu üstteki otomobil var ki yanından geçen herkes farklı dilde kurulan cümleler içinde “Ferrari” adını geçiriyorlar. Sanırım herkesin fikri aynı: “Ferrari’ye benziyor”. Hep Çinliler yapacak değil ya bir kere de Almanlar taklit etsin.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gIi_9uW0iuE0nzPRfohKbw?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidC47w0zr208GYwgQe9gDAnubNFFof4V_w8wvL2gdIEzKhzHI6Qacq7O1WiXpC269jbNVYVz57358eVGU1EQxvAFbeFXLEMZGcha7hnYv5krHyt5KYCLDiju-HPh6KoPWECbRTxVDOj4RV/s400/IMG_1829.JPG" /></a><br />Bu da benim favorim. Hala satılsaydı kesin alırdım. Bin dokuz yüz elli’lerde 150 bin adet üretilmiş. Nedendir bilmem kısa süre sonra da üretimi durmuş. Benim kuzenimin eşi İngiliz, o çocukken ailesinin varmış bundan. “Çok sevimliydi ama güçsüzdü” diyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/FSMIuNyg7KnhLSkP7YayAQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322ZszoF_I/AAAAAAAAHVI/kYH-XH_6odo/s400/IMG_1831.JPG" /></a><br />Dikkat ederseniz yanda kapısı yok. İçine şaşı gözlerinin arasından, yani arabanın önünden giriliyor. Böyle şapşal bir şey olur mu yahu?<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/I9D5-c6dbyhC83INIn5N8A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322aduRqmI/AAAAAAAAHVM/GFgg-5j8pFk/s400/IMG_1833.JPG" /></a><br />Arka tekerlekler arası mesafe de öndekilere göre daha dar olduğundan üç tekerlekli gibi görülüyor ama değil. Bence bunun tasarımını Jetgilleri çizen adamlar yapmış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PDoH2TLFgVYN6S1edtBr-Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322bXRj7wI/AAAAAAAAHVQ/RCpCzy8Adf8/s400/IMG_1836.JPG" /></a><br />Bu da son James Bond filmlerinden birinde kullanılan BMW imiş. Pek fiyakalı.<br />Alt katı bitirip eğimli yoldan yukarı tırmanmaya başlıyoruz. Fütüristik mimarinin sonlandığı nokta BMW’nin konsept otomobilleri, geleceğe kısa bir bakış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/35ZSxTvNWqhibEw9ndGOGg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322b5z8toI/AAAAAAAAHVU/rASOYSZkjak/s400/IMG_1840.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Xxyw1rTNdfHntw8ghZ4Aeg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322cmFxR8I/AAAAAAAAHVY/cyW4N22_qVo/s400/IMG_1842.JPG" /></a><br />Çevredeki yuvarlak ışıklandırmalar sadece aydınlatma değil aynı zamanda iç taraftan bakılınca farklı bilgiler içeren birer pano görevi görüyorlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Ew0iVquhKz1lS2kvG0C90w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322dmzV6iI/AAAAAAAAHVc/NzWM9xlftmk/s400/IMG_1847.JPG" /></a><br />İlerledikçe hiç piyasaya sürülmemiş konsept araçların sergilendiği salonlardan geçiyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/J9AWT8MBimixB5d3FdUqiQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322eSVRTOI/AAAAAAAAHVg/8czdvsciLEw/s400/IMG_1849.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/71YQE99bzzf_nfE8Y285KQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322fOo-UII/AAAAAAAAHVk/4oI94obUp44/s400/IMG_1854.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_A0Rn5kdBimQ21Ya-uqdiw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322fgxZJqI/AAAAAAAAHVo/F8bF-BsRyk0/s400/IMG_1855.JPG" /></a><br />Anladığım kadarıyla eski araçlar daha çok aerodinami ve konfor ağırlıklı temalar içeriyorken yenileri yakıt ekonomisine önem veriyorlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Cc_e3wSlTW0ailERpJ8D8Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322gDOWIjI/AAAAAAAAHVs/LiFgH2bpyO0/s400/IMG_1858.JPG" /></a><br />Bu da gördüğüm en güzel radyatör delikleri, şövalye kaskı gibi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yDhxlPfgwTV1lFKRnL99lg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322g7EhYVI/AAAAAAAAHVw/3TOpkvgRHPI/s400/IMG_1860.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iJrYJQbexkta5fyfMmi1pg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322hQu5_SI/AAAAAAAAHV0/JGqTOm2HHrw/s400/IMG_1863.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3eQ9zU5c_eaBBQAlBGM4ig?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322h6gQQTI/AAAAAAAAHV4/qjXCxepYp8A/s400/IMG_1864.JPG" /></a><br />En üst katta en son konsept otomobiller üç tekerlekli, iki kişilik, çok az yakıt sarfiyatı olan lunapark oyuncaklarına benzeyen tasarımlar. Daha çok otomobil ile motosiklet arası bir şey olduklarını söylemek mümkün. Henüz bu marka altındakiler yollarda olmasa da başka markaların benzer araçları yollarda boy göstermeye başladı(Can am). Hoş şimdilik gösteriş ve hız için kullanıldıklarından pratikte ne doğaya ne de trafiğe faydaları var ama ilerleyen yıllarda sayılarının artacağına eminim. Özellikle İstanbul’da her gün 2-3 saatini yollarda harcayan zavallı kalabalığın da sabrının bir sınırı olduğunu düşünüyorum. Hoş bizde bisiklet bile hala çocuklara karne hediyesi olarak verilen bir oyuncak olarak algılandığı için motosiklet kültürünün gelişmesi hayli zaman alacağa benziyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3pbhAL_w77qRoxQKqVC-_Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322i4YI_JI/AAAAAAAAHWA/Y2em4bETjqQ/s400/IMG_1879.JPG" /></a><br />Durum burada ve aslında Avrupa genelinde bizdekinden oldukça farklı. İnsanlar kar, kış, çamur demeden bisiklete biniyorlar. Kaldırımların kenarında bisikletlere ayrılmış güvenli yollar var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-lqq0FFjwSWtyACTZ8zDgw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322k0ksDiI/AAAAAAAAHWI/Ax18792Ji_s/s400/IMG_1904.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ystqfwRXWE6dm7Rc_FkvkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322mM-blnI/AAAAAAAAHWM/U1c3-2VrMZE/s400/IMG_1911.JPG" /></a><br />Metro istasyonlarının çevresinde onlarca park etmiş bisiklet dolu. Ben de özendim gittim ikinci el en az 15 yaşında bisiklet aldım. Biraz bakımdan sonra kendine geldi inatçı teyze. Boş zamanlarımda sahil kenarına ya da Eminönü’e gidiyorum. Bizdeki trafiğin Avrupa’yla ilgisi olmadığından rahatsız edici olabiliyor. Onlardaki gibi bisiklet yollarımız yok, arabalar senin trafiğin bir elemanı değil yolu tıkayan bir engelmişsin gibi davrandıkları için bilumum tacize maruz kalıyorsunuz. Neyse ki arabaların gazabından yaya kaldırımı ile kurtulan yayalar bisikletlerle güvenli ortamı paylaşmaktan pek şikâyetçi değil gibi görünüyorlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f4gDAN4HOAwwb0vtOWrQuw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322nVK03rI/AAAAAAAAHWQ/3Op_GMc72Os/s400/IMG_1916.JPG" /></a><br />Akşama kadar etrafta dolandık. Suşi yedik bira içtik. Meydandaki mezecilerden biri Antepliymiş, arkada bir yerleri onarmakla meşgul gençler Antep şivesiyle konuşuyorlardı. İşin ilginç yanı Antep’te defalarca bulunmama rağmen bu kadar çok çeşit mezeyi ilk kez görüyor olmamdı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f6plja2f9Wg-o3jw4fCuHw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322o7lx76I/AAAAAAAAHWU/-5FtXl_PKKQ/s400/IMG_1917.JPG" /></a><br />Sadece zeytin çeşitleri yirmi kadar vardı. Bilindik Türk mezeleri dışında ne olduğunu anlayamadığım mezeler de vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/t1G9ePjv8Rk0lT8x1RKsSg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322pRUri9I/AAAAAAAAHWc/EgOjPmAO_HI/s400/IMG_1924.JPG" /></a><br />Meydanın çevresinde bilumum görkemli bina var. Hangisi nedir bilmiyorum, pek umurumda da değil.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GYQgpkgtzGaAegKXFplSBg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322qt1x59I/AAAAAAAAHWg/yWDIMHNrl8E/s400/IMG_1928.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lyroKA9ZWhdqbfwzcOGvhg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322sCGT0II/AAAAAAAAHWk/Y_dgjSnGiS4/s400/IMG_1930.JPG" /></a><br />İçeriklerinden bağımsız söyleyeyim, bu adamların sosisleri çok lezzetli oluyor. Malum et fiyatları Türkiye’nin yarısından az. Löpçük Löpçük kırmızı etler insanın iştahını açıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ApI5yC1--cM4rSzF5V4oqg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322tV03KMI/AAAAAAAAHWo/RzVmqdfm3RE/s400/IMG_1932.JPG" /></a><br />Çarşıda dolaşırken yukarıdaki şu ilginç dükkânı gördüm. Sadece tarak, fırça ve saç bakım ürünleri satıyordu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3ZZc0Shin1WPGX2GJmx7VA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322ugdNJlI/AAAAAAAAHWs/tppK7RiZg8E/s400/IMG_1935.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RaJOfeF6UGG8RKU4NkhbPA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322voSo_rI/AAAAAAAAHWw/xKY4vPlkPgw/s400/IMG_1937.JPG" /></a><br /><br />Belediye’nin de bulunduğu meydan çok güzeldi. Pek alışık olmadığımdan yerleri kaplayan kıtırdak beyaz kar üzerinde yürümek hoşuma gitti. Kalabalığın kenarına sıkışmış pandomimcileri uzaktan seyretmek hoş oldu ama eskiden Avrupa seyahatlerinde yaşadığım yoğun duyguları hissetmedim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/D-J3FncJvqDCfANddGL3uw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322xm3PIsI/AAAAAAAAHW4/U0rG3UCXRes/s400/IMG_1943.JPG" /></a><br />Benzer ruhsuzluk hali diğer görkemli binalar için de geçerliydi. Artık güzellik görmek istemediğime karar verdim. Daha çok bulunduğum yerin parçası olmanın ya da olamasam da ortamın farklı olmasının beni heyecanlandırdığını düşündüm.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YNlh4_HYKOFdBIOEfujQ7A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322y6KGrNI/AAAAAAAAHW8/IDTENA5nRtY/s400/IMG_1947.JPG" /></a><br />İçeride ayinin devam ettiği bir kiliseye girdik. Girişte kocaman uyulması gerek kurallar tabelası vardı. Yazanlar arasında fotoğraf çekimi ile ilgili bir madde göremeyince ben de deklanşöre bastım. Çıkan fışşık sesi kilise de yankılandı. Hemen bir görevli hışımla bana doğru gelip Almanca sert bir şeyler söyleyip yasaklar tabelasının karşısında duran başka bir tabela gösterdi. Bu tabelada kocaman fotoğraf çekme uyarısı vardı. Ben de adama diğer yasaklar tabelasında yazmadığını o yüzden çektiğimi anlatmaya çalıştım ama sanırım o benim tartıştığımı düşündüğünden anlaşamadık, uzatmadan kiliseden çıktık.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wADDQHpiihpACOJCyc7lMg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322zmGqZhI/AAAAAAAAHXA/t3NwgsfLDBM/s400/IMG_1950.JPG" /></a><br />Arka sokaklarda ilerleyip Münih’in ve tabi Bavyera’nın en meşhur birahanesine doğru yola koyulduk. Alıştığımız ve ülkemizde özlediğimiz manzaralardan geçtik: Her yerde yüzlerce bisiklet.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pPM2xnH0izhZT6s1PmxeRQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3220c8adSI/AAAAAAAAHXE/cthYFL_d3-I/s400/IMG_1951.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4RfBYuSfG0jicRZPCtGCpQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3221cbnFaI/AAAAAAAAHXI/kWUy534q6j4/s400/IMG_1952.JPG" /></a><br />Burası HB, yani Hofbrauhaus. Kral tacı şeklindeki amblemi kimi bira severlere tanıdık gelmiştir sanıyorum. Sıkı biracı sayılmasam da içeri girerken lunaparka giren 5 yaşında çocuk kadar şendim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/rKEwgQ_zYJvxzD0ba6F4hA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3222UhNJFI/AAAAAAAAHXM/GZkGwYYrNvk/s400/IMG_1957.JPG" /></a><br />Birahane çok büyüktü. Muhtemelen 500 kişiyi rahat alır. Oturma yerleri cilalı tahta banklar, ışık basit sarı ışık, bakımlı ama basit. İçeride yüzlerce insan bira içiyordu. Bize masa ayarla usta diye bir şey de yok, neresi boşsa oraya oturuyorsun. 33, 50, 70’lik filan gibi garip boyutlu bira yok. Bira deyince bir litrelik şahane pils bira geliyor. Ayrıca buğday birası ya da karamelli bira isterseniz daha ince bardaklarda feminen görünümlü biralar geliyor ki hiçbir erkek Almanın bunlardan içtiğini görmedim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/te2qaQvJhffwuGh1PymYaA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3223N2m_WI/AAAAAAAAHXQ/OpaOPGmPtas/s400/IMG_1958.JPG" /></a><br />Mekânın ortasında yeşil kuş tüyü şapkalı, üzeri rozetlerle dolu yelek ve ceketleriyle Bavyera’lı büyük testisli ağabeyler oturuyor. Gelen geçene durmadan selam veriyorlar. Meğer Ağabeyler eyaletin milletvekilleriymiş. Bu durum karşısında empati yapıp muhtelif şakalar üretmek mümkün tabi ama, bizim memlekete uyarlayamıyorum bile.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7fokbk5smqaGbWBTcFSOvQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3225DzWrII/AAAAAAAAHXY/omxshGsEgYw/s400/IMG_1969.JPG" /></a><br />Biraların dağıtıldığı yerde derin bir raf grubu vardı. Önden eksilenler arkadan doluyor ama öndekiler ilerlerken hiç düşecek vakitleri kalmıyordu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WIAR49VZgs0BcCSXISg_zg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3227EDxk8I/AAAAAAAAHXg/VDQotbC0NfE/s400/IMG_1977.JPG" /></a><br />Masaların arasında dolanan güler yüzlü mavi gözlü kızları da unutmamak gerekir elbette. Octoberfest’te memelerini eski zamanlardaki gibi yanlardan bastırarak ortaya çıkaran kıyafetler giyiyorlarmış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GHo-4GZXxWuclnN4SUMyYg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S3228B2NzoI/AAAAAAAAHXk/RaZRM3hv1VE/s400/IMG_1981.JPG" /></a><br />Siparişi bekleyen garsona en çok ne siparişi alıyorsanız ondan dedim o da bunları getirdi. Sosis ve tuzlu çörek. Nasıldı? Süperdi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TqUpnfuFi6ng6DVavWDtAQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S32289TrCOI/AAAAAAAAHXo/nBfqxPWCWro/s400/IMG_1986.JPG" /></a><br />Biralarımızı yarılamıştık ki müzik başladı. Bavyera’ya özgü Alman müzikleri. Ne neşeli ne de hüzünlü olarak tanımlayamam. Daha çok marş gibiydiler. Muhtemelen onlar da bizim Türk Sanat Müziği’nin hüzünlü şarkılarda nasıl eğlendiğimizi anlayamadığı için bunu fazla kafaya takmamak lazım.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/psT7EihYtSUvFCiGHAnpPg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S32296HYFHI/AAAAAAAAHXs/ymy8uRiPXRQ/s400/IMG_1991.JPG" /></a><br />Yanımızda oturan Almanlar bizi biraz modern bulmuş olacaklar ki Türk olduğumuza pek inanmadılar. Ardından da politik meselelere girince biraz baydılar. Bir ara Almanlardan biri aşırı sağcı olduğunu söyleyince bizim Mustafa herife dalacaktı ama neyse ki ettiği küfürleri anlamıyorlardı. Buradan Mustafa’nın yumuşak çocuk olduğu imajı çıkmasın. Sınır dışı edilmemek için kimseye girişmiyor, yoksa daha ilk geldiğinde birinin çenesini bira bardağıyla kırmış. Sonra anlatırım.<br />Bu bira içtiğim bütün biralardan farklı. Hani derler ya Almanlar su gibi bira içiyorlar diye; hiç haksız sayılmazlar. Gerçekten çok yumuşak, diksen kafana boğazın yanmadan koca bardağı içersin. Ben de ilk bardağı bitirdiğimde daha 15 dakika olmamıştı. Susuzluğumu gidermenin ve lezzetli bira içmenin doyulmaz keyfini tadarken bu meretin alkollü bir içecek olduğunu unutmuşum. İkincinin sonlarına doğru aklım bulanmaya başlayınca farkına vardım en azından beynim için o kadar da yumuşak olmadığının. Bu arada yan taraftaki sağcı gençler marş söylemeye başlamışlardı bile.<br />Tartışmasız içtiğim en güzel biraydı ve oraya yakın bir yerde yaşayıp alkolik olmadığım için Tanrı’ya şükrediyordum.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zlxNxmIFQ5AhhnkzgA9C2Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322-5yH5HI/AAAAAAAAHXw/hlix8JrJA_A/s400/IMG_1992.JPG" /></a><br />Birahaneden çıkıp dolanmaya başladık. Bülent Ağabey geceyi uzatma niyetinde olmadığından Mustafa’yla gece mekânları dolanmaya başladık. Latin bar dün geceki gibi ağzına kadar dolu olduğundan biraz takılıp çıktık. İlerdeki caddelerden birinde kapıda sıra olmuş tuhaf kıyafetli insanları görünce biz de sıraya girdik. Malum bu sıralar Fasching festivali, sırada bekleyenler arasında tanıdık simalar olması anormal değil: Arı maya, Dracula, FBI, Elfler, vs… İçeri 10’Avro karşılığında girdik. Bu Fasching denen şey bizim anlayacağımız dilde aslında bildiğin kıyafet balosu. İçerideki en normal kıyafetli insanlar bizlerdik k yaşlı kadınlardan biri gelip böyle olmaz dedi ve elindeki boya kalemiyle yanaklarımıza ve burnumuza benler yapıp uzaklaştı. Kafaya da buff’ı çekince çakma kıyafetimiz de olmuş oldu.<br />Bu Almanlar gerçekten çılgınca eğlenmeyi biliyorlar. Yaş ortalaması diye bir şey yok, 18 yaşından 70 yaşına kadar her yaştan insan vardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BIPd9nSMac_68HHKGmOwQg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S322_8wmlFI/AAAAAAAAHX0/iemjXrE7yDM/s400/IMG_2016.JPG" /></a><br />Fasching Festivali aslında Roma ve Grek uygarlıklarından kalma bir Pagan karnavalı iken sonradan kilisenin kontrolünde yapılmaya devam etmiş. Şu an kilisenin “K”’sini bulmak mümkün değil tabi. İçkiler su gibi akıyor insanlar dans edip eğleniyor, sahne şovları ve animatörler eşliğinde “tren” yapıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1MfzaJpYE1bMF778TkfB5A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Ao2yexI/AAAAAAAAHX4/eY__oqU9R0U/s400/IMG_2018.JPG" /></a><br />Herhangi bir terbiyesizlik görmesem de kimi Alman’lar (Mustafa’nın kız arkadaşı başta olmak üzere) bunun bir seks partisi olduğu konusunda ısrarlıydı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yB67lJRqMohr1rZBxnzaug?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Bocy3iI/AAAAAAAAHYA/_O9NTpz9gS0/s400/IMG_2021.JPG" /></a><br />Ben de çevrede tanıştığımız diğer gençlerin ikramlarını kırmayıp ortaya söylenen 20 kadar biradan payıma düşeni lüpletmeye ve dans etmeye başladım. Arada bir durup hoşuma giden kareleri yakalamak için deklanşöre basmamdan mütevellit kimileri beni fotoğrafçı zannetti. Bunlardan biri de alttaki fotoğrafta dans eden 60 yaşlarındaki kadındı. Göz göze gelince attığı samimi bakışlarına gülümseyince gelip tanıştı. Adını unuttum ama psikoterapist olduğunu hatırlıyorum. Bir sürü şey anlattı, biraz dans ettik. Avrupa’nın tam ortasında olduğumu söyledi. Gerçekten sonra haritaya baktım öyleymiş. Takıldığım grup kız arkadaşımın yaşının bana biraz fazla olduğu konusunda benle dalga geçince ondan uzaklaştım. Bir süre sonra gelip çektiğim fotoğraflardan kendinin olduklarını istedi ve beni Octoberfest’e davet etti. Türkiye’ye dönünce fotoğrafları gönderdim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/MUNIH?feat=embedwebsite#5439705270250639042"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323H1wcDsI/AAAAAAAAHYc/6Jsji7gAcW8/s400/IMG_2056.JPG" /></a><br />Takıldığım grupta yakışıklı bir Alman adam vardı. Münih’liymiş ama yıllardır Çin’de yaşıyormuş. Orada Çinli bir kızla evlenmiş bir oğlu olmuş, bebeği çok güzeldi tam bir melez. O karanlıkta fotoğrafını çekemedim. Bizimkisi Çin’den sıkılmış olsa gerek karşı cins vatandaşları ile ilgiliydi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JzYIWRCNJrjblYGy_7trTA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Dpg-8uI/AAAAAAAAHYI/1AUOFRaSuaE/s400/IMG_2044.JPG" /></a><br />Herkes herkesle dans ettiğinden burada aman ayıp aman utandım derdi yok. Zaten gördüğüm kadarıyla Almanlar çok kötü dans ediyor. Müzikler de ortalamanın altında.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/MUNIH?feat=embedwebsite#5439705221584116466"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323FAdb2vI/AAAAAAAAHYQ/OzWiT6Z3NA8/s400/IMG_2047.JPG" /></a><br />Arpası fazla kaçmış gruplar dayanamayıp sahneye fırlıyor biraz da orada dans ediyorlardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/MUNIH?feat=embedwebsite#5439705241234808066"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323GJqhnQI/AAAAAAAAHYU/mrx5z-OJCkI/s400/IMG_2048.JPG" /></a><br />Bizim memlekette de benzer eğlenceler olsa da aşağıdaki resimde görülen tarzda bir kıyafetle kamuya açık alanda dans edenleri sanırım linç ederler. Soldaki adam rahip kılığında zil zurna sarhoştu. Sadece o değil daha fotoğrafını çekemediğim muhtelif adamlar rahip kimi kadınlar da rahibe kılığında dolaşıyorlardı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/MUNIH?feat=embedwebsite#5439705254962669746"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323G8zgKLI/AAAAAAAAHYY/7iFZRJoxcx8/s400/IMG_2051.JPG" /></a><br />İlgi toplayan kostümlerden biri de fistan ve poşu giymiş elindeki kocaman tespihi çeken sarı saçlı mavi gözlü bir Alman’dı. O an aklıma evimde duran Doğu görevleri sırasında hediye edilen fistan şalvar ve poşular geldi. Burada olsaydı giyerdim. Muhtemelen tipimden mütevellit gerçekten petrol zengini şeyh olduğumu sanırlardı, hem böylece alman kızlarının da ilgisini çekmiş olurdum ama olsun, bu seferlik tecrübeye sayalım. Bir daha gelişimde direk şeyh kıyafetimi giyip gideyim diyorum ama bu sefer de terörist diye tutuklanma olasılığı var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EkjZDIheMI8HHdnuS6vtVw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323IlWGyHI/AAAAAAAAHYg/LQoGjrS0Qs4/s400/IMG_2059.JPG" /></a><br />Bu rahatlığı suistimal eden hıyarlar da yok değil ama maalesef Türk olduklarını söylemek zorundayım. Biri gelip önümüzde durmakta olan biralardan bir tanesini alıp götürdü sonra yanındaki diğer dallamaya bizi gösterip “mnkym” içeren cümleler sarf etti. Geldiğim yeri kötü duruma düşürmemek adına sesimi çıkarmadım. Bir diğeri ense kısmındaki saçları eski hırbo futbolcular misali uzatmış kızların rahatlığından faydalanıp önüne gelen kızla dans etmeye çalışıyor ama biraz yüz bulunca hemen sırnaşıyor, yılışıyor. Haliyle benim önümde dans ettiği birkaç dakika içinde beş altı Alman kızını dans etmekten caydırdı. Türklerin bu şekilde tanınmasını görmek üzücüydü. Tevekkeli değil bizim Mustafa her yerde kendini Arjantin’li olarak tanıtıyor. Yazık.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/uQcmggQOORDNe45XG-cSZQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323KRT964I/AAAAAAAAHYs/ChF0jG2goi4/s400/IMG_2074.JPG" /></a><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2YOgZgXG_fyz1r_dhGcBdw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323LFuDmMI/AAAAAAAAHYw/lSip-ZzrZAE/s400/IMG_2083.JPG" /></a><br />Sabahın ilerleyen vakitlerle sanırım yaş gereği bacaklardan çeneye sevk olan enerji nedeniyle laflayıp durduk. Böylece bizim Mustafa’nın hikâyesini öğrendim. Sekiz ay önce gelmiş Almanya’ya. İlk Octoberfest’te kendine “faşist gibi bakan” bir almanın çenesini litrelik bira bardağı ile dağıtmış. Çevresini saran Almanları da iki eline aldığı bira bardakları ile uzak tutmayı başarmış. “Aferin lan” dedim, “Biz Karşıyaka çocuğuyuz kavga etmeyi biliriz” dedi. O geceyi nezarette geçirirken Alman polis memure ile tanışmış. Kız buna nezarette kaldığı birkaç gün boyunca yardım etmiş. Şu anda o kızla, polisiyle birlikte yaşıyor. Herifteki şeytan tüyü, çok büyük.<br />Aşağı kattaki diskoya inip kalabalıkta dans etmeye çalıştık. Ara sıra dışarı çıkıp sigara içtik, Mustafa bu sırada sevgilisine bunun seks partisi olmadığını anlatmaya çalışıyor bildiği bütün dillerde onu sevdiğini söylüyordu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DHx58NC0ivygEDlD911LQA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323MMsaAFI/AAAAAAAAHY0/T0ev1INhw_U/s400/IMG_2089.JPG" /></a><br />Nöbetlerden vücudum alışık olsa gerek kronik yorgunluğu kabullenip sabah erken uyanabildim. Yakınlarda bir yerde kahvaltı yapıp Bülent Ağabey ile buluştum. İstikamet yakınlardaki toplama kampı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UnyjLekq98VZRJulIRmZ2g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323My2kMvI/AAAAAAAAHY4/EuHwWEr9cWk/s400/IMG_2118.JPG" /></a><br />Üç yıllık bir süre içinde burada 150 bin kişi öldürülmüş. Girişte 1940’lardan kalma Nazi propagandaları, gazete kupürleri ve bilgilenmek için tüm gün okusanız bitmeyecek kadar doküman vardı. Vakit sınırlı olduğundan çoğuna sadece bakmakla yetindim.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Sd8qF7pxmGGqGkSjR8AroA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Nvt8-EI/AAAAAAAAHY8/IF8oeJ2fVKE/s400/IMG_2120.JPG" /></a><br />Burada katledilenler başta elbette Yahudiler. Onlar dışında homoseksüeller, diğer partililer, Nazi karşıtlar, adi suçlular ve Çingeneler de var. İnsanları hayvan yerine bile koymadıklarından üzerlerinde tıbbi deneyler yapmışlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NalrBJQqSoeGwA6GQp0e7g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Ob9CZjI/AAAAAAAAHZA/BCH9ob-QrXE/s400/IMG_2125.JPG" /></a><br />İnsanları yaralayıp sepsise sokmuşlar, vücuttaki etkileri incelemişler.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NAbz_SPICOgGFu8OlFKdWw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323PByc9aI/AAAAAAAAHZE/zOCYprgn1cI/s400/IMG_2126.JPG" /></a><br />Basıncın insan üzerindeki etkileri bilinmediğinden basınç deneyleri yapmışlar. Üstteki resim bu deneyden fotoğrafları gösteriyor. Adamcağızın nasıl acı çektiğini görmek insanı buruyor.<br />Kimilerinin beyinlerinin bazı bölümlerini çıkarıp neler olduğuna bakmışlar. Kimilerini suda boğmuşlar, ölmeden hemen önce çıkarıp vücudunu incelemişler falan filan. Bir işkencecinin aklına gelebilecek bir sürü sapıkça deney işte. Hoş o dönemin tıbbı için bazı bilgilerin yeni ve aydınlatıcı olduğu bir gerçek ama bu kimseye insan öldürme özgürlüğünü veremez.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ulifsDN9k3NROQcfwgajSQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323P3txOmI/AAAAAAAAHZI/FMHiXHB2O5k/s400/IMG_2129.JPG" /></a><br />Uzun süre burada dolanmak insan psikolojisi için hayırlı bir aktivite değil. O günün geri kalanının pek iyi geçmeyeceği garanti.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6iVGHQUvLKzrO8bs5ro4Vg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323QlUMC_I/AAAAAAAAHZM/yAjdMr7wOcU/s400/IMG_2133.JPG" /></a><br />Buradan çıkıp binlerce insanın bir arada hayvanlar gibi yaşadığı hücrelere geçtik. Aslında bir sürü filmde aşina olduğumuz sahneler. Dip dibe tahta ranzalar, penceresiz karanlık rutubetli beton yığınları. Yukarıdaki resimde görülen tuvalet insanların nasıl yaşadıkları konusunda fikir verebilir.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/H7hyVwlkB-XTOT1zIhh5AA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Rb6ZT7I/AAAAAAAAHZQ/lhvqR5pulPE/s400/IMG_2134.JPG" /></a><br />Şimdilerde bu hücre evlerinin büyük kısmını yıkmışlar. Sadece bir tanesi ibret olsun diye kalmış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CySh8TRlGrjpGZhvYYsfag?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323SB4dz8I/AAAAAAAAHZU/RomGpwpqJKI/s400/IMG_2136.JPG" /></a><br />Aşağıdaki resim kampın sınırından bir görüntü. Tellerin her iki yanında da su hendekleri var. Tellere değil iç taraftaki hendeğe bir metre yaklaşmak ölümle eş anlamlıymış. Yüzlerce insan acılarına son vermek için hendeğe atlayıp vurularak ölmüş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vRD-982W1D0kFPDMOOjxzQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323T2TUONI/AAAAAAAAHZc/z66hbtyMxmE/s400/IMG_2143.JPG" /></a><br />Ve Krematoryum: Cehennemin yeryüzündeki yüzü. İnsan yakma fırınları.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-qJrE49ieS8XcF880XjH1Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323WbEK66I/AAAAAAAAHZk/pyP3AqVRlFk/s400/IMG_2145.JPG" /></a><br />Küçük eski bir taş bina, içinde iki tane fırın, insan yakmak için kullanılıyor. Kampın ilk açıldığı dönemlerde bu dışı sevimli içi cehennem olan küçük tek katlı taş bina varmış. İlerleyen dönemde insan yakmakta yetersiz kalıp cansız bedenler önünde birikince yeni bir bina daha yapmışlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DQZbNsoFdaVCqnl_y5ELJw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323XQuBjGI/AAAAAAAAHZo/TLJ-eQVO1WI/s400/IMG_2146.JPG" /></a><br />Bu binanın girişinde bir soyunma bölümü var. Giriş odasında soyulan insanlar banyoya gireceklerini düşünerek diğer odaya alınıyorlar. Kapılar kapanıyor. Duş başlıklarına bakan insanlar başlıklardan su yerine gaz çıktığını görüyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/tLNQW-FPj_OLS5KJw-nfkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323YAljPFI/AAAAAAAAHZs/STrWqPkWPWc/s400/IMG_2149.JPG" /></a><br />Gaz odasından çıkarılıp bir odaya yığılan cesetler diğer odadaki krematoryum’a alınıyor. Burada da dört fırın var. Diğer binadakiyle birlikte toplam altı insan fırını gece gündüz çalışıyor ama kapılarda yığılan cesetleri eritemiyor. Dehşete düşmemek elde değil.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IrM8AIDfZBQVWjRWnJ4Jnw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323ZO5ErqI/AAAAAAAAHZw/xSVHU95ru6k/s400/IMG_2153.JPG" /></a><br />Sessizlik ve dehşet içinde kamptan ayrıldık. Artık dönüş yoluna geçmenin zamanı gelmişti. Eve gidip ailecek yemek yedik. Benim için süper sofra hazırlamışlar. Karnımı doyurup park manzarasına baka kaldım. Ne güzel yerde yaşıyor bu insanlar. İstanbul kocaman bir köy!<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zkYySgB-4A8JV7VCl8E8tw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S323Z6RxBHI/AAAAAAAAHZ4/Im9c9JFLddQ/s400/IMG_2202.JPG" /></a><br />Havalimanı yolunda yandaki meşhur Bayern Münih stadını gördük. Futbolla ilgilenmediğimden benim için mimari bir güzellikten öte değildi ama fanatikler için buraya turlar düzenleniyormuş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/KpRGf-RT7GnLNVgXywBExA?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU_jS5Crt-BAo5YOBaDeTbupNkuwrDW8NzLG5IIdbfpgOuhBe-kbFAN5TVlR-LbBtwBQ8ixZxeNcP7gdTjCMUoiPIfPDYEQgBaCgsLGFve-RKxLhAzPdqona_oe5iH2EBUhmU427DWiklX/s400/IMG_2205.JPG" /></a><br />Alan girişinde yine bir sürü Audi dizmişler reklam amaçlı. Vedalaşıp ayrıldım. Akrabalarımın görmeyeli uzun zaman olmuştu. Kendi başıma buralara gelip onları ziyaret etmem aramızdaki bağları güçlendirdi.<br />Biralar çok güzel, fasching çok güzel, şehir çok güzel, Octoberfest’te yine gelecek ben.Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-76099755523171105752010-01-18T22:15:00.005+02:002010-01-27T17:08:17.845+02:00DOĞU EKSPRESİ<strong>Özel sektör ve İstanbul insanı biraz yoruyor açıkçası. Yorması bir yana, dinlenmek için adam akıllı zaman da bulamıyorsunuz. Büyük şehirde yaşayanlar bunu o kadar kanıksamış ki daimi olarak çalışıyor olmak hatta boş vakitlerda bile işe dair hafif işler yaparak dinlenmek yaşam kültürü haline gelmiş. Hayaller unutulmuş, merak kalmamış. İnsanlar kendi çemberlerinde sıkışmışlıklarına bıyık altından güler olmuş.<br />Neyse fazla ahkam kesmeyeyim, hayatta başka yerlerde de var olmaya çalıştığımdan mıdır yoksa sadece gezenti biri olduğumdan mıdır bilmem, her boş vaktimi doldurmaya çalışıyorum. Yılbaşında nöbet tutacağım. Akabinde üç gün ise yılbaşı hediyesi olarak boş geçecek. Aralık ayının başında Amsterdam’a bilet ayırttım ama ayın ortalarında cep delinince daha ucuz ama dolu bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm. Ucuz taşıt ne vardı. Motosiklet? Hava soğuk. Bisiklet? Yeteri kadar uzağa gidemem. Araba hiç olmaz, benzin aldı yürüdü. En iyi alternatif trendi. Doğu Ekspresini seçtim. Hem ucuz, hem güvenli hem de rahat. Dinlenmeye de ihtiyacım var, böylece bir taşla iki kuş vuracağım, üstelik Doğu Ekspresi fenomenini de yaşamış olacağım. Batı’dan doğu’ya Anadolu’yu aşacağım. Haydarpaşa – Kars: 1928 km. Aklıma plan yatınca hemen kurban arayışına girdim. Reklam senaryom hazırdı: Yatakta ayaklarını uzatmış tıngır mıngır salınırken mesela Sivas’a ya da Erzincan’a ya da Ankara’ya bakarken kitabını okuyacaksın. Rakı masasında yakın arkadaşlarımın kafalarını değişik senaryolarla bulandırdıktan sonra Sirkeci’ye gidip biletleri aldım, yataklıda kişi başı 75 TL.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XJq0B3hkREHyzJfpuHfObg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XxbyfRgMI/AAAAAAAAG_w/djxLYrVXH_g/s400/IMG_0750.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Perşembe gecesi, yani yılbaşında nöbetçiydim. Sabah erkenden trene yetişecektim. Önümüzdeki iki gün boyunca duş alamayacağımı düşünerek o gece duş almaya karar verdim. Ama ya acilden hasta gelirse ve ben o anda duşta olursam ne olurdu? Ben de en iyi zamanı seçmtim. Herkes ondan geriye sayarken ben sıcak suyun altında yılbaşına girmiş oldum. Sabah 6:30’da kadim dostum Terman’ın nöbeti erken teslim alması sayesinde arkadaşlarımla buluştum. Hep beraber Haydarpaşa’ya yola çıktık.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BQhSmsTwZ5g0o3Cym11rkA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xxd8xXVqI/AAAAAAAAG_0/yOpwI1vnTdY/s400/IMG_0762.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İstanbul’da bahar havası vardı. Vagona girerken çocuklar gibi şendim. Nihayet biraz uzaklaşacaktım. On yıldan fazla oldu herhalde tren yolculuğu yapmayalı. Kondüktör bizi nazikçe karşılayıp kompartmanlarımızı gösterdi, eşyaları taşımamıza yardım etti. Bir ihtiyacımız olursa nerede olacağını, istersek restorandan çay kahve getirtebileceğimi söyledi. İlgisine şaşırdım doğrusu. Kompartmanın kapısını açınca şaşkınlığım biraz daha arttı. Oda mükemmeldi. Tabi ben kuşetliye binmeyeli on küsür yıl olduğundan beklentilerim yüksek değildi. Odada her şey yeni ve bakımlıydı. Hadi bunlar bir yana odada dolap, masa, mini buzdolabı, lavabo ve kullanılmamış üzerinde TCDD yazan terlikler bile vardı. Sevinçle yerleştik odamıza. Hemen yatakları hazırladık. Ben nöbet tuttuğumdan diğerleri de yılbaşı nedeniyle geç yattığından herkes uykuluydu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/N4s6gk7jDAXOQPtT-hnMpw?feat=embedwebsite"><strong><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUQrlHXFYBgFfExgm48fy7awmVrZtlTq6YgYJ-pwKMDVH1kv17r9r4wOnfoEfHq0PdpCc5LhZcSyeR8PdJpMwvLavrWWYecjq_txzH5IBCE38uykahiMkm9DgLjH3H2sSoVd0VxPnyhrnO/s400/IMG_0773.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Anne kucağı gibi sallanan yataklarımıza yerleşip trenin ritmik tıkırtısına bıraktık kendimiz. Deliksiz bir uyku çektik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/W_VVzTVIt_dI4KIbz8v7IA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xxixt7IVI/AAAAAAAAHAA/lUGN70gLTxM/s400/IMG_0774.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İki saat sonra trenin durmasıyla uyandık. İzmit yakınlarında biryerdeydik. Bizim vagon yataklı olanı. Bir önümüzdeki kuşetli, onun önünde de restoran var. Restorandan sonrakiler koltuklu vagonlar. Lokomotife yaklaştıkça biletli vagonlar biletsizlere dönüşüyor. İşin özü şu: Biz bu trenin burjuvalarıyız.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/o4_dw9UWVnbVEcfwAqTLOg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XxfB7bbxI/AAAAAAAAG_4/1rQk9mBGzrc/s400/IMG_0769.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Trenin durma süresi artınca nikotini gelenler yavaş yavaş aşağı inmeye başladı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZlDB62yYXUGxIVlZ97T1Wg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xx8Y0C__I/AAAAAAAAHAk/XxV5um2jpV8/s400/IMG_0811.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Baktık görevliler ses çıkarmıyor biz de indik. Fotoğraf çektiğimi gören iki velet boncuk atan tabancalarıyla hava atmaya başladı. İlgilenmeyince bulunduğum yere de sallamaya başlayınca gittim fotoğraflarını çektim kek verdim. Boncuk atmayı kestiler.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yrAoUCt3OXnwO2wAGvB2vw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xx_729v3I/AAAAAAAAHAo/zaaW1SuN7RQ/s400/IMG_0814.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Trenin etrafında dolandım ama pek de ilginç bir kasaba değildi. Sıkıcı bile sayılabilirdi.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/k2XM9YDYqc9vlWMyliYLPw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XxxgZzXGI/AAAAAAAAHAY/rXrI9c1pveY/s400/IMG_0786.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Tren tekrar hareket edip Eskişehir istikametinde yol almaya başladı. Uyku mahmurluğumuz üzerimizden kalkınca biraz geyik yapıp vagonu tanımak üzere içinde dolandık, bazen koştuk. Keyfimiz tıkırındaydı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zu9I2nBx_U-WBx2oUJ7DmA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xxz9LGyYI/AAAAAAAAHAc/f_n3na4abzs/s400/IMG_0793.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Vagonun başında sıcak suyu akan duş bile vardı. Tuvaletler temizdi, tuvalet kağıdına ek olarak el kurulama kağıdı ve üzerinde TCDD yazan sabun bile vardı. Aradan geçen on yılda en azından bir şeylerin daha iyi olduğunu görmek sevindiriciydi.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/o_y8z2F_GUzXBfTnQoS8uQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1OEbsMgI/AAAAAAAAHCw/EfmRmOgOYvA/s400/IMG_1134.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Tren oldukça uzundu. Dönemeçlerde lokomotifi çoğu zaman göremiyorduk.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_zSu_dvMZIQngCPtBobEug?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1Xxv4KY5sI/AAAAAAAAHAU/0Ds3D0uSaEU/s400/IMG_0780.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kahvaltı yapmak için restorana geçtik. Yanımızda getirdiğimiz kek ve börekle karınımızı doyuracağız. Bu sırada menüyü de inceleme şansım oldu. Kahvaltı tabağı 10 TL, çay 1.5 TL. bira 6.5 TL, ızgaralar 8-9 TL, meze çeşitleri 4 TL. Restoranın boş olmasına şaşırmamak lazım. Eskiden bu menü daha ucuzdu. Eminim çay 50 kuruş bira 5TL olsa daha çok satış yaparlar. Üstelik restoran biraz insan dolar, insan dolan yere daha çok insan gelir. Garson arkadaş şunu da getireyim bunu da vereyim filan diye bir şeyler satma derdinde başımızdan ayrılmıyor. Neyse akşama nasılsa deneyeceğiz yemeklerinizi diyerek uzaklaştırdık biraz.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/B01rRjH0AYaELf4VBmuImw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XyFvPvUfI/AAAAAAAAHAw/20bVODMcrMI/s400/IMG_0821.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Eskiden bu restoranın fiyatları hemen hemen herkesin ulaşabileceği kadardı. Ben öğrenciyken Ankara İzmir arasında kullanırdım sık sık. Tren akşam üstü kalkardı. Hemen başlardık demlenmeye Eskişehir’e gelince sallantıdan da olsa gerek zom olurduk. İstasyon yakınındaki tükürük köftecilerden yarım ekmek köfte yerdik gece yarısı. Sonra da kafayı vurduk mu gözümüzü İzmir de açardık. O zamanlar bira galiba bakkal fiyatının iki katı filandı. Şimdi üç mislini geçmiş.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7hv_xNZHXc4E7zAHGXznlg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XyIgsYj3I/AAAAAAAAHA0/eq1Gw_3JTmg/s400/IMG_0834.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kahvaltıdan sonra biraz daha keyif yapmak üzere kompartmanlara çekildik. Etrafı izleyip tren tıkırtılarını dinleyerek keyfettik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AvZCdVLSO3LKG-hrO3rs3A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XyQ3DVfoI/AAAAAAAAHA8/8BhAQDCbNLQ/s400/IMG_0516.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Bir ara diğer vagonları gezmeye gittim. Genelde çoğu doluydu. Kadınların çoğunu başörtülü ya da türbanlı görünce şaşırdım. Ne garip değil mi, geçen sene de Mardin’de yaşarken başı açık güzel kadın görünce şaşırıyordum. İnsan her duruma ne kadar çabuk alışıyor.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aKax_8q74Dw3XbAI2xaT-g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XyLNBeVRI/AAAAAAAAHA4/K-8frCYj8Vs/s400/IMG_0853.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kondüktör bir kadınla tartışıyordu. Kadının yanında üç tane de çocuğu var. Biletsiz trene binmiş meğer. Kadın habire olmaz çok pahalı diyor. Kondüktör de ”Hanım, bak senden cezalı bilet parası da istemiyorum, çocuklar da oturuyorsa parasını vereceksiniz, babamın treni değil ki bu!” diyor. Kadın “kaç para dedin bir daha de?” Adam “ Cezalı 3 TL ama ben ceza kesmeyeceğim 2 TL vereceksiniz kişi başı” diyor. Sonunda kadın para vermeden kalktı ve başka vagona ilerlemeye başladı. Kondüktör de söylenerek peşinden gitti. Kadın aslında çocukları için para vermek istemiyordu ama onlarda kucak çağını geçmişlerdi hani. Çok üzüldüm hallerine. Gidip biletlerini parasını veresim geldi ama utandım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aLA5j2XJ0FEgfwuGD36myQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0QBLXl9I/AAAAAAAAHBE/JNly4jyF3ro/s400/IMG_0860.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Restorana geçip tabu oynadık bira içtik. Çerez ve patates istedik. Restoran kalitesi kendini göstermeye başlamıştı. Tabağı 4 TL olan patates kızartmalarından kişi başına iki tane patates düşüyordu. Karışık çerezden de herhalde kişi başı 5 tane filan çerez düşerdi. Hayatımda gördüğüm küçük porsiyonlardı. Üstelik patateslerden vıcık vıcık yağ akıyordu. Merak edip sordum eskiden böyle değildi, bunlar damağa değil göze hitap ediyor diye. Meğer restoranlar özelleştikten sonra fiyatlar fırlamış, porsiyonlar küçülmüş ve kalite düşmüş.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/t-TkgvJQyudeg9NVAjQ40w?feat=embedwebsite"><strong><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbngLFtoUC80_ik6jc62onh9ijvDbWfwz4eG0OJLjPtcUFXf-sP6OZVC-c7MKd469CDkLBqTmObDWV_YMceRikUdvMRXEobZw8RuLxUY6CR7yYQ3WUXZB-yA0yDqbASkKHLih7cK6LEOIT/s400/IMG_0878.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Eskişehir’e yaklaşırken bir heyecandır aldı beni. Merkez istasyonun çevresinde vagonlar arasında geçmişti çocukluğum. Küçükken maketiyle değil gerçek trenlerle oynardık. Tren durunca yarım daire şeklindeki güzel gar binasını görmek için ileri trenin başına yaklaştım. Oradan da tükürük köfte almaya gideceğim. Önce bizi çeken lokomotifi görmeye gittim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BwY-dMXeCpANrEW_KzCjyw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0cAEfk9I/AAAAAAAAHBU/qmxKyXfnSWU/s400/IMG_0884.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Makiniste sordum kaç dakika buradayız diye. En fazla 5 dakika deyince hayallerim yıkıldı. Eskiden en az yirmi dakika dururdu ama? Tevekkeli değil o yüzden kaybolmuş seyyar yiyecek satıcıları. Diğer ana istasyonları sordum onlarda da uzun süre durmayacakmış tren. Her istasyonda ayrı lezzet planım suya düştü.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QlmDGThAHEKDG99ZhbfIPg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0ZRjsAWI/AAAAAAAAHBQ/NvVuTQdYros/s400/IMG_0885.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ben de acıkınca bir sonraki istasyonda iner nesi güzelse ondan yeriz diye hayal ediyordum. Afyon’da şahane börek olurdu mesela. Zaten simitçiler poğaçacılar vagonları gezerlerdi. Şimdi hiçbiri kalmamış.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/0H6YLll88bMA_XGO_JWWyw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0evJHUcI/AAAAAAAAHBY/eadEHcIagY0/s400/IMG_0890.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İstasyonun çıkışında benim ilkokulu gördüm: İki Eylül İlkokulu. Bahçesine ek bina yapmışlar. Öyle baktım camdan, arkada kaldı hızla kayboldu gitti. Hey gidi!<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BriGj7AW5lKmKkCxkwXQUg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0goIsNxI/AAAAAAAAHBc/PF5egO9TJzs/s400/IMG_0907.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Restorana dönüp tabu ve biraya devam ettik. Ankara’da elektrikliden mazotlu lokomotife geçecekmişiz. On beş dakika bekleriz en az diyorlar. Bu Doğu Ekspresi sandığımdan çok daha hızlı ve disiplinli çıktı açıkçası. Ben 5-6 saat rötarı gözden çıkarmıştım. </strong><br /><strong>Yataklı vagonun arkasındaki kapıyı kilitlemeyi unutmuşlar. Ben de fırsattan istifade edip arada cam olmadan bir sürü fotoğraf çektim. Hareketli ray fotoğrafları.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wkrWWHQRV6910hiN_P8Emw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0i2yhHjI/AAAAAAAAHBg/yt6SVz7swtI/s400/IMG_0955.JPG" /></strong></a><strong><br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XoZcr5G6-PaR7ogAS3qmRw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0lHnSnjI/AAAAAAAAHBk/e2D1G8olYIA/s400/IMG_0956.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Hava karadıkça gökyüzünün renkleri, bira sayısı arttıkça da yanaklar kızarmaya başladı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5Xfa4Cb0G85SEigPJ6AifA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0ooXc3TI/AAAAAAAAHBs/wUM2tMSP9FU/s400/IMG_0967.JPG" /></strong></a><strong><br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CE7eqR32btBn5hqedpELWw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0rBrMj6I/AAAAAAAAHB0/B8bjNoLZVhY/s400/IMG_0983.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Tünellere girdik, tünellerden çıktık. Bir ara arka kapıyı açıp raylarla aramdaki engeli kaldırdığımı gören kondüktör hızlı hareketlerle galip kapıyı kilitledi. “Ya düşersen ne olur? Kimse bulamaz seni bu dağ başında maazallah. En korktuğumuz şey” dedi. Muzurluğunun farkında yaramaz çocuk misali “Ehue Ehue” diye sırıtmakla yetindim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jW_IBZnoaYUfHam6wAlsEQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0sc-w9PI/AAAAAAAAHB4/Omcfq5Xvgd0/s400/IMG_0985.JPG" /></strong></a><strong><br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Ug5oWq4b2kcQThX2tK_8TQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0ulhFskI/AAAAAAAAHB8/nVeHr9PQQ6U/s400/IMG_0994.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Hava iyice kararınca manzara kayboldu, birbirimize kaldık. Restoranda oturup Ankara’ya kadar sohbet ettik. Polatlıdan sonra tanıdık manzaralar aklımda akmaya başladı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/M4QyLRDaO8smnuTWiBl6dQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0yVQaryI/AAAAAAAAHCA/Hio_D-wYTGY/s400/IMG_1005.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ankara’da tren ikinci peronda durdu. Hemen atladık aşağı gar binasına koştuk. Taş büfenin önünde sıra olduğundan yiyecekle vakit kaybetmek istemedik. Etrafta yine seyyar yoktu maalesef. Hoş eskiden de Ankara Gar’ına özel bir yiyecek hatırlamıyorum ama en azından simit filan bulabilirdik. İçeri girip çevrenin fotoğraflarını çekmeye başladım. Öğrenciliğimde az vakit geçirmemiştim bu bekleme salonunda.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/skoDyqA4gKi3piSxXM8Ldg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X01dlx4ZI/AAAAAAAAHCE/orpCWEHCDJ0/s400/IMG_1009.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yukarıdaki resimde sinsice yanıma yaklaşırken görüntülenen güvenlik görevlisi gelip şöyle bir şeyler söyledi.”Arkadaşım, sanki izin almışsın böyle oranın buranın fotoğrafını oh rahat rahat çekiyorsun, hayırdır, bırak çekmeyi”. Şaşkınlıkla karışık bu saçma tavra sinirlenerek adama döndüm ”Ben fotoğraf çekmek yasaktır yazan herhangi bir uyarı levhası görmüyorum” dedim. Cevaben şuna benzer bir cevap aldım” Tecedede Garlar ve İstasyonlar kanununda kapalı bekleme alanları yönetmeliğini okursan görürsün”. “Allah size akıl fikir versin”dedim ayrıldım. Arkamdan seslendi “Sana versin”.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/tznCTCLZn00Z_qcWq5QiRw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X033omMbI/AAAAAAAAHCI/mcSrUVlN5P4/s400/IMG_1022.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Gardan binasından kovalanınca vagonun yanına döndük. Kısa süre sonra da tren kalktı. Anladım ki artık trenin durduğu ana istasyonların çevresinde dolanmanın imkanı yok. Belki de iyisi budur, en azından vakit kaybetmiyor tren. İnsanlar gezmek için trene binmiyor ki!<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6uqtr5QyuFYP70Agnm1SjA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X06ZxjQWI/AAAAAAAAHCM/Lkx3BpzGa94/s400/IMG_1047.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Gardan sonra tren Ankara’nın içinden geçerek Kırıkkale’ye doğru yoluna devam etti. Aradan yıllar geçmiş. Bir sürü yolu ve binayı tanımama rağmen kafamdaki haritanın birçok parçasının kaybolduğunu fark ettim. Öğrenci evimin olduğu Cebeci’deki mahalleyi bile zor tanıdım. Karanlığın içinde kalan eski mahalleme bakıp “Bak bak burası beş sene kaldığım yer, şurda şu vardı burda bu vardı” diye tek başıma heyecanlandım anlattım durdum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/H81ZojvJzWrotkY4D9hM6g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X08kM_A0I/AAAAAAAAHCQ/K5PnulSGHDU/s400/IMG_1066.JPG" /></a><br /><br />Karnımız hafiften acıkmaya başlamıştı. Restoranda buluşmak üzere sözleştik. Zaman gelene kadar şehrin ışıkları pencereden akarken yatağa uzanıp keyif yaptık.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zz5BNYmjULpwdGzC7bX00A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X0_b_JwtI/AAAAAAAAHCU/CbNFZrf8Su4/s400/IMG_1099.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Bozkıra meydana çıkıp ışıklar kaybolunca izleyecek bir şey de kalmadığından restorana geçtik. Meze tabağı, bir porsiyon kavurma ve küçük rakı ısmarladık. Tarator ekşiydi, sarma bayattı ve porsiyonlar kuş kadardı. Hayal kırıklığına uğradık. Kalite gerçekten dibe vurmuş. Garson da habire bir şeyler getirmeye çalışıyor ama istemeye değmez. Memnun olmadığımızı söyledik o da kendini savundu. Bunların hepsini İstanbul’da hazırlıyorlarmış. Onlar sadece porsiyonluyormuş. Kim doyar bunlarla dedim. Ben bilmem dercesine boynunu kıvırdı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8GxhAQfc4fUNfvx-L37MyA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1BsvT3YI/AAAAAAAAHCY/3wuoQbGokOE/s400/IMG_1111.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Rakı geldi ama rakı bardağı yoktu. Çay bardağı istedik, o da yoktu. Mecburen su bardağından içtik rakıları. Baktık masada iş yok biraya geri döndük, gece bire kadar lak lak edip bira içtik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VoBq7LWg611j5gJgsWuFmw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1EeqR4mI/AAAAAAAAHCc/QKFxovVm8hY/s400/IMG_1122.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yatmadan önce diğer vagonları dolaşmak üzere lokomotife doğru ilerledim. Vagon sayısı da vagonlardaki insan sayısı da azalmıştı. Herkes iki kişilik koltuklara yayılmış uyuyordu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/39RLaeI46WQGds1Kl_zA8g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1Hd4xg0I/AAAAAAAAHCk/ITXrN60x31c/s400/IMG_1127.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Dönerken vagon arasında sigara içen komandoyla biraz sohbet ettik. Gece kimse görmez diye vagonlar arasında sigara içmeye çıkmış. Kayseri’ye birliğine geri dönüyormuş. Beresini benimsemiş olsa gerek ki sivilde de benzerini takıyordu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xiLwGxq8XR31igSv2KICIQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1MZzx1kI/AAAAAAAAHCs/6m0bUk4Awdo/s400/IMG_1132.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yatağa dönüp uykuya daldık. Gerçekten çok keyifli bir uyku alanı burası. Herkesin bir kere denemesini öneririm. Beni çok rahatlattı. Bir yandan yumuşak yumuşak sallanan yatak, diğer yandan ritmik ray tıkırtıları insanın uykusu olmasa da getiriyor. Gece yarısı trenin hızı artınca vagon fazlaca sallanmaya raylardan yüksek sesler çıkmaya başlayınca uyandım. Fırsat bilip içtiğim biraları ihraç etmek maksadıyla tuvalete gittim. Hem uyku sersemiyim hem vagon sallanıyor, koridorda bir sağa bir sola savrulup durdum, deprem gibi birşey.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/v-Nl1XwyCmZt89yP8KZGyQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XxlvHoT0I/AAAAAAAAHAE/gaC7VL9VSh0/s400/IMG_0494.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ertesi sabah dünden kalan börek, meyveler ve meyve suları ile karnımızı doyurduk. Kayseri’yi geçmiş Sivas’a ilerliyorduk. Doğa değişmişti. Kavak dışında fazla ağaç yoktu, Anadolu iyice çoraklaşmıştı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4cZRtjNDIFaMqVaXr_AVFQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1XxoV_1lMI/AAAAAAAAHAI/6iDFwfqlXKY/s400/IMG_0502.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Tren derelerin ve akarsuların yanından ilerliyordu. Tren durduğu ara istasyonlarda adet yerini bulsun diye duruyorduk. Ne inen vardı ne binen. Zaten istasyon binalarındaki görevli dışında da çevrede canlılık belirtisi yoktu. İstasyon çevreleri terk edilmiş evlerle doluydu. İstasyon binaları da nasibini almıştı yalnızlıktan. Herhalde son badanayı elli yıl önce tatmışlardı. Rayların üzerinde yıllardır kullanılmadıkları belli pas içinde kalmış vagonlar vardı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/--e83HhMeUVB8VIT_qfyVA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1Vls7nfI/AAAAAAAAHC8/aG0nnEtmEbk/s400/IMG_1149.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Büyük yerleşimler dışında trenin geçtiği rota sanki terk edilmiş maalesef.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vMxXuT8wkni01uBNEC3KlQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1fsdfLBI/AAAAAAAAHDM/W95eGXai_Uk/s400/IMG_1182.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Biraz daha dinlenmek üzere odaya çekildim. Trenle yolculuğun en güzel yanlarından biri bu galiba. Aslında evde de yan gelip yatabilirsiniz. Ama burada mesela yıkanacak çamaşır yok, temizlenecek ev yok, bilgisayar yok, tv yok, araba yok, internet yok veya alışveriş merkezi yok. Sadece her saniye değişen bir manzara, sıcak bir oda ve rahat yataklar var. Yani insan istemese de dinlenmek zorunda. Bir ara TCDD terliklerimi ayağıma geçirdim, ayaklarımı masaya uzattım kafamı da cama dayayıp akan manzarayı ve dönen treni seyre koyuldum. Ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim ama bir ara arkadaşım “Ne düşünüyorsun öyle derin derin?” diye sordu. Hiçbir şey düşünmediğimin farkına vardım. Tamamen hipnotik bir durumdu, aklım boşalmıştı. Tam ihtiyacım olan şeyi tren camının kenarında tepelerin arasından akan çayı seyrederken bulacağım hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Keyifle gülümsedim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bK5HYybieoVsLdVjuC4n-w?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1QbSU5tI/AAAAAAAAHC4/tkQoFEzh-Qs/s400/IMG_1136.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Oturduğum yerden fotoğraf çektim. Dönen trenin homourtular çıkaran dizel lokmotifini yakalamaya çalıştım ama beceremedim. Tren Ankara sonrasında kısalmıştı sanki. Camların açılan kısmı kelebek camdı, elini bile zor dışarı çıkartabiliyorsun. Eskiden neredeyse yarıya kadar aşağı inen, kafayı kolu dışarı uzatabildiğin camlardan vardı. Keşke bunları da öyle yapsalarmış.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bJWzTmt-HKvGuLVT6NoSbA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1ZuInqmI/AAAAAAAAHDE/fFXWmeZXUeo/s400/IMG_1161.JPG" /></a><br /><br />Cam kenarındaki hipnotik keyfim yerini uykuya bırakınca birkaç saatimi daha uykuya vermiş oldum. Bu sırada Sivas’ı kaçırmışız.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yowrvqQXXcceqvP0PXLh8Q?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1cMPzh3I/AAAAAAAAHDI/q5I7FtNoi04/s400/IMG_1178.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İleride bir yerlerde zirvelerde izlenen karlar bu seneki ilk karımızı Kars’ta göreceğimiz konusunda bizi ümitlendirdi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AC9dqkAmP0ynMfS1cPny7g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1iqnZx4I/AAAAAAAAHDQ/NkiyQLBzn38/s400/IMG_1188.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UYDv6DihwtLDAjMfz0TCZQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1k7wJHxI/AAAAAAAAHDU/AAASjwxTWGk/s400/IMG_1190.JPG" /></a><br /><br />Erzincan’a yaklaştıkça tren yolunun takip ettiği çayın çapı da artmaya başladı. Meğer Fırat’la birleşen ana çaylardan biriymiş. Aklıma Kemaliye geldi. Yakınlarda olmalıydı. Doğa çok benzerdi. Kayalık yarların sonlandığı çamur renkli nehrin üzerinde ilerliyorduk.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vFLAfeB1fSsHSZgBG7lFRQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1pmBTQ2I/AAAAAAAAHDY/q8UDcob223g/s400/IMG_0537.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Sayamadığım kadar çok tünele girdik bu sırada. Zaten saymaya da gerek yokmuş, hepsinin üzerinde numarası yazıyordu. Elli beş’ten sonra saymayı bıraktım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3ik5pSDA-yv0Rs0CQol1ZA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1t1Nbl0I/AAAAAAAAHDc/5sWl0C83h0Y/s400/IMG_0546.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İki yıl önce Kemaliye gezisinde üzerinde dolandığım nehrin ve kayalık yarların çok benzeri aşağıdaki manzara. Şimdi yukarıdan izlediğim bu sularda botla gezinmiştik. Sanki ilerideki kayanın arkasından Kemaliye çıkacak. Bir süre bekledim ama tanıdık bir yer göremedim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RbxEHCuKlf95kMVBpbAPmw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1wbL8a8I/AAAAAAAAHDg/SpjqnDS492k/s400/IMG_1195.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Fırat’ın yavrusundan ayrılıp Erzincan’a doğru ilerledi tren. Yine yolda terk edilmiş istasyon görüntüleri vardı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/r_HNehdzSd2wWsCNfbl9fQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1y_XkIxI/AAAAAAAAHDk/mR6iBbK518U/s400/IMG_1193.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Erzican’a ulaştığımızda akşam üstü olmuştu. Karnımız acıktığından istsayondaki büfenin bayat simit ve poğaçaları için sıraya girdik. Bu sırada restoranın garsonu küskün bakışlarla bizi süzüyordu. Bütün gün uğramamıştık restorana. Dün akşamki tecrübeden sonra gerek kalmamıştı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zO1Jl3wD5COlRVwlq6vedg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X17Y3SLfI/AAAAAAAAHDw/CYkLqLxr_wc/s400/IMG_1208.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Büfeden biraz hamur işi, çerez, meyve suyu, eritme penir ve su aldık .<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/a8oUlusE0yiYeGhCfjZPfg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X19swsdKI/AAAAAAAAHD0/NIOV82MSmt8/s400/IMG_1210.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Erzincan çevresinde yol kenarlarında seyrek kar tümsekleri olsa da hepsi de erimek üzereydi. Soğuk havadan kardan kıyametten eser yok. Hava durumu da bas bas bağırıyor “Kara kış geliyor kaçııın!” diye. Nerede hani? Erzurum’a geldik ocak ayındayız kar yok yahu!<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GYzRryZfP5yYz_nvnn_WAQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X1_yOEIQI/AAAAAAAAHD4/X66HgZd2IsE/s400/IMG_0568.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Erzuruma vardığımızda hava kararmıştı. Altımda eşofmanlarımla terliklerim üzerimde svitşörtümle ocak ayında Erzurumda donmam gerekiyordu ama ürpermedim bile. Galiba dünya gerçekten ısınıyor. Gece olduğundan göremedik ama Erzurum Kars arasında açık arazide tüneller varmış. Fırtına olduğunda tren içine saklanabilsin diye. Hava şartlarını düşünün artık, nereden nereye gelmiş.<br />Erzurum’la Kars arası 3-4 saat sürdü. Dışarısı zifiri karanlık olduğundan hiçbir şey görmüyorduk. Uslu uslu Kars’a varmayı bekledik. Bence bu yolculuk tam kıvamında olmuştu. İyice dinlenmiş, tren yolculuğunun tadına varmıştık ve sıkılmaya başlamadan da<br />Kars’ta inecektik.<br />Hesabı kapatmak bizim küskün garsonu çağırdık. Hesabı biraz şişirmiş. Mesela meze tabağında gelen iki bayat yaprak sarması için 4 TL yazmış.<br />“Sadece sarmanın porsiyonu ne kadar?” diyorum.<br />“4TL”,<br />“Onda kaç sarma var?”<br />“4 tane”<br />“Meze tabağında kaç sarma var?”<br />“2 tane”<br />“O ne kadar"</strong><br /><strong>"4 TL”<br />“ .....neden? Daha az ama aynı fiyat, nasıl oluyor o iş?”<br />“Öyle”<br />“Yarım yemek kaşığı ekşi tarator 4 TL mi?”<br />“Evet”<br />“Normal porsiyon tarator ne kadar?”<br />“4 TL”<br />“Nasıl oluyor abicim?”<br />“Öyle” deyip başını buruyor. Akşam akşam sinirleniyorum. Beş kuruş bahşiş bırakmamaya karar verip kredi kartıyla ödeme yapmak için pos makinesini istiyoruz.<br />“Kredi kartı geçmiyor yalnız”<br />“E dün kapıda asılıydı kredi kartı geçerlidir diye, makine de orada duruyor.”<br />“Kaldırdık yazıyı bakın yok, Ankara’dan sonra geçmiyor”<br />“Yaa sabır yaa selamet”<br />Hadi neyse dedik tatsızlık olmasın, birkaç bira sildirtip hesabı tam ödeyip bahşiş vermeden ayrıldık. Sanırım bizden başka kimse restoranı kullanmadığı için Ankara’dan sonra kredi kartı geçerlidir yazısını kaldırdı. Böylece verdiğimiz nakit paranın bir kısmını cebe indirebilecekti. Makineden çekseydi kayıtlı olurdu. Restorandan hoş ayrılmadık anlayacağınız. Zaten yemekler de dibe vurmuş. Ama bir şey söyliyeyim mi, o pencerenin kenarında oturup akan manazarya karşı birşeyler içmek gibisi de yok hani. Kulağımıza küpe olsun bundan sonra. Sadece içilecek, yemek yenmeyecek.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YhvDpjj_VigTPUdlwaxKgw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2CbAWV7I/AAAAAAAAHD8/b3IWJdW1bC8/s400/IMG_0590.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Saat 21:30’da Kars’a ulaştık. Koca tren zaten Erzurumda iyice boşalmıştı. Bizim vagondan bizle birlikte yalnızca bir asker indi. Gar binası da bomboştu.<br />Dün trenden bizim peynirci Leventi aramıştım. Peynir almak için pazar günü açık olup olmayacağını soracaktım. Kars’ta olacağımı duyunca gardan bizi almak için ısrar etti sağolsun. Gar binasından çıkınca telefon ettim bir dakika dolmadan geldi transitiyle. Merkezdeki iki yıldızlı Güngören Otel’e gittik. Burası hem merkezi hem ucuz hem de (biz kullanmasak da) ücretsiz hamamı var. İki kişilik oda yarım pansiyon 60 TL.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/39tsrSE7xwhEApna-6g8aQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2FQY7nXI/AAAAAAAAHEA/HMBa1jyySDI/s400/IMG_1223.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Odalara çantaları koyduktan sonra Levent bize kısa bir şehir turu yaptı. Eski Rus binalarını, çarşıyı, Kars Kalesini ve barış heykelini gece gözüyle de olsa görmüş olduk.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/G_ZitvKpwQrs61v4ocdHgw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2I5jwMgI/AAAAAAAAHEE/FRmHau4BitA/s400/IMG_1225.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yukarıda resmi olan evi Sezen Aksu almış. Hemen karşısındaki sokakta üniversiteli gençlerin takıldığı şık bir disko/bar var.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hDjDbe2hpSUv_zB7nnC_Wg?feat=embedwebsite"><strong><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfA1FCKP9Ssv7NIxOi1UQnhgnaVm1yiBR6_KvJ7obcO4rxTPCt2WXytzSqefe-XcMPqItoTArrFgBw_lIkcy-nfG6M9GdIerUCOEuuobM61HLPaaOUJBMHhc6LrxvPC6kD1pBI4qcq8gD0/s400/IMG_1226.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İçeri girip bira ısmarladık. Levent buranın müdavimi olduğundan masayı değişik mezeler ve çerezlerle donattılar. Her telden müzik çaldı o akşam. Çıstak sonrası, rock, ardından Ankara havası, halay havası ve sonra Azeri türküleri. Bulamaç gibi gelse de dans edenlerin tüm bu müziklere mükemmel uyum gösterebilmesi ilginçti. Çok gürültülü olduğundan sohbet edemedik. Kars’a has olduğunu söyledikleri müzikler ve danslardaki Çerkez esintisi belirgindi. İlerleyen vakitlerde Volkan’da bize katıldı hep beraber dans ettik. Dans ederken biri gelip üzerime peçeteler atmaya başladı. Bana attığını anlayamadığım için kenara kaçtım, ben kaçtıkça o üzerime gelip bir poşet peçeteyi boça etti. Adettenmiş. Tevekkeli değil yerler peçete dolu.<br />Açıkçası Kars’a gelip böyle sıcak karşılanacağımı ve gece kulübünde göbek atacağımı hiç düşünmemiştim. Sürpriz oldu. Kurtlarımızı döküp hesabı istedik ama bizim Levent hesap işini çoktan halletmiş meğer. Alırsın verirsin filan boğuştuk bir süre kabul etmedi. “Hoca elin ayaan durmuyor yerinde tamam yaa” dedi<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gPW4c1OsxTF_hngmo6IQBQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2RE8pmuI/AAAAAAAAHEU/Kq8YsIQAxC0/s400/IMG_1254.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Gece yarısı otele dönerken diğer arkadaşların Ani Harabeleri’ni görmediklerini araç kiralamanın mümkün olup olmadığını sordum. Tabii zaman da çok kısıtlıydı. Ertesi gün 13:20’de İstanbul’a uçağımız olduğu için erken kalkıp hızlı hareket etmeliydik. Pazar sabahı erkenden nereden bulacaktık araç? Levent transitini vermeyi önerdi ama kabul etmedik. Eş dosta belki yirmi kez telefon ettiler. Her telefon arasında “Tamam gerek boş ver, gece vakti rahatsız etme milleti” gibi uyarılarımıza kulak asmadılar. Tanıdıkları bir taksiciyle tanıdık hesabına git gel 80 TL’ye fiyat aldılar. Grupta fikir birliği olmayınca Volkan siz acele etmeyin ben sabah gelir sizi alırım dedi.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8T61rChrwCDUBvIwhO7auw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2ZWR0HbI/AAAAAAAAHEg/el694uZOi7E/s400/IMG_1263.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ertesi sabah erkenden uyanıp kahvaltıya indik. Tereyağ ve bal süperdi. Bizden başka alçak sesle konuşan alman bir çift vardı. Sürekli konuşan kadın adamın başının etini yiyor gibi geldi bana. Karnımızı doyururken Volkan aradı, gelemiyormuş, dün geceki taksiyi gönderiyormuş. Taksi gelene kadar çevrede ufak bir tur attık.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VZuI1qEBOJuqQaMn0UfLiQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2XSaXf7I/AAAAAAAAHEc/q02P2sFG38g/s400/IMG_1259.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Pazar sabahı Kars sokakları sanki terk edilmiş gibiydi. İstanbul’dan sonra hava aydınlıkken sokaklarda insan ve araba görmemek mucize gibi birşey. Kar belli ki daha önce yağmış ama şimdi çamura dönmeye başlamış. Şu basınca çıkan “kart kurt” sesini duyamadık ne yazık ki.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hL6Nra9SlignTjnRqlBj4g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2bN-eUoI/AAAAAAAAHEk/Nm_2w7CL3vE/s400/IMG_1266.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Taksiyle birlikte Volkan da geldi. Bizi bindirip yolcu etti. Ani’ye gitmek üzere yola çıktık. Tepelere çıktıkça yoldaki ve çevredeki kar miktarı artsa da genel olarak ocak ayında Kars’ta görülmesi zor bir manzara. Ani açık arazidir, kar olur tipi olur diye termal içliklerle filan donanmış vaziyetteyiz. Hiç gerek yokmuş oysa ki. Havanın İstanbul’dan farkı yok.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zB00RyFyBf7_5oTEz_G2ew?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2c-F4CSI/AAAAAAAAHEo/FtW8lHEhigU/s400/IMG_1271.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yollar karlı ama bizim şoför 90’dan aşağı gitmiyor. Belli ki kar lastiklerine güveniyor. Önümüzde giden ticari’nin içinde de sabahki alman çift var. Kaçak rehberlik yapan biri onları Ani’ye götürüyormuş, bizim taksici tanıyor. O da kar lastiğine güveniyor demek ki bu yolda bizi solladı ama ilerdeki virajda yolun dışına savruldu. Bankete yuvarlanıp takla atacaktı az kalsın.<br />Yüzle giderken bizim şoför bu yoldan korkmak lazım diyor. Geçen sene bir turisti almış havaalanından, adam “Ani’ye” demiş. Bizimki “Şimdi tipi vardır gidilmez” filan dese de adamı ikna edememiş. Neyse çıkmışlar yola. Tepelere çıktıkça hava sertleşmiş, tipi başlamış. Yol ortadan kaybolmuş. Bizimki aklında kaldığı kadarıyla yola devam etmeye çalışmış ama bir süre sonra bankete yuvarlanıvermişler. Bunları anlatırken gözüm ara sıra karlı yolda 120’yi gören takometreye takılıyor. Biraz kasılıyorum doğrusu. Arabanın tabanına bastırıyorum fren yapmak için ama nafile, yavaşlamıyor.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vQ2yEahB3nBMrq-Oiv6_ow?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2gasjUYI/AAAAAAAAHEs/4WRExOELtPE/s400/IMG_0613.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Daha önce Ani Harabeleri’ni burada ayrıntısıyla anlattığımdan şimdi kısa keseceğim. Ören yerinin her yerini gezmek için yeterli vaktimiz yoktu. Bir saat içinde taksiye geri dönmeliydik. O yüzden hızlı adımlarla hatta koşarak ören yerinin yarısını gezebildik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Fcdd1YgBaiqY-qhFnANtPg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2nlORagI/AAAAAAAAHE4/LZHrpkDKS98/s400/IMG_1293.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Sadece en büyük ve güzel eserleri inceleme şansımız oldu. Koşarken içimizdeki termal içlikler yüzünden ter içinde kaldım. Daha düne kadar şu an karlar içinde zorlukla yürüyor olacağımı hayal ediyordum. Bu havada paltoya bile gerek yok. Kars’ta Levent’le Volkan’a da sormuştum bu ne biçim hava diye. “Ömrümüzde böyle ocak ayı görmedik, dünyanın sonu yaklaşıyor” dediler.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GNraUgfFMrjyUScUv-9AZg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2qzCMVgI/AAAAAAAAHE8/vR40YG3t7HI/s400/IMG_1297.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ermenistan sınırında fotoğraflar çektik. İki yıl önceki taş ocağı hala çalışmaya devam ediyordu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/134U5NIoHbAjDRMOs-CI5Q?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2slovPYI/AAAAAAAAHFA/q51ipgsHgrE/s400/IMG_1332.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Geçen sefer ilerideki kaleye tırmanamamıştım. O zaman da vakit kısıtlıydı. Bu sefer koşuşturmaktan kalenin orada olduğunun bile sonradan farkına vardım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/23Ve6CQrrG2Ls3LEDitXtQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2vvuqkSI/AAAAAAAAHFE/POvcks0wlYU/s400/IMG_1335.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Bizden başka çevrede dolanan 4-5 yabancı daha vardı. Pazar günü sabah erken saate üstelik Noel ertesi ziyarete gelenler olması buranın turistik potansiyelinin ve gereken önemin artık verilmesi gerektiğinin bir göstergesi galiba.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Tz2Mqy_v6ZPS_sdTsIajhA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2x2GeX1I/AAAAAAAAHFI/i_3NR-4qH2M/s400/IMG_1340.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yine görkemli kiliseler ve freskler üzerine kaplanmış beyaz badana.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/fjwfcSx0zTlRaOxQgxMnXA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X22gKZ0UI/AAAAAAAAHFM/C120OeKQIO0/s400/IMG_0634.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Zaman daralıyordu. Saat 10’u geçmişti. Dolanırken Levent aradı. Kaz pişirmeye başlamışlar bizim için geç kalmayın diyor.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/a7sOyfHso8FaB2fOcM0Wdw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X2_6fklmI/AAAAAAAAHFY/8Yi-gKJlOSg/s400/IMG_0659.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Hızlı turumuzu tamamlamak için çıkışa yöneldik. Kapıda bıraktığımız taksi yerinde yoktu. Eskiden çevrede dolanan çocuklar da yoktu. Bu sefer elim boş gelmemiştim. Çikolata getirmiştim ama verecek çocuk bulamadık.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jyHXQM6yYBkP92dqkIBYqQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3BkiPWII/AAAAAAAAHFc/KSFZIuSmS1w/s400/IMG_0654.JPG" /></strong></a><strong><br /><br /><br />Bizim taksici üşüyünce ilerideki mar-ket’e misafir olmuş. İçeride gülüşüyorlardı. Selam vermek için içeri girince hepimize ev yapımı tereyağlı hamur işlerinden ikram ettiler. Çay koymaya yeltendiler ama acelemiz olduğundan kalamadık.<br /><br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QOaDh6p5lIwZNAtxdQ4-OQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3DyE4wrI/AAAAAAAAHFg/UeAwu_yQhrA/s400/IMG_0653.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />İçlerinden muzur olan ağabey benim doktor olduğumu öğrenince diğerini gösterip “ Bu kan kanseri olmuş ne yapalım?” dedi. Üzülüp ne diyeceğimi düşünmeye başladım ki hepsi gülüşmeye başladı. Meğer şakaymış, arkadaşlarına takılıyorlarmış.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Tku4y6yk1x2p2qaAZ-b_eQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3GZvbK6I/AAAAAAAAHFk/ILgurwonCPw/s400/IMG_1425.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Taksiye binip Volkan’ın mekanına gittik: Kardelen Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi. Taksiden inerken dün gece anlaştığımız üzere şoföre parasını vermek istedim ama “Ödendi” diyerek almadı. Volkan kendi arabasını getiremeyince bize taksi ayarlamış parasını da kendisi ödemiş. Israrlarıma rağmen almadı parayı. “Hoca elin kolun rahat dursun” diye çıkıştı yine. Çok mahcup olduk.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1EnO91fmnKeeWZPCSMqK9Q?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3L-F2S_I/AAAAAAAAHFs/yKEdW8N9HUE/s400/IMG_1433.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Malum yerler çamurlu girişte ayakkabılarımıza galoş geçirip içeri girdik. Bir binanın zemin katını özel okula çevirmiş Volkan.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VP3W7zGUgqw-_LQV9CFW7A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3SVVWr2I/AAAAAAAAHF8/CcuEQvE0cqg/s400/IMG_1440.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Her oda zeka engelliler için belli amaçlarla özel tasarlanmış, tertemiz ve bakımlı bir okul idi. Böyle yararlı bir hizmete ön ayak olduğu için Volkan’ı tebrik ettik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ftlNUSIq1GTlgYlQXhcNCQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3QLVS58I/AAAAAAAAHF0/K0IoSe-IlLI/s400/IMG_1436.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kazın pişmesine 15-20 dakika varmış daha. Biz de içeride oturup çay içtik. Bir ara Levent’le otururken dikkatimi çekti. “Olm” dedim “Sen hiç Türk’e benzemiyon, çekik yeşil gözler, ince yapı, düz saçlar filan, ne iş?” diye sordum. Levent’in sözüne göre asıl Kars’ın yerlileri onlarmış. Kendilerini Terekeme olarak tanımladı. Sonradan internette araştırınca şunu buldum “Terekeme teriminin kökeni konusunda farklı görüşler ve rivayetler vardır. Bilim adamlarının büyük çoğunluğu bu terimin Türkmen sözcüğünün Arapça’daki çoğulu olan Terakime’den geldiğini düşünmektedirler. Fakat halk arasındaki rivayetlere baktığımızda bu terimin ‘terk etmek’ manasına geldiğini görüyoruz. Yani ‘mekânı terk eden ve göçmüş olan’ anlamında yorumlanmaktadır. Bu ifade de bize bugün Türkiye ve Kafkasya’da yaşayan Karapapakların veya Terekemelerin, SSCB’nin yıkılmasıyla Özbekistan içerisinde kalan Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Türkistanlı Karakalpaklarla olan akrabalıklarını ve bağlantılarını gündeme getirmektedir.” Yani bizim Levent yurdunu terk etmiş Oğuz Türkü’ymüş de haberimiz yok.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2amXc0mgxTsfx0ky1r4Xog?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3Vuvq3FI/AAAAAAAAHGA/U8xCixPZA7A/s400/IMG_1444.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Aradaki boşluğu kullanıp kaşar almak üzere Levent’in dükkana gittik. Kepenkleri bizim için açtı. Hemen taze kaşarı dilimleyip çerez niyetine yemeye başladım. Bu lezzeti ilk kez tadan diğer arkadaşlar da taze kaşara hayran kaldılar. Levent kaşarını anlatırken baktım kendisi de götürüyor aradan.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/k3UZS1ZOkapGDSV70Yw27w?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3YRDIQpI/AAAAAAAAHGE/lls03dReUWE/s400/IMG_0672.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Girişteki derin dondurucuda kar ayazında kurutulmuş kazlar vardı. Tanesi 80 TL imiş. Birazdan tadacağız bakalım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/y78cafehVn1s97vNEUiU-Q?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3buuB1bI/AAAAAAAAHGM/VY_087SWmnM/s400/IMG_1450.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ben her zamanki gibi biraz taze biraz da eski kaşar aldım. Ceri organik petek ballarından almak isteyince, kutular kalktı altlardan bir yerlerden ambalajı ve etiketi olmayan petekler çıktı. Bu sırada Levent anlatıyor:”Geçenlerde Çorum’dan arkadaşlarınız aradı yine. Adınızı verip bu baldan istediler”. Benim tanıdığım yok Çorum’da deyince işin rengi çıktı ortaya. Meğer Türkiye’nin birçok şehrinden Levent’i arayan kişiler aslında benim arkadaşlarım değilmiş. Bu blogta iki sene önce yazdıklarımı okuyup Levent’e sipariş verenlermiş. Göğsüm kabardı vallahi. Demek hakikaten okuyanlar var burayı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RbHSQai9A0YCWyYTnr9k7w?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3exwJmPI/AAAAAAAAHGQ/fvjMoax3wvk/s400/IMG_1454.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Madem öyle o zaman güncellenmiş fiyat listesini de yazayım. Kilo bazında taze kaşar 8 tl, eski kaşar 10 TL, organik balın peteği 30 TL, diğer balın kilosu (o da fena değil) 10 TL, tereyağı 7 TL. Türkiye’nin her yerine gönderiyor. İstanbul ve İzmir’e kargo ile iki gün sürüyor. Kargo ücreti de fazla bir şey değil. Kişisel siparişlerimde 10 TL’yi geçmedi. Geçen aylarda hataneye yüklü bir sipariş gelmişti iki kocaman koliye 25 TL ödemiştim. Geçen bizim Kars’lı bina görevlisine tattırdım denesin diye, “İşte kaşar dediğin böyle olur hoca” dedi. Levent'in telefonunu da yazayım, isteyene gönderebileceğini söyledi: 0 535 846 88 60 ve 0 474 212 48 74.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1Ca5ZvCCFT2ANnigZpvXVw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3hkIDpUI/AAAAAAAAHGU/VL08wMow2nc/s400/IMG_1458.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Telefon ettiler kazlar hazırmış. Peynirlere dadanmayı bırakıp alışverişi bitirmeye odaklandık.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1Ca5ZvCCFT2ANnigZpvXVw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3hkIDpUI/AAAAAAAAHGU/VL08wMow2nc/s400/IMG_1458.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ağzımızın suyunu akıta akıta okula geri döndük. Kaz da daha yeni ocaktan inmiş. Levent’in hediyesi sağolsun. Meret ateş gibi. Elimi ağzımı yaka yaka götürdüm budunu. Yanında da hoşaf ve turşu ile aslında uzun süre oturulacak bir masaydı ama bizim uçağın kalkmasına 45 dakika kaldığını görünce ağzımızda lokmaları çiğneyerek yola koyulmak zorunda kaldık. Kaz etinden de bahsedeyim. Kanatlı olmasına rağmen eti kırmızı. Bacağından tutup koca budu dişlemek insandaki Erol Taş ruhunu gıdıklıyor. Lezzetli, ağır ve tok bir et. Gece yatmadan önce yememek lazım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UM7Lxko2zZ1QQRM1E2GNbA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3mXDXecI/AAAAAAAAHGc/wOpOXuNgXp0/s400/IMG_1469.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Havaalanına giderken gündüz gözüyle göremediğimiz mimari eserlere de göz ucu bakınıyoruz. Yangından mal kaçırıyormuş gibi onlarında fotoğrafını çekme derdindeyim. İyice Japon oldum valla!<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EMPUq1lR5nCMUapNYrK4kw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3pJE5wWI/AAAAAAAAHGg/QRiCxJJKjWM/s400/IMG_1472.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ayrılırken kapı önünde son bir veda pozu çektirdik. Çok yoğun bir sabahtı, tripodumu aceleden otelde unutmuşum. Öyle telaş etmişiz ki ayağımda hala galoş var. O acele içeride de devam etti. Yanımda taşıdığım minik çakıyı da çıkarmayı unuttumdan havaalanı polislerine hediye etmek zorunda kaldım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zqh_EKcFdnCpKXW9w2Yvjg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/S1X3sKzW6zI/AAAAAAAAHGk/cNXLfnef-yg/s400/IMG_1475.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Uçakta düşündüm de akşamdan bu yana Kars macerası çok hızlı geçti. Akşama gece kulübünü, sabaha Ani’yi ve kaz yemeğini sığdırdık, uçağa son binenler olduk. Levent ve Volkan sayesinde oldu hepsi. Böylece Anadolu insanının misafirperverliğini bir kere daha gördük. Neredeyse bütün zamanlarını doğru dürüst tanımadıkları bizlere ayırdıkları gibi bindiğimiz taksi için bile beş kuruş ödetmediler. İki yıl önce yirmi dakikalığına tanıdığım, takip eden yıllarda birkaç kez peynir siparişi verdiğim bu adam şimdi misafirperverliği ve samimiyeti ile beni mahcup ediyordu.<br /><br />Ana fikir de yazalım madem: Yorulup tükendiğinizi hissettiğinizde alın bir günlük cuma izni, binin Doğu Ekspresine, otel konforunda dinlenmek garanti, gördüğün manzaralar senin olsun, Ani Harabeleri ve Kars kaşarı da hediyesi.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /></strong><strong></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com27tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-89342358033256938092009-10-20T22:43:00.002+03:002009-10-20T22:57:39.079+03:00İĞNEADA<strong><span style="font-size:130%;">İĞNEADA </span></strong><br /><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OYgU-7WsJC9vs3O838HN5A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x4AxB2VI/AAAAAAAAGyo/kDG2HRJzobk/s400/IMG_9221.JPG" /></a><br /><br />İstanbul’a taşınalı üç ay olmuş. Zaman ne kadar çabuk geçiyor. Geriye baktığımda henüz mükemmeli bulamasam da kısa mesafeli kafa dinleme yerleri arayışımın hala devam ettiğini görüyorum. Her seyahatin başına heyecanla başlıyorum ama hafta sonu ile kısıtlı vakit insanın heyecanını kursağında bırakıyor. Pazar öğlen tam dinlenmeye başlarken dönüş için hazırlıklara başlama zamanı gelip çatınca insanın çocuk gibi mızmızlanası geliyor. Hele ki dönüş yolunun berbat trafiğine takılınca bazen evde pineklemek daha çekici olabiliyor.<br />Bu kısa seyahatler arasından memnuniyetle döndüğüm ender gezilerden biri İğneada olunca paylaşmaya değer buldum<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JYF3jtzlH8-Ksqn6Uu_2DA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3xuoCLV2I/AAAAAAAAGyU/CqQyOe2FniM/s400/IMG_9186.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Kamp kurmak üzere Cuma akşamı alışveriş yapıp motoru yükledim. Cumartesi sabahı erkenden yola çıktım. Neyse ki bu saatte İstanbul’dan çıkmak o kadar zor olmuyor. Otoban sürüşü motora binmeyi özlediğimden olsa gerek keyifli geçti. Otoban çıkışındaki benzinlikte durup dinlendim. Beleş limonatalardan birkaç bardak içtim. Güneydoğu’da da beleş kaçak çay içerdim. Orada yanımda insanlar olur “Nereden, nereye, ne iş yaparsın, bu yolu da yapmadılar gitti vs..”gibi muhabbetlerle benimle birlikte keyfederlerdi. Şimdi yaz sıcağında sıcak kaçak çay yerine soğuk limonatamı yalnız başıma içiyorum. Hoş geldim.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2-cvXWUqo9BkhJygr6iqtw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3xwVFR3AI/AAAAAAAAGyY/NIJz7GoXU6U/s400/IMG_9188.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Vize ve Saray üzerinden yola devam ettim. Ayçiçeği tarlalarının arasından keyifle geçtim.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/35lCUS1pfFfyk-O922-Qtg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3xyIzZIDI/AAAAAAAAGyc/C32b4pK10JQ/s400/SANY0081.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Istranca ormanlarının arasından kıvrılan yollarda tertemiz havada acele etmeden ilerledim. Yola çıkmamın üzerinden 3 saate yakın zaman geçmişti, nihayet kendimi iyi hissetmeye başlamıştım. Yol boyunca uzanan orman o kadar sıktı ki birkaç metre ilerisi bile görünmüyordu.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/fxYoi_Sqvb8ukPN0jYV0Hw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x0eV-11I/AAAAAAAAGyg/hwtXHwtU8Ig/s400/SANY0086.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Dışarıda toprak kokusu, ağaç kokusu, rüzgar sesi ve yeşilin bin bir tonu vardı. Dayanamayıp kaskımı açtım. Birkaç dakika boyunca ormanın kokusunu taşıyan rüzgarın yüzümü yalayan serinliğine kendimi bıraktım. Tabi rüzgar zevkle birlikte börtü böceği de taşıdığından gözüme sinek kaçması gecikmedi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PuvO26wCJ7MFgRrS6e-8Tg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x2wmiJCI/AAAAAAAAGyk/CmefftUrYpk/s400/SANY0101.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />İğneada’ya vardığımda sorup soruşturarak kamp alanlarının yerlerini öğrendim. Merkeze yakın olanı seçtim. Alana varınca yakındaki göl nedeniyle etrafta çok sinek olduğunu ve geceleri bazen su yılanlarının çadırların altında dolandığını öğrendim. Üstelik çok “aile” bir havası vardı.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Sgc2jPitlUPOAKcoxGPpcw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yLG6gaSI/AAAAAAAAGzw/fDseXsBO5FM/s400/IMG_9408.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Kumsalda çadır kurmak yasaktı ama şansımı denemeye karar verip merkeze yakın olan kumsala sürdüm. Kumsalın göbeğine otel kondurmuşlar. Gidip fiyat sordum geceliğine 70 istedi. Vazgeçip dışarı çıktım. Motora atlayıp ayrılmak üzereyken otelin yakınındaki bisküvi kutularına benzeyen betonarme bungalovları gördüm. Denize yaklaşık 30 metre uzaklıkta, önlerinde de manzarayı engelleyecek hiçbir şey olmayan bungalovu geceliği 20’ye kiraladım.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UHqNpRWlmhOILddJSjJCMw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x5MAyUVI/AAAAAAAAGys/dgScsQvvCis/s144/IMG_9209.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />İçerisi de dışı gibi minyatürdü. İki göçmüş yatak bir kırık pencere bir de kumlu tozluk o kadar. İşin özü çadırdan pek farkı yok. Kokan yastıkların üzerine uyku tulumuyla yatacağım. Yeteri kadar rakıdan sonra hiçbir önemi kalmaz bu ayrıntının.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-FVJUw4nJeRysKVtrVe-Ag?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x58trUyI/AAAAAAAAGyw/pvQUzPk8ar0/s400/IMG_9279.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir de pencerenin önüne kumsala nazır sandalye koymamışlar mı? Hemen seviverdim burayı. Biramı kaptığım gibi şezlonga yayıldım.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/FuFMpZ6c8KKabi3CbKORvQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x78RuZoI/AAAAAAAAGy4/XbjByaDR70g/s400/IMG_9226.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />İlk izlenim olarak şunları sevdim. Birincisi İstanbul’a bu yakınlıkta bir yerin çoktan mahremiyetini yitirmiş olması gerekirdi. Çevreden mangal kokularının ve insan gürültüsünün yükselmesi lazımdı. Olmadı. Dalgaların sesinden ve bu salaş lokantadan beklenmeyecek şekilde arkadan mırıldanan Bob Marley’den başka bir şey yoktu kulaklarımda tınlayan. Gözlerimin önündeyse her birinin eşsiz olduğunu düşündükçe şaşkınlığımı alamadığım birbirinden farklı dalgalar ve iki günlüğüne de olsa doyasıya özgür olduğumu hatırlatan Karadeniz vardı.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BETm4hIo-Z8bMRvnf2oYNA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x9vB5h7I/AAAAAAAAGzA/VTON69Tf0lg/s400/IMG_9256.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />İkincisi buraya gelmeden önce kısa bir kumsalı olduğunu düşünmüştüm, oysa gördüm ki başımı her iki yana çevirdiğimde kumsalın sonunu göremiyorum. Şimdi halim yok, dinlenensim var ama bir gün uzun kumsal yürüyüşü yapmak istersem aklıma İğneada yazıldı.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AFD6Pw5k8NRupbwIzOA24w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3x8yPDaZI/AAAAAAAAGy8/mQj1AqfwlvM/s400/SANY0136.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Hiçbir şey yapmadan öylesine uzandım bir süre. Getirdiğim dürbünle geçen gemileri ve martıları izledim. Dalgalarla oynayan insanları seyrettim. Bir ara sızmış olabilirim, hatırlamıyorum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DQunXj3zu-m9mY6p-clHuw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yANFLw8I/AAAAAAAAGzI/antH_lzvHCE/s400/IMG_9274.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Karnım acıkınca yanımdaki nevalelerden bir şeyler hazırlayıp bungalovun önündeki sandalyelerden denizi seyrederek karnımı doyurdum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GT-hDuZ-7WI-XBL1lnyBXA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yBC6Y_UI/AAAAAAAAGzM/DUtzsNZD35o/s400/IMG_9282.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Akşamüstü yürüyüşe çıktım. Sahil kenarında denize nazır güzel balık lokantaları vardı. Ara sokaklara daldım. İlçe otogarında düğün hazırlıkları yapılıyordu. Demişlerdi ki bana Trakya’da düğünlerde her masaya rakı koyarlarmış, insanlar içip Romen havalarıyla coşarmış. Bu gece eğleneceğim ümidiyle düğünü beklemeye koyuldum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QnqpiMd0Wy--DTI9CtBQQg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5KqTRXHMco_nCQ4xAIcKMKmQ18c1Wepje9KnflF7-9rtNKugxPQibL_CMezJU7mtdV3t9q7ufGwo3rJc2610v6fJbLvn4X3WHP4rjZS3LLp_O9GNdjBw1H8brpwjrw4RzubHmoxRQxsqy/s400/IMG_9287.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir kamyon kasasına konuşlanmış Romen orkestrasının ses kontrolünü seyrettim. Davulcu sanki eğlence çoktan başlamış gibi eğleniyor davuluyla dans ediyor ilginç hareketler yapıyordu. Fotoğrafını çekmeye başlayınca iyice coştu. Onca fotoğrafından hareketsiz olanı sadece üsttekiydi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lhbenhATeuWZ2fjZIAI9_w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yDicAmKI/AAAAAAAAGzU/-ABsrnlpK_s/s400/IMG_9306.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir de tabi fotoğraf çektiğimi görünce “Beni çek beni çek!” diye bildikleri bütün dans figürlerini sergileyen minikleri de unutmamak lazım.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zWgRM0_0rDicfLAY-AzkkQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yE5oKHEI/AAAAAAAAGzY/-zwz6Mcf7qg/s400/IMG_9313.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Düğün hazırlıklarını bırakıp sahile indim. İşportadan 20 TL’ye mayo aldım. Etrafta bir sürü yabancı vardı. Satıcıya sorunca yabancıların Bulgar olduğunu, burada çoğunun yazlığı bulunduğunu söyledi. Muhabbet sıkılaşınca kendinin de aslında Bulgar olduğunu itiraf etti. Çok şaşırmadım aslında. Bulunduğum nokta Bulgaristan sınırına 12 km uzaklıkta ve Bulgar’ların vize sorunu yok, onlar Avrupa Birliği üyesi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eOmDzu0rjwtJDSv8Na-B0w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yGPpYiSI/AAAAAAAAGzc/oW2TErU4D4w/s400/IMG_9330.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Romen düğünü ve rakı muhabbeti düşüyle düğüne geri döndüm ama hayallerim suya düştü. Burası da köklü değişimden nasibini almış olsa gerek ki sadece çay ikramı vardı, gelin iyi kıvırsa da türbanlıydı. Onca güzel müzik boşa gitti.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8POThLbPjvOjj9MCKN9ouw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yHZJ5tXI/AAAAAAAAGzg/V9Y3huz2stg/s400/IMG_9367.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Dans pisti dolmadı bile. Davulcu da deriye öylesine vuruyordu sanki. Başlangıçtaki şevkini kaybetmişti. Eğlenemeyen, müziğe ve dansa katılmayan bir topluluğa çalmak nasıldır bilirim. Birkaç sıkıcı fotoğraf çektikten sonra ayrılmak üzere kalktım. Baktım akşamüzeri fotoğraflarını çektiğim minikler etrafımı sarmış oynuyor resimlerini çekmemi istiyorlar. Kırmadım çektim ama süt içecek havam olmadığımdan vakit kaybetmeden ayrıldım.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/e9a62WwN8j8j9x8CVKUTVg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yJA9jEmI/AAAAAAAAGzo/oMiKQaPPouo/s400/IMG_9404.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bungalovumun önündeki kumsala serilmiş şezlonglar gel seril bana birlikte yıldızları seyredelim diye çağırıyorlardı. Yeteri kadar yumuşak olmadıklarına kanaat getirip lokantaya oturdum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Ln9Eizl52Fsey6SAiWkJuA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yJwBa5EI/AAAAAAAAGzs/dqJIx1jBW_U/s400/IMG_9405.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Akşam serinliğinde içimi rakıyla ısıtıp kavun karpuzla tatlandırdım. Uykuya dalana kadar Karadeniz’i dinledim.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JTNTVE6EAaEyRVct1BdhpA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yMZPU3TI/AAAAAAAAGz0/TB_PongQMr4/s400/IMG_9414.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ertesi sabah Bulgaristan sınırına gittim. Aslında burası geçiş olan bir sınır değil. Yolun sonunda Anadolu’nun kim bilir neresinden gelmiş mazlum askerin “Buradan ileriye geçiş yok ağabey” dediği yerde yol bitiyor. Tarlaların arasındaki toprak yoldan ilerleyince karşıda Bulgar Köyü görülüyor. Yarım saatlik kulaç mesafesinde.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dYpgsdii2m8GqL6Fx9L-rA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yNlXqeuI/AAAAAAAAGz4/1vIOv2DKIoY/s400/IMG_9416.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Daha ileride ise yalnız kalmak, kafa dinlemek ve romantik anlar yaşamak için biçilmiş kaftan sakin bir kumsal var. Ayastafanoz Kampink!<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XH1CUJa97ykYkMJxobEqMA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yO2690wI/AAAAAAAAGz8/kgSAPUNN7Ss/s400/IMG_9417.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ara yollarda biraz vakit geçirdikten sonra dönüş için hazırlanmaya geri döndüm.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GXQ5jj7yd0X0h5BSWNaUZw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yP83q9JI/AAAAAAAAG0A/tdON_VIHlHM/s400/IMG_9425.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Düz ve boş yolda göğsüme işlesin diye buranın kokusu hız yapıp rüzgarın cildimi gerdirmesine izin verdim.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bdXysf_uhzE8piZJwk6dkQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yQiEp_UI/AAAAAAAAG0E/f9_0dqM1WNA/s400/IMG_9429.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Dönüş yolu yine keyifliydi ama keşmekeşe geri dönüşün hüznünün gölgesindeydi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XVcNJwJUuDdXp2NJ56V8BA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/St3yRcQDiyI/AAAAAAAAG0I/hytZ4KALV64/s400/IMG_9436.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Üzerine sert rüzgar ve mıcır dökülmüş yollar eklenince dönüş yolunun yarısı motosiklet becerisi testine dönüştü.<br />Eve vardığımda ne zaman gittim de geri geldim diye düşünüyordum. Bir ay beni idare edecek donanımla yola çıkıp ertesi gün geri dönmek yakışmamıştı. Ne çabuk bitti yahu, daha yeni başlamıştık!<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /></span></strong><strong><span style="font-size:130%;"></span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-56173194212273850602009-08-01T01:41:00.006+03:002009-08-01T02:24:19.764+03:00SAROZ KÖMÜR LİMANI<a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cmYNFdkyke3doxFP7PaYeg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNyxt0M2II/AAAAAAAAGjM/oCO0iy51yRY/s400/SANY0010.JPG" /></a><br /><br />Cumartesi sabahı Zekeriyaköy'de iki hasta baktıktan sonra saat 11:30'da yola koyuldum. Her uzun yol öncesinde olduğu gibi önceki gece uyuyamamıştım ve yorgundum. Yola çıkınca ayıldım ama ilk dik virajda motoru yatırdım. Moralim bozulsa da kısa zamanda toparlandım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eF5DdxZNm4jCv8v_jXUBtg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNyy9hYhVI/AAAAAAAAGjQ/MRVjXkKe_Xs/s400/SANY0011.JPG" /></a><br /><br />Tekirdağ'da heryerde meşhuuuur olduğu yazan köfteden yedim. Masada görülen herşeye 15 TL ödedim. İnegöl köfteden farkı nedir anlamadım. Bence pahalıydı. "Burası İstanbul olm!" diyerek kendimi avuttum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iiOcHf_jhWiR06Tk-L5pMw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy0KE-CPI/AAAAAAAAGjU/wtujedudRpE/s400/SANY0014.JPG" /></a><br /><br />Gelibolu'ya yaklaşırken denizi ilk gördüğüm anda keyfim yerine geldi. Neden Ankara'da yaşamadığımı hatırladım (deniz yoktu).<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PPq0F_8phigNQ8yv688TXw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy1yzvGjI/AAAAAAAAGjc/huKsKSBWRaw/s400/SANY0016.JPG" /></a><br /><br />Gelibolu'ya girmeden GPS'in gösterdiği üzere köy yollarına girdim. Ayçiçek tarlalarının arasından ilerlediğim toprak yol olabildiğince ıssız ve keyifliydi. Havayı öyle soludum ki sanki İstanbul şehrine döndüğümde işime yarayacaktı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Q2ifffM2Js_IfWOpmLV1iw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy3As7k3I/AAAAAAAAGjg/YaJ87CnUf6k/s400/SANY0021.JPG" /></a><br /><br />Kömür limanına yaklaştıkça denizin manzarası daha da güzelleşti. Ege'nin mavi-laciverti selamladı yeni yolcuyu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oqHwnZYWLninS6TTX5fnug?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy47zw7_I/AAAAAAAAGjk/NpWaHfJfgmU/s400/SANY0025.JPG" /></a><br /><br />Ön sırada denizin kenarında yer kalmadığından arkada bir yerde çadırımı kurdum. Manzaramda hala denizin olmasıyla avuttum kendimi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OBLBkqgpweeecfBJlo5srQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy61rZkGI/AAAAAAAAGjo/Q7aOlgVp9QQ/s400/SANY0026.JPG" /></a><br /><br />Önceki gece aldığım indirimdeki Jameson viskimden koyup sahile indim. Denize bir metre uzaklıkta yere serilip içkimden bir yudum aldığımda içim güldü. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZUrKy5dR-4ZTJ0_f4ruV-A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy8UtPLJI/AAAAAAAAGjs/W9Qok0ukncY/s400/SANY0032.JPG" /></a><br /><br />Etrafı seyretmekten canım sıkılınca gidip ders kitabımı getirdim. Kitap bir süre okunsa da ardından viski galibiyetini alıp üste geçti. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OPKwxBQ-jQBEipep5HwslQ?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ281kQWY_SwPyTVs8zq7XtmNhQEePLCpPdayaLaSEghPs8BqR1w5nhqIMEq00H_0jXlr0T4MTTRRUwuw6HDGbAKkMFDgnt7G5IZAWnqKrbo2FYp7V2DtIIdW6uTczYxLRCOTMzIfWxzm1/s400/SANY0033.JPG" /></a><br /><br />İnat edip tabureye kitap koyup okudum ama okuduklarımı kısa sürede unuttuğumu fark edince inadımdan vazgeçtim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LvBQmbvtC8wsabWnT96a_g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy-nvCDlI/AAAAAAAAGj0/PmlFWyQr0wo/s400/SANY0035.JPG" /></a><br /><br />Zaten güneş de batıyordu. Deniz ne kadar soğuk olsa da zaten üç kadeh devirmiş bünyem için fark etmeyeceğini düşünerek suya atladım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Vj4Rx89OiMUCfbB2oRNwVg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SnNy_bztJAI/AAAAAAAAGj4/y1YY7b9VrXA/s400/SANY0040.JPG" /></a><br /><br />Atladım ve bunu kaydettim. Sürç-ü lisan ettiysem affola...<br /><br /><embed src="http://www.metacafe.com/fplayer/3118603/saroz_k_m_r_liman.swf" width="400" height="345" wmode="transparent" pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" type="application/x-shockwave-flash"> </embed>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-65885028885036687632009-05-14T20:47:00.018+03:002009-08-09T14:35:22.942+03:00MOTORLA SURİYE - ÜRDÜN<a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RumI3bjAPYBUxsrJ70Nc-A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgmPDzpsQ5I/AAAAAAAAFJc/Ded1LyEvzSw/s400/DSCN9804.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Son bir buçuk yıldır Suriye sınırına 12 km mesafede yaşıyorum. Yaz başında buralardan ayrılacağım. Muhtemelen uzun yıllar buraya bir daha yolum düşmeyecek. Hal böyle olunca aylar önce bu kadar yakın olup da komşuyu ziyarete gitmeden olmaz diye bir kurt düştü içime. O kurt büyüdü gelişti, gezi böceği oldu beni ısırdı. Artık zehirlenmiştim, geri dönüşü yoktu. Zaman ilerledikçe planlar keskinleşti zaman belirlendi ve yola çıkıldı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aZ_XNbac5Jx2BA-ytWaf1g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglqwFZcWDI/AAAAAAAAFGk/ozLG9z9Op24/s400/SANY0003.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Her uzun yolculuk öncesinde olduğu gibi yine bendeniz haftalar öncesinden başlayan heyecanım ve tez canlılığım neticesinde bir hafta önceden motosikletin bakımlarını ve çantaları hazırlamış yola çıkmayı bekliyordum. Nihayetinde 30 Nisan öğlen iki buçukta işten çıkıp otoparka gittim. Arabada hazır beklemekte olan kıyafetlerimi giydim, çantaları motora yerleştirdim ve yola çıktım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nDgTp_dkltEkjBAJDPfVvA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglqsjMbpZI/AAAAAAAAFGg/_3Ahmukh5Y4/s400/SANY0004.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Daha önce muhtelif defalar girmemeye yeminli olduğum Kızıltepe-Urfa yolunu (yol denebilirse eğer) pas geçip Ceylanpınar üzerinden Urfa’ya oradan da Antep’e 5 saatte ulaştım. Yıllardır bitmek bilmeyen Fırat Viyadük’ü nihayet bitmiş. Artık Urfa ve Antep otobandan çıkmadan bağlanıyor.<br /><br />Fazla dolanmadan Antep merkezindeki iki yıldızlı Büyük Otel’e gittim. Beni hatırladılar. Birkaç ay önce Tanya buradayken “Hadi Antep’i gezelim” diye yola çıktık. Gece on birde vardığımız şehir merkezinde sırtımızda çantalarla bir saat içinde en az on otel dolandık. Hiçbiri evli değiliz diye bizi almadı. En son canımıza tak etmişti, yatacak dört ya da beş yıldızlı otel bulup parasını verip bu eziyetten kurtulacaktık. Son olarak şunu da deneyelim deyip Büyük Otel’e girdim. İlk sözlerim “Kardeşim ne biçim şehir burası, ayıp vallahi, gecenin bir yarısı kaldık dışarıda millet evlilik cüzdanı diyor. Ayrı yatalım diyoruz ona da izin yok. Ben doktorum, kaçakçı değilim, pezevenk değilim nedir bu muamele. Sen de yer yok diyorsan bana en yakın dört yıldız otelin adresini ver bari” deyince respsiyondaki arkadaş “Sakin ol abi yer var kalırsınız” demişti. Çok rahatlamıştım, bize de iki gün çok iyi davranmışlardı. Sonradan adamlara sorunca aslında otellerin müşteriyi geri çevirme yetkileri olmadığını söylemişlerdi. Ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuç itibariyle aramızdaki gönül hesabına 35 TL oda ve kahvaltıya anlaşıp motoru da otelin önüne park edip odaya yerleştim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LkMEE2OCf4zX56pR_JzTjQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglqyfZP2NI/AAAAAAAAFM0/VOBgbJBF8Mw/s400/SANY0014.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Akşam iki ay önce açılan Sahan’a gittim. Eski bir hanı çok şık bir restaurant’a çevirmişler. Yöresel yemekler yanında rakı da olunca hemen kendime masayı kurdum. Karışık meze tabağı, içli köfte, kuru patlıcan ve biber dolması ile 20’lik rakı içtim. Mezelerden muammara ve pazı sarma harikaydı. Hesap 50 TL ödedim. Pek ucuz sayılmaz. Gece yarısı odama çekilip yarı TV yarı kitapla uykuya daldım.<br />Sabah sekiz buçukta yola çıktım. Bakırcıların arasından sabah serinliği ve sakinliğinde Arnavut kaldırımlar üzerinden acele etmeden tadını çıkara çıkara ilerledim. Kilis yoluna çıktım. Amacım Kilis’ten Suriye’ye geçiş yapmak. Karadeniz türküleri ile çoşarak sınıra ilerledim. Suriye’ye GPS alınmıyor diye bir efsane olduğundan sınıra 10 km kala GPS’i eşyaların içine sakladım.<br />Dokuz buçuk’ta sınırdaydım. Araçla çıkış yapmanın bedeli 15 TL + yarım saat. Suriye’ye girmek ise o kadar kolay değil. Daha bir hafta önce Suriye Konsolosluğu’nu arayıp sorduğumda vizeye gerek olmadığını bütün kapılardan alındığını söylemişlerdi. İkinci kez teyit etmek istedim aynı cevapları aldım. Bu uygulama kurban bayramından beri devam ediyormuş. Ne var ki sınırdaki Suriyeli görevliler konudan bihaber. İlk girişte vize soran kapı görevlisi vizem olmadığını öğrenince giremezsin dedi. Ankara ile yaptığım görüşmeleri anlatınca beni görevlilerin olduğu binaya sevk etti. Burada evraklarımı alıp derdimi dinleyip yaklaşık 45 dk beklettiler. Sonunda bir adam umursamaz bir tavırla beni çağırıp şişko bir yüzbaşının yanına götürdü. Ona anlattıklarımı (Konsoloslukla görüşmelerimi, doktor olduğumu, motorla turistik geziye çıktığımı vs…) yüzbaşıya iletti. Yüzbaşı adamın sözünü bir yerde kesip elindeki pasaportumu bana doğru fırlattı. Arapça meali defolsun gitsin vize alsın olduğunu sandığım bir takım tükürük saçan cümle savurdu. En son ne zaman böyle hayvan muamelesi gördüğümü hatırlamıyorum. Sinirlerim bozuldu. Bir sürü kaydımı alıp beni geri defettiler.<br />Tamer Ağabey’i aradım. Onlar da yarın bu kapıdan geçeceklerdi. Planlar alt üst oldu. Moralim çok bozulmuştu. Böyle durumlarda motor kullanmadan önce sakinleşmek gerektiğinden bir kenarda sıkkın vaziyette dinlenmeye başladım. Bu sırada Tamer Ağabey de başkonsolosa ulaşmaya çalışıyordu. Yanıma gelen Türk memurlara durumu anlatınca Antakya Reyhanlı’dan girmemi önerdiler. Başka çarem olmadığından motora atlayıp 145 km ilerideki Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısına sürdüm. Dağların arasından bahar havasını içime çekerek geçtiğim bu dolambaçlı yollar moralimi yükseltti. Sınırda çıkış işlemleri 45 dk (+15 TL daha) kadar sürdü. Geçiş sırasında sabah yaşadıklarımı anlattığım görevliler duruma anlam veremediler. Çünkü söylediklerine göre iki ülke arasında yapılan antlaşma gereği Türk vatandaşlarına kapıdan vize vermeleri gerekiyormuş. Üzerine gördüğüm muameleyi de anlatınca sinirlenen bir memur “İşte onlar bizim vatandaşlara böyle hayvan gibi davrandıkları için biz de onlara it gibi davranıyoruz” dedi. Neyse iki saat sonra başka bir ülkeye girişim olmadan ülkemden ikinci kez çıkmış oldum.<br />Suriye’nin gümrük binası sabahkinden daha büyük ama aynı virane hava hakim. Printer’lar ve bilgisayarlar 15 yıl öncesinin teknolojisi, camekanlar pis, etraf fakirlik ve vurdumduymazlık kokuyor. Binaya girmeden önce Türkçe ya da İngilizce konuşulduğunu düşünmüştüm ama nafile. İçerisi kalabalık ne yapacağımı bilmeden salak salak geziniyorum. Görevliler sorularıma manasız göz ucu bakışlarla cevap veriyor. Neden sonra yardımıma İlhan yetişti. Antakya kökenli Özhan Turizm’in otobüsünde görevliymiş. Türk tarafında yanıma gelip motorla seyahate çıkmamı takdir etmişti. Evraklarımı elimden aldı o banko benim bu banko senin birlikte dolaştık. İşin yürümesi için az da olsa rüşvet vermek gerektiğini söyleyince kabullenip oraya 100 SL(Suriye Lirası) buraya 150 SL sakal bıraktık (100 SL=3.3 TL).<br />Sıra beklediğimiz bir yerde görevli seccadesini serip namaz kılmaya başladı. Bekleyenler uzun bir kuyruk oldu. Sıramız geldiğinde adam işini yapmaya ve rüşvetini almaya devam etti. İlhan namaz kılıp sonra rüşvet alan memura okkalı bir küfür savurdu.<br />Vize, triptik ve sigorta işlemleri tamamen iradem dışında İlhan sayesinde bir şekilde ilerleyip bittiğinde binada bir buçuk saat geçirmiştim.<br />Sınırla Halep arası 45 km. Bir saat sonra Halep trafiğindeydim. Hiç de öyle anlatıldığı gibi insanın üzerine süren, motoru sıkıştıran araçlar yoktu. Aksine motoru ilginç bulup daha fazla bakmak isteyen sürücüler yol veriyorlardı. Bu tutum tüm Suriye turu boyunca devam etti. Bizim büyük şehirlerde motor sürmeye alışkın sürücüler için sorun olmayacak bir deneyim.<br />Lonely Planet’in internet sayfasından indirdiğim ucuz oteller listesinden Turist Otel’i aramaya başladım. İlk sorduklarım motorlu polis memurları oldu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/37VBhURR4qmvhJGdGLRsDg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrfdrFNjI/AAAAAAAAFHw/mBRP-MlZ7NY/s400/IMG_7272.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Yedi yüz elli cc’lik Honda kullanıyorlar, komik kaskları var, çok yardım severler ama İngilizce bilmiyorlar. Birkaç tanesi oteli bilemeyince yoluma içgüdülerime güvenerek devam edip kendimi merkezden uzak mahallelere dışgütmüş oldum. Aynı polisin önünden ikinci kez geçince bezip kenara çektim. Bezginlikle motordan indiğimi gören esnaf çevremi sarıp motorla ilgilenmeye başladı. Aralarından birinin İngilizce bilmesi sayesinde en azından Baron Otel’in nerede olduğunu öğrendim. Olmadı orada kalacağım. Baron Otel Halep’in en eski otellerinden biri, zamanında Atatürk dâhil pek çok ünlüyü ağırlamış. Esnaf tarifle yetinmeyip arkama çıraklarını oturttu. Çırağın yönlendirmesiyle Baron Otel’i elimle koymuş gibi buldum. Teşekkür edip geri dönmesi için taksi parası vermeye çalıştım ama almadı. Baron’un otoparkına park edip oda bakmaya gittim. Oda varmış ama single olmama rağmen 64 dolar istediler. İndirim de yapmadılar. Başka bir yer bulana kadar motorun parkta kalmasına da izin vermediler. Nahoş hislerle oradan ayrıldım. Motoru kaldırıma park edip karşı köşedeki otele Turist Otel’in yerini sordum. Meğer Baron’un bulunduğu köşeye açılan sokak içindeymiş. Sadece o değil bu sokakta birçok ucuz otel varmış.<br />Saat akşam beş olmuş, karnım aç ve yorgunum. Turist otelde çift yataklı odayı (başka boş odaları yokmuş) 1000 SL’den (33 TL) tuttum. Biraz pahalı geldi ama daha fazla dolanacak sabrım kalmamıştı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OjhnF55Be1WLaQbH-I6rmg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglq0fgLTdI/AAAAAAAAFGw/CxGO0DO0F7M/s400/IMG_7206.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Motoru park etmem için yakındaki bir garajı önerdiler. Garajda bir aydır yolda olan üç İtalyan motorcuyla tanıştım. Bir Transalp ve iki Africa Twin ile seyahat ediyorlardı. İtalya’dan yola çıkmışlar, kuzey Afrika’yı geçmişler Türkiye üzerinden eve döneceklermiş. Aceleleri yok gibiydi. Sormadım ama bu genç adamların ne iş yaptıklarını şimdi merak ediyorum. Bu kadar boş vakit nereden?<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Oo5IidVM7TQ2WR-62YO36w?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglq2mTBgSI/AAAAAAAAFG0/DvY5wo6HxE4/s400/IMG_7213.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Otele dönüp duş alıp kendime geldim. Otel insanda sanki 1970’lere zaman yolculuğuna çıkmış hissi uyandırıyor. Her şey eski ama bakımlı. Koridorlar tertemiz, sakin ve sessiz. Biraz oturup kafamı dinlemek istedim ama açlıktan midem yapışmıştı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gdOlbA-vURnN9iKpBH1gpA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglq5IinzRI/AAAAAAAAFG4/rlvUHk9ht_4/s400/IMG_7216.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Dışarı çıkıp gördüğüm ilk fırına gözüm takıldı. İnsanlar ayaküstü bir şeyler atıştırıyorlardı. İçeri girdim rast gele bir şeyleri işaret ettim. Bol baharatlı iki fındık lahmacunu dürüme sarıp verdiler, yanında da ayran. İlaç gibi geldi. Ayrana bayıldım, alıştığımdan daha yoğun, keskin ve hayvansal tadı bakiydi.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Hx9nQu6xZGTnXNp1wN5N4g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglq7uQY4XI/AAAAAAAAFG8/b7fU-SmNvdA/s400/IMG_7224.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kaleye doğru ilerlerken yolda bir yandan elindeki rehber kitabı okuyan diğer yandan kaybolmuş gibi etrafa bakınan 30’lu yaşlardaki Japon’la tanıştım. Yolda lak lak edip birlikte yakınlardaki camiyi gezdik. Avluya girerken ayakkabıları çıkarmak gerekiyordu. Giriş pabuçlarını giyen çıkaran insan kalabalığı ile doluydu, ekşi ayak kokuyordu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/chWLuXbMX3JQx9yFp_XH3g?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglq-fNKzcI/AAAAAAAAFHA/fuAVmBYyw9k/s400/IMG_7227.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Açık kadınlara giymeleri için örtüler veriyorlardı. Yabancı yaşlı kadınlar bu durumdan kendilerine eğlence çıkarmışlardı. Siyah ve gri renkli pardösüleri içinde neşeliydiler.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NYKHGI0-zewJgpId2HVQCQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrA5UX3kI/AAAAAAAAFHE/8LEGqvY7HdY/s400/IMG_7239.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Caponla sohbete devam ederek kaleye çıktık. Kalenin önündeki meydan ana baba günüydü, sanki Halep burada toplanmış. Elimizde fotoğraf makinesini gören çocuklar toplanıp fotoğraflarını çekmemizi istiyorlardı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GxzemOefJx3mtqbMJ-8M0A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrDWIDjOI/AAAAAAAAFHI/z4X3-YPbuog/s400/IMG_7240.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kaleye çıkış kapalı olduğundan çevresini gezinmekle yetindim. Meşhur kapalı çarşı da günlerden Cuma olması nedeniyle kapalıydı. Kalenin karşısındaki kafelerin altındaki küçük çarşı açıktı sadece.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/o2oq2ahvWx9c4-Ec5e2TLQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrGUwVpTI/AAAAAAAAFHM/a4uC6i-7QFY/s400/IMG_7252.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Adam boyunu aşan bakır ibrikler ve mırra cezveleri güzeldi, Türkiye’de bu kadar büyüğünü görmemiştim.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2Nzk1ZJ4bq8KT7cHWEXxJg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrI0BUy3I/AAAAAAAAFHQ/A_6zk3-ese8/s400/IMG_7253.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Açık Exchange ofisinden 100 dolar bozdum (=4700 SL). Sınırdaki rüşvetçi memur 4500 veriyordu, iyi ki fazla bozdurmamışım.<br />Meydanda değişik yiyecekler yapan seyyar satıcılar vardı. Binaların çevresindeki çimlere yayılıp piknik yapan insanlar ve çevrelerindeki çöp yoğunluğu ise Türkiye’yi aratmıyordu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/66GbX7pPoWflO497unEDFw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrMY9XHZI/AAAAAAAAFHU/mq65O2y_01I/s400/IMG_7254.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kadınların büyük kısmı kara çarşaflıydı. Kiminin gözünü bile görmek mümkün değildi. Bu kadarını beklememiştim doğrusu.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yALfb7UDFuaxv4TnSRTEvg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrO_iqC2I/AAAAAAAAFHY/xQMrFO2fIlI/s400/IMG_7258.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Çevrede gezindikten sonra caponla yollarımızı ayırdık. Hava kararırken otele döndüm. Oteldekilere arak (rakı) içip meze yiyebileceğim meyhane sordum. Beni zengin mi gördüler bilmem Hıristiyan mahallesini işaret ettiler. Gelmeden önce buraların pahalı ve lüks yerler olduğunu okumuştum. Yürüyerek gitmeye karar verdim. Yol üzerinde halkın takıldığı salaş meyhanelerin nerede olduğunu sorsam da herkes aynı yönü gösterdi. İçki olmayan bilumum lokantayı teftiş ettikten sonra sonunda Hıristiyan mahallesinde gayet lüks, garsonları papyonlu ve güzel İngilizce bilen bir lokantaya oturdum.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1L89r22VApwGpd7o3C9gFw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrQ0g0qcI/AAAAAAAAFHc/_lYpvMFMqbA/s400/IMG_7265.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Küçük şişe arak, meze tabağı ve salata yedim. Muammarayı çok beğenip ekstradan bir tabak daha söyledim. Benimle ilgilenen garson çok sevecen bir amcaydı. Ona da aslında uygun bir soru olmamakla beraber bana halkın gittiği meyhanelerin yerini söylemesini istedim. Bana yine Hıristiyan mahallesindeki lüks yerleri önerdi. Bir ara benim garsonun yanlarında durduğu karşı masadan bana el sallayan iki kişi gördüm. Antep’ten ziyarete gelmişler. Viski içiyorlardı, birazdan kızların olduğu mekanlara “akacaklarmış”. Tipim olmadıklarına kanaat getirip kendilerine iyi eğlenceler diledim. Kitabımı okuyup keyfime baktım. Arak şişesi altı üstü 25 cc ama şişenin sonuna öyle şaş oldum ki sormayın. Beni çarpmaz böyle iki kadeh diyorum, yoruldum bugün herhalde ondan çarptı diyorum, yok, çakır keyfi aşmışım çoktan. Meğer arak denen nanenin alkol derecesi %52 imiş. Hiç belli etmiyor meret, lıkır lıkır da akıyor. Yanında leziz humus ve muammara da olunca içimine doyum olmuyor. Bizim rakılardan daha aromalı ve içimi hafif. Ssbb’nin işini bildiği ortada.<br />Hesaba 500 SL (=18 TL) ödedim. Dün gece Antep’te benzerine 50 TL vermiştim. Dışarı çıkıp taksi tuttum. Taksiciler Baron Oteli bildiğinden oranın adını verdim. Taksi şoförü Kürtmüş, Kızıltepe’den öğrendiğim kadarıyla çat pat iletişim kurmaya çalıştım. Birkaç km’lik yolculuk 25 SL ( 80 Kuruş) tuttu. Kafam güzeldi 50 verdim. Suriye’de taksiye binmekten korkmak gereksiz çünkü çok ucuz ve konforlu. Yollardaki arabaların neredeyse yarısı da zaten taksiler.<br />Baron Otelin yanındaki sanayi sitesine benzeyen sokaktan otelime gittim. Sızdım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OwISLcUSSPXKt4Ex864uow?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrXusvxsI/AAAAAAAAFHk/uzMDk7rebe8/s400/IMG_7268.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Sabah erken uyanıp kahvaltı yapmaya çıktım. Yukarıdaki resimde görülen Baron Otelin önünden cadde boyunca ilerledim. Dükkanlar daha kapalıydı ama sinemalar açıktı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/9BCGqHJLFQzFmkkI8_guMg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrUhar8lI/AAAAAAAAFHg/4gxwH7ZAuow/s400/IMG_7266.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Bizde de çok eskiden olurdu ya hani, film afişleri hazır fotoğraf baskılardan değil de bizzat suluboyayla resmedilirdi. Sinemaların afişleri de böyleydi, ressamın elinden çıkmış kim olduğunu anlamadığım aktör sanırım Sılvistır Sıtalonne’nin resmiydi. Yanında bilumum sert ağabeyler ve silahların bulunduğu başka resimler de olduğundan ne filmi gösterdikleri belli olmuyordu. Kafayı içeri uzatınca erotik resimler de vardı. Belki de 3 devamlı olanlardandır.<br />Sinemanın karşısındaki sokakta felafelcinin tabelasını gördüm. Ssbb’den bol bol duyduğum bu nane molla nedir acaba diyerek daldım içeri. Dürümün içine nohut köftesini parçalıyorlar, üzerine sos ve salata koyup dürüyorlar. Suriye’nin fast food’u. Felafel+ayran 75 SL ödedim. Bizde de olsa ne iyi olur. Gariban aç kalmaz vesselam.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Xo6hwZjIPjHb-a-bhE2dwA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglraHG_XwI/AAAAAAAAFHo/LNCM7SmmyE4/s400/IMG_7269.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Karnımı doyurup yönümü kapalı çarşıya çevirdim. Hazır boş vaktim var hediye işini bitireyim istiyorum.<br />Yol boyunca herhalde pazara mal taşıyan teyzeler vardı, çuvalları kafalarının üzerinde ustalıkla taşıyorlar, bir yandan trafiğin içinden kıvrılarak geçiyor, bir yandan da esnaftan alışveriş yapıyorlardı, çuval kafada sabit... Aklıma eski filmlerde dans derslerinde kafada kitap taşımaya çalışan batılı kadınlar geldi. Kendimi çarşaflı dans eden kadın fantezisine kaptırdım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/D3ufDaNndDE2qYc6CTrhVw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglrc3Ue59I/AAAAAAAAFHs/tAd15s_0qR8/s400/IMG_7271.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Her ne kadar Suriye’nin Türkiye’den onlarca yıl geriden geldiği söylense de yolların binalara değil, binaların yollara göre yapıldığı göze çarpıyor. Hem çok şık duruyor hem de aşağı gördükleri bu mahalleler ufak da olsa şehir planlaması dersi veriyor.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IRnmqGl3w_Xq36klHpACqg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglrid1NNOI/AAAAAAAAFH0/0WkMHzlvu5Y/s400/IMG_7274.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kalenin karşısındaki kapıdan kapalı çarşıya girdim. Derler ki kapalı çarşının sokaklarının uzunluğu 10 km’yi bulur. Benim gezim 3 saat sürdü ama eminim alışverişe meraklı bir hanım burada bütün gününü geçirebilir.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bfEZw45RsoXa1Cy1FYfG0Q?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrkmPEUoI/AAAAAAAAFH4/LAWxobp2MKc/s400/IMG_7279.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Baharatçılar, hediyelik eşya dükkânları, kasaplar, kuyumcular, konfeksiyoncular, halıcılar, ayakkabıcılar ve aklıma gelmeyen pek çok dükkan.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/C2yZmWzgBKMK-JqxqX2vHg?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglrzk2O7eI/AAAAAAAAFIQ/hpU2fWLcy5o/s400/IMG_7300.JPG" /></strong></a><strong><br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LtkN4pV-tCIKMMqPLK5tKw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrncC85DI/AAAAAAAAFH8/OmomkgPYwh8/s400/IMG_7280.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ben de yakınlarıma hediyelikleri aldıktan dışarı çıktım. Ha bu arada gideceklerin kulaklarına küpe olsun diye söyleyeyim. Söyledikleri fiyatın yarısına alırsanız kazıklandınız demektir. Dörtte biri ya da duruma göre üçte biri normal fiyattır. Hoş söyledikleri baz fiyat bile çoğu zaman Türkiye’den ucuz oluyor.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CfJTfw2xI9nOVg7A9mRY4A?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrqumBY6I/AAAAAAAAFIA/TKMJfD6_6yo/s400/IMG_7290.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Ara sokaklardan birinde eski bir okulun avlusuna girdim. İçerideki konferans salonunda Alman aksanlı İngilizce konuşan yaşlı bir adam Halep’in Old City denen eski mahallelerinin orijinal haliyle korunması gerektiğini, göç eden insanların nasıl geri getirilebileceğini ve buranın doğal dokusunun turizmin yozlaştırmasından korunması gerektiğini anlatıyordu. Dinleyiciler arasında değişik milletlerden insanlar vardı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/g5n0hugL3GAV8NNWY1RZoQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglrs1tE34I/AAAAAAAAFIE/w7e9jY7YcZ8/s400/IMG_7292.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Dışarı çıkıp Mardin’inkilere benzeyen dar sokaklarda dolaştım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/SURIYEURDUN?feat=embedwebsite#5334913709412951106"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglrwMzrpEI/AAAAAAAAFQ8/qB20E7X7dGA/s400/IMG_7294.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Karnım acıkınca otelin çevresindeki kebapçılardan birine oturdum. Burada kebapçıların camekânları kasabı andırıyor. Camın önünde etler asılı ama içeride masalar var. Karnımı kebapla doyurup su almak için taze meyve suyu satan yan yana dizili büfelere gittim. Sabah odayı boşaltıp eşyaları depoya bırakmıştım. Bugün otelde yer yokmuş. Yeni bir otel bulmam lazım. Büfede İtalyan motorcularla karşılaşınca bana kendi kaldıkları oteli önerdiler. Eşyalarımı alıp aynı sokaktaki Somar Hotel’e yerleştim. Günlük 800 SL.<br />Bu arada sabahtan beri Tamer’leri arıyorum ama ulaşamıyorum. Turkcell hiç çekmiyor. Avea ile de sadece anneme ulaşabiliyorum. Dolayısıyla komuta merkezi Annem. Annem de Tamer’i arıyor ama ulaşamıyor. Dün gece iletişim sorunumuz olursa Sheraton’da buluşuruz, olmadı resepsiyonuna not bırakırız diye konuşmuştuk. Öğlen 3’te Sheraton’a gittim, 4’kadar bekledim ama gelen olmadı. Tamer Ağabey’e not yazıp resepsiyona teslim ettim. Nota göre saat 19’da, 21’de ve 23’te uğrayacağım eğer yoklarsa ertesi gün Şam’a yalnız gideceğim yazıyordu. Bulunduğum yeri Şam’da internetten yazacaktım.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/j20cQhZQgZ80TSHDxQy3wQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglr3rhFaCI/AAAAAAAAFIY/C7wStECnMLI/s400/IMG_7307.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Kebabın ve sabahtan beri sokaklarda sürtmenin verdiği yorgunlukla yeni otel odama gidip yattım. 18:30’da annem aradı, Tamer Ağabey’e ulaşmış, Sheraton’un önünde beni bekliyorlarmış. Beş dakikada yanlarına ulaşıp resepsiyona gittim.Resepsiyondaki gerzek kız bizimkilere mesaj yok demiş. Oysa yazdığım mektup zarfı bir metre arkasındaki mesajlar bölümünde duruyordu. Neyse, buluştuk ya olsun.Yorulmuşlardı, birlikte otele döndük. Onlara da yer ayırtmıştım. Burak sabah 5’ten beri yoldaydı. İstanbul’dan motoru trene atmış, Malatya’da indirip Antep’e gelmiş. Burada eşi Seçil ve Tamer ile buluşup Reyhanlı’ya sınıra, oradan da Halep’e gelmiş. Yani 12 saattir yolda zavallı.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ymK9rxxMv3rTcfY9PyJUCw?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglr-SIKyAI/AAAAAAAAFIg/01Q91v12mYg/s400/DSCN9787%20%282%29.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Soyunup dökündükten sonra yemek için dün akşamki lokantaya götürdüm onları. İlk günden yerel yemeklerle mideyi bozmak istemediler.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YINDJk2RkskZqC79XzizUQ?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglsBvBPwUI/AAAAAAAAFIk/49PjvT-abBo/s400/IMG_1094.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Burak’la Seçil ana yemekle karnını doyurdu. Ben ve Tamer Ağabey de arak ve mezeyle karnımızı bayram ettik. Hıristiyan mahallesinde ufak bir yürüyüşten sonra Burak’la Seçil odalarına çekildi. Biz de meyve suyu büfelerinden nihayet meyhanelerin nerede olduğunu öğrendik.<br /><br /></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/A-0VojD-nKvcpMXS42wDqA?feat=embedwebsite"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SglsEcljeVI/AAAAAAAAFIo/Z3S9v3HexhY/s400/SANY0020.JPG" /></strong></a><strong><br /><br />Meğer kaldığımız otele 100 metreden daha yakın mesafede bir tane varmış. Oturup geç vakte kadar humus, cacık, salata yedik, arak içtik, sohbet ettik. Üzerine de birer bira içtik. Hesap 500 SL geldi (16.5 TL). Burası cennet mi acaba? Türkiye’de kazanıp burada yemek mümkün mü ki?<br /><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/b0SKpWJzfXWc3BCu4_RoZg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgq2L4k8QEI/AAAAAAAAFMw/Ep7OXJ8AkME/s400/IMG_1116.JPG" /></a><br /><br /><br />Arak öyle güzel ve temiz bir içki ki ertesi günün sabahına yorgunluğu sarkmıyor. Yataktan uykumu almış ve dinç uyandım. Eşyaları toplayıp motoru almak üzere garaja gittim. Bizim İtalyan üçlü de bugün Türkiye’ye doğru yola çıkmaya hazırlanıyordu. Benzin fiyatları ve radarları fark etmek üzerine kısa bir sohbet ettik.<br />Nedense yola hazırlanan motorcu tayfasında ben de dahil olmak üzere tuhaf bir heyecan oluyor. Yola çıkmaya hazırlanan; çantaları takan, zinciri yağlayan, GPS’i yerleştiren vb. aktiviteler içindeki motorcuların kafası yarı dünya işleri yarı trans halinde oluyor. İstediğin kadar akşamdan kalma ol, sabaha karşı yatmış ol, o oteli terk edip uzaklaşma anında beyin motorun başına gelince toparlanmaya, sivrileşmeye başlıyor. İlginçtir sersemce hazırlandığın ve geri dönmeyeceğini bildiğin bu anlarda hiçbir eşyanı unutmuyorsun. Sanırım keyfimi kaçırmayan tek disiplinli aktivite budur.<br />İtalyanlar bize Şam’da kaldıkları uygun otelin adını ve adresini verdiler. Seyahat öncesi internet çalışmalarımın arasına not ettim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5qrivDIEQFYF7mIQiI438w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sglr7Xcv6xI/AAAAAAAAFIc/MoLtBi6LEo4/s400/DSCN9786%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Taze sıkılmış meyve suyu ve peynirli tost ile kahvaltımızı yapıp yola koyulduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DqX4thmkX3-fc-lKau-dAg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDVYzjcfI/AAAAAAAAFNU/WkhAmULOCNk/s400/DSCN9792%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Halep’ten çıkmak bir saati aldı. Sürenin uzun olmasına trafiğin yanında yolu bilmemenin de katkısı oluyor. Sıkça durup yoldakilere sormamıza rağmen birkaç km’de olsa yanlış yola girdiğimiz oldu. İşin en can sıkıcı tarafı da yanlış gittiğin yolu hayda bir daha geri dönmek. Hele bir de uzun yol ve esen rüzgar için sıkı giyinmiş olduğundan daimi olarak terlemek de işin cabası.<br />Çıkıştaki ilk benzincide durup demir atları yemledik. Burada 95 oktan benzin süper olarak anılıyor. Pompaların üzerinde 95 yazıyor. Litresi 40 SL, yani yaklaşık 1,5 TL, bizimkinin yarısı.<br />Otoban’a çıkıp Hama’ya kadar ara vermeden sürdük. Otoban dediysem bizimkiler gibi değil. Şerit sayısı aynı ama yolun kenarından otobana fırlayan motorlar, insanlar ve traktörler bizim otoban adına alışık olmadığımız manzaralardı. Çevrede de görecek fazla bir şey olmadığından yol sıkıcıydı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/L4M0YEFI25ayvIcbXbU4RA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDk7qqVSI/AAAAAAAAFNk/Tmu5DD1GdhA/s400/DSCN9841%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Hama girişinde bir köşe başında 6-7 kişilik BMW ağırlıklı motorcularla karşılaştık. Nasıl oldu bilmiyorum, plakalarını görmedim ama Türk olduklarını anladım ve “Merhaba” dedim. Ankara’dan geliyorlarmış. Bir yerde durmadan direk Akabe’ye ineceklermiş. Durmuş olduğumuz noktada trafiği tıkadığımızdan sözü fazla uzatmadan birbirimize iyi şanslar dileyip ayrıldık. Bu arada bize su değirmenlerinin yerini de tarif etmiş oldular.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f2xMbodaCr0aqf0LHnt9rQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDdDadDAI/AAAAAAAAFNc/lS6P5Oh0wu8/s400/DSCN9797%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Su değirmenlerinin hemen yanına park ettik. Motosikletler her yerde olduğu gibi yerel halkın yoğun ilgisine maruz kaldılar. Yine de çok rahatsız edici değil çünkü genelde motorun yanında fotoğraf çekmekle yetiniyorlar. Üzerine çıkmaya çalışan pek yok.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WL6_x0cbnA8KCu-4RdnPEg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDga8R2mI/AAAAAAAAFNg/iB9t5nTB3e4/s400/IMG_7309.JPG" /></a><br /><br />Asi Nehrinin su seviyesi, kent seviyesinin oldukça altında olduğundan, su ihtiyacını karşılayabilmek için bu "su asansörleri", yani değirmenler inşa edilmiş. Hama Müzesi'ndeki mozaiklere bakılırsa bu koca çarklar M.S. 5. yüzyılda bile varmış. Ancak bugün de var olanları, 13. yüzyılda Eyyubiler tarafından yapılmış. Şu anda 17 tanesi kalan ve şehrin içinden geçen nehrin her iki yakası boyunca yer alan bu çarklar, Memlûklular ve Osmanlılar zamanında ya tamir görmüş, ya da yeniden yapılmışlar. Birkaç tanesi büyük bir gürültüyle gıcırdayarak hala çalışıyor. En büyüklerinden biri olan Noria al-Mamuriyya, şehrin en merkezi yerinde kurulu bir parkın içerisinde; yaklaşık 20m çapında. Ahşaptan yapılmış olan çarkların ortasındaki ahşap miller, taş kaideler üzerinde bulunan -yine- ahşap yataklar üzerinde dönüyorlar. Gece gündüz durmadan çıkardıkları ritmik homurtu insanda bu koca değirmenlerin canlı olduğu sanrısı oluşturuyor.<br />Hama’nın bir de trajik hikâyesi var. 1982’de Müslüman Kardeşler Örgütü devlete karşı ayaklanınca, 8000 asker bu şehre dalıp talan ediyor, şehir bombalanıyor. Yirmi beş gün süren kuşatmada 20 bin insan ölüyor. Tamer Ağabey internete koyduğu fotoğrafın altına “Acaba bu değirmenlerin sesi onların çığlığı mı?” yazmış.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NurnEfj1tmPt1cpBEipsGA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDoUXYGKI/AAAAAAAAFNo/nuniNHZETow/s400/IMG_7322.JPG" /></a><br /><br />Değirmenlerin kenarında gazoz içip serinledik. Yakındaki seyyardan 100 SL’ye (3.3 TL) adi güneş gözlüklerinden aldım. Dinlenme faslı bitince Hıms’e doğru yola çıktık. Transalp’lerin benzin deposu küçük olduğundan en yakın benzincide duracaktık ama burada da otobanlar da benzinci yok. Mecburen Hıms şehir merkezine girdik. Sorduğum liseli çocuklar çat pat bir yerler anlatmaya çalıştı ama anlamadım. İleride bizi izleyen kavruk tenli çikolata renkli iyi İngilizce bilen adama derdimi anlatınca birkaç saniye düşünüp “Follow me” dedi ve aracına atladı. Yaklaşık 5–6 km adamı takip edip benzinciye ulaştık. Suudi Arabistan’lıymış ama burada yaşıyormuş, adı da Adnan. Cömertliğine teşekkür edip arkasından el salladık. Atları benzinledikten sonra yandaki bakkaldan atıştırmalık meyve suyu ve tatlı alıp açlığımızı bastırdık. Sonraki durağımız Şam olacak, enerji gerek.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/m31rTxP14j7F4419G9mibw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDvttS3bI/AAAAAAAAFNw/upgloE9x9hw/s400/DSCN9928.JPG" /></a><br /><br />Şam’da tabelalardaki City Center yazısı bitene kadar ilerledik. Şehir merkezine geldiğimize karar verince motorlu polisin yanında park ettik. Tamer’le ben adreslerdeki otelleri bulmak için geldiğimiz yolu yayan yürümeye başladık. Seçil ile Burak da motorları beklediler. Bu bekleyişleri sırasında yine halkın yoğun ilgisine ve standart sorularına maruz kalmışlar.<br />Bunları şöyle sıralayabiliriz: Kaç yapıyor?, Kaç bin dolar?, Eşeğimi/devemi/motorumu/arabamı versem değişir misin?, Nereden geldiniz?,Müslüman mısınız? vb…<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Qe9oAydj5N2WE4LoatA2MA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrDxj3A1vI/AAAAAAAAFN0/FCf1MKyDOKw/s400/IMG_7331.JPG" /></a><br /><br />İtalyanların tavsiye ettiği oteli yarım saatlik aramadan sonra ancak bulabildik. Otel çevresindeki Arnavut kaldırımlı sokaklarda çok hoş yerel büfeler ve kafeler vardı ama otelde yer yoktu. Aksi gibi çevresindeki otellerde de yer bulamadık. Motor pantolonuyla kıçımdan ter akarken etraftaki gölgelere yayılmış nargile tüttürüp kahve içen yabancı turistlere gıcık oldum. Mecburen geldiğimiz yol üzerinde gördüğümüz salaş otellerden birine yerleştik. İki kişilik odabaşı 800’e anlaştık (26 TL). Geri dönüp Seçile Burak’ı aldık otele getirdik.<br />Duş almak için banyonun kapısını açtığımda duş ve tuvaletin yaklaşık bir metrekare bir alanda bir arada olduğunu gördüm. Başımı yıkarken dirseklerim duvara çarpıyordu. Hacet ederken girdiğim sıkıntıları varın siz tahmin edin.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ouvSy1AiTIdUUCSvjQpjbA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrD0cBdIMI/AAAAAAAAFN4/j_fxHz-eUT0/s400/IMG_1138.JPG" /></a><br /><br />Hazırlanıp dışarı çıktık. Yakınlarda bir yerde kebap, pilav ve kuru fasulye yedik. Hiçbiri bizimkilerden daha lezzetli değildi. Ardından Hamidiye Çarşısına gittik. Çarşı girişindeki panoda Beşar Esad’ın “İ believe in Syria” yazan panosu vardı. Genelde gördüğümüz Beşar Esad resimleri halkı selamlarken çekilmiş buna benzer fotoğraflar. Bazılarında parmakları biraz kıvrık ve yüzü gülmüyor. Bu haliyle Street Fighter’da “Aduuket” diye bağırıp elinden ateş çıkartan dövüşçüye benziyor. Burak’la bu resimleri gördükçe aynı pozu verip “Aduuuket!” diyerek birbirimize ve Esad’a sanal ateş topları fırlattık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GpHU-AlkO17JQkMJpjyOrQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrD3HPMtDI/AAAAAAAAFN8/5P2mS2-WjXc/s400/IMG_7335.JPG" /></a><br /><br />Hamidiye çarşısı karşılıklı dizilmiş dükkânlardan oluşan yaklaşık bir km uzunlukta oldukça düzenli bir çarşı. Alt katta dükkânlar üstte ise depo ya da bürolar var. Çarşıya son hali Sultan II. Abdülhamit'in Şam ziyareti sırasında 19. yy’da verilmiş. Yerel ve yabancı turistlerin en çok bulunduğu yer burası.<br />Genel olarak kumaşlar, kadın giysileri, çeyizlik, ayakkabı ve turistik hediyelik eşyalar satılıyor. Suriye’nin ucuz olduğunu düşünerek marka arayışına girmek ise boş bir heves olur. Çünkü bulduğunuz markaların tamama yakını düşük fiyatlı olsa da sahte. Ben de trekking ayakkabım yok diye gördüğüm şekli şemali yerinde ve ucuz Nike’lardan birini aldım ama çakma olduğu her halinden belliydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AjgZre67CFDekuzB5JxeSw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrD9vljCRI/AAAAAAAAFOE/y47bGxWeMYM/s400/IMG_7346.JPG" /></a><br /><br />Türbancı dükkânın önünde durup yakında biz de bu görüntüleri kanıksarız, hazırlıklı olalım diye iç geçirdik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RcSjQVOA2i2H4VwxNI_cig?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrD65VmjGI/AAAAAAAAFOA/nib6RP19-rc/s400/IMG_7344.JPG" /></a><br /><br />Çarşının ortasında el yapımı, bisikletten devşirme bir motosiklet hepimizin ilgisini çekti. Sahibi yakında olsaydı tebrik edecektik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/mcKi28tzAAbbdqb201ZfEQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrEUFVU1DI/AAAAAAAAFOk/yKBBHD3U254/s400/IMG_7351.JPG" /></a><br /><br />Çarşının sonu bütün ihtişamıyla Emeviye Camii ile sonlanıyor. Girişte bayanların 50 SL’ye başlıklı pardösü kiralamak zorunlu. Camiye girmeden önce gökyüzüne uzanan roma sütunları ile karşılaşıyorsunuz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/M0ZeGFHqL0ZA4CVUWcnqkg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrD_z1whbI/AAAAAAAAFOI/td4MTyLCcjc/s400/IMG_7360.JPG" /></a><br /><br />Boşuna değil, bu mekan M.Ö.3000 yıllarından beri bir tapınma mekanı olarak kullanılmış. Başta Arameanlar'ın tanrısı Hadad için yapılmış bir tapınakken, Romalılar zamanında tanrı Jüpiter adına genişletilmiş. Constantin'in Hristiyanlık'ı benimsemesinden sonra mevcut yapı bir bazilikaya dönüştürülmüş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/89xVMl80oNC1PQVJ1JGFlQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrECG6_l_I/AAAAAAAAFOM/WbRadwlCiGQ/s400/IMG_7363.JPG" /></a><br /><br />Müslümanların, M.S. 636 yılında Şam'a girmesi ve sonrasında Şam'ın İslam Dünyası'nın başkenti olmasıyla10 yıl boyunca 1000'den fazla taş ustası ve sanatçının emeği ile yeni cami ortaya çıkarılmış. Duvarları pahalı çiniler, mimberi kıymetli taşlar, tavanı altın kakmalı ahşapla süslenmiş ve tam 600 tane -her biri altından- lamba ile aydınlatılmış. Tabii böyle bir ihtişamın maliyeti de biraz tuzlu olmuş: Tüm Suriye'den toplanan 7 yıllık vergilerin tamamı... Moğollar'ın istilası, depremler ve yangınlardan sonra kalan bugünkü durumu bile göz kamaştırıcı... ( Bilgilere <a href="http://sites.blockstar.com/enginersoz/sam.html">buradan</a> bakabilirsiniz)<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RgW8JIUGXEboOzLfF54ogQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrEEestQnI/AAAAAAAAFOQ/YrBbMb7qBLI/s400/IMG_7366.JPG" /></a><br /><br />İçeride huşu içinde namaz kılan onlarca insan vardı.<br />Ayrıca Müslümanlar tarafından kıyamete yakın Hz.İsa'nın yeryüzüne ineceği rivayet edilen "ak minare" de bu camiye aitmiş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VinM4H5EPgTdfn6RJLzr0Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrEG0uoPFI/AAAAAAAAFOU/8Jg_G35Vxp8/s400/IMG_7373.JPG" /></a><br /><br />Camiden çıkıp cami duvarlarının kenarındaki onlarca turisik eşya satan dükkânlara bakarak arka sokaklara ilerledik. Uygun olan her yerde insanlar çökmüş dinleniyorlardı. Buraya genel bir huzur hakim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6N5_unK_Sql31odEzXuidA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrELHcYbkI/AAAAAAAAFOY/gmBz-SJi4dQ/s400/DSCN0019.JPG" /></a><br /><br />Motorların yan çantalarına yapıştırmak için Suriye bayraklı sticker aldık. İleride turistik objeler satın alan adam Türk olduğumu öğrenince babasının Türk olduğunu söyleyip içeri davet etti. Kasasından 1930’lara ait bir nüfus cüzdanı çıkardı. Cüzdandaki adamın vesikalığından 25-30 yaşlarında olduğunu söyleyebilirim. Doğum yeri İstanbul-Eminönü yazıyordu. Satıcı bana Eminönü’nü anlatmamı istedi. Ben de babasının yaşını sordum. Hiç görmedim dedi. Basit bir hesapla şu anda 110 yaşında filan olmalı. Satıcı da 30 yaşında desek, amcanın 80 yaşında halvet olması gerekiyor. Adamın niyetini anladığımdan dükkandan çıkmaya yeltenince içerideki eşyalara bakmamı, almak zorunda olmadığımı söyledi. Bence hepsi beni dükkanın içine çekmek için bir numaraydı. Uyanık!<br />Geri dönüp yol üzeri kafelerden birine oturduk. Nargile tüttürdük, kahve içtik. Meşhur masalcı amca da burada sahne alıyor ama biz gelmeden önce gösterisi bitmiş. Arapça anlattığı masal ve hikâyeleri turistler de bir şey anlamamalarına rağmen merakla dinliyorlarmış. İlginin dağıldığını hisseden masalcı sopasıyla aniden önündeki demir levhaya vurup ilgiyi kazanırmış. Kaçırdığıma üzüldüm doğrusu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ohbr2U9n4TwZZSHT8s7wEg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrEOadK3XI/AAAAAAAAFOc/gk9fyUii_4E/s400/DSCN0040.JPG" /></a><br /><br />Otele dönmeden önce Burak’lar motor için kuzu postu aldılar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8Ag3o0CzJdJKQJzz93VV8g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgrERUTdeXI/AAAAAAAAFOg/ke38-sx8zJg/s400/IMG_7381.JPG" /></a><br /><br />Ardından tatlıcıya girip künefe yedik. Yorgun ama mutlu adımlarla otelin önüne park ettiğimiz motorların yanında sohbet ettikten sonra odalara çekilip saniyeler içinde uykuya daldık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5o6EAt6eOM4Tf-IMvsJ_4g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwWQNp2DGI/AAAAAAAAFPA/48SQyKle8O4/s400/SANY0021.JPG" /></a><br /><br />Sabaha karşı rüzgarın ve yağmurun sesini duymuştum. Kalkıp dışarı bakınca yağmur, pardon gökten çamur yağdığını gördüm. Aslında Kızıltepe’den alışık olduğum bir doğa hadisesiydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZoDoqHqxdmtDNnZHuY3VdQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwchpo_6nI/AAAAAAAAFPs/dRJh-TbFmyg/s400/IMG_1200.JPG" /></a><br /><br />Böylece motoru da ilk defa bu kadar kirletmiş oldum. İşte şimdi biraz enduro havası oldu sanki.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kqQ5zrM9GrSQV4DACtd97A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwcd6mmkHI/AAAAAAAAFPo/WEzMoCcURUI/s400/IMG_1195.JPG" /></a><br /><br />Kahvaltımızı Suriye’nin bütün merkezi yerlerinde bulunan taze meyve suyu büfelerinde yaptık. Ekibin gerisi peynirli tost tercih etti, ben felafel yedim. Hava kapalıydı, güneş görünmüyordu, yağmur kah çiseliyor kah duruyordu. Şamdan çıkmak için yola koyulduk ama havanın ağırlığı kaybolmaları çekilmez kıldığından taksi tutmaya karar verdik. Taksi bizi Amman yoluna kadar götürdü (100 SL=6,5 TL).<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wJrM3t7k7V0Egeyi43DV5A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwWTnhI_fI/AAAAAAAAFPE/EMtCMcKrKP4/s400/DSCN0051.JPG" /></a><br /><br />İlk benzinlikte durup lastik basınçlarımızı ayarladık. Bu arada Burak da dün gece sokaktan aldığı koyun postunu seleye yerleştirdi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JyAATcWvEzmlEp5hDM35kg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwWWmv3FVI/AAAAAAAAFPI/tvI3cqMmGiI/s400/DSCN0056.JPG" /></a><br /><br />Amman’a giden yol uzun olmasa da kuvvetli esen rüzgar sürüşü zorlaştırdı. Hele ki Burak ve Seçil’in motoru arkadan bakıldığında denizde savrulan yelkenli gibi görünüyordu. Ürdün sınırına yaklaştığımızda olay rüzgardan çıkıp kum fırtınasına dönüştü. Belki serin hava alırım diye kaskın vizörünü azıcık açtığımda ağzıma kum doldu. Görüş mesafesi 100 metrenin altındaydı. Yol kenarlarında fırtınadan yıkılmış ağaçlar vardı. Fırtınanın etkisiyle yana yatmış vaziyette yer yer alçalan rüzgar şiddetiyle düzelip sonra tekrar yatarak ilerliyorduk. Suriye çıkışındaki görevli memurların ağızlarında kumdan korunmak için tıbbi maskeler vardı. Biz de Buff’ları ve balaklavaları burnumuza kadar çekili vaziyette gözümüzde güneş gözlükleri ile soygunculara benzesek de sınırdan sorunsuz çıktık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NsHXmWs1J9uB4YQaxBO5_g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwcaiWrc9I/AAAAAAAAFPk/hX97z6qCH0k/s400/DSCN0067%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Ürdün tarafına geçtiğimizde fırtına da hafiflemişti. Baba oğul Esad’ların ülkesinden baba oğul Abdullah’ların ülkesine geçmiş olduk. Burada da bol bol baba oğul resimleri asılıydı. Kimi askeri üniformalı, kimi ceket kravatlı kimi de poşulu fistanlı resimlerdi.<br />Gümrük binasında bürokrasi daha hızlı ve rüşvetsizdi. Vize sigorta şu bu derken Ürdün’e giriş için 61 Dolar verdim. İşlemler bittiğinde gittiğim tuvalette pisuvarlardan sarkan hortum dikkatimi çekti. Yandaki amcadan gördüğüm kadarıyla (sadece hortumu ha!) işeme sonrası penisi yıkamak için kullanılıyormuş. Bu manzara Ürdün’ün umumi tuvaletleri boyunca devam etti. Son damladan bu kadar rahatsız olurken ıslak penisi dona sokma fikri hoşuma gitmedi. Bildiğim gibi yaptım.<br />Sınırdan çıkıp Jerash’a doğru yola çıktık. Yol boyunca fırtına yine şiddetlendi demir atlar birer yelkenliye döndü. Bir ara arkadan gelenleri beklemek için yolun kenarında durdum. Ayaklarım yerde olmasına rağmen esen rüzgârın şiddetinden motoru dik tutmakta zorlanıyordum. Sonradan yolun kritiğini yaparken hepimizde de belli bir hızda gitmenin durmaktan ya da yavaş gitmekten daha istikrarlı olduğu konusunda hemfikirdik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/G7g8AUKuPBnOf4AJibENmQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwckPHHX6I/AAAAAAAAFPw/ieYnzDNra3s/s400/IMG_7385.JPG" /></a><br /><br />Jerash Ortadoğu’nun en iyi korunmuş ve en büyük antik Roma kenti. Motorları park edip fotoğraf makinelerini kuşandıktan sonra içeri girdik. Bilet kişi başı 8 Dinardı (20YTL).<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EDV4A-kf9o6LR3v-MqLp-A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwcm1lJjFI/AAAAAAAAFP0/0wN3dEXVQC0/s400/IMG_7404.JPG" /></a><br /><br />Bu büyük antik kentin tarihi 6500 yıl öncesine uzanıyormuş. Bizim Efes’i andırıyor biraz. Kolonlarla çevrili yolları, Zeus ve Artemis tapınakları, iki büyük tiyatrosu ile insanın antik dönemi hayal etmesine, içindeymiş gibi hissetmesine olanak veren bir yer.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VXheMfvDMV3tH5D9UymVQg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwcpTiR9aI/AAAAAAAAFP4/7ZTFZHs89oM/s400/IMG_7416.JPG" /></a><br /><br />Etrafta yüzlerce insanın fink atmaması bir sütunun kenarına oturup zaman makinesi fantezisi kurmaya olanak veriyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/H-apciG-ZHP6p3mtSCCmbw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwcsX6riLI/AAAAAAAAFP8/linVMSas77Q/s400/IMG_7433.JPG" /></a><br /><br />Kazılar hala sürüyormuş. Çok iyi korunması ve büyüklüğü nedeniyle buraya Asya’nın Pompeii’si takma ismini vermişler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZPY7btOrDd2eznnOG0Fjkg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwcxn4WuSI/AAAAAAAAFQI/W656G8Y5Ccc/s400/IMG_7472.JPG" /></a><br /><br />Kapıdan girerken bir İngiliz bilet gişesindeki memurla pazarlık ediyordu. Tekerlekli sandalyesinde oturan 85 yaşındaki annesi için para vermek istemiyordu. Bir saati aşan turumuzun sonunda nineyi girişe yakın tiyatroda sandalyesinde oturmuş müzik yapan Ürdün’lü grubu coşkuyla alkışlarken buldum. Yaşlanmaya fırsatım olursa umarım ben de yaşama sevincimi böyle koruyabilirim. Gidip elini öpseymişim keşke.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Ay5Y-k8x6IRDsy-0gpAQjA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwdCL1z4MI/AAAAAAAAFQk/ZHr3pS9F0b4/s400/DSCN0296.JPG" /></a><br /><br />Jerash ile Amman arası 50 km. Ön çalışmalarda yazdığım otelin peşine düştüm yine. Yol boyunca durup sorduğumuz herkes iyi derecede İngilizce konuştuğundan şehir merkezini bulmak zor almadı ama aradığımız oteli bulamadık. Onun yerine yine merkezdeki Concord Otel ile anlaştık. İki kişilik odalarda adam başı 10 Dinar (23 TL). Şu ana kaldığımız en lüks odaydı. Resepsiyondaki kadın mükemmel İngilizce konuşuyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zgFk7FLo1Qe4sPJtmVc8Uw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwdFJBjG8I/AAAAAAAAFQs/Ugdpklvi3eI/s400/DSCN0293.JPG" /></a><br /><br />Motorları otelin önüne kilitleyip biraz dinlendik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/az-5qY9nUSsdrDDfabThog?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwc13qVYdI/AAAAAAAAFQQ/K4TQpHkMEj0/s400/IMG_7487.JPG" /></a><br /><br />Bu eski şehir merkezinin geçtiğimiz yollardaki Amman görüntüsüyle hiçbir ilgisi yok. Şehrin çevresi daha lüks ve derli toplu iken burada pek otantik sayılmayacak kötü binalar ve pis sokaklar ön planda. Tek ilginç mimari yapı otelin karşısındaki antik Roma tiyatrosuydu. Bugün Jerash’ta antiğe doyduğumuzdan kimsenin ilgisini çekmedi. Karnımızı doyurmak üzere çarşıya yöneldik. İlginç hiçbir şey yoktu. Tamer Ağabey’le ben felafelciden 1,5 Dinara 2 felafel alıp götürdük. Kesmeyince bir lokanta seçip karnımızı doyurduk. Bir tam tavuk, fasulye, iki çeşit pilav, salata ve yoğurt yedik. Hesap yanlış hatırlamıyorsam dört kişilik bu yemeğin bedeli 15 Dinardı (x2.3 TL)<br />Sindirelim diye gecenin onunda hala açık olan pazara girdik. Çeşitlilik şaşırtıcıydı. Bizim pazarlarda ne varsa burada da aynısı vardı. Hatta elmaların üzerindeki küçük etikette “Exported from USA” yazıyordu. Ürdün’de Amerikan elmasımı yiyeceğiz diye kesmece karpuz aldık. Adam kesmek istedi ama kestirmedik. Sonradan otelde kabak çıktı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/P7cXo9jKsQiLpqyYooKkrQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwc6OB_JBI/AAAAAAAAFQY/lJvct35E9DY/s400/IMG_7492.JPG" /></a><br /><br />Suriye’de olduğu gibi caddelerde taze meyve suyu büfeleri vardı. Birinin önünde kasasında şeker kamışları olan bir kamyonet durmuş. Adam da kasadan kamışları birer birer alıp kocaman bir makineden içeri sokuşturuyordu. Ezilen kırılan tahta sesiyle birlikte alttaki musluktan şeker kamışı suyu akıyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ylqXexb1Stv5NWnOfGiamA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/Sgwc4d5n3sI/AAAAAAAAFQU/VwpwWqRi72A/s400/IMG_7490.JPG" /></a><br /><br />İşin en ilginç tarafı ise bu adamın bile İngilizce konuşuyor olmasıydı, aynen pazarcılarda olduğu gibi. Sonradan öğrendiğime göre ilkokul birinci sınıftan itibaren İngilizce dersi görüyorlarmış. Şeker kamışı suyuna gelince, tadı fena değildi ama içtikten sonra insanın ağzında düpedüz tahta tadı kalıyordu. Hijyen konusuna hiç deyinmeyeceğim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NNluRUpW0g_nc2aV4TceGg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SgwczSTKMjI/AAAAAAAAFQM/0bO6yBqc0H4/s400/IMG_7481.JPG" /></a><br /><br />Dolanırken bilgisayar oyunu oynanan bir yer dikkatimizi çekti. Aynen bizim çocukluğumuzda Atari oynadığımız köhne mekânlara benziyordu. Oyunlar da mekânın bu görüntüsünden nasibini almış olacak ki girişteki makinede Pacman vardı.<br />Otele geri dönüş yolunda Amman merkezinin kısırlığı hepimizde hayal kırıklığına neden olmuştu. Daha otantik bir yer bekliyorduk doğrusu. Ne güzel bir bina, ne otantik bir kafe, ne hoş bir cadde, hiçbir şey yoktu. Yolda üniformalı bir adam kendini tanıtıp arabasıyla yanımıza yaklaştı . Yakınlarda bir yerde itfaiye eriymiş. Ürdün’de ziyaret edebileceğimiz yerleri anlattı. Pek çoğu zaten listemizdeydi. Asıl Amman’da ne yapmak lazım diye sorunca otelin karşısındaki antik Roma tiyatrosunu işaret etti. O an Amman’da bir halt olmadığına kanaat getirdik. Zaten sınırlı vaktimiz vardı, fazla zorlamanın anlamı olmayacaktı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-oIHI6ty0nYiCmFxttCNHA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShB_3q0N2KI/AAAAAAAAFRw/tTPBnhud224/s400/IMG_7504.JPG" /></a><br /><br />Arkamızdan ağlamasın diye tiyatroya da şöyle bir göz atıp otele geri döndük.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4ATaa3L7dvv3hFJvytwoMg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShB_5Q2SRvI/AAAAAAAAFR0/xEDGtejeYoM/s400/IMG_7506.JPG" /></a><br /><br />Tepelere yaslanmış evlerin gece görüntüsü Mardin’i andırıyordu. Mimarileri hariç ama, sadece ampulleri.<br />Güzel yataklarımıza yerleşip mışıl mışıl uyuduk. Geziye başladığımızdan beri Tamer Ağabey 30 saniye ben de tahminen 3 dakika içinde uyuyoruz. İyi gezip kendimizi yoruyoruz; ama deyiyor hani…<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YFipB_6od8tB7FtMf5qb7A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrOzQYC5I/AAAAAAAAFSQ/b5KXHgUmmjE/s400/IMG_1306.JPG" /></a><br /><br />Yanıma kısıtlı sayıda çorap, iç çamaşırı ve tişört aldığım için akşam duş yaparken üstün körü de olsa kıyafetleri yıkıyorum. Tiril tiril olmasalar da en azından berbat kokmuyorlar. Sabahları uyandığımda bazen kıyafetlerin kurumadığını görüyorum. Çözüm olarak ise, ütü derdim olmadığından, en ıslak olanları yan çantaların taşıma elciklerine asıyorum. Böylece yolda rüzgârdan kısa sürede kurumuş oluyorlar.<br />Bu sabah da aynı üçkağıdı uyguladıktan sonra kahvaltı etmek için felafelciye gittik. Dün gece tanesine 0,50 Dinar ödediğimiz felafellere bu sabah 0,25 ödedik. Bir gecede gelen bu indirim bizim sevindirmekten ziyade yediğimiz turist kazığı vesilesiyle canımızı sıktı. Her şey için pazarlık etmek gerektiğini biliyorduk ama felafel için bile olacağını düşünmemiştik. Sokaktan simit alırken pazarlık yapıyor muyuz?<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WQXMdSHpTOlnYIo-nNEbnw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrSRWrjRI/AAAAAAAAFSU/F8ThbLNSSjM/s400/IMG_1307.JPG" /></a><br /><br />Biz ayaküstü felafel ve taze sıkılmış meyve suyuyla kahvaltı yaparken çevremizde gezinen polis de yol üzerine park etmemize ses çıkarmadı. Üstelik yakınlarımızda durup araçları bizden uzak tuttu.<br />Karnımızı doyurduktan sonra Madaba’ya doğru yola koyulduk. Doğru yolu bulmak zor olmadı çünkü sıkışan trafikte yanaşıp sorduğumuz taksi şoförleri de iyi İngilizce biliyorlardı. Yaklaşık bir saat sonra Madaba üzerinden Nebo Dağı’na ulaştık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OLBdKKTbJ-4JtUp01_nqfA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrUtem07I/AAAAAAAAFSY/Sl8SWzDizVg/s400/IMG_7523.JPG" /></a><br /><br />Nebo Dağı’nın Hıristiyanlar ve Museviler için kutsal bir önemi var. Musa peygamber yahudilere vaad edilmiş toprakları buradan göstermiş (Deuteronomy 34:1). Bu noktadan açık bir havada Kudüs görülebiliyormuş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2nVfHtYyVdbJftZpy-o9nw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrXY9_FNI/AAAAAAAAFSc/6wevZGaTvgU/s400/IMG_7529.JPG" /></a><br /><br />Yukarıdaki resimde vaad edilmiş topraklar görülüyor. Bu dağ ayrıca Musa Peygamber’in son günlerini geçirip öldüğü yermiş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JUP7yVYsL3hFSogMAXIUMA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHraKrUYDI/AAAAAAAAFSg/GLqoSAD44dc/s400/IMG_7531.JPG" /></a><br /><br />Dağın yüksekliği 817 metre. Vaad edilmiş toprakların solunda deniz seviyesinin 400 metre altında bulunan Dead Sea, yani Lut Gölü yer alıyor. Bu rakımla eşsiz, yeryüzünde denizden bu kadar aşağıda başka bir göl yok.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HDAQACvdgq9y6bUIA8-EGw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrcdfRJ_I/AAAAAAAAFSk/MrCzTu4hxp0/s400/IMG_7527.JPG" /></a><br /><br />Panoramik görünümün olduğu terasta şimdiki isimleriyle beraber kutsal kitaplarda geçen isimleri ile vaad edilmiş toprakların şehirleri belirtilmiş. Çevrede turistik amaçla gezinenlerin yanında hacı olmaya gelenler ve beline urgan bağlamış din adamları da yer alıyor. Ayrıca antik buluntuların bulunduğu bir salonu vardı. Sergilenen mozaikler Antep ve Antakya müzeleri ile karşılaştırıldığında devede kulak kalır. Benim hiç ilgimi çekmedi. Dini duyguları bütün arkadaşlar için tavsiye edilebilir.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VB_8JkQloxFawc7PmdEmyg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrgjqMZbI/AAAAAAAAFSo/sH3x2_xj2bk/s400/IMG_7534.JPG" /></a><br /><br />Papa II. John Paul 2000 yılında burayı ziyaret ederek bazilika’nın arkasına barışın bir sembolü olarak zeytin ağacı dikmiş. Günümüzde Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında barış sembolü olan bu ağacın işlevsel olduğunu varsayarsak, çaktırmadan Yahudiler ve Müslümanlar için de İncir ağacı diktiği konusunda şüphelerim var.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/06BzT-Oj7_wzkVbF05as0Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrj5vYF3I/AAAAAAAAFSs/Uu7A4sdQRnc/s400/IMG_1347.JPG" /></a><br /><br />Kutsal mekândan ayrılıp harika virajlı yollardan karşıda uzanan deniz manzarasına doğru çok keyifli bir sürüş yaptık. Yaklaşık 1200 metre aşağı indik. Yolda yine iki kez polis çevirmesi oldu ve yine sadece nereye gittiğimizi sorup “Welcome Jordan” dediler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vLjuFg9wt0g9Os4SI0JSsg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHr8vdFTgI/AAAAAAAAFTQ/1HIOz5a4YNM/s400/SANY0025.JPG" /></a><br /><br />Burada halk plajı olmadığını biliyorduk, mecburen kıyı şeridindeki tesislerden birine girdik. Kişi başı 12 Dinar ödedik. Aslında pahalı ama buraya kadar gelip de Akdeniz’den 8 kat fazla olan suyun kaldırma gücünü denemeden olmazdı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ip2ySxwyjOuse1vzuCu3kQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHr2gzuUhI/AAAAAAAAFTI/SiVnC3lHwEs/s400/IMG_1352.JPG" /></a><br /><br />Adının geldiği yer de ilginç: Bu topraklar Lut Peygamber’in yaşadığı topraklarmış. O zamanlar burada yaşayan insanlar arasında homoseksüellik, hırsızlık ve cinayetler yaygınmış. En sonunda Tanrı bir test daha yapmaya karar verip Lut’un evine parlak adamlar kılığında melekler göndermiş. Bunu duyan halk eve akın edin parlak abilere uygunsuz davranışlarda bulunup Lut’un parlakları kendilerine vermesini istemişler. Bu onların son terbiyesizliği olmuş, Tanrı Cebrail’i göndermiş. Cebrail şehri havaya kaldırıp ters yüz edip sallamış. İnançsızlar ölürken inananlar korunmuş. Denir ki burası işte bu ters yüz edilme yüzünden deniz seviyesinin altında (Kaynak wikipedia). Yani özetle diyor ki, homoseksüel olursan yerin dibine geçersin.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JIAcJ575qXOPEPXGZNhZCw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrtSwgdnI/AAAAAAAAFS4/ItOghqRK4bw/s400/IMG_1390.JPG" /></a><br /><br />Gölün eğlencesi şu: Suyun kaldırma kuvveti yüksek tuz oranı nedeniyle fazla olunca suya batmak mümkün olmuyor. Sadece su üzerinde duba gibi durabiliyorsunuz. Elleri ayakları dışarı çıkarıp su üzerinde batmadan durabilmek hoş bir deneyim. Öğrendiğin bütün yüzme numaralarının bittiği bu noktada vücut ne tepki vereceğini bilemiyor. Yüz üstü yüzmek imkansız.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cnkq3Yj_AntKGVpqqq8tIA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrwce5G9I/AAAAAAAAFTA/aFt6qLRHffE/s400/IMG_1370.JPG" /></a><br /><br />Bir süre sonra alışıp şezlongdaymış gibi sırt üstü uzanıp keyif yapmak yolun hediyesi oluyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_k7B7j2GVbhszjSMcvnAbA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrz8vdfpI/AAAAAAAAFTE/C0fUhLnOWHU/s400/IMG_1366.JPG" /></a><br /><br />Boş durmak da gerekmez, eş zamanlı olarak Burak’ın yaptığı gibi muz yemek, gazete okumak filan mümkün.<br />Boşuna Dead Sea dememişler, içinde bakteri ve mantar dışında organizma yaşamıyor. Yani balık ve yosun yok. Üzerinizde ufak da olsa yara varsa tuz dökmüş gibi acıyor. Suyun tadı da çok kötü.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Yfp20q_mlHxioyQDeGDiHA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHr6FLHpmI/AAAAAAAAFTM/07IcUJGG5K4/s400/IMG_1394.JPG" /></a><br /><br />Kıyıda bir adamın kovada sattığı siyah çamurla cilt bakımı yaptıran yabancı turistler vardı. Bense çamura para vermem, maymuna benzemem arkadaş zihniyetiyle bu aktiviteden uzak durdum. Zaten bu güneşte daha fazla kalırsam iki gün sonra aynı renkte olacağıma eminim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PASOwfnNBRVnNN8XA2X0zQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrnpVVEeI/AAAAAAAAFSw/rvC8FO8E3o0/s400/DSCN0420.JPG" /></a><br /><br />Gölden çıktıktan sonra muhakkak duş almak gerekiyor yoksa tuz cildinizi kalıp gibi kaplayabilir.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8wZhVVrztNo1yMEND2Zr-w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHrqg-1JEI/AAAAAAAAFS0/fPm3DpFLa0w/s400/DSCN0392.JPG" /></a><br /><br />Günlerdir yollardayız işte bu havuz sefası tüm yorgunluğun hediyesi gibi oluyor. Arkamızda izlenen kıyılar İsrail’e ait. Kudüs bulunduğumuz noktadan yaklaşık 50 km uzaklıkta. Aslında orayı da göresimiz var ama Suriye pasaportunda İsrail vizesi olanları ülkesine almıyor, yani İsrail’e gidersek dönüşte Suriye’den geçemeyiz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HfnHtpyqLhuQoYIJZS-fyQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHr_h748UI/AAAAAAAAFTU/S4nB5ei5IjA/s400/SANY0035.JPG" /></a><br /><br />Birkaç saatlik göl, havuz keyfi ve şezlong mayışmasından sonra yola koyulduk. Sağda Lut Gölü solda kayalık tepeler, kaymak gibi asfalt, keyfimiz yerinde.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Dw6NxsAC1BXxBJ6NKigmNA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsCJp59TI/AAAAAAAAFTY/0jfdyV6gG_4/s400/DSCN0444.JPG" /></a><br /><br />Yol üzerindeki köylerden birinin bakkalında bir şeyler içmek için durduk. Çevremize toplanan 10 kadar çocuğun masumluktan uzak tacizkar davranışlarına dayanamayan Burak ve Seçil içeceklerini alıp ilerledi. Tamer Ağabey ve ben kalıp hızlıca soğuk kolalarımızı (Bu arada kola olarak sadece Pepsi vardı. Coca-Cola şirketinde Yahudi ortaklığı olduğu için arap ülkelerinde satılmıyor) içtik ama gözümüz sürekli eşyaların üzerindeydi. Zevkten uzak bir duraksamaydı. Sonunda çocukların elebaşısı olan yanık tenli şişko arkamdan motora tekme vari bir hareket savurdu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Y_r8vwFfQOUBq5sE7490Og?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsFwQhAOI/AAAAAAAAFTg/OCWhdLkN5-E/s400/DSCN0463.JPG" /></a><br /><br />Güzel yolda devam edip rotamızı belirledik. Amacımız bu akşam Petra’da olmak.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HZ1d8N3y8sxPnpXEoBwsxg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsIxx6UrI/AAAAAAAAFTk/dK5Hi7L3lpc/s400/DSCN0496.JPG" /></a><br /><br />İlerde solda büyük bir kanyon gördük ve durduk. Bizim Saklıkent’e benziyordu. Kapıdaki görevli Türk olduğumuzu öğrenince daha bir sevecenleşti. Herkesin bağımlısı olduğu Türk yapımı “Black Man” diye bir diziden bahsetti. Hangisi olduğunu çıkaramadık. Neden sonra mafya silah falan diyince aklımıza Polat Alemdar demek geldi. Dizi Kurtlar Vadisi’ymiş meğer. Ürdün’de de bağımlıları varmış.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cO8g6ZWNHPSRVaZ5V21hzg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsRETGPJI/AAAAAAAAFTw/mD5cyESSn5U/s400/IMG_7539.JPG" /></a><br /><br />Bu kısa muhabbetin hatırına olsa gerek bizden giriş parası almadı. Kısa bir yürüyüşle kanyonun başlangıcına gittik. Merdivenler direk suya iniyordu. İleride güzel bir şelale varmış ama bu kıyafetlerle gidemezdik. Zaten zaman da sınırlıydı. Geri dönüp yola devam ettik. Park yerinde MTV partilerinden fırlamışa benzeyen aşırı havalı sarışın kızlar vardı. Kocaman bir jiple gelmişler. Birisi sigara içerken motorları ve bizi uzun uzun süzdü. Artık imrendiğinden midir yoksa “Deliler bu sıcakta o kıyafetle yanıyordur” diye düşündüğünden midir bilemiyorum. Şahsen beni süzerken “Şu yakışıklının arkasında olsaydım da beni de götürseydi bilinmez diyarlara” dediğini düşünmeyi tercih ettim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EQ-yMtKsVlW5uEIWGdu-OQ?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtwyEl8yW6RePoOOO3ZQhflauUSkoTHzKFxbgBioIBsAc8d1isrYOwxxGUQmef4Ialej5x2uUlWFc5iZli-0PHTO6wnRKqDghF0Pz-xTE6Ftuhah4fOL0PRm0YgUFNUsLjy8uh4isXWF09/s400/DSCN0555.JPG" /></a><br /><br />Bir süre sonra Karak tabelasından sola dönüp dağlara doğru tırmanışa geçtik. Bu yol bana Nusaybin Midyat arasındaki yolu anımsattı. Yine virajlarda döne döne, şahane asfalt üzerinde çok keyifli bir sürüş yaşadık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LNlFAFZXwMVYlboaPNYfuA?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEja712lGzwQ1ELC9YXjUiLHzknnQ9RDu4ksq4BvYUluozvgHuxX0h49apgTBbBLw_5bwic5qZs3Zg9NNVhs3Oejq30LrfLCQCZgJvTY1GLayGTmU6hs4lMQ2rh33du_OfsgOi9rbOelu69t/s400/DSCN0588.JPG" /></a><br /><br />Karak Kale’si yolun solunda tüm ihtişamıyla “Gel bana!” diye çağırsa da akşamüstü saat 5 olduğundan orayı pas geçtik.<br />Seyretmekte olduğumuz yol MÖ 5. yy’da Pers imparatoru Darius tarafından yapılmış meşhur Kral yolu. Şimdilerde deve kervanları yerine motorlu araçlara hizmet verse de bol virajları ve içinden geçilen onlarca yerleşim yeriyle çok keyifli bir yol.<br />Lut Gölü’nün -400’ünden dağların +1600’üne ulaştıkça hava sıcaklığı da belirgin olarak azaldı. Sonunda dayanamayıp Tamer Ağabey’e yaklaştım ve mola vermek istediğimi işaret ettim. Bir süredir aynı soğuktan o da muzdarip olduğundan zevkle kabul etti, bunu başını şevkle sallamasından anladım. Uygun bir bakkal bulmak için köylerin çevresine bakınmaya başladık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8bQUd87MV1b14B6182EkDg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsYr5qHEI/AAAAAAAAFT8/80zfg8NM4jI/s400/DSCN0645.JPG" /></a><br /><br />Sonunda üstteki resimde arka fonda görülen derme çatma yapının önünde durduk. Aslında durmadan geçiyorduk ama içeride meyve sularını görünce geri döndük. Yoksa dışarıdan bakkal olduğunu belirten herhangi bir işaret yoktu. Durup şeftali suyu aldım. Dibinde şeftali posası da varmış. Öyle birden pasoları ağzımda hissedince irkildim, “Eyvah Ürdünlü sümüğü de mi yuttuk yoksa” derken ağzımdan tükürdüklerimin şeftali posası olduğunu anlayınca rahatladım. İşte resimde buna gülüyorlar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/glY68vVKaN4oNhV7jOR6ug?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsViL_qOI/AAAAAAAAFT4/uxhlGKdNSZw/s400/DSCN0632.JPG" /></a><br /><br />Burak’lar genelde arkadan geliyorlardı. Önden biz gittiğimiz için çevreden zombiler gibi motorlara koşan çocuklar bize sadece tuhaf hareketler yapabiliyorlardı, onlar ulaşmadan biz uzaklaşmış oluyorduk. Tabi bu sefer arkadan gelmekte olan Burak ve Seçil’e hazırlıklı olan çocuklar hedefteki motosiklete taş, sopa ve hortum gibi bilumum malzemeyi fırlatmışlar. Neyse ki hiçbiri Burak ve Seçil’e isabet etmemiş. Ayaküstü muhabbette bu davranışın kötü niyetten değil de oyundan kaynaklandığı konusunda hem fikir olduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HUONDTLn3FSh9IHREtwqtQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsahXJS3I/AAAAAAAAFUA/cacy-QbBqm8/s400/DSCN0648.JPG" /></a><br /><br />Güneş battığında sağımızda gökyüzünün büründüğü kızıl renkleri izleyerek Petra’ya devam ettik. Bakkal molamızda iyi ki giyinmişiz. Ben içlikler dışında kazak da giydim. Ancak tutuyorlardı. İklimin bu kadar değişmesi şaşırtıcıydı. Öğlen güneşten pişip havuz sefası yaparken şimdi tişört, sıvitşört, kazak, içlik ve montla ancak ısınıyordum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Gt3Us74iqK2jQDbnXH9BXA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsgd16QSI/AAAAAAAAFUI/_B3A8JtqL-U/s400/IMG_1430.JPG" /></a><br /><br />Akşam 8 olduğunda Petra’ya ulaşmıştık. Üç koldan ayrılıp otel aramaya başladık. Merkeze yaklaştıkça fiyatlar artıyordu. Sonunda Al-Anbat Otel ile iki kişilik oda başına 40 Dinara (92 TL) anlaştık. Bu fiyat ilk başta fazla gelse de açık büfe yemekleri ve saray yavrusu odayı görünce hemen yerleştik. Üstelik otelde her ne kadar bizi ilgilendirmese de sauna, hamam ve havuz vardı. En makbule geçen hizmetleri ise Petra’ya ücretsiz servisti.<br />Soyunup dökündükten sonra açık büfe yemeklere daldık. Öğlen de yemek yememiştik, üzerine o kadar yol binince kurt gibi acıkmıştık. Bu yemeğin bende en az beş ünite kan yaptığına eminim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pwG2mIgpofxrH4upQv3XDg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsdIgSLtI/AAAAAAAAFUE/JQTnsD0Ft3I/s400/IMG_1426.JPG" /></a><br /><br />Her yerde olduğu gibi burada da aile boyu iktidarın resimleri tasvir edilmiş. Ne yalan söyleyeyim bu aile Suriye’dekinden daha sevimli ve sempatik. Hep gülümsüyorlar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JHVqUs6KOGBrH9cgSdsljw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsiK3BJsI/AAAAAAAAFUM/yZnJ_gqz9yU/s400/IMG_7550.JPG" /></a><br /><br />Burak’la Seçil odalarına çekildiler. Biz de Tamer Ağabey’le bira avına çıktık. Motorlara atlayıp kısa bir şehir turu attık önce. Marketlerde içki satılmıyordu. Kısa bir hayal kırıklığından sonra Elgee Oteli tarif edip orada içki bulabileceğimizi söylediler. Bu arada içimden sürekli Suriye’den içki getirseymişim diye geçiriyordum. Oteli bulup içeri girince köşede renkli ışılarla aydınlatılmış tuvaletten bozma beşinci sınıf bir Amerikan Bar gözümüze ilişti. İçeride insan değil sinek bile yok. Neyse ki köşedeki buzdolabında bira şişelerini görünce sevindik. Bu sefer uyanıklık edip fiyatını sorduk. Orada içersek 8 siyah torbalarla alıp dışarı götürürsek 5 Dinar. Böylelikle hayatımızdaki en pahalı birayı da almış olduk. Tanesi 11,5 TL, üstelik siyah poşet içinde elimizde.<br />Otelimize dönüp balkonda Petra’ya karşı Petra marka biralarımızı içtik. Tadı mı? Boktandı.<br />Aşağıda otoparkta onlarca karavan vardı. İlginçtir çoğu da otelde kalıyordu. O zaman neden karavanla geziyorsun kardeşim diye çıkıştık kendi kendimize. Takip eden günlerde bu kalabalık karavan grubuyla pek çok yerde karşılaştık. Yarın Petra’ya gideceğiz. Biraz heyecanlıyım, gezinin favori yerlerinden biri. Haydi hayrola.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EDcQLlPWHmQsmSuyMDgsRw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShHsl223XkI/AAAAAAAAFUQ/MgMPEKIKpH0/s400/SANY0038.JPG" /></a><br /><br />Sabah motorları kontrol için otoparka indiğimizde Hollandalı bir gezgin ile karşılaştık. Birkaç yıl önce karısını kaybettiğinden bu yana başta Afrika olmak üzere geziyormuş. Kirli görünümlü, pantolonunda modadan uzak kocaman bir yırtıkla kendini salmış virane bir hali vardı. Sıcak esprilerle bizimle tanıştı. Üç hafta öncede Petra’da araba çarpmış sağ ayak bileği yaralanmış. Gaza basamadığı için burada iyileşmeyi bekliyormuş. Üstünde yatağı olan Land Rover’ı ile Afrika turundan Hollanda’ya dönmekteymiş. Bize Afrika’nın pek çok ülkesinde kalınacak güzel otellerin ve lokantaların GPS koordinatları ile yardımı dokunacak insanların adres ve telefonlarının bulunduğu yararlı bir liste verdi. Bir de kartvizitini. Kartvizit dediysem bizim anladığımız türden değil. Kendisi yapmış bilgisayarda, vesikalık fotoğrafının arkasına (muhtemelen onu da kendisi çekmiş) iletişim bilgilerinin yazmış. Çok sevimli bir adamdı. Türkiye’den 6 kez geçmiş. Aslında daha fazla gezmek istermiş ama bizde benzin çok pahalı olduğundan birçok araçlı gezgin gibi o da Türkiye’yi en kısa yoldan terk etmenin yoluna bakıyordu. Çapraz geçip Yunanistan’dan çıkacakmış. Bu arada ben yaptığı geziye imrendiğimden benim de böyle kapsamlı bir tur yapmak istediğimden bahsedince “E yap o zaman” dedi. Çalıştığımı söyleyince 6 ay ücretsiz izin almamı önerdi. İnsan hayatında bir kez de olsa böyle bir macera için 6 ayı kendine ayırabilirdi. Aklıma yattı ama demek ben de o höt olmadığından tabi ki yapmadım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/tYyryLKj6HMdhaRu6KZZqw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNKYgAuzI/AAAAAAAAFUs/w0yCcEI6sR0/s400/IMG_7558.JPG" /></a><br /><br />Otelin Petra’ya servisi olduğundan motorları almadık. Motoru almayı düşünen şapşal kafam şapkayı almayı ve güneş kremi sürmeyi akıl edemeyince serin başlayan yürüyüş akşama tavuk gibi kızarmış cilt ile sonuçlandı. Neyse ki tavsiyeler üzerine 3 şişe büyük su aldık da içeride kazıklanmaktan kurtulduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1fvbOT8EzMX2HHgh0ftqSw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNNaH1DXI/AAAAAAAAFUw/wv1NYr0HVSA/s400/IMG_7561.JPG" /></a><br /><br />Petra’ya giriş ucuz değil. Günlük 21, üç günlük 36 JD (x 2.3 TL). Gerek gitmeden önce yaptığımız ön çalışmalarda gerekse tanıştıklarımızla sohbetlerde bir günün yetmeyeceği söylenmişti ama bize yetti. Zaten ilk görüşte başlayan şaşkınlık ve hayranlık benzer yapılardan onlarca görmeye başlayınca aynı etkiyi yaratmıyor. Arkeolog değilsen bir gün yeter de artar bile.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2dWI9JKFa7qBCeGyFYi9OQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNSQdpO4I/AAAAAAAAFU4/sPWVfle9jw0/s400/DSCN0679.JPG" /></a><br /><br />Yukarıda resmi görülen bendeniz Petra ile ilgili biraz bilgi vereyim (Tabelaya bakıp yanılma olmasın bilgiler tabelanın işaret ettiği istikametten değil Wikipedia’dan alıntı)<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oT8HK6U5mG7QeCL4tDwO2A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNVYxMUWI/AAAAAAAAFU8/bVdm-dI8fGI/s400/IMG_7564.JPG" /></a><br /><br />Petra MÖ 100. yıllarda Nebatilerin başkentiymiş. Kayaların kesilmesiyle yapılmış kocaman bir şehir. Dünya’nın yeni yedi harikası içinde sayılıyor. Bin sekiz yüzlerin başına kadar batı dünyasının bihaber olduğu şehri İsveçli kaşif Johann Ludwig Burckhardt keşfetmiş. 1985’te UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilmiş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/neQVQEJXzzPSRlkcQAzs5A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNW8TKNRI/AAAAAAAAFVA/kYJJYQr9VNs/s400/IMG_7573.JPG" /></a><br /><br />Kayaların arasından ilerleyen bu yarlar eskiden önemli bir ticaret rotasıymış. Batıda Gazze, kuzeyde Şam, güneyde Akabe ve doğuda İran’ı birbirine bağlıyormuş. Hakkında fazla tarihi bilgi olmayan Nebati’lerin işte bu yollardan geçen kervanlardan aldıkları haraçlarla var oldukları düşünülüyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Db1RLyppcFO9i22VtLC2wQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNZ2TbH-I/AAAAAAAAFVE/vHYGw9O7T60/s400/IMG_7581.JPG" /></a><br /><br />Nebatiler çölün ortasındaki bu coğrafyada çok sayıda suyolu yaparak suyu kontrol altına almışlar ve şehri sel götürmesini engellemişler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/u6B6o-bI8guezpnWT1s4-w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNgrwjUrI/AAAAAAAAFVM/D7aqz38C6Ag/s400/IMG_7591.JPG" /></a><br /><br />Girişte Siq denen yar 3-4 metre darlığa ulaşan yarıklardan ilerleyerek şehrin merkezine ulaşılıyor. Bu yürüyüş biraz Fethiye Saklıkent’i hatırlatıyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4GxGEX88DNFuyUQDPfFhfw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNiucwvOI/AAAAAAAAFVQ/Xby28-pEgxU/s400/IMG_7592.JPG" /></a><br /><br />Kimisi eşek ya da at arabası ile konforlu seyahati tercih etse de bence çok gereksiz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cNKi7uTflKVt6Ubg75nHfg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNcyutc7I/AAAAAAAAFVI/GkArVnGQwfs/s400/IMG_7586.JPG" /></a><br /><br />MS 100 civarlarında Roma hâkimiyetine giren şehirde kayalara oyulmuş yapıların önüne Helenistik dönem etkisiyle sütunlar dikilmeye başlanmış ve Roma her yere olduğu gibi buraya da sonsuza kadar imzasını atmış olmuş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/j32Xae97BLgG9N5mrw1IzA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhP8w6INTI/AAAAAAAAFYM/i5ALWNKNzhI/s400/IMG_7858.JPG" /></a><br /><br />Yukarıdaki resme aşina olanlar için Indiana Jones 3’ün son sahnelerinin burada çekildiği bilgisini vereyim. Filme bu kapıdan girip içerilerde aksiyona devam ediyorlardı. Ben de içerde kim bilir neler vardır diye girdim ama boşmuş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jNOMOuFUjv3eo2GAu1mOFQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNuaGnbgI/AAAAAAAAFVg/tOKvZnDCh9Q/s400/IMG_7661.JPG" /></a><br /><br />Büyükçe bir salon kadar oda varmış. Hayallerimde ki iç mekan filmin stüdyosundan ibaretmiş. Sadece bu filmde değil ek olarak Passion in the Desert, Mortal Kombat: Annihilation, Sinbad and the Eye of the Tiger, the Sisters of Mercy muzik videosu "Dominion" ve Transformers: Revenge of the Fallen isimli filmlerde de gösterilmiş bu ihtişamlı eserler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CK6Qr3H3cW8izRExeiwDZA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNrYyG5sI/AAAAAAAAFVc/_4pg8koCp8w/s400/IMG_7658.JPG" /></a><br /><br />Yukarıdaki amcayı koymuşlar şekil olsun diye. Boş salonun başında nöbet bekliyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CnBwpd6oyTZG5SYtvJW0EQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNo8DsRkI/AAAAAAAAFVY/epx-cwD_LHQ/s400/IMG_7639.JPG" /></a><br /><br />Tabi Romalılar gelince ilerleyen yüzyıllarda kayalardaki pek çok yapı da kiliseye dönüştürülmüş. Olağan olarak en etkileyici yapılar da bunlar zaten.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vquUrtUO8lgtXmJlnBAPlA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNyDXLydI/AAAAAAAAFVk/ShLCka1GzAo/s400/IMG_7663.JPG" /></a><br /><br />Etrafta “Taksi, taksi” diye gezen çok sayıda develi, eşekli ve atlı adam var. Yaşlı değilseniz gerek yok. Binecekseniz de pazarlık etmeyi sakın unutmayın.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HCuJQZ1IFkpj-DjBv_ENPQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhNlq8Z3CI/AAAAAAAAFVU/i4Ie-Otp4VY/s400/DSCN0758.JPG" /></a><br /><br />Akşamüstüne kadar bu koca antik yerleşimi bitireceğiz diye görsel doygunlukla yetindik. Ara sıra yabancı turistlere yapıların tarihini anlatan rehberlere yanaşıp beleş bilgi de almadık değil. Şu anda hiçbirini hatırlamıyorum. Bahse varım o anda dinleyenler de hatırlamıyordur.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nAFnG8nLOAG25TAAD_8XfQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhN5t09uoI/AAAAAAAAFVs/F--70j4R8UA/s400/DSCN0785.JPG" /></a><br /><br />Şahsen geniş açılı objektifle bol bol fotoğraf çekmekle ilgilendim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DYEnp8O7Y9KBXNsUozWBeQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhN8SLGAmI/AAAAAAAAFVw/8ZdvAYQgewQ/s400/IMG_7666.JPG" /></a><br /><br />Hediyelik eşyalardan en çok değişik renkli kumla cam vazo içinde yaptıkları develi ve çöl manzaralı şişeler hoşuma gitti. Burada pahalı olacağını düşünerek almadım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/KNh7zdQWiX3mE0PCRDPX3g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOAXGUXWI/AAAAAAAAFV0/TKALURb8jYg/s400/IMG_7669.JPG" /></a><br /><br />Öğlen olmuştu ve tenimde kızarmayla birlikte hafif bir sızı başlamıştı. Ben esmerim bana bir şey olmaz yanılgısıyla yoluma devam ettim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/8JxRgzTmxPHqgAl38k3Urw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhODVbp2UI/AAAAAAAAFV4/vFsInn0sbyw/s400/IMG_7670.JPG" /></a><br /><br />Develerse tepedeki yakıcı güneşe aldırmadan öylece oturuyorlardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UdizX50M2FDw3H2ZGpPNOQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOGmF-3DI/AAAAAAAAFV8/aAUwRGShZ88/s400/IMG_7675.JPG" /></a><br /><br />Taksilerden eşek de çoktu. Kuyruklarının altına bağladıkları eşek tangalarının rahatsız edici olduğunu düşünmeden edemedim. Tanga dediğin ince olur, bu çok kalın ve gergin! Üstelik hiç seksi değil!<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bLbKdoupgc29LtaZYV-Qqg?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyEDD2jHRtVe4zQXigsREvmIhwE-s9w-DXY5fPeItUKnnHcrW0xsD5Gqq4QytpoS0hs95wnxFswZrY3kFLkVnVrbbnrrn3veJTuFpMaOeNWANZCcQYuUWAvEi-MehGirnYrGYkke84zYI1/s400/IMG_7687.JPG" /></a><br /><br />Öğlene yaklaşırken Roma Tiyatrosuna varmıştık. İyi korunmuş bir tiyatro. Çevresindeki kayaların kırmızının değişik tonlarıyla oluşturduğu katmanlı duvarlar etkileyici.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-1ZDOAqiJRZb5P1Yi3ZVTw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOPU8psJI/AAAAAAAAFWI/MkR8ydh3xGM/s400/IMG_7692.JPG" /></a><br /><br />Biraz ileride hoş mizansenler oluşturmuşlar. Kayalara oturmuş kaval benzeri bir çalgı öttüren adam,<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/JGYgTn_R9XKImSjB-tHZgw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOZzJpX8I/AAAAAAAAFWY/Ux-8vxx4mYQ/s400/IMG_7695.JPG" /></a><br /><br />Yerde çomak oynayan adamlar,<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iHmV-zniHV9MZnDluBuSZg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOdDLN9gI/AAAAAAAAFWc/tOasvSkvu74/s400/IMG_7704.JPG" /></a><br /><br />Atkuyruğunun bir tek telinden yapılmış garip bir saz eşliğinde şarkı söyleyen adam, onun yanında kılıçlı bir asker, yemek yapanlar, kılıç dövenler vs… Çakma da olsa hoş bir tiyatral gösteri, verdiğimiz 21JD’yi düşününce olacak tabi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-kG5Oif8xcGqR3l_pQyjaA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOV5yZAbI/AAAAAAAAFWU/5g6nnW6g8K4/s144/DSCN0839.JPG" /></a><br /><br />Yolun sağındaki yamaçta güzel bir kilise vardı. Oraya tırmanmak için yola çıktık. Kayaların yapısı biraz önce söylediğim katmanlı görünümü çok iyi yansıtıyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WPc1kOZXCYPpJ2NDV9-4sQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOscJMwFI/AAAAAAAAFWs/tg7joSpEUso/s400/IMG_7713.JPG" /></a><br /><br />Kilisenin tavanı sanki özel olarak böyle boyanmış gibiydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zq5CBmXlVdRfGbW7RA6Rpg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhOvj5l5jI/AAAAAAAAFWw/LA-ecMrOXWQ/s400/IMG_7717.JPG" /></a><br /><br />Dışı bildiğimiz sütunlar, hediyelik eşya satıcıları vs…<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7n6kUwRZF1P-srGS0og__A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhO0jmVUgI/AAAAAAAAFW0/0aiUP-JZ8-0/s400/IMG_7718.JPG" /></a><br /><br />Birine yanaşıp sorduk bu paralar antik değil diye, “Değil tabi Türkiye’den geliyor” dedi. Bizimkiler buraya bile el atmış. Yıllarca yurtdışına tarihi eser kaçıranlar işler kesat gidince çakma tarihi eser işine girmiş olmalı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EeWvREKAttVy_7w6oU0tXw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhO4hXApwI/AAAAAAAAFW4/KtflxjgzKpk/s400/IMG_1515.JPG" /></a><br /><br />Aşağı inerken yol üzerinde hediyelik “taş” satmaya çalışan anne ve çocuklarla karşılaştık. Biz eşeklere pek aşina değildik ama iki yaşındaki bebek üzerinde ana kucağı kadar rahattı. Yok yere elindeki sopayla eşeğin boynunu dürtüyordu. Eşek de çocuktur işte diye sesini çıkarmıyordu zavallı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Nl2GDLyuLx640LmLJ5o2cg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhO8rXVEbI/AAAAAAAAFW8/cBZS6Euyuc0/s400/IMG_7727.JPG" /></a><br /><br />Aşağıda yine Roma sütunları, büyük taşlı kaldırımlar ve kilise harabeleri arasından ilerledik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dM5_nkITnAvOTKOudnG3FQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPAe-Ve8I/AAAAAAAAFXA/8vdg9A2o_3A/s400/IMG_7732.JPG" /></a><br /><br />Bu alanda taksiler (eşek, at ve develer) park etmiş müşteri bekliyorlardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UpaAY2NbaUzfxPkm5dcCCA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPEwnKz5I/AAAAAAAAFXE/xUBv2rxIeTE/s400/IMG_7734.JPG" /></a><br /><br />Bazı taksilerin sibopları meme yaptığından yığılıp kalmışlardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/czZudRXDdSF9qqShA4ISdw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPI1ltSFI/AAAAAAAAFXI/8UlNylAhZMo/s400/IMG_7739.JPG" /></a><br /><br />Taksiye (deveye) yanaşıp sibop meme filan deyince “Hığaarghhh!” dedi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/osOX92yoC66GyGpI_zF7HQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPLvPEdYI/AAAAAAAAFXM/unfu3ZR8QE0/s400/DSCN0960.JPG" /></a><br /><br />Sekiz yüz basamaklı merdivenlerden tepedeki tapınağa gitmek üzere yol çıktık. Öğlen sıcağı feci yakıyordu. Ufak da olsa bir gölge bulunca kendimi serdim hemen yere. Bu arada önümden geçmekte olan 70 yaşlarındaki teyze yavaş ama emin adımlarla yukarı tırmanmaktaydı. Gıptayla seyrettik. Bazıları tırmanmamak için eşek tutmuştu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ylc1JlBkDRGdALbQ-AINOA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPP5ZypVI/AAAAAAAAFXQ/yPyy-HGUX0w/s400/DSCN0972.JPG" /></a><br /><br />Yolda çatlamış bir eşekle karşılaştık. Hareketsiz yatıyordu. Şişko bir turist hayvanı telef edince burada bırakıp gitmişler herhalde.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cfhxF3Qt1dvIQa9f7OwRjg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPTOUjCfI/AAAAAAAAFXY/hF_U3u-fJIw/s400/DSCN0973.JPG" /></a><br /><br />Bazı gezi notlarında hiç kasmayın eşek kiralayın yazıyordu ama bence gerek yok. Fazla zorlamadan yarım saatlik bir merdiven tırmanışıyla yukarı çıkmak mümkün. Hele ki genç yaşta eşekle çıkıp da 80’liklerin yanınızda batonlarıyla yürüdüklerini görürseniz yerin dibine geçersiniz. Gerek yok.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lPjtROJJHeSOaI9wZtuB9A?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR9q2zarhtIkCCu70kF6QDhtO2fGMve7s97i-Fl5JBqPJfDc22oeR8TGIMP1gq9fcLuFawK3uca8M7LpefE5CXze6lmYcuFh29fsj2KQ6ZrsPU7AY5CHnzli3d6l6ehyphenhyphen0I0Xef9aP8AD2_/s400/IMG_7760.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/91cKtGx8mdZOdwpjD9yxxg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPZmx7cqI/AAAAAAAAFXg/NJAJWVZfC24/s400/IMG_7763.JPG" /></a><br /><br />Aslında pek çok yer görmüştük, Petra’nın havasını solumuştuk. Yukarıda bu eziyete değecek bir şeyler olmalıydı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zgqq_Y6uDjtT1tMSJ9uORA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPc2K9odI/AAAAAAAAFXk/5-2Rc7zg9hI/s400/IMG_7764.JPG" /></a><br /><br />Derken bu manzaranın önünde soluklanmak bizi kendimize getirdi. Tam karşısında da soğuk bir şeyler içilebilecek kafeler ve hediyelik eşya satan dükkânlar vardı. Sedirlere yayılıp bu görkemli yapıyı seyreylemek merdivenleri unutturuyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vZwAlGZp3pmHdFZBGXJApg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPgdp8-RI/AAAAAAAAFXo/0tGa3C_8CKA/s400/IMG_7772.JPG" /></a><br /><br />Çevrede biraz dolandıktan sonra yolun devamına yürüdüm. Dünya’nın sonunun manzarasına doğru…<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zpxLDVxg5wZgUEYSwM-G6g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPj68y6VI/AAAAAAAAFXs/KqJkxa1ObYU/s400/IMG_7803.JPG" /></a><br /><br />Burada derin kayalık yarlarla şehir bitiyor ve kendini ufuk çizgisine kadar uzanan tepelere bırakıyor. Kayalıkların üzerindeki barakalarda manzaranın keyfine varmak mümkün.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/0yRbrvsYzQEfscyNiIebUg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPzaUbRBI/AAAAAAAAFYA/usDR2R2Rvig/s400/DSCN1077.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Zz3xXVDUhhlAHsgUyAs_CQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPsdwf1DI/AAAAAAAAFX4/4HD0PhKbR84/s400/IMG_7820.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/i_p_yAl6YDIVygqzXrUhXg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPpuZzmUI/AAAAAAAAFX0/V8Su_aSWdi0/s400/IMG_7816.JPG" /></a><br /><br />Şahsen bizde daha güzelleri olduğundan pek etkilenmedim. Sadece sıcaktan kavrulmuş bedenime vuran rüzgârdan keyif almaya baktım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LxVSounuz4VHMYXfn9FvbA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhPwjMOkQI/AAAAAAAAFX8/i7os_GJpIRw/s400/IMG_1591.JPG" /></a><br /><br />Dönüşte biraz önce ayrıldığım tapınağın kayalara oyulmuş görüntüsü muhteşemdi. Bizler büyük binalar görmeye alışık olduğumuzdan bu görkemi anlamakta zorlanabiliriz ama 2000 yıl önce çadır ve mağaralarda yaşayan insanlar için inanılmaz olmalı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/V1mqc1c00_Lxg8F-Y2mXbg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhP3WenxJI/AAAAAAAAFYE/gI8Km9HpSXs/s400/IMG_7831.JPG" /></a><br /><br />Geri dönüşe başladığımızda saat öğleden sonra 4 civarındaydı. Gitmediğimiz birkaç ufak tefek yapı kalmıştı ama başka tepelere çıkarak enerjimizi ve zamanımızı harcamak istemedik. Zaten en önemlilerini görmüştük.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/19roW-7L2ed9_H_IktIjww?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhP6AkM7xI/AAAAAAAAFYI/AGu52nW1QWw/s400/IMG_7842.JPG" /></a><br /><br />Son grup fotoğrafını da çekip çıkışa yöneldik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZqhFWOMnPBUs5k_bnvpbWw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQAYzxriI/AAAAAAAAFYQ/nxmKWsKT8HQ/s400/IMG_7866.JPG" /></a><br /><br />Çıkışta Ürdün PTT’sinden oteli arayıp servisi çağırdım, 20 dakika içinde geldi ve bizi otele götürdü.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RTkHA-VhVIhAljyZ83CrDA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQEPeLqtI/AAAAAAAAFYU/zN6HnLeZ60Y/s400/IMG_1672.JPG" /></a><br /><br />Mutfağa bıraktığımız kıyafetleri üzerimize geçirip yol için hazırlandık. Yeni dostumuz Luke bize esprileri ve sıcak sohbeti ile eşlik etti. Biz onun, o da bizim fotoğraflarımızı çekti.<br />Motorlara atlayıp şehir içindeki tavuk dürümcüye (Burada şavurma deniyor) gidip karnımızı doyurduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-7XYNo3rMUcrZ7j902t7hA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQLeXDU8I/AAAAAAAAFYc/gUPXnrC5cwE/s400/DSCN1156.JPG" /></a><br /><br />Bu gece amacımız Akabe’ye ulaşmak. Kısa molalarla Kral yolundan ilerleyip Akabe ile Amman’ı bağlayan otoban’a çıktık. Dağlardan aşağı deniz seviyesine indik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vyTw9ai2eu8Wq8Qeq14v0g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQNkPwoQI/AAAAAAAAFYg/uQgKT0VEGII/s400/DSCN9784.JPG" /></a><br /><br />Yol kendini inişten düzlüğe bırakınca artık çöl de başlamış oldu. Daha önce çöl görmemiş bizler için içimizi sevinçle dolduran bir tecrübeydi bu. Çölün ortasına çölü yararcasına yapılmış otobanda ilerliyorduk. Her yer kumdu. Uzaklarda yüksek kayalıkların güneşle yaptıkları ışık oyunlarını izleyerek çok keyifli bir yolculuk yaptık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7WALGl1393asm1VS7ze7Iw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQQcg4-RI/AAAAAAAAFYk/jI0B_dREs5k/s400/DSCN9798.JPG" /></a><br /><br />Böylelikle bu yolda kendimi ifade ettiğim fotoğraflardan biri de çekilmiş oldu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/P4i5WZLDk0xsyZ0qFUeWcg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQSAekisI/AAAAAAAAFYs/ngXPfeyLVyI/s400/DSCN9803.JPG" /></a><br /><br />Artık yan çantamda iki ülke bayrağının daha yapıştırması var. Arkada batan güneş, çöl, tepeler ve ben. Daha ne olsun?<br />Akabe’ye vardığımızda hava çoktan karamıştı. Merkezde durup daha önce motosiklet forumlarından ve Luke’tan öğrendiğimiz otelleri aramaya karar verdik. Luke’un tavsiye ettiği oteli bulamadık, üstelik arayış esnasında vakit de kaybettik. Durup diğer oteli aramak üzere yola çıktık. Ben öncüydüm. Arkama baktığımda aynadan bir sürü far ışığı görüyordum, hangisi bizimkilere hangileri arabalara ait ayıramıyordum. Nitekim birbirimizi kaybettik. Meğer ben durduğumuz yerden ayrıldığımda önlerine duran bir araba nedeniyle hareket bile edememişler. Ben de ha gelirler ha geldiler diye gittikçe gitmiş bulundum. Geri dönecektim ki aradığım oteli buldum. Gecelik kahvaltı dahil iki kişilik oda 30 JD’ye anlaştım. Çok merkezi düzgün bir oteldi. Her şeyden önemlisi otoparkı vardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MbkFp3NG9qJkELq4oDXhow?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQVBdmslI/AAAAAAAAFYw/yZXNnN5mPT4/s400/IMG_1679.JPG" /></a><br /><br />Motora atlayıp en son birbirimizi gördüğümüz noktaya geri döndüm. Böyle anlaşmıştık, birbirimizi kaybedersek en son ayrıldığımız noktada buluşacaktık. O da olmazsa komuta merkezi İzmir’deki annemdi. Beni bekliyorlardı. Otele doğru yola düştük ama 1 km içinde trafik yüzünden yine birbirimizi kaybettik. Bu sefer Tamer Ağabey gidip Seçil’le Burak’ı getirdi otele. Asansöre doldurduğumuz motor çantaları görmeye değerdi. Bu kadar şey taşıdığımıza biz de şaşırdık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QfDQPi7ymC-p_Ow0tf4l8Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQXZIlwfI/AAAAAAAAFY0/CSYBTlKQlYg/s400/IMG_7879.JPG" /></a><br /><br />Kendimi duşa attım. Yeniden doğmak gibiydi. Duşta yıkadığım çamaşırları da perdelerin yanına astım. Kısa bir dinlenme sonrası dışarı çıktık. Seçil ve Burak yürüyüş yapmak üzere ayrıldı. Ben ve Tamer Ağabey de bu yorgunluğun üzerine arak/meze nasıl güzel olur diye Ali Baba Restaurant’a oturduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cAegY5TSG7KyLJmQwQZ30Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQdy2t2cI/AAAAAAAAFY8/FPfOrNxSJio/s400/IMG_1684.JPG" /></a><br /><br />Sunum bizimkinden farklıydı. İki buz kabı vardı. Birinin içinde buza batırılmış bardaklar duruyordu, diğerinde sadece buzlar. Garson gelip “Half half?” diye sorunca “Ok” dedim. Yani “Yarıya mı abi?” diyor ben de “He canım” diyorum. Sanıyorum ki bardağa adabına uygun olarak önce rakı sonra su koyacak. Alıyor eline sürahiyi önce Arak şişesini sonrada aynı miktarda soğuk suyu dolduruyor. Akabinde buzdan soğumuş bardağa sürahiden servis yapıyor. Her bardak bitişinde de gelip buzdan yeni bardak çıkarıyor ve sürahiden bardağa rakı, pardon arak dolduruyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dNqGbNws5WBgWWHnDdFbRw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/ShhQgURH9KI/AAAAAAAAFZA/6NAb6ehrpFY/s400/IMG_7888.JPG" /></a><br /><br />Kafalar çakır olunca insanın otele dönüp yatası gelmiyor ama buralar her ne kadar Marmaris’e benzese de eğlence sektörü pek parlak sayılmaz. Saat 24’te kalktığımız Ali Baba’dan sonra üç beş tane farklı gece klübü ve bara uğramamıza rağmen içerideki müşteri sayısı personel sayısından az olduğundan ve düdükleneceğiz hissi oluştuğundan bir saat kadar sokaklarda dolandık. Eğlence anlayışının fiyasko olduğuna karar vermiş otele dönüyorduk ki bizim otelin hemen yanındaki Çatı Barını gördük. Aradığımız şey dibimizdeymiş aslında.<br />İçeride bilardo oynayan birkaç adam dışında kimse yoktu. Oturup birer bira istedik (Heineken). Siz siz olun Suriye’den gelirken içkinizi yanınıza alın, burada içki çok pahalı.<br />Oturduğumuz yerden Kızıl Deniz’in en iç kısmı olan körfez ayaklar altındaydı. Bu tuhaf coğrafyadan bahsettik biraz. Karşıdaki ışıklar İsrail’e ait, onun solu Mısır’a, bizim oturduğumuz yerin solundakiler de Suudi Arabistan’a. Biz de oturmuş ortada Ürdün’de bira içiyoruz. Çok hoş be!<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eLHRaX5DblWr1tFYxLvhww?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCknVm8sI/AAAAAAAAF-w/nXLrxo_5lRY/s400/IMG_1700.JPG" /></a><br /><br />Ertesi günün tarihi 7 Mayıs, benim doğum günüm. Geçirdiğim en güzel doğum günlerinden biri olacağını düşünmemiştim.<br />Sabah kahvaltıda yumurta, beyaz peynir, zeytinyağı ile karışık zatar (bir çeşit baharat karışımı), bal ve çay ile karnımızı doyurup yola düştük. Sahil yolundan güneye Suudi Arabistan sınırına ilerledik. Motorlayız ama bu seferlik kuralları çiğneyip sadece kask taktık. Malum 15 km kadar asfalttan halk plajlarına gidip denize gireceğiz. Yoksa Akabe’nin içinde de denize girilecek yerler varmış ama pahalıymış. Yol boyunca dizili rafineri ve limanlar dikkatimizi çekti. Bu 15 km’lik kıyılar koca bir ülkenin denize açılan tek kapısı olmasına rağmen denizin berraklığı ve temizliği bizi etkiledi. Korumayı bilmişler. Suudi sınırına gidip yukarıdaki fotoğrafı çektirdik.<br />Geri dönüşte yanlışlıkla otoban benzeri ayrılmış bir yola girdik. Ben geri dönüş yolu buldum diye en arkadan giderken karşı yola geçiş denemesi yaptım ve becerdim. Baktım bizimkiler benim denememden habersiz basmış gidiyorlar. Ben onlara yetişene kadar uzaklaştılar. Böylece birbirimizi bir kez daha kaybetmiş olduk. Bu sefer aksi gibi buluşma noktası da planlamamıştık. Akabe’ye kadar dönüp bütün yolu bizimkileri arayarak geçirdim. Yaklaşık yarım saat sonra beğendiğimiz plajlardan birinde Burak’ın bana el salladığını gördüm de buluşmuş olduk. Park ettiğimde güneşten bacaklarım ve kollarımın üst kısmı kızarmış yanıyordu. Üzerimde sadece şort ve tişört ile kafamda kask vardı. Evdeki hesap çarşıya uymadığından ellerim gidonda motor kullanırken kollarımın üstü güneş kızartma olmuştu.<br />Plaja inip şnorkel ve palet kiraladım. Kiralayan dükkân 9 JD dedi 6 verdim anlaştık. Hep pazarlık hep pazarlık yahu!<br />Dışarıdan denizin görünüşü oldukça sıradandı. Deniz çok temiz görünüyordu, kıyıya yakın kayalar vardı. Mercanların nerede olduğunu merak ettim. Meğer o kaya dediklerim mercanmış.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CSqvJBoxZUFux53zCtiCXg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCmMJxwAI/AAAAAAAAF-0/vx55pflisbw/s400/SANY0053.JPG" /></a><br /><br />Kıyıdan on metre kadar ileride denize yürüyüp paletleri ve gözlüğü taktım ve daldım. Herhangi bir doğal güzellikten bu kadar etkilendiğimi pek hatırlamıyorum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EZuT12XRobHH9c5MBTf3tw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCnW1TStI/AAAAAAAAF-4/KbdG4Ai894c/s400/SANY0061.JPG" /></a><br /><br />Büyülendim. Kafamı sudan çıkaramadım. Sanki izlediğim sualtı belgesellerinin içindeydim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ctBrrGBFcLsZPRfmzPvTxQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCoiclY0I/AAAAAAAAF-8/Y_CnqLgHCxU/s400/SANY0065.JPG" /></a><br /><br />Demek boşuna değilmiş mercan resiflerinin belgesellerin önemli malzemelerinden biri olması ve hatta ekran koruyucu olarak kullanılması.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hzYlaaSuy4Q4gn_KdFbBPg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCqbnS5aI/AAAAAAAAF_A/ExdEJ_uPspQ/s400/SANY0068.JPG" /></a><br /><br />Yukarıdaki şapşal balık Nemo’nun akrabası mesela (palyaço balığı). Bıcır bıcır dolanıp bana bakıyordu. Profil fotoğrafını çekmek zor oldu. Ne tarafa gitsem o da yüzünü dönüp beni izliyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/In8w0ehiL2dKhSswVxpqZQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCr2QJm2I/AAAAAAAAF_E/_qOYziKJKxw/s400/SANY0071.JPG" /></a><br /><br />Bu harikaları kaya sanarak büyük haksızlık yapmışım doğrusu. Her bir resif bir mahalleydi sanki. İçinde adını sanını bilmediğim birçok sakin yaşıyor. Balıklar, mercanlar, ahtapotlar… Her birinin koruduğu bir yuvası var, bizlerden farkları yok. Birlikte dünyanın en güzel renklerini oluşturmakla meşguller.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/G5rp5DhrpQxCuGUtPGOsSg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCtaFEQ0I/AAAAAAAAF_I/QGUdrcBDYuk/s400/SANY0072.JPG" /></a><br /><br />Kimisi üstlerinde yüzen büyük yabancıdan rahatsız olsa da çoğunun umurunda bile değildim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Nq0yNwa8kQHPXwGM_nRKgg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCukcGEpI/AAAAAAAAF_M/a0dbweOq158/s400/SANY0075.JPG" /></a><br /><br />Bir ara dalıp gri bir balığın peşinden gidip video çekimi yaptım. Önce ilgilenmedi benimle. Kamerayla dibine girince rahatsız olup hızlandı. Ben de hızlanıp yine sokulunca sinirlenip ani bir hareketle ileri fırladı. Yetişemeyeceğimi anlayıp yavaşlamam ve sağ kolumdaki sızıyı hissetmem bir oldu. Kıyıya yanaşıp kızaran koluma “Hak ettim ama!” diye düşünerek baktım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WYJVsoeJZjprboGTJ11HIA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCx70JtGI/AAAAAAAAF_Y/-uT5I48mGs0/s400/SANY0084.JPG" /></a><br /><br />Bir ara da durmadan renk değiştiren kararsız bir ahtapotun peşine takıldım. Yine benden rahatsız olup uzaklaştı ve yüzeye yakın bir resifin üzerine yerleşip kaya taklidi yaptı. Ama nereye gittiğini gördüğüm için yutmadım numarasını. Kendisini üstteki resimde ortada kahverengi tonlarında görebilirsiniz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eLDVYe_mYBRs1rjW3uPhdg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC0Y8DkeI/AAAAAAAAF_g/itlv5_MefWk/s400/SANY0125.JPG" /></a><br /><br />Sonra bir başkası, şu hani şişip oklarını fırlatan balığa rastladım. İzmir’de Miko’nun sokağında bunların kurutulmuş yavrularını hediyelik niyetine üç kuruşa satan bir dükkân vardı. Bu haliyle görseler sanırım yapamazlardı. Neyse ki belgesellerden bu arkadaşların canımı yakacağını bildiğimden kendisini daha az rahatsız ettim.<br />Resif sakinlerini rahatsız ederek ve rontlayarak geçirdim zamanımı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QOnaakfWswr_F2neOlS_kg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOCyh1sIpI/AAAAAAAAF_c/ggLBG4fFpbQ/s400/SANY0115.JPG" /></a><br /><br />Bir ara dalgıçların peşine takıldım ama derinleşince korktum geri döndüm.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_coj8Sxfdj5TtzkYyPbMtg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC1j9_2JI/AAAAAAAAF_k/_im9NpnxECU/s400/SANY0135.JPG" /></a><br /><br />Tabi her şey mükemmel değildi. Mesela dipte teneke kutular, poşetler ve hatta lastikler vardı. Mona Lisa’ya bok sürmüş kadar rahatsız ediciydiler. Döndükten sonra belgeselde izledim, mercanların beyazlaşması kirlilikten olurmuş. Resimlere daha dikkatli bakınca gerçekten de mercanların bazılarında renk kaybı fark etim. Göründüğü kadar temiz değilmiş demek ki.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lLEvkTrhVphti6VKgTrAeQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC4L3kLeI/AAAAAAAAF_s/chB4Ud9X-aM/s400/SANY0150.JPG" /></a><br /><br />Mercanlarla çevrili alanlardan birinde milyonlarca minicik balık yavrusu sürüsüne rastladım. Ortalarına dalıp sürüyü yardım ama yine birleştiler. Bugün kaç bin balığı rahatsız edip magandalık yaptım bilemiyorum. Neyse ki hafızaları yok, bir dahakine beni hatırlamazlar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/idDzpejtWppQsr8iM8QvJQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC5TlAhSI/AAAAAAAAF_w/6n6jgVU0A8A/s400/SANY0153.JPG" /></a><br /><br />En güzeller mercanlardan biri renkleri turuncu sarı arasında değişin üstteki resimde görülenler mercanlardı. Daha yakından bakmak için birkaç metre daldım. Bu esnada kameramın 2 metreye kadar su geçirmez olduğunu unutmuştum. Nitekim yarım saat sonra kilitlenip iki hafta sonra Kızıltepe’de açıldı. Sanırım bana olduğu gibi onun da içine Kızıl Deniz kaçtı.<br />İki saattir sudaydım, ellerim buruşmuş dudaklarım şişip morarmıştı. Üzerine bir de üşüyüp titremeye başlayınca sudan çıktım. Kıyıda krem sürmediğimi ve kollarımdan sonra sırtımın da güneş kızartması olduğunu fark ettim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/I2rrUxvRM_yR3u9LtKVIbg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC7PpTGsI/AAAAAAAAF_4/Qe2RKhRvsrQ/s400/SANY0157.JPG" /></a><br /><br />Bu kısa ama etkileyici tecrübeden çok hoşlandığımı gören Tamer Ağabey “burası bir şey değil Mısır’da Sharm’da Ras Muhammed’i görmelisin” deyince bir sonraki tatilimi orada yapmak üzere saliseler içinde kararımı almış oldum.<br />Yanımıza yanaşan kavruk tenli adam pazarlık sonrası kişi başı 7 JD’ye tekneyle açıktaki resifleri gezdirmeyi teklif etti. Kabul ettik ama meğer tekne filan yokmuş, yanlış anlamışız. Vazgeçtik; bizimle birlikte yüzsün diye para vermek istemedik. Zaten zaman da daralmıştı. Yanımızda getirdiğimiz ananasları götürüp motorlara atladık. Daha Wadi Rum’a çölde safariye gidecektik.<br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Gm10gPl7pIIkVniTNKEGgg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC8Hnd7FI/AAAAAAAAF_8/Zr3grlCXXkY/s400/DSCN9954%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Motorlara atlayıp Akabe’ye geri döndük. Merkezde durup felafel yedikten sonra üstümüzü değiştirmek üzere Otele uğradık. Pantolon ve montları giyip 50 km kuzeydeki çöle yöneldik. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LddRTr34DwS4jxSbSHHfOg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC9boiLUI/AAAAAAAAGAA/l17IdMDN3Sk/s400/DSCN0171%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Akşamüzeri serinliğinde iki yanımızda uçsuz bucaksız uzanan kızıl kum denizinin ortasından ilerledik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VojJRxKeURqZIElRfSWZTA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkOC_OEQ7oI/AAAAAAAAGAI/1EE2GbeQvHM/s400/IMG_1710.JPG" /></a><br /><br />Yol kalitesi mükemmeldi. Rüzgarda yol kenarında biriken kumlar konusunda uyarılar okumuştum ama bu sefer yol temizdi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/z5LJQ62ohhqmPcv2tDpRBA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODATuiA7I/AAAAAAAAGAM/tifnWL1oA5c/s400/IMG_7893.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UhGN06WjBb-hYZpGfATBNg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODBbqkG3I/AAAAAAAAGAQ/mjhls5qACCk/s400/IMG_7900.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UsUOIjuDhOZg3lSMgmxHUg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODCVzGmrI/AAAAAAAAGAU/Y3-8nRm15hA/s400/IMG_7916.JPG" /></a><br /><br />Wadi Rum girişinde motorları durdurup 4x4 kiralamak için pazarlıklara başladık. Parka giriş için kişi başı 2JD ödedik. Çevrede onlarca müşteri bekleyen kamyonet vardı. Etrafımızı sarıp toplu halde pazarlığa başladılar. Pazarlıkla iki saatliğine, sonradan öğrendiğimize göre birkaç dekatlık frenleri tutmayan 4x4’ü 30JD’ye kiraladık. Şoförümüz ve rehberimiz orada yaşayan genç bir bedeviydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gA7f5Ie-qNVOxKOFntK-JA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODEDW4ESI/AAAAAAAAGAc/_K1iy4Gj6vI/s400/IMG_7932.JPG" /></a><br /><br />Kısa bir yolculuktan sonra bizi Arapların Osmanlı’ya karşı ayaklanmasına ön ayak olan Arabistanlı Lawrance’ın çeşmesi olarak anılan yere götürdü. Buradan Lawrance’in daha da ünlenip bir efsane olmasına neden olan 1962 yapımı filmin çekildiği alanı da görmüş olduk. Lawrance zamanında Hicaz demiryolu’na saldırarak Osmanlı Ordusun önemli zararlar vermiş. İngiliz hükümetini de Arapların özgür olmasının İngilizler için daha faydalı olacağına ikna etmiş. Aslında Lowell Thomas isimli savaş muhabiri bu bölgede filmler ve fotoğraflar çekip dünyanın bir çok yerinde hikayeler olarak anlatmış. Daha sonra pek çok İngiliz’in de katkısı bulunan hikayeleri Lawrance üzerine alınca aslında hak etmediği bir üne kavuşmuş. Ne hissedeceğimi fazla bilemedim. Sonuçta biraz abartılmış bir kahraman diyordu tarih ona. Neyse olan olmuş, en azından artık buralara mecburi hizmete gelme derdim yok.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lbVCJ8EsWVnREYF7DLh2Dw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODEwQmZdI/AAAAAAAAGAg/D7D2YcoVtnI/s400/IMG_7949.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/d3p3QqK0MqPaWSf32P21dw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODFlzcDJI/AAAAAAAAGAk/y5TUuBQjmG0/s400/IMG_7939.JPG" /></a> <br /><br />Çölde olmak çok garip bir duyguydu. Her şey çok uzaktı. İnsan bu uzaklık duygusunu bir de denizde yaşıyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/FoYEOiVa38YS-d2Rcj-V9Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODGd2j4BI/AAAAAAAAGAo/NoTzcGud5_w/s400/IMG_7941.JPG" /></a><br /><br />Kamyonetin romörk kısmı sanki şaseden ayrı hareket ediyordu. O kadar çok sallanıyoruz ki sanki lunaparktaki oyuncaklardan birindeyiz. Çocuklar gibi şeniz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/SKlhK3M8-YyqPjJRokTt5Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODHMLg_5I/AAAAAAAAGAs/2_1VfzvSr-A/s400/IMG_7944.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/En4uo4zJ6f4rh35dpxe7PA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODH2YoH8I/AAAAAAAAGAw/djRhUyM2898/s400/IMG_7957.JPG" /></a><br /><br />Bedevi kardeşimize aracı kullanmak istediğimi söyleyince o da benimkini kullanırsa olur dedi. Hadi len! dedim ama o nezaketini bozmayıp anahtarları verdi. Aracın gıcırdamayan hiçbir parçası yoktu, aksi bir durumda elimde direksiyonla hırdavat yığınının içinde oturuyorken hayal ettim kendimi. Frenleri de tutmuyordu yokuş aşağı hoplaya zıplaya gittim. Bedevi gösterdi sonradan nasıl durdurduğunu: Yokuş yukarı bir kum tepesine yaklaşınca meyil nedeniyle kendisi duruyor zaten. Yerçekimine şükürler olsun!<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aY9Lv_oqwF535YLooW_SBA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODJvQMQaI/AAAAAAAAGA8/gjNNtN-p7ZE/s400/DSCN0037%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Karşıda görülen tepelere doğru yol aldık. Buradan güneşi batıracağız. Doğanın bütün renkleri kızıla yaklaşmaya başladı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mc4IlaFcWKUNX2aijd1v0g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODKpOMFJI/AAAAAAAAGBA/qxWx86t9hJg/s400/IMG_8030.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gEBYQ1hDbwF_1ilFkLv6nQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODLnXPx3I/AAAAAAAAGBE/t9Pv1f47wG4/s400/IMG_8035.JPG" /></a><br /><br />Bu büyük boşlukta insan ne düşüneceğini bilemiyor. Bakakalıyorsunuz sadece ufukta birleşen kum tepelerinin haşmetine. O kadar küçüksünüz aslında işte.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oCQJLygEe745TQ6s5En9Gg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODMMxLhII/AAAAAAAAGBI/hLzfg8HDlhE/s400/IMG_8043.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bbg_d_B926pVy5a2zv8siw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODN6m0XUI/AAAAAAAAGBQ/T5VJOp30PkY/s400/IMG_8050.JPG" /></a><br /><br />Burak dağcılığını konuşturup kaya tırmanışı yapıytı. Güneşi en yüksek yerden batırdı. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QPL1GhvZF4lRHmYxld8wuQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODP7n5noI/AAAAAAAAGBY/YnIIJs5pbB0/s400/IMG_8069.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/B4xra-JjECXlDz0fx37VGQ?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLt8ZC_t-R66KIzO1Y6XvGKbyYfce66Ti8Kv5PQif9MDqMCeFwTFJdj0TNvplgNmrveeHRi6TOyFEHCHxLauOTj5XNrcJunJSffe0ReJ_921nsK76wCY_1KV4hrseXmZm54BeFQl1gg-BP/s400/IMG_8079.JPG" /></a><br /><br />Hava kararmadan dönmemiz gerektiğinden (farımız yok) kızılın koyu tonlarını göremeden yola koyulduk. Gezimiz sona ermiş, bedevimiz akşam yemeğine yetişme derdinde olduğundan olsa gerek gazı köklüyor. Neredeyse kamyonetin kasasından dışarı uçacağız. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/mJ3OdvFp89pLNoICaRfY0A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODRD0MglI/AAAAAAAAGBg/VC_nRTXQfd4/s400/IMG_8085.JPG" /></a><br /><br />Motorcu rüzgarı sever deyip keyfimize baktık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qkc8sH_iInVdabxkFTkzaQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODR0HHpCI/AAAAAAAAGBk/PKYhro3Q-no/s400/IMG_8111.JPG" /></a><br /><br />Hızlı gidiyoruz diye düşünürken arkadan bizi geçmek için yaklaşan kamyoneti fark ettik. Bu adamlar deli. Kumun etkisiyle yalpalayan aracın soldan mı sağdan mı geçeceğini anlamak kolay değil. Zaten ne fark eder ki, sanki yol var. <br />Akşamları istenirse Bedevi çadırlarında kalmak da mümkünmüş. Fakat kalan birkaç kişiden pislikten keçeleşmiş yastıklara baş koyamadıkları için uykusuz kaldıklarını öğrendik. Nevresimleri ya da uyku tulumlarını alıp gidilebilir ama. Organize olsaydık geceyi çölde geçirmeyi tercih ederdik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hdFFZbLoBf2-k9RfZjY-zg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODUFJRFwI/AAAAAAAAGBw/QVjdHYq10GI/s400/IMG_8160.JPG" /></a><br /><br />Çölün girişinde küheylanları çalıştırıp geri dönüşe hazırlandık. Batan güneş ve tepelerin arasından parlayan dolunay gezinin en güzel fotoğraflarının da habercisi oldular.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/h33Y4ckzNpSnCkhgxaSgEw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODV5aSgkI/AAAAAAAAGB4/jJIx2y9cIeY/s400/IMG_8175.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nvhV2MLljeFq4MAVaJNnIw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODWrqf39I/AAAAAAAAGB8/gqwVxbss2j8/s400/IMG_8180.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OeMkb2vC46cIR3lWXMRUgA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODXArmFLI/AAAAAAAAGCA/b-X0EnKjtN4/s400/IMG_8181.JPG" /></a><br /><br />Bu coğrafya da motosiklet sürebildiğim için şanslıyım. Solumda batan güneşin kızıl tepeleri, solumda doğan dolunay, iki yanımda kum denizi, altımdan akan asfalt ve esen tatlı rüzgar. Doğum günümde yaraşır anlar yaşıyorum bugün.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/boAdvNPlDnwgpBP-SE_meg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODZBAlnHI/AAAAAAAAGCI/bsMnokbngnk/s400/IMG_8194.JPG" /></a><br /><br />Kaldığımız otelin adı Al-Shweiki Otel, oldukça merkezi bir yerdeydi. Arka sokaklarda yarı fiyata kalınabilecek oteller de vardı ama otoparkları yoktu.<br /><br />Karnımızı doyurmak için soyunup dökünüp dışarı çıktık. Seçil ve Burak Burger King’e gitti. Biz de Tamer Ağabey ile otelin karşı caddesindeki Tikka Chiken’a gittik. Tamer Ağabey’in taa Paris’ten doğum günüm için aldığı, Mardin’e, oradan da buraya kadar taşıdığı şarabı içmek istedik ama izin vermediler. Yemekten sonra içeriz dedik. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/boAdvNPlDnwgpBP-SE_meg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODZBAlnHI/AAAAAAAAGCI/bsMnokbngnk/s400/IMG_8194.JPG" /></a><br /><br />Rehavetimizi atalım diye yürüyüş yaptık. Hediyelik eşya dükkanlarını gezdik. En popüler olanlarını boyalı kumları doldurup değişik develi manzaralar yaptıkları cam kavanozlardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-KIeQCDJpHsjEnXIX3XeXg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODaAAOOTI/AAAAAAAAGCM/yOmgoX-UB1s/s400/IMG_8200.JPG" /></a><br /><br />Üstteki resimde atölyelerden biri görülüyor. Fazla bakarsanız hemen gelip iki dakikada bir tane daha yapıp almanızı istiyorlar. Kolay ve karlı bir işti. Üstelik güzel de bir hediye, ucuz, taşıması kolay ve orijinal. Bizimkilerin bu işe hala uyanmadığına şaşırdım doğrusu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BaM1wh1QRleuL5goZm9lBA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SkODbTq2afI/AAAAAAAAGCQ/Xtd7uRoJExo/s400/IMG_8202.JPG" /></a><br /><br />Sokaklarda dolandık uzun uzun. Çin pazarı vardı. Bir sürü ucuz ama güzel mal. Seçiller çanta aldılar. Dediklerine İstanbul’da insanlar buna on katını öderlermiş. Ben de 3 JD’ye kokteyl şeykırı aldım. Gözler yavaş yavaş kapanmaya başladığında şarabı rezil etmek istemedik, otele dönüp yattık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/FhwVCUMf3nA8UR4bqUdLuw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYyRqQrsWI/AAAAAAAAGeQ/Z-OczzEwBnA/s400/IMG_1853.JPG" /></a><br /><br />Bugünkü hedefimiz Ürdün’den çıkıp Şam’a ulaşmak. Amman hayal kırıklığı olduğundan pas geçeceğiz. Geri dönüş başlıyor vesselam, 580 km yolumuz var. Sabah erkenden kahvaltımız yapıp Amman’a doğru otobandan gazlıyoruz. Arkadan hızla yaşlaşmakta olan üç motor görüyorum aynadan. Yan yana gelip selamlaşınca ağabeyler gazlamaya devam ediyorlar ama yana çeker gibi yapıp yine yetişiyorlar. Meğer bizi durdurmaya çalışıyorlarmış. Selamlar yetmemiş konuşmak istiyorlar. Neden sonra durup konuşuyoruz. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/b0iF9G0jvf-xA0qusWLLNQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYyTmUlvEI/AAAAAAAAGeU/T5ZqMpyxbSY/s400/IMG_1856.JPG" /></a><br /><br />Moskova’dan gelmişler. Onlar da geri dönüş yolundaymış. Türkiye’deki trafik polisleri, hız sınırları ve fahiş benzin fiyatları üzerine biraz lak lak ettikten sonra ayrıldık. Onlar yine gazı kökleyip bizden ayrıldılar ama bir saat geçmeden yine karşılaştık. Bu sefer yol kenarında bekliyorlardı. İçlerinden birinin benzini bitmiş meğer. Demek neymiş, gazlamak değil daimi hareket haline olabilmek daha iyiymiş. Tıpkı tavşan kaplumbağa hikayesindeki gibi.<br /><br />Ruslardan ayrılıp tempolu bir şekilde Amman’a oradan da Ramtha sınır kapısına ilerledik. Giriş yaptığımız kapıdan daha sakindi. Beş JD kendimize beş de motorlara ödeyip Ürdün’den ayrıldık. Suriye sınırında Türkiye’den girerken karşılaştığımız kötü muameleye uğrar mıyız diye endişeliydik. Sınır kapısı binalarının virane hali de insanın endişesini arttırıyordu. Neyse ki korktuğumuz olmadı. Ne rüşvet ne kötü muamele olmadan kişi başı 23 dolara Suriye’ye giriş yaptık. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/C2qOxWo1X6iZ1EBrllfIkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYykU8HacI/AAAAAAAAGec/nNyXWjetAck/s400/IMG_8212.JPG" /></a><br /><br />Şam yolu üzerinde Bosra’ya uğradık. Burada en iyi korunmuş Roma tiyatrolarından biri varmış. Onu ziyaret edeceğiz. Önce karnımızı doyurmak için meydandaki kebapçılardan birine oturduk. Dürüm kebap 5 SL verdik. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/C2qOxWo1X6iZ1EBrllfIkA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYykU8HacI/AAAAAAAAGec/nNyXWjetAck/s400/IMG_8212.JPG" /></a><br /><br />Tiyatronun ihtişamlı havasını soluduktan sonra hava kararmadan Şam’a ulaşmak üzere yola çıkmak üzere hazırlandık. Önümüzde 130 km yol kalmıştı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AFaHRxOuD1oiR4HqMd4Pog?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBIClBd3zXr88oHyjb9wwgc-TbWZ5CLZefGBrmLnf5VaQ07WawLV23h7zJpxTLBv8WUoQyIt-iyG8c5E44uRPozXcuapwYmoBfhwRzWT5yZNgT7pqtDjoB-MtFwUKB38vR3xPM-54fmr78/s400/IMG_8232.JPG" /></a><br /><br />Sabahtan beri yollarda olmanın verdiği yorgunluk ve yemek sonrası rehavetle birlikte tiyatronun önünde kendimi motorun tepesinde uyurken buldum. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MOb4_vqa5KLWsjz-u_EJ3w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzJ89Kl_I/AAAAAAAAGe4/2TSAvBAyk74/s400/DSCN0211%20%282%29.JPG" /></a><br /><br />Şam’da daha önce kaldığımız ucuz otelin hemen yanındaki daha konforlu otele yerleştik. Fiyat aynıydı: İki kişilik oda 800 SL.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Sc4A6_Y1Wy2hsroIqkt7cQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzWgf9FpI/AAAAAAAAGfE/GOoLf3xSBaM/s400/IMG_1876.JPG" /></a><br /><br />Karnımızı doyurup Hicaz Demiryolu binasını ziyaret ettik. Osmanlılardan kalan güzel bir binaydı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cdbrCkw7SwLTK18pZAurGQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzTvWZxII/AAAAAAAAGfA/eAtLGjkWiA0/s400/IMG_8246.JPG" /></a><br /><br />Yoldan taksi çevirip Kassion tepesine yol aldık. Yol boyunca Şam’ın lüks semtlerinden geçerek tepeye doğru tırmandık. Bir ara taksiden dışarıdaki güzel binaların fotoğrafını çekmeye çalışırken şoför beni uyardı. Yassahmış! <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qSyn7ulq4JrrJczfLVLm9A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzZRH1CWI/AAAAAAAAGfI/K0yqqUJR_4Q/s400/IMG_8269.JPG" /></a><br /><br />Kassion tepesi akşamları Şam’da yaşayanların uğrak yeriydi. Yol Şam’ın ampül manzarasına nazır nargile ve kahve bahçeleri, birbirine dokunamayan sevgililer için ayrılmış abartılı ışıklarla süslenmiş aşna fişna odaları, mısırcılar, çerezciler ve alışık olduğumuz araba başında bangır bangır müzik dinleyip çekirdek çitleyen genç erkeklerle doluydu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aztxwkRAqiuU_SXL8uYxTg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzbkHbLcI/AAAAAAAAGfM/FuveCdRXaoI/s400/IMG_8276.JPG" /></a><br /><br />Tepeden Şam’ın ışıltılı görüntüsü ve eşlik eden haleli dolunay beni melankoliye sürükleyince canım bira içmek istedi. Belki de tersi olmuştur. Canım bira içmek isteyince melankolik olmuş olabilirim. O an keşke yanımda elini tutabileceğim bir sevgilim olsaydı diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hCQgVp_ienOY1V_XuYZtQA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzeH9nHCI/AAAAAAAAGfQ/hafPzPaQ6NI/s400/IMG_8277.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lyEZa-b49YvQASWt9CFbfA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzfkRSq0I/AAAAAAAAGfU/nVnSfPljKOc/s400/IMG_8280.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Yytub0ebOwCelW6veFZCig?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUecS46rrk7JZKs892uFJyHqaoncmT1vhJFXT6nBd93yr9F25DNVEnzGi9TTqfOEQ7ddRDuZA_wT83l0M9SBuRLAbZk5C8CimT_dQvQ6AX-wbFqeSn3WZEPPSBl0AK7srQm6PKnZpXK9Ae/s400/IMG_8283.JPG" /></a><br /><br />Halimizden çay kahve içecek turistler olmadığımızı anlayan işletmelerin çığırtkanları biraları olduğunu söyleyince birini seçip içeri daldık. Fiyatları öğrenip içecek ve çerez siparişlerimizi verdik. İki bira, iki meyve suyu bir çerez ısmarladık. İki dakika sonra yanımızda biten garsonun tepsisinde ise kocaman bir meyve tabağı, şişe suları ve bilumum ıvır zıvır ile gelince bir karışıklık olduğunu anlatmaya çalıştık ama bizi dinlemeden tepsidekileri masaya bırakınca sesler yükselmeye başladı. Neymiş efendim buraya oturunca iki şişe su ve büyük meyve tabağı almak zorundaymışız. İyi de meyve ve su istemiyoruz bira ve meyve suyu istiyoruz cümlelerini defalarca İngilizce Türkçe ve Tarzanca tekrarladık. Olayı uzaktan seyreden ve kazıklayamayacaklarını anlayan işletme sahibi kalkmaya hazırlandığımızı görünce sadece istediklerimizi vermeye razı oldu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZHdzhh1WbojXsSRE3Yp2tA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzmimxvvI/AAAAAAAAGfc/sWJkckuYSS0/s400/IMG_8285.JPG" /></a><br /><br />Oturup biramızı içtik sohbet ettik ama tadımızı kaçmıştı bir kere. Sinirle ayrıldık. Dönüş için taksi tuttuk. Buraya gelirken 100 SL ödediğimizi hatırlıyordum. Otele yakın bir yerde durduğumuzda adam 200 SL isteyince bu akşam herkes bizi kazıklamaya çalışıyor diye zıvanadan çıkıp başta bendeniz olmak üzere şoförle yükses sesle tartışmaya başladık. Üstelik taksimetre de açmamıştı üçkağıtçı. Sonunda iş polise gidelime filan gelince adam pes etti paraları üstüme atıp inmemi istedi. Ben de hak ettiğini düşündüğü miktarı arabanın içine atıp kapıyı çarptım. Kazıklanmaya karşı savunma duvarımızı öyle sert yapmışız ki neredeyse üç kuruş için kavga edeceğiz. İnsan bu kadar da zorlanmaz ki kardeşim, iyice paranoyak olduk. Sonradan otele dönerken taksicinin haklı olduğu ortaya çıktı. Meğer giderken de 180 ödemişiz de birbirimizden haberimiz yokmuş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5P_mwlPcGznDsrNskTNGZg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYzxGV67pI/AAAAAAAAGfo/yF-tToxNv-8/s400/IMG_8300.JPG" /></a><br /><br />Otel odasının balkonundan şehre karşı oturup bir bira daha içtim ve seyahat notları yazdım. Şehrin seslerini dinledim. Dönüş yolunda olmamayı istedim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/PbwFCgSJfzo_yM8sI2CU3A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYz48aMU7I/AAAAAAAAGfw/6pjUeiBKRSc/s400/IMG_1943.JPG" /></a><br /><br />Ertesi gün ayaküstü kahvaltımızı yaptıktan sonra yine yollardaydık. Gezinin en güzel asfalt tecrübelerinden biriydi. İki yanımızda uçsuz bucaksız uzanan çölün ortasından nerede bittiği belli olmayan yolda ilerliyorduk. Birkaç kilometre kare içinde gözle görülebilen tek canlılar bizlerdik. Yolumuzun ilk durağı olan Palmira’ya 230 km yolumuz vardı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pKHLwtk6PUYugGAJ7giflQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlYz-FNT_gI/AAAAAAAAGf4/e7IiVsVeqqM/s400/IMG_8309.JPG" /></a><br /><br />Benim dışımda ekibin geri kalanı dün yediklerimizden olsa gerek ishal olunca (bendeki mide manda işkembesi olduğundan bir şey olmadı) çölde zorunlu ihtiyaç molaları verdik. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ANaTrXZpYpP9FXFqIjqygg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0CZ3bFgI/AAAAAAAAGgA/GJEYnDitBIQ/s400/IMG_8318.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wLyNW2viiR180CSBYwy_CA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0D5FtMNI/AAAAAAAAGgE/MixvGl5G2oo/s400/IMG_1883.JPG" /></a><br /><br />Palmira çölün ortasında kocaman iyi korunmuş bir antik Roma şehri. Zaten Romalılar da olmasa bu tatilde gezecek antik yerleşim olmayacaktı. Kente giriş ücretsiz. Hatta antik şehirde motorla dolaşmak bile serbest. Henüz turizm yozlaşmasından nasibini almamış. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/iNac3072HJKRyvoGrD4EJA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0GmdD0DI/AAAAAAAAGgM/lX4FC22ZziM/s400/IMG_1895.JPG" /></a><br /><br />Görkemli kapısını uzaktan görünce insan bin küsur yıl önce bu kentin çölün ortasında insan elinden çıkma bir cennet olduğunu anlıyor. Sütunların arasında dolaşırken insan kendini binlerce yıl öncesinin modern kentinde yürüyormuş gibi hayal ediyor. Romalıların kudretine saygı duyuyor. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/krI3gQqDjMQWhTQfasBlJw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0H220aUI/AAAAAAAAGgQ/NnjwiCdYWe8/s400/IMG_1913.JPG" /></a><br /><br />Gölgede devrilmiş bir sütun parçasının üzerine kurduk yemek soframızı. Ekmek arası ton balığı, kek ve bira.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/urGvyGmT492F2DrGq7HNGQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0LvsQ-DI/AAAAAAAAGgY/rQNSpAXjVc4/s400/IMG_8332.JPG" /></a><br /><br />Yanımızdan develer eksik olmuyordu. Birine fiyatını sordum 3 SL deyince ucuz geldi, deveye binmemiş olmayalım diye atladık üzerine şehrin sokaklarında kısa bir gezinti yaptık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cJlcczsl9TFp3YlWwm9JJQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0SjuwxKI/AAAAAAAAGgo/w3seKQ1_WVc/s400/IMG_8357.JPG" /></a><br /><br />Rivayete göre burası M.S. 100-200 yıllarında Roma’ya bağlıymış. Doğu ile batı arasında ipek yolu olarak adlandırılan ticaret yollarından birinin geçtiği, gelişmiş zengin bir şehirmiş. Zenobia adında bir kadın tüm kadınlık özelliklerini kullanarak, iktidardaki kralın aklını çelip onunla evlenmiş. Bir süre sonra kral ölünce iktidarı ele geçirmiş.<br />Roma adına çalışır gözüküp kendi hesabına işler çevirmeye başlamış. Gittikçe güçlenince de Roma’ya kafa tutma yanılgısına düşmüş. Şehir M.S. 200 yılında Roma orduları tarafından yerle bir edilmiş. Kraliçe Zennobia bir rivayete göre öldürülmüş diğerine göre de Roma ‘ya götürülüp yıllarca esir yaşadıktan sonra ölmüş. Geriye Palmira’dan geriye yıkıntı bir şehir kalmış (Alıntı buradan. Tamer Ağabey’de yazdı geziyi kendi uslubunca. http://www.motosikletforum.com/showthread.php?t=3598&page=4)<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Qn9Nb9MeGGdV2t49Ku0DVg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0VQqa1pI/AAAAAAAAGgs/qUiN5-hpbXI/s400/IMG_8418.JPG" /></a><br /><br />Antik şehrin sokaklarında kısa bir gezintiden sonra uzaktaki gölgede uzanan ve yatağımı hatırlatan sütunu gözüme kestirdim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aKdUS6v8rdc2pHCaQAiBKQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0eAHpDpI/AAAAAAAAGg0/3wH9PsoJMtQ/s144/IMG_8423.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZRy89mM5SMb4lIlUultd1g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0kA4uZII/AAAAAAAAGg4/OTRixMuh6M8/s400/IMG_8429.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LMihiNaW9B2rEe4itF1dZg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0lwC0QBI/AAAAAAAAGg8/bxF4WGPPYMk/s400/IMG_8433.JPG" /></a><br /><br />Burak’la Seçil motorla şehrin araka sokaklarında kros yaparken biz de Tamer Ağabey’le antik şehrin sessiz angorasında yatan bloklar üzerinde uykuya daldık. Çok huzurluydu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/SSzVd5hqqrglYf6JrNg1Gw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY00APd7qI/AAAAAAAAGhU/z1ztJEouEXc/s400/IMG_1926.JPG" /></a><br /><br />Bir ara Tamer Ağabey’in Mohammed ile konuştuğunu fark ettim. Develerle motoru değiştirme pazarlığı yapıyorlardı. Yok yere bahşiş isteyen çocuklar gibi olmayan bu çocuğu Tamer Ağabey çok sevdi. Sonradan bizi benzinliğe götüren çocuğa bahşiş vermek istesek de kabul etmedi, zorlayınca utanarak aldı parayı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BTrgp-xizRDGkpvQ3FBeKQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY05HKXVUI/AAAAAAAAGhg/KzRtPwUKZ04/s400/IMG_8565.JPG" /></a><br /><br />Tatlı uykumdan uyanmak dakikalarımı aldı. Bütün gün o bloğun üzerinde uyuyabilirdim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/a4qlawHzQZbdTHgkANvTZA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY02_H0mSI/AAAAAAAAGhY/lhpdqfNXBaE/s400/DSCN0316.JPG" /></a><br /><br />Öğleden sonra tekrar yola koyulduk. Hıms’e oradan da Halep’e geçtik. En son kaldığımız iki yıldızlı otele yerleştik. Halep’e vardığımızda sağ salim Ülkemize yaklaşmanın keyfiyle zafer işareti yapmaya çalıştım ama ellerimi bile havaya kaldıracak halim yoktu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aIIIV_IzV4vvG-dS4LXVXQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY09IC95II/AAAAAAAAGhs/82iGrXZf35w/s400/IMG_1945.JPG" /></a><br /><br />Seçiller kaleyi görmediklerinden şehir turuna çıktılar. Ben de geçen sefer keşfettiğim meyhanenin yolunu tuttum. Kebap birkaç meze ve arak ısmarladım. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IOZUZpUJOTZF7WWm1QOakA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY06cq8evI/AAAAAAAAGhk/9AZO45Ll31Q/s400/IMG_8570.JPG" /></a><br /><br />Bardağımı elime alıp dudaklarıma götürecektim ki ilk yudum kadeh tokuşturmadan olmaz diye yan masada demlenen ağabeylere uzandım. O akşamki iletişimimizin ilk adımını böylece atmış oldum. Bir yandan yedim içtim bir yandan da seyahat notları yazdım. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/g3j6AIP-PsiI9e9IPklJrg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY07ub__CI/AAAAAAAAGho/qXI9w4_n8Yc/s400/IMG_8574.JPG" /></a><br /><br />Bir ara yan masadaki ağabey eliyle çiğköfte uzattı. Yememek lazım aslında ama ikramı geri çeviremeyip attım ağzıma. Çiğ köfte de hakikaten çiğdi hani. Urfa’da yapılanların içinde çiğ et olduğunu anlamak zordur mesela ama bu Halep usulü çiğköftenin rengi bile pembeydi. Güzel mi filan dediler tarzanca ben de memnun olduğumu ifade ettim. Jest olsun diye masalarına iki bira gönderdim onlar da bana koca bir tabak dolusu çiğköfte gönderdim. Ortak dilimiz olmadığından sarhoş ağabeyin anlattıklarından bir şey anlamadıysam da sonunda telefonumu almayı başarabildi. Bir ay kadar sonra Suriye’den bir telefon geldi ama konuşamadım, belki de oydu. <br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/81550UVPXOnnTddO3tBiFA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0-ou2JdI/AAAAAAAAGhw/ZOsjELk58bs/s400/IMG_1947.JPG" /></a><br /><br />Sınıra 50 km sürüp son ucuz benzinle depoları doldurup daha önce Suriye’ye girmeme izin vermeyen Kilis’teki kapıdan Türkiye’ye giriş yaptık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mp1p3BOWycmzJtGuA6GgAw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY0_hJiLmI/AAAAAAAAGh0/85Pq2xxt0fk/s400/IMG_1956.JPG" /></a><br /><br />Antep’te birlikte son yemeğimizi yedik ve Seçil’lerden ayrıldık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/c7QhvwJg5MEMZNw5PPtakw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SlY1CJ5zzcI/AAAAAAAAGh8/dvXgdX2jngI/s400/IMG_8575.JPG" /></a><br /><br />Tempolu bir sürüşle Viranşehir’e ulaştık. Viranşehir Kızıltepe yolu hiç tartışmasız Türkiye’nin en berbat asfalt yolu. Alternatif olarak daha keyifli olan Ceylanpınar yolunu kullanmak daha mantıklı. Yoldaki çukurlar tümsekler ve çökmüş asfalt böbrek taşı dökmek için birebir. Dolayısıyla motorun şasesi ortadan ikiye ayrılmasın diye çok da yavaş gitmek gerekiyor. Sinirlenip küfür etmemek çok zor. Aslında bu yolu kafamdan silmiştim ama Tamer Ağabey buradan gidince grubu bozmayayım diye arkasından devam ettim. Doksan kilometrelik yolu bir buçuk saatte alabildik.<br />Kızıltepe’ye vardığımda motorumu park edip içimden kendisine teşekkür ettim, başını okşadım. Bir uzun yolu daha sorunsuz ve keyifle tamamlamıştık. Bundan sonrası artık Marmara’da devam edecekti. Buraları özleyecek miydim? Hem de çok.<br /><br /><br /><br /><br /></strong><strong></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-48574001704378483842009-02-17T22:28:00.001+02:002009-02-17T22:38:00.997+02:00AKÇAKALE YOLU VE KÖY DÜĞÜNÜ<a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/00imJ22C3FzEMIrjxyQ7Mg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMcz_WDuI/AAAAAAAAEjQ/oZTiiLFwXqU/s400/AK%C3%87ALE%20%2825%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu yazıyı yazmamdaki amaç fazla yorum yapmadan kısa Akçakale gezisi sırasında çektiğim, çoğu kendini anlatan, söze gerek kalmayan fotoğrafları paylaşmaktır. O nedenle yazıdan çok fotoğraf bulacaksınız. Söylemek istedikleriniz olursa lütfen yorumlar kısmına yazın.<br /><br />Geçen ay, ocakta, motosiklet sürememekten canım çok sıkılmıştı. İşten çıktığımda hava çoktan kararmış ayaz bastırmış oluyordu. Bir Cuma günü eve döndüğümde balkondan güneşin batışını hayran hayran izlerken havanın açıklığı dikkatimi çekmiş ve hafta sonu da böyle güzel açık bir hava olmasını dilemiştim. Dileğim gerçekleşti.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WUNFVlI0ibhR_jeYyH-jIg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsLnc5R8tI/AAAAAAAAEhM/vc0dJhguOH0/s400/AK%C3%87ALE.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Cumartesi sabahı hızlıca hazırlanıp yola koyuldum. Ceylanpınar’la Akçakale arasında Suriye sınırı boyunca uzanan, TİGEM arazisinden geçen stabilize bir yol olduğunu duymuştum. Rotamı hemen o yöne çevirdim. Kızıltepe Ceylanpınar arasındaki yol köylerin ve tarlaların arasından geçen düzgün bir asfalta sahip. Önünüze atlayan tavuklar ve arkanızdan koşan köpekleri saymazsak sürüş de kolay.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IKoEeNSPKR0RqHHHJnz5_A?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsP830uauI/AAAAAAAAEl4/0BAWiDZrraQ/s400/harita.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ceylanpınar merkezini sapmadan tarif ederseniz TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) arazisinin girişine geliyorsunuz. TİGEM Türkiye’nin tahıl ambarı olarak da biliniyor. Arazisi 1.761.629 dekar gibi algılama sınırlarını zorlayan bir rakam. Arazisinde hayvancılıktan tarımın birçok koluna kadar üretim ve araştırmalar yapılıyor. Girişte motosikleti şaşkın bakışlarla süzen güvenlik görevlileri karşılıyor insanı. Akçakale’ye kadar 100 km’lik stabilize yoldan Urfa’ya gitmek istediğimi söyleyince “Yazık motora, girme bu yola” diyorlar. Kimlik kaydından sonra yolumun açık olması dileklerini alıp gazlıyorum. Hemen ileride ceylan çiftliği var. Burada 700 küsür ceylan varmış. Pek çekingen yaratıklar ama gözleri eşeğinkinden daha güzel vallahi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oyoSRoebqFJyOQMa0xjDHg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsLrRQau7I/AAAAAAAAEhU/O1-JwAS5YEo/s400/AK%C3%87ALE%20%281%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Yolun ilk 20-30 kilometresi toprak zemin olsa da asfalt kadar düz sayılır. Ara sıra geçen minibüsler ve TİGEM’in arazi makineleri dışında fazla araç yok.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IetKRkX7PFwthXtgc_11kA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsLuowSs0I/AAAAAAAAEhc/JNblwgcJqYI/s400/AK%C3%87ALE%20%282%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Düz toprak yolun ortasında ilerlerken iki yana baktığınızda ufuk çizgisiyle birleşen ekili alanları görüyorsunuz. Yer yer alçalıp yükselen yol da ileride ufuk çizgisiyle birleşiyor. Tuhaf manzaraya ister istemez mutlak yalnızlık hissi eşlik ediyor. Algılamanın zor olduğu bu geniş tarlaları kilometreler boyunca kesintisiz izleyince insan şaşırmadan edemiyor. Elli km boyunca bitmeyen ve sonu ufukta sonlanan tarla gördünüz mü?<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1QHfMnxzHK5-R41zoSmVmw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsLymHrqXI/AAAAAAAAEhk/XlgdMV8A4qM/s400/AK%C3%87ALE%20%283%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir süre sonra yolun kenarlarında sıra halinde dizilmiş ağaçlar beliriyor. Ağaçların arkası yine ufuk çizgisine kadar uzanan ekili tarlalar ile dolu.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/J2zhvxJUVPceP9-TNfgHTQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsL5x27AEI/AAAAAAAAEh0/6cyQwHcvhwY/s400/AK%C3%87ALE%20%286%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Yirminci km’de başlayan kerpiç evlerden yapılma yoksul köylerle birlikte yol da bozulmaya başlıyor. Bu yolda ikinci vitesten daha yukarı çıkmak mümkün değil. Yola çıkalı da baya olmuş, susamışım. Bir köy kahvesi ya da bakkalı bulsam da soluklanıp bir şeyler içsem derken ilerideki kalabalık dikkatimi çekiyor. Yaklaştıkça da duyduğum müzik sesi ile köy düğününe denk geldiğimi anlıyorum. Bakıyorum ki girişte de birkaç ufak motosiklet var çekiyorum yanlarına duruyorum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TOKfoklfBf8o2KJDoRLIdg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsL9qkUdKI/AAAAAAAAEh8/qDLjMq-BUv8/s400/AK%C3%87ALE%20%287%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Birkaç dakika geçmeden onlarca genç adam toplanıyor çevreme. Tehditkâr değil, meraklı ve çekingen bir halleri var. Bakıyorlar ki zararsızım işte o an başlıyor motosikleti ve kıyafetlerimi karıştırmalar. Sanki UFO’yla inmiş Mars’lıyım. Baktım olmayacak ses çıkarmıyorum, olabildiğince karıştırsınlar motoru, uzaklaşıp beni evine davet eden ağabey’in yanına gidiyorum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cljZilDzStenYiUBFEFC2w?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMBPR4FYI/AAAAAAAAEiE/38eKxOJELRc/s400/AK%C3%87ALE%20%2810%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Köy düğünü varmış gerçekten de. Yukarıdaki resimde şarkı söyleyen adam ve klavyeci Suriye’den gelmişler. Burada üç ay müzisyenlik yapıp memleketlerine dönerlermiş. Suriye’de bu kadar para kazanmaları mümkün değilmiş. Bu bilgiyle birlikte buranın bir Arap köyü olduğunu da anlamış oluyorum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Qr9Nv0KW-w6UKkCNpqpsbA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMEcEscvI/AAAAAAAAEiM/uLwyitBSIIg/s400/AK%C3%87ALE%20%2815%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Damat’ı merak edip soruyorum nerede diye. O da bulmakta güçlük çekip kalabalığın arasından gösteriyor. Üstünde kirli buruşuk eski bir gömlek altında aynı şekilde bir pantolon, misafirler ondan daha şık denebilir. Zaten pek de memnun ve heyecanlı bir hali yoktu.<br />Gelin’i sordum, o daha gelmemiş, yarın Akçakale’den gelecekmiş. Neden yok eğlencede dedim, Akçakale uzaktır (60 km) yarın gelir, yarın da halay var dediler.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/tl2B6QuYOdsDguhJVmz9vg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMGzIemXI/AAAAAAAAEiY/vrvZSyzn6EA/s400/AK%C3%87ALE%20%2826%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Gelinle damat akrabaymış. Birbirlerini daha önce bir kez görmüşler.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/IiyiPoPp8_YWvMYBsTz-Sw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1lFVJig9va-dSsmhgT0VHJIcHX9TUK-BNCQ1MQHOhoWxEMWcYAsDEEhuvPkTRdjRe271pDcZONBSKZAhoNMkgzgGIhEeyC4rVIE5wE1bQRf4PYu0UwxzcJDUZoHNG-dKQouPrLI74fVBY/s400/AK%C3%87ALE%20(27).JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Halay da kadınlar da yer alıyor ama oturdukları yer farklı. Karşıda bir kerpiç evin kenarında yere çömelmiş bekliyorlar. Küçük çocuklar da onlarla birlikte. Utandıklarından yakın fotoğraf çekemedim.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vfp3UcNLN6Tsbcq6OrXk2Q?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMMo6jtdI/AAAAAAAAEio/bjqJshvl0nI/s400/AK%C3%87ALE%20%2828%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu üstteki ağabey’de halayın değnekçisi; elindeki sopayla halayın çevresinde gezen çocukları kovalıyor. Çocuk demişken, çok fazlalar.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5RfuictopMph7oLY_sHNlQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMPlu8ZJI/AAAAAAAAEiw/vgKQgvktDIY/s400/AK%C3%87ALE%20%2830%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/P7PmPjoTL0-BIP4j9_RJPA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMUjS4KmI/AAAAAAAAEi4/ShnR9x9rNk4/s400/AK%C3%87ALE%20%2832%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Çok fazlalar ama hep çok da güzeller.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/p_epYzFtCw5XlIWRN8w-Bw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMX7nXmXI/AAAAAAAAEjA/373FfuOnqyc/s400/AK%C3%87ALE%20%2831%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Yukarıdaki fotoğrafı ben çekmedim, verdim oradan birine dolaş ne istersen çek dedim. Belki benden çekinirler doğal olamazlar diye düşündüm. Bu fotoğraf buralardaki feodal aile yapısını iyi anlatıyor zannediyorum.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/P9l0bIWEjUrNdhJvxWKjZg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMbH17wAI/AAAAAAAAEjI/Ks7k0-a1oBE/s400/AK%C3%87ALE%20%2833%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Motoru evinin önüne koyduğum ağabey bana çay demletmiş. Oturup birlikte içtik sohbet ettik. Meğer beni gazeteci zannetmişler. Bu akrabayla evlendirme mevzusunu sordum “Ben karşıyım” dedi. “Bulabilirse kendi bulsun, bulamazsa çevreden bakarız, beğenirse alır beğenmezse almaz” dedi. Bu fikirler kimin için: Tabii ki oğlanlar için.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/00imJ22C3FzEMIrjxyQ7Mg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMcz_WDuI/AAAAAAAAEjQ/oZTiiLFwXqU/s400/AK%C3%87ALE%20%2825%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TFZJPNTx7ub7TC3wNZFPFw?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMejvqUvI/AAAAAAAAEjY/TwQcfcIi0vU/s400/AK%C3%87ALE%20%2829%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GoU1nTRVB5INsTYFiHVDNg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMgkNwmhI/AAAAAAAAEjg/w9O9YYd-uno/s400/AK%C3%87ALE%20%2823%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-fc2WqKzD7vYxl4HiLx-ow?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMiIcsMiI/AAAAAAAAEjo/bPZifSroLKA/s400/AK%C3%87ALE%20%2822%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/68jbbFM9J1z7kSrrsfmiMQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMkCGcoDI/AAAAAAAAEjw/uATWUA5dAzA/s400/AK%C3%87ALE%20%2824%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LKfhjlrmeD-MlzmYlHof8Q?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMlh7KOfI/AAAAAAAAEj4/q65o6dD30FI/s400/AK%C3%87ALE%20%2820%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZSu_V6Hg0gmVn9-YYiOGbg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMnR2yshI/AAAAAAAAEkA/3Ow-4nKXPE4/s400/AK%C3%87ALE%20%2819%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xqAg7GjFKjZMIR6sd_QPCQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMpIS1fmI/AAAAAAAAEkI/-_Ja8sCYOS0/s400/AK%C3%87ALE%20%2821%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ocuYg1zI5m6IQGH9feORCg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMq_KISTI/AAAAAAAAEkQ/1hLY_C1IaUc/s400/AK%C3%87ALE%20%2817%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/yM4TUpAx6JSjwcusz30JCQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMtJckxCI/AAAAAAAAEkY/2T_zy0UgmXE/s400/AK%C3%87ALE%20%289%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />İleride bir evin yanında sandalyeleri atmış etrafı kesen amcalar vardı. Kim bunlar diye sorunca şeyh ve eşrafı olduğunu söylediler. Gittim yanına selam ettim aldı selamımı. Biraz cool bir amcaydı, konuştuklarıma fazla tepki vermedi. Ya iyi Türkçe bilmiyordu bozuntuya vermedi ya da beni sevmedi.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qDMk2Hl-ym_UCElRvtRsBA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMwGQB4UI/AAAAAAAAEkg/5GKoCY2P_nE/s400/AK%C3%87ALE%20%2818%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3cE-874XgPQVkNBZ47lXuA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsMyYUGqiI/AAAAAAAAEko/lblIOVLs-eA/s400/AK%C3%87ALE%20%2814%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pMBFgUKFlo3QHpDDAJ_JAA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsM2NwG63I/AAAAAAAAEkw/K6pmmL594Do/s400/AK%C3%87ALE%20%2816%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Çektikleri halay bildiğimiz ayakları bir o yana bir bu yana sallamakla yapılan halay değil. Neredeyse hiç dönmüyorlar. Uzaktan bakınca durdukları yerde hafif hafif sallandıkları bile söylenebilir ama öyle değil. Gayet güzel ve uyumlu dans ediyorlar, zaman zaman ileride geri hareketler yapıp aniden çöküp kalkıyorlar. Ben denedim olmadı.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/hZ_6nTcl-QmCVEEUr6LLjg?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsM5TDKcTI/AAAAAAAAEk4/_ir2J44g3sw/s400/AK%C3%87ALE%20%2813%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Gl7akr5DrxEXLwaDiQTzTQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsM9NmImQI/AAAAAAAAElA/4Bb0-as2F5E/s400/AK%C3%87ALE%20%2812%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oel_B34DbYbeNldcYNmgQA?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsM_TY9AlI/AAAAAAAAElI/L8M2IetY8JA/s400/AK%C3%87ALE%20%2811%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Düğünden ayrılıp Urfa’da çoğu motorcu olan arkadaşlarımla buluştum. Öğlenki düğünde içki olmadığı için telafisini burada yapalım dedik.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/dLaaN4t70HOuy0zm8CoMFQ?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsNBJsBwUI/AAAAAAAAElQ/58L_3KSQ4dM/s400/AK%C3%87ALE%20%288%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qmtn1_VqJyi5_ZTcx6pv7Q?feat=embedwebsite"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SZsNDdEQ0KI/AAAAAAAAElY/3YwgqLINX48/s400/AK%C3%87ALE%20%285%29.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Masa şalgamından kebabına donanıp mezesi muhabbet eksik olmayınca günün tadına doyum olmadı. Bu motosiklet sayesinde insan istemese de geziyor ya, ona bayılıyorum.<br /><br /><br /><br /></span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-47183473152248226942009-01-20T23:00:00.008+02:002012-02-01T16:33:35.939+02:00MOTORLA ANAMUR<strong><em><span style="font-size:180%;"><span style="color:#ff0000;">MOTORLA ANAMUR</span><br /></span></em><br /><br /><br /></strong><strong></strong><strong><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/f5i4MfJXLjvG2DhHVyXnjg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SlkieXoI/AAAAAAAAEU4/pmeajFxqU20/s400/42.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Eylül 2008’de dokuz günlük bayram tatilini nasıl geçirebiliriz diye biz de önceden kafa yormaya başlamıştık. Ne kadar önceden araştırsak da herkesin yollara düşeceğini bilen uçak firmaları fiyatları bir türlü aşağı çekmeyince biz de motora atlayıp gidebileceğimiz en makul uzaklığa kendimizi de yormadan seyahat etmeye karar verdik. Haritayı açtık önümüze baktık; kuzeye gitsek ne güzel olur ama yağmur riski var, güneye gitsek 13 km sonrası zaten Suriye, vize sıkıntısı var. Doğu’ya gitsek soğuk olacak, bir de otellerde evlilik cüzdanı isteme olasılığı var. Geriye kaldı batıya gitmek. Kimden bilmem ama zamanında Mersin Anamur arasının motorcular için zevkli bir güzergah olduğunu işitmiştim. Bol dolambaçlı yollar, çam ağaçları ve Akdeniz’in kıyılarında motor sürmek harika olacaktı.<br />Cumartesi günü önceden hazırladığımız kıyafetleri hızlıca motosiklete yükleyip Urfa’ya doğru yola düştük. Bu arada söylemeden edemeyeceğim: Eşyaları hızlıca motosiklete atıp yola düşmek aslında o kadar da kolay değildi benim için. Ne var ki Romanya’dan döndükten sonra artık çantaların üzerlerine içindekiler ve cebimde unutulmayacaklar listesi olmadan hazırlanabilir duruma gelmiştim.<br />İki saatlik bir yolculuktan sonra Kemal’in tamirhane’sine ulaştık. Yol hakkında söyleyebileceğim yegane şey diğer kırk seferde olduğu gibi asfalttaki çukurlara, midemin ağzına gelmesine, köy yolundan beter bu yola defalarca küfretmişliğim olabilir. Bunu hatırladığım için söylemiyorum. Her seferinde sakin olacağım diye çıktığım bu yolda ansızın girdiğim sayısız çukura dayanamayıp istemsizce ağzımı açıyor gözümü yumuyorum. Çukurlardan kaçmak imkansız çünkü tüm yol onlarla dolu. Acaba yolun bu hali burada yaşayanlara bir ceza mı?<br />Neyse ki arkadaşımızı görünce keyfimiz yerine geliyor. Bize kalacak yer de ayarlamış. Hoş beş muhabetten sonra şehri gezmeye çıkıyoruz. Sevdiğim bir filmi bir daha izlemek gibi bir şey.<br /><br />2004 yılında buralar izbe virane yerlerdi, çer çöp doluydu etraf, arabalar yayalara karışmıştı. Şimdi ise Arnavut kaldırımları ile döşeli yollarda Balıklı Göl’e ilerlemek bir keyif. Sağlı sollu tarihi binaların arasından ilerlerken insan baştakilerin nihayet akıllı ve kalıcı yatırım yapmaya akıllarının erdiğini anlıyor. İnsanlar da belediye başkanlarından pek memnunlar, şehrin çehresini değiştirdiği için ona minnettarlar.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/i_LyI1p4FbVvajE_jRTUrA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-RTO_alLI/AAAAAAAAERo/_fvJueXGQv8/s400/3.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bayram öncesi Urfa’yı görmek çok yerinde bir karamış doğrusu. Halk evinden çıkmış sokaklara dökülmüş. Normalde evlerinde sedanter bir hayat yaşayan kadınlar alışverişe çıkmışlar. Hepsi türbanlı olan bu kalabalığı görünce şaşırıyorum. Nedenini bilmeksizin deklanşöre daha çok basıyorum. Daha önce de geçtiğim Urfa sokaklarında bu kadar çok kadını görmek beni şaşırttı, kendimi başka bir yerde hissettim. Kısa süren bir tereddütten sonra kendimizi insan seline kaptırıp adımlarımızın değil, insan selinin yolu belirlemesine izin verdik.<br /><br />Yolun sonundan aşağı kıvrılınca Urfa’da sıra gecesi düzenleyip rakı da veren tek konak olan Pınarbaşı Konağı’na ulaştık. Daha önce annemleri buraya getirmiştim. Sıra gecesi aslında içkisiz bir organizasyon ama nedense sıra gecesini içelim şarkı söyleyelim diye algılıyorlar. Bu konak da bu sebeple gelenlere içki veriyor. Ama, önce diğer müşterilerden izin istiyorlar.<br />Kalker’den el emeğiyle oyulmuş yüzlerce taştan yapılmış bir yerde olmak ister istemez insanda bir hayranlık uyandırıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/F2TOMMg034l88v8Q5u45dg?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9NZ7mM4hlYl45OVJClVepUR2RNvCD_EmEVmvwiX1bVvyT5z9zVbF3j7LBOEuYywYjEZUXcOTh_Wu1eW1qiYrlPOeNjFA21d7bqFZxt7QlNpQzTyekDXlObda6RKYBgO37B9yGa0FE2B5y/s400/5.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Binayı bize tanıtan görevli üst kattaki odayı göstererek geceliğinin 60 YTL olduğunu söylüyor. Köşede tuvalet ve banyosu da var üstelik. Yerde kurulu yemek masasını gösterince açıklıyor. Odayı tuttuğumuz taktirde üstteki resimde karşı duvarda görülen döşek ve battaniyeler yere serilerek oda hazırlanıyormuş. Laf aramızda evlilik cüzdanı da sormuyorlarmış. Beleş ev olmasaydı burada kesin kalırdım, sabah uyandığımda nerede olduğumu anlamak için yaşadığım şaşkınlığa değerdi doğrusu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/nud00ofiqtiZAc9-u6uGnQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-RdGAxhRI/AAAAAAAAESE/nKRNtTSnmk4/s400/6.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Biraz aşağı kıvrılıp Ulu Cami’nin avlusundan geçtik. Kitabesi olmadığı için kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmeyen bu caminin avlusunda çan kulesi ve mezarlıklar bulunuyor. Taştan yapılma güzel bir cami, eskiden kiliseymiş. Benim için asıl ilginç olanı ise insanların duvarların kenarında huzur içinde dinleniyor olmalarıydı. Kimi uyuyor kimi ise boş gözlerle taşlara bakıyordu. Kutsal ortamın yarattığı bu tasasız huzura özendim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/_Dr0I3QMa9XSuSwfgo35XA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Rg-mjTPI/AAAAAAAAESM/JWQ4R8YbTXk/s400/7.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Cami çıkışı girişi kadar güzel dar yollardan merkeze açılan sokakları ile güzeldi. Alışveriş yapan insanları izleyerek Balıklı Göl’e doğru yürüdük.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/pTkKICSZg73LgqwnyHJ1Aw?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVNAFjvgBjTm7X0ZtY3GP8xmuuwrCOPijQIpzoBe6Z2sxzf038M1mb_QXuuXV3CNK_OLJCdzoIV1-swsd902USSOPf9xUwlGmZZNn8Gwo6soXjpzeOCIgBrphvJk5Gw1OaV9zGtiIeEt-u/s400/8.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Birbirinden garip insanlar gördük. Normalde Urfa sokaklarında olmaz bu, köyler şehre inmiş olsa gerek, tuhaf manzaralar birbirini kovaladı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/ammOe0br2IYaK13zh5Zv6w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Rm2oKwqI/AAAAAAAAESc/zb7Pbe1cqIU/s400/9.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Meydana indik. Tüm sokaklar seyyar satıcılarla doluydu. Çoğu da janjanlı kağıtlara sarılı adi şekerler satıyordu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/b1-B04T3At6hRTkz9g5Nqw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-RuZHPt0I/AAAAAAAAESs/q9HSRQuu0S8/s400/10.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Pazarın içinde bulunan Gümrük Han’a geldik. Burada oturacak sandalye bile bulamadığım zamanlar olmuştu, şimdi ise bomboş. Pek çok filme sahne, hikayeye konu olmuş bu hanı böyle boş görmek insanı hüzünlendiriyor doğrusu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/o4H7bWsSP8HzncCoIq7toA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-RrHgEXkI/AAAAAAAAESk/8yAAqBQBpkk/s400/11.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Kendimizi pazarın akıntısına bıraktık tekrar. Çeşit çeşit ishot, kırmızı biber ve bilumum baharat satan dükkanın önünden geçtik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/1sUs-3k36AjwlVE6vJWBmw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-RyU5ZgPI/AAAAAAAAES0/v8qsiQ2dHRs/s400/12.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bir ara girdim hepsinin tadına baktım ama farkını anlayamadım. Sonuçta hepsi de gözümden yaşlar akıtıyor. Ekşili olanı var mesela bir çorba kaşığı yiyorsun, tadı harika, hafif ekşi biber tadı var. Aradan 2 dakika geçiyor ağzın yanmaya başlıyor. Garip bir şey, acılığına, rengine, kıvamına ve ekşiliğine göre onlarca çeşit kurutulmuş biber var burada. Bu zenginliği özleyeceğim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/K24oXzUV9WwdMjjzrw3MUA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-R143waZI/AAAAAAAAES8/qiYTjl8M5MU/s400/13.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Pazarda ilerlerken küçük dükkanların birinin önünde asılı kuzu ve ceylan postları gördüm. Sıkı motorcular selenin üzerine kuzu postu sererler ki popoları daha az uyuşsun. Hem bu doğal malzemenin klima etkisi de vardır: Yazın serin kışın sıcak tutar. Nitekim Tatvan’da nemrut Gölü’nde karşılaştığım Almanya’dan gelen motorcunun selesinde de kuzu postu vardı. Ne var ki ülkemizin muhtelif yerlerinde kuzu postu serilmiş olan bir motor selesine binenin kıro yaftası yemesi kaçınılmazdır. Gerek somut ihtiyaçlar gerekse bulunduğum coğrafyada yadırganmayacağına emin olduğum için hemen dükkana girdim. Yirmi YTL’ ye pamuk gibi yumuşacık bir kuzu postu aldım.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Nj7Fuj27p5lw9h0e-XU8jA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-R3wN00VI/AAAAAAAAETE/9JTL13ycY6w/s400/14.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Balıklı Göl’e doğru yönümüzü değiştirdik. Yollarda otobüs bekleyen yüzlerce insan vardı.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/7vLSrJQBAbS22qz8hoa7kw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-R7xRMNtI/AAAAAAAAETM/dbrJ8LPihyc/s400/15.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Taze fıstığın o mevsimde kilosu 4 YTL idi. Batıdaki büyük şehirlerde satılmaması büyük kayıp. Pembe kabuğunun altında bildiğimiz ucu hafif açık yumuşak kabuklu fıstık çıkıyor. Tazeyken de tadı şahane meretin.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Q0ehDyGdYlkc0GZMp_8b2Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-R_VZMtEI/AAAAAAAAETU/bUUI_wmf5Mo/s400/16.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bir ara köşeden kadın bağırışları duyduk. Merak edip olay mahaline yaklaştık. İki kadın yere oturmuş köy otobüsünü bekliyorlarmış. Polisler de yol ortasına oturmayın kaldırımı kapatıyorsunuz diye onları kaldırmaya çalışıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/RQYUW-nfsg90taWzG_UKLQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SCgyTBXI/AAAAAAAAETc/oRIHckaJNB8/s400/17.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Kadınların kalkmaya niyeti yok, insanlar kadınların arasından geçerek dar kaldırımdan yürümeye çalışıyor. Sonunda polis kadınların çocuğunu götürmeye kalkışınca kadınlar feryat figan bağırmaya başlamışlar. Polis “Kalkın burada oturmayın” diye bağırıyor, bir yandan çocuğu almaya çalışıyor; kadınlar da polisin ve benim anlamadığım bir dilde cevap veriyorlar. Sonucu bilmiyorum, takip etmedim, etmek istemedim. Bir ortak yön olarak şunu söyleyebilirim: Kızıltepe’de de kadınlar çoğunlukta olmak üzere hastanenin pis koridorlarına gocunmadan oturuyor ve çocuklarının o koridorlarda el/ayakları çıplak emeklemelerine ses çıkartmıyor. Toprakla yakın olduklarındandır belki de.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/vkc6Ws-CBg6gxyygtyLQYQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SGl4MqdI/AAAAAAAAETk/PofUpp2osWs/s400/18.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Ramazan’da Urfa’da bütün fırınlarda geleneksel olarak bu poğaça benzeri hamur işleri çıkıyormuş, millet torba dolusu alıyordu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/crmKqcAFrp9JPyOuWaDejg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SJKfkngI/AAAAAAAAETs/6KKGQ-qEKds/s400/19.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Yürüyüşümüzün son durağı Balıklı Göl oldu. Çevrede buranın tarihi anlatmak için peşinizden ayrılmayan çocukların sayısı grubunuzun ellerindeki parmaklar kadar çok. Cimri olmayın, verin 3-5 YTL, böylece onlar da buranın değerini bilip korusunlar adam olunca ki ilerde geldiğinizde verdiğiniz harçlığın ufaklığı kadar da olsa büyüyebilsin buralar.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Gmcij5CWP_75cfdtu7vcVw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SMytzy4I/AAAAAAAAET0/mElukqWG5Oo/s400/20.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Dayanamayıp illa da bilgi verilecekse buyrun: İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır. Eski bir rivayete göre, anadolu toprakları tümü işgal durumuna düşerse bu kutsal balıklar melek asker olup kurtuluş savaşlara katılacak deniliyor. Kutsal balıklara da askerbalık deniliyor. (Bunlar Wikipedia’dan)<br />Yukarıdaki fotoğrafta Aynzeliha Gölü görülmekte.<br /><br />Hazır günü yorgunluğu da üzerimize çökmüşken bu ruhani ortamda dinlenmeye karar verip surların dibine oturduk. Urfa’ya özgü yemeklerden oluşan klasik iftar menümüzden verdikten kısa bir süre sonra iftar için top patladı ve ezan okunmaya başladı. Ezanı uzun zamandır bu kadar makamında ve güzel okuyan bir müezzin dinlememiştim. Kulağı tırmalarcasına okuyanlardan sonra ezan adına güzel işler de yapıldığına sonunda inandım.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/D8nug57iJnV7qzp5jZ_ZxQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SS4y1uHI/AAAAAAAAEUE/tTO0A9t5YFg/s400/22.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Yemekten sonra belki ortam hareketlenmiştir diye Gümrük Han’a gittik ama yine kimse yoktu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/NiyFE8Zf3B35DGK-V3CdYA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SWId0UvI/AAAAAAAAEUQ/5YA6mlChZUI/s400/23.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Meydana vardığımızda dükkanlardan dışarı taşan bir sürü farklı masalara şahit olduk. Henüz hepsinin üzeri boştu ama birkaç saat içinde bu meydanda curcuna yaşanacağını kimse bize söylememişti.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/BAG52sOyTGbc5tfqGGPMlg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SZ9arPeI/AAAAAAAAEUY/O7MXHz6qv50/s400/24.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Urfa’da bayram hakkında paylaşmak istediğim fotoğrafları ne yazık ki bilgisayarımın hard diskinin bozulması nedeniyle kaybettim. Akşam sinema çıkışında meydana doğru yürüdük, gece 12’ye geliyordu. Meydanlar, sokaklar hatta sokak araları ciğercilerle doluydu. Bütün meydanı mangalda ciğer dumanı kaplamıştı. Gecenin yarısında insanlar evlerinden çıkıp meydana ciğer yemeye gelmişlerdi. Meydan tamamen ciğercilerle doluydu. Oturacak yeri zor bulduk. Aslında yanlış kelime kullandım. İnsanlar gelmişti dedi. İnsan iki cinsten oluşur bilindiği üzere. Bu manzara kadınların toplumdaki yeri hakkında söze gerek bırakmadı.<br />Siparişle gelen sadece ciğer ve lavaş ekmek, domates ishot ve soğan ayrıca her masada var. Bir de herkesin önünde tabak değil, ufak tahtadan yapılmış bir doğrama tahtası ve bıçak bulunuyor. Urfalıların usta aşçılar gibi “taktaktaktak” diye soğan kesmelerine hayran kaldım. Evde ara sıra deniyorum ama tam olmuyor. Arada mutlaka parmak gibi kalın bir parça kalıyor. Eh insan bu hızda elimi doğrar mıyım diye düşünmeden edemiyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/QQJmEyyvzDowmBeB-2308g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UkexAVII/AAAAAAAAEaI/hx_qisslxhM/s400/26.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Ertesi sabah erkenden uyanıp Kemal’in tamirhaneye gittik. Dün serdiğimiz yumuşacık koyun postunun üzerine narin popolarımızı yerleştirip, berjer rahatlığında bir sürüşle kendimizi otoban vurduk .<br /><br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/c78psuB2o6g3I_mGPb6Kkg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UlKrmcaI/AAAAAAAAEaQ/q-N4uP9mFR0/s400/27.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Urfa’dan otoban’a girdiğiniz zaman taa Mersin’den çıkıyorsunuz. Hoş hala Fırat’ın üzerine viyadük yapılamadığı için Birecik’ten çıkıp Nizip’ten tekrar otobana girilen aradaki 30 km var. Bu yolda tipik duraklama noktaları var. Birecik Opet, Antep’ten sonraki ilk Opet, ve Adana’dan 50 km önceki lokanta. O kadar çok geçmişim buralardan benzinlikteki adamlar artık beni tanır oldular. Durunca hemen çay getiriyorlar. Sorular soruyorlar “Kaç bine geldi motor?”, “Çantalar yeni mi?”, “Tekerlekler eskimiş mi?” gibi. Sanki her gün orada duruyormuşum gibiler. Motor ilgi çekiyor, galiba ondan.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/idx2CNe6xOb8xuyqSf3VVA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UmARHiEI/AAAAAAAAEaY/QwXVGhho_bI/s400/28.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Motorun sağ çanta kapağı yok ama fark etmiyorum bile artık. Otoban insanı kısa zamanda uzun mesafeye daha güvenli yoldan götürür ama motor sürmesi keyifli değildir. Nitekim gün içinde fazla bir aksiyon olmadan akşamüzeri Mersin’e ulaştık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/W7mes5zl2qo9JneJPD_OfQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UoiviwqI/AAAAAAAAEao/nxO062PdjzM/s400/30.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Daha önceki gezilerden ayağım alışmış, hemen merkezdeki Savran Otel’e yerleştik. İki kişi 45 YTL. Odalar ve nevresimler temiz; TV, sıcak su ve kablosuz internet var. Otelin merkezde olması da pek çok yere yürüyerek rahatlıkla ulaşmanızı sağlıyor. Özellikle de bir dakika yürüme mesafesinde olan meyhane sokağında bira barbun yapmaya.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Wuo_h63o25b1wMEYNkIT3w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UnMOzJ2I/AAAAAAAAEag/KwFqUN_0Z5w/s400/29.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Mersine sırf bu keyif için bile gidilir. Uzun yolun verdiği yorgunluk işte buna deyiyor doğrusu. Biraz dolanıp yağmur eşliğinde otelimize döndük. O yorgunlukla mışıl mışıl uyuduk.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/w8Gcazr5lpu0G6ZuXijFmA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UpttJH4I/AAAAAAAAEaw/q92kELhHwq0/s400/31.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sabahın köründe bir an aklıma dün zinciri gerdikten sonra gevşettiğim tekerleği sıkmadığım aklıma geldi. Üstelik teker göbeğini sıkmak için gereken anahtarı da geri getirmediğimi fark ettim. Panikle hazırlanıp aşağı indim. Arka tekerin sağında göbek bağlantısına asılı kalmış anahtarı bıraktığım gibi buldum. Göbeği sıkmak üzere oraya takmış ama unutmuştum. Gevşek arka tekerle yola çıksaydık ne olurdu bilemiyorum. Herhalde fazla uzaklaşmadan yalpalamadan anlardım. Yürüyen aksama ciddi zarar gelmeden durup sıkabilirsem de şanslı sayılırdım. Bir de tabi arka tekerin çıkması olasılığı var ki onu düşünmek istemiyorum. Motorun üstünü bile kuzu postumuz ıslanmasın diye battal boy çöp torbaları ile örtmüştüm ama tekeri sıkmayı unutmuşum. İnsanın her şeyden önce poposunun rahatını düşünmesinin iyi bir şey olmadığına kanaat getirip bu kararımı aklımın bir köşesine kazıdım.<br />Uykum kaçmış olduğundan yakındaki fırından kahvaltılık malzeme ve meyve suyu alıp odaya döndüm, kahvaltı yaptım çizgi film seyrettim.<br />Mersin’den Anamur’a doğru yola çıktık. Yol boyunca çok sayıda küçük motosiklet gördük. Silifke’ye kadar yol tenha sayılmazdı ama araçlar motorlara saygılıydı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/s0mFEzrIqJKRjL4j0YKY8g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UukIFRKI/AAAAAAAAEbY/ysRfikUI40I/s400/36.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Belki de bu motosiklet yoğunluğundan diğer araç sürücüleri motorlara daha saygılıydılar. Yolun bol dolambaçlı olduğunu bildiğimden ne kadar zamanda Anamur’a varacağımı kestirememiş ve insanlara sormuştum. İki ila altı saat arasında yanıtlar alınca gidip görmeden olmayacağına karar verdim. Taşucu’na kadar yol dümdüz, geniş ve sorunsuz ilerledi.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Dc84KtN9dWffS8jg_iFFWQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Uq4VZlkI/AAAAAAAAEa4/s2GxrPS3nVI/s400/32.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Taşucun’da denizle kavuşuyor yol, bundan sonrası daha da güzel.<br />Tepenin üzerinden Kıbrıs’a kalkan feribot’u da gördük. Umarım ileride onunla Kıbrıs’a geçme fırsatım da olur.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Adu-03vSZe34skgvQutSOA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Ur4jZv0I/AAAAAAAAEbA/i0030P60Avk/s400/33.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Taşucu’ndan sonra Anamur’a kadar yol her motorcunun tatması gereken bir rota bence. Kimi zaman yükselip dağların arasına, çam ormanına giriyorsunuz, mis gibi orman kokusu ve serinliği içinde dolambaçlı yollardan geçiyorsunuz. Çoğu zaman solunuzda uzanan lacivert Akdeniz manzarasına mı yoksa yükselen yolun ağaçlar arasında kaybolan sonuna mı bakacağınıza karar veremiyorsunuz. Tepelerden aşağı inince sahiller ve Akdeniz karşılıyor insanı.<br /><br />Bu böylece yüz küsür kilometre devam ediyor. Bu dolambaçlı yol bitmesin istiyorsunuz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/yf3KcqVpEw1tKF1SlCf7Zw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Ut8drj8I/AAAAAAAAEbQ/0dPS7F7WqCk/s400/35.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Yeşil, mavi, çıkan yollar, dönen yollar, inen yollar, yeşil, mavi, çıkan yollar, dönen yollar, inen yollar, çıkan yollar, dönen yollar, inen yollar, yeşil, mavi, çıkan yollar, dönen yollar, inen yollar, çıkan yollar, dönen yollar, dönen yollar, dönen yollar derken Anamur’a 30 km kala daha fazla dayanamayıp benzinlikte durduk.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/MhRmEScjqMK-fm-D8SX04A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Sb9Vl7OI/AAAAAAAAEUg/6pE38jyLFmc/s400/39.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu geziye çıkmadan önce internette kalınacak yerlere şöyle bir göz atmıştım. Telefonla görüştüğüm biri bana Caretta’cıların kampında kalın hem ucuz hem güzeldir demişti. Adı da Dragon’muş. Anamur’a indikten sonra bile aslında nerede kalacağımızı bilmiyorduk ancak kale’yi geçtikten hemen sonra solda Dragon Camping yazısını görünce çark edip kampa girdim. Telefon görüşmesinden aklımda kalmış, iyi ki de kalmış. Sağdaki bungalowları geçip sahildeki çadırlara doğru yavaşça sürdüm. Arkamızdan gelen Pervin Hanım ile ayaküstü pazarlık yaptıktan sonra tv’li, klimalı, buzdolaplı bungalow’lardan biri için kahvaltı dahil 45 YTL’ye anlaştık. Acıkan karnımız bastırmak için zeytinyağlı taze fasulye, pilav ve yoğurt ve eşliğinde parmaklarımızı yedik. Nefislerdi. Kendileri ne yiyorsa müşterilere de onu veriyorlarmış. Sahilde yürüyüş yapmadan önce yakındaki marketten bira, meyve suyu ve çerez aldık. Bungalow’la sahil arasında 50-60 metre var. Yolda ilerlerken sağımızda onlarca işaret levhası gördüm. Üzerlerinde “Burada Caretta Caretta yuvası vardır. Lütfen koruyalım” yazıyordu. Şimdi sezonu değilmiş o yüzden görmemiz zormuş ama bir ay önce yüzlerce yuvadan binlerce kaplumbağa yavrusunu gönüllüler denize göndermişler.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/-zW2Xos53-vaTIubhNoVRA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SfL2i2qI/AAAAAAAAEUo/bKWwW5Jy-S8/s400/40.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ağaçların arasından sahile çıktıktan sonra hemen sağımızda Marmure Kalesi’ni görmek harika bir duygu. İnce kumlu tertemiz bir sahilde yatıyorsunuz ve yanınızda tarihi bir kale yükseliyor. Kale de öyle güdük olanlardan değil hani, hakikaten büyük. Anadolu’nun en iyi korunmuş kalelerinden biri.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/7oSqqDrKmuuRJmP6VceePg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SiHdJ1CI/AAAAAAAAEUw/5A-3Y4aGzZ0/s400/41.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Biraz bilgi: Mamure Kalesi, Antalya-Mersin karayolu üzerinde Anamur'a 8 km. uzaklıkta Bozdoğan köyü sınırları içerisinde yer alır. Üç bölümden oluşan kalenin 39 kulesi camisi ve hamamı bulunur.<br /><br />Mamure kalesi birçok Anadolu kalesinde olduğu gibi antik temeller üzerine kurulmuştur. 1988 yılında Anamur Müzesi Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazılarında M.S. 3.-4. yüzyıllara ait. "Ryg Monai" adlı fazla etkili olmayan Geç Roma kentine ait tabanları mozaik döşeli yapı kalıntıları ortaya çıkartılmıştır.<br /><br />Mamure kalesi 14. yüzyılda Karamanoğulları tarafından önemli ölçüde onarım gördüğünden adı. "Mamure" olarak değiştirilmiştir. Kale daha sonra 15 ve 16. yüzyıllarda küçük onarımlar görmüş, 18. yüzyılda Osmanlılar tarafından yeni eklentiler yapılmıştır.<br /><br />Şikari tarihine göre; Anamur ve Taşeli’nin kafirler tarafından zapt ve harap edilmesi üzerine, Karamanoğlu Mahmut bey (1300 1308 M.) beyleri ve 36.000 kişilik ordusuyla düşmanı bozguna uğratıp, kaleyi ele geçirdiği ve yeniden mamur edip, adını "Mamure" koyduğu kaydı geçer.<br /><br />Yapıda, mazgal ve siperleriyle üst yapı, alt kısımları etek gibi genişleyen duvarlar görülür.<br /><br />Kale birbirinden yüksek duvarlarla ayrılmış, doğudaki iç avlu, batıdaki dış kale, bunların güneyinde kayalıklar üzerine inşa edilmiş iç kaleden meydana gelir.<br /><br />Güneyde, sahil kenarında, kuzey doğuda baş kule olarak adlandırdığımız yüksek ve çok katlı gözetleme formlarında beş kule, köşe burcunun yanında üst örtüsü tamamen yıkılmış fener kulesi yer alır. İç avlunun kuzey batı sınırını oluşturan yüksek surda değişik şekilli yedi adet burç olup, bunlardan kuzey doğu tarafındakiler duvarla birlikte yıkılmışlardır.<br /><br />Dış kalede çeşmesi, depoları, sarnıçlar ve işlevini hala çözülemediği bazı yapı kalıntıları yer alır.<br /><br />Kaleden zamanımıza gelmiş tek yazıt batı cephe duvarları üzerindedir. Yazıtta özetle; "Karamanoğlu Alaaddin oğlu Mehmet oğlu Sultan İbrahim inşa etti. Bu tarih Mükerrem Şevval ayında yazıldı," yazılıdır.<br /><br />Kale komutanının veya dizdarının konutu iç kale girişinin karşısında yer alır. (bilgiler buradan)<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/f5i4MfJXLjvG2DhHVyXnjg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SlkieXoI/AAAAAAAAEU4/pmeajFxqU20/s400/42.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Tepenin burçları ve surları üzerinde cambazlık yaptıktan sonra yukarıda görülen manzaraya nazır bir gölgelik bulup biraları ve peynirli çitosları götürdük. Önümüzde kayalıklara vuran dalgaları, kaleyi ve denizi uzun uzun seyrettik. Güneş batmasına yakın en yüksekteki burca çıkmak için kale içine geri döndük.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/yy_GzcVR5un-hhJW5atFLg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SoBU5nII/AAAAAAAAEVA/pVaitHUqvGQ/s400/43.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Loşlaşan ışığı fırsat bilip fotoğraflar çektik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/z629KY58CNPU6gnbBWgWnQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-SuzccjMI/AAAAAAAAEVQ/44LxmPetOQ8/s400/45.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Alttaki resimde burç ve ortasından yükselen Türk Bayrağı görülüyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/7VAZLIf9GsuuouA059JQ8A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-S1ic1tII/AAAAAAAAEVg/Lx1licQeFBY/s400/47.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kalan biraları da burcun tepesinde batan güneşle karşılıklı oturup bitirdik. Son bir buçuk saattir gördüğümüz manzara çok güzeldi. Bu senenin en iyileri arasındaydı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/kQ7-r1wn1c0tIzR6IHEhNg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-S2-CBKWI/AAAAAAAAEVo/xIklnU8ehp8/s400/48.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Güneşi batırmak hoştu hoş olmasına ama hafif çakır kafayla giderek kararan havada kalenin tepesinden nasıl inecektik? Sorusu gündeme gelince ışık tamamen gitmeden oradan ayrılmak zorunda kaldık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/HQRNW7z62uongWhRNX8dwA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-S5FWdojI/AAAAAAAAEVw/o1faPXZDs2g/s400/49.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bungalowumuza dönüp biraz dinlendikten sonra akşam yemeği yedik. Sahile gidip şezlonglara uzandık. Denizin sesinden başka hiçbir ses yoktu çevrede. Yıldızlar ise bu sene ilk defa bu kadar netti.<br />Kampa döndüğümüzde <a href="http://www.bikepics.com/members/mdogruc/">Mesut</a> ve ailesi ile tanıştık. Mesut Adana’da yaşıyor. Benim gibi o da doktor. Sıkı motorcu, güzel insan. Kendisinden motosiklet konusunda pek çok şey öğrendim. Hatta şu anki Suzuki V-Strom motosikletimi almama önayak oldu. İlk tanışmamız ardından geçen birkaç dakika içinde sanki uzun süredir arkadaşmışız hissi uyandıran ender şahsiyetlerden birisi benim için. Biz çevrede gezinirken kuzu postlu motorumu görüp sıkı endurocu birinin geldiğini düşünmüş. Aynı dilden konuştuğum biriyle karşılaşınca akşam daha da güzelleşti, uzun süre sohbet ettik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xvXYHAekmS4GtDrrZKP8dQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-S8NU9A8I/AAAAAAAAEV4/STRRzx0FTrk/s400/51.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi gün asmalar altında kahvaltımızı yapıp Köşebükü astım mağarasına gittik. Sık ormanın içinden geçerek toprak yollarda mağaraya ulaşan yol çok keyifliydi. Mağarada bizden başka kimse yoktu. Adımlarımız ve konuşmalarımızın yankılarını duyuyorduk. Bir de üzerine üstteki resimde görülen beynimizin korku nöronlarını uyaran dikit olunca tüylerimiz ürperdi.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-wDezIRDKlNFr_2dOlA5VA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TALIeldI/AAAAAAAAEWA/s7tHen0Zyhk/s400/50.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ziyaretimizi fazla uzatmadan mağaradan çıktık. Anamuryum’a gittik. Hem denize girecek hem de içinde bulunduğumuz tarihi kalıntıları gezeceğiz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zI7b21rYBGHIkczllT1UQQ?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibYlOLMtASoo5I4-FWPgZCCjctl26dPLcT9oI2RQaMRKmFzWmYTq6Hlx5EycdJvn_YobY2Q20WFDBEy4J3EeHxUah7gFQMVLr8qayhWrvOAvu436r58gxJOY2K-nA9fGaKxiQq_5fb7s2-/s400/52.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />İşte burası hakkında biraz bilgi (<a href="http://www.anamur.gen.tr/dogal/#ANEMURIUM">buradan</a>): Anemuryum (Anemurium), Anamur burnunun doğuya bakan yamaçlarında yer alır. Kentin ne zaman kurulduğu hakkında herhangi bir bilgimiz olmadığı gibi Roma imparatorluk çağı öncesine giden kalıntılara da bugüne kadar henüz rastlanmamıştır. Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için onun İ.Ö. 4. yüzyılda var olduğunu söyleyebiliyoruz. Anemurium adının "rüzgarlı yer" anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/znhK9_HBxK906U3ByATcFQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TM52M9oI/AAAAAAAAEWY/O3C3pIt0dl4/s400/54.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />İ.S. 1. yüzyılda kentin çevresine ilk surlar yapıldığı, bir süre Kommageneli Antiochos'un (İ.S.38-72) yönetimine bırakıldığı bize ulaşan tarihi bilgiler arasındadır. Kıbrıs'a yakın olması yüzünden özellikle Romalılar zamanında bir ara istasyon konumunda olan Anemurium, aynı zamanda kara yoluyla, Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanikopolis ile bağlantılıydı. Böylece, bu bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur. Anemurium İ.S. 260'da Sasaniler tarafından ele geçirilir. İ.S. 4. ve 5. yüzyıllarda Toroslardan gelen korsanlar kenti sık sık tahrip ederler. İ.S. 650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent bu tarihten sonra terk edilir. 12 ve 13 yüzyıllarda Selçuklular ve Karamanoğulları hakimiyetine giren kent böylece Türk egemenliğine geçer.<br />Anemurium 19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı Keşifler sonucunda batı dünyasına tanıtılmıştır. 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmıştır. Daha sonra Kanada'lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüş 2000 yılında kazılara son verilmiştir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/e4a9vVnCrDAPxECiGekgeg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TZwbAJuI/AAAAAAAAEXA/Q9Zp-NmO6Ig/s400/57.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />En göz alıcı yapıları surlar, 3 hamam, 60 m. genişliğinde tamamlanamamış tiyatro, 900 kişilik oturma yeri bulunan odeon (konser salonu), paleastra aşağı kenttedir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oQ4VR-32UqnXuVGRmUVQyg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TeFEAm9I/AAAAAAAAEXM/Hshi5_0gCpE/s400/58.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Liman caddesinin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların bir kısmı müzede sergilenmektedir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BihaRjoHcyRvGOF5nFvfdQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TGzaxCDI/AAAAAAAAEWQ/RwnNWq3qPR4/s400/53.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu'nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturur. Bunların sayısı 350-400 civarındadır. Tonozlu mezarların tek ve iki katlı örneklerinin bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret mekanı ve diğer eklenti mekanları yer alır. Beşik tonozlu en eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir. Nekropol'de görülen ikinci mezar tipinde geleneksel plana eklenti mekanlar oluşturulmuştur. Üçüncü mezar tipi ise bir bahçe içerisinde eski tip mezarlara yeni bir ünite olarak eklenmiş yapılardan Anemurium Nekropol meydana gelir. Bunların dışında edikula formunda, dört cephesi kemerli ve kesik koni biçiminde mezar tipleri de yer alır.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ySz1s5_3qD2x2zKKzToWDw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TiVKlrSI/AAAAAAAAEXU/kb-dD-CINSI/s400/59.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu mekanları gezmem yaklaşık birbuçuk saatimi aldı. Yürürken bastığınız çakılların altında bin küsür yıllık mozaikleri görmek insanı çok şaşırtıyor. Bir yandan da üzüyor aslında. Çünkü bastığınız her adımda yıpranmasını biraz daha hızlandırıyorsunuz. Mozaikler bilerek mi çakılla örtülmüş yoksa çakıllar temizlenmemiş mi anlamak güç doğrusu. Belki de fazla ortada olmasınlar da insanlar evlerinin vitrinine göstermelik mozaik taşımasın diye saklı kalmasını yeğlemişlerdir, bilemiyorum. Yamacın yükseklerinde eski bir kiliseyi gezerken ayağımla eşeleyip bir parça mozaiği gün ışığına çıkardım. Yanımda spatula olsa kazıyıp alabilirdim. İnsan bu hazinelerin bu kadar da savunmasız olmasına kızıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EvJfEx0eX_X9Lv6IXP0g4A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TTNDex_I/AAAAAAAAEW4/juQoU4qMJgw/s400/56.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Yamaçtaki patikayı takip ederek yukarıdaki resimde görülen, Türkiye’nin en güney ucu olan Anamur burnuna gittim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/p3D1khoz_krAhYu0nsft-g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TPBT1ReI/AAAAAAAAEWw/_OLyWlILDhg/s400/55.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Buraya gelip de bak ben buradaydım fotoğrafı çekmeden de edemedim tabi ki. Hep beraber kumsalı yalnızlığına terk ettik. Dragon’a dönmek üzere yola çıktık. Yolda yerli malı muz alıp mideye indirdik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/q5DITCNjBXEJrkWCy0lqGQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TkgguArI/AAAAAAAAEXc/kpDQzY7hSUE/s400/60.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kampa ulaşıp dün akşam Mesut’la sözleştiğimiz üzere buluştuk. Motosikletin lastiklerini 10 psi’ye indirdik ve kumsala gittik, biraz toz atacağız bu akşam. İşte bunu her motorla yapamazsın! XT’nin en çok özlediğim yanı da bu, her yolda, her arazide gidebilir oluşu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/d4mE4OzU9PyT6brswpdI0A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TmyRGPlI/AAAAAAAAEXk/3GN7m0hRQtk/s400/61.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Benim kumda ilk sürüşümdü. Tecrübesizlikten olsa gerek ilk başta biraz çekingen davranıp gaz pedalına fazla yüklenmedim. Neden sonra motoru teslim ettiğim Mesut’un kumda gidişini görünce ve akabinde yaptığı telkinlerle cesaretim yerine geldi. Hatta kumsalın ikiye bölen dereden bile geçtim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/22IUhnJOI359ezP_IadEFg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TowMY2zI/AAAAAAAAEXs/mMic5nYaFQA/s400/62.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bazen coşup dalgaları kovalarsın hani, tam sana doğru gelirken kumsala doğru kaçarsın ıslanmamak için. Sanırım bu oyunu herkes oynamıştır. İşte bunu motorla yapmak da çok keyifliydi.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TrganBvg6LAjaRu_QGvGdg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TrIEgENI/AAAAAAAAEX0/0jBYVEgmKWU/s400/63.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />İşin ilginç tarafı motosikletle yapabileceğim pek çok şeyi hayal etmiş ama nedense bunu aklıma getirmemiştim. O akşam en sevdiği oyuncak hediye edilmiş çocuk gibi şendim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/kUZCvgcXWz9oo7J3p2dfNA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Tt2nlB-I/AAAAAAAAEX8/o29pNDD3NOM/s400/64.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Hava kararana kadar kumsalda motosikletle oynadık (Bu arada belirteyim, sürdüğümüz yerlerde zarar vereceğimiz kaplumbağa yuvası yoktu). Sonunda motorun arka tekeri kuma sonuna kadar saplanınca geri dönmeye karar verdik. Birlikte nefis zeytinyağlılarla karnımızı doyurup odalarımıza çekildik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/NYYoQlPBGEDTcI7rApd1Jg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TxCWVeMI/AAAAAAAAEYE/wYyfE23XriU/s400/66.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi gün kahvaltıda Pervin Hanım her zamanki sıcaklığı ile bize eşlik etti. Anamur’u kuzeyden saran dağlara tırmanmamızı önerdi. Biz de vakit kaybetmeden giyinip yola çıktık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Y8uCTKMxJeJapq7-K0_OLg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-TzkEpKPI/AAAAAAAAEYM/OX_Wc4MCjCE/s400/65.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Anamur içinden Ermenek tabelasına sapıp dolambaçlı yollardan 1600 metre tırmandık. Motor sürmek için şahane virajlı asfalt yol, nefes almak için bol çamlı bir orman ve serin bir hava vardı.<br /><br /><br /><br /><br /><br />Ufka yakın kara parçasıyla birleşen Akdeniz’in manzarası muhteşemdi. Yukarıdaki köylerden birinin bakkalında gazoz içip amcayla sohbet ettikten sonra geri döndük.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CdSdr12y3VnZrd66F9hS7w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-T5pgpDPI/AAAAAAAAEYc/wE9Uj9KhpUw/s400/69.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Dayanamayıp off-road yapayım diye yol dışına sapan toprak yollardan birine girdim ama dün akşamki kumsal macerasının yanında bir anlamı olmadı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UIlZVP-8RlF209HaT8LLtA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-T-kxf6kI/AAAAAAAAEYk/xlHfmBebzWc/s400/70.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Öğleden sonra deniz seviyesine geri dönmüştük. Rotamızı Anamur merkeze kırdık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/rr3TmySqFiDyNpfeqLVs7Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UCa5Tf_I/AAAAAAAAEYs/dwXxjskdEpI/s400/72.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sadece motor üzerinde az vakit geçirdiğimizden fazla yorum yapmam mümkün değil ancak sahil düzenlemesi çok güzeldi. Heykeller, çocuk parkları vs…Fazla kalabalık olmayan, kafa dinlemek için güzel bir tatil yeri olduğu söylenebilir. Uzun, ince kumlu ve temiz bir kumsalı var. Merkezde de kaplumbağaları korumak için kurulmuş kapanları görmek mümkün. Caddeler temiz ve düzenli. Yalnız Dragon Çayı’nı aşan köprüyü neden boğaz köprüsü gibi abartmışlar anlayamadım.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4uT60c4_3yZWVzQFegrdpw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UKzveJyI/AAAAAAAAEY8/oCVKuIk5TTk/s400/73.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kısa geziden sonra kampa geri döndük. Yarın Mardin’e yollanacağımızdan bu gece dinlenmek icap eder. Mesut, eşi Türkan ve Dünya güzeli afacanları ile birlikte yemek yedik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/g2ND8PLKn_TxaA_xhY199g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UOmThOjI/AAAAAAAAEZE/LaPcVQ5usmg/s400/74.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi gün sabah erkenden yola çıktık. Yolda yanımızdan geçen KTM 990’lar ve BMW 1200’ler ile selamlaştık. O sırada aklıma daha cüsseli bir motorla bu virajları ben de böyle dönsem ne güzel olur diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Zaten aradan iki ay geçtikten sonra Mesut’un katkılarıyla yeni motorumu almış oldum.<br />Yolda Suriye’den gelen bir otobüs dolusu insanla aynı yerde mola verdik. Motosiklete çok ilgi gösterdiler. Üstüne oturmalarına izin verince en az on kişi üstüne oturup cep telefonuyla fotoğraf çektiler. Yakınlarda planladığım Suriye gezisinde yaşanabilecekler konusunda fikir vermiş oldular.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qawzx2Vw0JKS5aAEmYjOPg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UR55AZlI/AAAAAAAAEZM/y3yyVou65f4/s400/75.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Mersin’e ulaşmak sandığımdan daha kısa sürdü. Zaten, neden bilmiyorum, gidiş her zaman uzun dönüş kısa hissedilir. Savran Otel’e yerleştikten sonra akşam sahil yürüyüşüne çıktık. Limanda çok sayıda balıkçı teknesi vardı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Fsp4M1hXwqyI0Yph3jkElg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UVEfEDuI/AAAAAAAAEZU/9ZPeo6Nm3U8/s400/76.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Liman kıyısı boyunca demir atmış çok sayıdaki barbun/biracıdan birine oturup karnımızı doyurduk bira içtik. Biraları su bardağında getirince garsona çıkıştım. İnsan ilanda yazan bira’nın 50’lik olduğunu zannediyor ama onlar tadımlık su bardağında bira getiriyor. Garson telafi ederiz abi dedi ama ikinci bardaktan sonra getirmedi. Üstelik getirdiği ikinci bardağı da adisyona yazmaya kalkışınca sinirlendik ve oradan ayrıldık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HZ84wBoy8FzmoSDMGfqhHQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UXu7oULI/AAAAAAAAEZc/Hd1tytN4of0/s400/77.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Limanın denize bakan kıyısındaki lunaparka gittik. Dönme dolaba binip etrafı seyrettik.<br />Ertesi gün sabah yola çıktık. Dönüş yolunda mola verdiğimiz yerlerde mola vererek Urfa’ya ulaştık. Birkaç gün önce geçtiğimiz benzinliklerdeki görevliler bizi tanıyıp tatilin nasıl geçtiğini sordular.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lXA98_yEv8wCgE0_0ZhGlQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UiE1bLzI/AAAAAAAAEZ4/1fao6ItgB6s/s400/81.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu tatile çıkmadan önce lastiklerimi yenilemiştim. Ekonomik olmaları nedeniyle DURO marka lastik takmıştım. Forumlarda insanların memnun olduklarını okumuştum. Fakat daha ilk günlerde henüz 500 km bile olmadan arka lastikte çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Endişelenip Kemal’i aradım. Hayra alamet değil ama gözlemeye devam et bakalım demişti. Anamur’da ise Mesut’un yorumu şu olmuştu. İlk gün motorumu gördüğünde lastikler dikkatini çekmiş. İçinden İnşallah DURO değillerdir diye geçirmiş. Akşam muhabbetimizde lastikleri çıkarıp çöpe atmamı önerdi. Kendisi de bir zaman kullanmış ve yol tutuşunun çok kötü olduğunu anlamış. Başkasının da yeni lastik bunlar diye alıp takmasını önlemek için bıçakla parçalayıp öyle atmış. Gerçekten de elinizle üstünü ovaladığınızda sert plastik dokusunu hissetmek mümkün. Yol tutuşta asıl önemli olan kauçuk içeriği çok az.<br />Nitekim dandik lastikler yüzünden biraz tedirgin geçirdiğim yolu bitirip Urfa’ya vardığımda lastikte çatlamaların hayli arttığını gördüm. Hatta çatlamayı bırakın lastikten bazı parçalar kopmuştu. Bu olduğunda lastikler henüz 1000 km asfalt yol yapmıştı. Üzerinde iki kişi ile otobanda 120 ile giderken lastik yarılsaydı ne olurdu düşünmek bile istemiyorum. Sözün özü, büyük motorlar, DURO’dan uzak durun!<br />Hal böyle olunca Urfa’da daha önce Kemal’e gönderdiğim 17 bin km’lik eski kabak Metzeler’lerimi taktım, o bile daha güvenli olacaktı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/-Epnr0q-QZvUgAfZt4CS2A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-Ue81797I/AAAAAAAAEZs/tFq5u0eJtqc/s400/80.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Akşam her zamanki gibi Köşebaşı’na gidip rakı kebap muhabbeti yaptık. Bu sefer Bekir ağabey bize kıyak yapıp bağlamacı bir ağabeyi çağırdı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HVgLjrFLJBBO9PjhjUwDbQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SW-UakSIoRI/AAAAAAAAEZk/AJOEsL1BU18/s400/78.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ANAMUR?feat=embedwebsite">ANAMUR</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kafalar güzelleşince ben de dahil olmak üzere hiç detone olmadan (?) şarkılar türküler söyleyerek akşamı ve tatili noktaladık.<br />Ertesi gün Kızıltepe’ye dönerken bu tatildeki en güzel şeydi diye düşünüyordum. Bir yanı Akdeniz bir yanı orman olan bu dolambaçlı yolda seyahatti elbet.<br /><br /><br /></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-14117238243174609512008-10-23T20:58:00.039+03:002012-02-01T21:23:49.936+02:00ROMANYA<strong><span style="font-size:180%;">MOTORLA ROMANYA</span><br /><br /><br /><br /></strong><strong></strong><strong><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/csfWBBNVTUmOoSyQrvB-dw"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SPjYU_0SXhI/AAAAAAAACyY/3ti4kKHqtQI/s400/IMG_2845.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Uzun zamandan beri bilgisayarımın masaüstünde motorla Avrupa isimli bir klasör duruyordu. Yol planları, faydalı internet siteleri ve yanıma alacağım eşyaların listesini içeren bir klasördü. Mental olarak hazırdım ama adım atınca gerisi iplik söküğü gibi geldi.<br />Vizeler, triptik, sigorta vs gibi kağıt işlerinin takibi bir aya yakın sürdü. Aracının salatalıklığı yüzünden Ankara’ya kadar uçakla gidip kendi vize başvurumu kendim yaptım. Aslında vize başvurusu için kişisel başvuru istemiyorlarmış. Neyse oldu bitti sonuçta.<br />Motosikletle yurtdışına çıkmayı uzun süreden beri hayal ediyordum, son hafta heyecandan uyuyadım. Hani deseler durmadan iki gün sür, o gazla sürerim muhtemelen. Takım taklavatı zaten aylar öncesinden ayarlamışım, yolculuk listem hazır. Yan çantaların üzerinde zaman kaybını önlemek için içinde hangi malzemeler olduğunu belirten liste bile var. Yol için o kadar sabırsız ve planlıydım ki çantalara eşyaları 5 gün önceden yerleştirmiştim.<br />Cuma akşamüstü iş çıkışı arkadaşlarımla helalleşip yola çıktım. Kızıltepe Urfa arası 2 saat, sıcaklık 40 küsür derece, 100 küsür km hızla ilerliyorum ve kaskımın ön camı kapalı. Hava o kadar sıcak ki bu hızda bile camı açınca insanın yüzüne sıcak hava çarpıyor serinlemek mümkün değil. Üzerimde motor montu ve pantolonu, ellerimde eldivenler var. Yolculuğun bu kısmı keyif mi işkence mi belli değil. Terden kıyafetimle bütünleşmiş bir şekilde Urfa’ya varıyorum. Kıyafetimi jiletle cildimden ayırdıktan sonra meyhaneye gidiyoruz. Yolculk öncesi uyuyamamak gibi bir sıkıntım var. İki kadeh belki uyumama yardım eder ümidindeyimz. Masada harita üzerinden kabaca seyahat rotamı tekrar gözden geçiriyorum. Saat 10 gibi yarın uzun yol var diye erkenden devriliyorum. Hem yolun heyecanı hem de balkonun baktığı caddeden geçen heyecanlı sürücülerin gürültüleri nedeniyle uzun süre uyuyamıyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde de görevi sinekler ve sıcak alınca iyice uykum kaçıyor. Sabaha karşı içeride vantilatörün karşısında uyumayı deniyorum, galiba biraz da olsa sızıyorum.<br />Saat 6’da kalkıp motor binmeye gidiyorum 7’de yola çıkmaya hazırım.<br /><br />İstikamet Kayseri.<br />Urfa’dan otobana girip Maraş’a birkaç ufak molayla neredeyse durmadan gidiyorum. Maraş’la Kayseri arasında dağların üzerinden ilerleyen dolambaçlı yol çok keyifliydi. Ben de keyfe kapılmış olmalıyım ki Göksunda göz göre göre radara yakalandım ve hız cezası yedim. Aslında motora binip de hız cezası yememek zor iş; çünkü hız limiti ülkemizde hala 70 km. Eh benimki 660 cc’lik motor 70’le de gidilmez, gidilemez ki!<br />Geçen sene kar kış içinde İzmir’den Malatya’ya askerlik yapmaya giderken babamın doğduğu Pınarbaşı ilçesinin Sarız köyüne girmek istemiş ama yoğun kar yağışından ve zamanın kısıtlı olmasından ötürü gidememiştim. İçime oturmuştu bu çaresizlik. Babam da 30 küsür yıldır doğduğu köye gitmemiş gidememiş, bize de gösterememiş. Ama ben onun hikayelerinden köyün karşı tepesinin manzarasını, bele kadara yağan karını, vahşi kangal köpeklerini, evin ocağında pişen kömbeyi bilirdim. Hatta dünkü rakı sofrasında haritaya bakarken Pınarbaşı’nın yakınından geçeceğimizi görüp uygun bir zamanda o köyü de bir gün görmem gerektiğinden bahsetmiştim. Nitekim Göksun’dan Kayseri’ye giderken sağda ufak bir tabelada “Gümüşali 5 km” yazdığını gördüm. Frenlere asılıp durdum geri döndüm. Köye giderken yüreğim pır pır ediyordu. Babamdan dinlediğim çocukluk hikayelerinin köyüne, babamın doğduğu eve, yıllardır bana çok uzak görünen o yere gidiyordum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/soBkk-KM57LBn0XDvIp7Ww"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SPjg5VRwsFI/AAAAAAAACzA/BIIoEq4vdHY/s400/IMG_2497.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Köye girdiğimizde nereye gideceğimi bilmiyordum. İleride balkonda oturmakta olan insanlara yaklaşıp selamladım. Şaşkın bakışlarla motordan inip kaskımı çıkarışımı ve onlara yaklaşmamı beklediler. Halil Uçar’ın torunuyum ben adım Gökhan deyince yüzleri güldü. İçlerinden bir kısmı ismen de olsa beni tanıdı. Sonrası kucaklaşmalar öpüşmeler, izzeti ikram vs…Durduğum ev de bizim yazlık komşusu Hayri Amcaların eviymiş. Hayri amca babamın uzaktan akrabası ve köylüsü aynı zamanda. Telefon ettim babama, yazlıkta Hayri Amcayla takılıyorlarmış. Gümüşali de olduğumu söyleyince duygusal anlar yaşadık ailecek. Onların yıllardır fırsatını bulup da gidemediği memleketlerine benim gitmiş olmam her ikisini de duygulandırdı. Doğan Ailesi beni babamın doğduğu eve götürdü. Şimdi eşiyle birlikte Maria Hala yaşıyor içinde.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bFSjEF3P6Fh4fRclFSs0kg"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SPjg99Wc-nI/AAAAAAAACzI/3pOKO7_ku7c/s400/IMG_2501.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Maria Hala babamı görmüşçesine öptü beni kucakladı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/h8QhIb3L_cxsvjiGtFd4tw"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCDSS-f0BI/AAAAAAAAC0A/UwTeE32HgUc/s400/IMG_2504.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Şimdi ambar olarak kullanılan bundan 50 yıl önce babamın, dedemin, babaannemin halalarım ve amcalarımın yaşadığı odalarda bulunmak bende de tarifi zor duygular uyandırdı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5GzTK51DIhymNe-ItbelNw"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCDsFfO8II/AAAAAAAAC0g/SJG0ryfbp8A/s400/IMG_2512.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Mutfağa girdiğimizde ocağın başında pişmiş ekmek bekleyen babamın görüntüsünü zihnimde canlandırmak heyecanlı ve bir o kadar buruk bir tecrübeydi. Maria Hala mutfak raflarını, sedirleri dolapları dedemin yaptığını söyledi. Hepsi 50 yıl önceki yerinde aynen duruyor ama artık yaşamıyorlar.<br />Orada olduğumu duyan diğer akrabalar da geldiler. Hepsi çok sıcaktı. Hemen akşam yemeği ve çevre gezisi için planlar yapmaya başladılar ancak maalesef benim bu plansız ziyaretimizde zamanım kısıtlıydı. Çoğunun ismini unuttuğum akrabalarımla tanışıp kaynaşamadan köyden ayrılmak zorunda kaldık. Daha uygun bir zamanda babamı da buraya getirmek üzere söz verip köyden ayrıldım. Diğerleri beni Kayseri otogarında bekliyordu. Şimdiden milleti 1.5 saattir bekletmiş durumdaydım.<br />Kayseri merkezde trafik ışıklarında ön tekerimin inik olduğunu fark ettim. Kenara çekip tekeri inceledim, çivi yoktu ama janta kadar inmişti teker. Daha ilk günden böyle tatsız bir sürpriz hele ki buluşmaya gecikmişken biraz canımıı sıktı ama tedarikliydim. Arkadan lastik köpüğünü çıkarıp lastiği şişirdim. Biraz sürdüm tekrar inmedi, ben de yola devam ettim. Otogarda buluştuktan sonra Avanos’a yollandık. Yolda bir hız çevirmesi daha vardı. Son anda görüp frenlere asıldım, bu sefer ceza yemedim. Avanos’ta daha önce burada kalmış ve memnun kalmış olan Gülfem’in tavsiyesi üzerine Mükremin’in işlettiği Venessa Pansiyon’da kaldık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/APYWPnm0Dz0-izPlTZhXqQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKSvbZRLI/AAAAAAAAC1A/yxTHM3-blVU/s400/IMG_2531.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Burası taş ve ahşabın birleşiminden yapılmış otantik bir Avanos evi. İçi de dışı da çok şık. Mükremin de Nevşehir şivesiyle konuşan çok tatlı bir adam. Eşi, bebeği ve köpekleri ile mutlu ve sade bir yaşam sürdürüyorlar.<br />Biralarımızı alıp terasa çıkıp manzara eşliğinde muhabbet ediyoruz.<br />Motor tepesinde geçen günün yorgunluğunun çıktığı an budur. Biradan maksimum lezzeti alabilmek için bile böyle bir yol yapılabilir. Bu ekiple daha önce de Hasankeyf’i gezmiştik, birbirimizi de özlemişiz ki muhabbete doyum olmuyor. Herkesin çenesi düşüyor.<br /><br />Akşam yemeği için yakındaki Çal lokantasına gidiyoruz. Rakılı mezeli ızgaralı yemeğimize muhabbetimizi katıyoruz. Ben fotoğraf makinesini hala tanımakla meşgul olduğumdan portre fotoğrafı çalışmaları yapıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/58X0C2OwDHHpoaV0lnhGnw"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKb2YdcqI/AAAAAAAAC1g/-eCi5fhpa5g/s400/IMG_2541.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bir ara Gülfem’in Ankara’dan bir arkadaşı da katılıyor masamıza. İsmini şimdi hatırlayamadım ama bu neşeli ve mutlu adamın yüzündeki hayat yorgunu ifade ilgimi çekiyor. Portre denemelimi onun üzerinde yoğunlaştırıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gbTuSqDt46Ih-MC5c8XivA"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKejeKINI/AAAAAAAAC1o/qjgzW44Tp24/s400/IMG_2552.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Kafalar demlenmenin biraz ötesine geçtiğinde hazır karnımız da doymuş kurtlarımız kanlanmışken eğlenmek üzere Evrenos’a gidiyoruz. Burası daha çok yabancı turistlere hizmet veren, Türkiye’nin farklı yörelerinden halk dansları ve müziklerinin icra edildiği, edilirken de birkaç turistin sahneye davet edilerek nasıl da göbek atamadıklarıyla matrak geçilen hoş bir yer. Fiyatlar hariç!<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aZy0Vhh9IvA6tTb953VEKg"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKgk_h4vI/AAAAAAAAC1w/IxnRJj4hhAw/s400/IMG_2558.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Yine de oyun havasından Çerkez danslarına kadar çeşitli halk oyunlarını izlemeyi eğlenceli bulanlara tavsiye edilir. Mekanın yerleşimi de eski bir mağarayı andırıyor, görmek lazım.Hani öğrenciyken önce dışarıda içip kafayı bulup barlara filan ondan sonra giderdik ya, işte buraya da öyle gitmek lazım. Halay da var, oyun havası da, ağır ağabeyler için bile oynamamak zor. Nitekim biz de arpamız bol gelince Angaralı bilmemkim eşliğinde marifetimizi gösterdik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/1k74QY2TgsLXeB_sRRMz2g"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKjb1jenI/AAAAAAAAC14/mwO4JCeqbew/s400/IMG_2560.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Pansiyona dönüp terimizi terasta kuruttuktan sonra yattık. Sabah zengin kahvaltımızı yine terasta yaptık.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Xn8T0DjpHqG1TuEVTjFBqg"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKmDmKPWI/AAAAAAAAC2A/oNB1etlI1Qw/s400/IMG_2578.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Terastaki Avanos manzarası dışında değişik antik eşyalar da sabah mahmurluğundaki bünyeler için göz dalmalarına birebir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nzkLfTTmkSW0xyfrEZu4kQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKpfEekOI/AAAAAAAAC2I/RYqiVnPtmYQ/s400/IMG_2587.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Karnımızı doyurduktan sonra motorlara atlayıp meşhur peribacaları'nı geziyoruz. Zelve, Ürgüp, Ortahisar, Uçhisar, Göreme ve Çavuşin’den motorlarla turluyoruz. Bu farklı coğrafya’da gezinmek bazen insanda başka bir gezegendeymiş hissi uyandırıyor.<br /><br />En keyifli yerlerden biri de Ürgüp’teki Turasan Şarapları’nın satış noktası. İstediğiniz şaraptan bol miktarda denemek mümkün. Pis müşteriler olarak bedava sirke baldan tatlıdır hesabı çok şarap deneyip sadece birkaç tane şişe mantarı alıyoruz. Mazeretimiz de hazır motorlarda yer yok!<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eSqK0WHmGJFaO28LiUbO6g"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKt7kKC1I/AAAAAAAAC2Y/ZZt1c4zkJcw/s400/IMG_2597.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Birkaç yıl önce sanırım çok daha meşhurdu bu Asmalı Konak. Dizi nedeniyle ünlenmiş olsa da yarın kenarına kayalarla bütünleşik yapılmış bu evler silsilesi gerçekten güzel. Girişte bilet kesiliyor, tıpkı Midyat’taki Devlet Konuk Evi gibi, orası da Sıla dizisinin seti olarak kullanılmıştı. TV ekranlarından hayatlara destursuzca giren bu dizi çılgınlığı sadece ekranlarda kalmıyor demek ki. Hala sadece Asmalı Konak’ı görmeye gelen turistler var. Konakta gezerken çevreden “Ay burası bilmemne ağanın şeye şey ettiği yer değil mi?” gibi sohbetler duyuyorsunuz. Hiç hazzetmediğim şey olduğundan hızlıca konağı turlayıp çıkıyorum. Bu arada konağı gezmeye gelen turist kafilesine karışıp giriş parası da ödemeyerek aklım sıra bir nevi öç alıyorum bu dizi çılgınlığından.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jWXbrmU6mh1XOKYlKb3AnQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCKxrzLj4I/AAAAAAAAC2g/Po7W37Y7kFU/s400/IMG_2617.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Biraz dinlenme ardından yine yola düşüp çevreyi gezmeye devam ediyoruz. Peribacaları’nın fotoğraflarını çekiyoruz. İçlerinde kilise varmış ama gidip göremedim. Aslında gezdiğim yerleri ince ayrıntılarına kadar anlamaya çalışırım ama bu grup daha çok muhabbet ve tatille ilgilendiğinden ayrıntıları bir sonraki seyahate bırakma kararı alıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_koDyln1QO1B8NVj9ws1jg"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCLSoZaxaI/AAAAAAAAC2o/FZYYVnhDJPk/s400/IMG_2628.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Güneş iyice tepeye çıkıp terletmeye başladığında karınlarımız da acıkıyor. Yine bizimkilerin bildiği bir yere yollanıyoruz. Sürdüğümüz yollarda sürücü değil de yolcu olmayı istediğimi hatırlıyorum. Çevreyi doyasıya seyredebilmeyi isterdim. Dört tekerli kafeslerden daha özgür olsam da artçı olup yolu kafaya takmadan gezmek isterdim.<br />Arnavut kaldırımlı yollardan ilerleyip bacalara bakan önü açık bir pansiyonda duruyoruz. Ruh ve fiziki halimiz tam da kapıya koydukları bu kukla ile aynı. Biraz dinlenip karnımızı doyurduktan sonra kendimizi yollarda kaybetmenin keyfine varıyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/FXFpPix0WYgxbunDdVu2Jg"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCLU5t5rRI/AAAAAAAAC2w/68B6q7N2R20/s400/IMG_2640.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ürgüp Göreme Avanos üçgeninde o kadar çok orijinal yer var ki. İnsana huzuru çağrıştıran evler, lokantalar, pansiyonlar üstüne bir de dünyaya ait olmayan bir coğrafya. Bir sürü de yabancı var, keyif yapıyorlar. Aslında deniz yok, orman yok, animasyon yok vs…Aklıma birkaç yabancı arkadaşımın Türkiye’de gezmek için Kapadokya’yı tercih ettiği geliyor. Burası yurtdışında gerçekten bizim tahminimizden daha ünlü bir yer.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/7ZMFHxTlFTNEuscT4PBDSQ"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCLaBo6CgI/AAAAAAAAC3A/OmJz-8kmHEs/s400/IMG_2680.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu mars vari coğrafyada balon turu yapmak vardı ama ne vakit vardı ne de 150 Euro verecek bütçe. Bir 35’likle Atlantik’in üstünden bile uçarız mantığıyla tatil yapınca bize kala kala motorlardan inip atlara binmek kaldı. Çok da güzel oldu.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TgOFZnXzl6amB49CW5zQ7g"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCLe0pSd7I/AAAAAAAAC3I/8B0lMRYfGEc/s400/IMG_2682.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sonra Avanos’a yakın Akhal Teke’ye gittik. Atlar hazırlanana kadar en sevdiğim yatış aktivitesi olan hamakta keyif yaptım.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eAiyvbjl4q0JrWJYS8_gWw"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCLkvFaQvI/AAAAAAAAC3Y/iDh41TGAcyQ/s400/IMG_2696.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Atlara atlayıp patikadan bir saatlik gezi yaptık. Hayvanlar alışık olduğu için mahmuzları değil en önde giden atı izliyorlar. Öndeki seyisin tavsiyesi doğrultusunda atı koşturup ayakta sürmeyi denesem de beceremedim. Koşmayı bırak kağnı hızıyla giderken bile ayağa kalkamadım. Hoş ağaçların arasında atla gezinti yapmak güzel ama üstüne bir de bir saat boyunca popoya vuran eğerin ağrısı eklenince ben benzinli atlarla yolculuk etmeye karar verdim. Söylemeden geçemeyeceğim şey şu ki motosikletle 200 km hızla giden adam dörtnala koşan atın üzerinde harcadığı adrenalinin ancak yarısını harcar.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/m1AwwCi9bgzbUhBDw1XmcQ"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCp_vrUU9I/AAAAAAAAC38/-ez_zqniK5A/s400/IMG_2704.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Akşam Şaban’ın çömlek atölyesine (Chaz Şaban) gittik. Güya çömlek yapacağız, üstelik yaparken de tablayı kendimiz çevireceğiz. Şaban’ın dediğine göre eskiden simetrik ve uygun kalınlıkta çömlek yapamayana kız vermezlermiş buralarda. Biz de bir gün lazım olur belki diye şarabımızı alıp başlıyoruz çömleği çevirmeye.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5B5UlKpIVgaEz5I-N2BPpw"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqCQrWS-I/AAAAAAAAC4E/ZSjPqW3Pi5w/s400/IMG_2709.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Şaban’ın yaptığı iş dışarıdan çok kolay görünüyor ama iş tablanın başına oturunca değişiyor. Mesela gövdeyi dimdik tutarken ayaklarla koşarcasına tablayı çevirmek çok zor, biraz kıpırdayınca elindeki Kızılırmak toprağı da yamuluyor. Gitti simetri, gitti hatun…Hatta öyle ki Şaban’ın dediğine göre “Bacağı çok çalıştırında bacak alışıyon, geceleyin yatında depiniyor”. Şaban’ın yardımları ile çömleğe benzemese de bir şeyler yapıyoruz sonunda.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/v7Bz5---5VdVXc7sNQRY6g"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqEq3G6kI/AAAAAAAAC4M/BCALg2EE-eE/s400/IMG_2726.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu “uçuk eser” in bir işe yaramayacağını anlayınca tekrar hamur haline getirip diğer arkadaşlara şans tanısam da kimse çömleğe benzer bir şeyler çıkaramıyor ortaya.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/A8y7JD9RrJfK2blhr2tNCQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqJmdjdnI/AAAAAAAAC4c/OMLX6i9nuqg/s400/IMG_2732.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Şaban’da bakıyor bizde iş yok paso lak lak o da salıyor kendini, geyik dolaşarak ayak kaldırmaya gelince başka meziyetleri de olduğunu gösteriyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gYiA5afKVZ5NaBFglLTs8Q"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqHPa9dMI/AAAAAAAAC4U/VIQ4NVaaiuY/s400/IMG_2745.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Telefonla arayan bazılarına “Nörüyon gadasını aldığım” diyor. Bir sevgi cümlesiymiş. Şimdilerde Avrupa Yakası dizisinde Diber Hala kullanmaya başladı bunu.<br />O gece erken yatıp yarınki uzun yola hazırlanıyorum. Bu arada ben hala köpükle şişirdiğim lastikle devam ediyorum ama içim rahat değil. Ya uzun yolda iner de başıma iş alırsam diye endişeleniyorum. Yolculuğun daha ikinci gününde iç lastiği değiştirmek zorunda kalıyorum.<br />Sıkı bir yolculukla öğlen 2 gibi Ankara’ya ulaşıyoruz. Figen’in evinde yediğimiz öğlen yemeği sonrası çöken rehaveti hala anımsıyorum. Bıraksalardı akşama kadar uyurdum ama yol uzundu.<br />Kendimi zorlayıp yola çıkıyorum. Her zaman olduğu gibi yola çıkınca uyku açılıyor, bir sonraki durağa kadar. Bolu dağlarında çay keyfi yaptıktan sonra yola benzin almak dışında ara vermiyorum. İzmit’teki benzin/kahve molasından sonra yola çıkıyor ve 2 km sonra tamamen tıkalı trafikte takılıyorum. Aslında motor dediğin en öne kadar arabaları arasından ilerler ama benim yan çantalarım var, normalden daha genişim. Geniş olmasam ne yazar, bir km kadar arabaların arasından ilerliyorum ama bir süre sonra sıkışıklık nedeniyle yol bisikletin bile geçemeyeceği kadar dar oluyor. Yaklaşık 45 dk trafik santimetre bile ilerlemiyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aweCBT17iow1bSxXWJgAIA"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqZ_mrKII/AAAAAAAAC5U/WeyRvXRpvgU/s400/SANY0010.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ben de yorgunlukla motora uzanıp kestiriyorum. Bu motorla yaptığım en garip şey sanırım. Rüyalara dalmışken yanıma gelen meraklılara Yurtdışı’na gittiğimi söylemek güzel oluyor çünkü her biri ya “Helal olsun!” ya da “Vay be!” gibi tepkiler veriyor. Aslında bu iş normal dışı görünse de başka ülkeler de bunu yapan o kadar fazla insan var ki. Yine de bu yaşıma gelip de belli bir aktivitesiyle belirgin hava atmamış bir insan olarak bu hayranlık dolu tavrı zevkle kabul ediyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aXBwdRW63HSi0IZHu70V8A"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqQxfHjPI/AAAAAAAAC40/no4dvbkpclk/s400/IMG_2770.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Trafik açılınca ben de Taksim’e gazlıyorum. Işıklandırılmış Boğaziçi köprüsünden geçerken lunaparktaki çocuklar kadar mutluyum. O manzara, kaskım açık yüzümde serin rüzgar, boğazı seyrediyorum; ben iki gün önce Mardin’de değil miydim?<br />Taksim’e ulaşıp heykelin biraz aşağısında ara sokaktaki Hotel Yonca’ya 25 YTL’den yerleştikten sonra duş alıp soluğu Nevizade’de alıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MWO88mMVlhgy1OoMgq3ecw"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqOkozAeI/AAAAAAAAC4s/qIjhlGuRR9c/s400/IMG_2754.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Uğur’la ve diğer birkaç arkadaşla buluşup o akşamı da rakı, meze, kokoreç, kalamar, midye ve kokoreçle süslüyoruz. İstiklal’de bir yukarı bir aşağı turluyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/aXBwdRW63HSi0IZHu70V8A"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqQxfHjPI/AAAAAAAAC40/no4dvbkpclk/s400/IMG_2770.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bu sokaktan günde ortalama iki milyon insan geçiyormuş. Biz aynı noktadan dört kere geçtik, bence sayım bilimsel değil geyiği yapıyoruz. Ortalama rakam iki milyonun altında olsa da gecenin bir vakti hala capcanlı olan bu sokakta bulunmaktan keyif alıyorum.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Cn03YcsAmcQyIml1Gc0Ntg"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SSsL5Vf4yeI/AAAAAAAAD7w/qYmg7nmyfyE/s400/IMG_2776.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bünyeler cilasız kalmasın diye otelde de bira içmeye devam ediyoruz. Saat dört gibi Uğur buzdolabının kapısını koparınca artık yatma vaktinin geldiğini anlayarak sızıyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/CFrtuubqbVv5zibr68PWMA"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQCqXjJQaSI/AAAAAAAAC5M/fWcR5W10lAM/s400/IMG_2781.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi gün yakınlardaki bir çorbacıda sıcak çorba içip karnımızı doyuruyoruz. Biraz Beyoğlu gezisinden sonra sınıra, Edirne yolu için yeteri kadar ayık olduğumuza kanaat getirip yola çıkıyorum. Taksim’den Edirne otobanına çıkmak tam iki saatimizi alıyor. Bu şehirde yaşayıp da trafiğe girmek zorunda olanlara acıyorum. Hayatımın en zorlu yollarından biri o iki saatti. Üstüne araba süren mi dersin, işaretsiz yol çalışması mı dersin, kazalar mı dersin her şey var. Nitekim tüm yol boyunca yaşadığım tek kaza tehlikesi de bu yolda oldu. Yol ayrımından sağa dönerken önümdeki kamyonet aniden acı bir fren koydu. Kasasına bindirmek üzereydim ki her zaman uyguladığım güvenli mesafe prensibi ve kontra manevrasıyla kurtuldum, yanından sıyrılıp geçtim. Sonradan gördüm ki bir araba kamyoneti sağa dönüşte güvenlik şeridinden sağlayıp önüne geçmeye çalışmış. İşin ayrıntısı bir yana, insanların bu trafikte delirmeleri çok normal. Dedim ya otobana iki saatte çıkabildik, tam bir kaos.<br /><br />Akşamüstü Edirne’ye varıyoruz. Karnımız zil çalıyor, merkezde bir kahvaltı salonuna girip sucuklu kaşarlı sahanda yumurtaları kıtlıktan çıkmışçasına mideye indiriyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/BbijAp351Lel1U266-FkIw"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQC30TqU4NI/AAAAAAAAC58/6lYy134MzF4/s400/IMG_2786.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Üstüne de ayranları içince akşamdan kalma yoldan yorgun bedenim için motorun selesi gözüme kuştüyü yatak gibi görünüyor. Biraz dinlendikten sonra Uğuru İstanbul’a dönmesi için otogar’a bırakıyor ve sınıra ilerliyorum. Bu gece Bulgaristan’da uyuyacağım.<br />Yirmi dakikalık bir sürüşten sonra sınırdayız. Daha önce karayoluyla yurtdışına çıkmamıştım, biraz heyecanlıyım. Kapıda triptik işlemini kamyon şoförlerinin arasından sıyrılıp halletmek yarım saat alıyor. Depo üstü çantalarımızda dosya halinde bilumum evraklar, pasaportlar ve ruhsatlar geçtiğimiz sayısını unuttuğum kontrol noktasında tekrar tekrar gösterilmek üzere hazır duruyor. Türkiye’den çıkmak kolay da Bulgar’a girmek daha zahmetli oluyor. Bir de Türkiye’den çıkarken bir terbiyesizlik söz konusu.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/nmnijo1meEBRJxrMWzSdig"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQdnO6YyHhI/AAAAAAAADzQ/BovvVIpeFFY/s400/SANY0016.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bulgar topraklarına ayak basınca alttan fıskiyelerle klorlu su fışkırıp arabanın (bizim ise bacakların) pisliğini güya temizliyorlar. Küfürden başka bir şey değil.<br />Kapıda sıra var.<br /><br />Hoş çoğunluğu Almancılardan oluşan bu kalabalık sıra olmadığı için seviniyor. Bazen insanların burada 2 gün beklediği olurmuş. Tenhada yaşamaktan kalabalığı, trafiği ve sıraları unutmuşum. Tahammül edemediğim bir şey sıra beklemek ama burada ister istemez kıçımı kırıp bekliyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/8Vcvq6WsOirNQbUF9AlMFA"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SQdnMddwlVI/AAAAAAAADzI/xnKykoeetDQ/s400/SANY0017.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Akşamdan kalma bedenimi iki ülkenin arasında seleye yayıyorum yine. Bulgaristan vizemiz yok aslında. Konsolosluğu aradığımızda kapıdan transit vize alırsınız demişlerdi. Kıllık yapıp vermezlerse diye şüpheleniyorum. Buraya kadar gelip de geri dönme düşüncesi can sıkıcı olsa da alternatif olarak güney ya da Karadeniz sahilleri planım cepte duruyor.<br />İngilizce de konuşurum temiz yüzlüyüm ve doktorum diye kendime güvenerek Bulgar memurun önüne atlıyorum. Gülümsemem sıcak olmam lazım. Zaten yorgunum ve stresliyim bir de elin memuruna sevimli olasım yok ama deniyorum işte. Camekanın arkasında gözlüklü, sıska nemrut suratlı bir kadın memur var. Eviriyor çeviriyor pasaportumu, bir bana bakıyor bir resmime, sayfaları karıştırıyor aheste. Hani bir şey arıyormuş gibi değil hali, zaten önce gittiğim ülkeler pasaportumda işaretli; sanki nasıl kıllık yapsam gibi bir hali ifadesi var. --Neden gidiyorsuz Romanya?<br />-Tatil için.<br />-Kaç gün?<br />-Yirmi.<br />-Yok…Yirmi gün çok. Olmaz.<br />İçimden neler saydırıyorum ama ...Sessiz kalmayı seçiyorum. “Konsolos vermiş bir ay vize sana ne kardeşim yaa!” diyesim var ama yutuyorum. Kadın birkaç dakika düşündükten, etrafa bakındıktan sonra isteksizce basıyor damgaları. Neyse geçiyoruz bir şekilde. İleri park edip diğer kontrol noktasına gitmek için hazırlanırken arkamdan bağırıyor. “Ulan, kesin vazgeçti bu, hazır geçmişken görmemiş gibi yapıp gazlasam mı acaba?” diyorum. Kadın meğer giriş tarihini yazmayı unutmuş pasaporta ondan sesleniyor. İsteksiz olduğu belliydi zaten, çıktı işte bir müsibet!<br />Saat yedi gibi Bulgaristan topraklarındayım. Bir buçuk yıldır planladığım hayalin içinde motosiklet sürmekteyim. Tabelalar, araçlar, binalar, insanlar ve hatta yüzümü yalayan rüzgar bile farklı sanki. Tuhaf bir his. Burada benzin daha ucuz olduğundan bir benzinlikte hem depoları fullemek hem de sınır heyecanını üstümden atmak üzere duruyorum. Bulgar parasına alışamadığımdan önce büyük para verip hesabımı sonradan yapıyorum. Yanıma gelen meraklı ağabeyler çat pat Türkçe konuşuyorlar. Hitap etmek içim “komşu” diyorlar. Şive balkan şivesi. Biraz dinlendikten sonra Harmanlı’ya giden otoyola çıkıyorum. Yolun sonunda güneş batıyor, gökyüzü turuncu, sağımda adını bilmediğim bir dere, Bulgaristan’ın içlerine doğru ilerliyoruz. Nedense bu manzarayı aklımdan çıkaramıyorum. Başka bir dille yazılmış tabelaları, araçların plakalarını, yemyeşil tepeleri, serinliği, tertemiz havayı ve karşımdaki kocaman yuvarlak turuncu güneşin manzarasını, o an yaşadığım yorgunlukla birleşmiş mutluluğu unutamıyorum. Bu anlık resim her seferine bende bir kez daha oraya gitme isteği uyandırıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/32kqY0Yw9hKorHDR3Tq47w"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SQdnRnWdyvI/AAAAAAAADzY/gJU98wrEFVU/s400/IMG_2791.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Harmanlı sınırdan 50 km uzaklıkta. Şehre vardığımda hava kararmış, otelin kapısında görevliler karşılıyor beni, eşyaları taşımama yardım ediyorlar. 15 euro verip odaya yerleşiyorum. Oda temiz, banyo güzel fakat tuvalette taharet borusu yok, işte yurtdışında olduğumuzun kesin kanıtı bu! Duş alıp kendime geldikten sonra şehri gezmeye çıkıyorum. Dikkatimi çeken ilk şey kocaman caddeler, geniş meydanlar, güzel mimarisi olan binalar ve bir de insansız bomboş sokaklar oluyor. Sanki terk edilmiş bir şehirdeyim. Şehrin merkezine taksiyle gidip güzel bir kafeye oturuyorum. Soğuk birayla birlikte galetalı unla kızartılmış tavuk ciğeri geliyor. Lezzetli ama biraz ağır. Yorgunluk bastırınca tabanvayla otele dönüyorum, saat geç değil ama sanki burada kimse yaşamıyor. Yoldan geçen arabalar sokakta yürüyen insanlar, tek tük. Belki de normali budur bilemiyorum. Hani bunca kaymak gibi yolun kullanılmıyor oluşu nedense garip geliyor bana. Biz de aksine en çok kullanılan yolların hali içler acısı olur ya.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Kcra6iQUryQF9Lkee5PCSw"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SQdnUiq0_5I/AAAAAAAADzg/MpM1SzhmssA/s400/IMG_2794.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi sabah tertemiz uyanıyorum, dinlenmişim, hazırım. Otelin yakınındaki bir pazardan hamur işleri ve meyvelerle karnımı doyuruyorum. Toplanıp yola çıkıyorum. Bu arada belirteyim bu toplanıp yola çıkma en az yarım saat sürüyor. Tüm çantaları tekrar doldur, motora taşı, yerleştir, geri dön, motor kıyafetlerini giy derken zaman geçiyor. Yola koyuluyorum, amacımız bu akşam Romanya’da olmak, bir ülke geçeceğiz. Kulağa hoş geliyor.<br /><br />Daha önce hız cezasındana 200 euro ödeyen arkadaşlar olduğundan bu sefer temkinli davranıp tüm yerleşim yerleri dahilinde trafik kurallarına uyuyorum. Ben de hayatımda ilk defa trafik kurallarına hiç uymadığımı ve iyi ki de uymadığımı anlıyorum. Bir köy girişi mesela, 1-2 km boyunca 30 km hız sınırlaması var. Düşüyorum 30’a, kağnı gibi, yanımdan arabalar hızla geçiyor, yol bomboş aslında, ama işte ya bir ağacın arkasına saklanmış ekip varsa diye yavaş kullanmaya devam ediyorum. İlk başta gerçekten çok sıkıcı, işkence gibi. Aslında bu durum bana köyleri/kasabaları daha ayrıntılı görme fırsatı veriyor. Yol boyunca canlı olarak nadiren evlerin önüne oturmuş yaşlı teyzeler görüyorum, bir de sahipsiz kümes hayvanları. Evlerin çoğunda yaşam belirtisi yok. Bu ülke sanki terk edilmiş, kimse yok etrafta. Yaşam olan tek yer karayolu sanki, tırların, kamyonların ve gurbetçilerin sonu gelmiyor. Bu kadar boş bir ülke de bu kadar yoğun bir trafik insanı şaşırtıyor. Yol kenarındaki marketlerde de bizden izler var. Pek çok yerde “kaşar var” yazıyor. Ülkenin hemen her yerinde yol kenarlarında Türk lokantaları var. “Antepli … Usta”, “Urfalı …’ın yeri” benzeri tabelaları hemen hemen her 30-40 km’de bir görmek mümkün. Aç kalmazsınız.<br />Saat 9:30’da yola çıkmıştım, Sofya’ya 300 km yolum var.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/W0G-ARS5kXoywdrkTwu8AQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnuv9i-TI/AAAAAAAAD0o/YRtP5STBWUE/s400/SANY0019.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Elli km sonra Sofya’dayız. Başkentin girişi beklendiği üzere kalabalık, trafik yoğun ancak bu durum İstanbul’la karşılaştırılmayacak kadar kısa sürüyor. Sofya’nın Taksim’i olan meydana doğru sürüyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/I-d2LrcQqJbTqKNOdRf6rA"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdniwwN0YI/AAAAAAAAD0I/dMihNvUA5MQ/s400/IMG_2805.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Meydanda Bohdan Khmelnytsky’nin heykeli var. Asıl dikkat çeken ise bir ülkenin başkentinin en büyük meydanının bu kadar sessiz ve sakin olması. Altımda motor pantolonları ile pişik olma riskine rağmen çevrede ufak bir geziye çıkıyorum. İnsanların acelesi yok, koşuşturan yok.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MO_F5xMPiAJyQbqD2TsmnQ"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnd6yA7JI/AAAAAAAADz4/VtEp2ktVkWY/s400/IMG_2816.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Parklardaki banklarda yaşlısı genci sakin sakin oturuyorlar. Kimi gazete okuyor kimi müzik dinliyor. Bir ara sote olmayacak kadar göz önünde bir bankta genç bir çiftin neredeyse cinsi münasebete girecek kadar yakınlaştığını görüyor ama bakmamaya çalışıyorum. Yan banktaki gazete okuyan amca ilgilenmiyorsa ben hiç ilgilenmem diye geçip gidiyorum. Mardin'de bu kadar kalınca oluyor demek ki öyle...<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qrOxrHAIIUF7CW7S66IRpQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnbDpG8oI/AAAAAAAADzw/bAWRsYS17KI/s400/IMG_2808.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />İçinde insan olmayan alt geçitlerden yürürken içimden "Bugün Pazar mı acaba?" diye geçiriyorum. Değil aslında, günlerden Salı ama insan yok çevrede. Bir de çocuk yok çocuk, yarım saatlik yürüyüşümde belki bir belki iki çocuk gördüm. Mardin Mardin...<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6e5xDaVUqN6tqyMXkOfPcQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnk7a5SfI/AAAAAAAAD0Q/clO3d21eC2s/s400/IMG_2810.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Meydandan da görülebilen büyük bir kilise var, çevresi genelde turistlerle dolu. Hemen önündeki parkta da eski günlerden kalan objeler satan pek müşterisi olmadığından daha çok dinlenmek için orada oturuyormuş havası olan seyyar satıcılar var. Armalar, madalyonlar, kürk şapkalar, paralar, eski fotoğraf makineleri vs…<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QngKQN6JfmoMWRaT4F422Q"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdng_N-_mI/AAAAAAAAD0A/HNf1HxvoVZo/s400/IMG_2812.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Bulgaristan genelinde motorculuk durumu iyiydi. Özellikle Sofya’da çok sayıda yarış motoru vardı. Hatta bir tanesi karşı şeritte kırmızı ışıkta beklerken göz göze gelince yeşille beraber önünü kaldırıp bana nispet yaptı.<br /><br />Sofya’dan ayrılıp Orjahovo’ya doğru yola çıktım. Buradan Tuna Nehri’ni aşarak Romanya’ya geçeceğim. Dağların arasından yükselip alçalarak yemyeşil ve güzel yollarda keyifli bir yoldu feribot yolu. Bu yolda ilk kez karşılaştığım ve Romanya gezimiz boyunca da devam eden bir hoşluğa şahit oldum. Yanımızdan geçen bütün büyük motorlar sol ellerini rüzgara, sol yanlarına serbestçe bırakıp zafer işareti yaparak beni selamlıyorlardı. Bu ana kadar sadece İstanbul çıkışında bir BMW GS 1200’ün elini “Ugh!” şeklinde kaldırarak selamlamasına cevap vermiştim. Avrupalı yöntem daha kolay doğrusu, sol elini rüzgara öylece bırakarak dengeni bozmadan zafer işareti yapıyorsun.<br /><br />Bulgar yolları dümdüz, tümsek çukur kaygısı olmadan sürülebilir. Aması da yok değil tabi: Yollar genelde iki şeritli, otoban çok az. Gidiş geliş yolların kenarında da bizdeki gibi geniş mesafeler yok. Beyazla çizilen sınırlar neyse o, daha fazlası yok. Dolayısıyla dağ yollarında tırmanıyorsanız ve önünüzde kamyon gidiyorsa garanti konvoya takılıyorsunuz. “Ben motordayım konvoy bana komaz” da demek mümkün değil çünkü bu virajlı yollar yoğun bitki örtüsüyle kaplı olduğundan virajın sonunu da görmek mümkün olmuyor. Sözün özü sollamak kolay değil. Önünde sonunda zaman kaybı kaçınılmaz. Yine de motorcuların çok seveceği temiz virajlı yollar olduğunu düşünüyorum.<br />Öğleden sonra karnımız acıkınca yol kenarı lokantalarından birinde durdum. Tertemiz ve artık alıştığım üzere boştu. Büyük şehirde dil sorun olmuyordu ama burada oldu. Daha yol olduğundan rehavet çökmesin diye salata ve yumurtayla karnımı doyurmak istedim. “Salad” deyince anlaşılıyor ama gel de ekmeği yumurtayı anlat. Anlaşamayınca mutfağa gittim, ekmeği gösterdim orası tamam. Yumurta aradık mutfakta bulamadık, kolları yanlarında kırıp sallayarak “ Gıt gıt gıdaaak!” yaptım, kadınlar girdikleri gülme krizinden çıkınca sahanda yumurta yaptılar. Yemeğimi yedikten sonra dağlardan aşağı inip geniş yolların olduğu yerlerden geçtim. Yaklaşık 20 km boyunca yol kenarlarında bir sürü fahişe vardı. Öyle köprü altında sotede değil alenen yolun en görünür yerinde durup işveli hareketler yaparak müşterilerini cezp etmeye çalışıyorlardı. Yakınlardaki polis ekipleri ise duruma kayıtsızdı. Muhtemelen bir şekilde kayıtlıydı da biz anlamadık diyelim.<br />Sonunda feribota geldim, Bulgaristan’dan çıkacağım. Tabelada Romanya 0.5 km yazıyordu. GPS ilk durağım olan Craiova’nın sadece 70 km ileride olduğunu gösteriyordu. Neredeyse gelmiştim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/WsY85UwMZNGJDEKKt1khKw"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnnLdnr_I/AAAAAAAAD0Y/jQ5cHmg10Rs/s400/IMG_2819.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />İşlemlerimi yapan gümrük memuru beni yanına çağırıp “Komşi corba?” diye sordu. İlk başta ne demek istediğini anlamadım. “Efendim?Nasıl?” diye sorarken “Komşi corba beş yuro” diye eliyle beş kardeşi gösterince beş euro rüşvet istediğini anlayarak gerekeni yaptım. "Zaten bir saate kadar hava kararacak, burada saatlerce bekletilme riskine karşı 5 euro veririm" deyip rüşvetini verdim.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nCC8mcEevIeTItdabN9rbg"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SQdnpubtLbI/AAAAAAAAD0g/Wt3zYLc2uzQ/s400/IMG_2824.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Tuna’nın üzerinde Romanya’ya ilerken Goran Bregoviç ve Fatih Akın’ın filmlerinden bu sularda çekilen sahneleri aklımda yakalamaya çalışıyordum. Bizimkilerin aksine feribot oldukça sessiz ve titreşimsiz ilerledi, yaklaşık yarım saatte Romanya’ya vardı. Girişte gümrük görevlisi motoru ve çantaları didik didik aradı. Güleryüzlü bir insandı. Görevini rüşvetsiz ve hakkını vererek yapan bu adam gördüğüm ilk Romanyalı olarak aklıma kazındı.<br />Craiova’ya kalan 70 km boyunca pek çok Çingene köyünden geçtim. Çocuklarla ve diğer motorcularla bolca selamlaşarak güneşin batışına doğru yol aldım. Bol miktarda at arabası, yollardaki at bokları ve eşlik eden yanık tenli insanlar her ne kadar bana ülkemi hatırlatsa da nedense o anlarda kendimi gerçekten yurt dışındaymış gibi hissettim.<br />Sonunda Vedat ve Anka’nın evine geldim. Apartmana girmeden önce çantaları indirdim, motoru çimenliğin kenarına çektim, yan ayağı açtım, motoru sola doğru yatırdım ve kendimi gürültüyle çalı çırpının arasında yatarken buldum. Meğer yan ayak çalıların arasında bir yerde boşta duruyormuş, motoru yatırınca beraberce çalılara doğru düşmüşüm. Sen 2500 km gel son durakta tepetaklak devril olacak iş mi?<br />Toparlanıp yukarı çıktım, Vedat, Anka, kızları Fatma ve Tanya ile tanıştım. Bize sofra hazırlama telaşındaydılar. Salona geçince bir de ne göreyim Hasan Ağabey’de koltuğa kurulmuş oturuyor. Hasan Ağabey daha önce Urfa’da tanıştığım ve Urfa’dayken de ağzım açık maceralarını dinlediğim sıkı bir gezgin. (<a href="http://gokhanucar.blogspot.com/search/label/Urfa-Adıyaman-Malatya-Bismil-Elazığ-Ergani-Siverek-Urfa">buradan</a> ilk tanışmamız okunabilir)<br />Yirmibeş yıllık Vespa’sıyla Urfa’dan kalkmış buralara gelmiş. Başlı başına bir ekol ama adı sanı yok. Hayatı ayrı bir başlığın konusu olur. Bir buçuk ay önce yola çıkmış Urfa’dan. Yunanda şöyle macarda böyle bulgarda öyle oldu diye anlatıyor hikayelerini. Kemal bir kere çıkmış Hasan Ağabey’le yola, bir daha çıkmamak üzere yemin etmiş. Neden mi, şöyle: “ Bu sefer hızlı geldim 50-60, hız kesmedim “diyor mesela. Bu bizim ortalama hızımız yarısı bile değil. Yirmi beş yaşındaki Vespa’dan da fazla bir şey beklememek lazım ama Hasan Ağabey’in motoru sonuna kadar kullandığına eminim. Derler ki “Motoru arkadan görsen kamyonet sanırsın, üst üste iplerle bağlanmış çantalar, torbalar, tencereler ve bir de piknik tüpü”. Bir diğeri şu: Hasan Ağabey iki ay Avrupa’yı gezer gelir ve bu sefer çok para harcadığını söyler, toplam 250 euro harcamıştır. Yıllardır Vespa’sıyla geze geze Avrupa’da pek çok arkadaş edinmiş, garip maceralar yaşamış. Torunlarına anlatacak hikayelerinin bir savaş gazisi kadar çok olduğuna eminim. Anlatmakla bitmez Hasan Ağabey. En son macerası şu: Bulgar’dan gelirken yoldaki yağı görmesiyle kayması bir oluyor, kendini yerde buluyor. Yerde yuvarlanırken arkasındaki tırın acı frenlerinin durmak için yırtındığını duyuyor. Salavat getirirken tır gelip dibinde duruyor. Elindeki bastonla sekerek yürüyen bu amca, ayağının birini verse de bu uğurda, kalbinin sesini dinleyerek motorla gezmeye, görmeye ve öğrenmeye devam ediyor.<br /><br />Akşam yemeğinden sonra Craiova’da kısa bir gezintiye çıkıyoruz. İnsan burada yürürken Avrupa’da olduğunu hissediyor. Temiz caddeler, güzel mimariye sahip taş binalar, Arnavut kaldırımlı caddeler ve tramvaylar. Aslında bu ülkenin daha fakir görünümde olacağını düşünmüştüm ama en azından şehrin merkezi öyle değil. Merkez’den geçip şehrin en popüler kafelerini geziyoruz. Bir yere oturup bira içiyoruz, o yorgunluğun üzerine ilaç gibi geliyor. Piller bitmeye yakın eve dönüp mışıl mışıl uyuyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/W7bS9i9vqxmXoJEg4NIb3w"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4RTcvM7BI/AAAAAAAAD2A/YcOkof1Agvk/s400/IMG_2840.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sabah evin miniği Fatma’nın sevimlilikleri ile uyandıktan sonra kahvaltıya oturuyoruz. Bir de bakıyorum masada pate var, öyle seviniyorum ki… Pate tavuk ya da domuz etinin krema şekline getirilmiş hali, kahvaltıda ekmeğe sürüp yeniyor. On yıl önce Fransa’da cebimizde para olmadığında bir kutu pateyi ekmeğin arasında sürüp yerdik. On yıldır tadını unutmuştum. Ağzıma koyunca farklı an ve mekanlara flashback’ler yaşadım. Türkiye’ye dönünce de Mardin’de Migros’ta alışveriş yaparken Bulgaristan’dan ithal pateleri görünce 5-6 kutu aldım. Tadı aynıydı ama sınırlar dışında pate yemenin keyfi ayrıydı.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gVUysDLmVOum87u88QsqKQ"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4RV73bdxI/AAAAAAAAD2I/51CnsuYRgLk/s400/IMG_2841.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Öğlene doğru evden ayrılırken Hasan Ağabey Fatma’nın meraklı gözleri önünde fırında köfte yapmakla meşguldü.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GP3XUKxdU53G_APStKwQOQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4RYJa99JI/AAAAAAAAD2Q/ZVrNa_19bx4/s400/IMG_2849.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Tanya’nın okul işlerini halletmek üzere motora atlayıp şehirde gezmeye başladık. Ara sıra bir yerlerde duruyorduk Tanya’da gidip işini hallediyordu. Bu gidiş gelişler ve beklemeler sırasında pek mutluydum. Artık yabancı bir ülkedeydim ve doyasıya çevreyi seyrediyordum. İlk başta motorla seyahat Tanya’yı biraz ürkütse de güvenli ve sakin kullanmam dolayısıyla rahatladı. İşlerini bitirince şehrin en önemli mesire mekanı olan parka gittik. Parkın girişinde Avrupa’nın en büyük şehir içi parkı yazıyordu. Aynı şey Polonya’da Lodz kentinde de vardı, onlarda aynı şeyle övünüyorlardı. O an “Acaba bu şehirlerden kaç tane daha vardır” diye düşündüm. Ne yazık bizde böyle parklar yok. Burada park deyince kırpılıp bahçıvanların yeteneklerini sergiledikleri çiçek bahçeleri ya da şekilli ağaçlar akla gelmesin. Buradaki parklarda tavşanlar, geyikler, ördekler, kazlar, tilkiler ve bir çok farklı hayvan kendi habitatları içinde yaşayabiliyorlar.<br /><br />Parkın giriş bölümünde pek çok bank ve kafe var, ilerledikçe yerini ormana bırakıyorlar. Benim parklarda gezinmek gibi bir alışkanlığım yok, belki de park olmadığı içindir bilemiyorum. Bu kısa gezide rehberim Tanya’yla birlikte birkaç saat parkta dolanıyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/bHixt4BIN04duK5XhyMcMA"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4Rd8jvs6I/AAAAAAAAD2g/_ORqt_nSJrY/s400/IMG_2857.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Hava kararmaya yakın eve dönüyoruz. Dönüş yolunda bir daha büyük şehirde ne zaman oluruz bilinmez diye yurttaki yakınlara ufak hediyeler alıyorum. Motorla gezince haliyle yer sıkıntısı oluyor, dolayısıyla hediyeler makul boyutlarda olmalı. Çözüm olarak yöreye özgü magnetler işe yarıyor, küçük ve ucuzlar.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/pV5we64D8oDCYIK9pP9txQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4RgRViH1I/AAAAAAAAD2o/-UPA0fhWGdE/s400/IMG_2866.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Akşam yemeğinden sonra dışarıda pahalı sayılacak bir bara gidiyoruz. Oldukça nezih bir yer. Bira 5 levo (2.5 YTL) Bailey’s 10 levo (5 YTL). Türkiye’de sanırım 5 YTL’ye buzlu Bailey’s içilecek bir yer yoktur. Bira’nın fiyatı ise Kızıltepe’de birayı tezgah altından satan bizim binanın altındaki bakkal ile aynı. Ha bu arada yanındaki çerezler beleş.<br /><br />Bakıyorum ışık elverişli takıyorum 50 mm’yi ve portre çalışıyorum. Aramızda en güzel yüzü olan Tanya. Fokusum onun üzerinde. O akşam artık Craiova’nın yeterli olduğunu düşünüyorum, amacımız yolda olmak ve olabildiğince çok yer görmek. Hemen planı yapıyoruz. Yarın hep beraber kaplıca havuzlarının olduğu Calimaneşti’ye gitmek üzere karar alıyoruz. Diğerleri oradan geri dönüp evde pinekleyecek, ben ve Tanya birkaç gün Sibiu, Braşov, Sınaıa ve Bükreş yuvarlağını yaparak diğerleri ile Bükreş’te buluşup Constanta’ya (Köstence) gideceğiz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/j86vIS2GtWfDx2hq6boQzg"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4R1ZgioTI/AAAAAAAAD3s/ZkLvw0yI_NM/s400/SANY0093.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi sabah erkenden ayrılıyoruz evden. Şehir çıkışında benzinlikte durduğumuzda sol yan çanta kapağımın olmadığını ve eşyaların rüzgardan dağıldıklarını fark ediyorum. Neyse ki kayıp yok. Geldiğimiz yolu geri dönüp çanta kapağını aramakla 45 dk kaybetsek de kapağı bulamıyoruz. Açıkta kalan yan çantanın üzerine sırt çantasının yağmurluğunu geçirip lastik fileyle sabitleyerek yola devam ediyoruz. Çok da güzel oldu bu çözüm, döndükten sonra da yurt içinde yaptığım gezilerde aynı metodu uyguladım.<br />Romanya’da yollar genelde kalabalık, çünkü duble yol yok. Önde kamyon ya da tır gidiyorsa kesin konvoy oluyor. Yine de fantastik hareketler yaparak sollama yapan yok gibi. Yollarda çukur tümsek vs gibi sürprizler ve motoru araçtan saymayan sürücüler de yok. Kısaca burada motor sürmek bebek işi.<br />Kaplıcalarda yüzüp eğlendikten sonra akşam kalmak için yer aradık ama ucuz otellerde yer yoktu. Bu durumda Vedat devreye girip çevresini kullanarak bize Class Hotel’i ayarladı. İki kişi 100 levo (50 YTL). Küçük ama sevimli bir odaydı. Akşam yemeğinde sosis ezme mısır ve yoğurtlu sosu olan bir yemek yedim. Tanya da piliç yedi. Meyve sularıyla beraber 30 levo (15 YTL) ödedik.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/51N_QIulBvxj0nw4ts5KHw"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4Rq7MmjUI/AAAAAAAAD3M/sG1fyOtfZL8/s400/SANY0077.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sabah yüklenip Sibiu’ya doğru yola çıktık. Romanya turunun en keyifli rotası sanırım burasıydı. Sağda akan bir nehrin ve yanında kıvrılarak giden, bazen viyadüklerden geçen çok keyifli bir yol. Yüzüme esen rüzgar ormanın içinden gelen farklı bitkilerin ve nemin kokusunu taşıyor. Yükseklere çıktıkça soğuyan bu yolda kısa bir süre yağmur da yedik ama üşümedik, aksine benim çok hoşuma gitti. (Daha sonra yolların videolarını birleştirip kısa bir sunum halinde vereceğim)<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/A9AVPhxHjq0DppHoEkGbcg"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcuChtkkEvWw8gCR1f4OfobfinOMTwwbBj77j_ZAE0GakjbuANTZXzvG8YQ7IuDVZlPP7jVs3Q8lW6icYOKaZGePUPY2-wxdkQqkT6A4X_pl-rw_e3G5mCj7esaYTsow-eWmT9q7A5U05G/s400/SANY0082.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Sibiu başlangıcımızdan yaklaşık 120 km uzakta. Şehrin girişi bir sanayi bölgesini andırdığından ve hava da biraz puslu olduğundan benim pek hoşuma gitmedi. Nitekim şehir içinde GPS’e güvenerek kendimizi kaybettiğimiz cadde keşiflerinde de göze çarpan farklı bir yapı da görmeyince burada sadece yemek yeyip Braşov’a geçmeye karar verdik.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Hx98vAvrZTncNTbJrEOcuw"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4R7_ZEYBI/AAAAAAAAD38/7BgRfO1jhSI/s400/IMG_2919.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Braşov’a varmamız akşamı buldu. Ülke çapında Avrupa Birliği’nin finanse ettiği yol çalışmaları var. Dolayısıyla zaten gidiş geliş olan yollar pek çok yerde tek şeride inmiş ve 1-2 km’yi bulan kuyruklar oluşmuş. Bazıları arabalarından çıkıp kenara oturup atıştırmaya başlamış bile. Aynı kuyruk karşı tarafta da olduğundan minimum bekleme süresi 15 dakika. Ama bizim gibi motorizeler için fazla sorun teşkil etmiyor bu durum. Hiç gaz kesmeden o uzun kuyrukların en önüne gidiyor ve araç konvoyundan önce biz kurtuluyoruz. Hatta bazen tamirat halindeki stabilize yol imkan verirse arabaların geçemeyeceği yerlerden yolumuza devam ediyoruz. Bu kıvraklık tatil boyunca bize en az 5-6 saat kazandırmıştır.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/3yaxklEyTFnd3Bo9QFzIzQ"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4R-Kf1N4I/AAAAAAAAD4E/VUJkRvSWxO4/s400/IMG_2920.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />GPS’den bulduğum otelin önüne gelince 5 yıldızlı olduğunu anlıyoruz. Bize uymaz diyerek ara sokaklara dalıp ve ucuz otel arıyoruz. Sonunda merkeze de yakın sevimli bir Romen hanımın işlettiği 3 yıldızlı Hotel Adabelle’de karar kılıyoruz. Oda, kahvaltı ve akşam yemeği iki kişi 170 levo (85 YTL)<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TpzjHw8xcsgWyufoFgFuMg"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SSL0vZZ6GsI/AAAAAAAAD5c/dRxBkWiENm0/s400/IMG_2977.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Tertemiz ve geniş oda dikdörtgen avluya bakıyordu. Odaya yerleşirken nihayet kapalı hava kendini saldı ve yağmur yağmaya başladı. Çok güzeldi, özlemişim yağmuru.<br /><br /><br />Biraz dinlenip duş alıp yemeğimizi yedikten sonra dışarılarda sürtmek üzere otelden ayrılıyoruz. Braşov eski güzel evleri, çiçekli balkonları, tarihi binaları ve kalabalık sokakları ile çok güzel bir şehir.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xC1rI5xVGm9yLMupZv-00A"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4RniaH63I/AAAAAAAAD3A/pU1CN_wxUz8/s400/IMG_2912.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Şehrin meydanına giden yol biraz İstiklal’i andırıyor. Her iki yanda çok sayıda mağaza ve yolun ortasında bilumum kafeler restoranlar bulunuyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/uPYBRyazF_YvWWdXouhynw"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4SDPgShRI/AAAAAAAAD4U/2ejAfBl_bxI/s400/IMG_2929.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Aheste adımlarla meydana yürüyüp etrafı ve insanları seyrediyoruz. Yağmur tekrar başlıyor ama bu sefer biraz sert. Öyle hoşuma gidiyor ki ıslanmak. Kızıltepe’den gelip burada yağmurda serinlemek tam manasıyla “kızgın çöllerden serin sulara atlamak etkisi” yaratıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/gf5r70HLZfxbZqMI4gSnoA"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4SAb2udMI/AAAAAAAAD4M/UW_aEgkbcBs/s400/IMG_2923.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Meydanın çevresinde pek çok gezilebilecek tarihi mekan var ancak ben kafelerden birine oturup keyif yapmayı tercih ediyorum. Oturmaya giderken daha fazla ıslanmayalım diye köşedeki seyyar satıcıdan patlamış mısır alıp yağmurdan kaçışanları izliyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XXRa6bOSDx9ho5AcmStjbg"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4SE07lU-I/AAAAAAAAD4c/jDJRU-dCAoU/s400/IMG_2937.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Yağmur azalınca sonunda Carlsberg’e kavuşuyorum. Hazır hava karardı 50 mm’nin saati geldi deyip yine az ışıkta güzel renkli fotoğraflar çekme uğraşına dalıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/9e391--pjmc4p4T5I9k9ig"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4SGkK-NNI/AAAAAAAAD4k/D7CAdtlpqZk/s400/IMG_2938.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br />Otele dönerken süpermarkete uğrayıp yarın yolda yemek üzere alışveriş yapıyoruz. Ben zeytinyağlı pate tercih ediyorum. Markette dolanırken pek çok ürüne yabancı olmak keyifli bir duygu. Tanya’ya habire “Bu ne?”, “Şu ne işe yarar?” gibi sorular soruyorum. Kayıtlara almak için fotoğraf da çekeyim derken görevlinin biri gelip “Yassah kardeşim!” tarzında bir şeyler söyleyince alışverişi kesip ama pateleri unutmadan otele dönüyoruz. Gece vakti tutan oburluğumuza pateler dayanmıyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/lHFxv0vxN_6KPA42Uuj3Nw"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SSL_ANzQc3I/AAAAAAAAD6s/gF6FO0fhJcg/s400/IMG_3375.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Ertesi sabah Bükreş’e gitmek üzere sabah 9 da yola çıkıyoruz. Topu topu 130 km gideceğiz ama yol çok kalabalık, dar ve bir sürü çalışma var. Braşov çıkışında İstanbul plakalı bir otobüs görüp korna eşliğinde solluyorum. Arkasından gelirken şoför bir anlam veremese de önüne geçtiğimde Mardin plakasını görüp selamıma karşılık veriyor. Hatta beş-on dakika sonra köprü altına dönerken otobüsün köprünün üstünden geçtiğini gördüm, o da hala beni takip ediyor olacak ki selektör ve kornalarla “Güle güle” diyor.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/wh8Wsy04tP4MZoUYpdb_EA"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SSL-8ixyAvI/AAAAAAAAD6k/D6qvmnREtKY/s400/SANY0090.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Geçtiğimiz yollarda irili ufaklı birçok yerleşim yeri var. Doğa her zamanki gibi nefis, her yer yemyeşil, hava tertemiz. Yollarda bizim oralardan aşina olduğum at arabalarını görmek mümkün. Çoğunu Çingeneler kullanıyorlar.<br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QSHz6SQm-qbJgXXzaDCthQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/SR4R6Ef7PRI/AAAAAAAAD30/aJlQ6RaxnrA/s400/SANY0096.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br />Yol güzel olsa da trafiğin yoğun olması insanı yoruyor. Bir kenarda durup soğuk neskafe ve sigara içiyorum, Tanya’da fırından aldığı çörekler eşliğinde ve meyve suyunu içiyor. Plana göre Craiova’daki (Osmanlıca adı Karlıova) ekiple öğlen Bükreş’te buluşacaktık ama bu gidişle yetişmemiz imkânsız. Telefon edip Bükreş Köstence (Constanta) arasındaki otobanın ilk benzinliğinde buluşmayı planlıyoruz.<br />Yola çıkıp Bükreş’e gidiyoruz. Bütün büyük şehirler gibi daha şehre girmeden 50 km önce trafik ve yoğunluk başlıyor. Bir başkent sonuçta, kalabalık, yollar birbirine girmiş, etrafta yüzlerce tabela, ne ben biliyorum yolu ne de Tanya. Varsayın ki Ankara’nın ortasından geçerek bir otobana çıkacaksınız. Haritayla olacak iş değil. İşte bu aşamada GPS devreye giriyor. Tasalanmadan cihazın gösterdiği yollardan ilerleyerek Köstence otobanını buluyoruz. Geldiğimiz yol Bükreş içinden çaprazlama geçerek otobanla birleşiyor ama şehir trafiğini ve keşmekeşe girmekten de sıyırmıyor insanı. Sözün özü GPS olmasaydı otobanı bulmamız çok zaman alırdı.<br />Neyse ilk benzinlikte diğerleri ile buluşmak ve depoyu doldurmak için otobana çıkıyoruz. Bir beş on yirmi derken kilometreler ilerliyor ama ufuk çizgisine kadar benzinlik, bırak benzinliği köy bile yok. Zaten yakıt tankının kırmızı ışığı son yarım saattir kırmızıya takılmış durumda. Yolda kalacağız diye endişelenip diğerlerini arıyoruz. Biz 27. km’de onlar da 42. km ‘de durmuşuz (Otoban kenarında her kilometrede bir kaçıncı kilometrede olduğunu gösteren tabelalar var oradan biliyoruz.) Onların da benzini bitmek üzereymiş. Yanlarına varıyoruz. Benzin işini nasıl çözeriz derken aklıma GPS geliyor. On saniye sonra en yakın benzinliğin 7 km ileride olduğunu öğreniyoruz. Birkaç km ilerideki sapaktan çıkıp GPS yardımıyla benzinliği elimizle koymuş gibi buluyoruz. Bu kadar teknoloji motorcuya ters diyen arkadaşlar bile bu durumdan keyif alıyor.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eTmvGOc7akPPbBTlvNfN0w"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6f1YTGAI/AAAAAAAAD8o/oOfODzaZnA0/s400/IMG_2998.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Benzinlikten sonra yaklaşık 250 km otobandan ilerliyoruz. Konstanta’ya yaklaştıkça doğa güzelleşiyor ve yol kalabalıklaşıyor. Özellikle üzerinden geçtiğimiz uzun metal köprülerde sürmek çok güzel bir deneyimdi.<br />Konstanta’ya vardığımızda neredeyse akşam olmuştu ve kıçımız tabiri yerindeyse seleye yapışmıştı. Vedat’lar kalacak yer aramaya gittiklerinde biz de buz gibi yorgunluk biralarımızı yudumlayarak hayata dönmeye çalışıyorduk. Etrafta gezinen bikinili kızlardan yazlık bir yere geldiğimiz anlaşılıyordu.<br />Konstanta’da yol kenarlarında ellerindeki anahtarları yola doğru sallayan kadınlı erkekli pek çok insan var. Bunlar evlerini kiralayanlar, durup pazarlık ediyorsunuz anlaşırsanız evi pansiyon gibi kullanıyorsunuz. Yani vergi levhaları yok. Vedat’larda bir saat sonra döndüklerinde bu yöntemle bir ev tutmuşlardı. Denize birkaç km uzaktaki müstakil evin alt katında ev sahibi yaşıyor üst katını da kiraya veriyor. Evde küçük aileye yetecek herşey var. Günlük 250 Levo (125 YTL)<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/KpfOSMrccHoBHtEB4DUJzg"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6iy95G9I/AAAAAAAAD8w/nys8_fjzhsQ/s400/IMG_3003.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Biz de yerleştikten sonra Real’e gidip haftalık alışveriş yapıyoruz. Ben o aşamada bir hafta kalmayı planlamıyorum ama onlar kalacaklar. Altılık kutu biralar 5 Levo, yani 2,5 YTL. Ben Kızıltepe’de tanesini o paraya alıyorum yahu! O gece kısa bir sahil turundan sonra yorgunluğun etkisiyle erkenden devriliyoruz.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/qJ0PChRZzr_nefTz1qAokQ"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6k1drcoI/AAAAAAAAD84/r0dwNcowhjg/s400/IMG_3006.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Ertesi gün seyahat olmadığından öğlene kadar yatakta yuvarlanıp geç bir kahvaltıdan sonra kumsala gidiyoruz. Sahil birkaç km kadar uzunlukta ve ana baba günü. Kumu ince ve güzel ama denizi kötü. Su sıcaklığı iyi ama denizde yosun parçaları yüzüyor, rengi yeşile çalıyor. Şöyle temiz dibinin görülebileceği su yok, eh Karadeniz burası. Bizim kalabalık sahilleri aratmayan torbalar, çerez poşetleri de cabası.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Rc8n6Ad_sQNXdHkX_haroA"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6nPqL5AI/AAAAAAAAD9A/6Z4b6o4czoM/s400/IMG_3010.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Sahil kenarında bir sürü aksiyon alanı var. Sokak müzisyenleri, zıplantan cihazlar, bir sürü hediyelik eşya, restoranlar vs...<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/okUpq1xbYGgSFcfIJqCc0g"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6pKa6prI/AAAAAAAAD9I/slq9qdbDJhw/s400/IMG_3012.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />En ilginci ise sahil yolunun hemen üzerinden ilerleyen Telesiyej. Şahane bir fikir bence. Gece gündüz hareket halinde ve her vagonunda insanlar var. Belediye işletiyor. Ben gece bindim, ışık oyunlarının eşlik ettiği manzara güzeldi.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/cEtmZDRhFbihQBGOVA_zyg"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6r5m7jLI/AAAAAAAAD9Q/UbxHk3FT0Kg/s400/IMG_3017.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Yine de en güzel aktivite bir haftaya yakındır yollardan yorulan bedenleri şezlonglara yayıp yatmak, sahilde ucuz bira içip kafaları bulandırmaktı. Biz de hani, hele ki popüler sahillerde, bira pahalıdır ya, burada öyle değil, en azından bizim için değil. 2-3 Levo, yani 1-1,5 YTL. Sahildeki şezlong keyiflerimde beni en çok sevindiren bu olmuştu. Eh insan Çeşme’de bir küçük biraya 8 YTL vermek zorunda kalıp da yüreğine oturunca acısını çıkarası geliyor.<br /><br />Biz de denizin alası olduğu için beni çekmiyor, daha çok şezlong, kitap, bira ve muhabbet ile vaktimi geçiriyorum. Bugün de sele ile değil şezlongla bütünleşelim bari diye bütün gün yatıyorum. Fotoğrafları bile yatarak çekmişim, bir tek üstteki fena olmamış diğerleri yamuk yumuk.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5zn8IRndW6t8d5RknH9JwA"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6yE_IUFI/AAAAAAAAD9g/JAHCnldxcvM/s400/IMG_3073.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşam hava kararmaya yakın sahil yolundan eve dönüyoruz. Akşam yemeğinden sonra alemlere akalım diye dışarı çıkıyoruz.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Q6ej1xcdCnpK0iW99pfLzw"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP61GOmWyI/AAAAAAAAD9o/6ZummyzWzfw/s400/IMG_3097.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />İlk durağımız “Manele” çalan bir disko. Manele’yi kabaca Romaya’nın arabeski olarak tanımlayabiliriz. Ritmler ve arabik melodiler kulağa çok tanıdık geliyor, hiç yabancılık çekmezsiniz. Tabi tekrarlayan aynı çirkin melodiler, alt yapısı elektronik org ve piyanist şantör ekolu abilerin söyledikleri yavan şarkılar bir süre sonra bayıyor insanı. Yine de vatan hasreti çekmeden kafa dağıtılabilir. Arada sırada çalan tekno dub-tıs’ları ve manele eşliğinde biz de dans ettik. Arada çalan bazı şarkılar bana çok tanıdık geldi, hatta nakaratlarını gelmeden önce söyledim. Tanya pek çok manele şarkısının Türk şarkılarından alındığını söyledi.<br />Bu tür diskoların ortalama ve altı sosyoekonomik tabakaya hitab ettiği anlaşılıyordu. Kızlar alımlı ve güzeldi, adamlar da kızların peşindeydi. Bizde olsa kesin kız yüzünden kavga çıkardı<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/M30fS_hReO8vKG4KiNvZ5A"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP63gB-KdI/AAAAAAAAD9w/V0gc56sAHgk/s400/IMG_3103.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Buradan çıkıp Clup 21’e gittik. Burası da sanırım bu sahilin en lüks klübüydü. Kapıda irikıyım biri içeri girenleri seçiyordu, bizi direk aldı. Müzikler için DJ vardı, sütünların kenarındaki küçük platformlarda yarı çıplak kızlar seksi danslar yapıyorlardı. Millet takmış takıştırmış gelmiş piyasaya, çoğu da kız. Herhalde diyorum burada fiyatlar artacak, yok artmıyor. Bailey’s 10 levo (5 YTL) bira 6 Levo (3 YTL). Biraz kalıp etrafa bakınıp dans ettikten sonra eve gidiyoruz.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jrdVY17s2Sdev8RDsOH3CQ"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP66AXLoEI/AAAAAAAAD94/l_9G0DDH_b0/s400/IMG_3110.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Üzerimde bir yorgunluk, bezginlik var. Uyanasım yok, gezesim yok, yüzesim yok; tatilin gazı geçiyor ve kendini yılın yorgunluğuna bırakıyor sanırım.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/SBJVKewhJZE9AEvaDhdOeA"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP69bH6xkI/AAAAAAAAD-A/3qqQ72m7Io0/s400/IMG_3122.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Zoraki sahile gittikten sonra üstümü bile çıkarmadan sızıyorum. Aynı ritüele devam, uyu, bira iç, kitap oku, lak lak et, etrafa bakın, uyu...Akşam değişiklik olsun diye bir tatar türkünün davetiyle yakındaki başka bir sahile gidip mangal yapıyoruz. Sahil hoş, kamp kurulası.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f-_uw_DYlUlJPujQ8ZoBZA"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7Cr88LRI/AAAAAAAAD-Q/5gxgsvcnQJU/s400/IMG_3145.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Kendisi aynı zamanda imammış. Demek o yüzden tanışırken karısı elimi sıkmadı. Gereksiz dinsel ve politik tartışmalara giriyoruz, tadım kaçıyor. Uzaklaşıp çevrenin fotoğrafını çekiyorum.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AG78BfJH-HZDbsY0mf1Kjg"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7Eevm4PI/AAAAAAAAD-Y/XRvCrGeFftI/s400/IMG_3162.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/DXfwP6ggH05whRg0V2vz_g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP6_gLgplI/AAAAAAAAD-I/HL5LEtspfZs/s400/IMG_3141.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Ertesi gün benzer ritüellerle geçiyor, az aksiyon bol uyku. Ne zamandır sahil yolunun tepesindeki telesiyeje binelim diyorduk. Bu akşam gidelim bari diye planladık.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/vT6jDaIF4AIIxHwiRRg-oA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7HMogpnI/AAAAAAAAD-g/FV-FMqURo7c/s400/IMG_3190.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bu arada Vedat daha iyi bir ev bulmuş oraya taşınıyoruz. Yataktan kalkmak çok zor geliyor ama ne yapalım bunun deniz manzarası varmış, denize sıfırmış.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/y-MMtxQt1Y9BQlZEYzu3bA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7JBHQRkI/AAAAAAAAD-o/M7lB-RlLofM/s400/IMG_3202.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Evin kirası günlük 300 Levo (150 YTL). Akşamları balkonunda oturup martıları ve sahili seyretmek çok güzel oluyor. Bir de şu rahatsız edici tatbikat olmasa daha iyi olurdu. Gün ortasında GÜÜM! diye bir sesle yataktan düşüyorsun, ardından TATATA! Balkonun elli metre uzağından geçen helikopterler, alçaktan uçan gürültülü savaş uçakları ve destroyerler. Bence bunlar biraz artistlik kokuyordu. Neden mi? Çünkü sanki başka sahil kalmamış Romanya’nın en kalabalık ve gözde tatil beldesinin kıyısında herkesin gözü önünde tatbikat yapıyorsun. Üstelik prime time’da herkes denize girerken. Başka sahil mi kalmadı? Düşünün ki Marmaris ya da Bodrum Limanı’na birkaç yüz metre uzakta tatbikat yapılsın, onun gibi bir şey. Yine de balkonda bira içip topları ve helikopterleri seyretmek eğlenceliydi. Bir seferinde hemen önümüzdeki kalabalık plajın üzerinde iki helikopter yaklaşık 5 dakika kadar alçaktan uçup seyircilere hava attı. Ne biçim tatbikat anlamadım doğrusu.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/UOri5vocxCRgrDwVhWMMiw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7Mqij1LI/AAAAAAAAD-w/mQInHrc0sek/s400/IMG_3203.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşamüzeri olunca telesiyeje binmek üzere yola çıktık. Kişi başı 10 Levo (5 YTL). Havalandıktan sonra birkaç km boyunca otellerin üzerinden gidiyor. Her iki yanda da denizi görmek mümkün, arada kalan kara parçası ve her iki yandaki deniz süper gürünüyor.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/10iIE7UFg3j4EM6JC1tPzA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7OwwdNkI/AAAAAAAAD-8/ZR8GFDqBQEQ/s400/IMG_3207.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/QqNOgDQ16znNr-njvny07Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7RKArSZI/AAAAAAAAD_E/CZxod-CNH5U/s400/IMG_3209.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşamları yürüyüş yapıp bir şeyler içtiğimiz sokağın üzerinden uçuyoruz.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/G2pYssP2tSljNucdZuTKwQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7TnMWwwI/AAAAAAAAD_M/Vd1ddaf0W90/s400/IMG_3216.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Aşağı indikten sonra geleneksel Romanya yemekleri yapan bir restorana giriyoruz. Şarap fiyatı gibi çok güzel ama yemekler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. İki ayrı spesiyalden birinde tavada kızartılmış domuz eti, patates kızartması ve birkaç haşlanmış sebze; diğerinde de tavuklu türlü benzeri yemekler geliyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Mgp6qm9e1GHW44DDESFJ-w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STP7Wj5uzTI/AAAAAAAAD_U/VYM5MRQmiDE/s400/IMG_3231.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Menüdeki diğer tabaklarda da değişik bir şeyler yok açıkçası. Nitekim Romanya tatili boyunca gastronomi adına hayatıma yeni bir şeyler kattığım söylenemez. Genelde basit ve hazır yemekler tüketiyorlar.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/T8GIA1-nGiBhCj8i7kce9A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQW1yoQVdI/AAAAAAAAD_0/M58JUR2K0Mo/s400/IMG_3239.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Birkaç gündür evde pineklemekten biraz pişman olduğumdan ve enerjimi topladığımdan ertesi gün güneye gitmeye karar veriyorum. Yol üzerinde de farklı turistik mekanlara uğrayacağım. Ev ahalisinin gerisi pineklemeye alıştığından kimse gelmiyor, yalnız gideceğim.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/a5ULoEKWDrnuYybS5h0p2A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQW5hkx2UI/AAAAAAAAD_8/dT-7LKD6JGA/s400/IMG_3242.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Motora atlayıp yola düşüyorum. GPS’i de takıyorum istediğim yola sapıyorum, çok keyifli bir duygu. Güneyde Jupiter, Venus ve Saturn isimli tatil beldeleri var. Hoş mekanlar, plajlar, barlar diskolar yüzlerce otel kamp alanı vs var.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/glGx_Fh6IMm0VDpyDIK0PA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQW8klJAcI/AAAAAAAAEAE/Xetl4zT7Jfc/s400/IMG_3246.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Saturn’de denizin üzerindeki yüzen platforma konser alanı yapmışlar. Nefis fikir. Marinada da dün gürültü yapan tatbikat botlarını sivillere açmışlar. İşin şov kısmının ağır bastığını biliyordum zaten.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/d9qt1gdEJ8rv_3aRZzV27A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXObpPJaI/AAAAAAAAEAk/eYx05_wwXLE/s400/IMG_3248.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Yollarda çok hoş araçlar vardı, iki kişilik dört tekerlekli bisikletleri sürenler çok keyifli görünüyorlardı. Sahil gezmesini el ele yapmaktan sıkılan sevgililer için birebir.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/KqS83pIPgzbiJ-FatapSPQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXRLTSsXI/AAAAAAAAEAs/r40Xyv_G1IU/s400/IMG_3250.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Önceden de söylemişlerdi buralarda bir yerlerde hippilerin kampı varmış diye. Merak edip sorduğum biri beni Mangalia’ya yönlendiriyor. On beş km daha güneye inip hippilerle ilgili bir işaret arıyorum ama bulamıyorum. Yoldan geçen rasta saçlı küpeli baygın bakışlı bir gence durup sorunca öyle bir yer duymadığını söylüyor ama ben onunla konuşurken hedefime yaklaştığımı hissediyorum. Yakınlarda bir rock müzik festivalinden geliyormuş. Tamam diyorum işretler çok yakın olduğumu söylüyor. Gence nerede kalabileceğimi sorunca sahili işaret ediyor. Sahil boylu boyunca çadır ve yaş ortalaması 25’i aşmayan genç insanla dolu. Poi çevirenler, voleybol ve tenis oynayanlar, kucak kucağa muhabbet edenler; ortam cıvıl cıvıl. Sahil boyu da tahtadan yapılmış bir sürü farklı temaya sahip barlarla dolu. Sanırım hippi kampı dedikleri şey bu görüntü olmalı.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/F3q_foQTIrWAGn882jWm1g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXU0xvB_I/AAAAAAAAEA0/lpqnCDiJOXM/s400/IMG_3253.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Motoru canlı müzik olan bir barın önüne park edip müziği dinliyorum. Bana biraz sert ve fazla acemi gelince sıkılıp deniz kenarındaki barlardan birine gidiyorum.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/t6TYOdsdiurwgTJktJ8KZw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXXGCwDSI/AAAAAAAAEA8/HVnngwY5g-s/s400/IMG_3256.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bira 3 Levo (1.5 YTL). Oturup çevreyi seyrediyorum. O an “Lan Constanta’da boşuna vakit öldürmüşüz “diye düşündüğümü hatırlıyorum.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/zkSHv-iLQ5dJoV2rN3JsWA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXZeOgrEI/AAAAAAAAEBE/dc0-kqFwxsM/s400/IMG_3260.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/53spdxVKOjoDEhd6-ru6Cg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXbhZcS-I/AAAAAAAAEBM/7pxoY17_d_U/s400/IMG_3259.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Buranın tarzı biraz Olimpos’u andırıyor. Gerek insanların hal ve tavırları gerekse kıyafet seçimleri çok benzer. Çok daha ucuz ve kalabalık olduğunu söyleyebilirim. Üstelik denize sıfır.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/2d1j-Sm4pelMG-uwv_3_Wg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXfKMpqfI/AAAAAAAAEBU/_ua-KA399TA/s400/IMG_3264.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Bir daha yolum Romanya’ya düşerse Mangalia’da birkaç gün mutlaka geçireceğim.<br />Akşama doğru biraz buruk olarak oradan ayrılıyorum. Yarın Constanta’dan ayrılacağız, biraz fazla mı kaldık orada ne?<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/AgCLQPaHTfqcwCscs9yKkg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXhQnblWI/AAAAAAAAEBc/9VYI-ZWSY9M/s400/IMG_3265.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Eve dönünce balkonda güneş batımına karşı keyfediyorum. Aklımda hala Mangalia var, şeytan dürtüyor oraya geç diye ama, bir daha ki sefere artık.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/5Uy1TUmWSDMrm6RPqPns8g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXj5amQhI/AAAAAAAAEBk/tJejbwtZ2M4/s400/IMG_3268.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşam yürüyüşüne çıkıyoruz, bizim Kızılderili ağabeyler yine iş başında, playback’ten Kızılderili türküsü okuyorlar. Etraflarında bir sürü garip enstrüman var ama hiçbirinin sesini akustik olarak duyamadık. Bir sürü de seyircisi var ama daha çıkıp da cd’lerini alanı görmedim.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/Q6Koht7300slGC7CQ2QwLA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXmO8SqnI/AAAAAAAAEBs/e2iqdsxxiHY/s400/IMG_3316.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />O akşam aynı mekanlarda yürümekten gerçekten sıkıldığımı hissettim. Neyse ki yarın yola çıkacağız. Diğerleri Craiova’ya dönecekler, ben ve Tania gidiyoruz yarın.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/f3zzSyh1cyr4muhKzNVRwg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXovQUW9I/AAAAAAAAEB0/sVgERfK0318/s400/IMG_3318.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşam jiple gezinip dıptıs müzik dinleyerek eğleniyoruz. İyice maganda olmadan iyisi mi uzayalım hemen yarın!<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/0c8I2tm_aqmIJKNkP3jp1w?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXrAy721I/AAAAAAAAEB8/2Pr-Eqa1v7U/s400/IMG_3329.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Sabah erkenden uyanıp son kez deniz manzaralı evimizde kahvaltı yaptıktan sonra Bükreş’e doğru yola çıkıyoruz.<br /><br />Constanta çıkışında birbirimizi kaybediyoruz. Telefonla buluştuktan sonra diğer aracı takip ederek yoluma devam ediyorum ama GPS yanlış yola gittiğimi söyleyerek devamlı uyarı veriyor. Romanya’da yaşayanlar daha iyi biliyordur herhalde diyerek takibe devam 60 km daha devam ediyorum. Gps haritasını büyütüp baktığımda çok ilgisiz bir yerde olduğumuzu fark ediyorum. Diğerlerine haber verince yolu değiştiriyoruz. Nasıl mı? Gps’e yol çizdirerek, en kısa yoldan asıl yolumuza çıkıyoruz. Neden mi anlattım bunu: Gps’in faydalı bir şey olduğuna inandığım için.<br /><br />Bükreş’te merkezde ucuz otel bulmak kolay değil. Biz de aramaktan pes edince en son öğrencilerin çalıştığı güya adı Hostel olan otele geceliği 180 Levo (90 YTL) vererek yerleşiyoruz. Oda çok pis, her yerde izmarit yanığı var. Parasını hak etmeyen bir yer. Biraz sinirlenip dışarı çıkıyoruz.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/_lE3cdx-eIyy7GTPpu4KdQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXtHNb8SI/AAAAAAAAECE/PrrNEfhMUYM/s400/IMG_3349.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Tania Bükreş’i hiç sevmiyor, pek gezesi yok. Kalabalık, trafik ve büyük şehir insanları zamanında onu canından bezdirmiş. Bense bir ülkenin başkentine gelmenin heyecanı içindeyim.<br />Caddeler geniş, yollar bakımlı. Yine de zengin bir ülkede olmadığınızı hemen anlıyorsunuz. Bükreş’in merkezinde yıkık binalar, moloz yığınları, çingenelerin yaşadıkları gece kondular görmek mümkün. Üzerine bir de başıboş köpek sürüleri de eklenince bizim büyük şehirleri hiç aramıyor insan. Belirtmem gerekir ki buraların köpekleri bizimkiler kadar sümsük değiller.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ZtS71MmoNoNoPtMlSkjhSA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQX3-D5RkI/AAAAAAAAECo/4_rCUkCSEPM/s400/IMG_3369.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Akşam olduğundan gezecek yerler de kısıtlanıyor. Biz de caddelerde başıboş köpekler misali turluyoruz. Geniş yollar ve ortadan tıkır tıkır geçen bakımsız tramvay seyredilesi hoş manzaralar oluşturuyor.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/30OyrGFfuo334bojKOTVVw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXymx0JKI/AAAAAAAAECY/wuTp6ozdmn4/s400/IMG_3358.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Çavuşesku’nun sarayının çevresi devlet daireleri, lüks semtler ve dolayısıyla güzel taş binalarla süslenmiş. Romanya 2007’de Avrupa Birliği’ne girmiş, her devlet dairesinin kapısında Romanya bayrağı yanında mavi üzerine yuvarlak sıralanmış sarı yıldızlı bayraklardan var.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/XR0wOBB0B_PZO1n8z5vOcQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXvUD7LeI/AAAAAAAAECM/AIC8NeHrScE/s400/IMG_3356.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Çavuşesku’nun sarayı özellikle gece çok güzel görünüyor. En azından gündüz olduğu gibi bireysel turizme açık olmayan bu binaya giremediğinize hayıflanmıyorsunuz. 1983’te yapımına başlanan Saray’ın içinde hala tamamlanmamış yerler varmış. Pentagon’dan sonra dünya’nın en büyük kamu binası olduğu söyleniyor. 12 katlı, 1000 odalı bu dev binada 400 mimar ve 20.000 işçi çalışmış. Çavuşesku ölmeden önce tüm parlementoyu burada toplamak istemiş. Şimdilerde binanın sadece bir kısmı parlemento için ayrılmış.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/liWM_yEjJKN4SdGqRkwQdw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQX1rJSXOI/AAAAAAAAECg/QEIqnAqBz7E/s400/IMG_3365.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Binanın dört tarafı da birbiriyle aynı görünüme sahip. Çevresini dolaşmak yarım saat alıyor. İçini dolaşmak için ise grup olarak başvurmak gerekiyormuş.<br />Biz gittiğimizde binanın çevresi rally yarışı için kapatılmış yollar düzenlenmişti.<br />Marketten pate, ekmek, meyve suyu, peynir ve domates alıp hostele geri dönüyoruz.<br />Yarın Buşteni’ye (Buşteyn diye okunuyor) gideceğiz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/eFfUtvGppLiTllNPcNMM9Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQXKu_H6OI/AAAAAAAAEAc/xMbt0kUAMXk/s400/SANY0201.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ertesi sabah nasılsa fazla yolumuz yok diyerek aheste hareket edip Buşteni’ye doğru yola çıkıyoruz. Trafik kalabalık olduğundan sürüşün pek tadı yok. Öğlen olduğunda hedefimize varıyoruz ve kalacak yer arıyoruz. Sorana Pansiyon günlük iki kişi 100 levo (50YTL) ile cazip geliyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/LgxyTXu7hXcTaINqORY9Dw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQX71A1ZgI/AAAAAAAAECw/qnWz_aOGdCY/s400/IMG_3372.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Tamama yakını ahşaptan yapılmış sevimli bir ailenin işlettiği bir pansiyon. Oda kocaman, mutfak tertemiz. Yerleştikten sonra yürüyüş yapmak için dışarı çıkıyoruz. Yolda elli yıl önceden zaman tüneliyle gelmiş gibi görünen motorcu bir abiye rastlıyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/O_VS3t75tsyG-IeV7BbiZQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQX_jmenlI/AAAAAAAAEC4/ngyAiULoNgo/s400/IMG_3373.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Motor sık arıza yapıyor demek ki taşıdığı eşyanın yarısından fazlası motor tamir ekipmanı. Sanırım biz onu gördüğümüz sırada motoruna yağ ekliyordu.<br />Görebildiğim kadarıyla motorun markası da yoktu. Belki de kendi toparlamıştır.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/nM33iI1ckyh6ZFe6_tuPfg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYC3LI10I/AAAAAAAAEDA/j8F7LVV23LA/s400/IMG_3376.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Buşteni çok düzgün küçük bir kasaba. Aslında buranın neden bu kadar popüler olduğunu ilk başta anlamamıştım. İnsan büyük bir şeyler bekliyor. Oysa oranın güzelliği küçük olmasında aslında. İnsanlar burada kafa dinleyebiliyorlar. Kışın çevre dağlarda kayak yapıldığından özellikle noel tatilinde daha kalabalık oluyormuş. Şimdi de değişik aksiyonlar yapmak mümkün. Dağ yürüyüşü, dağda atv gezisi, kaya tırmanışı ve dağda temiz havada yapılabilecek bilumum hareketi yapmak mümkün.<br /><br />Biz ne yaptık, çayıra çimene yayılıp bira içip haşlanmış mısır yedik. Piknik yapılan bu yerde kışın kayak yapıyorlarmış.<br />Piknikten sıkılınca on beş km güneydeki Sinaia’ye gittik, şehir turu attık. Burası Busteni’den daha büyük ve lüks bir kasaba. Merkezde lüks oteller ve mağazalar var. Fazla şaşırtıcı olmayan ama güzel ve bakımlı bir yer.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/im69xDJJQIjjTeBAjD9NGw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYIFYy0LI/AAAAAAAAEDQ/_quVTwxfKIk/s400/IMG_3392.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yürüyüşten sıkılınca arkalara yamaca doğru uzanıyoruz. Burada daha orijinal mimari güzellikler var. Hepsi de mis gibi ormanın içinde.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TjyWgFoRD9Y2zq_8DhJyvw?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1F73JlQ1ucphxpnGD6XS-_vVhmQgR5UUsJnHhp07WGggsLhpdsL6DDmaqPCQHfAImfqUx_M-O_t9S3sf5GcCmiJ4Ju03FP78Vdw1rR4Vkqu_u8ZNSvyox7V6JsgsZ9QzE6Yigzbo_phS3/s400/IMG_3393.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yollar bizi Peles Şatosu’na götürüyor. Burası kraliyet ailelerinin dinlenmek için kaldıkları yermiş. Önce Arnavut kaldırımlı yolda on dakika hafif eğimle tırmanıyorsunuz. Solunuzda şırıl şırıl bir dere akıyor. Çevreniz orman ve ormanın içinden gelerek yüzünüzü okşayan serin esintilere eişlik edenfarklı kokularla sarılı. Derenin üzerindeki tahta köprü ormanın içine ilerleyen bir patika ile sonlanıyor. Biz şehirli bebeler için bu huzurlu ortam tedirgin edici bile gelebilir. Hani denizde yüzerken suyun altında ne olduğunu bilmemenin sıkıntısını yaşar ya insan, burada da sık ağaçların arkasındaki karaltının verdiği bir sıkıntı yaşanıyor. Hele ki Drakula’nın memleketindeyseniz! Kasvetli Arnavut kaldırımından sonra büyükçe bir köprüyle biten bir açılık ve arka planda da şato karşılıyor insanı. Masallardaki gibi bir görüntü bu.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/VPV3S_HR0wM1RfI-pQzMnw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYPpMavjI/AAAAAAAAEDg/U7hNQEZDgE4/s400/IMG_3397.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ne yazık ki şato saat beşte kapandığı için sadece dışını görmekle yetiniyoruz. O da 20 levo rüşvet karşılığında.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oMkzTaeHTsRJB0EVijx7DA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYTMf8dzI/AAAAAAAAEDo/7r0MN-Iymis/s400/IMG_3402.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/YivrPiUTYUPqEjVPpSZfUg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYW-SrqyI/AAAAAAAAEDw/2IwfT2SNd64/s400/IMG_3403.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jRC23hJjyfwM_7YxnQPIYw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYbIusYqI/AAAAAAAAED4/y0HEygmlRTQ/s400/IMG_3413.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Şatonun çevresinde ayrıca çok güzel mimariye sahip değişik hizmet binaları bulunuyor. Şatonun işlerini çevirmek için neredeyse şato kadar yer işgal eden irili ufaklı çok sayıda bina yapmışlar. Binaların arasında çiçek bahçeleri ve heykeller var. Burası gerçekten de krallara layık bir mekan.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/y-TTVELgnIXPfQl8AJ2EQg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYfZotRcI/AAAAAAAAEEA/XtjgvA3QUKk/s400/IMG_3416.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/rzrJ3uApayhf5CszYBH1Nw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYjxmY5tI/AAAAAAAAEEI/Scwo8x3HGs8/s400/IMG_3429.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Dönüş yoluna başlıyoruz. Her şey çok hoş da tuvalet yok, neyse ki Arnavut kaldırımlı yolun kasvetli bitki örtüsü var. Ağaçların arasındaki karaltı bana ait.<br />Akşam eve dönene kadar hava kararıyor. Odaya yerleşince üstümüze ağırlık çöküyor. Bugün oda keyfi yapacağız. Dışarıdan manele sesleri geliyor. Artık ben de aralarından popüler olanları seçebiliyorum. Saçma sözler, basit müzik, kötü alt yapı, dandik videoklipler demek sadece bizde olmuyormuş. Mesela aşağıdaki örneği verebilirim, koysan düğün salonuna milletşıkır şıkır göbek atar. Klipte dikkat ederseniz bize benzer oynuyorlar.<br /><br /><br /><script language="javascript" type="text/javascript" src="http://www.trilulilu.ro/embed-video/andretti/1296590ffffeb9"></script><br /><br /><br /><script language="javascript" type="text/javascript">show_1296590ffffeb9(448, 386);</script><br /><br /><br /><strong>PRINTESA DE AUR - UITA-TE LA MINE EXCLUSIV VIDEO</strong><br /><a title="Muzica" href="http://www.trilulilu.ro/video/Muzica">Vezi mai multe video din Muzica »</a><br /><br />Hazır yeri gelmişken şunu da göstereyim. Romanya'da manele'yi çingeneler yapıyorlarmış ama dinleyici kitlesi hem çingeneleri hem de romenleri kapsıyormuş. Entellektüel düzeyi yüksek olanlar bu tarz müziği dinlemiyorlarmış. Enteli danteli bilmem ama aşağıdaki klibi izlerken hem müziği yapana hem klibi çekene de "Tü Allah sizi davul etsin" edesim geldi. Seyredin yabacılık çekmezsiniz.<br /><br /><br /><script language="javascript" type="text/javascript" src="http://www.trilulilu.ro/embed-video/printzesyk4u/f9d50f4c0de96b"></script><br /><br /><br /><script language="javascript" type="text/javascript">show_f9d50f4c0de96b(448, 386);</script><br /><br /><br /><strong>Ionut Cercel-Chaiorie</strong><br /><a title="Muzica" href="http://www.trilulilu.ro/video/Muzica">Vezi mai multe video din Muzica »</a><br /><br />Ertesi sabah uyanıp mutfakta hazırladığımız zengin kahvaltıyı yapıp teleferiğe gidiyoruz. Dağın zirvesine çıkacağız. İlk geldiğimde dağa şöyle bir bakıp ben buna tırmanırım demiştim ama yirmi dakika süren teleferik yolculuğunda gördüğüm ölümcül yarlardan sonra nah çıkarım dedim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ypnNc0gTq3hP8jdkI17dqA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYm_J0eLI/AAAAAAAAEEQ/AxrMTl1cwMc/s400/IMG_3440.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Biz çıkarken dağın zirvesi ile tabanı arasında bulut olduğundan çevreyi pek göremedik. Yalnız ara sıra bulutların arasından ansızın beliren teleferik kabinine yakın sarp kayaları görünce insanları “Oooovv, voooovv” gibi sesler çıkardığını hatırlıyorum.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/izVmegRpcGQhUjG0md1aAA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYpwo_DjI/AAAAAAAAEEY/W36sMAeD8ZQ/s400/IMG_3444.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/EsrbIgHMvF0doEVVJXfhXA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYra3x87I/AAAAAAAAEEg/9F514BuFNaQ/s400/IMG_3448.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Bulutlar yavaş yavaş kaybolmaya başladığında biz de kendimizi başka bir diyarda buluyoruz. Hava soğuk ve nemli, dağım üzerindeki platoda ilerliyoruz. Manzara mükemmel, hani Yüzüklerin Efendisi’nde atlarla kurtların savaştığı bir sahne var ya, sanki oradayız.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TUxbgJJkd5xmBZXbcxPMXw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYtbXlRXI/AAAAAAAAEEo/RF6bZYENv0A/s400/IMG_3449.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Teleferikten inip yürüyüşe vuruyoruz kendimizi. Dağın kokusu bile farklı, ne olduğunu tanımlayamıyorum, hayvansal bir koku sanki (Yok yok tezek değil). İşaretlerden sapıp ilerideki tepeye tırmanıyoruz. Amacımız aşağıdan bile görünen dev haça gitmek.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/6eISmAz704MCAaGFhFRj6A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYwD632YI/AAAAAAAAEEw/Dv0DjHV62D8/s400/IMG_3455.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Tepenin zirvesinde artık sporun yeterli olduğuna kanaat getirip işaretli patikadan devam etmeye karar veriyoruz. Birkaç yüz metre ilerimizde bizim gibi yürüyüş yapanlar var. Patikanın sunduğu manzara hayranlık uyandırıyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/T5kUpOQT2T2APY1m3Zf1uw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYxygRwtI/AAAAAAAAEE4/ela1z8VC1i8/s400/IMG_3457.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Bir buçuk saatlik yürüyüş sonunda ilerideki tepede, önünden geçen bulut kümeleri nedeniyle kah görülüp kah kaybolan haçı görüyoruz. Haçın üzerinden geçen bulut kıvrılıp üzerimize geliyor, bir anda bulutun içine giriyoruz, görüş mesafemiz on metreye düşüyor. Üzerimizden akıp geçen bulutun cildimizde uyandırdığı hissi ise peri dokunuşu olarak adlandırabilirim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/ATH6fLTVvjvdEfbfaeY3Ow?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQYz1AYnMI/AAAAAAAAEFA/aMQy2BeiJW0/s400/IMG_3460.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OVoCu37_of-sKlIRGZkeXg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQY1WZ8rJI/AAAAAAAAEFI/bxep_FH-WXo/s400/IMG_3461.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Sonunda 2484 metre yüksekteki Kahramanlar Haçı’na ulaşıyoruz. Kırk metre yüksekliğinde çelikten yapılma bu haçı 1926-1928 yılları arasında 1. Dünya Savaşı kahramanları için yapmışlar.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/oG_X3Fnb_nMPbFa3U-jeSg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQY3-dAooI/AAAAAAAAEFU/4fTnWXkXzfE/s400/IMG_3465.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yandaki oturaklarda bulutlu dağ manzarasını seyredip yanımızda getirdiğimiz nevaleleri yiyoruz. Sabah gelirken fırından almıştık, çok lezizdiler.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/RYINgc-zJSFndKrFNU9Meg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQY6cWg4wI/AAAAAAAAEFc/c6U_2eVlTp8/s400/IMG_3471.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Dönüş yolunda bildik manzarayı bu sefer solumuza alıp yürüyoruz. Bazı bölümlerde "aşağı yuvarlansam kesin ölürüm" düşüncesine engel olunamasa da genel olarak yol güvenli.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/MI3k9FboaFragWrVxmo2Mg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQY8poNsII/AAAAAAAAEFk/NdVREZp0mVI/s400/IMG_3481.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yolun kenarındaki mezar taşı neyse ki düşüp ölen birine değil hayatını burada geçiren bir amcaya aitmiş.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/xQZ4ou-6dkG-RJE9ZqGGuA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQY_Eqm3PI/AAAAAAAAEFs/YgJaj5eLFCU/s400/IMG_3484.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Dönüş yolu için teleferik istasyonuna gittiğimizde sıranın bina dışına taştığını görüyoruz. Son teleferik 5’te olduğundan herkes gezisini bitirip burada yığılmış. 45 dakika bekledikten sonra teleferiğe biniyoruz. Hiç itiş kakış öne geçme kaynama yok, herkes adabıyla bekliyor.<br />Yine aynı güzel manzara eşliğinde iniyoruz. İnişte kabloların bağlı olduğu direklerden geçerken önce hafifçe yükselip sonra hızla inişe geçiyoruz. Lunaparklardaki gondola benzer etkisi olan bu eğlenceli hareket kabinden çığlıklar gelmesine neden oluyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/GxpXfQEtbzpSIyZAUkDGDg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZCPRsJMI/AAAAAAAAEF0/DVOoc5sDujw/s400/IMG_3494.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Aşağıda sabah uğradığımız fırına uğrayıp birkaç parça hamurişi daha alıyoruz. İçerde çalışanların hepsi kadın, çalıştıkları mutfak gözler önünde tertemiz bir yer.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/OavtoYnpnASjklPPZaVJyQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZFfvBBiI/AAAAAAAAEF8/YzFZGLoCmEM/s400/IMG_3495.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Pansiyona dönerken birden başlayan yağmurla birlikte gök yere iniyor. Kendimizi bir marketin içine atıyoruz. Elli derecelik çöl sıcağından gelmişim, bırak yağmuru havada nem bile yok. Yağmurla birlikte öyle keyifleniyorum ki alıyorum dolaptan bir bira alıp marketin önündeki güneşliğin altına geçip yağmuru izliyorum. Yağdır mevlam su!<br />Kaldırımları bile basan şiddetli yağmur nedeniyle artık ıslansak da pansiyona dönmeye karar veriyoruz. Yolları sel almış, atlamak zıplamak boşuna, şampur şumpur suların içinde ilerleyerek pansiyona varıyoruz. Sırılsıklam olsam da halimden hiç şikayetçi değilim, yirmi yıldır su birikintilerine böyle eğlenerek basmamıştım, özlemişim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/B9lJGmHyCFf5GIfOz8Kmwg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZIP45WuI/AAAAAAAAEGE/CnU-K0QkYEc/s400/IMG_3498.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Güzel odamız karşılıyor bizi. Duşun ardından marketten aldıklarımızla karnımızı doyuruyoruz. Yağan yağmurun sesiyle tatlı bir uykuya dalıyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/TeLNFzYm_8ProJgwCg89CA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbomIiJoI/AAAAAAAAEMs/ewazWOCwsu0/s400/SANY0224.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Sabah sevimli ev sahiplerimize teşekkür ettikten sonra yola düşüyoruz. İstikamet Bran, ve tabi Dracula Şatosu.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/8LHqJfn_rBaqXsNxGLC3Og?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbusp_IeI/AAAAAAAAEM0/sQkx_kAU1_k/s400/SANY0227.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Romanya’ya gelip de Dracula ilgili bir aktivite yapmadan olmazdı. Birkaç yıl önce tv’de Romanya ile ilgili bir belgeselde Dracula’ya ait olduğu söylenen şatoda ve şato çevresindeki vampir temaları ile süslü mekanlarda eğlenen sunucuya imrenmiştim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/M5vpXkHbClzCSwWQ0xNzMA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZNMlIYuI/AAAAAAAAEGM/NoJcjN-woGw/s400/IMG_3506.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ancak edindiğim bilgilere göre bu şatolar aslında önemli kişilerin evleri. Dracula’nın sarp kayalar üzerinde yer alan ürpertici kaleleri değil. İnternette aradığınızda Dracula’nın şatosu diye birçok yer görmek mümkün, Bran’daki de bunların en popüler olanlarından biri, ama aslında bunların çoğu turist çekmek üzere planlanmış düzmecelerden başka bir şey değil.<br />Bran’a varmak için önce Braşov’dan geçmek gerekiyor. Daha önce burada kaldığımız için yollara aşinayım. Hazır gelmişken merkezdeki güzel parkın çevrsinde tur atıp geçen haftayı yad ediyoruz. Yönümüzü bulduktan 1.5 saat sonra Bran’a varıyoruz. Kasabanın girişindeki camping tabelalarında vampir resimleri var, çadırlar ağaçların arasında, ortam sessiz. Şimdi gündüz ama bunun gecesi de var, insan burada kalmaya korkar valla.<br />Kasabanın merkezindeki otoparka park ettikten sonra motor kıyafetlerimizi görevliye emanet edip şatoya doğru ilerliyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/jOd4_KL43yq2Ph0W1N-cDg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZRKpFtoI/AAAAAAAAEGU/UJFDAeCPeVk/s400/IMG_3512.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Şatonun girişi sıradan bir parkı andırıyor. Tepeye tırmanan merdivenlerden çıkmaya başlıyoruz ki yolun yarısında en az elli metrelik gişe kuyruğu ile karşılaşıyoruz. Bu sıcakta üzerimde motor pantolonları ve elimde çantayla beklemekten çok sıkılsam da bu kuyruğun bir nedeni vardır herhalde ha gayret deyip dişimi sıkıyorum. Gişe memuru işini hiç aceleye getirmeden yapan ifadesiz bir suratı olan gözlüklü orta yaşlı bir kadındı. Kuyruk umurunda değil. Giriş kişi başı giriş ücreti 20 levo (10 YTL) idi yanılmıyorsam. Yanınızda fotoğraf makinesi sokuyorsanız artı 30, kamera varsa 100 levo daha veriyorsunuz. Zaten sıcak havada dikilmekten imanım gevremiş bir de bu fahiş fiyatları görünce “Ulan!” dedim “İçerideki adi vampiri önce ben ısırayım da hıncımı alayım bari!” Fotoğraf makinesini uygun bir yerlerimize sokuşturduktan sonra içeri giriyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite#5274868874741907330"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZS0vBf4I/AAAAAAAAEGc/RG8ekMJ25xU/s400/IMG_3516.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Merdivenlerden çıkıyoruz, merdivenlerden iniyoruz, hollerden ilerleyip odalara varıyoruz, eski eşyalara bakıp fotoğraf çekiyoruz, sözde gizli geçitten terasa çıkıp manzara seyrediyoruz ve derken şıp diye bitiyor. Bran Şatosu Müzesi tam bir hayal kırıklığı ile sonlanıyor. Çok eski diye anlattıkları şeyler 150–200 yıl önceden kalma süs eşyaları. Bana pek anlma ifade etmediler. Evet, mimarisi orijinaldi, kimi yerde Escher diyarında hisettim kendimi ama yarım saat kuyruk çilesi ardından 15 dakikalık sıkış tepiş vasat bir müze gezisine bu emek, bu para değmez. Hem nerede bu vampirler arkadaşım, ha!?<br />Biz hayalkırıklığı ile geri dönerken kuyruk daha da uzamıştı. O sırada orada yürürken bu kalabalık Topkapı’ya ya da Dolmabahçe’ye gitse dipi düşer herhalde diye düşündüm. Kalabalığın yanından geçerken “Boşuna beklmeyin, değmez” diye sıradakilere laf atarak yürüdük.<br /><br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/4W-8EnYWU_COTgXcRzQFJg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZWsOCIeI/AAAAAAAAEGk/JhlRWdxABbI/s400/IMG_3532.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Şato’nun arka tarafında çok sayıda hediyelik eşya satan seyyar dükkân bulunuyor. Bence burası şatodan daha eğlenceliydi.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/HIwNb4d2qSHIjik58kQNLw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZd5ApaBI/AAAAAAAAEG0/qmOsRZso6yo/s400/IMG_3533.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Tişörtler, bardaklar, maskeler, kültablaları, anahtarlıklar, oyuncaklar; çoğu da vampir, Dracula ve Transilvania temalı. Aralarında dolaşmak eğlenceliydi.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com.tr/lh/photo/idNK6vOV7z2vEEl2ruodjA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZaNWSilI/AAAAAAAAEGs/3bmXef7RPrQ/s400/IMG_3527.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com.tr/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br /><br />Karnımız acıkınca otoparkın yakınındaki dükkândan Shaurma ve meyve suyu alıyoruz. Shaurma tavuk dürümün Romanyaca olanı aslında. Ama gerek tavuk gerekse içine koydukları bol çeşitli garnitür bizim kısır tavuk dönerden çok daha zengin, lezzetli ve doyurucu. Fiyatı yerine göre 5-10 levo (2.5-5 YTL) arasında.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/nQyPUL_1EorT_8MZiLnfjw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbzSKmsaI/AAAAAAAAEM8/Q6OsnOKVYmE/s400/SANY0242.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Otoparka gidip ayaküstü karnımızı doyuruyoruz. Yola çıkmaya hazırlanıyoruz, istikamet Sighişoara. Gps’i aparatına bağlayıp power tuşuna basıyorum ama çalışmıyor. Bu arızayı biliyorum, daha önce de yapmıştı. Aynı nedenle 3 kez servise gidip gelmişti. Sanırım bir hardware arızası var ama servis formatlayıp çalıştırdık diye geri göndermişti. Çalıştırmak zaten sozrun değildi pili bitince zaten yine normal çalışmaya başlıyordu. Geri getirmenin tek yolu pilinin bitmesini beklemek ki o da bir iki hafta alır. Pili sökmeyi düşünüyorum ama bu seferde ters bir yaparım garantisi bozulur diye korkuyorum. Sinirden kan beynime sıçrıyor hem Gps’siz kaldık hem pahalı bir cihaz elimde kaldı. Yine servise gidecek formatlayıp geri gönderecekler diye düşünüp sinirleniyorum (Neyse ki Türkiye’ye döndükten sonra servis cihazı sıfırı ile değiştirdi). Bu arada haritasız da kaldık ne yöne gideceğimizi bilmiyoruz. Neyse diyorum yola koyulalım hele bir yerde harita bulup yolu öğreniriz. İşte bu noktada motosiklet eğitim kitaplarında da yazan hatayı yapıyorum. Kafam motor sürmekte değilken motora binmeye kalkışıyorum. Sonuç olarak motoru çevirmeye çalışırken eğimin farkına varmayıp onca ağırlıkla birlikte motoru sola gümbedenek düşürüyorum. Yan çantam eziliyor, vites kolum yamuluyor o kadar. Bende sorun yok, attım motoru kaçtım ben. Bu XT var ya, gerçekten taş gibi motor.<br />İleride bir yerden harita bulup yola devam ediyoruz. Yolun yarısında bir süre üç motorçuyla birlikte spontane sürüyoruz ama sonra yollarımız ayrılıyor. Buralar Bükreş ve çevresi gibi karışık değil, trafik çok rahat, doğa mükemmel.<br />Sighişoara’ya girince ikimiz de bu şehre hayran kalıyoruz. Ortadan geçen nehrin iki yanındaki tepelere kurulan şehir merkezine ilerledikçe güzelleşiyor. İşte burası, binalarıyla, düzeniyle, insanlarıyla, caddeleriyle tam Avrupa kokuyor.<br />Para bozdurmak için Change Office önünde duruyoruz. Utangaç tavırlarla yanımıza yanaşan yaşlı teyze change office’den daha uygun fiyata dövizimizi bozmak istiyor, ev kirasını yatıracakmış. Böylece ne o ne de biz komisyon ödemeden karlı bir alışveriş yapmış oluyoruz.<br />Merkezde otellerin pahalı olabileceğini düşünerek arkalara ilerliyoruz. Kısa bir tur sonunda Hera pansiyonda karar kılıyoruz. İki yıldızlı oda 70 (35 YTL) üç yıldızlı oda 100 Levo (50 YTL).<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/F2nb43PM9kFqT9NlDT-Klw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZgGFhTdI/AAAAAAAAEG8/11CoVKmilt0/s400/IMG_3537.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ben motorun başını beklerken odalara bakan Tanya üç yıldızlı odadan gözleri parlayarak dönünce odayı tutuyoruz. Gerçekten parasını hak eden bir oda, beş yıldızlı otel odasını aratmıyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/66sCf9VtKmRKkbKGhTKbjQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQb3C8JQdI/AAAAAAAAENE/vGeTUK0CPkM/s400/SANY0251.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Salon gibi banyosunda küvet keyfi yaptıktan sonra yolun tüm yorgunluğu gidiyor. Artık dışarı çıkıp yorgunluk birası içecek güzel bir mekan bulmak lazım.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/8DzdvmR_F6Trno4_lNVI4Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZkNagVXI/AAAAAAAAEHE/2BhUhQpqJ24/s400/IMG_3538.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Bir ara otoparktan aşina olduğum motosiklet sesleri geliyor. Camdan bakıyorum ki iki motor biri BMW 1150 GS diğeri, F 650 GS park etmiş benim XT’nin yanına. İki kadın bir erkek olan grup Polonya’dan geliyorlarmış. Varna üzerinden İstanbul oradan da Nevşehir’e gideceklermiş. Gezinin toplam süresi 20 günmüş. Geçen sene de aynı rotayı yapmışlar. Ürgüp, Göreme ve Avanos üçlemesine hayran kaldıkları için bu sene de son durak olarak orada birkaç gün dinlenip geri döneceklermiş. BMW F 650 GS’i süren kadın tek başına seyahat ediyordu, kolunda geniş bir skar dokusu vardı. Motor kazası mı acaba diye merak etim ama utandım soramadım. Benim gibi o da tek silindirli motorun uzun yolda vibrasyonundan şikayet etti. Bagajlarını bile indirmeden odalarına çekildiler. Biraz muhabbet edip takılmak isterdim ama çok soğuk tiplerdi.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/YvGb1mxL9y2IGsOtz9O3bg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZnTWRUBI/AAAAAAAAEHM/s0633G1B4hc/s400/IMG_3540.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Hazırlanıp dışarı çıktık. Şehrin merkezi çok güzel; aslında Avrupa’nın pek çok yeri gibi düzeni, bakımlı olmasını ve çevredeki özeni beğeniyor insan. Yoksa şaşırtıcı bir şey yok, hani doğu Asya gibi değil mesela, apayrı bir dünyada hissetmiyor insan kendini.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/2fxYwK6J7DXwIGcsgbfBAA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZrBGQmFI/AAAAAAAAEHU/I_IJFmDazOA/s400/IMG_3543.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Merkezdeki park bir fiil kullanılıyordu. Bu Balkan ülkelerinde parkları çok seviyorlar galiba. Yaşı kemale ermiş amcalar kendilerini kaptırmış iskambil oynuyorlardı. Durup fotoğraflarını çektim fark etmediler bile.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/IFi-rhZdIQfY3GzgjHY6IA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZuK7C32I/AAAAAAAAEHc/LCXpi04BTBo/s400/IMG_3560.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Parktan geçip Arnavut kaldırımdan tırmanmaya başlıyoruz. Bu yol tepedeki ortaçağdan kalma tarihi evlere ve saat kulesine çıkıyor. Kenarda küçük ve sevimli hediyelik eşya dükkanları var. Son derece telaşsız ortaçağdan kalmış dünya var burada.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/I-HM9tp4rzoI2j_MwIKmbg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZxUEPEyI/AAAAAAAAEHk/oz8RJMhlZ74/s400/IMG_3561.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Saat kulesinin altından geçen tünelin yan duvarlarındaki küçük kapılardan minyatür müzelere girmek mümkün. İçerde ne mi var? İşkence odası diye birkaç paslı zincir asmışlar bir de karakalem çalışması işkence resimleri koymuşlar o kadar. Zaten odanın büyük kısmını hediyelik eşyalar oluşturuyor. Bu hayalkırıklığı ile sonlanan ikinci ama son müze ziyaretim değil, Allah’ın hakkı üçtür.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/yVHgsgr5sR9RIWEdI6vqRA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZzxJgd2I/AAAAAAAAEHs/3orfIZRFmt8/s400/IMG_3564.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Saat kulesinin alıtından çıkınca kendimizi meydanda buluyoruz. Kule tam karşımızda duruyor. Çatısı barok tarzında yapılmış olan saat kulesi binası içinde aynı zamanda tarih müzesi de bulunuyor. Saatin sol yanında farklı karakterlerden oluşan kuklalar var. Sabah altıda günü sembolize eden melek figürü akşam altıda da elinde mumları olan melek figürleri görülüyor. Her saat başında bronzdan yapılmış davulunu çalan kukla saati haber veriyor. Bunlar dışında günleri belirten gezegen sembolleri de var.<br /><br />Vlad Dracul (Vlad Tepes) 1456 – 1462 arasında o zamanlar ismi Walachia (Eflak Boğdan) olan bu bölgenin valisiymiş. Biz onu Kazıklı Voyvoda olarak tanıyoruz. Zalimliğe ile ünlü olan bu zat Fatih Sultan Mehmet’in elçisini de kazığa oturtunca Fatih’in tepesi atmış, bu bölgeye sefer düzenleyip Vlad’ın elinden her şeyi almış. Vlad da Macar’lara sığınmış. Ticari yolların kenarına kazığa oturttuğu insanları dizen bu sadist karakter Bram Stoker’ın romanına göre vampirlerin önde gideni Dracula’nın ta kendisi. Aslında zamanında Vlad Dracul’un da kendine şeytanın oğlu anlamına gelen Draculea takma ismini yakıştırdığını söyleyenler var. Uzun lafın kısası yukarıdaki fotoğrafta Tanya’nın Vlad Dracul’un doğduğu evin önünde çekilen fotoğrafı var. Şimdilerde bu ev lokanta olarak kullanılıyor. Saat kulesine çok yakın olan bu evle kule arasında savaş müzesi var. Giriş pahalı olmayınca dalıyoruz içeri. Karşı duvarda Fatih Sultan Mehmet’in resmi asılı. Zamanında iyi öttürmüş Fatih burayı. Minik bir müze aslında, üç küçük odadan oluşuyor, orta çağda kullanılan silahlar sergileniyor. Aralarında Osmanlı’lara ait olanlar da var. Hey gidi günler hey! Tarihten bahsederken Tanya “Eskiden çocukları barbar Türkler geliyor diye korkuturlardı, bu bizim bilincimize yerleşmiş bir şey” deyince canım sıkılıyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/PJBgvFJ-CfNipEE71ztAew?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZ6NARZ0I/AAAAAAAAEH8/nN3yr5gXE9Y/s400/IMG_3570.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Meydandan ara sokaklara dalıp yürüyüş yapıyoruz. Sanki zaman tüneline girmişiz ortaçağda bir şehrin sokak aralarında geziyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/2LRTd6LBOFxJs4mn_FvUBA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQZ8aA-_8I/AAAAAAAAEIE/taGLigeMJH4/s400/IMG_3573.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Sonradan öğrendiğime göre bu güzel ve iyi korunmuş kenti UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş.<br /><br />Dracul’un büstü belediye binasının bahçesinde bile var. Arka bahçeden şehri seyretmek ise tadına doyulmayacak bir zevk. Arnavut kaldırımların böldüğü turuncu çatılı orta çağ evleri ve kasvetli kilise minareleri anın öylece donmasına neden oluyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/5MRld8AGwR4fhIVHxva6Fw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaFhSCMoI/AAAAAAAAEIg/wcpmkV58cQ4/s400/IMG_3589.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yürüyüşümüz esnasında manzara karşısında oluşan bu duraklama anını sadece bizim yaşamadığımızı anlıyoruz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/bpdHBX5Ht91CT93i_WlE2g?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBJ6PLYrqATzmJH-WRueeAOZFVxQ0KwIkoeS2IeTOfJXDBTZhZJybmtLowsvh1lXl_xPoTpumOvY1Hiu_XhH8VNPJqcP5KoOYJUJ0BCQqFj0YxQptndkdPJMSM2HR3Nk60_-W6im26EIeV/s400/IMG_3592.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Karnımız acıkınca meydana doğru ilerliyoruz. Hediyelik eşyaların yarısından fazlasının üzerinde ya vampir ya da Dracul resmi var.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/IIUmVk8kH29KEP_HsLt9Wg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaMqdZNJI/AAAAAAAAEIw/5BVoSmBxvB8/s400/IMG_3597.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Aşağı şehre ilerleyip kafelerin olduğu bölüme doğru yürüyoruz.<br /><br />Ben yorgunluk biramı yudumlarken Tanya’da meyve suyunu içiyor. Havayı karatınca geldiğimiz yollarda geri dönüyoruz. Karanlıkta Arnavut kaldırımına vuran topukların sesleri yankılanıyor tünelin duvarında. Arkamızda Dracul’un evi, en iyisi pergelleri açmak.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/GGoO9clnPqHuwhpo6WRlhg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaUgKbrnI/AAAAAAAAEJI/mPUnQdBRDVo/s400/IMG_3616.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Aşağı meydana inip en merkezi kafeye oturuyoruz. Herhalde biraz tuzludur burası diye içimden geçiriyorum.<br /><br />Resimde görülen iki kişilik pizza 10 Levo (5 YTL), bira 5 Levo (2.5 YTL) ve kola 4 Levo (2YTL). Galiba hesap da ortaçağdan kalmış, üstelik kalite şahane.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/ByzxApyZiBtUpW4GSEsw0A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaaad2KVI/AAAAAAAAEJY/akRDK4kpWMI/s400/IMG_3628.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Dönüş yolunda Efes Pilsener amblemli tabelası olan markete giriyorum. Efes dışında belki on çeşit bira var. İki bira ve çerez alıp otele geri dönüyoruz. Bizim Polonyalı motorcular çoktan uyumuş galiba. Böyle gezmeden görmeden motor tepesinde tatil olmaz ki ama, anlamadım gitti.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/t3CoOpw_uea5tpRbXvQhoQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQadYOLQMI/AAAAAAAAEJg/smjQwoSttEw/s400/IMG_3638.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ertesi gün geç uyanıp nehrin karşı yakasını gezmek için yürümeye başlıyoruz. Telefona yüklediğim müzikler arasında Ankara havaları filan da var. Şekeroğlan, bulguru kaynatırlar filan çalıyor. Gaza gelip Sigişoara köprüsünün üzerinde saat kulesine karşı oynuyorum. Tanınmamak ne güzel bir şey yahu! Türklük damarım tuttu galiba, dün akşam da canım rakı çekmişti.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Advki2DAOrABAfI3RvACEg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaiYvzEwI/AAAAAAAAEJo/-ARizP8klhk/s400/IMG_3639.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Merkeze dönüyoruz. Ana caddede Almanya plakalı onlarca motor var. Hepsi de son model BMW maşallah. Saat kulesine çıkmaya eski şehre gidiyoruz. Kulenin tepesine tırmanıp (yanılmıyorsam 10 Levo karşılığında) şehri seyrediyoruz. Binadaki tarih müzesi ziyaretinden ise diğer hazin müze tecrübelerimiz doğrultusunda vazgeçiyoruz.<br />Kuleyi çepeçevre saran balkonun korkuluklarında bronz tabelalarda önemli şehirlerin hangi yönde ve kaç km uzakta olduğu yazıyor. İstanbul tabelası güneyi gösteriyor ve 660 km uzakta. Bu kadar yakın olduğunu görünce çok şaşırıyorum. Ben de kendimi uzakta sanıyordum. İzmir’deki evle Mardin arası bunun iki katı be!<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/lexjGd1wXt8I-hfM6qaq7w?feat=embedwebsite"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI0UdbKKqt-lHhlNNrkz2FsB-sImswWOBfyhINr5wRLQwIy2bRmPC_WqDAiNq8CJWgXjSnCUZQ29TDidmxXbtK8R117Y3uJX4tcmiPJfEDgGGbYcrAz6lBq6HB091T-m9KVe418lUsT-n4/s400/IMG_3644.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Akşama kadar sokaklarda sürtüp yeyip içtikten sonra pansiyona dönüyoruz. Yarın yola çıkacağız. Craiova bizi bekler. Biraz da havuz keyfi yapalım. Sonra da dönüş yolu başlayacak artık.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/X-HqiAagUAmdq9n98lX4-A?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQaodbdUrI/AAAAAAAAEJ4/_igzndcJ6cM/s400/IMG_3660.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Sabah erken uyandıktan sonra Sibiu üzerinden Craiova’ya dönüyoruz. Motor seyahatinin ilk günlerinde de bu yol üzerinden gelmiştik. Benim için Romanya’da en keyif aldığım yoldu burası.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/kaVMB4SniicFr0OOju0r1g?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQb-BmK3iI/AAAAAAAAENc/6arVKBJ0898/s400/SANY0253.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Craiova’ya dönüp Vedat’lara yerleştik. Yakınlarda bir yol üstü Türk lokantasına kebap yemeye gittik. Rakıları olduğunu öğrenince aklım başımdan gitti. Özlemişim be!<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/P25TFNlkTj1ygv15cI1HYQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQarblxi6I/AAAAAAAAEKA/rA8ExPDFvgY/s400/IMG_3663.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yemekten sonra meydandaki kafelerde oturduk. Kalan üç günün planını yaptık. Yarın merkezden 15 km kadar uzakta, ağaçlar arasında havuzu olan bungalowlu kampa yerleşeceğiz.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/SQCiUHNPQLH3dbrrA9DQjg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQauKOAVfI/AAAAAAAAEKI/W1Bd8f3_lBQ/s400/IMG_3678.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Kapıda duran amca giriş için fiş kesiyor. Bungalowun geceliği 50 levo(25 YTL). İçi çok küçük va basık. Sadece uyumak için kullanılabilir. Havuzun suyu da çivi gibi ama girince alışılıyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/F3EFdpteob7w-RDDuEPO3Q?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQa0RXn1RI/AAAAAAAAEKY/1xBMm38p_Ik/s400/IMG_3699.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Her sabah erkenden uyanıp buz gibi suda yüzen bir amca vardı ama gözlerimi açmaya üşendiğimden kim olduğunu göremedim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/O1mGaLh5Ii6sGed_lVvjTw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQa2I7mfTI/AAAAAAAAEKg/3wszLb4Mnvc/s400/IMG_3710.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Romanya’ya yolunuz düşerse Petrom’dan benzin alın. Duyduğum kadarıyla en kaliteli benzin buradaymış. Avrupa’daki diğer benzinlikler gibi kendi deponuzu kendiniz dolduruyor sonra marketin içine girip ödüyorsunuz. Bizdeki pompacılar yok.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/nt2Vk3KvKeRr4Vc2y5bIhQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQa4NCZxqI/AAAAAAAAEKo/BPVzRX6mB2g/s400/IMG_3712.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Uzun dönüş yolculuğumuz öncesi Craiova’da gezintiler yapıyoruz. Açıkçası ilgi çekici fazla bir şey yok.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/0dKTG2DbQeT4t44YZQm2Gg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQa7KDLAvI/AAAAAAAAEKw/dAT9MLkFPko/s400/IMG_3716.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Yukarıda resimde görülen manzarayı Kızıltepe’de özleyeceğimi biliyorum. İnsanın çevresinde yerde güzel kadınlar olması hayatı da güzelleştiriyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/98Vu_P8vt-9nK_UtTMx8Ow?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQa-YyrwMI/AAAAAAAAEK4/cllbrRkwLZM/s400/IMG_3722.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Bütün gün havuz keyfi, bira, lak lak ve kitap ardından akşam şehir gezmeleri ile geçiyor vakit. Her akşam meydanda ışıklı fıskıye gösterisi oluyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/xG82HNeHA16ZIIajFaYxvw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbH53UeWI/AAAAAAAAELQ/GJa6C9cGNOE/s400/IMG_3764.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Çevresinde yüzlerce insan toplanıp gösteriyi izliyor. Gösteri çok matah olmasa da akşamın renkleriyle birleşen meydanın manzarası güzelleşiyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/KYFrYgMvinL4zv7vCX_izQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbBI3JQUI/AAAAAAAAELA/OKwBc7rNAoQ/s400/IMG_3752.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Gece geç vakitlerde striptiz bara gidiyoruz. İçeride manele çalıyor, sarhoş insanlar saçma sapan dans ediyorlar. Arada bir kız gelip seksi olmaktan çok uzak bir dans eşliğinde altında sadece kilot kalana kadar elbiselerini çıkarıyor. İçerideki müşterilerin yarıdan fazlasının kadın olması ise işin en ilginç tarafıydı.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/c5SWLtLfRB6ow53EPsXlyg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbE8NHcyI/AAAAAAAAELI/6RvX0JfvgA4/s400/IMG_3754.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ertesi gün Romanya’daki son günüm. Gün buruk bir ruh halinin hakim olduğu yol hazırlıkları ile geçiyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/bali2WCVxkUNHCHIcMSwew?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbLYgSKwI/AAAAAAAAELc/yBeSeyVkPik/s400/IMG_3771.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ertesi gün sabah erkenden yola çıkıyorum. Geldiğimiz yoldan geri dönüp 60 km güneyde Tuna Nehri kenarındaki sınıra iniyorum. Gümrük görevlileri yine rüşvet istiyorlar. Gelirken Bulgar tarafında 5 Euro istemişlerdi bunlar 20 istiyorlar. Çıkarıp 10 veriyorum adam kabul etmiyor illa 20 istiyor. Bu sefer Bulgar’lar gibi “Komşi corba” diye sevimlilik de yapmıyor adam. Belli ki arıza çıkaracak Jesus’undan bul deyip veriyorum rüşvetini. Karşıya feribot için yarım saat kadar bekliyorum. Bu arada Tuna’nın kenarında akan suyu izliyorum. “Tuna nehri akmam diyor, Kenarımı yıkmam diyor, Şanı buyuk Osman Paşa Plevne’den çıkmam diyor”<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/Xe_21udirobTwDu5KcvBAQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbN1svFWI/AAAAAAAAELk/2FkOAMUokVM/s400/IMG_3784.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Bütün gün süren yolculuktan sonra akşam hava karadığında Edirne’deyim. Merkezdeki ucuz otellerden birine yerleşip duş aldıktan sonra kendime geliyorum. Yakındaki bir meyhaneye oturup nefis zeytinyağlıları iştahla ve özlemle götürüyorum. Seyahatin kıssadan hisselerini çıkarmaya çalışıyorum aklımdan.<br /><br />1)Avrupa yollarında motosiklet kullanmak çok kolaymış. Yollar kaymak gibiymiş, sürücüler motosiklete saygılıymış. Mutlaka tekrar yapılaymış.<br />2)Sınır geçişleri için vize alma derdine katlanmak ardından gelecek ödüle değermiş.<br />3)Balkanlarda tatil yapmak Türkiye’de tatil yapmaktan daha ucuzmuş. 3 Hafta boyunca benzin konaklama yemek içmek her şey dâhil Tanya’yla birlikte toplam 1300 Euro harcamışım. Galiba benzin bizimkinin yarı fiyatı olunca haliyle hemen hemen her şey daha ucuz oluyor.<br /><br />Ertesi sabah 9’da yola çıkıyorum. Edirne’den Çanakkale’ye oradan da Altınova’ya gideceğim. Uzunköprü ve Keşan’ı geçip Eceabat’a ulaşıyorum. Buraya kadar bütün yol mükemmel. Sabah serinliği yüzüme vururken yemyeşil çevrenin ortasından akan yolda motor sürmek unutulmaz bir histi. Hazır üzerimde seyahatin bitimine yaklaşmanın verdiği hüzün de varken, Gelibolu yarımadasında, solumda Çanakkale Körfezi’nin koyu mavisi, sağımda şehitliklerle dolu çam ormanlarının arasında yol alırken duygudurumum çok karışmıştı. İçimden oracıkta durup yere uzanmak, öylece yatmak geçiyordu.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/BaCKJ3_ILXvAdCAoSh6wqg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbVd8MtxI/AAAAAAAAEL8/WObexh9hPr8/s400/IMG_3791.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Vakit kısıtlı olduğundan şehitlikleri ziyaret edemedim.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/x3mzny0RxVO4ngjtXhBetg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbXSyZzfI/AAAAAAAAEME/sBayKylM1yg/s400/IMG_3798.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Eceabat’ta feribota binerken kendime bu yola daha fazla zaman ayırmaya söz verdim. (Bu yol neredeyse baştan sona video çekmişim, foto yok maalesef)<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/jMnMoU_mPhDdRHFEAaRrKw?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbQThfyKI/AAAAAAAAELs/5SBwOAHvxbo/s400/IMG_3786.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Çanakkale’yi yıllardır görmek isterim ama fırsat olmadı. Bu sefer de içinden şöyle bir geçmekle yetineceğim ne yazık ki.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/uvQH3qyq2oQYUoKVac1gmA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbSpQ5_1I/AAAAAAAAEL0/rP1gpRzo2QQ/s400/IMG_3789.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ezine, Ayvacık, Edremit ve Ayvalık üzerinden fazla mola vermeden güneş batımına yakın Altınova’ya ulaşıyorum. Geçtiğim bu yolun da özellikle Edremit’e kadar olan bölümü mükemmeldi. Her motorcunun bu yoldan büyük keyif alacağına eminim. Çam ormanlarının eksik olmadığı bol virajlı ve geniş yollarla başlayan rotaya Akçay civarında deniz manzarası ve kokusu ekleniyor. Akçay’ girmeden önce deniz kenarında burnuma gelen yosun kokusunu duyunca kendimi eve gelmiş hissettiğimi, çok mutlu olduğumu motor üzerinde zıplayasım geldiğini hatırlıyorum.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/GlkVv-Jr3M-2_gHuU4Gteg?feat=embedwebsite"><img src="http://lh4.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbZ-ogRcI/AAAAAAAAEMM/_kVKMVLMCUw/s400/IMG_3802.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Altınova’da dayımın yazlığında Eşengemi ve kuzenimi görünce daha da mutlu oluyorum (Anneanneme çocukken eşenge dermişim, adı öyle kaldı, bütün torunlar hala eşenge derler ona). Zeytinyağlılar ve mangal hazır olunca kadehler de doluyor elbette. Üzerine Altınova’nın serin havası ve Eşenge’nin eski mahalle hikâyeleri eklenince muhabbetin tadına doyum olmuyor.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/QE0IsFkjL5XAXrj6bCqGZQ?feat=embedwebsite"><img src="http://lh5.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbdnFeNcI/AAAAAAAAEMU/y_DFicdrMAI/s400/IMG_3803.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Gece cilalanmak üzere dayımla sahile gidip yıldızları seyrediyoruz. Ergenliğimde bu kumsalda geçirdiğim günler akıp geçiyor aklımdan. On beş yıldan fazla zaman geçtiğine inanamıyorum.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/SfTRljErGl6Dm2YnH1oYFA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh3.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbhvPUZpI/AAAAAAAAEMc/sJpyCuiffjQ/s400/IMG_3810.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Ertesi sabah acele etmiyorum, İzmir’e 2 satte giderim nasıl olsa. Öğlen Kuzen Özgürle çevre siteleri gezmeye çıkıyoruz. Öğleden sonra dinlenmiş olarak hazırlanıp yola çıkıyorum. Daha evden 5 km bile uzaklaşamadan motorun altından trak diye bir ses geliyor ve gaz kolunu çevirdikçe motor ses çıkarmaktan başka bir şey yapmıyor. Duruyorum, vitesi bire getirip tekrar gazı açıyorum ama yok motor gitmiyor. İnip bakıyorum ki zincir atmış. Atacağı varmış da çok güzel yerde atmış, ülkemdeyim ve eve yakınım. Kuzen gelip alıyor beni, Altınova’nın içinden bir motorcu bulup ayaküstü bakım yapıyoruz. Zincirin ömrü bitti biliyorum ama Mardin’e kadar yenisini almaya niyetim yok. Kendim kaşınıyorum. Zincir temizleme, germe ve diğer ufak bakım işlerinden sonra İzmir’in yolunu tutuyorum.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/drdJ1BiFrbIPH-HOO8SvrA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQbkIn1-yI/AAAAAAAAEMk/WeEyEiC5Axs/s400/IMG_3835.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />İlk motor aldığımda da aynısını yapmıştım; babamın bürosunun önüne destursuz gürültüyle dalıyorum. İlk tepki “Bu ne oğlum hengâme gibi!” oluyor. Akşam ailecek hoş vakit geçiriyoruz. Ertesi gün onlar arabayla ben motorla Gediz’e gidiyoruz. Orada bir gün kaldıktan sonra sabah yola çıkıyorum. Uşak, Afyon, Konya üzerinden geçip geceyi geçirmek üzere Ereğli’de konaklıyorum. Gördüğüm kadarıyla tahminimden daha modern bir yerdi.<br />Ertesi sabah Pozantı’ya gidiyorum. Buraya kadar yolda çalışma olduğundan zaman zaman kamyon konvoyları can sıkıcı oluyorlar. Pozantı’dan otoban’a girip Adana’ya gidiyorum. Gişelerden geçtikten hemen sonra zincir tekrar atıyor. Öğlen sıcağının altında tek başıma zinciri takıyorum, ellerim siyah yağa bulanıyor. Neyse ki yanımda sabunlu mendil var. Birkaç kısa moladan sonra hava kararmadan saat 5’te Urfa’dayım. Kemal’in dükkânına uğruyorum. Ufak bir moladan sonra tekrar yola çıkıyorum. Son 45 dakikayı karanlıkta sürüyorum. Kamyonlar bufalo sürüleri gibler, aralarından sıyrılamazsan ezerler. Karanlıkta, kamyon sürülerinin arasında Türkiye’nin en berbat yolunda yol yorgunu motosiket sürmek işkenceden farksız. Bu yoldan her geçtiğimde olduğu gibi arkası kesilmeyen çukurlara girip çıkmaktan midem ağzıma gelince küfürü basa basa ilerliyorum. Kesinlikle seyahatin en kötü yolu (Bahse varım Türkiye’nin de en kötü yoludur burası, nacizane daha berbatını görmedim).<br />Saat 19:30’da hava karardığında Kızıltepe’de evin önünde bir ay önce ayrıldığım noktada duruyorum. İnip motora bakıyorum. İçimden ona teşekkür ediyorum. Eksik çanta kapağı, eskimiş lastik ve zincir dışında fazla bir zaiyatı yok maşallah. Çıktığımdan bu yana 7500 km yol gitmişiz beraber.<br /><br /><br /><table style="WIDTH: auto"><br /><tbody><br /><tr><br /><td><a href="http://picasaweb.google.com/lh/photo/8XPicg8ozSa3eKXWiX_JSA?feat=embedwebsite"><img src="http://lh6.ggpht.com/__6mFbGJz32E/STQb7g7zELI/AAAAAAAAENU/Omu6h0nKJEs/s400/SANY0273.JPG" /></a></td></tr><br /><tr><br /><td style="TEXT-ALIGN: right; FONT-FAMILY: arial, sans-serif; FONT-SIZE: 11px">Kimden <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ROMANYA?feat=embedwebsite">ROMANYA</a></td></tr></tbody></table><br /><br />Kızıltepe’den çıkıp motorla Romanya’ya sağ salim gidip geldim ya, içimde garip bir his var: Bir üst basamağa çıkmışım gibi sanki. Neye karşı olduğunu bilmem ama zafer kazanmış gibi hissediyorum kendimi, özlemişim bu duyguyu.<br /><br /><br /><br /><br /></strong><strong></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-79614614999938007232008-07-14T22:28:00.015+03:002008-07-21T18:02:06.776+03:00NEMRUT GÖLÜ<strong><span style="font-size:130%;"></span></strong><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRVTy9NV6toCcyM0n1MAwF33ZiW6RJR2U8301LDYZVS_w-MZzuw9UGPlmTQ0c4UOb2euzoyAaZvkFECVDFqO1PUllO6DVwNGsxkxIM7mrPWQlEEryhGPVMUhhTz91UYsvdXag_7VXXYb7B/s1600-h/NEMRUT+G%C3%96L%C3%9C+423.jpg"><span style="font-size:130%;"><strong><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5222954270095325634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRVTy9NV6toCcyM0n1MAwF33ZiW6RJR2U8301LDYZVS_w-MZzuw9UGPlmTQ0c4UOb2euzoyAaZvkFECVDFqO1PUllO6DVwNGsxkxIM7mrPWQlEEryhGPVMUhhTz91UYsvdXag_7VXXYb7B/s400/NEMRUT+G%C3%96L%C3%9C+423.jpg" border="0" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456216426938418"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SISMvkF8ADI/AAAAAAAACn4/pmIzt9C1KUk/s400/1.png.jpg" /></a><br /><br />Bir akşam üstü digitürk’te 88 numaralı İZ kanalını seyrederken bir belgeselin sonuna denk gelmiştim. Sunumu yapan ağabey elindeki volkanik bazalt taşını göstererek “Ülkemizde neler neler var haberimiz yok” diyordu. Sahne tam olarak bu olmasa da aklımdan bir belgeselciye bunu söyleten yeri görmem lazım diye düşündüğümü hatırlıyorum.<br />Bir hafta önce dostum Cihangir ve ailesini ziyaret etmek için Batman’a gitmiştim. Dört aylık bebekleri Derya ve abisi Deniz ile tam bir aile sadeti yaşamıştım.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223241990899613794"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHyu6rN5wGI/AAAAAAAACRg/m_ukAzQKh0g/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20085.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Ertesi gün çevrede görülecek yerlere kısa bir gezinti yapalım niyetiyle yola çıkıp Malabadi köprüsüne gitmiştik. Bilen bilir argoda da hatırı sayılır bir yeri olan bu köprünün ne menem bir şey olduğunu merak etmiştim.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223243246569523842"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHywDw88CoI/AAAAAAAACSA/d_olZYk8Knw/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20060.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yan yana iki köprü vardı. Biri araç geçişi için diğeri de bakmak için. Ama insanlar buraya daha çok karşıdaki barajdan salınan suda serinlemek için geliyor gibiydiler.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223243311743618546"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHywHjvpzfI/AAAAAAAACSI/kUlowA_YQZM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20046.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Dönüş yolunda GPS’i açıp çevreyi taramaya başladım. Haritayı büyüttükçe Tatvan’ın ve dolayısıyla Nemrut Gölü’nün o an bulunduğum yere sadece 130 km mesafe uzaklıkta olduğunu gördüm. Piyango kazanmışım gibi bir sevinç kapladı içimi. Beynimin plan/program kıvrımları tam güç çalışmaya başladı. Önümüzdeki hafta sonu için kafamda plan oluşmaya başlamıştı.<br />takip eden hafta perşembe akşamı Sedat’la eşyaları topladık, Cuma akşamı da mesai çıkışı Tatvan’a yola koyulduk. Arabayı Sedat kullandı ben de bira içip gevezelik yaptım. Aslında bira içmem de gerekiyordu çünkü sağ koltukta oturunca istemsiz olarak tabandaki hayali gaza ve frene basmaktan kendimi alamıyor sürekli şoföre mudahele ediyorum. İşin bahanesi bir yana henüz dört aylık şoför olan Sedat’ın yanında üstelik pek de kolay olmayan bir yolda sağ önde gitmem için bira hafif bile geldi. İki saat sonra Batman’a vardık. Cihangir ve oğlu Deniz’le birlikte yemek yedik. Geziye onları da dahil etmek istedik ama çoluk çocuk mevzusu ellerini kollarını bağlamıştı.<br />Batman’dan yola çıktığımızda hava kararmıştı. Biri acemi biri biralı iki kişi Tatvan’a gitmeye başladı. Yolun ilk yarısı sorunsuz geniş ve düz. Ancak Siirt ayrımından sonra daralıyor ve keskin virajlar başlıyor. Bir de yolda çalışma olunca bizim ortalama hız 50’ye düştü. Karanlık nedeniyle etrafı da seyredemedik ama güzel vadilerden ve yarlardan geçtiğimiz anlaşılıyordu. Sedat Paşa (aramızda ona böyle sesleniyoruz) taktik olarak bir kamyonun kıçına takılıp yavaş ama güvenli seyretmeyi tercih ettiğinden Tatvan’a varmamız on iki’yi buldu. Ayrılıp ana caddenin üzerindeki otellere fiyat sorduk. Biri iki kişi 60 biri 30 istedi. Otuzluğa yerleştik. Ara sokaktaki lokantanın birinde çorba içtik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244521367826290"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxN98ib3I/AAAAAAAACSo/zo_HOV54Dx4/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20106.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Lokantanın ismi hüzünlüydü. Sordum kasadaki arkadaşa “Neden kırık çatal?” diye<br />“Abimin öyle birden aklına geldi” dedi. “Evreka” gibi birden akla gelme sahnesi aklımda canlandırmak hoşuma gitti.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244560445398434"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxQPhW3aI/AAAAAAAACSw/N2FPllErFzE/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20107.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Otele döndüğümüzde askının üzerinde seccade vardı. Aklıma resepsiyondaki Arapça yazılar gelince buranın “yeşil” bir yer olduğunu anlamış oldum.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244602440015266"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxSr9p3aI/AAAAAAAACS4/Ti519FJSSls/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20109.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Nevresimler fena kokmuyordu ama renkleri mattı. Banyoda tuvalet kağıdı yoktu ve yataklar bana yurtta kaldığım günleri hatırlattı. İçtiğim biraların etkisi ve yolun yorgunluğuyla sızıp kaldım.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244629820858722"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxUR9wYWI/AAAAAAAACTA/rEEZpFZvX_c/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20110.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Sabah 7:30’da uyandık. Pencereyi açtığımda Van Denizi’nin (<a href="http://www.sandaletliseyahat.blogspot.com/">ssbb</a>’nin yazdığı gibi burada ona göl değil deniz diyorlar) şahane manzarasını selamladık, gözümüz gönlümüz açıldı. Merdivenlerden inerken “Yangın Çıkışı”nı gördüm. Dışarıdaki yangın merdivenine ulaşmak için önce zıplayarak pencereye ulaşmak ardından üstteki kilitli ufak kelebek pencereyi açmak gerekiyordu.Açsanız da pencereye sığmak imkansızdı. O gece yangın olmadığına sevindim.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244689883976418"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxXxt60uI/AAAAAAAACTI/X2MRtjEpIgA/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20111.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Lokantanın biri bize yöresel bir Bünyan çorbası önerdi ama sabah için çok ağır geldi.Otelin yakınındaki bir pastaneye gidip kahvaltı peynirli domatesli zeytinli kahvaltı yaptık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244689883976418"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxXxt60uI/AAAAAAAACTI/X2MRtjEpIgA/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20111.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Kahvaltıdan sonra kısa bir Tatvan turu atıp Nemrut Dağı’na doğru yol aldık. Yani dün geldiğimiz yolu biraz geri döndük. Göl Tatvan’dan 13 km uzaklıkta.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244732398276738"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxaQGHkII/AAAAAAAACTQ/8vND2-02gSk/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20114.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Tam karşımızda göğe uzanıyor. Hazır yeri gelmişken bu dağ ve krater gölü hakkında biraz bilgi vereyim (Alıntı <a href="http://www.tatvan.org/nemrut_dagi.html">buradan</a>):<br />Nemrut Volkan Dağı, Van Gölü, Muş Ovası, Nazik Gölü ve Bitlis Vadisi arasında volkanik patlamalar sonrası oluşmuş sönmüş bir volkandır.<br /><br />Nemrut Krateri’nin en son 1411 ve 1441 yıllarında faaliyet gösterdiği varsayılır. O dönemlerde Nemrut Dağı’nın 4100 m civarında olduğu, fakat patlamalardan dolayı içte oluşan çökmeler sonucunda dağın yüksekliğinin, şu anda en yüksek tepesi olan Sivritepe 2935 metre düzeyine indiği varsayılır.<br /><br />Nemrut Volkanı’nın tarihte Van Gölü’nün oluşmasındaki rolü çok büyüktür. Buna göre birleşik olan Muş ve Van Gölü havzalarının, Nemrut’tan çıkan lav ve tüflerin eski Murat Vadisi’ni tıkaması ile Van Gölü’nü oluşturduğu ve bu havzaları ayırdığı bugüne dek tartışmasız kabul edilmiştir. Nemrut Volkanı’nın püskürmeye başlamasından önce, şimdikinden daha büyük ve geniş bir gölün varlığı, yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Patlamalar göl sularının Bitlis vadisine akmasına ve akıntı sonucu gölün seviyesinin hızla düşmesine neden olmuştur. Son evrede çıkan kalın tüf örtüsünün Bitlis Vadisi’ni tıkayarak akıntının Van Gölü’yle bağlantısını kesmiş ve göl sularının kurumasını önlemiştir.<br /><br />Dağda oluşan kalderanın yüzölçümü 40 km²’dir. Nemrut Krateri Türkiye’de birinci, Avrupa’da dördüncü ve Dünya’da onaltıncı sıradadır. Kalderanın içerisinde 5 göl, çok sayıda lav çıkış merkezi, lav hunisi, sıçratma konisi, sıcak su kaynakları ve 6 adet mağara mevcuttur. Göllerden en büyüğü olan Nemrut Gölü, bir hilal şeklinde ve 15 km²’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 2247 metre, Van Gölü’nden ise 600 metre yüksekliktedir. Çapı 6 km olan Nemrut Krater Gölü, Dünya’nın ikinci büyük krater gölüdür. Gölün ortalama derinliği 100 metre, en derin yeri ise 155 metredir. Nemrut Gölü’nün suyu berrak, renksiz, kokusuz, tatlı, soğuk ve içme suyu tadındadır. Gölde sonradan konulan ve hızla üreyen sazan balıkları yaşamaktadır.<br /><br /><br />Nemrut Kraterinde, Nemrut Gölü’nden hariç 4 göl daha vardır. Ilı Göl ikinci büyük göldür. 1,2 km²’lik yüzölçümüne sahip olan Ilı Göl’ün kıyılarında sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Gölün sıcaklığı kış mevsiminde 40 °C’ye, yaz mevsiminde ise 60 °C’ye kadar ulaşır. Erimiş minarellere sahip olan göl suları, bazı asalaklar haricinde, canlı hayata uygun değildir. Göl sularının romatizma tedavisinde yararlı olduğuna inanılmaktadır.<br /><br />Nemrut Gölü ile Ilı Göl’ün geçmişte birleşik oldukları, sonradan meydana gelen tümseklerle birbirlerinden ayrıldıkları varsayılır. Her iki gölün hala su sızıntıları ile birbirleriyle bağlı oldukları tesbit edilmiştir .<br /><br />Nemrut Kalderası’nda bulunan göllerin haricinde, Ilı Göl’ün 160 metre doğusundaki yarıklardan çıkan su buharları vardır. Bu buharlar mağmatik olmayıp, buradan geçen yeraltı sularının ısınarak yeryüzüne çıkması sonucu oluşurlar. Buharların astım, bronşit, romatizma ve böbrek hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.<br /><br />Ayrıca Ilı Göl ile Nemrut Gölü arasında 6 adet, 3 metre genişliğinde 2 metre derinliğinde mağaralar bulunmaktadır. Bazı mağaralarda soğuk hava çıkmakta ve içerlerinde buzlar bulunmaktadır.<br /><br />Yılın 4 ile 5 ayı karlarla örtülü olan Nemrut Krater Dağı, kış sporları açısından uygundur. Bu özelliğinden dolayı Nemrut Dağı’nın Tatvan’a bakan güney yamaçlarında Nemrut Kayak Tesisleri inşaa edildi. 2517 metre uzunluğunda olan tesiste bir adet telesiej biniş istasyonu ve bir adet telesiej iniş istasyonu bulunmaktadır. İki istasyon arasındaki kot farkı 562,17 metredir. Kayak tesisleri, inşaa edildiği alanın güneyinde Tatvan şehir merkezinin ve Van Gölü’nün, kuzeyinde ise Nemrut Krater Gölü’nün olmasından dolayı ve ayrıca Süphan Dağı’nın da buradan görülebilmesinden dolayı eşsiz manzara güzelliklerine sahiptir. (Yazan: Fırat Sevim)<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244806051658114"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxeiec-YI/AAAAAAAACTY/0lhcbQtNYpI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20116.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Göle giden yol Bitlis ayrımından sonra, tren yolunu keserek yukarı tırmanıyor.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244842381722994"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxgp0NxXI/AAAAAAAACTk/vyr1PIAD564/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20122.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yolda kum yer yer birikintileri var. Olur da tırmanış halindeyken üzerinde durursanız bir daha kuma gömülmeksizin kalkmak zor oluyor. Bize oldu da oradan biliyorum. Kuma saplandıktan sonra artık direksiyona geçme vakti deyip bizim acemiden aldım arabayı. Bu sırada ileri geri çırpınırken bir jip yanımızda durup yardım etmek istedi ama gerek kalmamıştı. Teşekkür edip gönderdik arkadaşları. Yolun ortasında bahsi geçen telesiyejin altından geçiliyor. Gerçekten de buradan göle nazır kayak yapmak esaslı bir tecrübe olmalı. Sanırım kışın bunun için yine geleceğim.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223244888863399570"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHyxjW-T3pI/AAAAAAAACTs/BT_dncB34fY/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20124.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Giderken arkamızda dev toz bulutları oluşuyor. İyi ki motorla gelmemişiz. Böyle daha konforlu oldu.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223260193077425378"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHy_eLnRdOI/AAAAAAAACUM/qSaVZAT_ByM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20125.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Kraterin içine girdiğimizde şu manzara karşılıyor bizi. Heyecanlanmamak elimde değil. Bütün gün buralarda yürümek geçiyor içimden. Yolu takip edince üçe ayrılıyor. Hangisine gideceğimizi bilemeyip öylece duruyoruz. Neden sonra solda bize yardım için duran jipin ileride yolda park ettiğini fark edip oraya sapıyoruz. Yanlarına vardığımızda öğreniyoruz ki aslında park etmemişler. Yol çökmüş o yüzden durmuşlar.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223260421669886898"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHy_rfL9m7I/AAAAAAAACUk/HQMZfzFP6YU/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20200.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Arabayı park edip yola yürüyerek devam ediyoruz. Manzara mükemmel.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223260437925097138"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHy_sbvgbrI/AAAAAAAACUs/1Pq97ScKfX8/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%201.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Doğa yürüyüşünü o kadar özlemişim ki neredeyse gaza gelip koşacağım.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223260276858461538"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHy_jDuOnWI/AAAAAAAACUU/obbh1c80bYM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20129.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Temiz havayı içimize çeke çeke etrafı hayranlıkla seyrederek yürüyoruz. Amacımız su kenarında seyretmek. İleri de jipli ağabeylere rastlıyoruz. Suya karşı kahvaltı yapıyorlar. Selamün aleykümX2 selam’laştıktan sonra bize ikram ettikleri çaylar eşliğinde sohbet ediyoruz. Onlar da fazla bir şey bilmiyorlar çevreye ilgili. Buraya daha çok kahvaltı yapmak için geliyorlarmış.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223260347544147346"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHy_nLDAlZI/AAAAAAAACUc/ukj6SZAkJOM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20134.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Ağabeylerden ayrılıp yürüyüşe devam ediyoruz. Nereye gittiğimiz belli değil. Öyle yürüyoruz. Aslında sabah bazı acentalardan bahsetmişlerdi, görülecek yerleri gezdiriyorlarmış falan filan. Oldum olası tur olayına hiç ısınamadığımdan kendimiz keşfedelim demiştim. Gezinin sonunda iyi ki de öyle olmuş dedik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265348891069762"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEKShCTUI/AAAAAAAACVM/kQryGBdlxAI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20152.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Amaçsız yürüyüşümüzdeki en güzel anlardan biri aniden birkaç metre ötedeki çalının altından fırlayıveren bıldırcınlardı. Ertesi gün artık bu rutine alışmış olsak da fotoğraflayacak kadar hızlı olamadım.<br />Sedat Paşa’yla karşıdaki zirveleri gördükçe oraya tırmanıp tırmanamayacağımızı tartıştık. O anki konumumuzla önce gölü aşmamız ve çok dik <a href="http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=carsak">çarşak</a>lardan (üzerinde yürümenin sıkıntılı olduğu bir sürü sivri parça parça taş ve kayadan oluşan zemin) tırmanmamız gerekiyordu. Bence mümkün değildi.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265406083895298"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzENnk3kAI/AAAAAAAACVU/s7CTSYlvOl8/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20164.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Dolayısıyla biz de sağımızdaki küçük tepeyi gözümüze kestirip tırmanmaya başladık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265426988025330"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEO1czRfI/AAAAAAAACVc/S8PeNUhS8GI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20165.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Hani gladyatör diye bir film vardı. Adam ölünce rüzgarlı bir buğday tarlasında ellerini ekinlere sürerek ailesine doğru ilerliyordu. Güzel bir sahneydi. Ben de aynısını yapmaya çalıştım. Olmadı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265517204623730"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEUFiHUXI/AAAAAAAACVk/aCEKex56XWE/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20166.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yürüyüş boyunca bir çok yerde böyle öbek öbek yanmış otlar gördük. Tarla açmak için yaptıklarını düşündüm ama yakılmış yerler çok küçüktü ve her yerdeydi. Herhalde yıldırımdan ya da insanların attıkları izmaritlerden oldu.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265588403362274"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEYOxN2eI/AAAAAAAACVs/bzfLlBKxNBI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20169.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Küçücük dediğimiz tepeye tırmanmak 45 dakikamızı aldı. Sıkılmak üzereydik ki arkamızdaki manzarayı görünce yüzümüz güldü.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265644465582194"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEbfnfcHI/AAAAAAAACV0/Z261_FPpUII/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20175.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Tepeye ulaşınca arkada başka bir gölün daha olduğunu gördük. Ben hemen kısır bilgimle “Ahanda ılık göl” diye atladım. Meğer değilmiş. O çok daha güzelmiş.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223265668739565314"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzEc6C3BwI/AAAAAAAACV8/0ffKpEXC__U/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%207.jpg" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Tepede çektiğimiz bu panoramik fotoğrafın bu gezinin en güzeli olacağını düşünmüştüm. Yanılmışım.<br /><br />Aşağı bakınca çevrede başka yollar da olduğunu gördük. İleride karınca gibi görünen arabaya gidip çevreyi gezmeye karar verdik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310374211497842"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHztHG59L3I/AAAAAAAACWc/Py0s4jI1gQc/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20189.jpg" /></a><br /><br />İniş yolunda minik başka bir gölet vardı. Söylenene göre yüz küsür yıldır kurumamış ve suyunun nereden geldiği anlaşılamamış.<br />Arabaya binip yola koyulduk tepenin arkasında gördüğümüz gölün kenarına gittik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310445644642962"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHztLRA8epI/AAAAAAAACWk/sm75pvqwGMw/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20203.jpg" /></a><br /><br />Beş altı adam göle girip bira keyfi yapıyordu. Göl ılık mı diye baktım değildi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310492997421618"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHztOBauijI/AAAAAAAACWs/XpnnGL1WSUA/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20205.jpg" /></a><br /><br />Sedat ayaklarını soktu ama benim giresim gelmedi, pek temiz görünmüyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310509491177122"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHztO-3JRqI/AAAAAAAACW0/V-USC6pMuqM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20215.jpg" /></a><br /><br />Kenardaki sazlıklarda çiftleşirken kalp şeklini alan mavi yusufçuklar vardı. Yaklaşıp fotoğraf çekmemden rahatsız olmadı edepsizler. </strong></span><br /><span style="font-size:130%;"><strong><br />Yola devam edip Ilık Göl’e gittik. Gölün kenarında bazı yerlerden kaynar sular çıkıyordu. Yolun sonunda Musa Ağabey ve oğlu Niyazi derme çatma bir kulübede gelenlere sıcak soğuk içecek satıyorlar. Gelenleri çok sıcak karşılıyorlar. Göle bakan birkaç da sandalye atmışlar yorgunlar için. Göle nazır oturmuş iki genç vardı, Çek Cumhuriyeti’nden gelmişler Doğu Anadolu’yu geziyorlarmış. Muhabbetleri ağızlarından kerpetenle laf alma boyutuna geçince iyi seyahatler dileyip göl kenarına yürüdüm. Bir de ne göreyim!<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310562078847554"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHztSCxBckI/AAAAAAAACW8/Pfs_od0WJ5c/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20217.jpg" /></a><br /><br />Benim motora benzeyen Almanya plakalı bir motosiklet ve yanında ufak bir çadır. Çok özendim.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310641448573138"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHztWqcPWNI/AAAAAAAACXE/MIBAERFDdVo/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20221.jpg" /></a><br /><br />Gezgin orada değildi. Musa Ağabey’in söylediğine göre adam inşaat mühendisiymiş, üç gün önce gelmiş, bir gün kalacağını söylemiş ama hala gitmemiş. Bir ara da bir İtalyan gelmiş, buranın Vezüv’den daha güzel olduğunu söylemiş. Alman ağabey sabah dik yamaçtan tırmanıp kayboluyor akşam hava kararırken geri dönüyormuş. Yanaşıp motoru ve birlikte getirdiği ekipmanı inceledim. Eskilerdi ama işlevseldi. Özellikle seledeki koyun postuna bayıldım. Yılların motorcusu bir ağabey de zamanında uzun yolda kıç uyuşmasına en iyi çözümün koyun postu olduğunu söylemişti. Alman’a da aynısını söylemiş galiba.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310708871541330"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHztalnIMlI/AAAAAAAACXQ/peYmQWKKFEk/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20223.jpg" /></a><br /><br />Kısa bir süre sonra iki bisikletli geldi. Onlarda İsviçreliymiş. Yani sonuç olarak ortamda turist olarak 2 Türk, iki İsviçreli, iki Çek bir de Alman var. Belgeselci Ağabey’in söylediği aklıma geliyor: “Ülkemizde neler neler var haberimiz yok!”. Bak ecnebinin haberi var ama, onlar biliyor işini.<br />Alman’nın sabah karşı yamaca dimdik dimdik vurup bir buçuk saatte zirveye yaklaştığını duyunca “Biz de yapabilir miyiz?” diye düşünüyoruz. Bir de Musa Ağabey “Gençsiniz, pehlivan gibisiniz” diye gazı verince “Tamam hadi o zaman” diyoruz yanımıza iki küçük şişe su alıp yola düşüyoruz. Amacımız zirve yolunun ortalarındaki ağaçlık alan. Tırmanış rotasını aşağıda çizmeye çalıştım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223491061623034898"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SH2Rcf94FBI/AAAAAAAACcs/1MDzBZ9okkI/s400/t%C4%B1rman%C4%B1%C5%9F%20rota.jpg" /></a><br /><br />Önce taşlı-kayalı bir yer var onu geçmemiz lazım. Aşağıdaki resim de yukarıda kırmızı yıldızla işaretlediğim yerden çekildi. İşin boyutu anlaşılsın diye koydum. Üstteki resimde küçük bir taş yığını olarak görülen alanın ortasında aşağıdaki resimde Sedat bit gibi görülüyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310799738081026"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHztf4HZjwI/AAAAAAAACXY/a756fk5NtWg/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20224.jpg" /></a><br /><br />İlk başta tırmanış fazla zorlamıyor ama gittikçe dikleşen eğim ve attığınız her adımda iki adım geri kaymak işi oldukça zorlaştırıyor. Bir nevi Mehteran tırmanışı. Bu taşlı zemini geçince otların olduğu alanda kaymadan daha rahat tırmanacağımızı düşünmüştüm ama yanılmışım. Çünkü otların altı çarşak. Zaten sabah yaptığımız yürüyüşten dolayı biraz yorgundum, üzerine sıcak öğlen güneşi ve dik eğim de eklenince tırmanış eziyet oldu. Bazı yerlerde eğim o kadar dikleşti ki dört ayak üzerinde yürür olduk. Bir de tabi önde giden genç/dinamik/heyecanlı/kondisyonlu arkadaşım Sedat’ın tırmanışı sırasında üzerime kaydırdığı taşlardan kaçmak eklenince sinirler gerildi. Yine de dinlenmek için durup manzarayı süzdüğümde daha yukarı gitme isteğimi bastıramadım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223310866450416466"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHztjwo3A1I/AAAAAAAACXo/mon6Vqn3K30/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20226.jpg" /></a><br /><br />Aşağıda bıraktığımız araba ve kulübe artık karınca gibi olmuştu. Şu son kayayı da tırmanıp bitirelim dedik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311170536469234"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzt1dcn8vI/AAAAAAAACYQ/7zxfcKadTdM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20251.jpg" /></a><br /><br />Önce Sedat tırmandı sonra ben. Ağırlığımı vereceğim her taşı önce bir yokluyor ondan sonra tırmanıyordum. Kayanın tepesine birkaç metre kalmıştı ki ayağımın altından koca bir taş koptu ve aşağı yuvarlandı. Yuvarlandıkça büyüklü küçüklü başka kayalarda kopararak küçük çaplı bir heyelan oluşturdu. Allahtan o sırada arkamda tırmanan kimse yoktu. Sonradan Sedat Paşa “Ağabey dağı yıktın biraz kilo vermen lazım” diye benimle dalga geçti.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311185379628610"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzt2UvglkI/AAAAAAAACYY/-DZBFKY8UkY/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20266.jpg" /></a><br /><br />Sonunda ağaçlığın altındaki kayalığa varıp biraz soluklandık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311317088938258"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzt9_ZdKRI/AAAAAAAACYo/a-Yj8FaxMC4/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20271.jpg" /></a><br /><br />Manzara süperdi. Bir süre bu güzelliği seyrettik. Bir ara ayakkabıma baktım ucu hafiften lastiğinden ayrılmaya başlamıştı. Sedat “Ben zirveye çıkacağım” diye tutturdu. Yanımızda su kalmaması, öğlen sıcağında başına güneş geçebileceği, ayakkabımın beni daha fazla götüremeyeceği ve bir şey olursa yardıma kimsenin gelemeyeceğini anlatmama rağmen daha fazla tırmanmak için ısrarlarında devam edince ağabeylik yapıp “Höt!” hakkımı kullandım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311251064397714"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzt6Jb-n5I/AAAAAAAACYg/ctFjCZq60Y8/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20269.jpg" /></a><br /><br />Aslında içten içe benim de canım zirveye çıkmak istiyordu ama koşullar elverişli değildi. Buraya kadar gelip de en yükseğe çıkamadan dönmek düşüncesi canımı sıktı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311396825048642"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuCocBpkI/AAAAAAAACYw/F_UxdTMbihI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20277.jpg" /></a><br /><br />Dönüşte dik çarşaklı zeminden inmek daha kolay ve hızlı oldu. Ağırlığını topuğuna vererek bir adım atıyorsun harş hurş kaya kaya birkaç metre gidiyorsun. Çok eğlenceli. Tabi pabuçlar için birkaç yıllık yıpranma dakikalar içinde yaşamış oluyor. İnişte ara sıra durup parlak siyah bazalt taşlarından topladık, hediye niyetine veririz dedik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311410271292498"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuDah3DFI/AAAAAAAACY4/403uAPKiLWQ/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20279.jpg" /></a><br /><br />Aşağı varmadan benim pabuç mevta olmuştu. Görevini tamamladı ama sağ olsun, iki yıl önce de beni Kaçkar’a çıkarmıştı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311430031007426"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuEkI8XsI/AAAAAAAACZA/mzefBCbnNrU/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20282.jpg" /></a><br /><br />Aşağı inip biraz soluklandık. Gelen turist kafilesinden birileri çevrede yuvası olan iki sincabı yakalamış. Hayvanlar korkulu gözlerle olan biteni izliyor. Pek sevimliydiler. Götürmeye kalkıştı hırbolar ama engel olduk başka yerde yaşamaz ölürler koy yuvasına diye. Dolmuşun kapısından ikna olup geri döndü.<br />Musa Ağabey’le sohbet ederken bize zirveye çıkan daha kolay bir yol olduğundan bahsetti. Tepe’nin doğu yakasında Ahlat’a giden yol üzerinde bir patika varmış, oradan yürüyerek iki saatte çıkılabiliyormuş. Bunu duyunca aklımdaki plan nöronları elektriklenmeye başladı. Musa Ağabey’in oğlu Niyazi de köye gidecekmiş, “İsterseniz Niyazi’yi alın hem size Ahlat yolunu ve patika’yı göstersin, çevreyi anlatsın” deyince düşünmeden kabul ettik teklifini.<br />Buralar biraz tenha olduğundan güvenlik meselesini soruyorum hemen. Niyazi’nin anlattığına göre sekiz yıldır buradaymış ama hiçbir olay olmamış, olduğunu da duymamış. Kendi kulübelerinin yanında kamp kuran olursa onlar da köye gitmeyip gece orada kalıyor pompalı ile nöbet tutuyorlarmış. Burası milli park olduğundan göl kenarı için yıllık kira veriyorlarmış. Birkaç gün önce Ağrı Dağı’nda kaçırılan Alman turistler nedeniyle işlerinin azalacağını söyledi, çok kızmış.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311496662568434"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuIcXJTfI/AAAAAAAACZI/CnAFX-qJ6lo/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20286.jpg" /></a><br /><br />Buhar çıkışı yerlerinden birine götürüyor bizi. Bu ışıkta pek bir şey görülmüyor ama yaklaşınca (Her ne kadar fotoğrafta Sedat biraz abartsa da) sıcaklığı hissediyorsunuz. Pek bir numarası yok. Sadece sabahları bazen buranın lokomatif bacası gibi buhar püskürttüğünü o zaman çok güzel göründüğünü söylüyor Niyazi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311566248611010"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuMflwDMI/AAAAAAAACZQ/_csS87_mn1U/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20291.jpg" /></a><br /><br />Yola devam edip Niyazi’yi köye bırakıyoruz. Bu arada lafa dalıp patikanın nerede olduğunu sormayı unutmuşuz. Dönüş yolundayken yarınki planı tartışıyoruz. Van Denizi kenarında sefa mı yapalım, zirve mi? İkimiz de oyumuzu Zirve yönünde kullanıyor. Sabah patikayı arayacağız, bulamazsak kendimiz yaparız.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311667744766066"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuSZsUeHI/AAAAAAAACZg/6BKhjiNoeZ8/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20306.jpg" /></a><br /><br />Ahlat’la Nemrut Gölü arası 30 km. Yol bol çukurlu olmasına rağmen güzel sayılır. Ahlat girişindeki tabela nüfusun 2700 olduğunu gösteriyor. Gerçekten de bir tane caddesi olan sakin ve düzenli bir kasaba. Suyun tuzlu olsun olmasın çevresine güzellik kattığı inancım perçinleniyor. Yollar Arnavut kaldırımlı, çevre temiz, binalar birçok doğu şehrine göre bakımlı ve özenli ve insanlar çok sıcak. Buranın ceviz ağacından yapılma bastonları meşhurmuş. Ben de anneanneme alayım bir tane diye giriyorum Selçuklu Baston’a. Fiyatları 25 ile 2500 YTL arasında değişiyormuş.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311616632943970"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuPbST9WI/AAAAAAAACZY/sC-XThyeABo/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20305.jpg" /></a><br /><br />Bazıların başını çekince içinden bıçak çıkıyor.Zamanında Bill Clinton’a hediye göndermişler, o da imzalı fotoğrafını göndermiş. İmzası iki ay sonra silinmiş ama.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311724912882194"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuVuqQshI/AAAAAAAACZo/2684Qohdqj4/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20307.jpg" /></a><br /><br />Baston atölyesinde çalışan Ağabey’le biraz lafladık. Fazla işlemesi olmayan bir bastonun yapımı bir gün alır dedi.<br /><br />Baston başları için de boynuz kullanıyorlarmış. Boynuz değerli olduğundan ne kadar çok yerinde kullanılırsa bastonun fiyatı da artıyormuş. Tümü boynuz kaplama güzel bir baston vardı fiyatı 2500 YTL idi. Ben de anneanneme basitinden bir tane aldım.<br /><br />Ayakkabıları yaptırmam gerek, Musa Ağabey’in söylediği bir ayakkabı tamircisi vardı “Rıfat Usta’yı bul çarşı da o halleder” demişti. Sordum yerini ama tariften pek bir şey anlamadım. “Daha yakında ya da kolayda başka tamirci de olabilir” dedim meğer Ahlattaki tek ayakkabı tamircisi zaten Rıfat Usta’ymış. Biz yerini anlamayınca dışarıda oturan Ağabey’lerden biri arabasına atladı bize Usta’nın dükkanının önüne kadar rehberlik etti.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311814864263922"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SHzua9wV2vI/AAAAAAAACZ8/owcspVxwBSQ/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20310.jpg" /></a><br /><br />Rıfat Usta’da tanıdığımız diğer tüm Ahlat’lılar gibi, cana yakın ve konuksever. O ayakkabı ile ilgilenirken ucuz otel nerede buluruz diye bilgi almaya çalıştık. Fazla bir şey anlatmadan “Kalacak yeriniz yoksa bize gelin misafirim olun, boşuna otele para vermeyin, size mangal yaparım, bir oda veririm, rahattır, yatak şöyledir böyledir” diye anlatmaya başladı. Aslında bir an içimden yüreği geniş bu güzel insanlara karışmak geçti ama kibarca red ettik. Yine de Usta bize telefonunu verdi, “Herhangi bir sorun olursa kapım açık ne zaman isterseniz gelin” dedi. Altı yapıştırılmış ve dikişle güçlendirilmiş ayakkabım yarınki zirveye hazırdı. Cebimi cüzdana attığımda Rıfat Usta “Borcunuz yok” dedi. Zaten bunca iyilik yüzünden ezilmiş olan bendenizin o an elinde bulunan tek karşılık para olduğundan zorla da olsa 5 YTL’yi masasına bıraktım.<br />Dükkandan ayrılıp Usta’nın oğlan ve arkadaşlarını sahile yüzmeye bıraktık. Karnımız çok acıkmıştı. Sahil yolu Ağrı ve Bitlisi Van Gölü’nün kuzeyinden bağlayan tek yol, dolayısıyla çok sayıda kamyon var. Sanayide esnaf lokantası ve yolda kamyoncu lokantası seçilir prensibinden yola çıkıp sahildeki lokantalara bir göz attık. Önünde en çok kamyonun durduğu lokantaya girip yemek yedik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311866262224306"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHzud9OkfbI/AAAAAAAACaE/VgGPRTtgabo/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20312.jpg" /></a><br /><br />Masamızın yanındaki duvarın dibineki minik havuzcukta alabalıklar yüzüyordu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311912562303842"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzugptXo2I/AAAAAAAACaM/h1G-LExPJzw/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20313.jpg" /></a><br /><br />Kuzu haşlama, tavuk sote, ayranlar, pilav üstü kurular, salata 17 YTL tuttu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312248282012226"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SHzu0MXL2kI/AAAAAAAACbU/RX1mDcFRi9A/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20363.jpg" /></a><br /><br />Yemekten sonra Van Gölü kenarındaki Büyük Selçuklu Oteli’ne gittik. Sabah açık büfe kahvaltı dahil kişi başı 40 YTL istediler. Yorgunluk ve yemeğin rehaveti öyle bir çökmüştü ki hemen odayı tuttuk ve kendimizi deniz kenarındaki şezlonglara attık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311979265657234"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzukiMsCZI/AAAAAAAACac/tVgDGpb5aYs/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20319.jpg" /></a><br /><br />Kalabalık değildi. Birkaç alman turist dışında da sahil kenarını kullanan yoktu. Ben hemen çarşaf gibi suya atladım biraz yüzdüm.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223311943032920978"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuibOIW5I/AAAAAAAACaU/nQ7Gb7H4f9g/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20315.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://sandaletliseyahat.blogspot.com/2007/08/van-austos-2007-yaz-banda-vandan-bir_13.html">Ssbb</a>’nin yazdığı gibi su ağızda tatlımsı bir tat bırakıyor ve cilt sanki kremliymiş gibi bir his veriyor. Su yüzeyinde çok sayıda küçük böcek ölüsü ve sineklerin larva halindeyken içinden çıktıkları keratin kılıfları bulunuyor. Uzaktan bakınca balıkların ara sıra yüzeyden bunları yediği görülebiliyor. Beni rahatsız etmedi açıkçası.<br />Yüzmeden sonra odaya çıkıp küveti sıcak suyla doldurup içine kuruldum, kendimi yoğrulmuş hamur gibi hissediyordum. Neden sonra genzimden gelen bir horultu ile uyandım. Aşağı inip göl kenarında keyfe koyulduk.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312084851691778"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuqriXEQI/AAAAAAAACa0/7XQaG9wL0lE/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20332.jpg" /></a><br /><br />Rakı, Van otlu peyniri (ot taze sarımsak diye geçiyor, diğer adı da sibulet), domates, kavun, karpuz ve salata. Sedat Paşa bir kadehten sonra uyuklamaya başladı. Ben de telefonu alıp özlediğim dostlarımla uzun uzun konuştum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312200526294738"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzuxadVbtI/AAAAAAAACbM/EDs0I3n1xOM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20353.jpg" /></a><br /><br />Sabah zirveye çıkmak üzere erkenden kalktık, kahvaltımızı edip yola çıktık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312281376058914"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzu2Hpa7iI/AAAAAAAACbc/HBQhjqINemo/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20364.jpg" /></a><br /><br />Otelin biraz ilerisinde yeni yapılmış liman var ama içinde tekne yok.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312345154660706"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzu51PbKWI/AAAAAAAACbk/tEcigl3SBsk/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20373.jpg" /></a><br /><br />Zirve yolunda 20-30 bisikletli ile karşılaştık. Belki de bu doğa harikası volkanik dağ sandığımdan daha popülerdir.<br />Yol üzerinde çok sayıda kümbet ve en önemlisi Selçuklu Mezarlığı var.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312498912580194"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzvCyCK0mI/AAAAAAAACb0/IUmLeBosaSM/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20376.jpg" /></a><br /><br />Zamanımız dar olduğundan hızlandırılmış bir tur yapıyoruz. Bir klasik olarak yürüyüş sırasında çevremizi saran beş çocuktan ikisi bana üçü Sedat’a aynı anda buranın tarihini anlatmaya başlıyor. Bir şey anlamak imkansız, hep bir ağızdan konuşuyorlar. Biraz sinirlenip benimkileri susturuyorum önce sen anlat iki dakika sonra sen devam et kaldığın yerden diyerek orta yolu bulmaya çalışıyorum. Bu arada birbirlerinin anlattıklarını beğenmeyip düzelttikleri filan da oluyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312549343637234"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SHzvFt53rvI/AAAAAAAACcE/wQeadCNZbZY/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20385.jpg" /></a><br /><br />Zaten hızlı tur yapıyoruz on dakika bakıp gideceğiz bir de tarihi bilgi bombardımanı olması diye lafı çevirip oradan buradan konuşmaya başlıyoruz. Böylesi daha tatlı oluyor, orta yolu nihayet buluyoruz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5223312579339050082"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SHzvHdpVXGI/AAAAAAAACcM/G2YJtgXu0KE/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20387.jpg" /></a><br /><br />Ahlat ile Nemrut arasındaki yol deniz kenarında dört şeritli tertemiz asfalt, sanırsın ki İzmir’den Çeşme’ye gidiyorsun.<br /><br />Bu yazıyı bitiremeden bir sonraki hafta sonu geldi çattı. Cuma akşamüzeri bendeniz Gökhan Uçar, enfeksiyon hastalıkları uzmanı ev arkadaşım Hasan ve fizik tedavi ve rehabilitasyon uzamanı trekingsever Şule bir saat içinde hazırlanıp bir önceki rotayı tekrarlamak üzere yola çıktık. Bu seyahat hakkında da anlatmam gerekenler olduğunu düşünerek şimdi zamanı ileri sarıyor ve zirveye oradan çıkıyorum.Hem Hasan sayesinde fotoğrafların kalitesi de belirgin artmış olacak. Lafı olabildiğince uzatmamaya çalışacağım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225375749886377794"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRDjy3q_0I/AAAAAAAACdk/Ocn13jPpB2g/s400/IMG_2106.JPG" /></a><br /><br />Cuma akşam yemeğini Batman’da Bahçıvan Lokantasında yedik. Közlenmiş patlıcanın üzerine kıyma kebap koymuşlar, çok lezzetliydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225375849094489938"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRDpkcup1I/AAAAAAAACd0/bNMlqFWaZWc/s400/IMG_2116.JPG" /></a><br /><br />Bitlis’te şirin bir yol üstü kahvehanesinde çay içtik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225376818177805490"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIREh-kMjLI/AAAAAAAACek/wyO9AkPy-Bc/s400/IMG_2158.JPG" /></a><br /><br />Tatvan’a vardığımızda benim bildiklerim dışındaki otelleri merak edip sahile daha yakın olanlara göz attık. Birinde yer yoktu ama kapıda Ekrem Ağabey ile tanışmak iyi oldu. Bizi Otel Üstün’e götürdü. Kişi başı kahvaltı dahil 20 YTL. Üstelik odalar geçen hafta kaldığımız otelden daha temizdi. Yalnız tuvalet koridordaydı. Ekrem Ağabey burada 25 yıldır rehberlik yapıyormuş, yarın sabah 35 kişilik bir Hollandalı grubu Nemrut Gölü’ne götürecekmiş. Adamını bulduk işte diye hemen diğer çıkış rotalarını öğrenmek üzere soru bombardımanına tutuyorum Ekrem Ağabey’i. Bu işten para kazanmasına rağmen her şeyi kraterin resmi üzerinde anlatıyor. Belki gidip rehber arayanlar olur diye telefonunu da yazayım, yardımı olur: Ekrem Kaplangiray, tel:<?XML:NAMESPACE PREFIX = SKYPE /><skype:span onmouseup="javascript:skype_tb_imgOnOff(this,1,'0',true,16,'');return skype_tb_stopEvents();" class="skype_tb_injection" oncontextmenu="javascript:skype_tb_SwitchDrop(this,'0','sms=1');return skype_tb_stopEvents();" onmousedown="javascript:skype_tb_imgOnOff(this,2,'0',true,16,'');return skype_tb_stopEvents();" id="softomate_highlight_0" onmouseover="javascript:skype_tb_imgOnOff(this,1,'0',true,16,'');" title="Call this phone number in Turkey with Skype: +905355449901" onclick="javascript:doRunCMD('call','0',null,0);return skype_tb_stopEvents();" onmouseout="javascript:skype_tb_imgOnOff(this,0,'0',true,16,'');" context="0 535 544 99 01" durex="0"><skype:span onmouseup="javascript:doSkypeFlag(this,'0',1,1,16);return skype_tb_stopEvents();" class="skype_tb_imgA" onmousedown="javascript:doSkypeFlag(this,'0',2,1,16);return skype_tb_stopEvents();" id="skype_tb_droppart_0" onmouseover="javascript:doSkypeFlag(this,'0',1,1,16);" title="Change country code ..." style="BACKGROUND-IMAGE: url(C:\DOCUME~1\OZRA\LOCALS~1\Temp\__SkypeIEToolbar_Cache\e70d95847a8f5723cfca6b3fd9946506\static\inactive_a.compat.flex.w16.gif)" onclick="javascript:doHandleChdial(this,1,'0',1);return skype_tb_stopEvents();" onmouseout="javascript:doSkypeFlag(this,'0',0,1,16);"><skype:span class="skype_tb_imgFlag" id="skype_tb_img_f0" style="BACKGROUND-IMAGE: url(C:\DOCUME~1\OZRA\LOCALS~1\Temp\__SkypeIEToolbar_Cache\e70d95847a8f5723cfca6b3fd9946506\static\famfamfam/TR.gif)"></skype:span></skype:span><skype:span class="skype_tb_imgS" id="skype_tb_img_s0"></skype:span><skype:span class="skype_tb_injectionIn" id="skype_tb_text0"><skype:span class="skype_tb_innerText" id="skype_tb_innerText0">0 535 544 99 01</skype:span></skype:span><skype:span class="skype_tb_imgR" id="skype_tb_img_r0"></skype:span></skype:span>. </strong></span><br /><span style="font-size:130%;"><strong><br />Odaya gittiğimizde içerinin çok havasız olduğunu gördük. Camın önünde bir sokak lambası ve camda da içeri girmeye çalışan yüzlerce minik sinek vardı. Odayı havalandıramadan öylece yatıyoruz. Uyumak zaman alıyor. Sabah altıda uyandığımızda anlıyoruz ki perdenin örttüğü camda sineklik varmış. Hay bin kunduz!<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225375876478715394"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRDrKdoxgI/AAAAAAAACd8/FWHDNjtC6Vg/s400/IMG_2117.JPG" /></a><br /><br />Arabanın üzeri de sinek ölüleri ile doluydu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382669439587490"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRJ2kNt1KI/AAAAAAAACgA/CakKJ-aXK8M/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2020.jpg" /></a><br /><br /><br />Kahvaltımızı yapmadan önce sahile gittik. Temiz ve bakımlıydı. Şu derinlik hissi yok mu, bir kez daha onun olmadığı bir şehirde yaşamak istemediğimi düşündürdü bana.<br />Tereyağlı ballı kahvaltımızı yapıp arabaya atladık, Tatvan’a bakan tepeye çıktık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225384048353850162"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRLG1EfszI/AAAAAAAACig/0SnNpAnZ9jk/s400/IMG_2188.JPG" /></a><br /><br />Yolda iki sevimli kaplumbağa vardı. Bizden korkup yol dışına kaçtılar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382753886302978"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRJ7ezYcwI/AAAAAAAACgg/Fls0MsEELxc/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2019.jpg" /></a><br /><br />Tepeden görünen manzarada sağda Tatvan ile Van gölü ve solda krater gölü izleniyor. (Bu fotoğraflar panorama maker programı ile yapıldığından biraz da olsa distorsiyon oluyor. Yine de anlatmak istediğimi iyi ifade ettiklerini düşünüyorum. Üstüne tıklayıp yakından bakarsanız daha net görülebilir)<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225384146870300210"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRLMkEpbjI/AAAAAAAACiw/rI00zB4d4sM/s400/IMG_2218.JPG" /></a><br /><br />Fazla vakit kaybetmeden asıl yürüyüş parkurumuza gitmek üzere oradan ayrılıyoruz. Plan şu: Dün akşam Ekrem Ağabey’in bahsettiği Ilık Göl’ün kenarından başlayan ve 30 derece kadar eğimi olan patikadan fazla zorlanmadan zirveye çıkmak. İstikamet ılık Göl, Musa Ağabey’in yeri. Arabayı park edip patikayı arayacağız.<br />Gölün kenarında önümüzde giden Renault 11 görülmeye değerdi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225384181818508994"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRLOmQ8xsI/AAAAAAAACi4/qFU7qV0F__8/s400/IMG_2223.JPG" /></a><br /><br />Arkasında “Nemrut Krater Taksi-Ferrari” yazıyordu. Plakası yok, benzin deposu kapağı da yok, onun yerine bez sıkıştırmışlar.<br />Gölün kenarında altı kişilik yabancı grubunun yürüdüğünü görüp patikayı sorduk. Başlarındaki rehber “Biz de oraya gidiyoruz” deyince “ Tamam” dedik “Gerekirse onları takip ederiz”.<br />Çardakta bu sefer Musa Ağabey yoktu, oğulları Niyazi ve Feyzi vardı. Geçen haftadan beni hatırlayıp çok sıcak karşıladılar. Karşı tepede bizim görmediğimiz ama onların gördüğü patikayı tarif ettiler, biz de vakit kaybetmeden yola düştük.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225384226081195330"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRLRLJ_xUI/AAAAAAAACjA/1q1MLZcJT2k/s400/IMG_2233.JPG" /></a><br /><br />Ortada patika matika yok. Taşlardan atlayarak önümüzde uzaklarda karıncalar gibi görünen grubun peşine takıldık gidiyoruz. Ara sıra içlerinden biri bize el sallıyor biz de karşılık veriyoruz. Yol gittikçe dikleşiyor. Patikaya giden yol biraz dik herhalde diye kendimizi teselli ediyoruz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225384275033483202"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRLUBhIZ8I/AAAAAAAACjI/YB-pKLxihC8/s400/IMG_2250.JPG" /></a><br /><br />Öndeki grubun mola verdiği noktalarda biz de mola vererek çıkıyoruz yamacı. Ama nerede o 30 derecelik patika, yok öyle bir şey, öndeki grubu da görüyoruz uzaklarda, vurmuşlar dimdik tırmanıyorlar işte. 60-70 derece tırmanmıyorsak adım Gökhan değil.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225390124457605394"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRQogUhORI/AAAAAAAACjw/X-KTwJTdsWU/s400/IMG_2252.JPG" /></a><br /><br />Yukarı tırmandıkça bastığımız toprak da gevşekleşiyor. Ayaklar kayıveriyor aşağı, otların kökleri en sağlam zemin haline geliyor. Aşağıda manzara mükemmel ama yükseklik korkusu olanlar için değil. Çalının birinin kenarında durduğumuzda Şule yüzünde pek hoş olmayan ifadeyle “Arkadaşlar ben geri dönüyorum, yükseklik fobim var” diyor. Tırmanırken ayağının kayıp aşağı yuvarlanmayı düşünmekten tırmanmaya konsantre olamıyormuş, çok yormuş bu durum onu. İlerideki kayayı gösterip bak az kaldı (oysa zirveye daha vardı), ha gayret, anca beraber kanca beraber, şeklindeki ısrarlarımız karşısında gardını düşürüyor, bir de Hasan centilmenlik edip çantasını taşıyacağını söyleyince kabul ediyor. Önde ben yolu açıyorum, arkamdan gelen Şule’yi tutup alıyorum, arkadan da Hasan bizi takip ediyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225390191314430450"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRQsZYbafI/AAAAAAAACj4/jjhZtcZcXI8/s400/IMG_2256.JPG" /></a><br /><br />Şu kayadan sonra geldik dediğimiz yerde önümüz açılınca görüyoruz ki o kayadan sonra daha dik tırmanışla ulaşılan başka bir kaya daha var. Üstelik o kayaya ulaşmak için sık ağaçlı bir yerden geçmek gerekiyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225390237570984530"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRQvFs2alI/AAAAAAAACkA/2BHRbW_n_Ys/s400/IMG_2257.JPG" /></a><br /><br />Tabi artık aklımızda patika matika kalmamış, geç de olsa anlamıştık dimdik çıkacağımızı. Ara sıra Şule’yi gazlamak için “Sen Verçenik’e çıkmış insansın, yaparsın edersin” filan diyorum. “Verçenik bunun yanında çerez kalır” diye cevap veriyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225390297537175554"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRQylF54AI/AAAAAAAACkI/sT9oHM-LVM4/s400/IMG_2260.JPG" /></a><br /><br />Ormanın içinden geçerken bacakların açıkta kalan yerlerde bol çizikten başka sorun olmuyor. Taraçalardan çaprazlama çıkıp nispeten düz bir kayada dinleniyoruz. Artık geri dönmemiz söz konusu değil. Çok çıktık. Yalnız diğer grubu görmediğimizden zirvedeki kayalıklara nereden tırmanabileceğimizi bilmiyoruz. Oflaya puflaya çıkmaya devam ediyoruz. Bir ara Hasan’ın ayağının kaydığını ve düştüğünü gördüm. Ona doğru fırladım ama neyse ki bir iki tur yuvarlandıktan sonra durdu. Sanırım bu tırmanışın en korktuğum anıydı. Duramasaydı herhalde aşağıdaki ormanda ağaçlara takılmış Hasan’ı bulup bütün gün üzerindeki dikenleri ayıklamakla vakit geçirecektik. Belki de tutarım diye altına girmişken beni de sürükleyecekti ki o zaman maymunların birbirlerinin bitlerini temizlemesi gibi oturup birbirimizin dikenlerini ayıklayacaktık. Aklımdan herhangi bir aksilikte ne yapacağım geçiyordu. Yakında kimse yoktu, telefon çekmiyordu, bağırsak da cevap sadece gökyüzünde süzülen yırtıcı kuşlardan gelirdi. Planım şuydu: Hemen gps ile koordinatları alıp kaydedecek ve zirveye çıkıp telefonla yardım çağıracaktım. Gezi boyunca yanımda gps taşımam bana bu anlamda rahatlık verdi, çünkü bu yerde nerede olduğumuzu anlatmak çok zor olurdu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225390356324490114"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRQ2AF5G4I/AAAAAAAACkU/Ml-rIRqk2gw/s400/IMG_2262.JPG" /></a><br /><br />Biraz önden gidip kayalıkların arasından zirve düzlüğüne çıkan bir yarık buldum. Yarığın duvarını oluşturan kayanın üzerine çıktığımda ne göreyim, bu kaya geçen hafta üzerinde konakladığımız kayanın ta kendisi (Bu arada geçen hafta bu yamaçtan tırmanmamıştık. Biraz sonra yazacağım iniş yolundan çıkmıştık düzlüğe). Bu kadar olur, etrafta yüzlerce kaya var, sen hem aşağıdan hem yukarıdan gel aynı kayayı seç.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382810764154386"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRJ-ysHlhI/AAAAAAAACgw/_AEJ851tGzg/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2022.jpg" /></a><br /><br />Bizimkileri yarığa yönlendirdim, bir süre sonra onlar da zirvedeydi. Baktım ilerden biraz önceki grup geliyor. Rehberleri Cuma Saltık yanlış yerden çıktığımızı söylüyor. Olsun çıktık bir şekilde. Yanında dört İngiliz turist var, onları gezdiriyormuş. Aslında Ağrı’ya çıkacaklarmış ama Jandarma üç Alman’ın kaçırılmasından sonra çıkışı yasakladığından buraları gezdiriyormuş. Yarın da Süphan Dağı’na çıkacaklarmış. </strong></span><br /><span style="font-size:130%;"><strong><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225472434418366946"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SISbfk0aOeI/AAAAAAAACpY/Yw4Nz3K2VYI/s400/NEMRUT%20G%C3%96L%C3%9C%20429.jpg" /></a><br /><br /><br />Kayanın üzerinde gps 2912 metre rakım gösteriyordu. Yani yaklaşık 500 metre tırmanmışız.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423459076587234"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRu81dAvuI/AAAAAAAACk8/z0VBtUKjdr8/s400/IMG_2282.JPG" /></a><br /><br /><br /><br />Grubu uğurladıktan sonra meyve suyu, muz, gofret ve yulaflı bisküvi ile karnımızı doyurduk. Üç çeyrek saatlik tırmanışın sonunda yorulan bedenleri manzaraya serdik. Şarkılar türküler söyledik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423524435580242"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvAo7z1VI/AAAAAAAAClE/Ne2Nlj19co4/s400/IMG_2285.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423565168785826"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvDArXOaI/AAAAAAAAClM/YqCFdAnCSO8/s400/IMG_2292.JPG" /></a><br /><br />Yol boyunca “Bir daha tırmanırsam ne olayım!” diye sızlananlar bile o an halinden pek memnundu.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423760501331506"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvOYWRVjI/AAAAAAAACls/Nq4QxtQyLU0/s400/IMG_2315.JPG" /></a><br /><br />Arkaya manzarayı bulduk tabii, fotoğraf da beleş, çek babam çek…<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382653866294498"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIRJ1qMwPOI/AAAAAAAACf4/AtHQahVDghI/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%205.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382877060991042"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRKCpqhCEI/AAAAAAAAChA/JGZaVYiiywg/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2023.jpg" /></a><br /><br />Biraz dinlenme ve yemek sonrası kendini toplayan vücutlarda enerji yerine gelmeye başlayınca temiz havanın ve manzaranın da etkisiyle nöronlarımız kanlandı.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423798751358002"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvQm1ybDI/AAAAAAAACl0/AR179cJ8bt0/s400/IMG_2319.JPG" /></a><br /><br />Atraksiyon yapmadan duramadık.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423845786645698"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvTWD39MI/AAAAAAAACl8/bG86qHbgfPs/s400/IMG_2320.JPG" /></a><br /><br />Eve dönünce bu fotoğraflara bakıp bakıp gülmekten gözümüzden yaşlar geldi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423888930875986"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvV2yQqlI/AAAAAAAACmE/nW3dpuISzF8/s400/IMG_2321.JPG" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423937536928882"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvYr22LHI/AAAAAAAACmM/9jzaqMouT5c/s400/IMG_2347.JPG" /></a><br /><br />Ben ilerideki tepeye de gitmek istedim ama Hasan’la Şule sen git biz burada bekleriz deyince vazgeçtim. Zaten biraz önce tanıştığımız Cuma da en güzel manzaranın burada olduğunu söyledi. Belki bir gün bu kraterin çevresini yürüme şansım olur. Biraz daha dinlenip video çekimi yaptık. İşte burada:<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1523900/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1523900//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">For more of the funniest videos, click here</a></span><br /><br />Dönüş yolunda zirvenin üzeri düz, yürüyüş rahat, hava temiz manzara mükemmel, keyifler gıcırında.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225423983066128994"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvbVd2omI/AAAAAAAACmU/P506e-6IWbk/s400/IMG_2364.JPG" /></a><br /><br />Önce hafiften tatlı bir rampa tırmanıyor sonra yol boyunca inişe başlıyorsunuz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225382977470237922"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRKIft8jOI/AAAAAAAAChg/dURt3q-G1RE/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2025.jpg" /></a><br /><br />Öndeki sırtın sağında krater gölü solunda Van Gölü uzanıyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225383000140579778"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRKJ0K-g8I/AAAAAAAACho/LKLjktJcUzU/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2026.jpg" /></a><br /><br />Gerçekten akıllara zarar bir manzara.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225383036492341218"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SIRKL7l6X-I/AAAAAAAACh4/i0BIaCBWba4/s400/nemrut%20g%C3%B6l%C3%BC%20panorama%2027.jpg" /></a><br /><br />Yürürken birkaç metre ötedeki çalıların arasından bıldırcınlar fırlıyor, tepede kocaman bir kuş süzülüyor, otlar bacağınızı okşuyor, rüzgar yüzünüzü; insanın içinden buradan ayrılmak gelmiyor.<br /><br />Dönüş yolu çok kolay. Aslında sabah tırmanışı da bu yoldan yapacaktık ama işte grubun peşine takılınca biraz yorucu oldu. Olsun iyi bir tecrübeydi.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225435620737414242"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIR6AvK59GI/AAAAAAAACnE/-ujwrmCQ1GA/s400/SANY0006.JPG" /></a><br /><br />Bu patika aşağıda kraterden çıkıp Ahlat’a giden toprak yola bağlanıyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225435745095720050"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SIR6H-cPHHI/AAAAAAAACnM/LN9tR5eDdGU/s400/SANY0007.JPG" /></a><br /><br />Oradan da arabaya kadar 3-4 km’lik düz bir patika var.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225424038115311842"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SIRveiimgOI/AAAAAAAACmc/-fzNdAu7sqk/s400/IMG_2414.JPG" /></a><br /><br />Sağımızda birkaç saat önce ter döktüğümüz yamaca bakıp “İyi çıkmışız beea!” diyoruz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225424087322904562"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIRvhZ2mx_I/AAAAAAAACmk/CVuzylbpXOw/s400/IMG_2421.JPG" /></a><br /><br />Ilık gölün kenarında rehber Cuma karşılıyor ve tebrik ediyor bizi, geri döneceğimizi düşünmüş bir ara. Ağrı’da Almanların kaçırıldığı gün bir başka grupla birlikte o da oradaymış. Gecenin macerasını anlatıyor merakla dinliyoruz. Kendi turist ekibine paniğe neden olmamak için söylememiş. Ekip Ağrı zirvesinde telefonları açınca (zirvede telefon çekiyormuş) yakınlarından gelen mesajları okuyup öyle öğrenmişler. Hiçbiri ağız tadıyla zirvenin keyfini çıkaramamış yazık. “Bu tepeye çıktıysanız Ağrı’ya daha kolay çıkarsınız” diyor. Aslında haksız sayılmaz, aynısını Kaçkar tırmanışından sonra da duymuştum. Beş gün süren çıkış boyunca günde 3-4 saat yürünüyor. Çıkış rotasında yürüyüşü zorlaştıracak çarşak vb gibi zemin yok. Sadece son 300 metrede buz olduğundan ayakkabılara çivili ekipman takılıyor. Tabi bu yazdıklarım sadece haziran ile eylül ortası arasında geçerli. Merak edip soruyorum tur için ne kadar ücret aldığını. “Size numaramı vereyim istediğinizde arayın çıkış tarihimi söylerim ekibe katılırsınız. 100-150 YTL’ye katır kiralarsınız, bende gerekli ekipman var, yemek tenceresi zaten pişecek, misafirim olursunuz, ben zaten yabancılardan para kazanıyorum, sizden para istemem” diyor. Bu cömertliği yetmezmiş gibi çıkışta biraz zorlandığını öğrendiği Şule’ye bir de baton hediye ediyor. Bu doğu insanın yüreği kaç kilometre kare? Yine mahcup oluyor yine hayran kalıyoruz. Sanırım Ağrı’ya kiminle çıkacağımı artık biliyorum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225435795015123090"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SIR6K4Z8wJI/AAAAAAAACnU/RvY-pxUe0_g/s400/SANY0009.JPG" /></a><br /><br />Yorgunluğumuzu atmak üzere ılık göle atlıyoruz.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1523912/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1523912//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Awesome video clips here</a></span><br /><br />Çıktığımızda pillerimizin dolduğunu hissediyoruz. Yavaştan toparlanıp içtiğimiz suların kolaların parasını ödemek üzere Necati’ye gidiyorum, “Yok borcunuz yolunuz açık olsun” diyor. Gönlümden kopanı zorla verip Ahlat’a sürüyoruz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456269339372050"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SISMypNPqhI/AAAAAAAACoA/dG3BI7bjgzM/s400/IMG_2430.JPG" /></a><br /><br />Geçen haftadan çok memnun kaldığım 3 yıldızlı Büyük Selçuklu Oteli’ne yerleşiyoruz. Adı üç yıldızlı ama bana sorarsanız bazı beş yıldızlılardan bile daha iyi hizmet veriyorlar. Bu sefer ayağımız alıştığı için kişi başı kahvaltı dahil 35 alıyorlar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456298567252722"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SISM0WFtuvI/AAAAAAAACoI/kNEVRaouaWs/s400/IMG_2435.JPG" /></a><br /><br />Akşam yemeğini göl kenarında kurulan masada yiyoruz. Gölden çıkan inci kefali kızartması, otlu peynir, haydari, zeytinyağlı barbunya, salata meyve ve rakı. Yemekte bize gölün karşı yakasında doğan dolunay da eşlik ediyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456331950687730"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SISM2Sc8hfI/AAAAAAAACoQ/CfvPj1CyzME/s400/IMG_2439.JPG" /></a><br /><br />Bugün bana altı ay yetecek manzara gördüm. Susadım acıktım ve yoruldum, boğazımdan akan rakının tadı bir başka güzel bu akşam.<br />Gece geç saatlere kadar içip muhabbet ediyoruz. Sabah on gibi uyanıp kahvaltı yapıyoruz. Ardından biraz yüzüyorum, Hasan’la Şule kayısı ağacının gölgesinde çay içip gazete okuyorlar.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456380932686690"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SISM5I7Kg2I/AAAAAAAACoY/ReHSJTdN7_k/s400/IMG_2446.JPG" /></a><br /><br />Öğle vakti güzellik uykumuzdan uyanıp yola çıkıyoruz. Bitlis’te Selçuklulardan kalma çok güzel bir eser olan İhlasiye Medresesi’ni geziyoruz. Kale’nin çevresinde uyuşuk uyuşuk dolanıyoruz. Kaslar hafiften ağrıyor çünkü. Oturduğumuz yerden kalkarken hepimizden bir ay/uy/aman sesi çıkıyor istemsiz olarak.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456466479299890"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SISM-HnEPTI/AAAAAAAACoo/X6bEPYNgQmg/s400/IMG_2485.JPG" /></a><br /><br />Batman’da durup karnımızı tıka basa dolduruyoruz. Yediklerimizin ismini hiç duymamıştık, meğer aşçıları Marmaris’ten transfermiş. Bizim oralarda bulamayacağımız türden yemekler bunlar. Batman’dan geçerken yolda geleceğin motor yarışçıları olmaya aday gençlerle karşılaşıyoruz.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456515131396978"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SISNA82oU3I/AAAAAAAACow/u_L3IsSgbCo/s400/IMG_2487.JPG" /></a><br /><br />Minicik motorları üzerine olabildiğince yatıp hızlı gitmeye çalışıyorlar, maksimum hızları 60 km civarında. Benim motoru versem kesin ölürler. Ne kask ne vücut korumaları var. Bir yandan kızıyor bir yandan da motorların haline bakıp hak veriyorum.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/NemrutGL/photo#5225456548291201906"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SISNC4Yiy3I/AAAAAAAACo4/MkS-Kr0ZgGU/s400/IMG_2491.JPG" /></a><br /><br />Son sözlerimiz değil de son fotoğrafımız nasıl olurdu acaba denemesi yapıyoruz. Yol eğlenceli geçiyor.<br /><br />Bu iki gün bütün o yola ve yorgunluğa değdi doğrusu. Bir daha değil beş defa daha zevkle giderim Nemrut Krater Gölü'ne.<br />(Yemekler, konaklama, benzin, vs her şey dahil kişi başı 160 YTL harcamışız)<br /><br /><br /><br /><br /></strong></span><span style="font-size:130%;"><strong></strong></span>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-91811481073712114562008-06-19T23:41:00.007+03:002008-06-30T20:05:50.878+03:00GÜN BATIMINA NEMRUT YOLU<span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong>GÜN BATIMINA NEMRUT YOLU<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288221275488930"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSBBzagqI/AAAAAAAACDg/TQ0RyzL0W3k/s400/CIMG3377.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Cehennem sıcaklarının bastırmasıyla birlikte Kızıltepe’nin nörotoksik etkisi de artmaya başladı. İki haftadır 50 kilometrenin üzerinde buradan ayrılmamıştım. Hafta içlerinde çevredeki uçsuz bucaksız tarlaların arasına dalıp gördüğümüz tepelere motorla tırmanmayı hobi haline getirmiştik. Yanımıza bira da alıyor güneşi tepelerden batırıyor eve dönüyorduk. Bu vesileyle çok güzel tepeler keşfetmiş olduk. Yayan bile zor çıkılabilen yerlere motor tepesinde çıkıp bir halt oluyormuş gibi sevindik. Gel gör ki bunlar bile ilçede yapılacak hiçbir şey olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Özelikle hafta sonlarında. Ben de geçen hafta sonu pılımı pırtımı toplayıp yola düştüm. Planım Urfa’da bir gece kaldıktan sonra ya Nemrut’a ya da Halfeti’ye gitmekti. Dolayısıyla yanıma Nemrut için kalın kıyafetler Halfeti için de mayo ve havlu gibi birbirinden çok farklı kıyafetler alarak Urfa’ya gittim. Haliyle iki yan çantam da dolmuş oldu. Urfa’ya Kemal Usta’nın yerine vardığımda Uğur yarın erkenden Nemrut’a çıkmayı önerdi. Bunda sanırım benim bir önceki Nemrut gezimin güzel hikayeleri de etkili oldu. Uğur’ların Ankara’dan bir de Nemrut’u görmeyen misafirleri varmış. Böylece hem onu gezdirecek hem de güzel bir rota yapacaktık. Plan hızlıca yapıldı, kısaca şöyle: Bu akşam içelim, yarın gidelim, pazar dönelim.<br />Akşam klasik olarak Köprübaşı’na gittik. Nefis tavuk kanadı yeyip rakı içtik. Ben Bekir’de kalacaktım. O da dün geceden tekila gazisi idi. Dolayısıyla biraz erken kalktık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288319151235122"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSGuaz4DI/AAAAAAAACDw/9Po8GbNnZgo/s400/CIMG8788.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Biz kalktıktan sonra oturduğumuz masanın yanında kirpi yavrusu bulmuşlar.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288400645018610"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSLeAcU_I/AAAAAAAACEE/Cw3zIaY7nig/s400/CIMG8795.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Çok sevimliydi. Adını Kürdans koymuşlar. Keşke biraz daha kalıp görseymişim.<br />Erken yatsam da yakarcaların gece boyu bitmeyen saldırıları nedeniyle çok huzursuz uyudum. Bacaklarımın arkası hala onlarca minik küçük kırmızı kabartı ile dolu.<br />Sabah söz sekiz buçukta Kemal’in mekandaydık ama Uğur’ların gelmesi dokuz buçuğu buldu. Ankara’dan gelen yakın arkadaşları Gülfem’i on yıldır görmüyorlarmış, haliyle hasret gidermeleri biraz uzun sürmüş. Kıyafetler giyilip, zincirler yağlanıp, lastikler uygun basınca şişirilince yola düşüyoruz. İlk durak Adıyaman. 100 km.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290887682857090"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUcO8eGII/AAAAAAAACHY/WkEv7_jfO1U/s400/SANY0026.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Yol çok rahat. Ortalama hız 100-110 km.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290966277238690"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUgzu1L6I/AAAAAAAACHg/UpCLuT0-EXo/s400/SANY0030.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Ekip şöyle: Yamaha TDM 850’de Işıl Tanrıseven ve uğur Tanrıseveven, Triumph Tiger’da Muzaffer Babi ve Gülfem Uysal ve Yamaha XT660 R’da bendeniz Gökhan Uçar.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291032532307938"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUkqjRT-I/AAAAAAAACHo/3hHaRpJkZ_4/s400/SANY0044.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Ben koca kafalı bir adamım. Bir çok yönden. Bu hikaye de ise şöyle bağlanacak bu saptama. Enim tamam da boyum ne ki XL kask giyiyorum diye hayıflanmıştım bir aralar. İnsanı iyice tıknaz gösteren bir kafa şekli. Gramajın değil kıvrımların önemli olduğunu bilmesem karpuz kadar beyin var kardeşim bunun içinde diye hava atabilirdim ama….Neyse benden kötüleri de varmış. Gülfem’in kafa yanlardan basık ama ön-arka çapı uzun. Adıyaman’a kadar zor dayanmış kızcağız, kask alnına öyle bir vurmuş ki, alnı şişmiş ve kızarmış. Adıyaman’da bir süreliğine çıkardı kaskını alnını ovaladı ama pek işe yaramadı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291160082683122"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUsFtplPI/AAAAAAAACHw/zMwYeP_yzH8/s400/SANY0058.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Adıyaman girişinde yan yana gelip Opet’ten benzin alalım diye anlaştık. Git babam git şehirde Opet yok. Yol alıyoruz ve birbirimizi duymuyoruz. Diğer benzincilerden geçerken aklımdan “Alalım işte buradan sonra ya bulamazsak” falan diye geçiriyorum aklımdan. Ara sıra diğer motorlara bakıp fikrimi anlatmak istiyorum ama hareket halindeyken mümkün değil. İşte Scala Rider’ın (Kaska monte edilen bluetooh ile çalışan kulaklık-hoparlör ekipmanı, 30 metreye kadar diğer motorlarla veya yolcuyla iletişimi sağlıyor) faydası. Neyse Adıyaman çevre yolu çıkışında ışıklarda yanıma yanaşan skuturlu amcalara sordum Opet’i, “Biraz ilerde solda” dediler. Biraz’ın sınırlarını çoktan aşmış ve bu arada Alpet, Epet, Sepet, Mepet gibi bir sürü benzinciyi geçmiştik. Soruyu ikinci kez bir vatandaşa yöneltince o da ilerde solda dedi. Tamam dedik o zaman ikisi de aynı şeyi söylüyor devam. Git git Kahta yolunun yarısı oldu hala Opet yok. Biraz gazlayıp ilerdeki başka bir benzin istasyonuna sordum nerede olduğunu, “4 km ilerde” dedi. Bu kadar kesin lafa ne denir. Madem taktık Opet’e sonuna kadar derken hakikaten son geldi. Önümde giden Uğur-Işıl ikilisi sebepsiz yavaşlamaya başladı. Uğur başının üzerinden baş kesme işareti yaptı. Bu esnada yokuş aşağı iniyorduk ve ileride sağda bir benzinlik vardı. Ne şanstı ama! Motoru boşa alıp benzin pompasının yanına park ettiler. Gelen pompacı ne dese beğenirsiniz: “Abey mazot var gaz var?”, “Benzin?”, “Yok”. O an vücudumda bir hafta öncesinde Hasan’la yaşadığımız dağ tepe macerasındakine benzer bir adrenalin deşarjı oldu. Ben benzin bulup geleceğim deyip yola atıldım.Sanki çok matah bir halt yiyorum ama olsun beni heyecanlandırıyor böyle şeyler. Aklımda bu aralar dilime de pelesenk olan klişerler dolanıyor: Arkadaşlık, dayanışma ve macera!Geçen hafta Hasan güneş batmak üzereyken dağda motorun kıçını kayalarda parçalayıp sigortayı attırınca da benzer bir heyecan yaşamıştık. Dağ başında in cin top oynarken hava kararmak üzereyken, motoru evirip çevirip bir çözüm bulamayınca hızla en yakın köye uçup kamyonet aramıştım. Ben ayarladığım kamyoneti almaya giderken bizimkiler gelmişti, vurdurup çalıştırmışlar motoru. İşin komik tarafı bu vurdurma fikrinin motorcu geçinen ben değil, yılların sürücüsü Hasan değil, mühendis Bülent değil, Bülent’in eşi çocuk doktoru Serap’ın aklına gelmesi. Hepimiz utanmıştık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291265215802578"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUyNXVrNI/AAAAAAAACH8/BBVi7jReZ5k/s400/SANY0066.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Neyse lafın özü 5 km ötedeki benzinciden bir büyük kola şişe dolusu benzin getirdim. İşi riske atmamak için o 5 km ötedeki benzinki de depoları fulledik. Yola çıkmazdan birkaç dakika geçti ki sağda Opet var. Diyecek söz bulamayıp ellerimi havaya açtım. Motorda yaptığım bu hareketten herkes ne demek istediğimi anladı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290604092685842"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlULufTfhI/AAAAAAAACHI/D2XjmSkBKy4/s400/SANY0141pp.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Bu iki istasyon arasında havaalanına sapan yolda ilginç bir “ziyaret” var. Yorumsuz olarak aktarıyorum.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288469097482466"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSPdAyCOI/AAAAAAAACEM/GqEGitq4HvU/s400/CIMG8816.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Kahta’da Papatya Lokatası’nda durduk, karnımız doyurduk. Beş kişi bol bol yemek 35 YTL.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287047159030338"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlQ8r4PIkI/AAAAAAAACBs/CDmC6ArXHiA/s400/CIMG3307.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Kahta’dan sonra Nemrut’a çıkmak için iki yol var. Biri yeni yapılan büyük kısmı çok iyi asfaltın olduğu otoban gibi bir yol. Bu yol hem keyifsiz hem de diğer antik yerlerden uzak. Biz haliyle uzun ama keyifli olan, tepelerden inip çıkan, vadilerin kenarından dolanan diğer zorlu yolu seçtik. Daha önceden bu yolu gittiğimden olası zorluklar hakkında ekibi uyarmıştım. Bir ara tereddüt etsek de sonuçta iyi ki bu yoldan gitmişiz dedik. Kahta’dan çıkınca 5-6 km sonra yol sola sapak veriyor. Bu bizim yolumuz. İlk durağımız Karakuş Tümülüsü oluyor. Kısa bilgi: Dört tanesi ayakta olan sütunlardan birisinin üzerinde bir kabartma diğerinde ise kartal heykeli var. Tümülüs adını bu kuş heykelinden almakta. Kommagene krallarından I. Anctiochos'un oğlu II. Mithridates II nin karısı, kızı ve torununun gömülü olduğu mezarın yüksekliği 10 metre çapı ise 2 metre. Eskiden doğu, batı ve güney yönlerde dörder sütun varken günümüze doğuda iki, batıda ve güneyde birer sütun kalmış. Doğu sütun üstünde aslan ve kartal heykel kalıntıları, batıdaki sütunun üstünde tokalaşma steli, yerde aslan heykel parçası var. Nmerutun aksine yükseklikten olsa gerek bu Tümülüs üzerinde yeşermiş bitkiler var. Sıradan bir tepeden ayırmak zor.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213286846007818834"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlQw-iDOlI/AAAAAAAACBU/dhHElgCPHxs/s400/CIMG3302.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Üzerinde yürünen Tümülüs olur mu yahu? Olursa da o daha kaç sene kalabilir olduğu gibi?<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213286893060924338"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlQzt0Yo7I/AAAAAAAACBc/LwHVA1gv--0/s400/CIMG3303.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Tümülüs’ü karşınıza alıp sağa baktığınızda da bu manzara çıkıyor karşınıza. Yoldan on dakikalık sapmaya değer bence.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287132549858338"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRBp-_xCI/AAAAAAAACB0/-4cTsRRCvgI/s400/CIMG3314.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Yolun sunduğu ikinci güzellik Cendere köprüsü. Biraz bilgi: Cendere köprüsü Kahta ve Sincik’i birbirine bağlıyor. Romalıların yaptığı 2. en geniş kemerli köprüymüş. 120 m uzunluğunda ve 7 m genişliğinde olup her biri 10 ton ağırlığında 92 kayadan meydana geliyormuş. Köprü, depreme karşı korunacak şekilde, sütunlara köprüye esneklik payı verilerek inşa edilmiş. İnşa tarihi M.Ö. 200. Köprünün üstündeki Latince bir yazıttan anlaşıldığına göre Roma İmparatoru Septimius Severus köprüyü karısı ve oğulları adına yaptırmış. Orijinalinde dört sütun bulunduğu Kahta tarafındaki ikisinin Septimius Severus ve eşine, Sincik tarafındaki ikisinin ise oğullarına adandığı biliniyormuş. Ancak oğullardan Geta’ya ait olan sütun, onu öldüren ve kardeşine ait her şeyi yok etmek isteyen Caracalla adlı kardeş tarafından yıktırılmış.<br />Köprü 1997’de bakımdan geçmiş. Şu anda bazı yerlerin yeni yapılmış olduğu anlaşılıyor. Köprünün 500 metre doğusuna yeni bir köprü daha yapılmış, şu anda aktif olan yeni olan, Cendere’den araç geçişi şu anda yasak .<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291747821110082"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVOTNaQ0I/AAAAAAAACIU/IhCo6Hgr79E/s400/SANY0092.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Hoş malum kuraklık yüzünden iyice kurumuş su yatağı yüzünden şu anda köprüye de pek gerek yok. Eskiden gürül gürül akan suyun yatağında şimdiden lastik izleri oluşmuş bile.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291841290128546"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVTvaKTKI/AAAAAAAACIc/VTbvLUFMN6o/s400/SANY0098.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Biz de ancak birkaç metre eninde akan suyun kenarına gittik. Kurumuş su yatağında motor sürdük.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291923329002242"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVYhBwKwI/AAAAAAAACIk/x3ud-TLNMXU/s400/SANY0105.JPG" /></strong></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><br /><br />Öğleden sonranın cehennem sıcakları kafamızdan çok çizmeler içinde kalmış ayaklarımıza vuruyor. Uğur “Dağlarda gezici tim olduğu dönemlerde postalları suya sokup serinlerdik” deyince tereddüt etmeden daldırıyoruz ayakları suya<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213291997772379938"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVc2Wb9yI/AAAAAAAACIs/uVNHIF3b-Rs/s400/SANY0123.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:trebuchet ms;"><br /><br /></span><br /><br />Su yatağının gevşek toprağını arka tekerle patinaj yaparak fırlatma eğlencesinden sonra köprünün üstüne çıktık. Bol bol fotoğraf çektik. Bu fotoğraf bana bir rock grubunun albüm kapağı gibi geldi. Soldan sağa davulda Gökhan, basta Muzaffer, gitarda Uğur ve vokalde Gülfem.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5215857191735539714"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SGJyeyiQOAI/AAAAAAAACOc/k1kvZMiWZKc/s400/SANY0039pp.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br />Cendere’den sonra yol sizi tepelere çıkarıp bu manzarayı bir de yüksekten gösterir. Ama maalesef bu sefer manzaranın güzelliğinden çok eskiden kocaman su yatağı bulunan görkemli bir nehirden arda kalan dereye dönüşmüş cılız görünümü çekiyor dikkatimi. Sanki pankreas kanseri olup günden güne eriyen hasta bir adam gibi!<br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292085812593986"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVh-U3BUI/AAAAAAAACI0/wC0I_Ax_gws/s400/SANY0130.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yolun devamında bir yer var ki insanın gönlünde pencere açıyor. Yol boyunca iki tarafta da pempe zambakların arasından yolculuk ediyorsunuz. Karşıda da Yeni Kale manzarası. Kaskın önünü hafifçe aralayıp bu manzaraya sürmek bana her seferinde inanılmaz keyif veriyor.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287230053008546"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRHVNjxKI/AAAAAAAACCA/5mHq1HS2lrI/s400/CIMG3315.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bu Yenikale’yi ikinci görüşüm. Her ikisinde de öğlen sıcağı bastırdığından olsa gerek tepesine çıkasımız gelmedi. Kommagene’ler tarafından yapılmış. Arsemia ile bağlantılıymış. Sunduğu güzel manzarada fotoğraf çekip yola devam ediyoruz.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287304344035346"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRLp964BI/AAAAAAAACCI/4fgpABlGRuQ/s400/CIMG3318.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />İleride sola giren sapakta orman bakanlığına bağlı bir milli park ilan edilen Nemrut girişi için bilet kesiliyor. Kişi başı 5 YTL. Yani düşünün arabaya doluşup 6 kişi geldiniz 30 YTL ödeyeceksiniz. Ayrıca araç ücreti yok. Çok saçma bir uygulama. Hiçbir milli parkta böyle fahiş ücretlendirme görmedim. Diğerlerinde mesela motora, arabaya otobüse ayrı para alınıyor. Neyse kapı açılınca 1 km ileride Arsemia bekliyor sizi. Arsemia’ya girmeden önce girişte kurulu banklarda burayı işleten sevimli aile ile çay içmek çok iyi geliyor. Sıcaktan bunalan terli bedenler ve kaskın içinde rafadan yumurta sarısına dönmüş beyinler için ilaç bir mekan. Üstelik bizi bekleyen zorlu parkur öncesi dinlenmek için de iyi bir fırsat. Biz dinlenirken Karakuş Tümülüsü’nde yanımıza yanaşıp “Hellooo!” diyen sevimli taksici amca’da geliyor. Bizi yabancı sanmıştı. Arkada biri Brezilya’lı diğeri çekik gözlü (japon herhal) iki turist taşıyor. Yanımıza yanaşınca selamlaşıyoruz, yine karşılaştık, şimdi nereye falan filan diye muhabbet ediyoruz. Amca ingilizceyi kendi kendine buraya gelen turistlerin ve rehberlerin peşine takılarak öğrenmiş. Gramer süper olmasa da buranın tarihini güzelce anlatıyordu.<br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292175106394306"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVnK-KSMI/AAAAAAAACI8/ns0sY4bflHg/s400/SANY0141.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Biraz nefeslendikten sonra Arsemia’nın güzelliklerini görmek üzere yola devam ediyoruz. Biraz bilgi: Kral 1. Antiochos kitabelerinde söz edildiğine göre, Arsameia İ.Ö. 2. Yüzyılın başlarında Kommagene’lerin atası Arsemia tarafından Kahta çayının doğusunda Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş. Krallığın yazlık başkenti ve idare merkeziymiş.<br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287583400824226"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRb5iPjaI/AAAAAAAACCo/2XSCiDcjgxQ/s400/CIMG3345.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br />Bu fotoğrafta görülen koca kayanın her yerini kaplayan yazıt Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe yazıtıymış. Biz ne yaptık: tepesine çıkıp fotoğraf çektik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287755063413474"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRl5ByyuI/AAAAAAAACC4/hGcAbfO98C0/s400/CIMG3351.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yazıtın altında bulunan dehliz ise 158 metre derinde başka bir kaya dehlizine açılıyormuş. Şu anda kapalı.<br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287381856972242"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRQKucbdI/AAAAAAAACCQ/JLjGiDNOqTk/s400/CIMG3330.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Buranın en meşhur eseri ise Antiochos-Herakles tokalaşma steli.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292485080909186"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlV5Nt2BYI/AAAAAAAACJY/L7Xe2MDYpmU/s400/SANY0150.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Gerçekten de günümüze kadar oldukça iyi durumda ulaşmış. Boyutu anlaşılsın diye önünde çekilmiş fotoyu da koyuyorum.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287671617190290"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRhCKqeZI/AAAAAAAACCw/yzXvM_i-joI/s400/CIMG3347.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bir de eskiden su deposu olarak kullanılan mağara var.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292288357260946"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVtw3RXpI/AAAAAAAACJE/mMrPzaHNYt8/s400/SANY0146.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bizim kızlar içeri girmek için çabalasalar da olmuyor. Bu arada tellere tırmanırken (yaşı lazım değil ama) Gülfem’in bitmeyen enerjisine ve içinde hala koruyabildiği heyecana hayran kalıyorum. Giriş kapalı olsa da zaten ilgimizi çıkıştaki ışık oyunu daha çok çekiyor.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287402026267842"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRRV3LdMI/AAAAAAAACCY/_S1jN6oxVJw/s400/CIMG3337.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213287428888316962"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlRS57lzCI/AAAAAAAACCg/GA9qxysszNk/s400/CIMG3338.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Mağaranın önündeki manzara da kayda değer.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292390098641586"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlVzr4TorI/AAAAAAAACJM/TfaWSAIQf6s/s400/SANY0149.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Stelin önünden yukarı çıkarken eskiden bu yamaçlarda sokaklar ve agorolar olduğunu hayal ederek yürüyor insan. Çevredeki her kayada bir kabartma, bir iz var. Her taşa bir insan eli değmiş. Kim bilir yürüdüğümüz bu patikalarda yıllar önce ne alış verişler yapılıyor pazarlarda neler satılıyordu. Tepeye ulaştığımızda bizi nefis bir manzara bekliyor. Bu arada taksici ağabey de yanımıza gelmiş muhabbeti koyulaştırmışız.“Burada en güzel fotoğraf bak şurada çekilir” diyor ve elinde bastonuyla sekerek ilerdeki sivri kayanın üzerine çıkıyor.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292575545133330"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlV-euMiRI/AAAAAAAACJg/rGsJPh9GzbA/s400/SANY0157.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Arkası uçurum, sakatlanma şansı yok, direk ölüm. “Korkma gel” deyince “Ulan” diyorum “Bastonlu amca çıktı, çıkmazsan adam değilsin!”<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292678596624322"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWEenlf8I/AAAAAAAACJo/o0PMTmN7UJo/s400/SANY0160.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Minik zaferi birlikte kutluyoruz.<br /><br /></strong></span><span style="font-size:130%;"><strong>Artık yola çıkma vakti geliyor. Parkurun en zorlu yoluna gideceğiz. Çay içtiğimiz yerin tam karşısında iki tepenin arasındaki dimdik yoldan tepenin üstüne çıkacağız. Önceden bu yoldan gittiğim için diğer motorlar için endişeleniyorum. Benim tuzum kuru çünkü motorum dağ keçisi gibi ve artçım yok. Ama diğerleri hem benimki kadar kıvrak motorlar değil ve artçılar ile daha dengesizler. Dağ başında birimizin bile ufak da olsa yaralanması hepimizin canını sıkar. Neyse ki bu yolda bu düşük hızda yaralanma riski çok düşük. Motor devrilse bile neredeyse durmak üzere olacağında üzerinden atlamak bebek işi. Olası riskleri anlattıkça diğer ekip elemanları da biraz geriliyor ama yiğitliğe mok sürdürmemek adına atılıyoruz yola. Bir süre sonra bozuk asfalt yerini toprağa bırakıyor. Arabaların lastik izlerinden gidiyoruz. Yolun ortası ve kenarlı gevşek toprak, motorun dengesini bozuyor. Biraz tırmanıştan sonra sonunda zurnanın “zırt” dediği virajlar geliyor önümüze. İlkinde çok endişeleniyorum. Virajlar toprak, 180 derece geri dönüyor ve eğimi en az 20 derece. Yoldan çıkmadan motoru burada çevirmek zor. Yola çıkmadan söylemiştim: “Bu virajlarda durursanız düşersiniz!” Çünkü viraj çok dik, eğer ön freni sıkarsan eğim nedeniyle yük arka tekere bindiğinden ön fren toprakta tutmaz ve hemen geriye kaymaya başlar, böylece denge kaybolur ...düşersin. Arka freni sıkarsan bu eğimli toprakta belki daha iyi tutuş sağlar ama biraz da olsa arkaya kayar, bu sırada sen de sağ ayağınla arka frene bastığından sadece sol ayakla dengeni sağlayamayıp...düşersin. Diyelim iki freni birden sıktın ve olduğun yerde durdun, olduğun yerden kurtulmak için ya diğer insanları çağırıp yardım isteyeceksin ya da motoru yatırıp sonra toparlayacaksın. Yani sonuç şu: Virajda durma!<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292772788375202"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWJ9gpjqI/AAAAAAAACJw/Jmynk_DZMfQ/s400/SANY0170.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Tepeye kadar 8-9 tane bu şekilde viraj var. Her birine önceden girip arkamı kolluyorum. Düşen olursa koşup yardım edeceğim. Maşallah biraz zorlansalar da güzelce alıyorlar virajları. Son virajda tamam diyorum oldu bu iş ve arkama bakmadan gazlıyorum. Gözüm aynada ama gelen giden yok. Duruyorum kenarda birkaç dakika orada bekliyorum kimse yok. Geri dönüyorum ki Uğur’la Işıl son virajda devrilmişler. Motorun gidon dönüş çapı virajınkinden büyük olunca yoldan çıkmamak için durmuşlar ve....düşmüşler. Neyse ki ikisinde de motorda da hasar yok . Olsun, motor dediğin yatar arkadaş!<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288926818241522"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSqGJ6i_I/AAAAAAAACE0/UvobujTMEyc/s400/CIMG8836.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br />Moraller hala sağlam.Virajın sonundan başlayan köyden geçerken Gülfem Muzafferin arkasında kollarını açmış uçmaya başlamıştı bile.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288983248459666"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlStYX7V5I/AAAAAAAACE8/6Ze5sNJVYrI/s400/CIMG8840.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bozuk yollardan geçtikten sonra nihayet arnavut kaldırmlı güzel yola ulaştık. Dağın tepesinde neden arnavut kaldırımı olur? Çünkü çetin geçen kıştan sonra asfalt “patlıyormuş”, bu yüzden tepedeki yollar taş döşeli. Aynı şey Sarıkamış’ta da vardı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213289049929582258"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSxQx8hrI/AAAAAAAACFE/wr02cXRLmog/s400/CIMG8844.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Önce aşağı inip otele yerleşeceğiz, sonra akşam günü batırmak için Nemrut’a çıkacağız, rota aşağı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213289112785333410"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlS0677LKI/AAAAAAAACFM/965MCeRc7Z4/s400/CIMG8849.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bir önceki gelişimde de Kervansaray’da kalmıştım. Oda artı akşam yemeği ve kahvaltı 40 YTL. Biraz daha aşağıda 20 YTL’lik kamp yerleri de var ama onlarda hamak yok. Hamağı görünce “Tamam” demiştim “Burada kalalım”. Kervansaray’ın hemen alt tarafında biraz daha hesaplı bir otel var ama 5-10’u düşünmeden burada kalmayı öneririm. Çünkü Mahmut Ağabey burada. Mahmut Ağabey aşagıdaki otelin ve buranın sahibi, Malatya’lı, hazır cevap, hoş sohbet, görmüş geçirmiş güzel insan. Bir önceki gelişimden tanıdı beni, “Ooo Kızıltepe’li doktor gelmiş, hoşgeldin” diye karşıladı. Bu sefer beş kişi geldik ayağımız alıştı pazarlık filan derken “ Paranız yoksa vermeyin yau!” diyor. Neyse single farkı olmadan yüzlük odaları 40’a veriyor. Geçen gelişimde benzinim az demiştim Kahta’dan benzin getirtmişti. Bu sefer de bir sorunumuz var. Gülfem ertesi sabah saat sekizdeAdıyaman’da olmalı, ÖSS sorumlusu olarak görevli. İş başa düşerse erken kalkıp bırakacağız ama kimse de sabah keyfini kaçırmak istemiyor. Çare Mahmut Ağabey’den geliyor. Gülfem’e araba ayarlıyor iki dakikada.<br />Odalara yerleştikten sonra yorgunluğumuzu buz gibi biralarla bastırıyoruz.<br /></strong></span><span style="font-size:130%;"><strong><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292834775400690"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWNkbggPI/AAAAAAAACJ4/Ubg0ci-RdeA/s400/SANY0174.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Akşamüstü güneşi batırmak üzere yanımıza üç şişe kırmızı şarap alıp Nemrut’a çıktık. Tepeye yürürken taksici amcayla karşılaştık. Müşterileri göndermiş kenarda dinleniyordu.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213292886831161986"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWQmWkYoI/AAAAAAAACKA/bVNo0ppbAbk/s400/SANY0176.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Grubun zıpır kızları Işıl ve Gülfem’in isteği doğrultusunda sunağın üzerinde yere yatıp fotoğraf çektirdik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293116046356610"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWd8PusII/AAAAAAAACKI/HbY-7utVVQE/s400/SANY0178.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Fotoğrafı Uğur çekti.<br /><br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293156362115570"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWgSbwWfI/AAAAAAAACKQ/6ou6XqpdJsk/s400/SANY0179.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Arkeolojik kazılarda çok bulunmuş ve bulunacak olan Gülfem, işi bu olduğundan olsa gerek, tarihi eserlerden çok manzarayla ilgilendi, heykellerin burnunu kurcaladı, aslanların yanağından öptü, elini veren kolunu kaptırır mı denemesi yaptı.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213289489829202546"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlTK3iMCnI/AAAAAAAACFs/JVy6pjJ6FhE/s400/CIMG8862.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Elimden geldiğince buranın tarihini anlatmaya çalıştım. (Merak edenler geçen yıl yaptığım gezisinde yazdığım tarihi bilgilere <em><span style="font-size:180%;"><a href="http://gokhanucar.blogspot.com/search/label/NEMRUT">buradan</a></span></em> ulaşabilirler)<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290165350222402"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlTyMC8ykI/AAAAAAAACGo/Wr79LhKu_iM/s400/SANY0059pp%20%281%29.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290280770709650"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlT46BVqJI/AAAAAAAACGw/O8n8zU5eq-Q/s400/SANY0059pp.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Doğu terasında etrafa bakındıktan sonra güneşi batırmak ve şarapları yavaştan yuvarlamak üzere batı terasına gittik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213289546051493522"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlTOI-oHpI/AAAAAAAACF0/0Hc16FukUMg/s400/CIMG8867.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Gidiş yolunda yanından geçtiğimiz tümülüsün yamacına uzanıp niyetimizi belli ettik. Önce kızlar,<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293280688135266"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlWnhlY3GI/AAAAAAAACKY/4g-psmguP9Y/s400/SANY0181.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Sonra erkekler.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288189259149346"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlR_KiH8CI/AAAAAAAACDY/PuvYwYtOza4/s400/CIMG3376.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bu sırada tümülüsün ardından parıldayan ay görülmeye değerdi.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213288221275488930"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlSBBzagqI/AAAAAAAACDg/TQ0RyzL0W3k/s400/CIMG3377.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Işıl’ın yol boyunca şarap şişesini bu şekilde taşıması bana yıllar önce tanrılara adanan kurbanları ve köylü kızların taşıdığı şarapları düşündürdü. Sanırım eskiden burada şimdiki zamandan daha fazla şarap tüketiliyordu.<br /><br />Batı sunağının etrafında oturacak uygun bir yerler bulmaya çalışırken üzerimizdeki motor kıyafetlerini gören bir grup arkadaş bizimle tanıştı. CBF İstanbul grubunun üyeleriymiş. Birlikte sunağı duvarının önüne çöküp şarap içtik, çerez yedik muhabbet ettik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293499282434178"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW0P6VKII/AAAAAAAACKw/t_LL9wIKB2Y/s400/SANY0191.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Güneş batışı çok güzeldi. Onun kadar rüzgar da güzeldi, batan güneşin önünde süzülen kuşlar da,<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290336804624802"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlT8Kw3WaI/AAAAAAAACG4/sWMfcjGcNhw/s400/SANY0063rr.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Şarap da, içindeki ışık da…(<a href="http://sandaletliseyahat.blogspot.com/">ssbb</a>) Her şey mükemmeldi, ta ki CBF grubundan biri cep telefonunun minik hoparlörlerinden İbrahim Tatlıses çalana kadar. Arkadaşa gönderdiğimiz direk bakışlardan da bir şey anlamayınca biz de ortamdan yavaşça uzaklaşıp kendimizi fantastik fotoğraflar çekmeye vurduk. At bakem güneşi tutayım,<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293573579891314"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW4ksOYnI/AAAAAAAACLQ/Ovu-u_FkdgU/s400/SANY0199.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />İt biraz güneşi kenara gözümü alıyor,<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293597220175778"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW58wgf6I/AAAAAAAACLY/-lausHSKasQ/s400/SANY0200.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Olsun alsın varsın başımızın tacıdır batsa da güneş,<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293629479582274"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW707v-kI/AAAAAAAACLg/C6tdjBjKccw/s400/SANY0201.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bir avuç dolusu güneş tarzında fotoğraflar çektik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293532974078930"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW2NbC29I/AAAAAAAACLA/vG96Kxizthc/s400/SANY0197.JPG" /></a><br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293512475887122"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlW1BD5RhI/AAAAAAAACK4/U58itPZrsnc/s400/SANY0195.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Şaraplar bitip etraf karamaya başlayınca otele geri dönmek üzere yola çıktık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213294214980719954"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXd6GGVVI/AAAAAAAACM0/rDw9_jJwW5c/s400/S5001903.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Motorları çok eğimli bir yere park etmiştik. Yan ayak açıkken kendimi aşağı salıp gideyim derken ayak kapanıverdi. Eğimli zeminde sol ayak yerde kalıverdim. Hem aşağı hem sola o kadar eğimli ki motoru sağa ittirip üzerine binemedim öylece kaldım yolda. Neyse ki yardıma koşup motoru sağa yatırmama yardım ettiler de düzeltebildim motoru. Biraz ileri gidip motorun önünü aşağı eğime verdim, frenleri sıkıp diğerlerini bekledim, bir yandan da aynadan arkaya bakıyorum. Muzaffer ve Gülfem motorda sol yanlarını eğime vermiş duruyorlar, bir türlü kalkamıyorlar. Bir an motorun sola eğime doğru yattığını gördüm. Gülfem motorun altında kalmış. Hemen geri döndüm. Motoru kaldırıp Gülfem’i kurtardılar, neyse ki bir sorun yok, hatta eğlenmişler bile denebilir. Gülfem sonradan kendileriyle şöyle dalga geçti. “Eğim o kadar çoktu ki uzun uzun düştük. Hani düz zeminde olsan 90 derece yana düşersin, biz herhalde 130 derece filan düştük, baya uzun geldi”<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213289631474219138"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlTTHM_eII/AAAAAAAACGA/shFl8T5afto/s400/CIMG8875.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Otele döndüğümüzde baktık Apti ile Bahattin Ağabeyler de arabaya atlayıp gelmişler bizi bekliyorlar. Birlikte masa kurup geç saate kadar sohbet ettik. Ertesi sabah herkesten geç uyandım. Aslında erken uyanıp dışarı bakmıştım, hamak boşsa gidip ona yatacaktım ama boş değildi.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213290440358805314"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlUCMiGv0I/AAAAAAAACHA/kJslILf76kE/s400/SANY0123pp.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bizimkiler de erken uyanıp çevredeki ağaçlarından taze meyveler yemişler. Kahvaltıdan sonra biraz tembellik yapıp yola düştük. Gülfem Adıyaman’da, saat yarımda sınavdan çıkacak, onu alacağız.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293783677746402"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXEzXdPOI/AAAAAAAACME/zeN15yrBlt4/s400/SANY0230.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Adıyaman’a vardıktan sonra okulu bulmamız uzun sürdü. Sıcak bunaltıcı. Gülfem "Çantamı getirdiniz değil mi?" diye sorunca daha da bunaldık. Meğer sabah görevli çocuğa tembih etmiş çantamı ekibe ver getirsinler diye ama en son gördüğümde o çocuk restoranda fosur fosur uyuyordu. Muhtemelen çantayı da yastık yapmıştır. Neyse hemen Mahmut Ağabey’i aradık, demokrasilerden daha iyi çözüm üreten Mahmut Ağabey en kısa zamanda çantayı kargolayacağını söyledi. Gönül rahatlığı ile Urfa’ya döndük. Motorları bıraktıktan sonra Uğur ve Işıl ikinci köpeklerini almak üzere Akçakale’ye gideceklerini söyleyince yavru hayvan mıncıklama meraklıları olarak topluca peşlerine takıldık.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213294045071254658"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXUBIhpII/AAAAAAAACMk/xO5Da3HH7Rg/s400/k%C3%B6pekler%20%288%29.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Yavrucuklar bir avuçlar. Bir avuç köpecik.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293996642602642"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXRMuPDpI/AAAAAAAACMc/gfU5GQY1M9w/s400/k%C3%B6pekler%20%286%29.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Her yerde her pozisyonda uyumaya meyilliler. Biraz dinlenip etrafı inceliyorlar. Yürürken dikkat etmek gerekiyor üstüne basmamak için.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213293874274915298"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXKE3gU-I/AAAAAAAACMM/S3uIjx-IBxM/s400/k%C3%B6pekler%20%282%29.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Bir tanesi Gülfem’e bakarak hipnoz benzeri bir durum yaşıyor, gözlerini ayırmıyor bir türlü.<br /><br /></strong></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GNBATIMINANEMRUTYOLU/photo#5213294113207867426"><span style="font-size:130%;"><strong><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SFlXX-9j2CI/AAAAAAAACMs/N8r0IRwjYZU/s400/k%C3%B6pekler%20%2817%29.JPG" /></strong></span></a><span style="font-size:130%;"><strong><br /><br />Sonunda içlerinden birini seçiyorlar, yeni adı Kroom. Ev sahiplerinin nazik ikramlarını kıramayan açlıktan kazınan midelerimizi doldurduktan sonra sanayiye geri dönüyoruz. Bir gezinin sonuna daha gelmenin buruk mutluluğu ile ayrılıyoruz. Keşke daha uzun olsaydı. O da olacak…<br /></strong></span>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-39427339736938102482008-06-03T19:32:00.007+03:002008-06-18T13:06:24.030+03:00ADANA-MERSİN<strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866885967909826"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL3efCk8I/AAAAAAAABXs/0efZyhpdiK4/s400/IMG_9704.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />19 Mayıs gençliğe üç günlük tatil bahşedince hemen Suriye planları yapmaya başladım ama hastane işleri çıkınca tatili uzatamadım. Mecburen bu üç günü çevre gezisi ile dolduracaktık. İyi de oldu. Daha çok Hasan’ın organize ettiği bizimde peşine takıldığımız bir tur yaptık. Cuma akşamı üç ev arkadaşı ben, Hasan ve Sedat Adana’ya doğru yola çıktık. Beş buçuk saatlik yolculuk sonunda bizi bekleyen Derya’nın evindeydik. Hoş geldik beş gittikten sonra vakit kaybetmeden dışarı çıktık. Uzun zamandır güzel canlı müzik dinlemeyi özlediğimizden Pikap (PickUp'da olabilir) isimli canlı rock müzik yapan bir yere gittik.<br />Adanalı deyince insanın aklına ne geliyor? Ben benim aklımda bu seyahatten önce olanları kısaca yazayım: Kaba insanların, sert ağabeylerin yaşadığı, duyduğum kadarıyla acil servisindeki bütün doktorların (hepsinin erkek olduğunu belirtmeye gerek yok) çıkan kavgalarda ayakta kalmak için uzak doğu sporları ile uğraştığı, her gün kavga dövüş olan, şehircilik anlamında pek de şaşırtıcı olmayan tipik bir Anadolu şehri herhalde. Bir de televizyonda sıkça gördüğümüz bol kavgalı gürültülü, bazen kanlı Adana Adliyesi Koridorları... </span></strong><br /><strong><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Sonra boğma rakı diye bir şeyleri var fena sert, viskiye benziyor ve anında zurna yapıyor. Ha bir de benim tanıdığım adanalı abiler çok kıllı idi. Böyle saçma önyargılı bilgiler işte.<br />PickUp'tan içeri girip de neredeyse albümden çalışıyormuş gibi hatasız, detone olmadan çalan bu gençleri izleyince takip eden günlerde de devam edecek olan önyargı yıkılmalarım başlamış oldu. İyi müziği özleyen kulaklarıma bir de bizim eskiden çaldığımız zaten aşina olup sevdiğim repertuarın yarısını çalınca kendimden geçtim. Dayanamayıp dans ettim. Zıplangaç şarkıların bazılarında tanıdık birinin üstüne sıçrayıp pogo yapasım gelse de benden başka kimse dans etmediği için yalnız kaldım. Bir ara Sedat’a zıpladım ama adam cüssemden savrulunca uzatmadım. 32 yaşa uymayan davranışlar bunlar diye düşünmeden edemedim ama olsun, kasmamı gerektiren bir şey yoktu. Kurtlarımı dökmüş oldum.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868097148688578"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM9-fCmMI/AAAAAAAABhw/dYAahPXSK-g/s400/SANY0007.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İzmir’de bar çıkışında çorba içmeye giderdik. Burada kebap yemeye gitmek makbulmüş. Çok lezzetliydi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868148688296178"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRNA-fCmPI/AAAAAAAABiI/LL9wD1-J5Bo/s400/SANY0021.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Ertesi sabah kahvaltı yapmaya baraj gölünün kenarına gittik. Buranın Adana olduğunu hala anlamakta güçlük çekiyorum. Sanki güney’de bir yerde koya karşı oturmuş gibiyiz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868114328557778"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM--fCmNI/AAAAAAAABh4/5tXSarvq1n8/s400/SANY0019.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Suyu o kadar özlemişim ki. İçimden kendimi suya atmak geliyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866550960460354"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLj-fCkkI/AAAAAAAABUs/iCaO-W3d0hU/s400/IMG_9547.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sıkı bir kahvaltı yapıyoruz. Buranın meşhuru “sıkma” imiş. Yufkaya sarılıp pişirilmiş peynirden ibaret basit bir yiyecek ama çok lezzetli.<br />Yemekten sonra istikamet Çukurova Üniversitesi kampüsü. Neden bir üniversitenin kampüsünü gezeceğimizi merak etmeden kendimi alamasam da gruba uyup ses çıkarmıyorum. Bir bildikleri varmış demek ki…<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866602500067970"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLm-fCkoI/AAAAAAAABVM/m623nQ1xi6I/s400/IMG_9579.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Şimdi desem ki bu fotoğraf Datça’da koylardan biridir; değil işte kampüsün içinde banklara oturulup seyri sefa edilen bir yer burası.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866589615166066"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLmOfCknI/AAAAAAAABVE/-w5ZzunSARE/s400/IMG_9578.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Eminim burada okusaydım okulu bitiremezdim, ama olsun derdim bu bankta çok kadına aşık oldum.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866581025231458"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLlufCkmI/AAAAAAAABU8/debRQ_Y-MzY/s400/IMG_9576.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Adı da çok güzel: Aşıklar tepesi. Ne yalan söyleyeyim benim de aşık olasım geldi o an.<br />Sadece bu seyirlik yer değil üniversitenin diğer yerlerinde de çevre düzenlemesi mükemmel. İnsanın burada öğrenci olası geliyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866619679937170"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLn-fCkpI/AAAAAAAABVU/SUFlwWJJfVc/s400/IMG_9598.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Üniversite’den ayrılıp şehri gezmeye başlıyoruz. Belediye’nin çevreye verdiği önem hemen fark ediliyor. Şehir tertemiz, yollar düzenli, her köşe başında bir park var.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866628269871778"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLoefCkqI/AAAAAAAABVc/QWdyeq_Ilr4/s400/IMG_9599.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Tarihi taş köprü ve çevresi görülmeye değer.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866696989348594"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLsefCkvI/AAAAAAAABWE/d8FKxOguLUQ/s400/IMG_9623.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Şehrin ortasında Merkez Park var. Hani New York’taki Central Park gibi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866654039675586"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLp-fCksI/AAAAAAAABVs/ZHFVB4vO6K0/s400/IMG_9620.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Türkiye’de gördüğüm en büyük ve bakımlı park.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866671219544786"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLq-fCktI/AAAAAAAABV0/RRU3xYRT_uU/s400/IMG_9621.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Resimde ta ileride minicik görülen apartmanlara kadar uzanıyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866709874250498"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLtOfCkwI/AAAAAAAABWM/FQ1fTAPrTc8/s400/IMG_9637.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Kanalın çevresinde de nefes almalık çok hoş yürüyüş alanları var.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866739939021602"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLu-fCkyI/AAAAAAAABWc/DHX2PGlCemo/s400/IMG_9651.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Mecburi hizmetimiz bitince hayatımız için kendi kararlarımızı verme özgürlüğüne ereceğimizden Hasan’la düşünüyoruz. Burada yaşanır mı? Sonuç: Yaşanır. Su var.<br />Akşama Mersin’de olmamız gerektiğinden kısacık Adana turumuzdan aldığımız dersleri aklımıza yazıp yola koyuluyoruz. İlk durak tabi ki tantunuci Göksel. Ara sokakta bilmeden zor bulunabilecek bir yerde.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866804363531106"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLyufCk2I/AAAAAAAABW8/JzdgnAw0BKg/s400/IMG_9664.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sadece yağsız et olana biftek tantuni diyorlar, içindeki et biraz yağlı olursa adı tantuni oluyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866817248433010"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLzefCk3I/AAAAAAAABXE/gnnXf4Xj9uU/s400/IMG_9666.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />En güzeli ince lavaşa sarılanı. İstenirse yarım somun ekmek arasında da servis edilebiliyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866765708825410"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLwefCk0I/AAAAAAAABWs/OPkukwCFnJU/s400/IMG_9658.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Benim bildiğim dürümlerin ağzı ve kıçı vardır, kıçı kağıdın dibindedir, yedikçe dürümün içi kağıda dökülür, sosu akar. Eğer aç ya da benim gibi obursanız iş kağıdı yırtıp dipteki artıları yalamaya kadar gidebilir. Görüntü kirliliği çok oluyormuş demek ki, Mersin’liler nefis bir çözüm bulmuşlar buna. Ortadan ikiye katladıklarından dürümün başı da kıçıda ortada, neresini istersen oradan ısır, zevkine kalmış.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866778593727314"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLxOfCk1I/AAAAAAAABW0/goZ2XD6YzRQ/s400/IMG_9660.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Duvarlarda her şehrin ünlüsünde olduğu gibi buraya gelen meşhurların fotoğrafları asılı. Hasan’la ben üç, Sedat ise dört dürüm yiyor. Ben zaten ikinciden sonra doymuştum ama garson gelip "birer cila alır mıyız?" diye sordu, üçüncüleri o yüzden aldık. Rakıdan sonra cila niyetine birayı biliyordum, bunu da öğrenmiş olduk. Tabi bu cila insanı parlatmıyor aksine bir rehavet ki sormayın. Zaten dün geceden yorgunuz, hemen öğretmen evine gidiyoruz. Yer yok. Yakında küçük bir otel var, şehrin göbeğinde, en ucuzu o. Hemen yerleşiyoruz. Hasan anneannesinde yatacağından İki kişi, iki gece biri çift kişilik üç yataklı oda 90 YTL. Çift kişiliği kapıp uykuya dalıyorum. Bir buçuk saatlik uykudan sonra kendime geliyorum. Hasan’la buluşuyoruz. Akşam olmuş, gece sahil net değil ama on kilometre boyunca bu kadar düzenli ve bakımlı bir sahil düzenlemesi olduğuna şaşırıp yarın daha ayrıntılı gezmek üzere limana gidiyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866830133334914"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL0OfCk4I/AAAAAAAABXM/QErg0FT3hMA/s400/IMG_9682.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Marina ile deniz arasında lunapark var. Düşünmeden dönme dolaba atlıyoruz. Çocuklar gibi şeniz. Dönme dolaba binmeyeli ne kadar oldu? On yıl?<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866847313204114"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL1OfCk5I/AAAAAAAABXU/d5Jih8AD2n4/s400/IMG_9691.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sağımda limanın ışıkları, solumda tankerlerin silüetleri ile aydınlanan kapkaranlık sonsuzluk.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866864493073330"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL2OfCk7I/AAAAAAAABXk/TENUBVC89XU/s400/IMG_9699.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Buruk bir mutluluk içindeyim. Bir yanımda karanlık ve sessiz deniz, bir yanımda ışıltılı gece. Ortada halimden memnun gibiyim.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866898852811730"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL4OfCk9I/AAAAAAAABX0/oYK9kZM7qN0/s400/IMG_9712.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Çarpışan otolara binince insanın üstünde pek melankoli kalmıyor. Bu fotoğraf sonrasında Hasan’ın kıç attığını söylememe gerek yok sanırım.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866971867255842"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL8efClCI/AAAAAAAABYc/IB3TEMbgD_0/s400/IMG_9743.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Lunaparkta bir yer ilginçti. Üç metre uzakta asılı balonları iki kez vurunca sigara veriyorlar. Bebek işi. Kesin bir üçkağıdı vardır dedim doğru çıktı. İlk kurşun metal hemen patlatıyorsun balonu. Adam ikinci kurşunu yerleştirirken sanatını icra ediyor ve metal yerine plastik mermi koyuyor. On santim öteden atsan patlamaz balon. Nereden mi anladık? Sesinden. İlkinde metal arkadaki tahtaya çat diye çarpıyor. İkincisinde isinde tok diye bir ses çıkıyor. İşin daha ilginç tarafı milletin enayi gibi üst üste ikincide patlatmayı denemesi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866989047125042"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL9efClDI/AAAAAAAABYk/UmcxJtuhCOA/s400/IMG_9750.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Lunaparktan çıkıp limanda demirlemiş tekne meyhanelere gidiyoruz. İki İzmir’li olarak Hasan’da ben de bir zamanlar Pasaport’taki benzer tekneleri özlemişiz. Girip birer tek yuvarlayalım diyoruz ama içerdeki şantörlerin böğürtüleri katlanılacak gibi değil. Bir sürü tekneden bir tanesinde bile gürültüsüz yer yok. Vazgeçip şehri gezmeye başlıyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867023406863442"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRL_efClFI/AAAAAAAABY0/BXBM0FeGUFo/s400/IMG_9755.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Eski balık pazarında kediler akşam pazarının kayıntısından memnunlar.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867040586732642"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMAefClGI/AAAAAAAABY8/HHTmchj4oF4/s400/IMG_9757.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Deniz olan yerin tadı başka oluyor, deniz yobazlığı azalıyor. Çarşının arka tarafında Balıkçı Yaşar bizim Hasan’ın da tanıdığı. Mutfakta altı sönmeyen balık kızartma tenceresi var. İçinde mis gibi küçük barbunlar pişiyor. Tabağı 5 YTL.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867066356536434"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMB-fClHI/AAAAAAAABZE/taxmFUn3XBY/s400/IMG_9762.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />En sevdiğim balıklardan biridir ama İzmir’de pahalı olduğu için tadımlık yerdim. Barbunun memleketine gelmişim haberim yok. Yarın burada barbun bira klasiği yapmak üzere önceden sözleştiğimiz gibi Hasan’ın dayısının ocakbaşı lokantasına gidiyoruz (Mekanın adı Bizim Bahçe).<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867079241438338"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMCufClII/AAAAAAAABZM/t4czvgoyypw/s400/IMG_9764.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İçeride fazla müşteri yok. Erdal Dayı ve tayfası da makama geçmişler "var mısın yok musun" izleyip demleniyolar. Erdal dayı aynı zamanda Mersin Kasaplar Odası başkanı, masasında çeşit türlü içki vardı. Kendisi de viski içiyordu. İnsan hem kasap olup nefis kebaplar yapar hem de içki içerse normların üzerine çıkar biraz. Bizim Dayı da 150 kilo civarında. Sevgili yeğeni Hasan’ı ve arkadaşlarını görünce nefis bir masa hazırlıyor bize.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867096421307538"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMDufClJI/AAAAAAAABZU/X4dxhbTOF5g/s400/IMG_9771.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Rakılar, kebaplar, meyveler ve sohbet olur da TSM olma mı? diye uzun yıllar Avrupa’da çalıp sonunda emekliliğini memleketinde geçirmeye gelen keman ustası Hüseyin Ağabey’i davet ediyor masaya.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867109306209442"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMEefClKI/AAAAAAAABZc/SZzUCTZY7dk/s400/IMG_9781.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Bana da değerli darbukasını veriyor ve başlıyor fasıl.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867152255882466"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMG-fClOI/AAAAAAAABZ8/1Mi2kydsv70/s400/IMG_9820.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Bu darbukayı kırk yıl önce aylarca para biriktirerek almış. Anısı çok imiş. Ben de elimden geldiğince dillendirmeye çalışıyorum çalgıyı.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867117896144050"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRME-fClLI/AAAAAAAABZk/DFX3dr0LKEE/s400/IMG_9789.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Hüseyin Usta’nın yaptığı uzun taksim aralarında da tütün sarıp içiyorum.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867139370980562"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMGOfClNI/AAAAAAAABZ0/RnJxfWFgD4c/s400/IMG_9816.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867165140784370"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMHufClPI/AAAAAAAABaE/LvQrxAEC3sY/s400/IMG_9828.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Masada herkesin kendinden geçtiği bir şarkı mutlaka var. Sedat hariç. O içki içmiyor TSM bilmiyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867208090457378"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMKOfClSI/AAAAAAAABac/FCNscHmYwjQ/s400/IMG_9857.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Bir süre sonra onca gürültüye rağmen sızıp kalıyor zavallı. Ulan biz içtik sana n’oluyor filan diyoruz hiç tınmıyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867190910588178"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMJOfClRI/AAAAAAAABaU/1Eat8bNaTfY/s400/IMG_9846.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867182320653570"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMIufClQI/AAAAAAAABaM/pd2CwN3RwPE/s400/IMG_9842.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Gecenin sonlarında herkes müzisyen herkes ses sanatçısı oluyor. Hasan darbukatör ben kamereman kesiliyorum, gerisi de çatlak sesler halk korosu. Saat kaçta odaya nasıl gidiyoruz pek hatırlamıyorum. Yalnız yan odada uyuyan adamın uyku apnesi olduğunu ve erkek aslan gibi gürleyerek horladığını net anımsıyorum. Adam yan yatakta uyuyor gibiydi. Çünkü odalar arasında dandik bir tahta kapıdan başka bir şey yok, bütün sesler içerde. Neyse ki kafam bir dünyaydı da sızdım kaldım.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867220975359282"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMK-fClTI/AAAAAAAABak/rfQbTLPlfOU/s400/IMG_9947.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sabah Hasan kahvaltı için bizi alıyor. İstikamet künefeci. Bu tatilde mutlaka yememiz gereken iki şey vardı. Biri tantuni diğeri künefe. Kısmet bu sabahaymış. Bunun diğerlerinden farkı ortasında çok kalın tuzsuz peynir tabaksının olması. Battı balık yan gider diyerek önce kıymalı börek sonra künefeleri indiriyoruz mideye.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867259630064978"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMNOfClVI/AAAAAAAABa0/s4e2lHjArDE/s400/IMG_9961.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Alışveriş merkezi gezmek hiç adetim değildir ama bizimkilerin ihtiyaçları olduğundan Mersin forum’a gidiyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867293989803378"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMPOfClXI/AAAAAAAABbE/9o6_jxI-NMg/s400/IMG_9965.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Hiç böyle merkezleri gezmediğimden midir nedir etkilendim buradan. Mimarisi çok güzeldi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867302579737986"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMPufClYI/AAAAAAAABbM/lusBtb3PRiw/s400/IMG_9966.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Geniş iç mekanı süsleyen pek çok obje vardı. Ama en güzel obje çikolatalı donmuş muz satan kızdı.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867311169672594"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMQOfClZI/AAAAAAAABbU/Vml2aUNYYpo/s400/IMG_9991.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Tele objektifi takıp çaktırmadan fotoğrafını çekmek için yarım saat dört döndük etrafta.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867328349541794"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMROfClaI/AAAAAAAABbc/ZvCC4-snIx8/s400/IMG_9993.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Biraz daha kalsaydık gidip evlenme teklif edecektim kıza. Allah yaratmış, yüzündeki yara izi bile sade güzelliğini bozamamış.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867349824378290"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMSefClbI/AAAAAAAABbk/SbYlHMSkSxk/s400/IMG_0008.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Bizimkilerin alışverişi bitmeyince ben de diyenara gittim. Bir sürü kitap aldım. Forumun dışındaki kafede oturup kahve içtim. Modern insanları gördükçe gözüm gönlüm açıldı. Dün gece vakti hayran kaldığımız sahil düzenlemesinin fotoğraflarını çekmek üzere sahil yoluna gittik.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867392774051282"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMU-fCldI/AAAAAAAABb0/Iqs3XVLx3e4/s400/IMG_0014.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İzmir Karşıyaka’dan geldim doğuya. Gönlüme pencere açmak istediğim vakitlerde aklıma Karşıyaka’nın sahil şeridini getiririm. Ve şunu söyleyebilirim ki Mersin’in bu on kilometrelik memleketimin sahilinden daha bakımlı ve güzel.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867418543855090"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMWefClfI/AAAAAAAABcE/QTtbxElQu8M/s400/IMG_0021.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sık ararlıklarla çeşitli temalar içeren heykeller ile süslenmiş. Aklıma Eskişehir’i de benzer şekilde heykellerle süsleyen kendisi de heylektraş olan başarılı belediye başkanı Büyükerşen geldi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867431428756994"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMXOfClgI/AAAAAAAABcM/JREfHyyhAg0/s400/IMG_0022.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Mersin belediye başkanının heykelle ilişkisini bilmiyorum ama heykeltıraşlarla arasının iyi olduğuna eminim.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867444313658898"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMX-fClhI/AAAAAAAABcU/vEWqDIRnwIo/s400/IMG_0023.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Heykelden pek anlamam ama ardı sıra döşenmiş eserlere bakmaya doyamadım.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867508738168418"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMbufClmI/AAAAAAAABc8/1qnqAahzqSE/s400/IMG_0032.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867525918037618"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMcufClnI/AAAAAAAABdE/hTXbCajdmR4/s400/IMG_0035.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sadece heykeller değil değirmenler, köprüler, havuzlar ve çevreyi güzelleştirmek için akla ne geliyorsa var sahil boyunca.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867538802939522"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMdefCloI/AAAAAAAABdM/qeAwJ8u1l2o/s400/IMG_0040.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />En beğendiğim de havuzun üzerinde koşan bu atlar oldu.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867560277776034"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMeufClqI/AAAAAAAABdc/ctpN-bPYbZc/s400/IMG_0050.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867495853266514"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMa-fCllI/AAAAAAAABc0/v1f206MP9hM/s400/IMG_0031.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />En saçmaları ise eskiymiş görüntüsü verilen yarım bırakılmış çakma sütunlardı. Bence gereksiz para harcamışlar.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867487263331906"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMaefClkI/AAAAAAAABcs/WysEWY1SDtw/s400/IMG_0030.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867461493528098"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMY-fCliI/AAAAAAAABcc/MLISKnL2Gt8/s400/IMG_0025.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Bir de sahil boyunca birbirinden ayrı yapılmış üç büyük futbol takımının alanları var. GS için aslan, BJK için kartal ve FB için kanarya heykellerini görmek şaşırtıcı değil.<br /><br />Dün geceyi ve takip eden sabah kahvaltısını hala sindiremediğimizden olsa gerek akşam üstü olduğunda yoruluverdik. Hemen soluğu önceki gece gözümüze kestirdiğimiz bira barbun ikilemesinde aldık.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867577457645234"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMfufClrI/AAAAAAAABdk/gaZDbJ9pev0/s400/IMG_0062.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867598932481730"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMg-fClsI/AAAAAAAABds/RC-5kVB-zDQ/s400/IMG_0067.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Yemekten sonra rehavet iyice çöktü üzerimize. Otele gittik. Biraz Martin Mystere okudum sonra uyudum. Akşam Hasan bizi aldı. Uzun zamandır sinemaya gitmemiştik. O…Çocukları’na gittik, çok güzeldi. Kah güldük kah ağladık. Sinema çıkışında Hasan’ın arkadaşları ile buluştuk.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867607522416338"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMhefCltI/AAAAAAAABd0/h6C2qyDBwsg/s400/IMG_0071.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Ay ışığı altında fotoğraflar çektik.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867633292220162"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMi-fClwI/AAAAAAAABeM/-gfVkD-HMsA/s400/IMG_0085.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867641882154770"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMjefClxI/AAAAAAAABeU/DobPR3yoph8/s400/IMG_0102.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Ertesi gün tatilin son günüydü. Çevreyi mi gezelim denize mi girelim derken hepsini birden yapmaya karar verdik. Hepsinin ucundan acık.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867659062023970"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMkefClyI/AAAAAAAABec/MhX00-3f7KI/s400/IMG_0104.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Arabaya atladık solumuza Akdeniz kıyılarını alıp batıya sürmeye başladık.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867680536860466"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMlufClzI/AAAAAAAABek/YXvYB6yN4WE/s400/IMG_0118.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İlk durak Kanlıdivane. Burası 60 metre derinliğinde bir obruğun çevresine kurulmuş eski bir Roma kenti. Obruk doğal yüzey çöküntüsü anlamına geliyor. Söylenceye göre suçlular obruğun içindeki vahşi hayvanlara atılarak cezalandırıldığından adı Kanlıdivane olmuş. Merdivenlerle inilen çukurun büyüklüğünden ötürü tanrısal olduğu düşünülmüş ve kent tarih boyunca dinsel bir merkez olmuş. Obruğun en hakim yerinde büyük bir tapınak var. Bunun dışında çevreye yayılmış bol miktarda bazilika, kaya mezarı ve sarnıç mevcut.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867697716729666"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMmufCl0I/AAAAAAAABes/DmBh9_7Qapw/s400/IMG_0132.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867740666402674"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMpOfCl3I/AAAAAAAABfE/dM_GWss2wmo/s400/IMG_0153.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sonraki durak Narlıkuyu. Denize nazır sevimli bir koy.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867753551304578"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMp-fCl4I/AAAAAAAABfM/gyhUyIgb6To/s400/IMG_0156.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Kenardaki lokantayı gözümüze kestirip hemen oturuyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867796500977586"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMsefCl7I/AAAAAAAABfk/Euz2a1s-Fco/s400/IMG_0164.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Kısa tatilin en keyifli anlarından biri. Birer bira alıp martıları seyrediyor ayağımızı denize sokuyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867809385879490"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMtOfCl8I/AAAAAAAABfs/pbMYWlFjrFc/s400/IMG_0168.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867822270781394"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMt-fCl9I/AAAAAAAABf0/97nGbrs6PAQ/s400/IMG_0171.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Vakit kısıtlı olduğundan bira faslını fazla uzatmadan cennet-cehenneme gidiyoruz. Burası birbirine komşu iki büyük obruktan oluşuyor. Cennet obruğunun dibindeki mağarada küçük bir kilise varmış ama bu sıcakta 500 merdiveni inip çıkmak işimize gelmiyor. Buradan yaklaşık bir km ileride de Astım mağarası var. İçeri helezonik demir merdivenle iniliyor.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867873810388994"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMw-fCmAI/AAAAAAAABgQ/k3Xu4z-g5uA/s400/IMG_0179.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Dev sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu doğal şekiller sanki insan elinden çıkmış sanat eserleri gibi.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867903875160098"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRMyufCmCI/AAAAAAAABgg/nmZpl4hut-4/s400/IMG_0181.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İnsan burada yürürken sanki yüzüklerin efendisi filminin setinde yürüyormuş gibi hissediyor. Birazdan çalacak ork davullarına kulak kabartıyor. Bir başka dünya sanki.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867955414767698"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM1ufCmFI/AAAAAAAABg4/TdXlcYrQ_sA/s400/IMG_0187.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202867976889604194"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM2-fCmGI/AAAAAAAABhA/GSd_VOBYIx0/s400/IMG_0188.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Mağara içinde pek çok yere duvarlara çamur atmayın yazıyor. Neden sonra bu yazının sebebini anlıyorum. İçerideki nem oranı yüksek olduğundan taban çamurlaşmış. İnsanlar da bu çamurları alıp oraya buraya fırlatıp doğal güzellikleri bozmuş. Ya çöp atarlar, ya izmarit atarlar ya bira şişesi parçalarlar. Burada hiçbiri yok ama çareyi bulmuşlar. Çamur atıyorlar, Allah akıl fikir versin.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868041314113682"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM6ufCmJI/AAAAAAAABhY/yZF_Wzs3diE/s400/IMG_0195.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868058493982882"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM7ufCmKI/AAAAAAAABhg/yq5ZTgHeTbA/s400/IMG_0197.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868075673852082"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDRM8ufCmLI/AAAAAAAABho/i87rUdQsabM/s400/IMG_0199.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Mağaradan çıkıp deniz sezonunu açmak üzere Kız Kalesi’ne yol alıyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868483695745554"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDRNUefCmhI/AAAAAAAABkY/cadhP8ydNHU/s400/SANY0110.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Sahilden birer kano kiralayıp kaleye kürek çekiyoruz.<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202868496580647458"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRNVOfCmiI/AAAAAAAABkg/twNwS_JuIZY/s400/SANY0117.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />Kale’nin efsanesi şöyle: Korikos'ta yaşayan Krallardan biri, bir kız çocuğu olsun diye gece gündüz Tanrıya yakarmaktadır. Sonunda dileği yerine gelir ve kız büyüdükçe güzelliği ve yardımseverliği ile herkesin sevgisini kazanır. Günlerden bir gün kente bir falcı gelir. Kral onu saraya çağırtır, kızının geleceğini öğrenmek ister. Falcı prensesin eline bakınca irkilir ama bir şey söylemez. Kral zorlayınca "Kralım" der, “Kızınızı bir yılan sokacak. Bu yazgıyı hiçbir şey bozamayacak, siz dahi engel olamayacaksınız” deyip oradan ayrılır. Kral, kıza bir şey söylemez ama düşüncelere dalar. Sonunda kıyıya yakın küçük bir adacık üzerinde, ak taşlardan bir kale yaptırır ve kızını buraya kapatır. Günün birinde saraydan kaleye gönderilen bir üzüm sepetinin içinden çıkan bir yılan kızı sokar ve öldürür.<br />Biraz tanıdık bir hikaye değil mi?<br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/ADANAMERSN/photo#5202866538075558450"><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDRLjOfCkjI/AAAAAAAABUk/p9Y7KvMKsrY/s400/IMG_9112.JPG" /></span></a><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"><br /><br />İki saat kadar yüzüp, atlayıp dalıp denize doyuyoruz. Dönüşte Mersin’e uğrayıp vedalaşmak üzere Hasan’ın dünya tatlısı anneannesinin elini öpüyoruz.<br />Öyle yorulmuşum ki daha otoban’a çıkmadan benim gözler kapanmaya başlıyor. Arka koltukta deliksiz iki saat uyuyorum. Kızıltepe’de eve varmamız gece on biri buluyor.<br />Aklımda bir şey kalıyor: Mersin’de de Adana'da da yaşanır. Su var!</span></strong><br /><br />(Gezide kullanılan araba FIAT Fiorino Sedat'tan, Fotoğraflar: Canon 40D, Hasan'dan)Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-16732801739895680452008-05-28T01:19:00.010+03:002008-05-29T12:36:02.124+03:00CEYLANPINAR<strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763087833253154"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIc85dxSI/AAAAAAAAB3I/cjMHcoTV8Fg/s400/IMG_0299.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Uzun süredir narin ceylanları görmek için fırsat kolluyordum. Nihayetinde haftanın yorgunluğu da üzerime çökünce en azından bir günü evde dinlenerek diğer günde de Ceylanpınar’a giderek değerlendirmek kararı aldık. Aslında amacımız Hasan’ın doktorları başta olmak üzere dinleyenleri şaşkına çeviren sarılığı yüzün değişik yerlerine uyguladığı jilet kesikleri ile tedavi eden teyzeyi bulmaktı ama olmadı. Bu hikayeyi ayrıca teyzeyi bulup fotoğrafladığımızda Hasan’ın kendi dilinden yayınlamayı ümit ediyorum.<br />Ceylanpınar Kızıltepe arası 60 km. Yol sonu gelmez tarlalar arasından ilerleyen kısmen bozuk asfalt. Öğlen yola çıktığımızdan güneş tepede ve kasklara sıkışmış kafalarımızdan şıpır şıpır ter boşalıyor. Ceylanpınar’da bizi arkadaşımız Tolga karşılıyor. Buraya gelmeden önce 18 milyara 96 model sıralı tüplü Grand Cherokee almış. Çok da iyi yapmış çünkü yollar çok bozuk. Motorları evin bahçesine bıraktıktan sonra TİGEM (Tarım İşleri Genel Müdürlüğü) arazisinde yer alan ceylan üretim çiftliğine gidiyoruz. TİGEM’in çok büyük bir arazisi var. Kilometrelerce ekili alan. Türkiye’nin buğday ambarı olduğu söyleniyor. İçeri girmek için güvenliğe kimlik bırakmak yeterli. Girişen biraz ilerisinde tellerle çevrili alanda onlarca ceylan var.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762508012667634"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsH7M5dwvI/AAAAAAAAByw/aaxfKf9BFxo/s400/IMG_0215.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ben aslında bir iki tanesini evcilleştirip gelenlere sevdirdiklerini sanmıştım, yanılmışım. Ancak uzaktan bakabiliyorsunuz. Tellere ve gelen ziyaretçilere alışık olmalarına rağmen hala tetikteler ve insanların varlığından rahatsız oluyorlar.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762791480509378"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDsILs5dw8I/AAAAAAAAB0Y/jdd2ZuJguNA/s400/IMG_0246.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir de çok küçükler, pek narinler. Boyları dizi ancak aşar. Ayakları iki parmak kadar. Uzaktan sevmekle yetineceğiz.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762641156653874"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIC85dwzI/AAAAAAAABzQ/eutZF5SPYRs/s400/IMG_0223.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Küçük bir alanda da oldukça bakımsız birkaç tane deve kuşu var.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762675516392274"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIE85dw1I/AAAAAAAABzg/rHGZZSCnEvU/s400/IMG_0230.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Hani bir çocuk şarkısı vardı “Sen hiç gördün mü üç kulaklı bir adam?” diye. Şöyle çevirsek “Sen hiç gördün mü iki parmaklı bir hayvan?” diye, bir cevabı var: Devekuşu.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762812955345890"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIM85dw-I/AAAAAAAAB0o/szCqU2kSfNI/s400/IMG_0255.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ceylanlardan ayrılıp Öğretmen evinde soğuk bir şeyler içmeye gidiyoruz. Burası galiba sınıra en yakın öğretmen evidir. Yakın demek doğru olmaz çünkü neredeyse sınırın üzerinde. Duvarını atlayınca askeri bölgeye giriyorsunuz. 100 metre ötede Suriye’deki binaları görmek hatta selamlaşmak mümkün.<br />Soluklanıp sulandıktan sonra Tolga’lara motorları almaya gidiyoruz.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762834430182402"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIOM5dxAI/AAAAAAAAB04/KTBLtWlwsgw/s400/IMG_0277.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Tolga'ların apartmanda yaşayan cana yakın Van Kedisi ile her ne kadar kediyi boğazlamışım gibi görülse de pek sevişiyoruz. Hasan’la motorlara atlayıp TİGEM arazisinde kaçak yaşayan kesici teyzeyi bulmak ümidiyle Ceylanpınar-Viranşehir arasındaki asfalttan sola sapıp, yol dışına "Mars"’a gidiyoruz.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5205160630006171826"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDxyA85dyLI/AAAAAAAAB_I/pRvP8g2heFM/s400/SANY0003.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ufuk çizgisine kadar ufak tepeler dışında uçsuz bucaksız taş toprak bir alan. Ara sıra sonsuz kahve tonunu bölen sütlü kahve renkli nereye gittiği belli olmayan toprak yollar, uzaktan görülen çirkin elektrik direkleri, çöl sessizliğini bölen motor sesleri, Hasan’ın arkasından kalkan yolda olma, gitme duygumu kamçılayan çizgisel toz bulutları, rüzgar çıkınca önümüzden yuvarlanan çalı çırpılar ve denizin ortasında kalmışız gibi tuhaf bir yalnızlık duygusu.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764019841156914"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsJTM5dxzI/AAAAAAAAB7U/KT29Cp1HRcM/s400/IMG_0338.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bir süre gittikten sonra nihayet hayat belirtileri ile karşılaşıyoruz. İlerlerde bir yerlerde dikdörtgen, toprak ile aynı renkte küçük yerleşim yerleri var. O yöne çeviriyoruz tekerleri, kesici teyzeyi soracağız.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763440020571586"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIxc5dxcI/AAAAAAAAB4c/N1-Oedi_9cM/s400/IMG_0313.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ofa Köçeri’nde meraklı ama çekingen karşılıyor Ali Çakır bizi. İki göz kerpiç evinde, sekiz çocuk dört yetişkin, sayısız sinek ve koyunlarla, elektriksiz ve susuz yaşıyorlar. TİGEM arazisi olduğu için aslında burada yerleşim kurmak yasak olduğu için betonarme ev kuramıyorlarmış. Zaten şu anda oturdukları evi de bir gece elbirliği ile yapmışlar.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763147962795362"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIgc5dxWI/AAAAAAAAB3o/YoB0P2tuKdw/s400/IMG_0304.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Suyu Ceylanpınar’dan tankerle getiriyorlarmış. Yerleşim yasak olduğu için elektrik ve su belediye tarafından getirilmiyormuş. Yine de çocuklar için buraya ve çevredeki diğer köçerlere okul servisi varmış.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762885969790018"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIRM5dxEI/AAAAAAAAB1Y/sIQv17Wjr6M/s400/IMG_0283.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Evde masa, sandalye halı gibi eşyalar yok. Salon, oturma odası, mutfak, yemek odası, yatak odası burada geçerli değil. Var olan bütün mekan bütün amaçlar için kullanılıyor. Misafir olarak bizi ağırladıkları için toz kalkmasın diye yere su serpiyorlar. Havada yüzlerce kara sinek uçuşuyor.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762903149659218"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsISM5dxFI/AAAAAAAAB1g/OKZszRknCMU/s400/IMG_0284.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Burada ne aradığımızı soruyorlar. Hasan benim sarılık olduğumu kesici teyzeyi aradığımızı söylüyor. 15 km kadar uzaktaymış ama bulamazsınız birinin götürmesi lazım diyorlar. Üstelik sadece Çarşamba günleri kesiyormuş.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762958984234114"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIVc5dxII/AAAAAAAAB14/uYxYcA6d3Aw/s400/IMG_0287.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Her şey bir yana insan çocuklar için üzülüyor. Her yerde olduğu gibi burada da çok güzeller.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204762984754037906"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIW85dxJI/AAAAAAAAB2A/WkU5yGgdMWA/s400/IMG_0289.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Hasan fotoğraflarını ben de videolarını çekiyorum. Çok utangaçlar.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1341896/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /></span><a href="http://www.metacafe.com/watch/1341896//"></a><span style="font-size:130%;">- </span><a href="http://www.metacafe.com/"><span style="font-size:130%;">Watch the best video clips here</span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763027703710914"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIZc5dxMI/AAAAAAAAB2Y/CmSm51J8G-Q/s400/IMG_0292.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu Ali Çakır<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763036293645522"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIZ85dxNI/AAAAAAAAB2g/d29mXyjw4eo/s400/IMG_0293.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu Türki Çakır<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763057768482034"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIbM5dxPI/AAAAAAAAB2w/Xh48kNvJQKg/s400/IMG_0295.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu Fatih Bıçak<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763066358416642"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIbs5dxQI/AAAAAAAAB24/tzWTFA4lAs0/s400/IMG_0297.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu Bediha Çakır. Kucağında annelik yaptığı kardeşinin (yumurta kafa) adını bilmiyorum. Bebeğin yanakları sinek ısırıkları ile doluydu. Kendi kendine ağlıyordu zavallı.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763100718155058"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIds5dxTI/AAAAAAAAB3Q/0iaO7zoav7M/s400/IMG_0300.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu da Berfin, Ceylanpınar’ın ceylanı.<br /><br />Bu kısa ama insanın kalbinde iz bırakan tecrübeden sonra kadim dostum Hasan'ın da söyleyecekleri vardı. Özellikle mecburen bu coğrafyada bulunup aynı coğrafyada mecburen yaşayan "diğerlerini" görmek isteyenlere sunulur:<br /><br />"Bu ülke garip bir ülke… Gökhan ile bazen durup durup “iyi ki gelmişiz be buralara” diyoruz. Bunu çok çabuk unutup “ne işimiz var lan bizim burada” dediğimiz de oluyor tabiJ. Ama tekrar dönüp her şeye kuş bakışı baktığımızda gerçekten de “iyi ki gelmişiz buralara…”<br /><br />Neden mi? İşte cevapları:<br />Batıdan göründüğü gibi korkunç değil buralar. Yıllarca o ismini anmak istemediğim örgütün ismi ile eş tutmuşuz Mardin’i-Urfa’yı. Oysa burası da bizim toprağımız, burada yaşayanlar da öncelikle “insan”. O motorla gezdiğimiz Devlet Tarım Arazisi içerisinde yıllardır kapısız kerpiç evlerde elektrik olmadan, su olmadan yaşayan insanları kitaplarda görsek, dergilerde okusak bu denli iyi anlamaz, hafızalarımıza bu denli derin kazınmaz, bir-iki gün sonra unuturduk. Devlet: “Burası devletin tarım arazisidir, burada yerleşemezsiniz, size su ve elektrik veremeyiz” dese de o insanlar o toprakları bırakmamış yıllarca. Orada durakladığımız 10-15 dakika içerisinde idrak edemedik belki ama onlarca insan, yaşamak için gerekli olan en temel ihtiyaçlarından mahrumlar.<br /><br />Devletimiz kimi zaman dış ülkelere diğer tabiriyle sosyeteye şık gözükebilmek için birçok Afgan ve Iraklı mültecilere, çok eskilerde Balkanlardan buraya göç eden göçmen vatandaşlarımıza konutlar, topraklar bağışlarken, burada; illegal bir yerde Devlet Tarım Arazisi içerisinde, olmamaları gereken bir yerde yaşayan bu vatandaşlarımızı görmezden mi gelmiş acaba?<br /><br />Dediklerine göre 60 yılın üzerinde aynı yerde yaşıyorlarmış. Başımızı eğecek kadar alçak kapıdan içeri girdiğimizde ayak seslerimiz ile havalanan yüzlerce karasinek önce bizi telaşlandırsa da sonradan varlığımızdan rahatsız olsalar gerek, üç beş tanesi dışında çöl sıcağında başka bir gölgeye konmaya gittiler.<br /><br />İki tarafı karşılıklı açık bir hol ve sağlı sollu birer odası olan evde kapı yoktu. Buraya ev demek çok zor! Dediğim gibi ne bir kapı, ne bir elektrik düğmesi, ne bir ampul, ne de su akan bir musluğu yok bu barınağın.<br /><br />Soldaki oda yorgan, battaniye, yastık ve birkaç ev eşyası ile tavana kadar yüklüydü. Sağdaki odada yine 3-4 yaşlarında bir çocuk sıcaktan bayılmış gibi bir halde, üzerinde onlarca sinekten ve ortamdaki seslerden rahatsız olmadan ağzı açık uyuyordu.<br /><br />Önce, yerde çok yıpranmış kilimler serili olan çocuğun uyuduğu odaya davet edildik. Hem çocuğu rahatsız etmemek hem de giymesi – çıkartması zahmetli olan botlarımızı çıkarmamak için iki tarafı açık hole bir kenara oturduk.<br /><br />Bizi karşılayan üç erkek kardeşten yaşadıkları bu yeri ve bu yerde hayatın nasıl geçtiği konusunda bilgi aldık. Suları tankerlerle sağlıyorlarmış, geçimlerini de hayvancılıkla.<br /><br />Etrafımızı meraklı bakışlarıyla saran 6-7 çocuk devamlı itiş kakış halindeler. Motor kullanımı için gerekli ekipmanlarımız biraz teferruatlı. Kask, eldiven, dizlik, bot ve özel montumuz çocukların çok ilgisini çekti. Kendilerine göre çok farklı kıyafetler içerisinde olduğumuzdan dolayı sanırım onların gözünde bir uzaylı kadar yabancıyız.<br /><br />Bir anda aklımıza bu çocukların okuyup okumadığı geldi. Ücretsiz bir servis her gün doğru dürüst yolu olmayan bu yerden çocukları alıp okullarına götürüp okuldan sonra geri bırakıyormuş. Çocuklar bu sayede Türkçe öğrenmişler. Bu servis imkânı yokken okula gidemeyen erkek çocuklar ise askere gidene kadar toprakları üzerinde yaşadıkları ülkenin resmi dilini bilmezlermiş. Kadınlar ise zaten okumadıkları için, Türkçeyi öğrenebilme imkanları hiç olmamış.<br /><br />Türkçesi ana-babalarına göre daha düzgün olan birkaç çocuk elimdeki fotoğraf makinesini ilgi ile izliyorlar. İçlerinden ismi Ali olanın boynuna fotoğraf makinesinin askısını takarak susuzluktan ve sıcaktan kupkuru nasırlı elleri ile fotoğraf makinesini nasıl tutacağını ve hangi düğmeye basacağını gösterdim. Belki de hayatında uzun yıllar bir daha yaşayamayacağı bir tecrübe oldu onun için. Fotoğraf makinesi DSLR makine olduğu için ekrandan değil vizörden bakarak zorlukla taşıyabildiği yaklaşık 1.5 kiloluk makine ile çektiği fotoğraflar gerçekten güzeldi. Onun dünyaya bakış açısıyla fotoğrafladık kendimizi.<br /><br />Çocukların yüzü o kadar temiz ki… Güneş altında kavrulmuş tenleri, kapkara gözleri ve içlerinde bulundukları halin farkında olmaksızın gülebilmeleri içimizi çok burktu.<br /><br />İsminin Berfin olduğunu öğrendiğimiz 4-5 yaşlarındaki esmer güzeli o kadar derin ve masum bakıyordu ki objektife, birkaç kare fazla çektim onun fotoğraflarını. Henüz okula başlamamış olduğu için Türkçe bilmiyordu. Onun için sarf ettiğimiz güzel sözler onun kulağında anlamsız sesler olarak yankılandı. O yoklukta – çocuk işte – sağdan soldan bulduğu bilezikleri, kolyesi ve tek kulağına taktığı sallanan küpesi ile ileride kim bilir ne güzel ve süslü bir genç kız olacağının sinyallerini veriyordu.<br /><br />Oradan ayrılırken içimde bir eziklik bir acı kaldı. Hazırlıksız geldiğimiz için elimizde onlara bırakabileceğimiz bir hediyemiz yoktu. Onlar da bu beklentide değillerdi zaten. Bizi tanrı misafiri olarak görüp en mahrem yerlerine, evlerine davet ettiler, çay ikram edeceklerdi ama zaten zor yaşam koşulları içerisindeki bu insanlara ekstra zahmet vermemek için teşekkür edip yanlarından ayrıldık.<br /><br />Çocukların neşesi ve gözlerindeki güzel bakışların silüeti gece yattığımızda hala aklımızdaydı…"<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763281106781586"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIoM5dxZI/AAAAAAAAB4E/hSYMUstW6k4/s400/IMG_0309.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ali Çakır junior fotoğrafa meraklı, çocuklarla resmimizi çekiyor. İlk kez eline fotoğraf makinesi aldığı düşünülürse yetenekli de.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763474380309970"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsIzc5dxdI/AAAAAAAAB4k/kC9p4P8swfs/s400/IMG_0314.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Ayrılmadan önce dönüş yolunu öğreniyoruz. Bugün kestirmeyeceğiz.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763646179001890"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsI9c5dxiI/AAAAAAAAB5M/5KiFv-y9mWk/s400/IMG_0319.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Yarı arazi yarı yol sürüşü ile asfalta çıkacağız.<br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763663358871090"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsI-c5dxjI/AAAAAAAAB5U/t7J7HyXbqJc/s400/IMG_0321.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br /><br /></span></strong><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204763946826712850"><strong><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsJO85dxxI/AAAAAAAAB7E/Kxnx4RoeMsk/s400/IMG_0336.JPG" /></span></strong></a><strong><span style="font-size:130%;"><br /><br />Hep özenmiştim şu arka tekere patinaj yaptırmaya. Hazır yumuşak toprağı görünce daldım içine. Bu arada acaba ekili toprak mı diye tereddüt ettik ama içinde bilumum teker izi görünce bu seferliğine daldık.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1341921/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /></span><a href="http://www.metacafe.com/watch/1341921//"></a><span style="font-size:130%;">- </span><a href="http://www.metacafe.com/"><span style="font-size:130%;">Funny bloopers R us</span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br />Tek elle bu yolda sürmek zor olsa da Hasan’ı da kadraja sığdırmayı becermişim.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1341909/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /></span><a href="http://www.metacafe.com/watch/1341909//"></a><span style="font-size:130%;">- </span><a href="http://www.metacafe.com/"><span style="font-size:130%;">Click here for funny video clips</span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br />Bu çekimden sonra yoldan çıkıp minik tepeleri ve vadicikleri yol dışı kat ederek asfalta ulaştık. Çok keyifliydi. Hopla, zıpla, kıç at, toz at, sarsıl vs ama düşme. Sanırım içimizdeki erkek çocuğun en somut dışa vurumu bu. Dışarıdan nasıl görünüyoruz acaba? Şehirli züppeler oyuncaklarını almış macera peşinde! <br /><br />Bizim Hasan çok iyi bir doktor. Birçok hepatitliye tanı koydu ve tedavisini başladı. Ben de elimden geldiğince onun emeklerine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Gerektiğinde ultrason eşliğinde karaciğer biyopsisi yapıyorum. Sanırım bu yörede de başka yapan yok. Neden yapsınlar ki, para getirmiyor, üstelik az da olsa komplikasyon riski var. Hasan’ın bir buçuk yıldır sürdürdüğü bu çaba neticesinde uzun zamandır takip ettiği benim de karaciğerini şişlediğim ( biyopsi yani) hastalardan biri onurumuza akşam köyde saat altıda kuzu kesip yemek vereceğini söyledi. Biz de tamam dedik. Saat dört buçuk filandı. Köy Kızıltepe’ye 17 km uzaklıktaki Sürekli Köyü. Erken gitmeyelim diye saptık bağ bahçenin arasındaki toprak yollara. Nasılsa yanımızda benim motora monte GPS’de var, karışık ama yolu rahat buluruz diye düşünüyoruz. Bir çoban amcaya yol sorduk. Amcanın boynunda üç yıldır taşıdığını söylediği kocaman mor bir kitle vardı, muhtemelen hemanjiom ya da lenfanjiomdu, sağlık güvencesi olmadığı için doktora gidemiyormuş. Bir şey yapamadık, ileri inceleme lazımdı. Bize yolun “ayna” gibi olduğunu söyledi. Biz de sandık ki birazdan bozuk asfalt başlayacak. Git babam git yol bitmiyor, gps sağa dön diyor sağda yol yok, sağa yol giriyor gps’de sağı gösteren yol yok. Bir de sulama zamanıymış, yolda bazı yerler resmen bataklık olmuş. Hasan hafif motoruyla geçiverdi ama ben saplandım. Üstüm başım çamur oldu. Motordan inip direksiyonu ileri ittiriyorum ama motorda hareket yok, bense çamura gömülüyorum. Kıpırdamak mümkün değil. Neyse Hasan’la bin bir zahmetten sonra kurtardık benim ağır keçiyi. Saat altıya yaklaşırken biz hala Viranşehir – Kızıltepe arasındaki yolun güneyinde kalan uçsuz bucaksız tarlaların arasında çıkış yolu arıyorduk. Bir ara gps yolu algıladı ve bizi yönlendirdi. Tamam dedim artık asfalta çıkar basar gideriz. Gel gör ki gps yolu dümdüz gösterirken aradaki kocaman vadiyi de dümdüz gösteriyor. Geldik vadinin kenarına aşağı baktık. Karşı tepede ulaşmamız gereken köy, arada keçi patikasıyla inilen imkansız bir yol bakışıp duruyoruz. Olmadı, geçemedik. Benzinimiz de bitmek üzere, geri dönüp ana yola çıktık. Yine de geriye dönüp baktığımda bu işin keyfinin aslında bu olduğunu anlıyorum. Amaç o köye ulaşmak olsa da asıl zevk veren şey yollarda olup sonsuz tarlaların yanından geçmek, fıskiyelerin altından geçerken başını eğmek, suyla ıslanmış toprağı koklamak, yolun kenarındakilere özellikle çocuklara selam vermek, traktörlere yanaşıp yol sormak, zamanı konuşmadan paylaşmak, yoldaşını daha çok sevmek, gitmek ve varamamak, varmak istememek. Bunun gibi şeyler işte.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764505172461506"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsJvc5dx8I/AAAAAAAAB8c/SEcn0tmDegc/s400/IMG_0360.JPG" /></a><br /><br />Davet edildiğimiz eve vardığımızda ağalar gibi karşılandık. Yahu yok olmaz filan dememize bakmadılar bir güzel terli kıyafetlerimizi çıkarttılar, ellerimizi ayaklarımız yıkamak için banyoya soktular, ibrikten su döktüler, bıraksak kafamızı sabunlayacaklar küçük çocuklar gibi. Baktım çoraplar ayakkabılar filan gidiyor “Yahu nereye?” filan dedim yıkmaya götürüyorlarmış. “Bırakın biz hallederiz” yok illa yıkanacak. Kapıdan içeri gireceğiz yolumuzun üzerinde duran iki çift ayakkabıyı çekiyorlar kenara. İnsan kendini kötü hissediyor.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764445042919346"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsJr85dx7I/AAAAAAAAB8U/i3pUKnbJ9gs/s400/IMG_0355.JPG" /></a><br /><br />Temiz fistanları geçirdiler üzerimize başköşeye buyur ettiler. Bu cömertlik karşısında ezildik. Sonunda fazla kasmadan havaya girdik ama. Eli silahlı fistanlı poşulu ağalar oluverdik. Onlarda pek güldü eğlendi bu halimize.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764711330891778"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDsJ7c5dyAI/AAAAAAAAB9A/sckyCnZ4CAM/s400/IMG_0368.JPG" /></a><br /><br />İnsanın sürekli rahatını düşünen birilerinin etrafta olması aslında o kadar rahatlatıcı bir durum değil. Bağdaş kuruyorsun mesela biri gelip ayakları çekiştiriyor rahat ol uzat ayağını diye. Dedim ya biz çoktan o moda girmiştik zaten, elimize tespihleri alıp sallamaya başlamıştık bile.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764878834616370"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsKFM5dyDI/AAAAAAAAB9Y/Ui61xWf4cxU/s400/IMG_0373.JPG" /></a><br /><br />Kuzu tandırları lüplettikten sonra bol bol sohbet ettik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764977618864210"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsKK85dyFI/AAAAAAAAB9o/AbsxsUU8WmQ/s400/IMG_0378.JPG" /></a><br /><br />Karaciğerini şişlediğim evin babası ile şişleme taklidi yaparken fotoğraf çektik.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204764943259125826"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDsKI85dyEI/AAAAAAAAB9g/heCWd1xz2Gk/s400/IMG_0377.JPG" /></a><br /><br />Çay içtik. Dinlendik, insanları tanıdık. Bana fistanı Hasan’a da tespihi hediye ettiler.<br /><br />Neden sonra bu yörede her zaman ikinci planda olan kadınlar odaya geldiler.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/CEYLANPINAR/photo#5204765256791738530"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDsKbM5dyKI/AAAAAAAAB-Q/nBHuhoU0zos/s400/IMG_0400.JPG" /></a><br /><br />Selamlaştık. Hal hatır sorduk. İzzeti ikramdan memnuniyetimizi dile getirdik.<br />Yorgun bedenlerimize bunca rahat fazla olacak ki uykumuz geldi fazla uzatmadan eve döndük. Kuzunun intikamı olsa gerek bayılırcasına uyuduk. Pazar günü on bir’de kalktım yataktan. Buraya geldiğimden beri bu kadar uyuduğumu hatırlamıyorum. Kahvaltıda sucuklu yumurta yedik. Bütün günüm evde kitap okuyup aralarda da uyuyarak geçti. Yatağımı da sevdim o gün.</strong><br /></span></strong><strong><span style="font-size:130%;"></span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-67166662474320169232008-05-22T23:51:00.012+03:002008-05-24T09:35:38.320+03:00ĞURZ<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRRZdJGfN4FIcM3-os7SkKxSP0j6qZsU_NgIxo-aQ3yjsnd9VcqWV689GWSxUd23t9ZBcCqSgtDwIJNDerSh58S-LJgVaQTWHwBQ_nyIjYEEqwKxRQ4j97GApmX1AOOFVh1oXjP5kS7Y__/s1600-h/IMG_9120.JPG"><span style="font-size:130%;"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5203308055992581698" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRRZdJGfN4FIcM3-os7SkKxSP0j6qZsU_NgIxo-aQ3yjsnd9VcqWV689GWSxUd23t9ZBcCqSgtDwIJNDerSh58S-LJgVaQTWHwBQ_nyIjYEEqwKxRQ4j97GApmX1AOOFVh1oXjP5kS7Y__/s400/IMG_9120.JPG" border="0" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /></span><span style="font-family:arial;"><span style="font-size:130%;"><strong>Diğer radyolog arkadaş Mardin’e geçici görevle gittiğinden beri çok sıkı çalışıyorum. Sabah sekiz buçuktan akşam dört buçuk beşe kadar ultrason yapıyorum. Üniversitedeyken “bugün tamı tamına ottuzz beşşş hasta baktım” filan deyip çok yorulduğumuzdan dem vururduk. O zaman için çok fazla bir rakamdı bu. Son birkaç haftadır bu rakam 90-100 civarında geziyor. Aslında bir radyoloğun yanlış yapmamak çin bu kadar çok hasta bakmaması gerekir ama gel de bunu hastalara anlat. Rakamı sınırlarsam kapıda kargaşa çıkacağından ve belki de dayak yiyeceğimden adım gibi eminim. Tüm gün aynı mesafedeki ekrana odaklanan gözler akşam haliyle iflas ediyor, vücut sağlam ama gözler ve beyin bitmiş oluyor. Yine de işten çıktıktan sonra ağır adımlarla beş dakika mesafedeki eve ilerlerken ayaklarım geri geri gidiyor. Daha başka bir şeyler yaşamak biraz nefes almak istiyorum. İşte bu anlarda güzel bir şehirde yaşamanın özlemi sarıyor insanı. Şimdi İzmir’de olsaydım diye düşünüyorum, sahilde oturup güneş batışını izlerken bir de buz gibi bir bira içseydim, arkadaşlarımla sohbet etseydim, bir de yanımda hoş bir hatun olsa tadına doyum olmazdı diyorum. Ya da yürüseydim biraz sahilde, sonra bir yerlerde karnımı doyurup gelene geçene baksaydım Kıbrıs Şehitleri’nde. Ooof of! Ağır adımlarla ilerlerken eve, kadayıfçı Sıtkı Usta’da çay sigara yapan diğer doktor arkadaşlara selam veriyorum. Yanlarına oturmak çekmiyor beni. Onları sevmediğimden değil, Sıtkı Usta’da nefeslenmek için oturduğumda yine Kızıltepe’nin tozlu yollarına ve betonarme apartmanlara baktıkça içimin daha çok sıkılmasına engel olamadığım için selam verip geçiyorum. Bazen belki de zaten yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için kendimi daha çok işe vurup yorasım geliyor. Akşamlara kadar çalışsaydım da bitseydi bu bitmez gün. Benzer bir yanılgıya üniversitedeyken de düşmüştüm. Bir aralar iş sonrasında eve gitmek için hiç acele etmiyor etrafta dolanıp kendime iş çıkarıyor ve kendimi yoruyordum. Sıkıntılarımla ve biraz da kendimle mümkün olduğunca geç yüzleşmenin bir kaçış yoluydu galiba. Zamanla yararsız olduğunu anlamıştım.<br />Bu hafta arası soluklanmaları için çevrede motorla dolanıp bir yerler ararken Ğurz’u keşfettim. Dil bilgisi derslerinde “ğ” ile başlayan kelime olmadığını öğrenmiştik.</strong><br /></span></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660543958565218"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcdsc5dwWI/AAAAAAAABt0/PisjOA2MWyY/s400/SANY0054.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong>Gidiş yolunda tabelada “Yeşil Ğurz’a hoş geldiniz” yazıyor. Muhtemelen Kürtçe bir kelime, sordum ama anlamını bilen yoktu</strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656047127806034"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZms5dwFI/AAAAAAAABrU/5Q8bnFcyEpc/s400/IMG_9137.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Ğurz’a Mardin’le Kızıltepe arasından ayrılan bir kötü asfaltlı bir yolla gidiliyor</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203655858149244914"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZbs5dv_I/AAAAAAAABqk/cOauFOrsk6M/s400/IMG_9113.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Sapaktan girdikten birkaç km sonra yol tepelerin yamaçlarına tırmanıp buradan vadinin güzelliğini ortaya çıkararak ilerliyor.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203655896803950594"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZd85dwAI/AAAAAAAABqs/BVQnAd04bL8/s400/IMG_9114.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Yol boyunca kurulmuş küçük otantik yerleşim yerleri görülüyor.<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203655939753623570"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZgc5dwBI/AAAAAAAABq0/gJeii46hMyQ/s400/IMG_9117.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><span style="font-family:arial;"><strong>Bu arkadaki köycükte geçen sene Polonyalılar Afganistan’da geçen bir hikaye için film seti kurmuşlar. Ğurz merkez köyüne toplam 12 köy bağlıymış, hepsinin ayrı isimleri var ama Ğurz denince işte buralar algılanıyor.</strong></span><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203655991293231154"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZjc5dwDI/AAAAAAAABrE/v-akKn8XSCM/s400/IMG_9123.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Köyde pek bir numara yok, asıl numara daha ileride tepede.<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656017063034946"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZk85dwEI/AAAAAAAABrM/DJrDpmJSpMQ/s400/IMG_9127.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Köyden çıkıp yaklaşık 5-6 km daha sürüyorsunuz. Bu sırada vadinin temiz ve serin havasını içinize çekerken derenin üzerindeki köprüden geçiyor, asfalttan geçen hayvanlara çarpmamaya çalışıyor ve meraklı gözlerle sizi izleyen çocuklara selam veriyorsunuz.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656047127806034"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZms5dwFI/AAAAAAAABrU/5Q8bnFcyEpc/s400/IMG_9137.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656081487544418"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZos5dwGI/AAAAAAAABrc/3g8XMH3u3gQ/s400/IMG_9139.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Soldaki alabalık çiftliğini geçtikten sonra sağa sapıyor ve karşınıza çıkan ilk patikadan tepelere giden taşlı yola dalıyorsunuz.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656133027151986"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZrs5dwHI/AAAAAAAABrk/VZKqbEDn_w0/s400/IMG_9149.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Bu yola sapmadan hemen önce toprak zeminde tatlı su motokrosçuluğu yapmak için güzel parkurlar da bulunuyor.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1336256/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1336256//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Watch today’s top amazing videos here</a></span><br />Kros eğlencesinden sonra kaynağa doğru taşlı kayalıklı tam bizim motorlara göre bir parkur başlıyor.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660599793140082"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcdvs5dwXI/AAAAAAAABt8/Aj8ouUcev1w/s400/SANY0062.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Arabayla gitmek de mümkün ama tercihen reno toros ve muadilleri olmasını öneririm.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656201746628738"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZvs5dwII/AAAAAAAABrs/XW9tZZSzxGM/s400/IMG_9159.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Taşların kayaların üzerinden kıç ata ata denge sağlamaya çalışarak geçen on dakikalık, köpek havlamaları ve güzel vadi manzarası eşliğindeki bir yolculuktan sonra nihayet kaynağa varılıyor.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656304825843890"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ1s5dwLI/AAAAAAAABsE/IHhtowN11Ks/s400/IMG_9182.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Burası neyse ki henüz şehirliler tarafından pek bilinmeyen ve yolu bozuk bir yer. Kaynak sefamızın hiçbirinde etrafta bizden başka kimse yoktu.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656240401334418"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZx85dwJI/AAAAAAAABr0/zTAMHCp2_Ko/s400/IMG_9166.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Serin havada şırıl şırıl akan berrak suların kenarına kurulup şöyle bir “durmak”,</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656274761072802"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZz85dwKI/AAAAAAAABr8/7lSzQ5EVD1U/s400/IMG_9170.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Çantadaki soğuk biralardan açıp su kenarına oturmak,</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656450854732050"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ-M5dwRI/AAAAAAAABs0/vG4yj81GvLE/s400/IMG_9238.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Yörede yetişen tütünden sarıp keyiflenmek, kargaşadan kaçıp huzuru arayan ruhlar için biçilmez kaftan.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656407905059058"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ7s5dwPI/AAAAAAAABsk/INx_ENIj2Jg/s400/IMG_9202.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Suyun çıktığı gölette türünü bilemediğimiz balıklar var. Sorduğumuz köylüler de “Balıktır” diye cevap verdi.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660642742813058"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDcdyM5dwYI/AAAAAAAABuE/sdh68JXl4DA/s400/SANY0068.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Biraz kovalaklık yapayım. Ayıptır söylemesi benim fotoğraf makinesi suda da çekim yapabildiğinden (Sanyo Xacti), eh ben de buralarda pek denize gidemediğimden hemen sokuyorum elimi suya. Akvaryum gibi.</span></strong><br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1336273/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1336273//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Funny bloopers R us</a></span><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656326300680386"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ285dwMI/AAAAAAAABsM/MreKdkkIRgk/s400/IMG_9191.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Güneş dağların arkasında kaybolduğunda sürüleri ile birlikte çobanlar inmeye başlıyor. Köye dönen yol bu pınarın önünden geçiyor.<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656382135255266"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ6M5dwOI/AAAAAAAABsc/82JL7QtoeEg/s400/IMG_9194.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Çoğunun ayağında Mekap ayakkabılar var. Çocukluğumda ben de giymiştim. Anlamı günümüzde daha farklı olsa da ben de nostaljik bir tarafı kalmıştır bu ayakkabıların. Hatta girişimsel/anjiografi stajımı yaparken ayağıma damlayacak kan revan ve yapşak kontrast maddeleri hesap edip Kemeraltı’na gitmiştim. Ucuz ve sağlam bir pabuç ararken 10 YTL’ye Mekap’ları görünce hemen almıştım. Burunları koyulaşmış kanla lekelenmiş Mekap’larımı görünce kimler ne düşünmüştü kim bilir? Olsundu, rahattı, çocukluğumdandı. Neden sonra Gaziantep’te gezerken fabrikasını da görmüş oldum.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656347775516882"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ4M5dwNI/AAAAAAAABsU/T3LXUGuQpVE/s400/IMG_9192.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Geçen çoban ağabeylerle kısa sohbetler edip karşılıklı tütünlerimizden ikram ettik. Bira istemediler ama Antep fıstığını geri çevirmediler.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656468034601250"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ_M5dwSI/AAAAAAAABs8/t_rs6CzOo8c/s400/IMG_9242.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Koyunların geçit töreninden sonra sırayla inekler ve keçiler geçiyor. İnekler keçiler kadar rahat ve meraklı değiller. Gelmeden önce şöyle bir süzüyorlar su kenarında oturan bu garip mahlukları. Güvenli olduğunda karar verdikten sonra bir yandan su içmek bir yandan da sanki bu anı bekliyorlarmış gibi bodof diye durgun sulara mıçmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Şaşkınlık içinde izliyoruz durumu çünkü biliyoruz ki yaklaşık 15 köyün içme ve kullanma suyu arıtma olmaksızın bu kaynaktan sağlanıyor. Meğer sularını yalnızca sabah erken vakitte in cin buralara uğramadan alıyorlarmış.<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660689987453330"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDcd085dwZI/AAAAAAAABuM/2JhGmJb_zjQ/s400/SANY0069.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Susayan çoban ağabeyler de ellerini balıkların yüzdüğü havuzcuğa daldırıp su içiyorlar. Aslında içinde balıklardan mı bitkilerden mi bilmem çok sayıda partikül var ama, belki de lezzetini veren odur.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656437969830146"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcZ9c5dwQI/AAAAAAAABss/xkcY5arFhwI/s400/IMG_9228.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">En eğlencelileri keçiler. Daha doğrusu keçi yavruları, oğlaklar. Çok hareketliler, meraklılar ve çok sevimliler. Eşekten bile güzel gözleri kadife gibi kulakları var.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203656489509437746"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcaAc5dwTI/AAAAAAAABtE/_67OXV-ymN8/s400/IMG_9270.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Ha bir de galiba mariachiyi seviyorlar. Sırayla hepsi gelip yaladı şişeyi.<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203666664286962082"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcjQs5dwaI/AAAAAAAABus/iqcDSqcvNvg/s400/IMG_9276.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-size:130%;"><strong><span style="font-family:arial;">Akabinde de ellerimizi<br /></span></strong><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660354980004162"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDcdhc5dwUI/AAAAAAAABtk/4V2Pdhhn9YM/s400/IMG_9273.JPG" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /><strong><span style="font-family:arial;">Böylesine korkusuz olup yanımızda dizlerini kırıp su içmelerine şaşırdık. Çevremizde şaşkın şaşkın dolanıp, kararsız kalıp sonunda yanımızda bir yere çömelip su içiyorlar. Halbuki havuzcuk boyunca bir çok boş yer var. Çoban hepsinin bir yeri olduğunu her akşam aynı yerden su içtiklerini ve şimdi oralarda biz oturduğumuz için kafalarının karıştığını söyledi. Yer verelim diye kalksak ürkecekler, biz de oturup bu güzellikleri seyrettik. Ben dayanamayıp birini yakalayıp sevdim. Be-e-e-e-eee diye bağırdı ben de bıraktım. Ellerim keçi keçi koktu. Aklıma Nebahat Teyzem geldi. Geçen ay beni ziyarete geldiğinde Dara’da bir oğlağı zor zahmet yakalayıp ellerini hayvana bastıra bastıra sevmişti. Ellerine kokusu sinsin diye. Sonra da uzun uzun ellerini koklamıştı. Meğer çocukken de keçileri pek severmiş, bu kesif koku ona çocukluğunu hatırlatıyormuş.</span></strong><br /><br /></span><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/URZ/photo#5203660427994448210"><span style="font-size:130%;"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDcdls5dwVI/AAAAAAAABts/-WbF6UVytUo/s400/IMG_0051.jpg" /></span></a><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><strong><span style="font-family:arial;font-size:130%;">Bir seferinde de tütünleri sardık ama ateş bulamadık. Çevredeki tarlalardan birine yürüdüm. İki kadın tütün ekiyorlardı, uzakta bir amca da onları izleyip torunları ile oynuyordu. Selam verip çöktüm yanlarına. Çocuklar bana uzaylıymışım gibi bakıyorlardı. Tütünden, Ğurz’dan, evlatlardan ve torunlardan bahsettik. Amca bana çakmağını hediye etti. Buralarda galiba gerçekten insanlar daha cana yakın.<br />Her seferinde bu pınardan akşam olmadan ayrılalım da karanlığa kalmayalım diyoruz. Olmuyor, olamıyor, insanın buradan ayrılası gelmiyor.<br /><br />(Bu yazı turistik anlamda geneli pek ilgilendirmiyor aslında. Nefes almak için mutlaka bir yerlerin olduğu/olması gerektiği inancımı desteklerse amacına ulaşmış olur. Ufak şeylerden de mutlu olabilenlere atfolunur.)</span></strong><br /><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Şahane fotoğraflar için kadim dostum Hasan Peksel'e teşekkür ederim. Ekipman şöyleydi: Fotoğraf Makinası: Canon 40D , </span></strong><br /><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Geniş Açı Objektif: Sigma 10-20 f 1:4-5.6 DC HSM EX, </span></strong><br /><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Tele Objektif: Canon 70-210 f:1/4, </span></strong><br /><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Çanta: Lowepro Micro Trekker 200</span></strong>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-20254717196204903112008-04-25T17:44:00.019+03:002008-05-28T12:49:40.173+03:0019-21 Nisan, Sıra gecesi, Gaziantep, Urfa-Adıyaman-Malatya-Bismil-Elazığ-Ergani-Siverek-Urfa, Toplam 1360 km<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtWziEy3XmF6ngfP3Bcte2JSKu8bUaRJwsjuPv0hMTD0XDq4NEC1HhFCnpU6NWOK6rJyM0YjOTNcmB3ZPpzlEfQmmSas9De9p_cF3FrZW7MNjePaYnsEZCEaJ1q05AuNmUq-RfvdBRbAnE/s1600-h/1.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198294053747634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtWziEy3XmF6ngfP3Bcte2JSKu8bUaRJwsjuPv0hMTD0XDq4NEC1HhFCnpU6NWOK6rJyM0YjOTNcmB3ZPpzlEfQmmSas9De9p_cF3FrZW7MNjePaYnsEZCEaJ1q05AuNmUq-RfvdBRbAnE/s400/1.JPG" border="0" /></a> Hafta ortalarında bu hafta sonu ne yapsak İskenderun’a mı gitsek derken Urfa’dan Kemal Usta aradı. Uzun soluklu günübirlik bir motor sürüşü planı çıkarmışlar, sağ olsun beni de davet etti. Aramızda bir yanlış anlama olmuş: Ben motor gezisi cumartesi gündoğumunda başlayacak sanmıştım oysa Pazar günüymüş. Dolayısıyla bir gün erken Cuma günü atlayıp Urfa’ya gittim. İyi ki de gitmişim. Yoksa o akşamki sıraya nasıl katılacaktım. Beş yıl önceki gezide de içkili sıra gecesi aramıştık ama bulamamıştık. Şimdi de durum farklı değil. Urfa’da muhtelif yerlerde turistik sıra geceleri yapılmakta ancak benim ilgimi çekmedi hiç. Müzik var ama mikrofon ve kolonlardan çıkıyor, bazılarında masalarda oturuluyor ve tabi alkol yok. Yemek yeyip şarkı türkü söylerken çay içiyorsunuz. Sanki nişan ya da düğün gibi bir havası var. Kemal Usta bu akşam sıramıza sen de gel deyince ilk sorum “İçki serbest mi?” oldu. Serbestmiş, üstelik kanuna ve kemana eşlik edecek vurmalı saz çalan da yokmuş. Pek sevindim doğrusu, nihayet eş dost arasında yapılan, Urfa’lıların katıldığı, turistik olmaktan uzak bir sıraya katılacak, katılmakla da kalmayıp müziğe eşlik edeceğim. Hemen atılıp bir darbuka, bendir ya da tef ne bulursa temin etmesini rica ettim. Telefonla hemen o akşam bize kanun çalacak Semih’i aradı. Darbuka tamamdır.<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvVbzz2UAIQ-SL5PrRy-iZHuqpXizydY6t8dpWi4kzDSDBbN-pgT22iyuygXV_D08EImQ1lKAs9NebL9DHvPeZh9_VYgqfNlPkbsOXGS5C8BCcHvB_n4vQy5daYc-hHHdV5Bj2gnFsDt33/s1600-h/4.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198010585906018" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvVbzz2UAIQ-SL5PrRy-iZHuqpXizydY6t8dpWi4kzDSDBbN-pgT22iyuygXV_D08EImQ1lKAs9NebL9DHvPeZh9_VYgqfNlPkbsOXGS5C8BCcHvB_n4vQy5daYc-hHHdV5Bj2gnFsDt33/s400/4.JPG" border="0" /></a> Kemal’in dükkanı kapatmasını beklerken kapının önünde Apti ve Hasan Ağabey’ler ile sohbet ettik. Hasan Ağabey sessiz sakin ama hayat tecrübeleri uzun uzun dinlenecek biri. Avrupa’yı Vespa ile gezmiş. “Eyfel’in altında yatarken baktım büyük bir grup motorcu geldi” diye hikayeler anlatmaya başlıyor. Torunu olup da hikayelerini masal niyetine dinlemek isterdim. Sadece Avrupa da değil, Suriye’de tabelalar Arapça olduğundan sorun olur mu acaba diye “olmaz” diye araya giriyor, altında İngilizceleri yazıyormuş. Orayı da gezmiş. Kim bilir daha nereler var. Aslında ud çalıyor ama bu gece keman çalacak. Hasan Ağabey insanların dış görünüşüne aldanmamak gerektiğinin somut bir kanıtı.<br />Kemal’le birlikte yola koyuluyoruz. Gittiğimiz yer Urfa'nın etrafındaki dumanlı dağlardan birinin zirvesinde,Urfa’ya tepeden bakan kem gözlerden uzak küçük bir ev.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6R5IA-WZ7_EI2qnK75VLeLv_lubqF3E_3Xfwp153lVmpDuRtCcy1uvRPgkbad7Vi1alw28LKTmB-5D_jPjEjVXmeSa5g9Di2goDSWCAydCEgR-knV_3RZc-31nUDA5gcnCwEk7NYy7acO/s1600-h/9.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198014880873330" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6R5IA-WZ7_EI2qnK75VLeLv_lubqF3E_3Xfwp153lVmpDuRtCcy1uvRPgkbad7Vi1alw28LKTmB-5D_jPjEjVXmeSa5g9Di2goDSWCAydCEgR-knV_3RZc-31nUDA5gcnCwEk7NYy7acO/s400/9.JPG" border="0" /></a> Eve tepelerin yamacından ilerleyen daracık kötü bir yoldan gidiliyor. Hafiften kararan havada aşağıda kalan ampulleri izlemek ve bilinmeyen ama tahmin edilene ilerlemek keyifliydi. Yol kenarında ve diğer tepelerin yamaçlarında yüzlerce mağara var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7TCr__hLQZCdzjCS_e4E7tUUH03nlGzuN7IE5AiH54Q8XivgPq_hkZQI9e-EBF85PonsWj6ypQuWk3g_TDeBiTwECV3AcdfNbZzA6F-rm91UP-hA3WU3hyRiv5Pd54Wjv_uO3VZg2R0XO/s1600-h/17.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198023470807938" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7TCr__hLQZCdzjCS_e4E7tUUH03nlGzuN7IE5AiH54Q8XivgPq_hkZQI9e-EBF85PonsWj6ypQuWk3g_TDeBiTwECV3AcdfNbZzA6F-rm91UP-hA3WU3hyRiv5Pd54Wjv_uO3VZg2R0XO/s400/17.JPG" border="0" /></a> Mağaraların büyük kısmı ambar ya da ağıl olarak kullanılıyor. Mağara girişine yapılan betonarme duvarlar ile serin ve kapalı mekanlar haline dönüştürülmüş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI-J1eWsJ3STsr5IkFGoMFqwK9nZeXwhShLk6aoZb4rAKZQlt0EDoO29P2E63LteASo37KO6vYmuBk2dMSoavMS3Qf3ZleyUmoY12ZBkeD0g5ceK0m3WVAQIpJZtBTbH44KM_oEs7MZd4p/s1600-h/14.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198027765775250" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI-J1eWsJ3STsr5IkFGoMFqwK9nZeXwhShLk6aoZb4rAKZQlt0EDoO29P2E63LteASo37KO6vYmuBk2dMSoavMS3Qf3ZleyUmoY12ZBkeD0g5ceK0m3WVAQIpJZtBTbH44KM_oEs7MZd4p/s400/14.JPG" border="0" /></a> Yol bittiğinde biz de son durağa gelmiş oluyoruz. Hep bir elden hazırlıklar başlıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwLKud5E53KmjuXzFbtrUEWgM2j1mpCv5mO6JSfnJ8D3Q4SG2LSv7dTT5dVZ4z_RRjV8GOn5VeFZdO38D7Wo_TYsQUyIqz2M-zdfAMw6MZ8ztWHcq19XUXprfh-dReYiPkIYgiKbWVvH37/s1600-h/18.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193198032060742562" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwLKud5E53KmjuXzFbtrUEWgM2j1mpCv5mO6JSfnJ8D3Q4SG2LSv7dTT5dVZ4z_RRjV8GOn5VeFZdO38D7Wo_TYsQUyIqz2M-zdfAMw6MZ8ztWHcq19XUXprfh-dReYiPkIYgiKbWVvH37/s400/18.JPG" border="0" /></a> Mangalları tutuşturmak için kullandıkları küçük tüp ve aparatı çok pratikti. Toplam sekiz kilo et almışlar. Biri eti şişlerken diğerleri sofrayı hazırlıyor salataları yapıyor.<br /><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193197211721988946" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQoeMJVyu3TF0YaV_5wfHju23JybNsY9SijN_IQgMNaoCtSeSCTq2H4MhTZnYnvRuzHNfi9v8wuTSZeV8qPU2TEBYzbRHBTiHHBcFfewBrfKiHoL1mukcblfHSTHzgQ0lqMirLQKhbrTyV/s400/19.JPG" border="0" /></div><div>Yarım saat sonra yer sofrası hazır.</div><div></div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193197207427021634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimsG2j-Lp4a7BgSezJwZ2mb8GlEL8ayfeT0vmq6Lq_o8iNx-HTSnBUt4hn7Y8meOJqf3hv0UUMNGYjsQRmZsqpt9OY1I2lMODsEk6rrSnijy1iyukXWYecPdFzg2J7RHU0kslCN6bNn1rj/s400/21.JPG" border="0" /></div><div></div><div></div><div>Önce karınlar doyacak ki boğazlara güç gelsin. Şişlere yumuluyoruz.</div><div></div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193197203132054322" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYbLlHoSH2R9_-YNAVd1siVRoefCv11r7MSsRHd7FZuRc4274HofzcAupRlVJRO7TLawAZT-N1uqsU5zaglCCJWLi0078mQoTIhSlJ6cBpojf6DSzoV4C8kqW-rppiAd8t8Q9vLNPzpX6w/s400/23.JPG" border="0" /></div><div></div><div>Yerde bırak yemeyi oturmaya alışık olmadığımdan kalça eklemlerim kalas gibi. Bir türlü yeteri kadar kıvrılmıyorlar, rahat edemiyorum. Yarım saat geçince kıpırdanmalarım başlıyor, kalkıp gerinmeden olmayacak gibi.</div><div></div><div></div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193197198837087010" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpJD79sAdO1Q-ezdwOe2XDNpdyqy5vu-PhDmUNyEHiEyFqkkRDRA2_vbP0iBimUjLuO1ddCsflAUjPJMMD7dY7UfcL-OmAkmZkTwuHvV8_2nPSab_21qvyI7EegOc-2gwthiKHXtRNl-dB/s400/47.JPG" border="0" /></div><div>Dayanamayıp karşı duvardaki ceylanlı halının kenarında sırtımı koyacak yer buluyorum. Sofranın etrafında dizilenlerin kimi içki içiyor kimi içmiyor. Birbirlerine karışmıyorlar, isteyen içeceği miktarda içkisini kendisi getiriyor. Yemek yerken bir başkan muhabbetidir döndü ortamda. Başkan ortada oturan pembe gömlekli ağabeymiş. Meğer her sıranın bir başkanı olurmuş, o kişi her sırada sırayla değişirmiş, sıra gecesinin organizasyonundan sorumlu kişi oymuş, sen şu kadar et al, sen domat al vs gibi şeyleri ayarlıyormuş, sırada da ortaya oturuyormuş. Yemekler yendikten sonra çaylar dolduruldu ve müzik başladı. Bundan sonrasında anlatılacak fazla bir şey yok aslında, izlemek daha keyifli olacaktır. Buyrun...</div><div><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1339761/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1339761//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Funny videos are here</a></span><br /><br />Kanuni Semih, Kemancı Hasan Ağabey ve darbukatör baryam da bendeniz oluyor. Ortada görülen bakır kovanın içinde buzlu su var. Masada ayrıca su şişesi yok, kovaya bardağını daldırıp alıyorsun.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1339790/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1339790//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Funny blooper videos are here</a></span><br /><br />Uzun havaları patlatan kişi Enişte Kemal, aynı zamanda müezzin, içki içmiyor. Kanuni Semih türkü aralarında bir işaret çakıp enişteye bakıyor, kanun kendini rölantiye alıp uzun havayı bekliyor, enişte de anında bir söz yazıp başlıyor çığırmaya.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1339858/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1339858//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Watch the best video clips here</a></span><br /><br />Urfa’ya kadar gidilir de “Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar” söylemeden dönülür mü? Dönülmez.<br />Bahattin Ağabey baktı darbukatörlük yapmaktan rakı içemiyorum, yardım ediyor, bardağın neredeyse yarısını boca ediyor boğazıma ki daha iyi çalayım.<br />İbrahim Tatlıses’in bazen hem konuşmasını hem de şarkı söylerken garip sesler çıkarması (sssss diyor mesela) hep abartılı olarak görülür ya öyle değilmiş, adam gerçekmiş, sadece bir anlığına Urfa’lı kimliğine bürünüyormuş. Hoş, İbo'nun jestlerini taklit etmeleri de mümkün.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1339880/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1339880//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">The best home videos are here</a></span><br /><br />Bu sanat ne menem bir şey! Kanuni Semih bir ara Kürtçe ağıt okudu (kendisi kürt değil). Okurken sağ gözünden bir damla yaş süzüldü yanağına. Sanatı ve gönlü büyük bir adam işte. Çekim esnasında onu çekmemi istemedi ama sonradan bir şey demedi. Umarım yayımlamama kızmaz. Bu göz yaşının reyting kaygısı yok.<br /><br /><embed pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" src="http://www.metacafe.com/fplayer/1339905/.swf" width="400" height="345" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent"></embed><br /><span style="font-size:78%;"><a href="http://www.metacafe.com/watch/1339905//"></a>- <a href="http://www.metacafe.com/">Watch more funny videos here</a></span><br /></div><div></div><div>Gecenin ilerleyen vakitlerinde grubun yarısı gittikten sonra bahçeye açılan terasa çıkıp son demlerimizi yaşadık. Hava serin manzara şahaneydi.</div><div></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbwpDOSbkPXBzKk3bJCw4ieb6QgmMRI3SRhx_fZ-o3W0yeOMDm0ihLuOJ_Cawzf3l3C6hbkPXlwzs70-bLg3l-oLJ9cSchRCvngBolRZL7Wvpu36ePii55xTitIujjr5VG805Qura9IrHm/s1600-h/48.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5193197190247152402" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbwpDOSbkPXBzKk3bJCw4ieb6QgmMRI3SRhx_fZ-o3W0yeOMDm0ihLuOJ_Cawzf3l3C6hbkPXlwzs70-bLg3l-oLJ9cSchRCvngBolRZL7Wvpu36ePii55xTitIujjr5VG805Qura9IrHm/s400/48.JPG" border="0" /></a><br />Kimileri “Ulan erkek erkeğe toplanıp şarkı söylenir mi?” dese de benim aklımda güzel hatıralar kaldı. Kemal Usta ile kızların da olacağı bir sıra organize etmek üzere sözleştik. Bu sefer dökme bakır darbuka isterim yalnız. Yoksa çıkmam abi! (Sanatçı kaprisi işte, öhöm köhöm)</div><div>Gece ile ilgili başka bir ayrıntıyı da vermeden geçmeyeyim. Kemancı Hasan Ağabey ve ben işi zevk için yaptık. Ama kanuni Semih bu işi profesyonel olarak yapıyor, konserler veriyor vs. O gece bize yaklaşık 4-5 saat kanun çaldı. Merak edip sordum ne verdiniz diye, bir şey vermemişler. Kemal Usta “Bizde hatır çok önemlidir” dedi, hatır için çalmış. Sonradan Semih’i eve bırakırken kendisine çok teşekkür ettim, o da geceden çok keyif aldığını ne zaman istersek katılmak istediğini söyledi. Ne güzel. Muradıma ermenin rahatlığı ile deliksiz uyudum o gece.</div><div></div><div></div><div>Ertesi sabah Pınar, Yeliz ve ben Gaziantep’e gittik. Öğlene doğru hepimizin karnı acıkmıştı. Benim gps bu sefer pek işe yaramadı çünkü “Şu Halil Usta’nın meşhur küşnemesini yiyeceğiz götür bakalım” yazınca cevap veremiyor. Eski tekel binasının yanında deyince insanlar gösteriyor zaten. Bizim mekanı bulmamız yarım saati buldu. En son yakınındaki bir sokağa girip yer sormak üzereydik ki daha camı açmadan adam devam etmemizi işaret etti. Belli ki bu saklı lezzet cennetine gidenlerin sayısı hiç de az değil. <a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661114200620034"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyQW08_AI/AAAAAAAABNE/m90j3K0k18I/s400/S5001622.JPG" /></a><br />Halil Usta’nın yeri sokak arasında gayet mütevazi girişi olan bir yer. Önündeki açık alanda ücretsiz otoparkı var. Otoparkı var ama sipariş verebileceğiniz bir telefonları yok. İsteyen buraya gelip yiyor. Sadece öğlen 12 ile 14:30 arasında açık.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661161445260306"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyTG08_BI/AAAAAAAABNM/jNUi4Zdwqv0/s400/S5001623.JPG" /></a><br />Duvarlar boydan boya buraya gelen ünlü simalarla çekilmiş et çiğnemekten mesut fotoğraflarla dolu. Ana yemekten önce sahan içinde bir salata geliyor ki akıllara zarar. Yanında neyse ki kaşık var da etlerin öncesinde girişiyoruz salataya. İçinde bizim ayırt edip de çıkardığımız isot, nar ekşisi, sumak, sarımsak, sirke, nane tadları var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661230164737058"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyXG08_CI/AAAAAAAABNU/G4tIT5Ylb_c/s400/S5001624.JPG" /></a><br />Ama birleşiminden oluşan tat bambaşka bir şey. Sadece bu salatayı yemek için bile gelinebilir. Masaya garsonu çağırıp sordum içinde neler var diye. Adam “İçinde on bir çeşit baharat ve sos var. Burada çalışıyorum ama içindeki baharatların oranını ben bile bilmiyorum” dedi. Bana yalan söylüyor gibi geldi ama neyse. Ardından gelen şişler de çok lezzetli. Bütün etler koyun etiymiş. Buraya has asıl tat küşneme her bir koyunun ensesinden sadece 35 cm uzunlukta çıkan parçadan yapılıyormuş. Tadı nasıl diyeyim, çok et, tam et, taş fırın eti; lafın özü biraz ağır bir tadı var ama lezzetli. Koyun eti gibi ağır kokmuyor.<br />Etleri götürdükten sonra merkeze stadyumun arkasındaki otoparkta arabayı park ettik. Burada Yeliz bizden ayrıldı. Bir arkadaşı ile buluşup dedikodu yapmayı Gaziantep gezisine tercih etti. Ah şu kızlar! Dedikodu ve alışveriş yasaklansa eminim toplu kadın intiharları olurdu. Demek ki o kadar kötü şeyler değiller.<br />Stadyumun arkasında Gaziantep müzesi var. Bence gezmeden geçilmemesi gereken bir yer.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661294589246514"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqya208_DI/AAAAAAAABNc/dGiBCsqA7cU/s400/S5001629.JPG" /></a><br />Müzeye giderken özürlü bir vatandaşın Honda kinetic modifiyesini gördüm, pek güzel olmuş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661363308723266"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqye208_EI/AAAAAAAABNk/mnyznww0ntU/s400/S5001635.JPG" /></a><br />Müzede Zeugma’dan kurtarılan çok sayıda mozaik var. Her biri mitolojik zamanların hikayelerini anlatıyor. Çoğu zamanında ev ya da havuz tabanı olarak kullanılmış. Fırat’ın getirdiği rengarenk taşlar zamanın mozaik ustaları tarafından ince ince işlenerek birer sanat harikasına dönüşmüş. Hala capcanlılar. Müzenin üst katında kazı çalışmalarını ve halen devam etmekte olan tarihi eser talanını anlatan sinevizyon gösterisini izlemeden ayrılmayın. Gördüğüm en güzel Anadolu müzelerinden birisi. Gerek içeriği gerekse temizliği ve organizasyonu çok başarılı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661436323167314"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyjG08_FI/AAAAAAAABNs/5nrvfxfL6Ks/s400/S5001633.JPG" /></a><br />Müze açık yüreklilikle hazine talancılarının yaptığı yıkımı göstermekten kaçınmıyor. Kırılıp parçalanmış mozaikler de sergileniyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661543697349730"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqypW08_GI/AAAAAAAABN0/IU1DYGuC5IM/s400/S5001642.JPG" /></a><br />Bu Çingene mozaiği Zeugma’nın sembolu. Bu şekilde parçalanmış olarak bulunmuş. Özelliği ise ne yöne giderseniz gidin o insanın içine işleyen şehla gözleriyle size bakıyor olması.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661603826891890"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqys208_HI/AAAAAAAABN8/vSbabIi1Hqg/s400/S5001650.JPG" /></a><br />İşte,<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661655366499458"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyv208_II/AAAAAAAABOE/L3xUM4shWxw/s400/S5001651.JPG" /></a><br />İspatı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661724085976210"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqyz208_JI/AAAAAAAABOM/JRKwORMU5Wg/s400/S5001634.JPG" /></a><br />Baraj gölünün tarihi hazineleri sular altında bıraktığını bilmek insanın canını acıtıyor. Ülkemizde doğal hayatın ve kültürel mirasın sağlıklı bir envanteri yapılmadığından, Birecik baraj gölünün suları altında kalarak suyun yıkımına uğrayacak ne gibi hazinelere sahip olduğumuzu da bilmiyoruz. Zeugma için iş işten çoktan geçmiş maalesef, buna rağmen yapılan acil kazılarla Gaziantep müzesinin neredeyse tamamını dolduracak eserler çıkarılmış. Vurdumduymazlığımız hala devam etmekte demek ki yakında aynı şey Hasankeyf’in de başına gelecek.<br />Zeugma ve Gaziantep müzesi aynı zamanda bulunan “bulla” sayısı ile bir rekora sahip. Tam yüz bin bulla var burada.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661779920551074"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqy3G08_KI/AAAAAAAABOU/jg9Uhuy6GhQ/s400/S5001636.JPG" /></a><br />Bullaların envanter çalışmaları hala devam ediyormuş. Bulla mühür baskısı anlamına geliyor. Yani bir mektup, ferman ya da paketi başka yerlere göndermek gerektiğinde kapatılıp üzerine vurulan özel mühür baskı demek.<br />Pişmiş topraktan yapılan bu bullalar, üzerindeki tasvirler ile Zeugma’nın diğer antik kentlerle olan ilişkileri, dönemin ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine bilgiler veriyor. Bulla sayısının bu kadar çok olması eskiden Zeugma’nın Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınır kenti olmasına bağlanıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661844345060530"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqy6208_LI/AAAAAAAABOc/WJ4OkeB3uvI/s400/S5001656.JPG" /></a><br />Seksen binlik nüfusu ile Zeugma eskiden dünya’nın en büyük kentlerinden biriymiş. O zamanlar Atina kadar büyükmüş. Şimdinin metropolü olan Londra’dan ise daha büyükmüş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195661908769569986"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqy-m08_MI/AAAAAAAABOk/_DYxeCFzWNw/s400/S5001653.JPG" /></a><br />Mühürler arasından benim en çok hoşuma gideni silindir damgalar oldu. Yanda görülen silindirik taşı pişmiş toprak üzerinde yuvarlayınca yandaki tasvirler ortaya çıkıyor. Çok eğlenceli.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662024733687010"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzFW08_OI/AAAAAAAABO0/Fu4GXhobtAM/s400/S5001652.JPG" /></a><br />Pınar mühürleri incelerken “Yahu 2000 yıldır bir şey değişmemiş” dedi, “Hala kaşe vuruyoruz her şeye!”. Doğru, her raporumun altına zıbam diye yapıştırıyorum çirkin mekanik kaşemi. Oysa silindirik bir mührüm olsa, üzerine M.C. Escher’den figürler yaptırsam, onu bassam ne kadar şık olurdu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662093453163762"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzJW08_PI/AAAAAAAABO8/usRXD7KXxLM/s400/S5001643.JPG" /></a><br />Müzede değişik dönemlere ait pek çok sikke sergileniyor. Ben ilk defa gördüm yukarıdaki anlatımı. Zaman ilerledikçe ve populasyon arttıkça yükselen enflasyon o dönemde bile varmış. Alınan şeyler de biraz farklı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662153582705922"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzM208_QI/AAAAAAAABPE/SaY92WFyqFQ/s400/S5001644.JPG" /></a><br />Örneğin M.Ö. 5. yy.’da sekiz tetradrahmi = bir inek = bir kölenin birbuçuk yıllık kazancı = 480 lt şarap. Zamanla drahminin alım gücü düşmüş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662222302182674"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzQ208_RI/AAAAAAAABPQ/2Qs7d-HCwm8/s400/S5001649.JPG" /></a><br />Osmanlı dönemine ait paralar da var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662278136757538"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzUG08_SI/AAAAAAAABPY/T5RCsGvC8U4/s400/S5001648.JPG" /></a><br />En mütevazi olanları Fatih Sultan Mehmet dönemine ait olanlar.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662321086430514"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzWm08_TI/AAAAAAAABPg/BpXIuZdS1XA/s400/S5001639.JPG" /></a><br />İkinci bölümde ise daha farklı buluntular var. Mesela bir timsah fosili ve<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662359741136194"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzY208_UI/AAAAAAAABPo/iXE-eeyJG2Y/s400/S5001640.JPG" /></a><br />Mamut kafası. Dara’da taşlarda kabuklu hayvanların fosillerini görüp buraların bir zamanlar deniz olduğunu öğrenmiştik tamam da bu mamut nereden çıktı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662402690809170"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzbW08_VI/AAAAAAAABPw/iSpbq73l9Q0/s400/S5001658.JPG" /></a><br />Bunlarda o dönemde kullanılan tıbbi araçlar. Değerli hocam İskender Sayek’in Temel Cerrahi kitabının kapağı gibi.<br />Müze ve elbette Zeugma anlatmakla bitmez, zaten beni de aşar. İsterseniz daha çok bilgi için şu adresi tıklayıverin: <a href="http://www.zeugmaweb.com/">http://www.zeugmaweb.com/</a> . Zeugma hakkında çok güzel bilgiler yer alıyor. Sadece bilgilerle yetinmeyip çok önemli yorumlar da yapmışlar. Güncel değil ama bilgiler sağlam.<br />Müzeden çıkmadan önce hemen girişteki Dösim’e şöyle bir girdik. İçerideki ağabey bize Gaziantep haritası ile birlikte yapılabilecek değişik aktiviteler için broşürler verdi. Özellikler harita nefisti, görülebilecek hemen hemen her yer, yöresel yemekler tadacağınız kaliteli lokantalar, oteller vs her şey üzerinde işaretlenmiş. Sanki Gaziantep’te değil de Marmaris’te filan gezeceğiz. Süper organizasyon. Verdikleri broşürler içinde hayvanat bahçesininki de var. Avrupa’nın en büyük ikinci hayvanat bahçesiymiş. Bugün oraya vaktimiz kalmayacak maalesef. Zamanımız kısıtlı olduğundan hızlı bir Gaziantep turu için pergelleri açıyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662458525384034"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzem08_WI/AAAAAAAABP4/N-QKCa7XHkU/s400/S5001664.JPG" /></a><br />Kale’nin yanından geçip eski çarşı yoluna gideceğiz. İki ay kadar önce arkadaşlarımı ziyaret için bir kez daha Gaziantep’e gelmiştim. Özgün ve Umut’un bir de on dört aylık bebişleri olduğundan bol yürüyüşlü geziler yapamayıp kendimizi iki gün boyunca kebaba ve mangala vurmuştuk. O zaman öğrenmiştim ki Anteplilerin herhalde yarısından fazlası pazar günleri hayvanat bahçesine giden uzun yolda mangal yapıyorlar. Uzaktan bakınca yanan binlerce (evet binlerce) mangalın dumanı sanki ormanda yangın varmış gibi görülüyor. Ben hiç bu kadar çok mangalcıyı bir arada görmemiştim. Çok kalabalıktı, üzerine bir de etraftan yükselen zar zar açılmış müzik sesleri de binince benim sinirlerim bozulmuştu. En yakında arkasına subwoofer yerleştirmiş, sesini açmış “Hele hele hele entepli” şarkısına el çırpan gruba gidip benim de hafta sonu kafamı dinlemeye hakkım olduğundan dem vuracaktım ki bu sefer 30 m arkadaki grup halay havası eşliğinde oynamaya başlayınca vazgeçtim. Bunu çevrede oturan arabasında müzik sistemi olan herkes izledi. Duyargaları kapatamayınca da kaçış yoksa zevk alalım bari diye Özgün’le karşılıklı göbek attık. Orada Umut Antep’lilerin gerekirse iş yerlerini kapatıp pazar günleri mutlaka mangal keyfi yaptığını o gün tonlarca et tüketildiğini söylemişti. Sonradan annemleri gezdirmek amaçlı bir pazar günü Antep’e gittiğimde gerçekten de turistik eski çarşı da sadece bir kaç dükkan açıktı, turistler anlamsızca geziniyordu. Boşuna değil galiba Türkiye’nin en zengin mutfağının burada olması, sadece kebap çeşidi 150 civarında. Sabahları bile et (cartlak kebabı) yeniyor. Cartlak çiğerden yapılıyor. Derince bir tencerede tereyağı, kuşbaşı ciğer, domates, biber ve bilumum baharat karıştırılıp dürümlenip afiyetle yeniyor. En güzelleri stadın karşısındaki ara sokaktakiler yapıyor. Sabah için fazla ağır ama denemeden de olmaz, oldukça lezzetli.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662518654926194"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBqziG08_XI/AAAAAAAABQA/4FO03dY6wp4/s400/SANY0053.JPG" /></a><br />Kale yolunun bitimi çarşıya çıkıyor. Burada bol çeşitli dükkan bulmak mümkün. Turistik olarak başı bakırcılar, baharatçılar ve yemeniciler çekiyor. Bakırcılar çarşısında pek çok değişik el yapımı bakır ürünü görmek mümkün.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662574489501058"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzlW08_YI/AAAAAAAABQI/iHYyCA4E4Hg/s400/S5001673.JPG" /></a><br />Bence alınabilecek en güzel ve orijinal hediye ehlikeyifler.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662664683814290"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzqm08_ZI/AAAAAAAABQQ/4J7XLSbTUaQ/s400/S5001674.JPG" /></a><br />Ben de geçen sene Malatya’da böyle bir şeyin varlığından haberdar oldum. Ortadaki bardaklığın çevresi boş, içine su doldurup buzluğa bu şekilde atılıyor. Can rakı çekince rakıya buz atmadan bardaklık kısmına koyuluyor. Böylece içine buz atıp rakıyı kristalleştirmeden ve rakınız ısınmadan uzun süre içilebiliyor. Süper bir icat. Batıda böyle bir şeyin yaygın olmaması çok ilginç ayrıca. Bir sürü meyhaneye gittim ama hiç ehlikeyif görmedim. Bu işin ticaretine mi girsek ne?<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662729108323746"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzuW08_aI/AAAAAAAABQY/HBZCmi0MU9k/s400/S5001675.JPG" /></a><br />Ehlikeyifler desenine göre fiyatlanıyor. Benim beğendiklerim Mardin’de 20 YTL iken burada aynılarını 10 YTL’ye aldım. Daha ağır işlemeli olanlar 15 YTL. Bir de kalaysız bakırdan yapılan 5 YTL’lik ucuzlar var ama kullanınca yeşeriyorlarmış. Eh artık her yerde de kalaycı olmadığından almamak daha iyi olur.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662780647931314"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqzxW08_bI/AAAAAAAABQg/vwsupW5odL8/s400/SANY0058.JPG" /></a><br />Bakırcılar sokağının (Elmacı pazarı) aşağısında yemeniciler var. Yemeni astarsız elle dikilen deri ayakkabılara verilen isim. Eskiden insanlar bu ayakkabıları sokakta da kullanıyorlarmış ama şimdi pek mümkün değil gibi.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662836482506178"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqz0m08_cI/AAAAAAAABQo/b7Jhvei1j-8/s400/SANY0065.JPG" /></a><br />Yemenici Hayri Usta Truva filminde Brad Pitt dahil bütün oyuncuların dönem ayakkabılarını üretmiş. Brad Pitt’in botunun bir örneği ve imzalı fotoğrafı dükkanda sergileniyor. Truva dışında Hayri Potur (Harry Potter) filmine de yemeni üretmişler.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195662883727146450"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBqz3W08_dI/AAAAAAAABQw/snIptt4Zkm8/s400/SANY0066.JPG" /></a><br />Yemenilerin özelliği çıplak ayakla giyilebilir ve ayağı kokutmaz olmasıymış. Ben de bir tane aldım evde terlik niyetine kullanıyorum, ayağım üşürse giyiyorum. Henüz koklamadım. Klasik yemeniler dışında hoş tasarımları olan sandaletler ve terliklerde bulmak mümkün.<br />Bu çarşıdan çıkıp aşağıda tarihi baharatçılar çarşılarına gidiliyor. Bol miktarda baharat, kuruyemiş, meyve ve sebze dolu.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663025461067250"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBqz_m08_fI/AAAAAAAABRA/yKa3fEaIq48/s400/S5001672.JPG" /></a><br />Bana çok ilginç gelmedi. Türkiye’de pek çok ilde görülebilecek manzaralar. Belki menengiç kahvesi alınabilir, o her yerde yok. Kavanozu 5 YTL.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663077000674818"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0Cm08_gI/AAAAAAAABRI/oakJU3EF_gc/s400/S5001677.JPG" /></a><br />Çarşıyı gezerken çevrenize bakarsanız pek çok tarihi han ve cami görmek mümkün.<br />Bizim sonraki durağımız birer yorgunluk kahvesi içmek üzere 370 yıllık Tahmis Kahvesi. Tahmis kahve dövülen yer anlamına geliyormuş.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663124245315090"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0FW08_hI/AAAAAAAABRQ/EH8QCZONOsg/s400/S5001680.JPG" /></a><br />1640 yılında yapılan kahve 1900’lerin başında çıkan bir yangınla yanmış. Feyzullahoğlu Şeyh Mehmet Munip efendi cebinden harcadığı 130 bin kuruşla kahveyi onartmış. Maalesef o zamandan bu yana fazla da bir şey yapılmamış olacak ki içerisi çok bakımsız. Sıvalar dökülmüş, üst katın tabanı eğrilmiş, tepeden çirkin floresanlar sarkıyor. Birilerinin bu kültür mirasına sahip çıkması gerekiyor. İçeride daha çok kağıt ağırlıkta olmak üzere değişik oyunlar oynayan emekli ağabeyler var.<br />Biz de oturup kahve ısmarlıyoruz. Kahvenin yanında Fethi Sabunsoy’un “Kahvehaneler” isimli fotoğraf albümü de geliyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663205849693746"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0KG08_jI/AAAAAAAABRk/ZY8uPpkRyA4/s400/fethi_sabunsoy02sm.jpg" /></a><br />Türkiye’nin farklı şehirlerinden, İran, Irak ve Suriye’den siyah beyaz insan fotoğrafları olan bir albüm. Fotoğraflardaki insan suretleri çok etkileyiciydi. Hep fotoğraflardaki ağabeyler gibi durağan olabilmeyi istemişimdir.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663188669824546"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0JG08_iI/AAAAAAAABRY/zqt9Zrg4z0Q/s400/S5001682.JPG" /></a><br />Tahmis kahvesinin hemen yanında Mevlevihane var. Buraya minare altındaki yoldan geçiliyor. Çok temiz bakımlı, kapıda güvenlik görevlilerinin nöbet tutup aynı zamanda bilgilendirdikleri bir yer. İçeriği pek geniş değil. On dakikada gezilebilecek bir yer.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663253094334018"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0M208_kI/AAAAAAAABRs/9eu_GO52gJQ/s400/S5001683.JPG" /></a><br />Camekanlar içinde çok sayıda el yazması Kuran’ı Kerim yer alıyor. Mevlevi felsefesini anlatan poster yazılarını hoparlörlerden çalan ney eşliğinde okumak mümkün.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663304633941586"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0P208_lI/AAAAAAAABR0/JKV5Rvt-JlI/s400/S5001687.JPG" /></a><br />Karşı binada ise eski kilimler sergileniyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663373353418338"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0T208_mI/AAAAAAAABR8/ECTY81qWRbw/s400/S5001689.JPG" /></a><br />Girişte de kilimler üzerindeki figürlerin ne anlam ifade ettiğini anlatan posterler var.<br />Buradan çıkıp birkaç tarihi mekan daha gezdikten sonra karnımızın sesine kulak veriyoruz. Gaziantep’e gelip de Güllüoğlu’nda baklava yemeden gidilir mi? Valla ben gittim, yemeden gittim. Çok üzgünüm, bir an aklımdan çıkmış. Bizim tercihimiz<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663459252764274"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0Y208_nI/AAAAAAAABSE/PT0NgQM7m_k/s400/S5001707.JPG" /></a><br />Yörem Lokantası oldu. Gerek iç gerekse dış dekorasyonu ile şık bir yer. Lezzet açısından salaş esnaf lokantalarını tercih ederim ama yorgunluğun üzerine bu lüks de iyi geldi doğrusu. Yuvarlama çorbası, kuru biber dolması ve Ali Nazik yedik. Hepsi de pek güzeldi. Yuvarlama aynı düğün çorbası gibi, içinde yuvarlak bulgur köfteleri var.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663532267208322"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0dG08_oI/AAAAAAAABSM/_fL2iHWWYNg/s400/SANY0042.JPG" /></a><br />Gaziantep’e gidecekler için söylemeden geçmeyeyim, kebap yemek istiyorsanız İmam Çağdaş’a gidin. Eski pazarların çok yakınında. 120 yıllık geçmişi olan masada lezzet fırtınaları yaşayacağınız bir lokanta. Mevsime göre keme (Halep’ten gelen bir çeşit mantarmış) ya da yenidünya (çekirdekli sarı meyve hani) kebabı gibi farklı lezzetler de denemek mümkün. Tatlıları diğer tatlıcılardan daha pahalı ama bir kereliğine değer.<br />Bugün iyi dinlenmem gerek. Plana göre yarın sabah 4:30’da kalkıp Kemal Usta’nın dükkanda buluşacağız ve 5:30’da güneş doğumuyla birlikte yola düşeceğiz. Görev bilinciyle Urfa’ya dönüş yolunda arabanın arka koltuğunda sızıyorum.<br />Buluşmaya ilk giden benim. Çok geçmeden diğerleri de geliyor. 6:00’da dağ yolundan Adıyaman’a doğru yoldayız.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663592396750482"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0gm08_pI/AAAAAAAABSU/qz_vAH9q5Z8/s400/S5001713.JPG" /></a><br />Adıyaman’da kahvaltı niyetine çorba içiyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663665411194530"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0k208_qI/AAAAAAAABSc/8r_-ws6K3hQ/s400/S5001714.JPG" /></a><br />Malatya yoluna çıktığımızda aşağıda gayet ılık olan hava rakım arttıkça soğumaya esen rüzgar motorları savurmaya başlıyor.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663772785376946"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0rG08_rI/AAAAAAAABSk/bne9xse5mug/s400/IMG_0794.JPG" /></a></div><div>İlk durağımızda motor üzerindeki herkes o boğazda nasıl savrulduğundan motoru zor toparladığından bahsediyor. Bu şevk kıran bir şey değil aksine zevk veren bir durum. Üzerine bol bol virajlı yollarda ciğerlere çekilen dağ havası da eklenince tadından yenmez oluyor. Bir de tabi grup sürüşünün verdiği keyif var. Motorlar şunlar: Benimki Yamaha XT 660 R 2008 model, Bekir’inki KTM 990 Adventure 2008 model, Özgür’ünkü BMW 1150 GS 2001 model ve Kemal’inki Harley Davidson Sportster 2006 model.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663867274657474"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0wm08_sI/AAAAAAAABSs/A99im2NnkUA/s400/IMG_0797.JPG" /></a><br />Nadiren durduğumuz sigara ve benzin alma molaları dışında Malatya’ya doğru ilerliyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663914519297746"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0zW08_tI/AAAAAAAABS0/ik0eQa2VKdg/s400/IMG_0811.JPG" /></a><br />Malatya’da Lider Motosiklet’in sahibi Ali Ekber Bey karşılıyor bizi. Fırına vermek üzere bir sürü şey hazırlatmış ama bizim zamanımız yok. Herkes ihtiyacına göre motosiklet malzemeleri alıyor. Ben de güneş gözlüklerinin çerçevelerinin kaskın baskısına dayanamayıp kırılmasından ya da camlarının düşmesinden sıkıldığımdan motor için yapılmış e(p)lastik ve havalı bir gözlük alıyorum.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195663957468970722"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq01208_uI/AAAAAAAABS8/OIixPaCy3HA/s400/S5001721.JPG" /></a><br />Ali Ekber Bey alacaklar birikince masasının yanına bir tablo asmış. Başlık “Borcunu ödemeyen değerli müşterilerimiz”. 2001 yılından bu yana hala borcunu ödemeyenler var. İşe yaradı mı diye sorduk, biraz yaradığını söyledi, insanlar utanıp veriyorlarmış.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195664039073349362"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBq06m08_vI/AAAAAAAABTE/i95j0emkxPs/s400/IMG_0813.JPG" /></a><br />Usuldendir, başka şehre giden motorcu şehrin dışında karşılanır ve çıkışa kadar birlikte sürülür. Ali Ekber Bey’de Kömürhan Köprüsü’ne kadar bizimle geldi. Baraj gölü kenarında tadımlık Kömürhan kavurması yeyip çay içtik. Açlıktan kazınan karınların sesini biraz olsun bastırdı.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195664099202891522"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq0-G08_wI/AAAAAAAABTM/KZI2-kUkALg/s400/IMG_0819.JPG" /></a><br />Sonraki durak Bahattin Ağabey’in Bismil’deki köyü. Köprüden yaklaşık 5 km sonra sola yol ayrımı var. Eskiden asfalt olan yol, yol genişletme çalışmaları nedeniyle toz toprak durumda. Yolda derin tekerlek yarıkları var. Bu ana kadar asfalt zeminde süren yolculuk tepelerin arasında ilerleyen bu stabilize yol ile beni keyfin doruklarına taşıyor. Taşımasına taşıyor ama insanı öyle yoruyor ki anlatamam. Bismil’e vardığımızda kendimi çok yorgun hissediyorum. Saat öğlen üç civarında. Sabah altıdan beri yollardayız ve kurt gibi açız. Dikkatler dağılmış. Bütün bunlar birleşince ben de bu motorla ilk kez milli oluyorum ve park ederken motoru sol yana deviriyorum. Bir hasar yok neyse ki. Yemekler daha yeni ocağa konmuş. Organizasyonda sorun var. Eğer beklersek geceye kalacağız. Birer soğuk su içip Elazığ üzerinden Hazar Göl’üne nazır lokantalardan birine oturuyoruz.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195664159332433682"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SBq1Bm08_xI/AAAAAAAABTU/hGdH-G9KKAY/s400/S5001731.JPG" /></a><br />Şimdi bu manzaraya karşı birer tek almadan da olmaz ki. Yanında da kavurma ve bol salata.<br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195664219461975842"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SBq1FG08_yI/AAAAAAAABTc/K0fkTYpAsmc/s400/S5001728.JPG" /></a><br />Üzerimize rehavet çökmeden yola çıkıyoruz. İstikamet Maden, Ergani, Siverek ve Urfa. Ergani’de Özgür ve ben hızlı gidip gruptan ayrılmanın cezasını çekiyoruz. Yanlış yola girip kendimizi küçük bir köyde buluyoruz. Hem zamanı hem de enerjimizi boş yere kaybediyoruz. Yola geri döndüğümüzde diğer ekip elemanlarını bir çeşmenin önünde beklerken buluyoruz. Hava kararmaya başlamış. Bu son mola bundan sonra durmak yok.</div><div></div><div><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/1360km/photo#5195664283886485298"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SBq1I208_zI/AAAAAAAABTo/YcYOi9wrd9g/s400/IMG_0865.JPG" /></a><br />Saat akşam yedi. Benim ilk uzun gece sürüşü tecrübem. Kısaca şöyle “Öndeki motorun kırmızı lambasını takip et” çünkü başka bir şey görülmüyor. Akşam 9:15 gibi Kemal Usta’nın yerindeyiz. Kilometre ölçer 699,8 km’yi gösteriyor. İyi tecrübe oldu bana doğrusu. Önemli bir işi sorunsuz bitirmişim gibi huzurlu hissediyorum kendimi, geri döndüğüm için mutluyum. Motora minnet duygularımı sunuyorum gizliden, o da çok yoruldu bugün, hor kullandıysam onu günahlarım affolsun. Yarın ona benzinin en güzelini alacağım, deposunu fulleyeceğim, karnı iyice doysun. Bu hafta sonu 1360 km yol yapmışım, daha ne olsun?<br /><br /><br /><br /><br /><br /></div><div></div></div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-67910342584896912602008-04-16T23:49:00.020+03:002008-07-25T18:41:27.075+03:00HARRAN - GÖBEKLİTEPE<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6_ZTZDc-ztvLynMPiuxIb2RicmDCF3K5N8pplkvDTH-FrYPH3ZmLajSCsbFssksadmu2FKqE_HxTdkyKF3ly7VkyzNDJu8RsDLmXboPplpnN4E-M9O1Kt_w1VHWfS0BV-y5toNKnUF3lL/s1600-h/SANY0054.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811499757129410" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6_ZTZDc-ztvLynMPiuxIb2RicmDCF3K5N8pplkvDTH-FrYPH3ZmLajSCsbFssksadmu2FKqE_HxTdkyKF3ly7VkyzNDJu8RsDLmXboPplpnN4E-M9O1Kt_w1VHWfS0BV-y5toNKnUF3lL/s400/SANY0054.JPG" border="0" /></a> 12 nisan sabahı Urfa'ya doğru yola çıktım. Fazla hız yapmadan, yolun ve temiz sabah havasının keyfine doya doya yaklaşık bir buçuk saatlik bir sürüşten sonra Kemal Usta'nın yerindeydim. Motoru dükkanın önüne park edip Kemal Usta'nın gülümseyen suretini gördüğümde eski bir dostu görmüş gibi sevindim. Yolun yorgunluğu akıp geçti üzerimden. Çay içtik sohbet ettik. Olası rotalar hakkında fikir yürüttük. Bana Göbeklitepe’ye gitmemi önerdi. Ben de gittim.<br />Motoru Kemal Usta’nın yerinde bıraktıktan sonra Pınar’ı bekledim. Arabaya atlayıp Mardin yoluna çıktık. Tekel bayisinden birkaç tane bira aldık. Göbeklitepe ayrımını bulmak çok vaktimizi aldı. Önünden geçip gitmişiz. Gidecekler için kısaca şöyle:Mardine giderken solda Şefkat Petrol’e gelmeden 500 metre önce yol ayrımından sola dönülüyor. Sonrası da 10 km kadar. Bu arada Şefkat Petrol’ün gerçekten kendine yakışır bir ismi var. Bir buçuk ay kadar önce bana çok şefkat göstermişlerdi. Bir pazartesi günü sağanak yağış altında Gaziantep’ten Mardin’e motorla dönmeye çalışıyordum. Sabah 8’de yola çıkmıştım. Kaskın içinde tepeme tıpır tıpır eden yağmur damlalarını duyuyordum ve onca korumalı kıyafetime rağmen eldivenimden difüzyon yoluyla yayılan su gövdeme kadar ulaşmıştı. Birecik Urfa arasında bir benzinlikte bütün kıyafetlerimi şu infrared ısıtıcı UFO’nun önüne serip 1 saat kurumalarını bekledim. Yağmur dinmeyince tekrar yola çıktım ama kuru kalmak mümkün değildi. Yandan kamyon, ki bu yolda fazlasıyla var, geçince arkasından kalkan çamurlu su kütlesine balıklama dalış yapıyorsunuz. Neyse Urfa’da biraz dolanıp yağmurun dinmesini bekledim ama dinmedi. "Ya Allah!" deyip yola koyuldum ama saat öğlen bir buçuk olmuştu, karnım açtı ve yorgunluktan ölüyordum. Tam bu noktada karşıma Şefkat petrol çıktı. Hemen bitişiğinde lokantası var. Lokantaya girince insanlar beni şaşkın bakışlarla izlenmişlerdi. Ya “Bu havada motora biniyor enayi” ya da “Yazık arabası yok herhal” filan demişlerdir. Tavuk şişi yedikten sonra üstüme feci bir rehavet çöktü, gözlerim kapandı kapanacak. Baktım bu vaziyette yola çıkmak iyi değil lokanta sahibine gidip kestirebileceğim bir yerleri olup olmadığını sordum. Biraz ayaküstü muhabbetten sonra beni arka taraftaki yatakhane’ye götürdü. İçeride uyuyan iki kişi vardı, gececilermiş. Güzelinden bir yatak açtı, temiz nevresimler serdi, battaniyeye kılıf geçirdi; bir tek iyi uykular öpücüğü kaldı anlayacağınız. İki saat kadar bebekler gibi uyudum. Uyandığımda hava pırıl pırıldı. Minnettarlığımı dile getirip ayrıldım. Şefkat Petrol’dekiler şefkatli insanlar vesselam.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXMqrvgHJZVtIg6N6yA1pSf3WkHGLSZjVuz2NruZiGBljIGkV2NHJTx1dZWGsLtPVJWmDdQNIaIX4bgnA1SwEksU-O96GPUnKD0mXt_Rt_cnIhOWV9LJgeutUTLXDxC5FP8gfe40lFvdP6/s1600-h/SANY0039.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811499757129426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXMqrvgHJZVtIg6N6yA1pSf3WkHGLSZjVuz2NruZiGBljIGkV2NHJTx1dZWGsLtPVJWmDdQNIaIX4bgnA1SwEksU-O96GPUnKD0mXt_Rt_cnIhOWV9LJgeutUTLXDxC5FP8gfe40lFvdP6/s400/SANY0039.JPG" border="0" /></a> Mevsim baharın gelmesiyle şen şakrak olmuş: Yeşil tarlalar, börtü böcek, kuzular filan insanı sevindiriyor. Bir de tabi arabanın camını açıp temiz havayı içine doyasıya çekebilmek var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB_Dnf2shI1bKkGMTxqORguZ1g6exKA8hhw-GdaY4-5R9I9ks4AB7hocCDBkIgNui27PQUKBLQ4CuR136aCtT0nGOuUGVPvjoC8FTaRRoLbYK-kdc0EZcCCoHnKzgVeSZUTqDFe-kte5MF/s1600-h/SANY0035.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811504052096738" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB_Dnf2shI1bKkGMTxqORguZ1g6exKA8hhw-GdaY4-5R9I9ks4AB7hocCDBkIgNui27PQUKBLQ4CuR136aCtT0nGOuUGVPvjoC8FTaRRoLbYK-kdc0EZcCCoHnKzgVeSZUTqDFe-kte5MF/s400/SANY0035.JPG" border="0" /></a>Ayrımdan sonra yaklaşık 5 km yol güzel, sonra sola tozlu bir yola giriliyor. Birkaç km sonra da Göbeklitepe kazı alanına varılıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOVtqT4A3noUhBxcgBrtNkD5j9f-IoWqh9M5dvFw5uBlvYu4Q7zCLYtRKkpi4Y2PfT_0noViefVLR8rdistTfph2HflVQIYEwUFnySs2MaIBUWy13o0SIjrJVHlJc5dS4nhplcB0PwnkRo/s1600-h/SANY0032.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811504052096754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOVtqT4A3noUhBxcgBrtNkD5j9f-IoWqh9M5dvFw5uBlvYu4Q7zCLYtRKkpi4Y2PfT_0noViefVLR8rdistTfph2HflVQIYEwUFnySs2MaIBUWy13o0SIjrJVHlJc5dS4nhplcB0PwnkRo/s400/SANY0032.JPG" border="0" /></a> Ortalıkta kimseler yok. İçeri girince bekçi çıktı çadırdan ufak gezimizde bize eşlik etti.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5hj6sICU5c2EieSZl3eUWPPMizkC5wDtIrEVN2_YiVwY-8puHASTnmbvAntghw9oLCME5KhV94c8KvEgICtAiVthcwoxk6Dl259l59S1dJaEpl924bQUfKdVXCecGATKZjUpTK-LIANEw/s1600-h/SANY0034.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811508347064066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5hj6sICU5c2EieSZl3eUWPPMizkC5wDtIrEVN2_YiVwY-8puHASTnmbvAntghw9oLCME5KhV94c8KvEgICtAiVthcwoxk6Dl259l59S1dJaEpl924bQUfKdVXCecGATKZjUpTK-LIANEw/s400/SANY0034.JPG" border="0" /></a> Hemen girişte alman kazı ekibinin kullandığı çadırlar var, biraz ileride de kazının yapıldığı höyük var.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIEKbs9wcm7PDHagqGCtKZjJosqU71EeiiVYWbrmN0AQv38fpRsS-MzBlGR-CQZo_vukkp3AQGap7A5RMTosGRhFZP4YGHhGaWXTz-4zPOPSciCEZREWeohZg1qPBoq0mL69hgPNZgHdvp/s1600-h/SANY0041.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811100325170802" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIEKbs9wcm7PDHagqGCtKZjJosqU71EeiiVYWbrmN0AQv38fpRsS-MzBlGR-CQZo_vukkp3AQGap7A5RMTosGRhFZP4YGHhGaWXTz-4zPOPSciCEZREWeohZg1qPBoq0mL69hgPNZgHdvp/s400/SANY0041.JPG" border="0" /></a> Biraz bilgi vereyim: Göbeklitepe Höyüğü’nün, 1963'te fark edilen dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi yaklaşık 10 yıl kadar önce tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren bir köylü sayesinde anlaşılabilmiş. 1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü'nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlanmış. Kazılar Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında yürütülmekteymiş. Her yıl eylül ve ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde kazı yapıyorlarmış. Bekçiden öğrendiğimize göre Dr. Schmidt’in Urfa’da evi varmış ve bir Türk hanımefendi ile evliymiş. Hafta sonları bile buraya çalışmaya gelirmiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbAMdL8oo9e2w1RX84sIJQdnjQ6u5k5U_pm4qKwpLnJbNM3eIAHBbTQo0Lu733HvuGBErtugb9Mf4Ofv63w4h12QZbsOoY6l-vRQxW0lFZO_UeQrG21ATMUc-fiCSicj7a3_NK2b9njPnr/s1600-h/SANY0047.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811104620138114" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbAMdL8oo9e2w1RX84sIJQdnjQ6u5k5U_pm4qKwpLnJbNM3eIAHBbTQo0Lu733HvuGBErtugb9Mf4Ofv63w4h12QZbsOoY6l-vRQxW0lFZO_UeQrG21ATMUc-fiCSicj7a3_NK2b9njPnr/s400/SANY0047.JPG" border="0" /></a> Günümüze kadar yapılan kazılar sonucunda bu höyüğün bir Neolitik Çağ yerleşimi olduğu anlaşılmış. Tarihi M.Ö 9 bin yıllarına uzanan Neolitik Çağ’dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar gün yüzüne çıkartılmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWo3Yz4FlJ1i-g0Tkeoh34ZDQEp5WgCDAUtlpoavu3wPSHhjdvieL9CFx_Xtd2SLemqCSLPpNY_mbDQEvtWTXcnqUMTKNFq_g19Vg4wPLbDL7sPVH-QJlgFtBuHx68MeP_0QvispaBogG8/s1600-h/SANY0043.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811113210072722" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWo3Yz4FlJ1i-g0Tkeoh34ZDQEp5WgCDAUtlpoavu3wPSHhjdvieL9CFx_Xtd2SLemqCSLPpNY_mbDQEvtWTXcnqUMTKNFq_g19Vg4wPLbDL7sPVH-QJlgFtBuHx68MeP_0QvispaBogG8/s400/SANY0043.JPG" border="0" /></a> Dr. Schmit bir röportajında şunları söylemiş: “Göbeklitepe'deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkarmıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Yaptığımız araştırmalarda, Neolitik Çağ'da yaşamış insanların, yabani sığır, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğimizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna ulaştık. Ayrıca, dikili taşların (Stel) üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapınağı olma özelliğini taşıyor' Buranın iki önemli özelliği var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6UioTSYWrDr_12EhoBZ9pGeR0TMPPQU_Hz-3lrmuqufoS4Zk3JaDPZBtziL6fMvlDWcpWgc_UWqNLClcUhBUO883Uh9eYp05rSxqggHlGyBwSyzw1prQeaqRpp2YaOcfSAR6ghu-xrlOf/s1600-h/SANY0040.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811117505040034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6UioTSYWrDr_12EhoBZ9pGeR0TMPPQU_Hz-3lrmuqufoS4Zk3JaDPZBtziL6fMvlDWcpWgc_UWqNLClcUhBUO883Uh9eYp05rSxqggHlGyBwSyzw1prQeaqRpp2YaOcfSAR6ghu-xrlOf/s400/SANY0040.JPG" border="0" /></a> Yani iki önemli bulgu var. Birincisi: neolitik çağ insanlarının hayvanları evcilleştirip yerleşik hayata geçmiştikleri inancını ortadan kaldırıyor. İkincisi: Bu höyük dünyanın bilinen en büyük tapınağı. Çok iddialı doğrusu.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIXY31JjTeDOESiakvRxKWI_JmIanP7nFJcaOB6uiWiJSDnpg5kLXDtge2IIuqBNF3eQHQW61YcGaOMIY-fD26j5lZfO6DpC-vlL9_6KMAlkHQBbM6nHhHZvJ2t-28j0-34Rg06Dgve8Ib/s1600-h/SANY0037.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191811117505040050" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIXY31JjTeDOESiakvRxKWI_JmIanP7nFJcaOB6uiWiJSDnpg5kLXDtge2IIuqBNF3eQHQW61YcGaOMIY-fD26j5lZfO6DpC-vlL9_6KMAlkHQBbM6nHhHZvJ2t-28j0-34Rg06Dgve8Ib/s400/SANY0037.JPG" border="0" /></a> Der Spiegel dergisi, “Sanatçıların, ressamların, edebiyatçıların yüzyıllardır canlandırdığı, efsane mi gerçek mi olduğu tartışmasının bitmediği 11 bin yıl geriye uzanan cennetin izlerini arkeologlar Türkiye’nin doğusunda buldu” diye haber yapmış. Cennetten kovulan Adem ile Havva’nın da burada yaşadığını yazmış.<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCREQmv_v9ZuQqjpkAY_hdu8fqV93y_jRKoRbNQhn6dbuT-OQUTpgOARejll84YV-ze9r2XRLJW6vjKgSunOzNLXUiWYxkT2APsGNZjC2K6CLkZTnY__BiiTNg19Vpx64pf3cgQZtb_Xf5/s1600-h/haber%C3%BC.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191810692303277602" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCREQmv_v9ZuQqjpkAY_hdu8fqV93y_jRKoRbNQhn6dbuT-OQUTpgOARejll84YV-ze9r2XRLJW6vjKgSunOzNLXUiWYxkT2APsGNZjC2K6CLkZTnY__BiiTNg19Vpx64pf3cgQZtb_Xf5/s400/haber%C3%BC.jpg" border="0" /></a> Adem ile Havva’nın cennetten atılmasından sonra burada toprağı işlemeye başladığı ve ilk tarımın da burada yapıldığı belirtilmiş. Ayrıca Max Planck Enstitüsünün Köln’de bitkiler üzerine yaptığı araştırmada 68 yeni buğday çeşidini kıyasladığı ve tüm tahılların kökeninin ise Karacadağ eteklerinde bugün de halen yetişen yabani buğday bitkisi olduğunun ortaya çıktığı belirtilmiş.<br /><br />İngiliz yazar David Rohl’ün tezine göre bundan 11 bin yıl önce taş devrinde insanlar Türkiye, Suriye, Irak ve İran sınır bölgesinde avcılıkla yaşıyordu. Daha sonra insanlar burada yerleşmeye, toprağı işlemeye başladı. Bununla birlikte medeniyet de başladı. En yüksek medeniyet burada oluştu. Göbeklitepe’de bulunan eski tapınaklar da bunun kanıtıymış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7VeV2K-I-d-3ojQRhEylzkXhVAY5HDfI62Q3nRXn3qEwlvZ-LxejxJMMD8d6GI-872HJHHVwrf4lUujwl7PlBaRNW4EIqm2xJyD_tKP5Q8Qh7wdcTZJ1VAwwrqO58tTimdC9kmXOya-23/s1600-h/haber%C3%BC+(1).jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191810696598244914" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7VeV2K-I-d-3ojQRhEylzkXhVAY5HDfI62Q3nRXn3qEwlvZ-LxejxJMMD8d6GI-872HJHHVwrf4lUujwl7PlBaRNW4EIqm2xJyD_tKP5Q8Qh7wdcTZJ1VAwwrqO58tTimdC9kmXOya-23/s400/haber%C3%BC+(1).jpg" border="0" /></a> Haberin devamı şöyle: “İncil’de belirtilen cennette akan dört ırmaktan ikisi Dicle ve Fırat nehirleri. Adem de İncil’e göre ilk buğdayı burada öğüttü ve tarımın başlangıç temelini attı. Kabil burada çiftçiliğe başladı. Göçebe halinde ve avcılıkla yaşayan insanlar da ilk kez burada av silahlarını bırakıp toprağı işlemeye ve yerleşik olmaya başladı. Hayvanları evcilleştirip onlardan yararlanmaya başlayan insanlar kendisine ev ve yatak yapmayı, topraktan çömlek yapmayı ve kendi yetiştirdiği bitkilerden beslenmeyi öğrendi. Max Planck Enstitüsü’nün yaptığı araştırma da ilk evrimin Türkiye’nin doğusunda olduğunu kanıtlıyor. Göçebelikten yerleşik düzene geçiş sancılı oldu, insanlar büyük evrim geçirdi” (Alıntılar şu adresten <a href="http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4523835.asp?m=1&gid=69">www.hurriyet.com.tr/gundem/4523835.asp?m=1&gid=69</a>) Türkiye ve Suriye’de yapılan son kazılar insanoğlunun göçebelikten yerleşik düzene nasıl geçtiğini adım adım gösteriyor.</div><br /><div>1. İsa’dan 10 bin yıl önce avcılıkla yaşayan insanlar zengin bir bitki örtüsünün bulunduğu bu bölgede avlanıyordu. Bölge hayvan sürüleriyle doluydu. </div><br /><div>2. İsa’dan 7 bin 500 yıl önce ise hayvanlar azalmaya başlayınca açlık sorunu başgösterdi ve insanlar biraraya gelerek köyler oluşturmaya, bitkilerle beslenmeye başladılar ve yaşam biçimini tamamen değiştirmek zorunda kaldılar. Açlık insanları yenilikler bulmaya zorladı. İnsanoğlu buğdayı öğütmeyi öğrendi. Toprağı eğilerek işleme ve buğdayı öğütme işi öylesine ağırdı ki, insanoğlunun iskelet biçimi değişti. Hayvanları evcilleştirmek de kolay olmadı. Çit çevrilerek hapsedilen hayvanlar önce şok yaşadı. Hayvanlardan ürün alınması uzun zaman aldı. </div><br /><div><br />Şu anda kazı alanına girmek yasak. O nedenle uzaktan sevmek gerekiyor. Zaten motiflerin üzerlerini de saçla kaplamışlar. Hele hele dünyanın en büyük tapınma alanını görmek için yola çıkmamak lazım çünkü çok büyük kısmı henüz toprak altında. Muhtemelen (umarım) yakın gelecekte oldukça ünlü bir tarihi ziyaret alanı olacak.</div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div>Bu geziden yaklaşık bir ay kadar sonra Gudu Gudu Motor ekibiyle Göbeklitepe'yi tekrar ziyaret ettik. Göbeklitepe’de antik taşı müzeye veren çiftçinin hali malumunu torunundan bizzat öğrenme şansım oldu. Doksanların başıymış. Devlet para mükafatı vermiş. O zamanın parasıyla üç tane şahin alınabiliyormuş o parayla. Şu anda arazinin hala aynı ailenin elinde bulunuyor. Alman hükümeti bu alan için aileye yıllık kira veriyormuş. 2000 Euro. Devlete vermek için başka yerden (Urfalıların dediklerine göre uyanıklık yapıp Urfa’nın en iyi topraklarından) birkaç trilyonluk toprak ya da eşdeğer para istiyorlarmış. Devlet vermediği için şu andan beklemedelermiş. <a href="http://www.sandaletliseyahat.blogspot.com/">Sandaletli Seyyah Bora Bilgin’in </a>dediğine göre devlet istese burayı hemen kamulaştırabilirmiş. Bu gidişle inatçı pazarlıkları kafalarında patlayacak ama dur bakalım.</div><br /><div></div><br /><div>Burayla ilgili öğrendiğim ikinci şey kazıyı yöneten Dr. Schmith'in yabancı turistler için kazı alanının kapısını açtığını ancak Türk'lerin içeri girmesini izin vermediği oldu. Bu duruma bizim kadar toprağın tapulu sahipleri de kıl oluyormuş anlaşılan ki içeri girmemize izin verdiler. Bir de baktılar ki tiplerimiz düzgün bir sakınca görmediler. Ben de daha ayrıntılı fotoğraflar şansı buldum. Bir yandan da sinirlernip iyi ki girmemize izin vermemişler diye düşünmeden de edemedim. Çünkü on bir bin yıllık bir taş eserin üzerine sığırın biri adını kazımış: Bekir. Gezmemize izin veren arkadaş köylüleri olduğunu söyledi. Hayata başka hiç bir iz bırakamayacak bir zavallının geri dönüşümsüz bu zararı karşısında söyleyecek söz bulamıyorum. Neyse ben en iyisi diğer fotoğrafları sunayım.<br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204400699967652386"><img src="http://lh3.ggpht.com/drgokhanucar/SDm-3M5dwiI/AAAAAAAABwA/MN6vLp16HN0/s400/IMG_0028.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204400412204843522"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDm-mc5dwgI/AAAAAAAABvw/-dBeqR0iIB0/s400/IMG_0026.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204400227521249762"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDm-bs5dweI/AAAAAAAABvg/nsJ58--gmsU/s400/IMG_0024.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204400137326936530"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDm-Wc5dwdI/AAAAAAAABvY/83aEDwxwgzA/s400/IMG_0023.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204400055722557890"><img src="http://lh5.ggpht.com/drgokhanucar/SDm-Rs5dwcI/AAAAAAAABvQ/nj7hwHdgoDE/s400/IMG_0022.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204401133759349314"><img src="http://lh4.ggpht.com/drgokhanucar/SDm_Qc5dwkI/AAAAAAAABwQ/CFI_yby3jS8/s400/IMG_0030.jpg" /></a><br /><br /><a href="http://picasaweb.google.com/drgokhanucar/GBEKLTEPEEKFOTOLAR/photo#5204402001342743138"><img src="http://lh6.ggpht.com/drgokhanucar/SDnAC85dwmI/AAAAAAAABw8/kxHY6IoCOVk/s400/IMG_0032.jpg" /></a><br /></div><br /><div></div>Bu yukardaki ağabey de girişte bekçilik yapıyor, tanıdıkları görünce çay da ikram etti. Aramızda Taliban Abi ismini koyduk. Afganistan'dan gelmiş gibi görünse de burada onun gibi giyinen gerçekten çok yok.<br /><div></div><br /><div></div><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhheuobwKAzx_nQwDX9PpZ-epOFra_LDkIuKL_HejiVTGH6PhpkysZVnmJ9nwUIYwKqlliFy7V61m2N2TYEuyJDKYrc2d1pfU8AR3JMVE1005HK9j0v2D4BYaSeyPTnAkMZRaPPlfYPLWcr/s1600-h/SANY0054.JPG"></div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191810700893212226" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhheuobwKAzx_nQwDX9PpZ-epOFra_LDkIuKL_HejiVTGH6PhpkysZVnmJ9nwUIYwKqlliFy7V61m2N2TYEuyJDKYrc2d1pfU8AR3JMVE1005HK9j0v2D4BYaSeyPTnAkMZRaPPlfYPLWcr/s400/SANY0054.JPG" border="0" /></a> Kazı alanından ayrılıp biraları lüpletmek için<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5-6CovK4GtJPhtkIRm2VCkTWwkuNbmVY8iwbniARTHJqJNJhx3olDBBHfmrSW4qpSvB5V6BsVsOmS6VtwfztRA_DiZmo6QP5aHp2fgq8oJApmdRPNnWEAVFu1hNz6dQycf1vFolmpQLsm/s1600-h/SANY0053.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191810700893212242" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5-6CovK4GtJPhtkIRm2VCkTWwkuNbmVY8iwbniARTHJqJNJhx3olDBBHfmrSW4qpSvB5V6BsVsOmS6VtwfztRA_DiZmo6QP5aHp2fgq8oJApmdRPNnWEAVFu1hNz6dQycf1vFolmpQLsm/s400/SANY0053.JPG" border="0" /></a> güzel manzaralı havadar bir yamaca oturduk.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisFJ9hwtvyGTvOuCFWeByul2THwX5igh2pAp4mUy1JwGzHUl0RX3tjrtfo8bLLQ7ORM-DvpwYgiM6LalUM5qYbCd0uzvDjbmsPM8CQwOnuwfzm6FlSLNQjsaeshGBKcaQhhMvaOhqj8yZh/s1600-h/SANY0052.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191810700893212258" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisFJ9hwtvyGTvOuCFWeByul2THwX5igh2pAp4mUy1JwGzHUl0RX3tjrtfo8bLLQ7ORM-DvpwYgiM6LalUM5qYbCd0uzvDjbmsPM8CQwOnuwfzm6FlSLNQjsaeshGBKcaQhhMvaOhqj8yZh/s400/SANY0052.JPG" border="0" /></a> Acil Tıp uzmanı olan Pınar’a telefonla hasta danıştılar. Radyolog olduğuma bir kez daha şükrettim.Urfa’ya dönüp karnımızı doyurduk lak lak ettik. Otopark çıkışındaki fotoğrafçının camekanı beni pek eğlendirdi.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOl1FZdEZqumC3tWlwY_hLkPue2esPLIG-EeMZHSbZf3vi27vpR9B-UlF23MBMyrKP2Ff3KBuXNqU70mJFXVV-N8wslXY_HAUZuGeqD2sR3x4yKd2wOVn6slTWkn68yQ3XH6QLvXe6qJSL/s1600-h/SANY0058.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191806899847155154" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOl1FZdEZqumC3tWlwY_hLkPue2esPLIG-EeMZHSbZf3vi27vpR9B-UlF23MBMyrKP2Ff3KBuXNqU70mJFXVV-N8wslXY_HAUZuGeqD2sR3x4yKd2wOVn6slTWkn68yQ3XH6QLvXe6qJSL/s400/SANY0058.JPG" border="0" /></a> Sağ alt köşedeki resim İbrahim Tatlıses’in eski hali. E hadi o tamam da sol üstteki şaşı bakan genç şeyh kimdir. Çocuğa bir şey dediğim yok ama bir fotoğrafçı vitrini için tuhaf seçimler. Sanki 30 yıl önceden kalmış bir yer gibi.Hoş ilgimi çekti mi? Çekti.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOlUCMvEzIBsTYAI5n28oHSCVgDtq_b_eE8m453TSALhywA3_kHquZAnAZ0SAOg-0qgIVB7arZ2VTbCZn4sx_AsLYrjML8zBuuhw5ZhyphenhyphenqihMG0pLOmLXYhgloQPKoHq2JgMd1cm-KQEymI/s1600-h/SANY0065.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191806908437089762" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOlUCMvEzIBsTYAI5n28oHSCVgDtq_b_eE8m453TSALhywA3_kHquZAnAZ0SAOg-0qgIVB7arZ2VTbCZn4sx_AsLYrjML8zBuuhw5ZhyphenhyphenqihMG0pLOmLXYhgloQPKoHq2JgMd1cm-KQEymI/s400/SANY0065.JPG" border="0" /></a> Urfa’da kebapçıların önüne atılan tabure ve alçak masa ikilisi hoşuma gitti. İnsanlar sokakta yemek yemeye alışık. Tıpkı Tayland’taki gibi. Diğer güneydoğu illerinde olduğu gibi bol miktarda ciğerci var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-SiFhAWl9hF5fAxuBILHZeHTtRoatT9CC5SHtJBtby8Kn7vkv2BjlJWpAzNZiDn3PfCIlpyrMwQKpBHcLH1ubrfxoR2DYrp9BWh-xWOyvqAZ7G4ck76W-P2mB9e0dxp3mHX4tknUl5JCN/s1600-h/SANY0066.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191806908437089778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-SiFhAWl9hF5fAxuBILHZeHTtRoatT9CC5SHtJBtby8Kn7vkv2BjlJWpAzNZiDn3PfCIlpyrMwQKpBHcLH1ubrfxoR2DYrp9BWh-xWOyvqAZ7G4ck76W-P2mB9e0dxp3mHX4tknUl5JCN/s400/SANY0066.JPG" border="0" /></a> Sakatat olarak ciğer var ama kokoreç yok mesela. İzmir’de de bir sürü kokoreççi var ama ciğerci yok.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3J3OEQ25eRA01aqbwRq7t6tVsDLSA16RsZaxf2NKcDB5WWj0W-NCM7LtiIgcv8X3isVYzLmx6SAjqc2w7dQFU9Wc3q6ztX2gl6qD-pOwaQOcR6unezcdPy7yPnu75xogLU6KRv_pYF2EQ/s1600-h/SANY0061.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191806912732057090" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3J3OEQ25eRA01aqbwRq7t6tVsDLSA16RsZaxf2NKcDB5WWj0W-NCM7LtiIgcv8X3isVYzLmx6SAjqc2w7dQFU9Wc3q6ztX2gl6qD-pOwaQOcR6unezcdPy7yPnu75xogLU6KRv_pYF2EQ/s400/SANY0061.JPG" border="0" /></a> Ertesi gün hedef Harran. Oraya gitmeden 20 km daha gidip Suriye ile sınır kasabası olan Akçakale’ye gidiyoruz. Akçakale tren istasyonundan 50 metre ileri bakınca Suriye toprağını görmek mümkün. Fotoğraf çekmeye davranıyorum ki ilerden askerlerin düdükleri ötmeye başlıyor.<br />Sınıra gidiyoruz. Gümrük memurları ile tanışıp biraz Suriye, biraz iş güç, sınır memurluğu filan konuşuyoruz. Yapılacak iş değil bu diyorlar. Aile için çok zor oluyormuş. Sınır kapıları genelde şehirlerden uzak olduğu için ailelerini her atandıkları yere götüremiyorlarmış. Bekar olan arkadaş “Valla ben olsam kendimle evlenmezdim” dedi, gülüştük. Gaziantep’ten Suriye vizesi alınıyormuş. Ankara’ya gitmeye gerek yok yani. Antakya ya da Kilis üzerinden Suriye gezisi kurdu aklıma girdi bakalım.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX-5Nf-lPMOuMbZZeP0uNrwedGptkvtK5hIKOMMqV6cSYm6o0Ptijiu2PKEx_vhyphenhyphenfoO7RUs7FQuATENXMzcpgOBhxKJ_Leeb0L1_8ZpuXWl3BotfdtKlJfmOZquBHEa_99nKi9ncb6FH30/s1600-h/SANY0067.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191806917027024402" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX-5Nf-lPMOuMbZZeP0uNrwedGptkvtK5hIKOMMqV6cSYm6o0Ptijiu2PKEx_vhyphenhyphenfoO7RUs7FQuATENXMzcpgOBhxKJ_Leeb0L1_8ZpuXWl3BotfdtKlJfmOZquBHEa_99nKi9ncb6FH30/s400/SANY0067.JPG" border="0" /></a><br />Harran’a çevirdik yolumuzu. İlerledikçe beş yıl önceki geziden hafızama kazınan resimleri taşıyan unutulmuş nöronlardan gelen çakmalar yaşıyorum. Harran’a girince yanımıza bir motosiklet yanaşıyor. Arka koltuktaki genç adam bizi gezdirmek istiyor. Aslında yapışanları pek sevmem ama bu gencin tavrı rahatsız edici değil, kibar birine benziyor. Ücreti sorunca hizmetinin değerinin ne olduğunu düşünüyorsak onu verirsiniz diyor. İsmi Yasin. Tamam deyip alıyoruz yanımıza. Yol boyunca sohbet ediyoruz. Beş yıl önce de geldiğimi söyleyince “O zamanlar da çok turist geliyordu” diyor. Terör her yeri olduğu gibi burayı da kötü etkilemiş.İlk durak Üniversite. Burada Yasin’e sürekli Harran ile ilgili sorular soruyorum hiç zorlanmadan cevaplıyor. Bunun dışında da sürekli konuşup anlatıyor zaten. Dersine çalışmış olduğu belli. İyi bir rehber tuttuğumuzu düşünüyorum.<br /><br /><div><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7Pak6ee7sTBKuJuFD6TI2DHwWaAs5aSN6Ih0SN7P3zqzFt6CcIgJA-I_Og6rIwJMzYD5G-73I2rYouGdI2KWygt5TeCoyqz4F8MMrxlUkQsQAAvyhyphenhyphen90OC_amQiknkRXEl30IpfJKgUdO/s1600-h/SANY0083.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191805877644938626" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7Pak6ee7sTBKuJuFD6TI2DHwWaAs5aSN6Ih0SN7P3zqzFt6CcIgJA-I_Og6rIwJMzYD5G-73I2rYouGdI2KWygt5TeCoyqz4F8MMrxlUkQsQAAvyhyphenhyphen90OC_amQiknkRXEl30IpfJKgUdO/s400/SANY0083.JPG" border="0" /></a> 5 sene önce resimde görülen her yere girilebiliyordu ama şimdi çevresi dikenli telle çevrili. Yasin insanların burada piknik yapıp çöplerini de bırakıp gittiklerinden tarihi şehrin surlarını isimlerini yazarak kirlettiklerinden bahsetti. Birisi de yeter dedi demek ki. Beş yıl önce şu anda yarısı yılıkmış olan gözlem kulesine bile çıkmak mümkündü. Kulenin yüksekliği şu anda 25 metre, yıkılmadan önce 50 metreymiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKy-RatswZ6fzx2N2NZPO-KC9ea6vgE6NfU-Ka5zTrfAo_PdHw8K0ZQ6ZxC5Rp3qFZoBnc57jVNLpA8aETznUK83mb2390iEBvWd6fxqLLwWmz8djguEthCNJJHMdNwH4d7Gwt05wggPV_/s1600-h/SANY0087.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191805890529840530" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKy-RatswZ6fzx2N2NZPO-KC9ea6vgE6NfU-Ka5zTrfAo_PdHw8K0ZQ6ZxC5Rp3qFZoBnc57jVNLpA8aETznUK83mb2390iEBvWd6fxqLLwWmz8djguEthCNJJHMdNwH4d7Gwt05wggPV_/s400/SANY0087.JPG" border="0" /></a> Kulenin hemen önünde çevresinde bir düzine koltuğa benzer oturma boşluğu bulunan su havuzu var. İçeri girmek yasak olduğundan ben de beş yıl önceki fotoğrafı koyuyorum.<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191805899119775154" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgn8hyQA7f4yTcC0n-QwhJEI94CkyGPMbGL7vJ2_Yt0UmvJHQ90LEPt4FvLlfC-9FVFowcArGWIPWTKVMrpxa5P29A9gTHJJwOMN-vqc24CVrw9N0EMjqVYCeojy_FfjIpItkBeThyTiG4P/s400/Sunu2.jpg" border="0" /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjeyc0EI3z6_hSX5w5ja7mmQincuxWqYIBgOx6cxB3GgpXu30-Q-jtBzXMFudABaw168Vt6h_jRt9-MmEHL9vxJKczaAyVec27RkDYZcs7veD7F84EArgtpY-Ev-mgS1G0GDIvCIiKnDCU/s1600-h/SANY0084.JPG"></a>Bunun mantığı şu. Havuz durgun su ile dolu olduğunda öğrenciler ve öğretmen havuzun kenarındaki bu yerlere oturuyorlar ve gökyüzünün sudaki yansımasına bakarak astronomi çalışıyorlar. Süper fikir değil mi? Böylece kimsenin boynu tutulmuyor ve öğretmen gökcisimlerini gösterirken öğrencileri tek tek yanına alıp “Tam parmağımın ucuna bak, gördün mü, parlak olanın sağındaki ?” filan diye zahmetli bir iş yapmıyor. Üstelik ders arasındaki çılgın havuz partisleri de cabası.<br />Harran; Ay, Günes ve gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) önemli merkezi olması ile ünlüymüş. Harran'da Astronomi bilimi bu nedenle çok ilerlemiş. </div><br /><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191815554206256914" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYHTrI1cZ1-0ZCjuXv8o9kSFBPhKkmP8LFnRgCYZyfrRzkrdLge42huW9bkKImUruocGlKGpva2q-WjZIdWQpwAtzVPpRYcDepR-_Cd09O59ivZhhSZoM-tZxejYd78rrkNagk-2bsSdl2/s400/SANY0084.JPG" border="0" /></div><br /><div><br />Herkesin ağzına pelesenk olmuş: Üniversite deyince hemen dünyanın ilk üniversitesi diyorlar. Ben de kıllandım doğru mu acaba diye google’da ufak bir araştırma yaptım, gerçekten öyle gibi. Diğer en eskiler arasında Kahire’deki Al-Azhar University (M.Ö. 969) ve Avrupa’da M.Ö.1100’lere dayanan birkaç üniversiteden bahsediliyor. Harran Üniversitesi'nin kuruluşu hakkında elde yeterli kaynak olmasa da Assur ve Babil dönemlerinden (M.Ö. II.bin) İslâmi döneme kadar (M.S.VII. yy) devam eden ve gezegenleri temsil eden gelişmiş bir Tanrılar Kültü'nün Harran'da yaşamış olması, M.Ö. II.binde buradan astronomi biliminin ileri bir düzeyde olduğunu göstermekteymiş. Bu bilimin de ancak bir okulda sistematik bir şekilde öğretilmiş olabileceği düşünüldüğünde Harran Üniversitesi'nin temellerinin, Asur ve Babil dönemlerinde atıldığı öne sürülüyormuş. Yani M.Ö. 2000'e kadar uzanıyor.<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191805899119775170" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifqoIKhFIjz2yZ6g8_BndpJsYUsQaRXH5Ex13OVbfUxkwN2RT_wnfoRi-T6OqUAIM4olwawQ2nVS7s0QBnU7AzbVjMf-SrI-KRpoCwxKfKRC5pHyscpKNBo-nUhV48BLWBmn3PS4nMe4JH/s400/Slayt1.JPG" border="0" /> İlkçağ felsefe ekolünün merkezi ve daha sonra Arap düşünce sisteminin kaynağı olan bu üniversiteden bugüne yalnızca gökyüzünü incelemek için kullanılan gözetleme kulesi kalmış. Harran Üniversitesi’nde sürdürülen bilimsel çalışmalar din, gökbilim, tıp, matematik ve felsefe olmak üzere beş bölüme ayrılmış. Devrin en büyük matematikçilerinden,tabiplerinden ve Yunan filozoflarının eserlerini Arapçaya çevirenlerden olan 821 doğumlu Sabit bin Kura; dünyadan ay'a olan uzaklığı doğru olarak hesaplayan Battani (Avrupalılar Albetegni veya Albatanius derlermiş), Yunan filozoflarının maddenin bölünebilen en küçük parçasının (atom) parçalanamaz olduğuna dair iddialarını kabul etmeyen, oysa bölünmez kabul edilen bu parçanın müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söyleyen ve böylece Atom'un mucidi sayılan Cabir bin Hayyan, Din bilgini Şeyhülislam İbni Teymiye Harran'daki okullarda yetişmiş dünyaca ünlü bazı alimlerden.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3pN9-Zjd6asEBFxEoGE9mXC97MyBF8b9DAt3RZYASW1PK-9SljsJnoEgeeQwNkwCRDFeXhBp2KEZDRi562NigPyhbrS_fdXFaMSqIKc_LALallnAw05GjMsGBHzt7ImMEJYU77dqjMYkk/s1600-h/SANY0089.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191804563384945970" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3pN9-Zjd6asEBFxEoGE9mXC97MyBF8b9DAt3RZYASW1PK-9SljsJnoEgeeQwNkwCRDFeXhBp2KEZDRi562NigPyhbrS_fdXFaMSqIKc_LALallnAw05GjMsGBHzt7ImMEJYU77dqjMYkk/s400/SANY0089.JPG" border="0" /></a> Bu kapı da şehirde ayakta kalan tek kapı, Halep Kapı’sı.<br />Kapının tam karşısındaki tepe de höyük, çevresi çitlerle çevrili kazı alanı vara ancak Selim’in dediğine göre gelip de kazan yokmuş. “Uzun süredir böyle duruyor” dedi. Buradan ayrılıp Harran evlerine doğru ilerliyoruz.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_U-JwjJ64974_sW_orfWG-o5CPaieqYC2_2ikyhFTwh5JUMsLnVFPm0B_lNTQdjmwQnywQ4fvcDVNxBIQrGjpMa93FK-nWUZHgDYPCo_NKf65tlE02ioCailtfeizoHtc2M8srgC1ZASY/s1600-h/SANY0079.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191804576269847874" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_U-JwjJ64974_sW_orfWG-o5CPaieqYC2_2ikyhFTwh5JUMsLnVFPm0B_lNTQdjmwQnywQ4fvcDVNxBIQrGjpMa93FK-nWUZHgDYPCo_NKf65tlE02ioCailtfeizoHtc2M8srgC1ZASY/s400/SANY0079.JPG" border="0" /></a> Harran'ın en çok ilgi çeken yanını bu evler oluşturuyor. Bindirme tekniğinde antik kentteki tuğlalar kullanılarak yapılmış, külah biçiminde konik kubbeli evler.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVhF5R526Lm_r29xsJBV08FZ9SSJjT0ULFzbhFquouVIdr3j2UeVFCIqxdZFwEgfjECQzY9OU3dFM34wHht77x01ZItasWzfjGrNfLw3vZ0Yf3RYrMP0S9Iqhzh-G4kSwfoxzSGsu3Uh08/s1600-h/SANY0094.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191804584859782482" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVhF5R526Lm_r29xsJBV08FZ9SSJjT0ULFzbhFquouVIdr3j2UeVFCIqxdZFwEgfjECQzY9OU3dFM34wHht77x01ZItasWzfjGrNfLw3vZ0Yf3RYrMP0S9Iqhzh-G4kSwfoxzSGsu3Uh08/s400/SANY0094.JPG" border="0" /></a> Günümüzde de Akdeniz çevresinde, bilhassa güney İtalya'nın Apulya bölgesinde hem kentsel hem de kırsal alanda, Harran evlerine benzeyen ve "Trullo" denilen bindirme kubbeli çok sayıda yapı bulunuyormuş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCbXE312IELYX_6hXXLFajCiKrYz08ZPY7bJccotN7L83HdFG5EBVfBf4haSLkULzv_Av1O3UsqEL4Qig0EQ7IgrvKHGRw8lxHFisacyk1zWpSl1KrGdDpK8C1gtV1cBLQ9VOmNWRCsy7i/s1600-h/trullo.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191804584859782498" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCbXE312IELYX_6hXXLFajCiKrYz08ZPY7bJccotN7L83HdFG5EBVfBf4haSLkULzv_Av1O3UsqEL4Qig0EQ7IgrvKHGRw8lxHFisacyk1zWpSl1KrGdDpK8C1gtV1cBLQ9VOmNWRCsy7i/s400/trullo.jpg" border="0" /></a> Ancak bunlar Harran'daki akrabalarından –resimlerde de görüldüğü üzere- daha sağlam bir durumda. Bu trullo evlerinin çoğu XIX. yüzyıldan kalmış. Harran dışında Anadolu’da da Şanlıurfa - Birecik arasındaki bölgede, bugün yalnız Suruç ve çevresinde bulunan bir kaç köyde ve Şanlıurfa - Akçakale arasında bir kaç köyde de benzer kubbeli evler varmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAm1LllpRkRiAKm7QGOBNe3HHWZehoxjoAGTJ79lHi8qXSsaqgSjAh33liFTEIO9YaH1yIar-jS888cQDalSUQJOfz5diNAtlUNbjnEIHofHVJOyC0Q8IG8VqS3ql2ZqpN2CbHk0xwARdu/s1600-h/SANY0096.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191804593449717106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAm1LllpRkRiAKm7QGOBNe3HHWZehoxjoAGTJ79lHi8qXSsaqgSjAh33liFTEIO9YaH1yIar-jS888cQDalSUQJOfz5diNAtlUNbjnEIHofHVJOyC0Q8IG8VqS3ql2ZqpN2CbHk0xwARdu/s400/SANY0096.JPG" border="0" /></a> Kubbeler örülürken yanlara belli aralıklarla tuğla çıkıntılar yerleştirilmiş ve kubbenin tepesi açık bırakılmış. Tuğla çıkıntılar kubbenin tamiri ve gerektiğinde yağışlı - soğuk havalarda tepedeki deliğin kısmen veya tamamen kapatılabilmesi için tırmanmaya yaıyormuş. Ayrıca kubbenin tepesindeki açıklık, içerideki dumanın dışarı çıkmasını sağlayan baca ve ışıklık fonksiyonu da görüyor. Bölgenin iklimine uygun olaran bu evler yazın serin, kışın da sıcak oluyormuş. Günümüzde evlerde yaşayan yok, ahır veya ambar olarak kullanıyorlar. İçinde yaşanmasa da içine girip soluklanabilinecek bir Harran evi var. Beş yıl önceki gezide de böyle bir şey yapmıştık ama hangi evdi hatırlamıyorum. Rehberimiz Selim bizi en bakımlısının önünde durduruyor. Arabadan iniyoruz bir yerden gözüm ısırıyor bu evi. Derken tanıdık simaları görüyorum. Burası beş yıl önce çay içtiğimiz ev yahu!<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8-NjP1cpxLn-K872spEn8N2eRnxXYHxlnvwellWW9iOuO_DUf1J6b4uQoWqRUy8EMPOQisJ_JcFXplzqVhjfw2I3btn2Nmd88hfq8H0TpkLhyphenhyphengv8KUq3rGUY3GzErkj4HvhgjnmWuhPVe/s1600-h/SANY0092.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803901959982306" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8-NjP1cpxLn-K872spEn8N2eRnxXYHxlnvwellWW9iOuO_DUf1J6b4uQoWqRUy8EMPOQisJ_JcFXplzqVhjfw2I3btn2Nmd88hfq8H0TpkLhyphenhyphengv8KUq3rGUY3GzErkj4HvhgjnmWuhPVe/s400/SANY0092.JPG" border="0" /></a> İşi geliştirmişler, eski köhne halinden eser kalmamış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjz1d2mgbSuM0yKlLEe4j4EHjQI32w5Dq71xGEB3yQt3ncP7O1oxstR5pwBOJ0ZHkj5T2UqcG1Fkh6N2j-eyCbqnT81eEVMJHWinVC8YAC4gCwiDJZW5ctVf1WV1xJ5SnGOIk3XmrK5didz/s1600-h/SANY0094.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803901959982322" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjz1d2mgbSuM0yKlLEe4j4EHjQI32w5Dq71xGEB3yQt3ncP7O1oxstR5pwBOJ0ZHkj5T2UqcG1Fkh6N2j-eyCbqnT81eEVMJHWinVC8YAC4gCwiDJZW5ctVf1WV1xJ5SnGOIk3XmrK5didz/s400/SANY0094.JPG" border="0" /></a> İçerdeki her odayı düzenlemişler, turistik eşya satışı için reyon bile açmışlar<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxr8ION6hYU178h1VkEmDGflpLjBhyphenhyphen-dm7A4lmB-uYso2EhSYrHdMdkZlHaWRZ6emYECoAbU_P29UMo9ByzN3XbSHldH0yfc4f4Pxf1I-J73ZczWGWKTKYlY_dYUNSrVufYqUOwPfUlnmA/s1600-h/SANY0095.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803906254949634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxr8ION6hYU178h1VkEmDGflpLjBhyphenhyphen-dm7A4lmB-uYso2EhSYrHdMdkZlHaWRZ6emYECoAbU_P29UMo9ByzN3XbSHldH0yfc4f4Pxf1I-J73ZczWGWKTKYlY_dYUNSrVufYqUOwPfUlnmA/s400/SANY0095.JPG" border="0" /></a> Odaların bazılarını da birleştirip küçük bir kafe yapmışlar<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-wmPq2KZ8JJ9nM39msiPVEdMuRrHi2OEJ1buxtaUD3Gb5qWp_7QIEOM0FeBv9lKvgVtanAnqLcrGduAfhPwRUkfzCNT86Ua0OIPYaTNAIx953RQ3fvNxCUvWWmutmYHxtr_HEVqea0A_p/s1600-h/SANY0110.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803906254949650" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-wmPq2KZ8JJ9nM39msiPVEdMuRrHi2OEJ1buxtaUD3Gb5qWp_7QIEOM0FeBv9lKvgVtanAnqLcrGduAfhPwRUkfzCNT86Ua0OIPYaTNAIx953RQ3fvNxCUvWWmutmYHxtr_HEVqea0A_p/s400/SANY0110.JPG" border="0" /></a> İçerde yöresel kadın ve erkek kıyafetleri var. İstersen giyip fotoğraf çektirmek serbest.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZwgVmkEZIw7XyuSu_A9wL6HQd8_griCHe_xpNmYKvf1jvgPDW3fYN4VeJzyoa6QKcb3fUHdGSYEUVAWaoCd7G1FPEEShDQnVAywWxAwiotY3n8Xt7wsdr_h9QU8jCOLbpsgK0QyN0mOEt/s1600-h/SANY0109.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803910549916962" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZwgVmkEZIw7XyuSu_A9wL6HQd8_griCHe_xpNmYKvf1jvgPDW3fYN4VeJzyoa6QKcb3fUHdGSYEUVAWaoCd7G1FPEEShDQnVAywWxAwiotY3n8Xt7wsdr_h9QU8jCOLbpsgK0QyN0mOEt/s400/SANY0109.JPG" border="0" /></a> Ailenin hepsini tanıdım. Anneleri o zaman hafif yan durup eli havada fosur fosur sigara içerdi, yine aynen öyle.<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9OMdHX7_svW8GsWSWPBmw24pTV22y0nMf9fGgYEwa7l1IBO_s01NBcbud2brj9Uq6Ag8VRUE-QMi5cZfJNZ1mKF_U11JkSLuNJkgl8tZrZSzXaF_fCzaOP6yecyD1aRysGhVQvrIAA0mg/s1600-h/Slayt3.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803034376588434" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9OMdHX7_svW8GsWSWPBmw24pTV22y0nMf9fGgYEwa7l1IBO_s01NBcbud2brj9Uq6Ag8VRUE-QMi5cZfJNZ1mKF_U11JkSLuNJkgl8tZrZSzXaF_fCzaOP6yecyD1aRysGhVQvrIAA0mg/s400/Slayt3.JPG" border="0" /></a> Evin kızları polislerin kullandığı şu yıldızlı kemerlerden takıyorlardı. Niye diye sormuştuk “Parlaktır, güzeldir” demişlerdi. Bu ufak ayrıntıyı hatırlatınca pek sevindiler, eski kemerlerini hatırladılar. Üstteki resimdeki ufaklık Mustafa, o zaman yalın ayak, sümükleri akmış, suratında kara sineklerle ortalıkta dolanan bir bebekti.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijr76QnTXqi2IDYRmqnTQoemR6gKejVunpE55nnU56kRM9Ik3j6aObyBtiZkNzkNzm9Xo9euwN83ATWM5mznmiGJmFwW8I3Q-GmOcaj5LvwLa4nlCfRjfn7h-Iu3P9NHqXwEyGMIdHORP1/s1600-h/SANY0105.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803042966523042" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijr76QnTXqi2IDYRmqnTQoemR6gKejVunpE55nnU56kRM9Ik3j6aObyBtiZkNzkNzm9Xo9euwN83ATWM5mznmiGJmFwW8I3Q-GmOcaj5LvwLa4nlCfRjfn7h-Iu3P9NHqXwEyGMIdHORP1/s400/SANY0105.JPG" border="0" /></a> Nasıl değişmiş.<br />Bir de Hatice var tabi. Bakınız beş yıl önceki hali bu:<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYGOdWBlhX7nFpBuKoaXw5-Z91PZscvNheYHi139G6GeODvQDPUI1gMg9RyFWz9YZ4-Y-6Mm3YW2jfCYWOcu9cgSPGQWIaQlScSmj79aAfPfd8xfs1kX9xYZ1dDunBknTJtO1E03ucHyfX/s1600-h/Slayt2.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803042966523058" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYGOdWBlhX7nFpBuKoaXw5-Z91PZscvNheYHi139G6GeODvQDPUI1gMg9RyFWz9YZ4-Y-6Mm3YW2jfCYWOcu9cgSPGQWIaQlScSmj79aAfPfd8xfs1kX9xYZ1dDunBknTJtO1E03ucHyfX/s400/Slayt2.JPG" border="0" /></a> Duru bir güzelliği vardı. Kuzen Özgür de kızı çok beğenmişti. İltifatlar etmişti annesine “Kızın çok güzel maşallah” filan diye. Annesi de ne dese beğenirsiniz: “13 milyar verdiler, vermedik demişti”. Harran’da böyle güzel bir kız olabileceğini düşünmemiştik hiç. Hatice şimdi ikinci çocuğuna gebe. Aşağıdaki fotoğraf günümüze ait.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-IyS98bATk4yLGr-udK59mCvXrg-YttyrlFdzqWnapda0J501YVQkeoVdMGJdQo4a_HmZyCyKj07ytPpqyKCrkd_0V9rPGmSshCJzZmm6kx7M7GscN0aosJC-1a3Cvmh0FVdZYEOlMUNT/s1600-h/SANY0104.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803051556457666" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-IyS98bATk4yLGr-udK59mCvXrg-YttyrlFdzqWnapda0J501YVQkeoVdMGJdQo4a_HmZyCyKj07ytPpqyKCrkd_0V9rPGmSshCJzZmm6kx7M7GscN0aosJC-1a3Cvmh0FVdZYEOlMUNT/s400/SANY0104.JPG" border="0" /></a> Bir bebeği vardı, daha o büyümeden ikinciye gebe. Muhtemelen ikinci büyümeden de üçüncüye gebe kalacak.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv5QsYi0vbTSGgHWlmupU652BNVGElmJXaHgZLKOAgY6hCDZaJyDPcXJeYqegHwnY6geIhkOU_39yjj1YQeH9rGIlKObeWHBhKQQ89oFYxFFBm85k8GWR6uliFkFHNwTKsaptPUT5brwMt/s1600-h/SANY0101.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191803055851424978" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv5QsYi0vbTSGgHWlmupU652BNVGElmJXaHgZLKOAgY6hCDZaJyDPcXJeYqegHwnY6geIhkOU_39yjj1YQeH9rGIlKObeWHBhKQQ89oFYxFFBm85k8GWR6uliFkFHNwTKsaptPUT5brwMt/s400/SANY0101.JPG" border="0" /></a> Ayrılmadan önce bu sevimli aile ile son (?) bir fotoğraf çektirdik. İçtiğimiz mırra ve çaylar için hesabı istediğimizde ikram olduğunu gönlümüzden kopanı vermemizi söylediler. Pınar çıkarıp 10 YTL verdi. İstenirse burada kalınabiliyormuş. Oda ve kahvaltı 20 YTL.<br />Bu arada resimde de görüldüğü gibi kadın erkek herkes mor puşi kullanıyor. Yeni moda buymuş Adı da Çiller puşisi. Rivayet odur ki seçim zamanında Çiller binlerce mor puşi dağıtmış, sonradan bunlar moda olmuş.Evden ayrılıp Kale’ye gittik.<br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_7q8QFBVUzHUEGFVmuVqAOUc10xaN290jyxH1092iTKaKppgWN4hd7qC09vHn1_GdC0Rp2MpDTxNzpkR40t3hqqsWbXAksvQyrExq6A0kTyFvCoi6Of9odarxCQh16iaU_QgZ5-KvJD1F/s1600-h/kale.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191799774496410690" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_7q8QFBVUzHUEGFVmuVqAOUc10xaN290jyxH1092iTKaKppgWN4hd7qC09vHn1_GdC0Rp2MpDTxNzpkR40t3hqqsWbXAksvQyrExq6A0kTyFvCoi6Of9odarxCQh16iaU_QgZ5-KvJD1F/s400/kale.jpg" border="0" /></a> Kale’nin inşa tarihi net değil.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho8KznYOY6xs0F-ARCaHc37t3VZT5XHzNgn_3ynJsE19TD3VJdmKddRu5Bv-Lrd-NPOHWtQAtwLttVPLT0KFlAJbSI7KLIlfigP9lzExIEBCMDiVCOG1IvQ2I0UwkZwRDIsxY8n8wSXMMd/s1600-h/SANY0125.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191799778791378002" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho8KznYOY6xs0F-ARCaHc37t3VZT5XHzNgn_3ynJsE19TD3VJdmKddRu5Bv-Lrd-NPOHWtQAtwLttVPLT0KFlAJbSI7KLIlfigP9lzExIEBCMDiVCOG1IvQ2I0UwkZwRDIsxY8n8wSXMMd/s400/SANY0125.JPG" border="0" /></a> Üç katlı olarak yapılan kala şu anda harap durumda. Pek az sağlam yeri kalmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIHemddp6Frj9yrrCaZKTXrl_UTvnqJXjL4DakmZOPpZMHmW94ptZeZlSegdLM5A5YLWGpsZEEEpeTEFY824ou6gva72i45ztLa6_qGNpjhVtW8UM8AFu6ZM71z6nt4NWBtz1GYLYo79jt/s1600-h/SANY0123.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191799783086345314" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIHemddp6Frj9yrrCaZKTXrl_UTvnqJXjL4DakmZOPpZMHmW94ptZeZlSegdLM5A5YLWGpsZEEEpeTEFY824ou6gva72i45ztLa6_qGNpjhVtW8UM8AFu6ZM71z6nt4NWBtz1GYLYo79jt/s400/SANY0123.JPG" border="0" /></a> Kale’nin terasında çay kahve içilen bir yer var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAc2H9YZEd5iPCQSOezbh4SUCUA892I8dkGgaObmGJLowTC6L_7XwOIrzj7v879UT-3ivPZ7byF-Fg5o3nV23MrJFjh6eZ6QaaZoi9YYg6lShwL1FF2V0bE8PdmulylZJISbbGcsSpZicT/s1600-h/SANY0130.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191799791676279922" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAc2H9YZEd5iPCQSOezbh4SUCUA892I8dkGgaObmGJLowTC6L_7XwOIrzj7v879UT-3ivPZ7byF-Fg5o3nV23MrJFjh6eZ6QaaZoi9YYg6lShwL1FF2V0bE8PdmulylZJISbbGcsSpZicT/s400/SANY0130.JPG" border="0" /></a> Kale’den ayrılırken bugün gördüğüm bütün atların berbat durumda olduğunu fark ettim. Hastalıklılar mı yoksa açlıktan mı bilmiyorum.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhywuvlbHZ-tZDAslpMORKhVgKgbSgq7KmDAG6Gy4yeuRZ9wzj79dF8gjPyK4jHZRXcLJ-o2nE6-rr1eSBUn6IDPmSM7Xn2mY4EPMowbvO3O9VHh7k-uu5JzNWP-xWK7jMwDb-i89iLe7o7/s1600-h/SANY0132.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5191799795971247234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhywuvlbHZ-tZDAslpMORKhVgKgbSgq7KmDAG6Gy4yeuRZ9wzj79dF8gjPyK4jHZRXcLJ-o2nE6-rr1eSBUn6IDPmSM7Xn2mY4EPMowbvO3O9VHh7k-uu5JzNWP-xWK7jMwDb-i89iLe7o7/s400/SANY0132.JPG" border="0" /></a> Urfa’ya dönüş başladı. Kemal Usta’nın mekanına gittik. Vardığımızda kapatmak üzereydi. Giyindim kuşandım Pınar, Özgür ve Kemal ile vedalaşıp yola koyuldum. Geldiğim yolun tam tersini gidiyorum şimdi. Dünden daha fazla sarsıntı var bu yolda, sinir bozucu. Asfaltın bu kenarı karşı şeritten daha fazla mı bozuk yahu! Yoksa ben mi yorgunum? Ne mutlu!</div></div></div></div></div></div></div></div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-61636966626787599732008-04-01T01:45:00.017+03:002008-05-25T21:56:11.710+03:00DARA<div align="center"><strong><span style="color:#ffff33;">DARA</span></strong></div><br />Pazar sabahı erkenden saat yediyi çeyrek geçe kalktık. Halbuki önceki gece ikiye kadar muhabbet edip rakı içmiştik. Uyandıktan sonra daha erken yahu deyip biraz daha uyumaya çalıştım ama bir an önce yola çıkma arzusuna yenilip kalktım. Kars’tan gelen (bkz. Kars- Sarıkamış) eski kaşar, süt kokan tereyağı ve petek balı eşliğinde karnımızı doyurup hazırlandık. Hasan’ın kaskına scala rider’ın diğer bluetooth cihazını monte ettik. İlk kez deneyeceğiz ikinci cihazı. Saat dokuz buçuk gibi yola çıktık. Hazırlanmanın iki buçuk saat sürmesinde Kızıltepe’nin sürekli kesilen elektriklerinin de katkısı oldu.<br />Motorları çalıştırıp rüzgar başlayınca kulaklıklar da çalışmaya başladı. 30 metreye kadar olan mesafede durmaya ve kaskı açmaya gerek kalmadan diğer motosikletle konuşmak harika birşey. Tabi burada motosiklet işinin özünde biraz yalnızlık yattığı söylenebilir. Dolayısıyla başkasıyla arabada gider gibi muhabbet etmek işin doğasını bozar gibi endişeler olabilir. Ancak kullanımda öyle olmuyor, daha çok yolu planlarken kullanıyorsunuz. Konuşurken arkadan daimi bir rüzgar sesi geldiğinden uzun süreli muhabbet çok konforlu değil. İşaretlerle anlaşmaya çalışmaktan daha anlaşılır ve güvenli olduğu kesin. Ek olarak bluetooth’lu telefon var ise telefonla konuşmak, gps navigasyonunu sesli olarak almak ve uzun yollarda müzik dinlemek mümkün. Ben çok memnun kaldım.<br />Hedefimiz Dara. Bugünkü adıyla Oğuz Köyü. Kızıltepe’den 35, Mardin’den 30 km uzaklıkta.<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185068841361461778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-GkkThxN5-9UdXGT4UmfNFIBEqQHerOOD57MkZ7xcDeK6iiYjTH9WihZxGwWkWtIAr6ancKnkDXZEQRK20uYcOlDPHcqVzMCKiFGsJE1v9ry_M3lvGPb_dix2ahMXXQQDgldVRAHDa2JC/s400/harite.JPG" border="0" /><br />Nusaybinle Mardin arasında eski bir medeniyetlerin kalıntıları üzerinde yaklaşık 500 haneli bir köy. Yol tahminimden çok daha iyi. Tertemiz çift şeritli asfalt belli ki yeni yapılmış. Dara’ya sapan yol yine iki şeritli daha dar bir yol. Yemyeşil olmuş buğday tarlalarının arasından ilerliyoruz. Yol boyunca yırtıcı kuşların tarlalar üzerinde gezintilerini ve pikelerini izliyorum. Bahar tam gelmediğinden olsa gerek böcükler daha yeni yeni uyanıyorlar metamorfozlarından. Bunu kasın vizörüne çarpan böcük sayısının azlığından anlıyorum. Açıyorum kaskı rüzgarın yüzümü okşamasına izin veriyorum. Derin derin soluyorum taze ve serin havayı. Yol boyunca çobanlara, çocuklara ve diğer motorcu kardeşlerimize selam vererek ilerliyoruz. Özellikle çocuklar biz yaklaşırken hazırola geçip asker selamı veriyorlar. Bizi asker ya da polis filan mı sanıyorlar acaba? Umarım yaşadığımız bu yörenin insanı da çocukları gibi düşünmüyordur.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQekAmQaCA-D_pELYx77iUAy93sD0prLMtI3Ilt-2rtLIYJe6uFZ_Ys7MRxqTNH8IYnbcp5cHpd1zZHcWYBhKaD6EZxpV18k7IoWtJR7vlFOGHctz5IB4SEC1aabFyfuF9lIss42Qj_bY/s1600-h/P1000715.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185065263653704146" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQekAmQaCA-D_pELYx77iUAy93sD0prLMtI3Ilt-2rtLIYJe6uFZ_Ys7MRxqTNH8IYnbcp5cHpd1zZHcWYBhKaD6EZxpV18k7IoWtJR7vlFOGHctz5IB4SEC1aabFyfuF9lIss42Qj_bY/s400/P1000715.JPG" border="0" /></a> İlk durağımız Dara’ya gelmeden bir kaç km gerideki taş ocakları. Biraz sonra göreceğimiz muhteşem yapılar işte buradan kesilen taşlar ile yapılmış. Sanki başka bir gezegende yürüyor gibiyiz<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGNro7qar-uKUqkpHxJXdA7tYSHM46xN7JXg1fWQXQCd5O1cwQZ4_vwWJHJL2Ep8pzjeEYafQ4FofoFluYGxTd2JaNB3M2B5TMHJjha7WHqQaK0ZnlJxHWY5YqCCNlWQPYQyinY-RadJY/s1600-h/SANY0017.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185065272243638754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGNro7qar-uKUqkpHxJXdA7tYSHM46xN7JXg1fWQXQCd5O1cwQZ4_vwWJHJL2Ep8pzjeEYafQ4FofoFluYGxTd2JaNB3M2B5TMHJjha7WHqQaK0ZnlJxHWY5YqCCNlWQPYQyinY-RadJY/s400/SANY0017.JPG" border="0" /></a> Taşların üzeri çimenle kaplı. Dayanmayıp Hasan’ın kullandığı kros motora atlayıp tepelere tırmanıyorum. Biraz tatlı su krosçuluğu yaptıktan sonra Dara’ya gidiyoruz. Köyün girişinde mağaralar ve kaya mezarları var. Biz gezimize en tepedeki su sarnıçlarından başlayacağız. Köyün içinden yukarı ilerliyoruz. Gençler ve çocuklar meraklı gözlerle izliyorlar geçişimizi. Kimisi arkamızdan geliyor koşar adımlarla. Gelen bu turistler eşittir rehberlik hizmetleri karşılığında alacakları harçlıkları demek çünkü.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbxuNQ-MYOaqkdp5u4vaPYhHIwkzmm2_L3mIR3WksvQYnRJjuSZq-JUCMXInwf5kQTPtWcU6IL_SRUtu9KI_dK9Ri_AB17NXgpQ6vb2BeN4aI20TSQUGXkpKeIG76cc__WTKormXq3DJQ/s1600-h/P1000726.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185065422567494130" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbxuNQ-MYOaqkdp5u4vaPYhHIwkzmm2_L3mIR3WksvQYnRJjuSZq-JUCMXInwf5kQTPtWcU6IL_SRUtu9KI_dK9Ri_AB17NXgpQ6vb2BeN4aI20TSQUGXkpKeIG76cc__WTKormXq3DJQ/s400/P1000726.JPG" border="0" /></a> Su sarnıçlarının hemen yanındaki yamaçta Ahmet Aslan’ın püfür püfür esen derme çatma kahvehanesi var. Köylülerin bir kısmı okey oynuyor bir kısmı da çay içip muhabbet ediyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibtwFGbnhj1dJ5LERkBsfGoxRzG0HIzlQw0n-TvV_c_dRTzA5R_w7VfuENLpQhgt-1biWM1i92Oi-iB53xXVqqfRmgdQgbO5BW4HJgoPTFACQesBd4bpNyqzT0I7yh4OpP-UD8OZgMC48/s1600-h/P1000720.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185065426862461442" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibtwFGbnhj1dJ5LERkBsfGoxRzG0HIzlQw0n-TvV_c_dRTzA5R_w7VfuENLpQhgt-1biWM1i92Oi-iB53xXVqqfRmgdQgbO5BW4HJgoPTFACQesBd4bpNyqzT0I7yh4OpP-UD8OZgMC48/s400/P1000720.JPG" border="0" /></a> Gelişimiz yokuş yukarı tırmanan motorlar nedeniyle biraz gürültülü oldu. Köylülere yaklaşıp selamün aleyküm aleyküm selamlaşıyoruz. Buraların bu sıcaklığını seviyorum. Bacak bacak üstüne atılan ayaklar iniyor, herkes aleyküm selamını veriyor, tokalaşmaya gelenler oluyor, yüzler gülüyor. Nereden geliyorsunuz, ne iş yaparsınız, motorlar kaç basıyo, kaç para gibi cevaplamaya alıştığımız ama bıkmadığımız soruları cevaplıyoruz önce. Ahmet Aslan kısa sohbetimizde buranın köyün en iyi esen yeri olduğunu ve sarnıçların diğer tarafında açılan kahvenin kendisine rakip olamayacağını anlatıyor. Dışarıdaki masa ve sandalyeler dışında kahvenin bir de iç mekanı var.<br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV7Xd-LIPl8FY3yWuXlwaD7oD0cdP6rf8Hcwi9u3LOBav5myOpjx92uEjiHQyNfEzUf_CadCQfsSHFsIPlAG4rUa7ZBoLGQdG6QFd7htu5mMHBhRUSizUJmGdhLuiEjJ9bbMIKXTBoSgc/s1600-h/P1000724.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185062948666331522" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV7Xd-LIPl8FY3yWuXlwaD7oD0cdP6rf8Hcwi9u3LOBav5myOpjx92uEjiHQyNfEzUf_CadCQfsSHFsIPlAG4rUa7ZBoLGQdG6QFd7htu5mMHBhRUSizUJmGdhLuiEjJ9bbMIKXTBoSgc/s400/P1000724.JPG" border="0" /></a> Burası bir mağara, karşı duvarda sarnıçların duvara oyulmuş planları var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxNe_1-CMD0zkV1lDeTszWMMqyr_TkvwGJJTODJUdruDCTnHoPgqeAkDNmowQEGPR24mCo0WiMiiRXbqMKx6ZNykHlR0nHQI1LOOBCGmEuE99Bo2zw9ZvqhotBqfaDD3wLZXb_wYik1mA/s1600-h/P1000723.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185062961551233426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxNe_1-CMD0zkV1lDeTszWMMqyr_TkvwGJJTODJUdruDCTnHoPgqeAkDNmowQEGPR24mCo0WiMiiRXbqMKx6ZNykHlR0nHQI1LOOBCGmEuE99Bo2zw9ZvqhotBqfaDD3wLZXb_wYik1mA/s400/P1000723.JPG" border="0" /></a> Olasılıkla burası eskiden şehrin imar binası imiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibGj8k2esh36QyVpBk_PY7g6LL-8RXMq8EIhzsaWHde3O0nRhm9r7XBD5eWXua8jebQl8cHE0IiACDvfaRdt1O2ry7Sl0pnXWtjwGh3ojHe8niVOO-8c3yxsC-Vqh4IwTBTQ-pKZzQo-M/s1600-h/P1000733.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185063034565677474" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibGj8k2esh36QyVpBk_PY7g6LL-8RXMq8EIhzsaWHde3O0nRhm9r7XBD5eWXua8jebQl8cHE0IiACDvfaRdt1O2ry7Sl0pnXWtjwGh3ojHe8niVOO-8c3yxsC-Vqh4IwTBTQ-pKZzQo-M/s400/P1000733.JPG" border="0" /></a> Yer gelmişken Dara ile ilgili biraz bilgi vereyim: Bu köy Mardin ile Nusaybin’in tam ortasına ikisine de 30 km uzaklıkta ipek yolu üzerinde antik bir yerleşim alanı. Mezopotamya’nın Efes’i olarak da adı geçiyor. Halen yaşamakta olan köy koca bir antik şehrin üzerine kurulu. 1500 yıllık sarnıçlarda koşuşan çocuklar, tarihi taşların yeniden kullanılmasıyla yapılmış derme çatma taş evlerden gelen sesler, tarihi köprüden geçen köylü kadınlar, agora’nın kenarında çapa yapan poşi’li amcalar görmek mümkün.<br />Dara antik kenti Prof.Dr.Metin Ahunbay tarafından araştırılmış ve “Mardin, Taşın Belleği” isimli kitabında da yayınlanmış. Prof.Dr.Metin Ahunbay bu kentin Roma imparatoru Anastasius tarafından kurulduğunu ileri sürmüş.<br />Yine de Dara’nın ne zaman kurulduğu kesinlik kazanamamış. Bununla beraber bazı arkeolojik kaynaklar Ahamanişlerin kralı Darxis (Darius, Daraxis ve Dariyhusis diyenlerde var) tarafından MÖ.530–570 yıllarında kurulduğundan söz etmekteymiş. Bu antik yerleşim Persler ile Romalılar arasında sürekli el değiştirmiş, MS. VII. yüzyılda Arap istilasına uğramış, daha sonra da yerel beylikler tarafından yönetilmiş. XV-XVI. yüzyıllarda çevresindeki diğer yerleşim alanları ile birlikte Osmanlıların eline geçmiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjULCg38aa-AUP4ndCX3a-29WhhDMI6DFppcAvaZAJXgKNovSwDGjy9e_ozSH64h3GZvG9laCOfQP2S_r5GyUtQ6W46h-1lqBZ8rgaetEWfP-V8ZqXqNZEpr0jDQR4CbesjvObusEW8kvg/s1600-h/P1000732.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185063043155612082" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjULCg38aa-AUP4ndCX3a-29WhhDMI6DFppcAvaZAJXgKNovSwDGjy9e_ozSH64h3GZvG9laCOfQP2S_r5GyUtQ6W46h-1lqBZ8rgaetEWfP-V8ZqXqNZEpr0jDQR4CbesjvObusEW8kvg/s400/P1000732.JPG" border="0" /></a> Sarnıçlar nispeten iyi durumda. İçinden suların aktığı dönemde su buraya dağlardan gelen kanallar yoluyla ulaştırılıyormuş.<br />Sularımızı içip bir kaç fotoğraf çektikten sonra sarnıçlardan ayrılıp köyün içine doğru yol alıyoruz. Meydanda turist getirdiği belli olan bir otobüs park etmiş. Biz de o yöne ilerliyoruz bakalım ne var diye. Geldiğimiz yer köylülerin zindan ismini verdikleri bir yer. İşte burası Dara’nın en etkileyici yapılarından biri. Motorları park edip “gönüllü” rehberimiz Abdüllatif’in peşine takılıyoruz.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-myS7LpA4Dtybc73GuDl_lLehhKbul09fo-23yKuvF8pli_6U_vQn3p8UHrY6rHQImN8g32Jf7uKOx2F49OvWXj9wDLDY7_Sl8KwGYUQ1bWuCK0u4zZ9V_hKljYBCNQ6JjYe_khKKys/s1600-h/SANY0026.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185063056040513986" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-myS7LpA4Dtybc73GuDl_lLehhKbul09fo-23yKuvF8pli_6U_vQn3p8UHrY6rHQImN8g32Jf7uKOx2F49OvWXj9wDLDY7_Sl8KwGYUQ1bWuCK0u4zZ9V_hKljYBCNQ6JjYe_khKKys/s400/SANY0026.JPG" border="0" /></a> Dışarıdan bakınca insan içerde ne olduğunu pek anlamıyor. Tek katlı küçük bir taş yapı ve ortasında içeri giren küçük bir kapısı var.<br /><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMQ0JpH62FWfh0hfGTYIGzG1E0aoEdqe0IkWfmVUNnxXTj7gEu5gceHnATyVxHt-Gl9syITzlB7ZyiwHigqb54jkSgEnw6OdoC21usSV8msOxuQd0X3aorCy2G_9CXPpkJ9KAPouBF_DQ/s1600-h/SANY0027.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185059594296873266" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMQ0JpH62FWfh0hfGTYIGzG1E0aoEdqe0IkWfmVUNnxXTj7gEu5gceHnATyVxHt-Gl9syITzlB7ZyiwHigqb54jkSgEnw6OdoC21usSV8msOxuQd0X3aorCy2G_9CXPpkJ9KAPouBF_DQ/s400/SANY0027.JPG" border="0" /></a> Sağ üst köşesinde de halen içinde köylülerin yaşadığı sonradan eklenmiş bir ev var. İlk bakışta evin altında olduğuna göre herhalde bir ahır diye düşünülebilir. Kapıdan içeri girince her iki tarafınızda uzanan tüneller karşılıyor sizi. İçerideki sıcaklık dışarıdan en az 9-10 derece daha düşük. Soldaki tünel yaklaşık 30 metre aşağı inen merdivenlere açılıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo2f1pVPyxsb9rJXHmwUNxOzFzjQw1mLvjrZ_YvstYCcr38-o2f0oHCA8hYYmKiHnTBm_-rEgi9DPshYvMMjcDT_cCk2eu3ij7XPSvhU-PDKDWOeiVfY9QbaxXeNDY2g2WXqdu3JuRMc4/s1600-h/SANY0032.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185059598591840578" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo2f1pVPyxsb9rJXHmwUNxOzFzjQw1mLvjrZ_YvstYCcr38-o2f0oHCA8hYYmKiHnTBm_-rEgi9DPshYvMMjcDT_cCk2eu3ij7XPSvhU-PDKDWOeiVfY9QbaxXeNDY2g2WXqdu3JuRMc4/s400/SANY0032.JPG" border="0" /></a> İşte asıl manzara bu merdivenlerin başında kendini gösteriyor. İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’na benziyor. Biraz daha küçük, medussa başı yok ve içi su dolu değil. Nemden yosun tutmuş kaygan merdivenlerden dikkatle aşağı ilerliyoruz. Neyse ki yapıyı duvarlara astıkları ampullerle aydınlatmışlar. Rehberimiz Abdüllatif bazen elektriklerin kesildiğini söyledi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipkJb6_LhCXSyaAPiL8LtlPqDGeCptGYA3s_6Jg3WDK0uMsIHDXaFCyjpu32ThPOPFtqDXyZt7FvRTP2bTNxASDznCSnQpKg_UDlfuC6AGvHC9WJE8GNBJZFb90gz9PEOpy0mOsH0lcS0/s1600-h/SANY0034.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185059607181775186" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipkJb6_LhCXSyaAPiL8LtlPqDGeCptGYA3s_6Jg3WDK0uMsIHDXaFCyjpu32ThPOPFtqDXyZt7FvRTP2bTNxASDznCSnQpKg_UDlfuC6AGvHC9WJE8GNBJZFb90gz9PEOpy0mOsH0lcS0/s400/SANY0034.JPG" border="0" /></a> Rehberimizin anlattığına göre burası eskiden askeri bir karargah ya da toplantı mekanı olarak kullanılıyormuş. Kesme taştan yapılmış 30 yüksekliteki bu sütünların kenarında insan kendini küçülmüş hissediyor. Ampullerin yerine meşaleler koyup çevredeki insanların da kıyafetlerini değiştirseniz pekala kendinizi Doğu Roma’ya saldırmaya hazırlanan bir Pers kumandan sanabilirsiniz. Tavanda bir güneş saati var. Ancak ışığın girdiği yerde şu an bir ev konuşlanmış olduğu için kullanılamaz durumda.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju_MvY4yHMJZOUGPBmaQtuqp5nA-uOwP2PmjV-u-CQCBFzH4fXENK9Nq-7XWkhk6XfT0Res5s8qqrwNUpAIJFTe4NHsVUlzhNyvs3_LeUs-T3q8fbiis-opP9VzHd9LhMlS7WEy8cq168/s1600-h/SANY0037.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185059611476742498" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju_MvY4yHMJZOUGPBmaQtuqp5nA-uOwP2PmjV-u-CQCBFzH4fXENK9Nq-7XWkhk6XfT0Res5s8qqrwNUpAIJFTe4NHsVUlzhNyvs3_LeUs-T3q8fbiis-opP9VzHd9LhMlS7WEy8cq168/s400/SANY0037.JPG" border="0" /></a> Bir yıl öncesine kadar buranın üçte biri hala toprakla doluymuş. Prof.Dr.Metin Ahunbay diğer antik yerler gibi buranın da gün yüzüne çıkarılmasında ciddi emek sarf etmiş. Ellerine sağlık.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWGwW7AevQMpwlrseoMZtA3Bmf_OaMF4_EoN7AT-soy_C6iyvhvUxYAjD1EODuKaLb3Rd6xTs_5lnZCx3zGBqbWuUNPiO9WmZ481JxYVDviDePP1vBPTue87Xt_emFP37g_pzKFh0cY6I/s1600-h/P1000752.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185059615771709810" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWGwW7AevQMpwlrseoMZtA3Bmf_OaMF4_EoN7AT-soy_C6iyvhvUxYAjD1EODuKaLb3Rd6xTs_5lnZCx3zGBqbWuUNPiO9WmZ481JxYVDviDePP1vBPTue87Xt_emFP37g_pzKFh0cY6I/s400/P1000752.JPG" border="0" /></a> Aslında bu köydeki pek çok evin altında buna benzer yapılar varmış ama büyük çoğunluğu toprakla doluymuş. Neden keşfedilmiyorlar diye düşünürseniz istisna da olsa şöyle bir örnek verebilirim. Agora’nın hemen bitişiğindeki tarlayı arkeologlar iyi bir paraya satın almak istemişler ama sahibi olan köylü vermemiş. Ekin ekmeye devam etmiş. Bizim rehber bunu şöyle de açıkladı. Yıllarca köylüler burada hazine aramışlar, bildiği kadarıyla ufak tefek de olsa bir şeyler bulanlar olmuş. Belki de diyor kendi kazacak gizli gizli hazine arayacak ondan satmıyor. Hazine bulma ihtimali yok da değil sanki. Mesela yolda yürüken Abdüllatif elindeki üç sikkeyi bize gösterdi. Kazılar sonrasında mağaraların önünde bulduğunu söyledi. Diğer çocuklarda da benzerleri varmış. Mantığı devam ettirirsek çocuklarda sikkeler varsa babalarında neler vardır diye düşünmek gerekir mi? Sikkeleri inceleyip yolumuza devam ettik.<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOHgPzPFLCf3vTHsTe0ZPr_wFAoGR96mC2UItR5rzdloDng3_g06RC__SZ6UPj5G3zJmfJumD8jCuIkkBw1-6L07ipCvtYo_qnK7ydnDS8Fql-gn-YPlYRW4oiUP6SOPn9hSG4zpi0_1s/s1600-h/P1000768.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185056703783882978" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOHgPzPFLCf3vTHsTe0ZPr_wFAoGR96mC2UItR5rzdloDng3_g06RC__SZ6UPj5G3zJmfJumD8jCuIkkBw1-6L07ipCvtYo_qnK7ydnDS8Fql-gn-YPlYRW4oiUP6SOPn9hSG4zpi0_1s/s400/P1000768.JPG" border="0" /></a> Eve döndüğümüzde Hasan bana sikkeleri 5-10 YTL’ye sattıklarını söyledi. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim? Neyse... (Bu yazıyı yazdıktan birkaç hafta sonra öğrendim ki çocukların satmaya çalıştıkları sikkeler uydurmaymış. Köylüler ürettikleri kurşun plakalar toprağa gömüyor bir iki yıl sonra da çıkarıyorlarmış. Toprakta eskiymiş gibi çıkan plakaları da gelen turistlere sikke diye kakalıyorlarmış. İyi ki almamışım ben de, demek ahlaklı davranış nadiren de olsa kazandırabiliyormuş. Bizim arkadaşlardan biri bu şekilde bir tane alıp gümüş yüzüğe yerleştirmiş. Bir süre sonra berbat bir görünüm alan uyduruk kurşun plaka yüzüğü kullanılamaz hale getirmiş.)<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpzZoJ8UlBxhJq8VoFVrQuerMbrjlEzAUz7Z-KsBWQW1CDkDhLg8Sj8tGMdYmLIP2YayEyqbEDgS3syQ-hZzAJRYcg5goAs5ODWiH363TgclQ_In61x5Px36fdNLoPoC8zIpymKg0FDRU/s1600-h/SANY0039.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185056712373817586" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpzZoJ8UlBxhJq8VoFVrQuerMbrjlEzAUz7Z-KsBWQW1CDkDhLg8Sj8tGMdYmLIP2YayEyqbEDgS3syQ-hZzAJRYcg5goAs5ODWiH363TgclQ_In61x5Px36fdNLoPoC8zIpymKg0FDRU/s400/SANY0039.JPG" border="0" /></a> Burası zindanın dıştan görünüşü, köşedeki taş evde eski taşlardan yapılmış olan ve içerdeki güneş saatini kapatan bina.<br />Sonraki istikamet biraz ilerde çarşı, yani agora’nın bulunduğu alan. Yolda yerli - yabancı karışık bir turist grubu ile karşılaşıyoruz. Yanında tripod taşıyanlar var. Çocukların söylediğine göre sabah sekizden beri geziyorlarmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLhWbfIEECPOJyzyUZHwKdq5_0zts9oQqeOpCQXzIX-paCmJpGBjTPmIpf064DpvOf5ulemhaVBO6DSMoKZCvZ9D4MMMkycm15jlGeW-kyxCf2wHVmXZSviDcPiQc7UqCBol0ot_DP9VM/s1600-h/SANY0044.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185056720963752194" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLhWbfIEECPOJyzyUZHwKdq5_0zts9oQqeOpCQXzIX-paCmJpGBjTPmIpf064DpvOf5ulemhaVBO6DSMoKZCvZ9D4MMMkycm15jlGeW-kyxCf2wHVmXZSviDcPiQc7UqCBol0ot_DP9VM/s400/SANY0044.JPG" border="0" /></a> Eski taş yolun üzerinde yürürken rehberimiz yolun kenarında bulunan eski dükkanların harabelerini anlatıyor. Bu yolun en ilginç yanı bence girişteki taşın üzerinde yer alan fosiller.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb4DgUINkIJjCAEP39lvQNjKEVPKW4t7fHZ4vsoEcMhm0BzgrJ_Iuhav0RWVJ0G5L7iVbFmNijdAAev7sDFmhTZAiYDHPQ2jHbrL7opF2xhZkOLWkYYWOJIOHDgol15ziVOjptPIRMq4U/s1600-h/SANY0043.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185056729553686802" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjb4DgUINkIJjCAEP39lvQNjKEVPKW4t7fHZ4vsoEcMhm0BzgrJ_Iuhav0RWVJ0G5L7iVbFmNijdAAev7sDFmhTZAiYDHPQ2jHbrL7opF2xhZkOLWkYYWOJIOHDgol15ziVOjptPIRMq4U/s400/SANY0043.JPG" border="0" /></a> Bu coğrafyada üzerinde deniz kabukları bulunan binlerce yıllık bir taş görmek hayret verici. Bir zamanlar burada deniz olduğunu düşünmek insanın hayal gücünü zorlayan bir tecrübe.<br />Agora şehrin güney kapısı ile sonlanıyor. 50 metre uzağında da halen kullanılan taş köprü var.<br />Rehberimizle helalleşip 5 YTL bahşiş bırakıyoruz. Gerek yok filan diyor ama yan cebime koy hesabı hemen alıyor bahşişi. Olsun direk paraya atlamasından çok daha iyi bir yöntem. Üstelik insanları turizme yönlendirmenin ve özendirmenin iyi bir ön adımı. Bu sayede belki çevrelerindeki kültür miraslarını daha özverili korurlar.<br />Köyün yukarı mahellesine gitmek üzere motorlara atlayıp, taş evlerin arasındaki daracık sokaklarda yavaşça ilerliyoruz. Kıyafetlerimizi rehberimizin arkadaşı olan delikanlıya evine bıraktık. Rüzgarı ve çevreyi daha iyi hissederek ilerliyoruz. Tepede gördüğümüz türbeye doğru yol olmayan çimen-taş karışımı bir alandan ilerliyoruz. Çok zevkli.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcklTcoX6HJz2CtRqxyh8tljYIKHfZ3DM0eATVbUxKn0RHs0B06zmmtA0RowllInuoJcvEx-3cKqh3Gsz0B6o5ySAclRe_UlL9GMQHqFEYYuFpGYonWlWkrXC0Ec1HGEeh1UwO9QWR6L0/s1600-h/P1000779.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185056733848654114" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcklTcoX6HJz2CtRqxyh8tljYIKHfZ3DM0eATVbUxKn0RHs0B06zmmtA0RowllInuoJcvEx-3cKqh3Gsz0B6o5ySAclRe_UlL9GMQHqFEYYuFpGYonWlWkrXC0Ec1HGEeh1UwO9QWR6L0/s400/P1000779.JPG" border="0" /></a> İlerden bir köpeğin varlığımızdan hoşnut olmayan havlamalarını işitince fazla kalmadan girişteki mağaraları görmek üzere geri dönüyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcIA99YTMs2-Hg9iyFTjovsXFqKCpFKWPmx_8I5_D3hDEeU8ikjIalNRQxVXZ2BMnbUFoEfC3BumthPG9SQkJ2XoQpjssqFBBnbT2VBvX1r37lEI2nafIsBlPiLmyYNEHBe56eOze-_jo/s1600-h/SANY0050.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185053276399980690" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcIA99YTMs2-Hg9iyFTjovsXFqKCpFKWPmx_8I5_D3hDEeU8ikjIalNRQxVXZ2BMnbUFoEfC3BumthPG9SQkJ2XoQpjssqFBBnbT2VBvX1r37lEI2nafIsBlPiLmyYNEHBe56eOze-_jo/s400/SANY0050.JPG" border="0" /></a> Dönerken gözüme benim motorun işini iyi yaptığını gösteren bu kare takılıyor. Yol olmadan da seni istediğin yere götüren bir taşıtın artistik pozu.<br />Delikanlılar bizim kıyafetleri köyün meydanına çıkarmışlar bizi bekliyorlardı. Bluetooth kulaklıklar çok güzel dedi biri arada. Baktım montun kollarındaki fermuarlar filan hep açık. Elemanlar bizim ekipmanı iyice bir denemişler anlaşılan. Sonra Hasan montunu sorunca biri üstünden çıkarıp verdi. Başkalarına eşya bırakınca işte böyle ortalık malı olur. Olsun zararı yok.<br />Mağaralara sürdük. Açıkçası sanki ay üssü alfa kalıntılarıyla karşılaşacağımı düşünmemiştim. Burası sanki başka bir gezegen gibi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpWeqmrKpUBUzhLRVqRyfmtTpVHd_-irj1kh1JU_oA3p_GwTDJZZSJa_lIiZY7nUND7NoU0L5_w99_E1kqB8jUN_dfgd2VdOEY5EmiBPvfbjnX5SO_cX2RN0rr78z9Mv4GJU2z9ndFrOw/s1600-h/P1000788.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185053280694948002" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpWeqmrKpUBUzhLRVqRyfmtTpVHd_-irj1kh1JU_oA3p_GwTDJZZSJa_lIiZY7nUND7NoU0L5_w99_E1kqB8jUN_dfgd2VdOEY5EmiBPvfbjnX5SO_cX2RN0rr78z9Mv4GJU2z9ndFrOw/s400/P1000788.JPG" border="0" /></a> Daha geçen yaz buraları yeni kazmışlar. büyük kısmı toprağa gömülüymüş. Girişte yer alan mağaralardan bir kısmı da hala çamur ile dolu. Kim bilir içinde ne var. Hazine?<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihmlLGe8y5aruUhlS0-Q8mHK9NqUEZNCgppJoNRWAiNoomSZ6A6cCpFe-DSSGxbItywshIBKxycfGxB5RTdVAaBBJ2bt19xNUb_0b91AOvDsiq3ZW7-C724d1uGiP4Wmr3VzW1AWAMf88/s1600-h/SANY0052.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185053289284882610" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihmlLGe8y5aruUhlS0-Q8mHK9NqUEZNCgppJoNRWAiNoomSZ6A6cCpFe-DSSGxbItywshIBKxycfGxB5RTdVAaBBJ2bt19xNUb_0b91AOvDsiq3ZW7-C724d1uGiP4Wmr3VzW1AWAMf88/s400/SANY0052.JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0oWjJR2cGgvyWeKv9suVJJProHtum88icV90XCH_B7aoxulFtS2NRySADGScRrRiiZJlMCFqUn6WxshQUG6FJnFeh5hC3578QLM1xVNBYlMs1krVZTcGtg2WO_CTc_xczU7g-hAY7fZQ/s1600-h/SANY0063.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185053297874817218" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0oWjJR2cGgvyWeKv9suVJJProHtum88icV90XCH_B7aoxulFtS2NRySADGScRrRiiZJlMCFqUn6WxshQUG6FJnFeh5hC3578QLM1xVNBYlMs1krVZTcGtg2WO_CTc_xczU7g-hAY7fZQ/s400/SANY0063.JPG" border="0" /></a> Dimdik taş duvarların hem alt kısmında hem de tabanda daracık girişleri olan onlarca mağara var. Büyük kısmı kaya mezarları. Mağaraların girişlerinde değişik semboller yer alıyor. Anlamlarını bilmiyorum. Yanımızda bizi aydınlatan çocuk rehberimiz (adını unuttum) bize yardımcı oluyor. Örneğin nispeten yüksekte olan bir mağaranın girşinde yer alan üçgeni gösterek burası okçunun eviymiş o üçgen de ok başını temsil ediyor diyor. Bir de burası yüksekte olduğu için girişi okla kontrol ediyormuş filan diyor ama bana pek inandırıcı gelmedi açıkçası. Bunlar mezar değil miydi? Mezardan kalkıp ok mu atacak adam? Yaptığım internet taramasında da bu mağaralar hakkında fazla bilgi yok malesef. Eh bir çoğu daha yeni gün ışığına çıkmış. Bana öyle geliyor ki mezarlardaki çamur ve toprak bir an önce çıkarılmazsa içindekiler (eğer değerli birşey varsa tabi) en kısa zamanda talan edilecek.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOj96bxzrXQBE2y0hJQtQVIkjS2Uel04rCkUmARr9e8dsxHeRuxG9pZuko5uY7auRyPGg6yjwiuiTczdJmsEFcr5HLjb6UlK9pcjiAYCQdv9b523u0n8zIMQhTEJTRCJJKSK7jNSOIZyA/s1600-h/SANY0066.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185053306464751826" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOj96bxzrXQBE2y0hJQtQVIkjS2Uel04rCkUmARr9e8dsxHeRuxG9pZuko5uY7auRyPGg6yjwiuiTczdJmsEFcr5HLjb6UlK9pcjiAYCQdv9b523u0n8zIMQhTEJTRCJJKSK7jNSOIZyA/s400/SANY0066.JPG" border="0" /></a> Rehberlerimiz bize duvarlarda taşlara kazınmış yazıları gösteriyorlar ancak ne yazdığını bilmiyoruz.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOxYqfqSM8mfSJNO90lSOC-A99CafurxFVf8QzXM7OaCUyaMXzDBc-EPFZA_OD74xaG2onKnt5SXah_yfqKw4j3W2HU9d-ngnm3YnHNCa-PWEp2muEx-V_iS5gKlMmtfd95MgYQ623v2c/s1600-h/SANY0058.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185050080944312386" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOxYqfqSM8mfSJNO90lSOC-A99CafurxFVf8QzXM7OaCUyaMXzDBc-EPFZA_OD74xaG2onKnt5SXah_yfqKw4j3W2HU9d-ngnm3YnHNCa-PWEp2muEx-V_iS5gKlMmtfd95MgYQ623v2c/s400/SANY0058.JPG" border="0" /></a> En dipte büyük bir mağara var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3Aseb7IAHbSYvvEP4cj08ZaVjWPFaBOYuAXAKux_2IIjGB7UwV1XtkTtdRIB4RGnXJ4mbhyvvPMlusPKl6x_1QBBMf4Z9Nkm95bdSo6j2R3Nab-Iw-u1nSe7_FAa4uY_cYsigiSp-CwI/s1600-h/SANY0062.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185050089534246994" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3Aseb7IAHbSYvvEP4cj08ZaVjWPFaBOYuAXAKux_2IIjGB7UwV1XtkTtdRIB4RGnXJ4mbhyvvPMlusPKl6x_1QBBMf4Z9Nkm95bdSo6j2R3Nab-Iw-u1nSe7_FAa4uY_cYsigiSp-CwI/s400/SANY0062.JPG" border="0" /></a> Eskiden hastane ya da ibadethane olarak kullanıldığı düşünülüyormuş. İçerisi oldukça büyük, eskimiş merdivenler ikinci katına çıkıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_GjGXP6PWWSygRXFOejpNZoXh_WPOqg5vwNS2wX5f0yHi1r6nWJ66yOsTcImKc7lMg2c2AF7nLbpSNrN1Nt-NQ5x4GRugHDhxoyHaPBHDtNlUztYgM9pAX5fWkPSp5i-fAaXfquGaCqI/s1600-h/P1000805.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185050098124181602" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_GjGXP6PWWSygRXFOejpNZoXh_WPOqg5vwNS2wX5f0yHi1r6nWJ66yOsTcImKc7lMg2c2AF7nLbpSNrN1Nt-NQ5x4GRugHDhxoyHaPBHDtNlUztYgM9pAX5fWkPSp5i-fAaXfquGaCqI/s400/P1000805.JPG" border="0" /></a> Girişinde yer alan soldaki taş oymasında göğe yükselen melek, ona uzanan yardım isteyen eller ve kurukafalar var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg57LPUDWC1byENo2IZYbUiBYv9LeP26kR8v-vkiEZiyxALzYsl4W7yoDxdpDlqJWATYf-zTzGqj6tnsVF4ApJ2sLgEZnXEZ-1UdE0aUKKwAK2jt-SXGR4Gv-Ezf4nW30TzSpnHZPTPNZU/s1600-h/P1000809.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185050111009083506" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg57LPUDWC1byENo2IZYbUiBYv9LeP26kR8v-vkiEZiyxALzYsl4W7yoDxdpDlqJWATYf-zTzGqj6tnsVF4ApJ2sLgEZnXEZ-1UdE0aUKKwAK2jt-SXGR4Gv-Ezf4nW30TzSpnHZPTPNZU/s400/P1000809.JPG" border="0" /></a> Bu kapı ortaya çıkarılırken hızını alamayan iş makinesinin kırdığı kesme taşa oyulumuş eserler yerde yatıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5GdCQ1QtFbKMjd4M6pORqoFvdO5THILffGrO8G_gNmaMpD9DjEX5aLZTC9G78LNsNXoDZwXj5o-Ljoxf6_AQ2B9Cxsa1aZVxXikTIbgCUZpqWQE_KJjurZv4_ozXgBUrCoDOZXunHTqs/s1600-h/SANY0064.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5185050123893985410" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5GdCQ1QtFbKMjd4M6pORqoFvdO5THILffGrO8G_gNmaMpD9DjEX5aLZTC9G78LNsNXoDZwXj5o-Ljoxf6_AQ2B9Cxsa1aZVxXikTIbgCUZpqWQE_KJjurZv4_ozXgBUrCoDOZXunHTqs/s400/SANY0064.JPG" border="0" /></a> Biraz ilerideki mağarada duvarlarda haçlar ve taşa oyulmuş yazılar ve Hz. Süleyman’ın sembolü olan altı köşeli yıldızı var. Belli ki bu topraklar Hristiyan, Yahudi ve Müslümanların aşadığı yerler olmuş.<br />Koca bir antik kentin üzerine kurulmuş bir köy mü desem, bir köyün altında yatan koca bir antik kent mi? Biraz ödenek biraz destek ya da başka her ne gerekiyorsa o işte, buranın mezopotamya’nın Efes’i olmasını sağlayacak bir şeyler umarım yapılır. Kulağa geyik muhabbeti gibi geliyor ama bu toprakların altında galiba gerçekten tarih yatıyor. Ah bir de kullanabilsek, biraz nakite çevirebilsek!<br />Hava biraz kapamaya başladı, dönüş yoluna çıktık. Mardin’in içinden geçiptepeden döne döne aşağı indik. Mardin’e ilk geldiğim gün bu dönemeçten inerken karşı dağın yamacındaki taş ocağı dikkatimi çekmiştir. Açtıklara gediklere ulaşmak için yapılmış bir sürü toprak eğimli yol vardı. Bir gün burada sürmem gerek diye düşünmüştüm. İşte o gün bu günmüş. Her tarafımız toz toprak içinde kalana kadar çocuklar gibi oynadık Hasan’la. Oyunların en favorisi dik toprak yokuştan inip çıkmak oldu.<br />Hava iyiden iyiye kapamaya başladığında biz de yorulmuştuk. Kızıltepe’ye dönüş yoluna başladık. Yol çok sakin olduğundan uzun süre yan yana sürdük. Giden motosikleti yakından seyretmek güzel oluyor.<br />Zamanlamamız mükemmeldi. Şehre girmeye bir km kala kaskın vizörüne ve fileli montumdan geçip koluma bir kaç yağmur damlası düştü. Nedense bu beni çok sevindirdi. Serin ıslak damlaları vücudumda hissetmeye bayıldım. Harika bir günün finaline çiseleyen yağmur da katılınca sevinçten bağırdığımı hatırlıyorum.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><div align="center"><strong><span style="font-size:180%;color:#ffff33;"></span></strong></div><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><p><br /></p><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNk1mjT6ie0QHfzHlATGnGke5eo3CWLQxpDJjIPlVLmED0ozgVgcIJvJJhK8rvcvPwOqhN8RBp2mBk7UwVng6tiZCtlpLZSKSdzYYi8nWwQB-qcWr_zOpVCtif8N9qTl4pITLnCHLtIe0/s1600-h/P1000792.JPG"></a></p><br /><br /><br /><br /><br /><br /><br /><p></p></div></div></div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-56739452369995185602008-03-18T21:23:00.021+02:002008-05-25T22:03:50.989+03:00Urfa Halfeti<div align="center"><strong><em><span style="font-family:arial;font-size:180%;color:#ff0000;">URFA - HALFETİ</span></em></strong></div>
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg66Of0oj5_dFjK2oe1CrG3TyiVax1MtyPl8tihBL5B158kIz6sE7Td_q_lDler_i51YB1yB54kbfQbZa6j1YBIsG9ol16kdjJuoHVPTHa5DYeZHA4SjDLoAszNnyI15CFNVHEBm8onc7w/s1600-h/SANY0164.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182170799293583394" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg66Of0oj5_dFjK2oe1CrG3TyiVax1MtyPl8tihBL5B158kIz6sE7Td_q_lDler_i51YB1yB54kbfQbZa6j1YBIsG9ol16kdjJuoHVPTHa5DYeZHA4SjDLoAszNnyI15CFNVHEBm8onc7w/s400/SANY0164.JPG" border="0" /></a>
<br />Uzun zamandır yazamıyorum. 5 ay oldu. İlk 4 ay zaten iş ve hayat yoğunluğundan yapacak farklı birşey olmamıştı. Elazığ’da ve Malatya’da birkaç motosiklet gezisi yaptım. Özellikle Elazığ’da acil hekimi motorcu arkadaşım Kemal ile Tunceli Pertek’e giden feribotun kalktığı sahil tarafında güzel kros maceralarımız oldu. Motorların zıplayabileceği her tümsekten zıpladık. Birkaç milisaniye bile havada kalmanın tadına vardık. Gözümüzün kestiği her tepeye tekerlerimizden topraklar fırlatarak tırmandık.12 Şubat itibariyle Mardin Kızıltepe’de göreve başladım. Geldiğim günle birlikte sinüzit atakları başladı ve hala devam etmekte. Dışarı bakınca sis var zannedilse de aslında görülen bulanık manzara toz bulutuna ait.
<br />
<br /><u><span style="color:#0000ff;"></span></u><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyXUBg07EF2sUH_UwoFCoyu4bAP6l6eiFdMHC-DcvAbDXjhJNBBid5CzHlZvriFvBvBsa51-Me1f_CD4LueyRDuacuxt2nSJLHpUwj5JFnk8g5uz_awv34hp_7EJSFdcxXkOW-W7bXwqY/s1600-h/SANY0002.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182168273852813314" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyXUBg07EF2sUH_UwoFCoyu4bAP6l6eiFdMHC-DcvAbDXjhJNBBid5CzHlZvriFvBvBsa51-Me1f_CD4LueyRDuacuxt2nSJLHpUwj5JFnk8g5uz_awv34hp_7EJSFdcxXkOW-W7bXwqY/s400/SANY0002.JPG" border="0" /></a>
<br />Sigarayı bırakalı bir yıl oldu pek de memnundum ama burada sanki iki paket sigara içiyor gibiyim. Öksürük aksırık tıksırık ne varsa hepsi var. Yakın zaman önce yollar arnavut kaldırımı ile döşenmiş olsa da malesef coğrafyanın da katkısıyla toz eksik olmuyor. Toz her yerde. Yatak odamda gece öksürükten uyanmayayım diye buhar makinesi koydum. Hava çok kuru ve tozlu. Kaldığım evde camlar hiç temizlenmemiş. Mesela şehirlerde görülür ya hani camdan sarkıp cam silen teyzeler, burada bunu yapmanın bir anlamı yok çünkü bir kaç gün içinde eski tozlu hallerini alıyorlar. Aynı şey arabalar için de geçerli.
<br />Hoş evin camlarının temizlenmeme nedeni sadece bu değil aslında. Birlikte kaldığım arkadaşlarım bir keresinde temizliğe gelen kadının sadece camları değil camların çevresindeki 1 metrelik bir alanı da hiç temizlemediğini görmüşler. Kızıp kadına sormuşlar neden temizlemedin diye. Meğer kadın daha önce iki katın üzerinde hiç biryere çıkmadığı için 7. kattaki camdan dışarı bakamamış, korkmuş yanaşamamış camlara. Diğer gelen kadınlar da ev işinden pek anlamıyormuş zaten, yapılan bütün ütüleri kendileri baştan yapınca artık kadın çağırmamaya karar vermişler. Bugün posta kutusunda yeni açılan bir temizlik şirketinin reklamını buldum. Bu açığı fark etmiş olacaklar ki deneyimli elemanlarla temizlik yapmayı vaad ediyorlardı.
<br />Neyse Kızıltepe’yi ayrı bir yazı konusu olarak ayırmakta fayda var, arada kaynamasın şimdi. Yine de beni esir eden toz hakkında laflamadan geçemedim işte...
<br />Kızıltepe’ye gelmeden önce Malatya’da motorumu değiştirmiştim. Yeni sevgilim 2008 model Yamaha XT 660 R. Yollardan uzun süre kar kalkmadığından buraya geldikten ancak 3 hafta sonra Malatya’ya gidip getirebildim kendisini. Cuma günü öğlen önce Diyarbakır’a oradan da Malatya’ya minibüs’le toplam 8 saatte ulşatım. Yol topu topu 270 km’lik olsa da şehirler arası otobüs değil minibüs taşıması yapıldığından ve o da her yerde durduğundan yol böyle uzun sürüyor. Her iki şehir arasında da minibüsler dolup taşıyor.
<br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdNAJ9W6IkpdDOKJVJcW3hAib7ttOCM2sbCMfhFWwLFeDrhPjiuMerZ5jmT4JUQzMaLALuG-7wNJR3Duxn_Ig1gtpasSLtzXDN6jneUjvyQzLwBanCeCWNu5ordKeHH7UnCLzuymNxE8U/s1600-h/100_0815.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182168291032682514" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdNAJ9W6IkpdDOKJVJcW3hAib7ttOCM2sbCMfhFWwLFeDrhPjiuMerZ5jmT4JUQzMaLALuG-7wNJR3Duxn_Ig1gtpasSLtzXDN6jneUjvyQzLwBanCeCWNu5ordKeHH7UnCLzuymNxE8U/s400/100_0815.JPG" border="0" /></a> Koltuklar arasındaki yerlere tabureler atılıyor insanlar oralara sıkışıyor, zaman zaman tartışmalar yaşanıyor, arkadan biri inmek isterse herkes kalkmak zorunda kalıyor.
<br />Malatya’da kadim dostum Cihangir ve ailesiyle güzel bir akşam geçirip Cumartesi günü erkenden motorla buluşmaya gittim. Sağolsun Lider Motor’un sahibi Ali Ekber Usta üç haftada motoru çıplak haliyle ilgisi olmayan bir turing makinesine dönüştürmüş. Turing cam, alt koruma, yan çanta demirleri, çantalar vs...Bunlar karşısında ödediğim cüzi miktar harcadığı bu emek ve zamanı karşılamaz. Yaptığı iş hakikaten gönül işi, sağolsun.
<br />Aslında o günü de asker arkadaşlarım Levent ve Cihangir’le geçirmeyi planlıyorum ama internet Pazar gününü yağışlı hava gösterince hemen yola düşmeye karar verdim. Doğru dürüst vedalaşamadan bazı dostlarıma hal hatır soramadan Malatya’dan ayrılmak zorunda kaldım.
<br />Yeni sevgilimin uzun yol performansından genel olarak memnun kaldım ama tek silindirli olduğundan 110-120 sonrasında vibrasyon kaçınılmaz oluyor. Bir an önce Mardin’e ulaşma kaygım olduğundan fazla fotoğraf çekemedim.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU2sw7ygEpq9k8oqAMjA3pL_-SvqMbrDF9h_L1ohxGtUxQOTnY0vtqJXahNtSAo-RW-qKhKXGcfPw87XB-PnWNjCF61Y3NmvevnU7L2cNEaJllQwcI1KiXoZiG_xjYNrSkg4e2uxIt3qo/s1600-h/100_0823.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182167432039223218" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU2sw7ygEpq9k8oqAMjA3pL_-SvqMbrDF9h_L1ohxGtUxQOTnY0vtqJXahNtSAo-RW-qKhKXGcfPw87XB-PnWNjCF61Y3NmvevnU7L2cNEaJllQwcI1KiXoZiG_xjYNrSkg4e2uxIt3qo/s400/100_0823.JPG" border="0" /></a> Yine de Hazar Gölü kenarındaki yolda nefis manzaralardan bir iki tane çekmeden geçemedim. Her yıl kar nedeniyle en az bir kez kapanan Maden ilçesinde yine kar vardı ama yollar temizdi.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiNhpyrM1GFgcp2mUuuxBFi_xN-xa56howtua4wRI7BU54fQnJPjMLcBCrrOpe2SsHwtVKZptyFgHbThJ53SqpHwgqiEeux5WZlbfDCX4BSt6TPzry1-pG7c_PG3dBq1jp83b3oR7nVBM/s1600-h/100_0825.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182167449219092418" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiNhpyrM1GFgcp2mUuuxBFi_xN-xa56howtua4wRI7BU54fQnJPjMLcBCrrOpe2SsHwtVKZptyFgHbThJ53SqpHwgqiEeux5WZlbfDCX4BSt6TPzry1-pG7c_PG3dBq1jp83b3oR7nVBM/s400/100_0825.JPG" border="0" /></a>
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoKyQ2xV1gXB7fLDp67UXk4W_37AE7vNyXD-8gXQ4H_bKnL3Y0-yFvkANpX6ebZIldqpMG_eY4XIUD6-sm1QHw3sZmmH0Te86526etPle-5I1dojiAut6No3oLQfbfri0n2erOwViuEwo/s1600-h/100_0828.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182167453514059730" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoKyQ2xV1gXB7fLDp67UXk4W_37AE7vNyXD-8gXQ4H_bKnL3Y0-yFvkANpX6ebZIldqpMG_eY4XIUD6-sm1QHw3sZmmH0Te86526etPle-5I1dojiAut6No3oLQfbfri0n2erOwViuEwo/s400/100_0828.JPG" border="0" /></a> Yolda durduğum benzinlik ve kahvelerde robokop gibi bedenim ve motorum ilgi topladı. Özellikle bu soğuk havada motor kullanılamayacağını düşünen insanlara kıyafetin önemini anlatmakla uzun dakikalar geçirdim. Sağolsun insanlar da artık “Yazık deli bu!” diye mi yoksa “Helal olsun cesur adammış” diye mi bilmem bana çok iyi davrandılar. Çaylarından sularından ve hoş sohbetlerinden mahrum etmediler beni.
<br />Aslında bu yazıda kronolojik sırayla anlatsam hikayemi önce Mardin’den bahsetmem gerekir ama onu bir seferde anlatmam çok zor. Şu ana kadar bir hafta sonumu ve muhtelif hafta içi günleri Mardin’i gezmekle geçirsem de daha çok mesai harcamam gerekecek. O nedenle şimdilik Urfa’ya uzun atlama yapacağım.
<br />Kızıltepe Urfa arası 160 km. Yol muhtemelen Türkiye’de iki şehiri birbirine bağlayan en berbat yoldur. Haritadan baktığınızda dümdüz bir çizgi şeklinde. İnsan “Oh basar giderim” diye düşünüyor ama yol kalitesi o kadar kötü ki. Ezik, gedik, çukur, tümsek, yama dolu bir yol. Ben arabamı bu yolda 30 km hızdan daha hızlı kullanmaya kıyamıyorum. Yine de yolun bozukluğuna aldırmadan hızlı gidenler var. Ama insanlar ne yapsın, bu dümdüz yolda da yavaş gidilmez ki. Geçenlerde Renault servisindeki ustayla ayaküstü sohbet ettik, dediğine göre bu yollarda giden sıfır araçlarda bir kaç ay sonra hemen sanki araba eskiymiş gibi tıkırtı/çıtırtı başlıyormuş. Yolda amortisörleri de kıranların sayısı az değilmiş.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-tERlgdbOOG7OpvTBoCQ4preeYZGze1UukMKbgOwyOW4tE2hXuAguGKOvnrMSpMoLQYlIIdDxNBswbSlIjrEnFWgEnuyC8QbgRA7X-GJQcEGim_XYHyOMA0qVAUeWNo5OXw3IQpztTms/s1600-h/SANY0027.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182167466398961634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-tERlgdbOOG7OpvTBoCQ4preeYZGze1UukMKbgOwyOW4tE2hXuAguGKOvnrMSpMoLQYlIIdDxNBswbSlIjrEnFWgEnuyC8QbgRA7X-GJQcEGim_XYHyOMA0qVAUeWNo5OXw3IQpztTms/s400/SANY0027.JPG" border="0" /></a> 15 Mart sabahı erkenden yola çıktım. Motorum cross/enduro olduğundan tam bu yollara göre. Yandan esen kuvvetli rüzgar hızımı kestiğinden yol tahminimden daha uzun sürse de keyifli geçti. Yeni aldığım gps ile kaska monte edilen kulaklıkları deneme şansım oldu. İkisinden de pek memnun kaldım. Gps’e şarkı yüklüyorsun uzun yolda dinliyorsun. Bu yalnız aktiviteye keyif katıyor. Urfa’ya 30 km kala benzin almak için durdum. Misafiri olacağım genel cerrah arkadaşım Özgür’den gideceğim yerin açık adresini alıp gps’e girdim. Gps hedefe vardığımı gösterdiğinde ustanın mekanını bilmediğimden yolun sağında dürümünü yiyen abiye yanaşıp Kemal Usta’yı sordum. Eliyle yolun karşısını beş metre ileriyi gösterdi. Herhalde kendim arasam fazladan en az 20-30 dk harcardım. Kimilerine gps çıktı motorculuk bozuldu dedirtecek cinsten bir cihaz olsa da zamanı kısıtlı olan insanlar için çok faydalı olduğunu düşünüyorum.
<br />Kemal Usta tipik bir motor ustasından çok daha fazlası bir insan. İçi dopdolu bir gönül adamı. Dükkanın içinde 6-7 tane büyük motor var. Hepsi kurdukları “gudu gudu” ekibinden birine ait. Motorların ön tarafında da ekip elemanlarının kıyafetlerinin bulunduğu dolaplar var. Bir motorcu için ideal bir mekan. Atla gel giyin ve yola çık. Üstelik yola çıkmadan önce de motorunun her türlü problemi için yanında Kemal Usta gibi bir erbap olsun. İzmir’de de Bostanlı’da buna benzer bir alan açılmıştı. Aylık ücret karşılığında hem motorunu park ediyorsun hem de sana bir çelik dolap veriyorlar içine kıyafetlerini koruyorsun. Urfa’daki bu organizasyonda bunlara ek olarak güneydoğu’nun en nitelikli motosiklet ustasının refakati ve tüm bunların da beleş olması cabası.
<br />15-16 mart urfa halfeti 9
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjnv4Xf17U1q2_PBTjtAk7OGJdIaJEiOWdjaVH4T63ByBdpp9hV10n54z7IiNZWnK82Sh9Hs9pz-4zKInsaxGlpMIdBbXoz9pq9ixSelAEMxnQiSUneIJZo3EfWYRJ2MQDn8B7uD3pfkI/s1600-h/SANY0009.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182167474988896242" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjnv4Xf17U1q2_PBTjtAk7OGJdIaJEiOWdjaVH4T63ByBdpp9hV10n54z7IiNZWnK82Sh9Hs9pz-4zKInsaxGlpMIdBbXoz9pq9ixSelAEMxnQiSUneIJZo3EfWYRJ2MQDn8B7uD3pfkI/s400/SANY0009.JPG" border="0" /></a> Benimkini de içeri yerleştirdikten sonra diğer motorcularla tanışmak için sıcak çay eşliğinde beklemeye koyuluyorum.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4UOtG-rJ1KhXBWUHr2hEXuqJRTQb4QNd19YXD1um_hESgcwFQFd-AHS0V1SLDXcM3lp9OgHtoda_corQUjkLBIHZIr9oYzhd2k9p4_FdUH9Uh4P-fHqRVUJysYIGF2g2ZN04IxUCEH4c/s1600-h/SANY0010.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182155440490532722" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4UOtG-rJ1KhXBWUHr2hEXuqJRTQb4QNd19YXD1um_hESgcwFQFd-AHS0V1SLDXcM3lp9OgHtoda_corQUjkLBIHZIr9oYzhd2k9p4_FdUH9Uh4P-fHqRVUJysYIGF2g2ZN04IxUCEH4c/s400/SANY0010.JPG" border="0" /></a> Benimkinin yanında Kemal Usta’nın bir süredir hayata döndürmekle bizzat uğraştığı 1952 model tek silindirli, gürül gürül çalışan, yanındaki yeni model teknolojik makineleri gölgesinde bırakan bir BMW duruyor. Şimdilik enerjisini huni vasıtasıyla solusa da yakında sokaklarda alımlı bir kız gibi dolaşırken kendine baktıracağından kuşkum yok.
<br />Kısa bir süre sonra internet aracılığı ile tanıştığım Özgür geliyor. Yanında sevgilisi Pınar da var. Birlikte hoş sohbet eşliğinde kahvaltı yapıyoruz. Kemal Usta’nın mekana döndüğümüzde bizi Uğur-Işıl ve Muzaffer-Candan ile tanışıyorum. Bu kadar motorcu toplanır da marşlara basılmadan olmaz . Kısas’a doğru sürmeye başlıyoruz. Nereye, nasıl bir yere gittiğimiz hakkında bir fikrim yok. 30 km kadar durduğumuzda herkes kaskını çıkarmaya başlayınca hedefe vardığımızı anlıyorum. Nereden bulmuşlarsa burayı. Kısas’ın ortasında köşe başında şirin küçük bir dükkan. Ama en önemli özelliği önüne tabureleri atıp bira içilebiliyor olması.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYz90N0LXq5cFzsE7HB9IFhUSQyzXvGZziN6IHBCmq3JqFhVDQeEr5RoxpbxMRm7CVuHICsXNBhhL-YKMMS5S3SmyykL-OsCZlzSoqj-diX2nrjvsDHKNpSBNBHCOLMvbn_r7FaXQQptI/s1600-h/SANY0014.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182155449080467330" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYz90N0LXq5cFzsE7HB9IFhUSQyzXvGZziN6IHBCmq3JqFhVDQeEr5RoxpbxMRm7CVuHICsXNBhhL-YKMMS5S3SmyykL-OsCZlzSoqj-diX2nrjvsDHKNpSBNBHCOLMvbn_r7FaXQQptI/s400/SANY0014.JPG" border="0" /></a> Arpa sularını yudumlarken olası seyahat rotalarından bahsediyoruz. İlk sırada avrupa var. Çeşmeden İtalya’nın Brindisi limanına, oradanda güneyden devam ederek Fransa kıyıları, yukarı Paris ve doğuya ilerleyip Balkan’lardan yurda giriş. Toplam 5500 km 20-25 gün. Son altı aydır planladığım rotanın çok benzerini yapan anlaşabileceğim birileri ile Urfa’da karşılaşacağım ve Kısas’ta birlikte bira içeceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
<br />Akşama Mersin’den gelen 7 kilo 700 gram ahtopot-rakı ziyafeti için beni de davet ediyorlar, sözleşiyoruz. İstikamet Balıklı Göl ve Pınar’la buluşma. Pınar gelmeden birkaç fotoğraf çekme fırsatım oluyor.
<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182155994541313938" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrSnCnCU5AUntCPFABM4fUEBxMtpGJ_AytWTDCqdODgeUF0IDbi_DbIBs4gAGUYxsEwufnL7mMhLQOZTXbxtS1ZzSnuygbwT3iQPdMx8BKabP2_rdazpYBWuaa1qw_o5oFSiQfmw19f5A/s400/SANY0023.JPG" border="0" />Balıklı Göl 2003’teki ziyaretimden bu yana pek değişmemiş. Geçen sene balıkların büyük kısmı suya kanalizasyon karışması nedeniyle ölmüşler ama şu andaki balıklarda öncekiler gibi semirmiş ve ölümüne açlar. Birbirleri üzerinde yüzüyorlar.
<br />
<br />Uzansan ıslak bedenlerine dokunabilirsin. Elin kaymasa tutup çıkarabilirsin bile. Kutsal oldukları için yakalanmaları yasak. Ama ben yine de kimsenin bunlardan bir tane alıp afiyetle yemediğine inanasım gelmiyor. Ankara’da Kuğulu Park’taki kuğulardan birinin boynuna kravat takarak yakalayıp pişirip yiyen adamın efsanesi anlatılır. Eh bir de Tabutta Röveşata diye bir film yapılmış bu ülkede. Hani Rumeli Hisar’ındaki tavus kuşlarından birine bağlanan bir adamın (Ahmet Uğurlu) açlıktan hayvanı kesip yediği film (Seyredilecek on film arasındadır bu arada). Filmde oynayan sokak adamları profesyonellere taş çıkarsa da gerçek oyuncular değildir o filmde. Yıllar önce Rumeli Hisarını gezerken o adamların sokaklarda yaşayan gerçek evsizler olduğunu ve banklarda oturan insanlardan “sosyal yardım” adı altında şarap parası istediğine şahit olmuştum. Ben dahil herkes de sosyal yardımını yapmıştı. Balıklı Göl çevresinde her yerde olduğu gibi buranın tarihini ısrarla anlatmak isteyen üç kuruş para kazanma derdindeki çocuklar dolu. “Anlatma, biliyorum” deseniz de peşinizi bırakmıyorlar. İster türkçe ister ingilizce ister kürtçe anlatırım diye kendi reklamını yapanlarla çoktan kurulu motor gibi anlatmaya başlamış olanlar arasında sıkı bir rekabet var.
<br />Sonuç etrafınızda aynı anda konuşan erkek çocuklarının sesinden oluşan bir cümle karmaşası oluyor. En iyisi nedir ben de bilmiyorum. Ya kulaklarınızı tıkayın ya da öğrenmek istiyorsanız birini alın ki diğerlerini kovalasın.
<br />
<br />
<br />
<br /><a href="http://www.blogger.com/"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182153731093548834" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHrdYKuMNE61oBwu0zdI3eubuJIdZR0NARU592Rgp_b5yxBBV_e_GwWKLpjoGooNp656q070GVsU2g_83jquj-ZhCd1flosvJXJhE8by897m0RSb_Wm25ZX2TGDldODL15MJI2iWRTE_c/s400/SANY0020.JPG" border="0" /></a> Gölün sonunda yerel kıyafetler satan bir dükkan var. 2003’te burada boş bir oda içinde oturulacak yerler ve içinde gölün suyunun aktığı bir kanal da vardı.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9yD2saOAsIjhLpv5FBA8S51eW5xZo7yzigjAuU7fGIELZYrFYtj_E4oaKX-ARnOTA8y02dUSoi2wbFob6i3UVOkhh5mE_woPQobflomhvRiW3um8eck_u5OWVAyU3mEKcCk9M0cg09Kk/s1600-h/SANY0025.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182153735388516146" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9yD2saOAsIjhLpv5FBA8S51eW5xZo7yzigjAuU7fGIELZYrFYtj_E4oaKX-ARnOTA8y02dUSoi2wbFob6i3UVOkhh5mE_woPQobflomhvRiW3um8eck_u5OWVAyU3mEKcCk9M0cg09Kk/s400/SANY0025.JPG" border="0" /></a> Burası kutsal bir yer olarak kabul edildiğinden din turizmi de iyi işliyor. İran’dan filan gelenler oluyormuş.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqfpvBh4_UVjnk7TjX9ZvzzvKFaSGwuV9nJIHx6oehXXGoArdOgUASaqFY0vFZyNVP5fxITX0tjcyuJCT_chVLq65-ngwtn8GMCj3kjbrlWKuxe0_uU9kO2r2_rlcPnZVwFzVCnzB1BbU/s1600-h/SANY0027.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182153743978450754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqfpvBh4_UVjnk7TjX9ZvzzvKFaSGwuV9nJIHx6oehXXGoArdOgUASaqFY0vFZyNVP5fxITX0tjcyuJCT_chVLq65-ngwtn8GMCj3kjbrlWKuxe0_uU9kO2r2_rlcPnZVwFzVCnzB1BbU/s400/SANY0027.JPG" border="0" /></a> Yolda yürürken karşımdan bir sürü üniformalı bi sürü insan geliyor zannettim. Meğer birkaç erkeğin refakat ettiği bir sürü kara çarşaflı kadınmış. Öyle hayaletler gibi gelip geçtiler. Kenara çekilip geçitlerini izledim.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsUjMxwaEU4EhDqBILVgD0VSQfL3SzDKhZ1t06j-gKGjPoj7oZoM62je76w1W2NrrvCXvMbIrtN_TnrnervelkZgJgadXuvoJgOBortNAhiaeS3jnYXvRxkqasYpA9w2Od1lRefQsmtnQ/s1600-h/SANY0029.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182153748273418066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsUjMxwaEU4EhDqBILVgD0VSQfL3SzDKhZ1t06j-gKGjPoj7oZoM62je76w1W2NrrvCXvMbIrtN_TnrnervelkZgJgadXuvoJgOBortNAhiaeS3jnYXvRxkqasYpA9w2Od1lRefQsmtnQ/s400/SANY0029.JPG" border="0" /></a> Pınarla buluşup Kale’nin eteklerindeki Çift Mağara’ya gittik.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL3RchUF1i0Eggbe9GIbhOYigaHMwOwsmgYGt2_MHPyFTyr7HPVDDY1D-sPbPBnWV018MUGX3JkPgjaUKrAsgUsWbgP2EsJpc2PW24TYBcmNS2tqQOuR_UeyTQfJCStQnlGcGnZpFCnEE/s1600-h/SANY0030.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182153752568385378" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL3RchUF1i0Eggbe9GIbhOYigaHMwOwsmgYGt2_MHPyFTyr7HPVDDY1D-sPbPBnWV018MUGX3JkPgjaUKrAsgUsWbgP2EsJpc2PW24TYBcmNS2tqQOuR_UeyTQfJCStQnlGcGnZpFCnEE/s400/SANY0030.JPG" border="0" /></a> Büyük bir mağaranın ve komşuluğundaki daha küçük mağaraların kafe-restorana dönüştürülmesi ile oluşuturulmuş bir mekan burası.
<br />
<br />
<br />Dışarıda oturursanız önde Balıklı Gölün arkada da Kale’nin güzel manzarası sarıyor etrafınızı. Hele hava da güzelse yanında menengiç kahvesi, nargile ve hoş sohbetin tadına doyum olmuyor. Yamacın serin havasında otururken aklıma Urfa’nın ampul manzarasına karşı şöyle iki kadeh rakı bir de cızırdayan mangalın buraya çok yakışacağı düştü.
<br />
<br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAAJG0LPfG1PDzYzy2YJAJ6tTig9PJagPLrcl4QhGaHKY0J5jvBQaXB8Bg38uNkYTKIu4dac1feuzVWnGtcQ9XVP19YgMnf_6ljC4gSXrTRdewzow7XrUgN7XZgUDrVte3YMOERfMmQ98/s1600-h/SANY0031.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182152403948654290" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAAJG0LPfG1PDzYzy2YJAJ6tTig9PJagPLrcl4QhGaHKY0J5jvBQaXB8Bg38uNkYTKIu4dac1feuzVWnGtcQ9XVP19YgMnf_6ljC4gSXrTRdewzow7XrUgN7XZgUDrVte3YMOERfMmQ98/s400/SANY0031.JPG" border="0" /></a> Eskiden ikiside varmış ama sonradan bu kutsal mekana ve önünde duran camiye karşı içmek günah olur diye yasaklanmış. Mangal rakı filan derken aklıma ahtapot ve rakı geliyor. Pınar’dan ayrılıp motorcu dostlarımın yanına Köşebaşı Meyhanesi’ne yol alıyorum. Ekip ahtopotu çoktan haşlamış, soslamış, birazından zeytinyağlı meze yapmış gerisini mangala koymuş bile. Zeytinyağlı ahtapot salatası balık lokantalarında yediklerime taş çıkartacak kadar güzel.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ7nlHl5YSpBEwwXGrSmfiTFxt6H7xSArK0KTbqg70GEOGxTxKEPdlZgRSoCpgUu4iDNf5QtO3t4UNeLZ1qkP04piOzrU4iQwdBxg4tj7AooN9HrNba57bBBzqw0T2F4BpKJOaFlVPSCc/s1600-h/SANY0036.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182152408243621602" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ7nlHl5YSpBEwwXGrSmfiTFxt6H7xSArK0KTbqg70GEOGxTxKEPdlZgRSoCpgUu4iDNf5QtO3t4UNeLZ1qkP04piOzrU4iQwdBxg4tj7AooN9HrNba57bBBzqw0T2F4BpKJOaFlVPSCc/s400/SANY0036.JPG" border="0" /></a> Pişmemiş hali biraz iğrenç görünse de ağza girince hapur küpür gidiyor.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil5_FXYXwHrlKnSJIcfNxsN0aLMZzmMaWpttimi8y7yt8OQKIhlhh1fh4fD3KHfiE_Gww2Sr8yd477jfH3Kp_yR62am57nDjkmHpNNSABRA7h0davH6Q_6A_BqzQ-5jzWAFsyXJSSktp4/s1600-h/SANY0037.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182152408243621618" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil5_FXYXwHrlKnSJIcfNxsN0aLMZzmMaWpttimi8y7yt8OQKIhlhh1fh4fD3KHfiE_Gww2Sr8yd477jfH3Kp_yR62am57nDjkmHpNNSABRA7h0davH6Q_6A_BqzQ-5jzWAFsyXJSSktp4/s400/SANY0037.JPG" border="0" /></a> Gerisi doludizgin muhabbet.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfhTC7eQ1c644uN3SwWCaymFZKqFewpE7GZu0H0RC1hwFcNZVdRXC2DlIzE3or9DDr5e2bKmDjBnD3CCn_L9_JzwduvoAOcNty5UszpKMI5gA7RoCE6TabH36yXBMkWB4CIKJBzk45lec/s1600-h/SANY0043.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182152412538588930" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfhTC7eQ1c644uN3SwWCaymFZKqFewpE7GZu0H0RC1hwFcNZVdRXC2DlIzE3or9DDr5e2bKmDjBnD3CCn_L9_JzwduvoAOcNty5UszpKMI5gA7RoCE6TabH36yXBMkWB4CIKJBzk45lec/s400/SANY0043.JPG" border="0" /></a> Gece yatmak içi Kemal Usta beni evine davet ediyor. Uzun sohbetin ardından sabah erkenden kalkmak üzere yatıyoruz. Ertesi gün Muzaffer, eşi Candan ve Pınar ile Halfeti’ye gideceğiz. Pınar motosiklete binmeyeceği için bize arabayla eşlik edecek.
<br />Sabah Kemal Usta beni diğerleriyle buluşma noktasına götürüyor, burada helalleşip ayrılıyoruz.
<br />Pınar, Candan, Muzaffer ve ben birlikte hafif bir kahvaltı yaptıktan sonra yola düşüyoruz. İstikamet Urfa-Antep otobanından Birecik dolaylarında Halfeti’ye giden yola sapmak. Bu motosikletle düzgün yolda, yağmursuz, karsız açık rüzgarsız havada ilk yolculuğum. Artık hız denemesinin vakti geldi herhalde diye yükleniyorum tek silindire. 167’de takılıyor km. Eh yeter! Otoban koşullarında Muzaffer’lerin 3 silindirli Triumph Tiger’ı sanırım benim bol vibrasyonlu XT’den daha konforludur.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF77eaK3Z7bvfRk0KLgfkWRgPOF3dyxSq0IQdjidxfozgghD1WcGgSEEGsgZW18UKhFXgj9xWAemjqp5BZM26RetTGkksGFqU7bXjtJhJUNncBgAiMfL4LTZ1AdT6TJOUMjEAgcXHEFEM/s1600-h/SANY0053.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182152421128523538" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF77eaK3Z7bvfRk0KLgfkWRgPOF3dyxSq0IQdjidxfozgghD1WcGgSEEGsgZW18UKhFXgj9xWAemjqp5BZM26RetTGkksGFqU7bXjtJhJUNncBgAiMfL4LTZ1AdT6TJOUMjEAgcXHEFEM/s400/SANY0053.JPG" border="0" /></a> Otoban yolculukları motorlar için pek keyifli gelmez bana. Sıkıcı düzlükte basar gidersin. Güzel manzaraları, bozuk satıhlı yolları ya da güzel virajları olmaz. Biz de gerekeni yapıp gazladık Birecik’teki kavşağa kadar.
<br />
<br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfKiO_4hiiyx-YNlB74YJ2vos7b7V3ZRRahr_MESPc5_-WpIaOqvr8Ti6ug9UVZVvuSBy2okIlMBD8f_G0jZ6d4s-U3m42aS_pN-hVa1MjoPQV4M-ZnzUTsAACE2DS6hrlw9uUuIYsjmo/s1600-h/SANY0055.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182151149818203778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfKiO_4hiiyx-YNlB74YJ2vos7b7V3ZRRahr_MESPc5_-WpIaOqvr8Ti6ug9UVZVvuSBy2okIlMBD8f_G0jZ6d4s-U3m42aS_pN-hVa1MjoPQV4M-ZnzUTsAACE2DS6hrlw9uUuIYsjmo/s400/SANY0055.JPG" border="0" /></a> Kavşaktan sonra Halfeti’ye kadar yol güzeldi, ,sabahın temiz ve serin havası motor üstünde ilkbahara yeni yeni uyanmaya başlayan doğanın içinde alınan virajlarla birleşince keyfim iyice arttı.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiceLYB0IWJKdjyMQZUWj3BvRb64l9iIlqsuZ1G5Du0vrV7PA4sF_fBeQakhSIr-qm-eAkzJSpQmWjvYZd4NW4USInU5eVSU53MceLLxhSlrXxR70Z7-TUbQ9LoXvg5Ui7RA-EoyRQ_m_A/s1600-h/SANY0056.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182151154113171090" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiceLYB0IWJKdjyMQZUWj3BvRb64l9iIlqsuZ1G5Du0vrV7PA4sF_fBeQakhSIr-qm-eAkzJSpQmWjvYZd4NW4USInU5eVSU53MceLLxhSlrXxR70Z7-TUbQ9LoXvg5Ui7RA-EoyRQ_m_A/s400/SANY0056.JPG" border="0" /></a> Halfeti’nin tepenin üzerinden görüntüsü bile burayı sevmeme yetti. Kimin aklına gelir ki güneydoğu’da kendi halinde sakin bir sahil kasabası ile karşılaşacağı? Üstelik kasabaki evlerin mimarisi ne Ege ne Akdeniz. Şöyle denebilir, minyatür bir Mardin’in su kenarında olan şekli.
<br />Belediye bu parkurda neler görülebileceğini gösteren bir tabela hazırlamış.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjplC0wud35x0EzpelJN72p7eQFs5hoAFVCy_v8PsKouF3SptRmba3VZLmdy7xwhq5I9PkQKMD-rrdMwLc934VecZ5-O0iLpUoxnxe0gOzI4h8oO_yjwKwra_gdLh7Qpv5L3K8JpfwktqM/s1600-h/SANY0060.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182151154113171106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjplC0wud35x0EzpelJN72p7eQFs5hoAFVCy_v8PsKouF3SptRmba3VZLmdy7xwhq5I9PkQKMD-rrdMwLc934VecZ5-O0iLpUoxnxe0gOzI4h8oO_yjwKwra_gdLh7Qpv5L3K8JpfwktqM/s400/SANY0060.JPG" border="0" /></a> Aslında öncelikle Halfeti’nin tarihi sokaklarında bir yürüyüş çok güzel olurdu ama benim akşam hava kararmadan Mardin’e dönmem gerektiğinden önceliği tekne turuna veriyoruz. Fazla vakit kaybetmeden hemen limanda bulunan teknelerden birini kiralayıp parkur gezimize başlıyoruz.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfdmVu0gNhqwJNhed_3-LhnisJhyphenhyphenVwyVihCmIkQFzHe6-AZ6gKl7UYRDA0k3tSY-Gs3f5KE9mYm7XN3A9ImbPwtobwPmiX-ZBvxae1eTFCfhfqwQJLdeh1MUSPix-3RhVb_GxsCuBqiT8/s1600-h/SANY0059.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182151158408138418" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfdmVu0gNhqwJNhed_3-LhnisJhyphenhyphenVwyVihCmIkQFzHe6-AZ6gKl7UYRDA0k3tSY-Gs3f5KE9mYm7XN3A9ImbPwtobwPmiX-ZBvxae1eTFCfhfqwQJLdeh1MUSPix-3RhVb_GxsCuBqiT8/s400/SANY0059.JPG" border="0" /></a> Arkadaşların dediği gibi gerçekten de suya dokunan her yer güzelleşiyor. Özellikle deniz kenarı memleketlerden buraya gelip suya özlemi olanlarla şiddetle önereceğim bir yer. Gördüğüm diğer güneydoğu illerinden farklı olarak buranın kadınları da hayatın içindeler. Pek çok iş yerinde onları da görmek mümkün. Çoğunun başı açık modern giyimli insanlar. Ve su onları da güzelleştirmiş.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQBy_wvCery7ZqnPyKFVtrSMfYLgKPqOlg5yraPJ6niLjKRppOr-T7RmzWHcTdJnjKCJVRNop6wfPccdT1jmOVQM6JziR3nBomX8l660nuNM6bD0DjOuVVVyScswXOW-pStMQecqqBDSg/s1600-h/SANY0068.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182151162703105730" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQBy_wvCery7ZqnPyKFVtrSMfYLgKPqOlg5yraPJ6niLjKRppOr-T7RmzWHcTdJnjKCJVRNop6wfPccdT1jmOVQM6JziR3nBomX8l660nuNM6bD0DjOuVVVyScswXOW-pStMQecqqBDSg/s400/SANY0068.JPG" border="0" /></a> Denizden uzak bu yörelerde hafifçe salınan tekneye atlamak bile insana keyif veriyor. Teknemizin kaptanı Yasin dümeni ayağı ile kullanan güleryüzlü bir genç. Babasıyla birlikte tekne işindelermiş. Daha yüz metre gitmeden başka bir iskeleden köye gidecek bir kaç kişiyi alıyoruz. Teknenin hemen önünde sular altında kalmış demir elektrik direği suyu bilmeyen kaptanlar için tuzak vazifesi görüyor.
<br />
<br />
<br />
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyVG6sF9CzvgdXNpAzjU6VYawHZ99FdBAAQwb621BiQOVYrr_9phgQXPA_V6v6rESmfM5mh3lvrIZhPduAKPVS1FRjKSZPhjnru0WWwDA5RgWmNeV0WkftznkHeYHxn9K50C3A9VyQVQo/s1600-h/SANY0067.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182149728184028722" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyVG6sF9CzvgdXNpAzjU6VYawHZ99FdBAAQwb621BiQOVYrr_9phgQXPA_V6v6rESmfM5mh3lvrIZhPduAKPVS1FRjKSZPhjnru0WWwDA5RgWmNeV0WkftznkHeYHxn9K50C3A9VyQVQo/s400/SANY0067.JPG" border="0" /></a> Demek bu sulara tüple dalsak sekiz yıldır sular altında olan sokaklar arasında dolaşacağız.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU95dZAd40WoxeVdBwiz7Fq_6wrdYHz2WmzsiU0Tn8CqsmbIE53m2cCM2n7vazMrpLi-Q2Nr7gebHPFd1tiozZ4n-6bE4uzmqTCV4RdwhNy3iP3ThNro1XYMkvrUrV6MtCfpcNbCizlA8/s1600-h/SANY0075.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182149732478996034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU95dZAd40WoxeVdBwiz7Fq_6wrdYHz2WmzsiU0Tn8CqsmbIE53m2cCM2n7vazMrpLi-Q2Nr7gebHPFd1tiozZ4n-6bE4uzmqTCV4RdwhNy3iP3ThNro1XYMkvrUrV6MtCfpcNbCizlA8/s400/SANY0075.JPG" border="0" /></a> Sordum Yasine dalan yokmuş bildiği kadaryıla. Belki de suyun berraklığı uygun değildir, görüş mesafesi azdır.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9qudRxt_IhIkyGdXUbHoBfTGJVDY_TlmLANLMiV0Txew5DWFr4Tr6zs5OdB6mu0hI8vQVNeEMfuQiOmkfU3SiWXcu0RZKVN9yEFP54d56ANQMPnX0sDR-GeN4J8evGfIBSVm73ql-G8c/s1600-h/SANY0072.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182149736773963346" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9qudRxt_IhIkyGdXUbHoBfTGJVDY_TlmLANLMiV0Txew5DWFr4Tr6zs5OdB6mu0hI8vQVNeEMfuQiOmkfU3SiWXcu0RZKVN9yEFP54d56ANQMPnX0sDR-GeN4J8evGfIBSVm73ql-G8c/s400/SANY0072.JPG" border="0" /></a> Manzara şahane. Ben de kurulmuşum koltuğa keyfim yerinde. İlerleyen teknenin titreşiminden koltuk da payını alıyor. Hani alışveriş merkezlerinde filan olur ya bozuk parayla çalışan masaj koltukları onlar gibi titriyor, kalkasım gelmiyor.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhARvSEjVSCfqAjHUnhkyO6hWSauplPLvFEPzUVhds2HW0hGXEljMQKaIbsfCvrIBfhUlKMmwy4ztcgH07KFUapG28i7Wuun3pLOlhHHrB6ESeIInVxwX-XxCW5hPPQ8NL3_Lx5MwxJAiY/s1600-h/SANY0189.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182149741068930658" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhARvSEjVSCfqAjHUnhkyO6hWSauplPLvFEPzUVhds2HW0hGXEljMQKaIbsfCvrIBfhUlKMmwy4ztcgH07KFUapG28i7Wuun3pLOlhHHrB6ESeIInVxwX-XxCW5hPPQ8NL3_Lx5MwxJAiY/s400/SANY0189.JPG" border="0" /></a> Karşımızda karşılıklı yükselen görkemli yarların arasına doğru giderken Ulu Caminin yanından geçiyoruz. Yarısına kadar suya batmış, hemen önünde de bir evin terası suyun birkaç santimetre üzerine çıkmış.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK_8TzOJogeWsS3Ww38lU_DkUqmx-_Bd_PiJp7LAv8_ATShKdyBmHc6RnFemwyRI-XsxkCYxIPphpnfjQn0N0cNEmLb1_D5XnOcVZ3fCtkOd6En3ZH_O4WetlCEMPrd2xopAxIt0tA8nY/s1600-h/SANY0084.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182149753953832562" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK_8TzOJogeWsS3Ww38lU_DkUqmx-_Bd_PiJp7LAv8_ATShKdyBmHc6RnFemwyRI-XsxkCYxIPphpnfjQn0N0cNEmLb1_D5XnOcVZ3fCtkOd6En3ZH_O4WetlCEMPrd2xopAxIt0tA8nY/s400/SANY0084.JPG" border="0" /></a> Her iki yanımızda uzanan kayalıklar arasından çevreyi izleyerek, biraz lak lak yaparak biraz da Pınar’ın yaptığı sigara böreklerini götürerek ilerliyoruz. Bu coğrafyaya özgü bir çok yaban hayvanı varmış. Ben sadece bol miktrada karabatak ve martı gördüm. Şu martılar da ne garip canlılar yahu. Sen nerden duydun da geldin buraya arkadaşım. Nerede göl gölet biraz balık orada martı.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6aJ8692C5Vj6ruLR_UCiR8Lnvj3JHnMUBMCyvfPHMydgbXRBN7qLbOOqKig9ghq3dWdoh9g20TMrNUqH98bRsYGWl_Sn50UI5rGIEYyRk-Lpg8vP2Zh9xVev9eITKUzoSGbZnSY1bS3c/s1600-h/SANY0085.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182148426808937954" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6aJ8692C5Vj6ruLR_UCiR8Lnvj3JHnMUBMCyvfPHMydgbXRBN7qLbOOqKig9ghq3dWdoh9g20TMrNUqH98bRsYGWl_Sn50UI5rGIEYyRk-Lpg8vP2Zh9xVev9eITKUzoSGbZnSY1bS3c/s400/SANY0085.JPG" border="0" /></a> Yavaş yavaş Rumkale’ye yaklaştıkça heyecanım artmaya başlıyor. Buranın fotoğrafını ilk kez bir fotoğraf dergisinde görmüş ve şaşkınlık içinde kalmıştım. Sulardan dimdik yukarı uzanan taştan kale duvarları ve içinde bir sürü tarihi yapı, üstelik medeniyetin olduğu taraftan buraya sadece tekne ile ulaşılabiliyor.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwxcSs80Eolg9XOyr9aBp7lMsXukYN7ipKBwp1cIK1JbCimihBH0xUqjYTVWmgrMmhygtKYC63uUj-g6TFGp8nOZSjVFzAiYIG8wAk2kMLb8tJREIK7LA5jQuw5lbAVT1r2S2WDXFmM4c/s1600-h/SANY0088.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182148431103905266" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwxcSs80Eolg9XOyr9aBp7lMsXukYN7ipKBwp1cIK1JbCimihBH0xUqjYTVWmgrMmhygtKYC63uUj-g6TFGp8nOZSjVFzAiYIG8wAk2kMLb8tJREIK7LA5jQuw5lbAVT1r2S2WDXFmM4c/s400/SANY0088.JPG" border="0" /></a> Rumkale’ye uğramadan önce karşı kıyıda bulunan mağaralara gidiyoruz. Daha tekneden inmeden mağaraların insan pisliği ile kirlenmiş olacağını varsayıyor ve haklı çıkıyorum. Fazla uzakta değil Hasankeyf’te de benzer mağaralar açık hava tuvaleti olarak kullanıldığından güzelliğine ciddi gölge düşürüyor. Daha samimi olayım: Leş gibi kokuyorlar!
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKZA3NHwg6AA1_nD_lFQnUjXYhyphenhyphenDvaPzbcPPDdw5_RtHm5ExdXGrg3EM_h1HdtsY_pd7eCdaCuNuKJ9KArzT5cGLFe9Q156lsG4ymwFmCAkLnfKyzO5VSEenqazruX94MsLXLLLJqTIWM/s1600-h/SANY0096.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182148435398872578" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKZA3NHwg6AA1_nD_lFQnUjXYhyphenhyphenDvaPzbcPPDdw5_RtHm5ExdXGrg3EM_h1HdtsY_pd7eCdaCuNuKJ9KArzT5cGLFe9Q156lsG4ymwFmCAkLnfKyzO5VSEenqazruX94MsLXLLLJqTIWM/s400/SANY0096.JPG" border="0" /></a> Yine de binlerce yıldır yaşamın pek çok anına tanıklık etmiş bu mağaraların içine girmek daha önce başka binlerce elin dokunmuş olduğu duvarlarına dokunmak güzel bir duygu.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXHu0moskbt72AjGABlZf5KZCl16xLPCVjAGmNY-cpXT8BRhDRa_i_qU0Al5oQq9Bib98Fz2ccEdXQMv1Q0KI6yHXtsepWwHO4jR1_fPjHzhRJHlyoZLUP9sljEVbQsbMWPeuK0b4orEI/s1600-h/SANY0103.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182148439693839890" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXHu0moskbt72AjGABlZf5KZCl16xLPCVjAGmNY-cpXT8BRhDRa_i_qU0Al5oQq9Bib98Fz2ccEdXQMv1Q0KI6yHXtsepWwHO4jR1_fPjHzhRJHlyoZLUP9sljEVbQsbMWPeuK0b4orEI/s400/SANY0103.JPG" border="0" /></a> Mağaralara sırtınızı dönünce Fırat’ın ve Rumkale’nin nefis manzarası karşılıyor insanı.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPeBiD_RGpJdoefdSKQNrtvPoRyWYJBrY4qsbIgw9Xd5_LI_LjB40lFiXmFhOVPYp4-EVmSlxQtT-Tz546TaNZoKqC5icPiiMGoOEB1c5XD5oXzVIiOZLYUIqJODJ3PPPhIrQEKz5NRM8/s1600-h/SANY0104.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182148443988807202" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPeBiD_RGpJdoefdSKQNrtvPoRyWYJBrY4qsbIgw9Xd5_LI_LjB40lFiXmFhOVPYp4-EVmSlxQtT-Tz546TaNZoKqC5icPiiMGoOEB1c5XD5oXzVIiOZLYUIqJODJ3PPPhIrQEKz5NRM8/s400/SANY0104.JPG" border="0" /></a> Mart ayının ortasında olmamıza rağmen hava güzel ve suda yüzen biri var.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo5R7MvErPo2Cu6V_ADtsV4Rx8TlfAKRpm2psyRJLEEH5WaE-SQdkMyHFqlC04YiAzczTVVvm3EFL2DT_tzP0L5piSLi_tWfVGh_o6VQP1kUbcOD0RSszpNIze79tW4TB8n53lu3CoBr0/s1600-h/SANY0109.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182146979404959122" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo5R7MvErPo2Cu6V_ADtsV4Rx8TlfAKRpm2psyRJLEEH5WaE-SQdkMyHFqlC04YiAzczTVVvm3EFL2DT_tzP0L5piSLi_tWfVGh_o6VQP1kUbcOD0RSszpNIze79tW4TB8n53lu3CoBr0/s400/SANY0109.JPG" border="0" /></a> Bizim kaptan Yasin’in dediğine göre yazın tekne kiralayıp istediğimiz yerde durmak ve yüzmek mümkünmüş. Hatta istersek yemeklerimizi teknede yeyip gece de tekne de yatabilirmişiz. Yani mavi turun Fırat’taki şekli denebilir. Hafta sonları için çok iyi bir dinlenme planı bence. Bu cazip hizmetin fiyatını sormadım ancak yaklaşık 2,5-3 saatlik tekne gezimizden dört kişi için 60 YTL aldı. Herhalde tüm gün 100’den aşağı olmaz. Yasin’in telefonu: 0.537.646 76 10 arayıp sormak lazım.
<br />Buranın suyu çok durgun, hiç dalga yok. Kano iyi fikir mesela. Kekova’daki gibi. Zaten ana fikir benzer, batık kent/kasaba üzerinde kanoyla dolaşmak, çevredeki yabani kuşları gözlemlemek, arada suya balıklama dalmak (elektrik direklerine dikkat!), yamaçın kayalıklarına tırmanmak, yandaş kanoyu devirmeye çalışmak falan çok eğlenceli olurdu. Akşamına da su kenarında ya da teknede rakı-balık, üf derim.
<br />Mağaralardan ayrılıp batık köy Savaşan’a gidiyoruz.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqodq411TGWpcjg7oL5Gz80GkvmG94kfwlvWlLHSVfuah2-_GjbgKo11R4qVEVN_vUra_zWkLzh1fMa2-hYCKVppkft8bOsmDylc297JjK-4QijKQ61yCfzNqlRdJHG4Q1E8wN0RDh8z4/s1600-h/SANY0112.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182146983699926434" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqodq411TGWpcjg7oL5Gz80GkvmG94kfwlvWlLHSVfuah2-_GjbgKo11R4qVEVN_vUra_zWkLzh1fMa2-hYCKVppkft8bOsmDylc297JjK-4QijKQ61yCfzNqlRdJHG4Q1E8wN0RDh8z4/s400/SANY0112.JPG" border="0" /></a> Diğer baraj göllerinde de olduğu gibi burada da sahil kenarında göl oluşmadan önce kullanılan yolları görüyorsunuz. Yollar suya dalıyor karşı kıyıdan bir yerlerden çıkıyor.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO_Jc4-6aT4GyjcUnhC8-6hMj_OwKV9hRFgb6Y1niT3GRMwAFaQoB7JUA4BosLOlV60B8KMBE-2z4eH1K9OFmNzjlRHBAMZJYdwXGLAJUs-T11nIk1cCi5z125-jZo_L8dK5uvRkKuyDg/s1600-h/SANY0119.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182146983699926450" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO_Jc4-6aT4GyjcUnhC8-6hMj_OwKV9hRFgb6Y1niT3GRMwAFaQoB7JUA4BosLOlV60B8KMBE-2z4eH1K9OFmNzjlRHBAMZJYdwXGLAJUs-T11nIk1cCi5z125-jZo_L8dK5uvRkKuyDg/s400/SANY0119.JPG" border="0" /></a> Savaşan Köyü’nün camisinin sadece minaresi su üzerinde kalmış. Kim bilir bu seviye de daha kaç hane vardır.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkHsVRTAznVeiCPqKSyd7_YTSRiRzhGMu0M3qYe6w-_VVDqm_YAc9ERHIJdl8I2wT7_8NKwe6fyj44vMQYOk1XvSxV-xUpak15SQ6Zd3pK0MCRUo9CTlXtlCl5CSE__Jl0WCVVOpimirc/s1600-h/SANY0121.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182146987994893762" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkHsVRTAznVeiCPqKSyd7_YTSRiRzhGMu0M3qYe6w-_VVDqm_YAc9ERHIJdl8I2wT7_8NKwe6fyj44vMQYOk1XvSxV-xUpak15SQ6Zd3pK0MCRUo9CTlXtlCl5CSE__Jl0WCVVOpimirc/s400/SANY0121.JPG" border="0" /></a> Köy neredeyse tamamen terk edilmiş. Sadece birkaç hanede üç beş kişi var. Kalan o üç beş kişinin de keyfine diyecek yok. Sadece üç beş kuş sesinin olduğu bu mekanda suyun kenarına çekmişler sandalyelerini çay içiyorlar
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5MRVpF-UiFe5dT2SM4vTbm6zOPJRq-hMUuO0GZ4Bmh9J81e9SwfsLivyOGV6syvGAAyCJdodMDXGh192yeKGYZV2jRRET7vL5q76c4Q-TrUhkotAAtLNwGXFe3sZ8F1M6kbzMdLjcfZY/s1600-h/SANY0122.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182146992289861074" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5MRVpF-UiFe5dT2SM4vTbm6zOPJRq-hMUuO0GZ4Bmh9J81e9SwfsLivyOGV6syvGAAyCJdodMDXGh192yeKGYZV2jRRET7vL5q76c4Q-TrUhkotAAtLNwGXFe3sZ8F1M6kbzMdLjcfZY/s400/SANY0122.JPG" border="0" /></a> Biz de özenip sahil kenarındaki aile çay bahçesine gitmek istiyoruz.
<br />
<br />
<br />
<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCH3z13XAmQpu7XRktvRMkG3FnvuCXDR5DB_hCqhtCkEEM-9HpZRlzPMG3dDffIDdUiiyLKrOmgUW0dLx8fIaVkc-G4HEd882_5aOM4PzqR6TBxhwWPFT430s7uhzRNAviLSWP4TQxVn4/s1600-h/SANY0129.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182145647965097282" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCH3z13XAmQpu7XRktvRMkG3FnvuCXDR5DB_hCqhtCkEEM-9HpZRlzPMG3dDffIDdUiiyLKrOmgUW0dLx8fIaVkc-G4HEd882_5aOM4PzqR6TBxhwWPFT430s7uhzRNAviLSWP4TQxVn4/s400/SANY0129.JPG" border="0" /></a> Ama önce karşı kıyıda yarıdan fazla sulara gömülü olan kilise harabesinde birkaç fotoğraf çekiyoruz.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcw9xXd5Ft5CbZdwhtMllHj_W08XKzXhWQ7WmvIWIUX5VsJXlOVn0A1IfgVMcuF_CFLzBd9ZtgrJOBj5Td_CKKrMYhIbCAJ2l3Z_fICDz5w3qGis1Ik-1TKmwWdSpYF_TbO-McWqsIaXc/s1600-h/SANY0128.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182145656555031890" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcw9xXd5Ft5CbZdwhtMllHj_W08XKzXhWQ7WmvIWIUX5VsJXlOVn0A1IfgVMcuF_CFLzBd9ZtgrJOBj5Td_CKKrMYhIbCAJ2l3Z_fICDz5w3qGis1Ik-1TKmwWdSpYF_TbO-McWqsIaXc/s400/SANY0128.JPG" border="0" /></a> Çaylarımızı içip bu köy hakkında yaza yönelik planlar yapıyoruz. Çevrenin sessizliği ve huzuru öyle baskın ki insanın buradan gidesi gelmiyor. Plan şu: Yazın üst yoldan buraya ulaşacağız, yanımızda bilumum nevale ve çadırlar olacak, iki gün çimenlerde kamp kuracağız, akşamları mangalımız yakıp rakımızı içeceğiz, gündüz bol bol yüzeceğiz, çimlere yayılacağız, terk edilmiş evleri ve sokakları keşfedeceğiz. Umarım gerçekleşir.
<br />Sonraki durak Rumkale. Yolda yine yanımızdaki azıktan tırtıklıyoruz.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQi-dZS0fGHIMTzjulgoGSilcRKu70QcSBv3ObwCY27GAwZGq4t0qmfBTCtFlgKAJRj_EraYDMN7rLXZgzXlRz2JvwX66WP5Exe0iDivuS1Fvort_vj8H_CI7Kd1l_74V-PPEfbnksXic/s1600-h/SANY0132.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182145660849999202" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQi-dZS0fGHIMTzjulgoGSilcRKu70QcSBv3ObwCY27GAwZGq4t0qmfBTCtFlgKAJRj_EraYDMN7rLXZgzXlRz2JvwX66WP5Exe0iDivuS1Fvort_vj8H_CI7Kd1l_74V-PPEfbnksXic/s400/SANY0132.JPG" border="0" /></a> Aşağıdan Rumkale’nin görünümü muhteşem. Üzerinde bulunduğumuz suların 30-40 metre altında eski yerleşimin kalıntıları var. Şu an bulunduğumuz nokta ile Halfeti arası 5 km uzaklıkta.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPpjO03YBbA2BiV0bTOlE1eRnKwm2isvgp2CyGQcI8zjZw7J_9XRBVvjmBU0p3Gbivk0cnirV_1XFTES0guJQ4cxlyCoOs6yVtoeHQ7W0NlFXOlqsUgYV7CoTrG4pGT1IlEW3zatQv-qo/s1600-h/MERZMEN.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182145669439933810" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPpjO03YBbA2BiV0bTOlE1eRnKwm2isvgp2CyGQcI8zjZw7J_9XRBVvjmBU0p3Gbivk0cnirV_1XFTES0guJQ4cxlyCoOs6yVtoeHQ7W0NlFXOlqsUgYV7CoTrG4pGT1IlEW3zatQv-qo/s400/MERZMEN.jpg" border="0" /></a> Bu baraj olmadan önceki resimlerden biri. Kale’nin surlarının yamacındaki topraklarda binlerce mezar varmış ancak hiçbir kazı yapılmadığı için 2000 yılında Birecik Barajı’nın suları altında kalmış. Tıpkı Zeugma gibi.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEXaQzSJw-MzK-pqS-5p2KJOM7lFL-aXyjmftoPHehbUznyoUdLz-XCJzsB8BEknxejHa-ZrHEze_X2JhI9bsah9Vvt5JDqV3FLnsQbcWCaiOrKIm87nOEsgX3gBnKIaWGYiujyxN5LwE/s1600-h/SANY0133.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182145669439933826" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEXaQzSJw-MzK-pqS-5p2KJOM7lFL-aXyjmftoPHehbUznyoUdLz-XCJzsB8BEknxejHa-ZrHEze_X2JhI9bsah9Vvt5JDqV3FLnsQbcWCaiOrKIm87nOEsgX3gBnKIaWGYiujyxN5LwE/s400/SANY0133.JPG" border="0" /></a> Hz.İsa'nın havarilerinden Jhonnes'in , Roma döneminde Rumkale'de kayadan oyma bir odada
<br />İncil'in nüshalarını çoğaltığı rivayet ediliyormuş. 1113 te III. Grogories Rumkale’ye
<br />başpiskoposluk makamını taşıyarak stratejik kimliğinin yanısıra önemli bir dini merkez olmasına da yol açmış.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1c7XYvSlB4nW4DU4lRvLy5yHfdaH-s4aWJrSxKJn_tMUkG-T5napMP93R-z_58TFsaiAGgdDP7wxeecnKsxLWFYwB_MIv73AtmEfxDw4GWBWy1UxF64UNWMFNLwVc7t9YeKjIrCsrJvE/s1600-h/SANY0141.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182144196266151154" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1c7XYvSlB4nW4DU4lRvLy5yHfdaH-s4aWJrSxKJn_tMUkG-T5napMP93R-z_58TFsaiAGgdDP7wxeecnKsxLWFYwB_MIv73AtmEfxDw4GWBWy1UxF64UNWMFNLwVc7t9YeKjIrCsrJvE/s400/SANY0141.JPG" border="0" /></a> Kale 120x200 metre ebatlanndaki dikine kesilerek ulaşılması zorlaştırılan doğal kaya platform üzerine oturtulmuş. Sur duvarı düzgün kesilmiş kalker kesme taş bloklarıyla inşa edilmiş. Kale’nin kuzey ve doğu surlarında 7 adet pek azı ayakta kalabilmiş burç bulunuyor. Kaleye doğu ve batı yönden olmak üzere iki ana giriş kapısı var. Kapıdan girildikten sonra doğal kapıya uygun kademeli olarak yapılan burçlara açılan 3 ayrı kapıdan geçilip iç kaleye giriliyor. Eskiden Fırat nehrine bakan doğu kapısına ancak nehir geçildikten sonra ulaşılabiliyormuş. Ayrıca doğal bir kayanın üzrinde bulunan yüksek konumu kalenin kendine özgü savunma sistemi oluşturuyor.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD6y6DwE88sutCUY_iQVge3HjFCJg99TiCMM2bOHjgy74Nelu3rN-Re0pcsM73-KNk3wZHVzeBauTl8YiDNqDLBgP3U1LFOCq9f0xSRMer1y4rsVvKo73KrDhulX9R9AzPs3OcO1mVlSY/s1600-h/SANY0148.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182144213446020354" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD6y6DwE88sutCUY_iQVge3HjFCJg99TiCMM2bOHjgy74Nelu3rN-Re0pcsM73-KNk3wZHVzeBauTl8YiDNqDLBgP3U1LFOCq9f0xSRMer1y4rsVvKo73KrDhulX9R9AzPs3OcO1mVlSY/s400/SANY0148.JPG" border="0" /></a> Kalenin içindeki yapılar neredeyse tamamıyla harabe durumunda
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBZdxl00tgk57SVmpyN2dnG5shQcF1E74GheXKlcz1b2otIkQXUlLr0KiyIqaDNV2WRwnLpQhJqTqwk6GvpNxiPjW8KtVTtMapKUC3dN4NiOItuzMi50ETa9vg0WoMGyzo2kjdaif4wvo/s1600-h/SANY0154.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182144226330922258" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBZdxl00tgk57SVmpyN2dnG5shQcF1E74GheXKlcz1b2otIkQXUlLr0KiyIqaDNV2WRwnLpQhJqTqwk6GvpNxiPjW8KtVTtMapKUC3dN4NiOItuzMi50ETa9vg0WoMGyzo2kjdaif4wvo/s400/SANY0154.JPG" border="0" /></a> Ayakta bir şeye benzeyen tek yapı Şair Aziz Nerses Kilisesi. Çevredeki diğer yıkıntılara da hızlıca göz attıktan sonra tepenin zirvelerine, nefis manzaraya ve serin esen havaya doğru ilerliyoruz.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ7A_0nd4sRLCvVAwD8ROexyVitmBFlP-5RlyWRvaa_z2mbDs2BATI2AgeiI2S7ryE-R-dfuLWTEafggAPrk0dCg6N279frD0cAi4O2VQU_yKTDsw6M4EyzTZtU3eaSQ1vFWjgnXxL4fY/s1600-h/SANY0155.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182144234920856866" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ7A_0nd4sRLCvVAwD8ROexyVitmBFlP-5RlyWRvaa_z2mbDs2BATI2AgeiI2S7ryE-R-dfuLWTEafggAPrk0dCg6N279frD0cAi4O2VQU_yKTDsw6M4EyzTZtU3eaSQ1vFWjgnXxL4fY/s400/SANY0155.JPG" border="0" /></a> Gerçekten muhteşem manzaralar. Fazla söze gerek yok.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9zIWAhlLcjpntBgdjbUdd-pBqoPXQ6rKS0VTwoybR1jC6CXD1dIHr0nDKF3fszTJc73TiqvllQO0dj1xm7RZNAcmEC9PH96uxV_BRsXtNMH2kDvrV58cVz4rTRCnqo6pB7DsKh1Hpjpw/s1600-h/SANY0161.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182144239215824178" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9zIWAhlLcjpntBgdjbUdd-pBqoPXQ6rKS0VTwoybR1jC6CXD1dIHr0nDKF3fszTJc73TiqvllQO0dj1xm7RZNAcmEC9PH96uxV_BRsXtNMH2kDvrV58cVz4rTRCnqo6pB7DsKh1Hpjpw/s400/SANY0161.JPG" border="0" /></a>
<br />
<br />
<br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrpEjmP8Gn-Rb2BNQxj1rzzqsiHLaN00z5d-z74qAhGPUIMD3TJG1pe60hn2ATDwSo9grZpIouw1thZeQewkSxkROCtqCj-70pIYTLLde7-GNySold2O7y7iOyWYXbIehCLJpjCk5AEmw/s1600-h/SANY0163.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182142796106812578" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrpEjmP8Gn-Rb2BNQxj1rzzqsiHLaN00z5d-z74qAhGPUIMD3TJG1pe60hn2ATDwSo9grZpIouw1thZeQewkSxkROCtqCj-70pIYTLLde7-GNySold2O7y7iOyWYXbIehCLJpjCk5AEmw/s400/SANY0163.JPG" border="0" /></a>
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWzB4kx4YRCfK-9Cq8h83z0WWUH2kUHpp3EfHLr5VeFONCkYQRx5yUhtGpPbH1IrmBk3hqDefgt8Y4tMx-evBbeHdWu8udET9IUWeUV1ZiijmRAvZpienBuhIELx4lUzjtxm4-tKUXIOM/s1600-h/SANY0169.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182142800401779890" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWzB4kx4YRCfK-9Cq8h83z0WWUH2kUHpp3EfHLr5VeFONCkYQRx5yUhtGpPbH1IrmBk3hqDefgt8Y4tMx-evBbeHdWu8udET9IUWeUV1ZiijmRAvZpienBuhIELx4lUzjtxm4-tKUXIOM/s400/SANY0169.JPG" border="0" /></a> Dönüş zamanı yaklaştı. Saat üç buçuğa geliyor. Benim çoktan Mardin yolunda olmam gerekiyordu. Ama insan burayı yarıda bırakmaya kıyamıyor. Kale’den aşağı bizi doğu kapısında bekleyen tekneye doğru ilerliyoruz. Yolumuzun üzerinde meşhur su kuyusu var.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7CH73Jw0rD4nuwnRMvdA9qKRbfOMzhH9Tl9Z6sgfocNS9XOlNM7iYjZNtEWpoYPw2aQAMcZIeAyIrFZeneoSZA__jeH-dFKGy0GkeyAxwNZ1SXLN23uarKQZ2kK6CgxBM3_NQexNBL-c/s1600-h/SANY0175.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182142813286681794" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7CH73Jw0rD4nuwnRMvdA9qKRbfOMzhH9Tl9Z6sgfocNS9XOlNM7iYjZNtEWpoYPw2aQAMcZIeAyIrFZeneoSZA__jeH-dFKGy0GkeyAxwNZ1SXLN23uarKQZ2kK6CgxBM3_NQexNBL-c/s400/SANY0175.JPG" border="0" /></a> Kuyu 8 metre genişlik ve 75 metreye yüksekliğe sahip. Kaleden kuyunun dibine inmek için merdivenler var. Bu kuyu aynı zamanda Fırata ve suya ulaşmanın en kısa ve doğal yolu olup halen kullanılabilir durumda ve ziyaretçilere açık. Ama biz bu kadar yüksek bir yerden yüzlerce yıllık merdivenleri kullanarak inmeyi göze alamadık. E zaten benim de gitmem gerek artık öyle değil mi? Kuyunun dibini görmek için en iyi yol yere yatıp sürünerek kenara ulaşmak. Yoksa ayakta yaklaşmaya cesaret edilmiyor. Kenarlarda da çimenler kayar filan neme lazım deyip uzaktan bakmakla yetiniyoruz. Ama ben yine de dayanamayıp iki küçük deneme yapıyorum. Biri basit bir akustik denemesi. El çırpıp yankıları dinliyorum. İkinci deneme daha önce çocukken yüksek apartmanların balkonlarından yaptığım ile aynı olduğundan tecrübeliyim, olsun bir daha yapayım. Aşağı tükürmeden olmaz şimdi. Bakalım ne zaman çarpacak yere.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw03mN4O6RZpEauHsVkwza1OiDMtEjCZ5oB1xo8Zqrv3ik-NKtXTakQAYOzMuDKqIioKZjVrR0ohrxGyEWLqQmWUG5wiHhk18wlq355u-Padr6enNYdC9vAb1HJHjWWyMBNnz27PKZS-0/s1600-h/SANY0177.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182142817581649106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw03mN4O6RZpEauHsVkwza1OiDMtEjCZ5oB1xo8Zqrv3ik-NKtXTakQAYOzMuDKqIioKZjVrR0ohrxGyEWLqQmWUG5wiHhk18wlq355u-Padr6enNYdC9vAb1HJHjWWyMBNnz27PKZS-0/s400/SANY0177.JPG" border="0" /></a> Dönüş yolu için doğu kapısındaki tarihi merdivenlerden iniyoruz. Yasin buralarda söylene gelen rivayeti anlatıyor bize.
<br />Rivayet edilirmiş ki : Rumkale beyinin yönetimi devrerdeceği bi oğlu olmuş. Oğlunun adını Nergis koymuş.Bu oğul o kadar güzel ve biçimli bir yapısı varmış ki onu gören tüm genç kızlar ona aşık olur ancak aşkına karşılık bulamayınca yıkılır ve intihar ederlermiş. Delikanlı ise buna bir anlam veremezmiş.
<br />Günlerden bir gün Kale saldırıya uğramış. Kale’nin beyi oğlunu saklamak ve kaçırabilmek amacıyla Rumkale su kuyusuna indirmiş. Kuyunun dibindeki su çok berrakmış. Tıpkı bir ayna gibi olan suda delikanlı kendi görüntüsünü görmüş ve ona aşık olmuş. Eğilip ona ulaşmak isteyince de önce kuyunun dibine ordan da Fırat’a yuvarlanarak boğulmuş.
<br />Denirmiş ki: Delikanlının boğulduğu yerde bir çiçek bitmiş . Adına Nergis denmiş. Dünyanın en güzel kokan çiçeklerinden biri olan Nergis buradan tüm dünyaya yayılmış. Ama hiçbir yerde Halfeti’deki kadar güzel kokmazımış.
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkl51qJkKkit2kEN4rdNFIMhdj9wQuqAwLjj9wHOuGXGWhVUd-rVY45gvR2Cofzq_oDOK0Ow78Cvc2dTTfowtFf0wR2RFcuZrzP8PuNcffzi2Q4_BjkKPA-sAYobEt6t8DBq1hj10EHiI/s1600-h/SANY0187.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5182142821876616418" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkl51qJkKkit2kEN4rdNFIMhdj9wQuqAwLjj9wHOuGXGWhVUd-rVY45gvR2Cofzq_oDOK0Ow78Cvc2dTTfowtFf0wR2RFcuZrzP8PuNcffzi2Q4_BjkKPA-sAYobEt6t8DBq1hj10EHiI/s400/SANY0187.JPG" border="0" /></a>
<br />
<br />
<br /><div>
<br />
<br /><div>Halfeti limanındaki lokantada sahil kenarındaki banklardan birine kurulup bu gölden çıkan “şabut” balığı kebabı ısmarlıyoruz. Şabut büyükçe sazana benzeyen bir balıkmış. Tabakta kılçıklar dışında balığa benzer fazla bir şey yok. Şişe geçirilmiş kübik balık parçalarının pul biber, biber salçası, zeytinyağı ve kuru soğan sosuyla kebaba dönüştürülmüş bir çeşit balık ızgarası bu. Açık söylemek gerekirse üzerindeki bu baharatlar ve sos olmasa bir lezzeti olmadığını düşünüyorum.
<br />Çaylar kahveler içildi saat dört buçuk oldu bile. Bir saat sonra hava kararmaya başlayacak. Mardin ise buradan 2.5-3 saat uzaklıkta. Bu gece Urfa’da kalacağım kesinleşti. Karanlıkta yola çıkmayacağım. Tertemiz havada yapılan uzun gezimizin ardından bir de balıkları götürünce üstümüze feci rehavet çöktü. Kimse yerinden kalkmak istemese de zoraki hazırlanıp yola düştük. </div><div>Sözünü etmeden geçmeyeyim: Bu minyatür güneydoğu Marmaris'inde otantik evlere komşu sabah kahvaltısı dahil kalma fiyatı 15 YTL. Akşama lokantada rakı-balık yapıp sabah yüzüp iki günlüğüne nerede olduğunuzu şaşırabilirsiniz.
<br />Otobanın ortasında daha yeni benzinliği geçeli birkaç km olmuşken deponun kırmızı ışığı yanıyor. Hesabıma göre beni Urfa’ya kadar rahatlıkla götürmesi gerekirdi. Bu motorun kötü yanlarından biri de bu gerçekten. Deposu sadece 14 lt benzin alabiliyor. Biraz bastık benzin o yüzden erken sinyal verdi herhalde. Muzaffer’lere yanaşıp el kol hareketleri ile derdimi anlatınca Suruç sapağından çıkıp benzin aramaya karar veriyoruz. Yol git git bitmiyor. Bakalım hangi tepede yolda kalacağım diye düşünüyorum. Neyse ki yanımda arkadaşlarım var. Suruç girişinde bir benzinliğe kadar götürüyor kalan benzin. Benzinlik ahalisi her zamanki gibi motorları incelemeye koyuluyor sorular soruyor. Derken aralarından biri Muzaffer’lerin motorunu göstererek “Bunun arka tekeri patlak” diyor. Hakkaten de yere dayanmış teker. Kim bilir ne zaman patladı.
<br />Yakınlarda bir lastikçi buluyoruz. Tamir yaklaşık bir saat kadar sürüyor. Mardin yolunda karanlığa kalmamaktan kaçarken daha Urfa’ya varmadan havayı çoktan karartıyoruz. Urfa’ya kalan 30 km karanlıkta sürüyoruz.
<br />Evde Fatih Akın’ın “Yaşamın Kıyısında”sını izleyip bira içiyoruz. Çok yorgunum filmi zor takip ediyorum. Aynı zamanda çok da mutluyum yeni dostlar ve yeni yerler keşfettim. Gözlerim kayarken sabahın köründe kalkıp Mardin’e sürmek istemediğimi düşünüyorum. Bu hafta sonu motora binmeye bile doydum. Daha ne olsun!</div></div></div></div></div></div></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></object>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-23675987646039069412007-09-25T00:22:00.001+03:002008-04-15T21:47:07.450+03:00SARIKAMIŞ-KARS-ANİ HARABELERİ-ÇILDIR GÖLÜ<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3QgjnGDl4sosrz9hUvmFHwVI-ySVi1TbXdhBHDxdQ7v1GvH3YWbDscbiwRz4nMMlwpf4PKA3mLxtigWp2nl0zzyziLa_nVn9OAz6RwzuAuPzrxHPsIOocNxavZGn5TkbUcBGXUgGA240/s1600-h/KOLAJ.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118223585175343026" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3QgjnGDl4sosrz9hUvmFHwVI-ySVi1TbXdhBHDxdQ7v1GvH3YWbDscbiwRz4nMMlwpf4PKA3mLxtigWp2nl0zzyziLa_nVn9OAz6RwzuAuPzrxHPsIOocNxavZGn5TkbUcBGXUgGA240/s400/KOLAJ.jpg" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihZRS3P6CE6LJJNXLZeoueSNHYLlPSYouRPr9jML6_Ftlag5_Y7QUU0rsPqVWJR1Sqd1K079XNqLs3bWWnavAkm_NY73NPGwVdH4r5wfZvdqb5o2sXo4USLtDBoYjeLgB8sC8YRV9KAsE/s1600-h/collage1.jpg"></a>Temmuz ayındaki motorla Beydağı meocerasından bir hafta sonra geçici görevlendirme ile üç haftalığına İstanbul’a gittim. Elbette orada geçirdiğim günleri de pek çok fotoğraf ve anı ile doldurdum. Malatya’ya döndükten sonra da yazma fırsatı bulamadım. Zaten dönüşümün 10. gününde de bir aylığına Sarıkamış’a gönderileceğimi öğrendim. İstanbul meoceralarını yazmak için daha şevkli olacağım bir vakte bırakarak direk Sarıkamış’tan hikayeye başlamak istiyorum.<br />15 Eylül sabahı sabah 5 havaşına yetişmek için 4:30’da kalktım. Saat 7’de Ankara aktarmalı Erzurum uçağına yetişeceğim. Aslında Kars daha uygun, Sarıkamış’a 45 km ama Aralık ayına kadar havalimanı kapalıymış.<br />Saat 8’de Ankara’daydım, öğlen bire kadar diğer uçağı bekleyeceğim. İşte bu anda diz üstü bilgisayarını bana veren hatunum Özra Hanımefendiye karşı hissettiğim minnet duygularımda kabarma yaşıyorum. Büyük havaalanlarında kablosuz internet olduğundan vakit çabuk geçiyor.<br />Erzurum’da küçük sevimli bir havaalanı var. Ancak dışarı adım atınca bu duygular kayboluyor. Otogara giden servis fi tarihinden kalma eski bir otobüs. Hem yolcular hem de bavullar otobüsün içinde üst üst istifleniyor. Altta kalanın canı çıkıyor. Benim bavul en altta kalmış, üstünde tavana kadar çantalar, çuvallar ve başka bavullar dolu. Bakıyorum bavulum eğrilip bükülmüş görevliye çıkışınca “Bişey olmaz” deyip arkasını dönüyor. Hadi ben yer buldum ama ayakta kalanlar için kötü bir yolculuk. On beş dakika kadar sonra Erzurum otogarına ulaşıyoruz. Otobüs durağa yaklaşırken orta kapıya hücum eden kalabalık adam grubu dikkatimi çekiyor. İçlerinde çirkin cırtlak mor gömlek giyen gençlerin sayısı hayli fazla. Bu da yeni moda oldu bu sene. Sırf bu yüzden mor tişörtümü zevkle giyemez oldum. Orta kapı açılır açılmaz kapının önüne yığılıp bağrışmaya başlıyorlar. Ne dediklerini anlamak ilk başta zor. Sanırsın ki kavga ediyorlar. İstiflenmiş insanlar bir an önce otobüsten çıkmak için çabalarken kapının önündeki bu güruh zaten bunalmış insanlar için iyice can sıkıyor. Hep bir ağızdan bağırdıklarını anlamak zor olsa da dikkatli dinleyince çevre illere kalkacak otobüs ve minibüslere yolcu toplamaya çalıştıklarını anlıyorum. Merdivenlerden inerken morlulardan biri kolumdan tutup çekiştiriyor bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyor “Nereye gidiyon nereye!” diye. Ama bu sanki bir soru cümlesi değil de adam beni bağırarak azarlıyormuş gibi. Ben de cevap vermeyip adamı tersliyorum. Bu hengamede bavulumu kurtarmaya çalışıyorum. Arkamdan bir amca yanaşıp usulca nereye gideceğimi sorunca cevap veriyorum. Medeni ol canımı ye! Amca bavulumu alıyor tam otobüse doğru gidiyoruz morlu hıyar o benim yolcum benle gelecek filan diye itiraz ediyor. Sanki malmışım gibi. Gelmiyorum senle deyince çekip gidiyor. Otobüse yerleşip biraz uyuyayım diyorum ama koltuğun kafalığındaki kesif kafa kokusundan tiksinip çevreyi seyrediyorum. Bir süre sonra çorak doğa ve geçen arabalardan başka izleyecek hiçbir şey kalmıyor. Ben de bilgisayarı açıp film izliyorum. My super ex-girl friend diye eğlencelik bir film.<br />Sarıkamış hakkında o zamana kadar bildiğim iki şey var biri doksan bin şehit diğeri kayak merkezi. Otobüs tırmanmaya başlayınca doğa hızla değişiyor. Her yer çam ormanı.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKzt1QrzAPrY60tGBJAnAayO5MiP38uu_1FflWcnss4RvrzAdDmJq5FhZe55YkyDeJnn48pjj55XPLybAXTX8lI0utcCbyl375UQ7Fdh9w121JtxhTr4d6_g9Gur32aerUrCeANU8EPEA/s1600-h/100_0596.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118221648145092514" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKzt1QrzAPrY60tGBJAnAayO5MiP38uu_1FflWcnss4RvrzAdDmJq5FhZe55YkyDeJnn48pjj55XPLybAXTX8lI0utcCbyl375UQ7Fdh9w121JtxhTr4d6_g9Gur32aerUrCeANU8EPEA/s400/100_0596.JPG" border="0" /></a> Nereye gittiğini unutsan sanırsın ki Marmaris’e tatile gidiyorsun.<br />Burası 2400 metre yükseklikte çevresi sık çam ormanları ile kaplı bir bölge. Giderken kendime nefis doğa yürüyüşleri yaparım diyorum. Bir de kar olsaydı iyi olurdu ama neyse…Sarıkamış’a girdiğimde manzara hiç iç açıcı değil. Asfalt şehrin girişine kadar geliyor ama sonra bitiyor. Şehrin içinde yollar köy yolundan beter. Her yer toz toprak ve çukur.<br /><br /><div><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXlB0xZ3ycFD7haWw4WXO8QkC6jp6ao9YzxcjBZ5kGUXT4mCuSkaLcxWyT4aOPda7aIpVJk1UQgcUDDOQC_iRzY6Z7fSsR_EwW6JOP5oX60Wsw2RQytgEo0VRaIGkbf_AH9GDx_xS42uU/s1600-h/100_0587.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118218697502560034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXlB0xZ3ycFD7haWw4WXO8QkC6jp6ao9YzxcjBZ5kGUXT4mCuSkaLcxWyT4aOPda7aIpVJk1UQgcUDDOQC_iRzY6Z7fSsR_EwW6JOP5oX60Wsw2RQytgEo0VRaIGkbf_AH9GDx_xS42uU/s400/100_0587.JPG" border="0" /></a> Bütün arabaların üzeri, camekânlar her yer toz içinde<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118220578698235762" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0jhKejih8A7b-M9U1xE0vqZzoKltsPyHOM7kjtXra6gzMhB5sI28qc81eiLix9qHK-rBQ89f2wiHfO6UMyU_J7TLWGHq9lazzQhg-LjnsMlnER9xHgu-8Uat3mkQH_oAZ2zCcKsyeYY0/s400/SARIKAMI%C5%9E+(6).JPG" border="0" />Otobüsten inip taksiye biniyorum. Burada takimetre yok. Zaten gideceğin en uzak arabayla yere 5 dakika içinde gidiyorsun. Taksi daha çok eşya taşıyabilmek için. Odama yerleştikten sonra etrafı gezmeye çıkıyorum. Yolların bu hali gezintiyi de kötü etkiliyor. Yanımdan araç geçtiği zaman havaya kalkan toz nedeniyle öksürük krizine giriyorum. Bir süre sonra pantolonuma vurduğumda toz kalkıyor. Zaten gezecek bir yer yok. İki tane birbirine paralel caddesi var. Buralarda da dükkân bakkal çakkal filan var.<br />Diğer yerlerden farkı kaşar, bal ve tereyağı satan dükkânlar olabilir. Uzun yoldan geldim ve yorgunum. Kalacağım misafirhane adı verilen oda içler acısı. Tuvaletini kullanamadım, o derece pis ve bakımsız bir oda. Dolap kapağını açmamla birlikte yere düştü mesela. Yatak ortadan göçük ve leş gibi kokuyor. Gerisini anlatmayacağım. Burada geçireceğim bir aylık sürenin sorunsuz geçmesini ümit ederek erkenden yatıyorum.<br />Ertesi sabah kalktığımda sanki dün gece bir paket sigara içmişim gibi boğazım yanıyor ve balgam çıkarıyorum. Zaten tozdan çok rahatsız olan bir yapım var. Örneğin Malatya’da havaalanı yolunda yol çalışması olduğundan otobüsün içine biraz toz girer. Orada da mesela ağzıma bir şeyler kapatmadan oturamam. Kahvaltıdan sonra ihtiyaçlarımı gidermek ve çevreyi tanımak amacıyla yola çıkıyorum. Fazla dolanacak yer yok. Şehir içinde birkaç eski kesme taştan yapılma Rus binası var o kadar.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ8zs2dUKrkacA1gTxigqY7i2Boxhoj1rIDVg5tx9MTqz4r_e0cSR5MVTm-pqNnzqxr5KVmALDeW5AKaHxtPhwLO64Bto-3D6AvLUv4QQeySye-IwEmmIzXxlsjS8hkOEKNsfeusqjo70/s1600-h/SARIKAMIÅ+(6).JPG"></a><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118220587288170370" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuKuA-8fv6hmJhf6dFxnmnS1poqd1t16I3xvVXAgBDoaXqZTxNrbUCuYa7X1qZWaQSbRSakqrp_fFEKlGuC35E616sZdeQ2YR7DKn8HmkT_GPKeXsxDDZh-eFfxj9F4gXG5UWW7YjbrTI/s400/SARIKAMI%C5%9E+(2).JPG" border="0" />Yüz yıl önce yapılan binaların yanında şimdiki zamanın binaları ve mimarisi öyle çirkin duruyor ki. Aklımdan göçebe toplum bilincimizin hala devam ettiği geçiyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIUHkishYK1UJJzBc9hRlj2Hxh074t1pOitd_qkfABPiWQYf7j2B8WoHLqNmLVq92jiFMPP_8PUOdnPNWyQ79z1dYA_h5I5en2VDRJyiO8JaQ2TiFgHqz6KBIpTIOpLUyJaw-WLIx9BR0/s1600-h/SARIKAMIÅ+(2).JPG"></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggOv3uoIX_CKD5XqmD2yE3d40MIXXlGtMfOm5aC-eQkQ4jAeo8R5Zd8VltAGSbHJSxuvGYjVlK9vSRsHe0_lhCFzMaNSMK7xm8-yhKeQKkcoZud99jaIUmkFQ2gRazkQ9tNV8_LQApDG8/s1600-h/SARIKAMIÅ+(12).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118218787696873298" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggOv3uoIX_CKD5XqmD2yE3d40MIXXlGtMfOm5aC-eQkQ4jAeo8R5Zd8VltAGSbHJSxuvGYjVlK9vSRsHe0_lhCFzMaNSMK7xm8-yhKeQKkcoZud99jaIUmkFQ2gRazkQ9tNV8_LQApDG8/s400/SARIKAMI%C5%9E+(12).JPG" border="0" /></a> Yıllardır burada yaşayan insanların evleri de çok bakımsız.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwWrv3aaz1N3xDtDrT7noeerGgCz4UkEA5xbt5vi94ady1Snzus0XnDtPGoI7JZ8HE1qRV_YJW9qFWDDs3khvMv7GXYYZB-MGEQhDz0KIk4r1QqYOdgDqd3yhufSOSG2m_eNoDDT2eTmQ/s1600-h/SARIKAMIÅ+(14).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118218809171709794" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwWrv3aaz1N3xDtDrT7noeerGgCz4UkEA5xbt5vi94ady1Snzus0XnDtPGoI7JZ8HE1qRV_YJW9qFWDDs3khvMv7GXYYZB-MGEQhDz0KIk4r1QqYOdgDqd3yhufSOSG2m_eNoDDT2eTmQ/s400/SARIKAMI%C5%9E+(14).JPG" border="0" /></a><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCZd3SvJjCiXHZXRX8GlrO8MldjjJGBEMUBF48rJLuXHYZ0_kAcZckbtabSBDwRhlqi8k7TLWTwovY-Fv8RD1B-cJpoLpxANme7sxeUgbdB5gh4wQbdbaaqjQQUCP3Am_yk4em_YcxyI8/s1600-h/SARIKAMIÅ+(15).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118215540701597394" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCZd3SvJjCiXHZXRX8GlrO8MldjjJGBEMUBF48rJLuXHYZ0_kAcZckbtabSBDwRhlqi8k7TLWTwovY-Fv8RD1B-cJpoLpxANme7sxeUgbdB5gh4wQbdbaaqjQQUCP3Am_yk4em_YcxyI8/s400/SARIKAMI%C5%9E+(15).JPG" border="0" /></a> Herhalde fakirlikten filan böyledir diye düşüncelerimi paylaştığım birkaç kişi “Yok be, adamların bir sürü büyükbaş hayvanı var seni beni cebinden çıkarır” dediler. Haklı olabilirler, sonuçta ülkenin her yerinde yapılaşmada güzellikten estetikten eser yok. Olabildiğince çirkin değil mi? Bunun tek başına gelirle ilgisi olmasa gerek. Burada da durum aynı işte.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIsZoEXNfM6ZDh-9DCX-Yu2Bg_2VmDvnGOki0tWCe-qUt3QOk3751T_xtkFMmjWnA9gYzHfqqzTbiIb0IBcP1xqozRDJlxiYkXMkYxgdC4kaA7XWOD8pbxdlM62XoVBSeGJa5rblZUCDQ/s1600-h/SARIKAMIÅ+(16).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118215557881466594" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIsZoEXNfM6ZDh-9DCX-Yu2Bg_2VmDvnGOki0tWCe-qUt3QOk3751T_xtkFMmjWnA9gYzHfqqzTbiIb0IBcP1xqozRDJlxiYkXMkYxgdC4kaA7XWOD8pbxdlM62XoVBSeGJa5rblZUCDQ/s400/SARIKAMI%C5%9E+(16).JPG" border="0" /></a> İlerleyen günlerde neyse ki daha iyi bir odaya geçtim. Artık keyfim yerindeydi. Yapacak bir şey olmadığında son bir yıldır yapmak istediğim ama vakitsizlikten fırsat bulamadığım şeyleri yapıyorum. Bol bol internette gezinti ve tabi ki bilgisayar oyunları. İlk günlerde küçük fiziksel aktiviteler sonrası nefesim hemen kesiliyor. İki kat merdiven çıkıyorum örneğin nefes nefese kalıyorum. Bak diyorum kendi kendime “Spor yapmıyorsun hemen çıkıyor acısı”. Meğer rakımdanmış. Eritrosit sayım ve oksijen bağlama kapasitem artana kadar yani bir iki hafta böyle olacakmış. Sonra derler ki İzmir’e gidince 4-5 kat hızlıca çıkarsın ama soluman bile değişmez. Milli sporcular buraya antremana geliyorlarmış. İlk hafta içinde “şu güzel havada spor sahasının çevresinde bir on tur koşayım bakalım” deyip başladım koşmaya. Toplamda bir km ya da biraz fazlası yani; üçüncü turda dilim toprağa değiyordu. Hemen kesildim. Ama dün koştum biraz daha iyiydi. Dilim dizlerime deymeye başlamışken parkuru bitirdim.<br />Çevreyi gezinmek için araç aramaya çıktım. Motosikletini ödünç verecek birilerini aradım Zaten Sarıkamış’ta motoru olan azdır dediler. Mevsimler sert olduğu için sadece yazın birkaç aylığına kullanabileceklerinden motosikleti tercih etmiyorlarmış. O zaman bisiklet kiralarım deyip bisiklet tamircisinin yolunu turum. Tesadüf, bisikletçide hastaneden Nejat Bey ve oğlu ile karşılaştık. Onların da yapacak işi yokmuş sağ olsunlar arabayla Sarıkamış ve çevresini gezdirdiler.<br />Eski Erzurum yolu üzerinde Acı Su denen bir yer var. Burası hoş bir piknik alanı. </div><div><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ks7eJaXTpjN-x1OPqeozryXpfKBERULAWUthhaiLIB10Y6yP98sxhrhtXzPcLoGALR1_V5CVpqMtWxjiP1Y_7Rpkk6HjhOkdGsarsrjVqGm74VcVvu1Gs9gARhJ7lVIxAtoJjsUAXxw/s1600-h/100_0594.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118215579356303090" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ks7eJaXTpjN-x1OPqeozryXpfKBERULAWUthhaiLIB10Y6yP98sxhrhtXzPcLoGALR1_V5CVpqMtWxjiP1Y_7Rpkk6HjhOkdGsarsrjVqGm74VcVvu1Gs9gARhJ7lVIxAtoJjsUAXxw/s400/100_0594.JPG" border="0" /></a> Nejat Bey önce arabadan inip etrafı ve yakındaki çam ormanını dikkatlice inceliyor. Neden tedirgin olduğunu sorduğumda “Şimdi ayıların yemek vakti su içmeye gelirlerse iyi olmaz” diyor.<br />Ağustos ayında tam bulunduğumuz yerde ayının ısırdığı bir hasta hala hastaneye pansumana geliyormuş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaD2Ghw0AQxGvLJV4qVuNjs_lpQoV_QJoxYYYztw0UZNarJMOt5S-VZ-d6rV1Q-ik3Isfd6eE_WDXYxBlGjhQ8zPYrwLsuxByCcTvAiURv5qSrplqJKaf7J4wmw_iYTYFMABzuBpgho2M/s1600-h/100_0595.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118215609421074178" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaD2Ghw0AQxGvLJV4qVuNjs_lpQoV_QJoxYYYztw0UZNarJMOt5S-VZ-d6rV1Q-ik3Isfd6eE_WDXYxBlGjhQ8zPYrwLsuxByCcTvAiURv5qSrplqJKaf7J4wmw_iYTYFMABzuBpgho2M/s400/100_0595.JPG" border="0" /></a> İşte bu, güzel dağ yürüyüşleri yapamamamın sebebidir. Yabani hayvan tehlikesi! Kışın lojmanların çöplüğünde ayıları görmek rutin bir şeymiş. Ben çocukken babam anlatırdı, ben de tüylerim ürpererek dinlerdim. Kış bastırdığında geceleri köylerine kurtlar inermiş. Dışarıda hayvan kaldıysa parçalarlarmış. Burada da kışın şehrin ortasına olmasa da yakınlara kurtlar geliyormuş. Dün mesela ormana yakın koşu yaparken aklım ayılar kurtlar filan geldi bu strese dayanamayıp arkamdan ayı kovalıyormuşçasına medeniyete depar attım. Neyse, girişteki sebilin üç tane çeşmesi var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtWvIe3_1j3jF55dAefkrL4f0UpyVrY3tlk8tu7iiENw8Fop2gyKvFuddcSPgUYClQeQw6mMZfbkArBiAVzJFNhzMTlnf5_mLZAx_KxtLNqsUEHxCSC_iI7-FJ-1VN6R298cCXGZ2T02k/s1600-h/100_0593.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118215635190877970" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtWvIe3_1j3jF55dAefkrL4f0UpyVrY3tlk8tu7iiENw8Fop2gyKvFuddcSPgUYClQeQw6mMZfbkArBiAVzJFNhzMTlnf5_mLZAx_KxtLNqsUEHxCSC_iI7-FJ-1VN6R298cCXGZ2T02k/s400/100_0593.JPG" border="0" /></a> Sağdakinden orta sertlikte soda, ortadakinden az sertlikte soda soldakinden de normal kaynak suyu akıyor. Ben sağdakini beğendim. Küçük yeşil cam şişede satılan sodalarda daha hafif, hani Danone’nin büyük petlerde sattığı sodalar var ya tadı onlar gibi. Böyle sebil olarak akıyor burada.<br />Buradan ayrılıp Erzurum yoluna birkaç km daha gittik. Doğa muhteşem. Her yer çam ormanı, hava tertemiz.<br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdU_h39gZ5t7rPd1D3yVgEGs2JHm-25Kx5CoJL0B243kjWDlcJYjCRhuva18rdWBlVfxzGjhHuRBWDACVHfuRcmFfY9H6a5j4jM2xv7GtNITvqnR8LlEArcjEo3PFcGRyVOHjD0YyLo8/s1600-h/100_0596.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118211881389461122" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdU_h39gZ5t7rPd1D3yVgEGs2JHm-25Kx5CoJL0B243kjWDlcJYjCRhuva18rdWBlVfxzGjhHuRBWDACVHfuRcmFfY9H6a5j4jM2xv7GtNITvqnR8LlEArcjEo3PFcGRyVOHjD0YyLo8/s400/100_0596.JPG" border="0" /></a> Çevreye dağılmış küçük köyler var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv6dOwjeJ3jwFwCFf4PJRo9ez9heJB1z2cSAHWR1pPNgNRUdISa9WoQCVZTmeDNme62bYhs1etaFvuL_Hin47La6pSNxmjaxIKwp0Lxj-ya1-pu1DnvFsEWU6ml-tBmJGg9U_qHyABeB8/s1600-h/köy.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118211885684428434" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjv6dOwjeJ3jwFwCFf4PJRo9ez9heJB1z2cSAHWR1pPNgNRUdISa9WoQCVZTmeDNme62bYhs1etaFvuL_Hin47La6pSNxmjaxIKwp0Lxj-ya1-pu1DnvFsEWU6ml-tBmJGg9U_qHyABeB8/s400/k%C3%B6y.JPG" border="0" /></a> Bu yola Kars-Erzurum arasındaki demiryolu da eşlik ediyor. Bir ara dağların eteğinde ilerleyen yük vagonlarını gördüm ama fotoğraf makinesini hazırlayana kadar geçip gitti. Yol kenarında böyle taştan yapılar var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0hLNPXDKMd82Zi-KPyo3MB1bTdEF0e4Lz1WjW1FtzxMIzy1Jv25FXKIlNS8Q5-wrHZocBzFdOaUiYEMB4Nz8QQPglMsJJuWoG5CyW248UDyZVdCTRyYxZMA5yvkvxMye_Ddj0OK4Plwo/s1600-h/100_0598.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118211889979395746" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0hLNPXDKMd82Zi-KPyo3MB1bTdEF0e4Lz1WjW1FtzxMIzy1Jv25FXKIlNS8Q5-wrHZocBzFdOaUiYEMB4Nz8QQPglMsJJuWoG5CyW248UDyZVdCTRyYxZMA5yvkvxMye_Ddj0OK4Plwo/s400/100_0598.JPG" border="0" /></a> Söylenene göre makineli tüfek yuvasıymış. Şu sıralar aktif olarak kullanılmıyor olması sevindirici. Bunun arkası da askeri bölge zaten giriş yasak. O nedenle piknik yapanlar yol kenarındaki çimenliklere yayılmışlar.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiMS4mooM1Y_C87oSHXhfluAQmq1K9gsPQNuWjtMoK-m5QfQnKWDLBeDddWEPMSjzkKRAPBHD8NHOCV0I4mZ-sjgJ_rZYVuQh9R4AlTyF1sdjhY5tNZ9JBCgJ8NuWQMuYBdY39TbH-EVs/s1600-h/100_0605.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118211902864297650" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiMS4mooM1Y_C87oSHXhfluAQmq1K9gsPQNuWjtMoK-m5QfQnKWDLBeDddWEPMSjzkKRAPBHD8NHOCV0I4mZ-sjgJ_rZYVuQh9R4AlTyF1sdjhY5tNZ9JBCgJ8NuWQMuYBdY39TbH-EVs/s400/100_0605.JPG" border="0" /></a> Buradan ayrılıp kayak merkezlerine yol aldık. Şimdi kar olmadığından bakım ve zemin düzeltme çalışmaları vardı. Burada toplam beş pist var. Hepsi otellerin önündeki geniş alana açılıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaGRAk3Svz-BYaeUV_XpeRssu5LkqA5u0gfMcFh06bEj8YRbnGup3RPVRrBrefLyC3szi51hGG9OD6_gR3l98q-7eVvI2S23mN6DLGUT7e__Vd2rzWzw2M8cuPDSSfj5iSwTqzKlc2Jw8/s1600-h/100_0613.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118211907159264962" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaGRAk3Svz-BYaeUV_XpeRssu5LkqA5u0gfMcFh06bEj8YRbnGup3RPVRrBrefLyC3szi51hGG9OD6_gR3l98q-7eVvI2S23mN6DLGUT7e__Vd2rzWzw2M8cuPDSSfj5iSwTqzKlc2Jw8/s400/100_0613.JPG" border="0" /></a><br />Pistin yanında da şu anda toz içinde olan telesiyej bulunuyor. Kapalı olanı kadar ihtişamlısı Uludağ’da bile yoktu, uzay gemisi gibi baya büyük güzel bir şey.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj9MkTNjnes0lzFhKrk9P1d4tSbdQ7vh8uJMFC1P1FLA-TEGiYEpX9O48ujqTsDKrVU0hfKGcasqLepaOuax6h1y-DvIwudTysLMlZA6AcPontFPVEJdb04k_a_ptA8GEIvkrVn4u_VtU/s1600-h/100_0607.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118205168355577426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj9MkTNjnes0lzFhKrk9P1d4tSbdQ7vh8uJMFC1P1FLA-TEGiYEpX9O48ujqTsDKrVU0hfKGcasqLepaOuax6h1y-DvIwudTysLMlZA6AcPontFPVEJdb04k_a_ptA8GEIvkrVn4u_VtU/s400/100_0607.JPG" border="0" /></a> Sarıkamış’ın içinden de birkaç cümleyle bahsedeyim. Meydanı oldukça küçük. Araçlar, yayalar ve hayvanlar trafik kurallarından bağımsız bir biçimde mutlu.<br />sk meydan<br />Meydanın yukarısında üzerinde alışveriş mekânlarının bulunduğu iki ana cadde var. Buradaki kalabalık askeri birliğin çarşıya yansımaları ilk bakışta anlaşılıyor. Sağlı sollu askeri malzeme satan bir sürü mağaza gördüm. Bunun dışında kasetçiler, kırtasiyeler ve fotoğrafçılarda da askerlere yönelik ürünler mevcut. Numune olsun diye aşağıdakileri aldım.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuj-IstVdICEAR7B5ysSbNB_lfhDjNZQQT5-CnBSURWK3BoqBNft4ZBSlMcuop913d0LKKRCQT4c-2DNltXLIFkVDJmS-4jEfswtvmHFg1iudhSpvtYcth3hlGLF4EhdRk5CZ_ayV2pwA/s1600-h/100_0616.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118205176945512034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuj-IstVdICEAR7B5ysSbNB_lfhDjNZQQT5-CnBSURWK3BoqBNft4ZBSlMcuop913d0LKKRCQT4c-2DNltXLIFkVDJmS-4jEfswtvmHFg1iudhSpvtYcth3hlGLF4EhdRk5CZ_ayV2pwA/s400/100_0616.JPG" border="0" /></a> Bunları daha önce Sandaletli Seyyahın blogunda Van seyahati bölümünde görmüştüm. Orada da aynıları var. Hakikaten ağır makinelilerin önünde yazılmış “Bugün de ölmedim anne” kartpostalını alan annenin vay haline. Bunlar dışında birkaç tane de kaşar, bal ve tereyağı satan dükkân var. Eski kaşarın kilosu 8,5,<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrYAun0apsDlhrWMUduuCHoXavnVm_aJPCbrk7kLZ7VD7ILikoQG32U9mq4x_i6kuhH9TYtG4c79ooot_G_Uxbhh0NtiqhHTk5BIIF00At_tXIIgoBbDSnTWDqU-fboho15XM1lQU3KLw/s1600-h/SARIKAMIÅ+(30).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118205181240479346" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrYAun0apsDlhrWMUduuCHoXavnVm_aJPCbrk7kLZ7VD7ILikoQG32U9mq4x_i6kuhH9TYtG4c79ooot_G_Uxbhh0NtiqhHTk5BIIF00At_tXIIgoBbDSnTWDqU-fboho15XM1lQU3KLw/s400/SARIKAMI%C5%9E+(30).JPG" border="0" /></a> taze kaşar 7,5,<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_R1WzpZMvQVYTKnDqs3lb2Zx-57wNHj7_LdeGWBFaogm3YV7d82P6AMjD8W33Ovh3sAZluhUWcObqp3LBNPS8sxJx5X8fLCmpvGqZtxtgG4G69xMcZg5kJbRNYVF1maVnarrZ2letygQ/s1600-h/SARIKAMIÅ+(29).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118203600692514338" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_R1WzpZMvQVYTKnDqs3lb2Zx-57wNHj7_LdeGWBFaogm3YV7d82P6AMjD8W33Ovh3sAZluhUWcObqp3LBNPS8sxJx5X8fLCmpvGqZtxtgG4G69xMcZg5kJbRNYVF1maVnarrZ2letygQ/s400/SARIKAMI%C5%9E+(29).JPG" border="0" /></a> siyah renkli olan hakiki balın kilosu 25 YTL.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DVbME4tPx22VrYJubfVdXmIZsruQD52IjNNAQCI7uIrxvXQLEkI6LknDP7gXHoYu_QAQJayhg1X8OA6ix3LWD5mcx-GV0VFSfid71-gNT4VhIBj_26T4KRWlmy6UH5S9NqObWfWBrMQ/s1600-h/SARIKAMIÅ+(28).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118203609282448946" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4DVbME4tPx22VrYJubfVdXmIZsruQD52IjNNAQCI7uIrxvXQLEkI6LknDP7gXHoYu_QAQJayhg1X8OA6ix3LWD5mcx-GV0VFSfid71-gNT4VhIBj_26T4KRWlmy6UH5S9NqObWfWBrMQ/s400/SARIKAMI%C5%9E+(28).JPG" border="0" /></a> Biz Kars’ta toptancıdan daha ucuza aldık.<br />Sarıkamış’ta görülecek en güzel tarihi eser herhalde halk arasında Katerina’nın köşkü olarak bilinen yapı.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVtxopRk7udWdy-G0kX_ABkGFpEYK_sYZ-sA_MfQWTx0u54Hmt-G7AIbVkc6MDu4sN8E3PgYUMs8_EbRQOMd2dd3PVKu20hpqwxbSDADrUegQmWUxTjWziGi1Jki0HhWoYnPl_b7pZG6s/s1600-h/SARIKAMIÅ+(26).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118203613577416258" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVtxopRk7udWdy-G0kX_ABkGFpEYK_sYZ-sA_MfQWTx0u54Hmt-G7AIbVkc6MDu4sN8E3PgYUMs8_EbRQOMd2dd3PVKu20hpqwxbSDADrUegQmWUxTjWziGi1Jki0HhWoYnPl_b7pZG6s/s400/SARIKAMI%C5%9E+(26).JPG" border="0" /></a> 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rusların Kars Vilayetindeki 40 yıl devam eden işgali sırasında Askeri Garnizon şehri ilan edilen Kars’ta olduğu gibi Sarıkamış’ta da imar çalışmaları yapmışlar. Katerina Köşkü olarak bilinen Av Köşkü, Sarıkamış’taki diğer Rus binalarının aksine özgün bir mimari ile yapılmış. Köşkün yapım kitabesi olmamasına rağmen, (1914 yılında Rus Çarı II. Nikola ve Eşi Sarıkamışa gelerek bu köşte kaldıklarından) yapılış ve kullanılış amacı dikkate alındığında, 1900-1902 tarihlerinde inşaa edildiği düşünülüyormuş. Ancak günümüzde askeri alan içinde kaldığından yalnızca zoomlu fotoğraf makineleri veya dürbünle yakından görülebilir. Ancak eski tren istasyonu arkasındaki silüeti de fena değil<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXd7gMLjS6pTqxvVEQGGGlj6h-hzX8d64ZUFYfX3rt01eLomp9Zput9OegIy8ewzbPcFXySOV_RS39XWRvgQfVwT1kp-ZdVFRY4_jbrU4YWNBZMjVl3OZZebBsjvfcVI-_VlO8tp_NhAk/s1600-h/KATERÄ°NA.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118199468933975538" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXd7gMLjS6pTqxvVEQGGGlj6h-hzX8d64ZUFYfX3rt01eLomp9Zput9OegIy8ewzbPcFXySOV_RS39XWRvgQfVwT1kp-ZdVFRY4_jbrU4YWNBZMjVl3OZZebBsjvfcVI-_VlO8tp_NhAk/s400/KATER%C4%B0NA.JPG" border="0" /></a> Sarıkamış’ta çok fazla gezecek yer sosyal aktivite mekanı yok, ama yine de güneş burada güzel batıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhox_c_JX2zYdWc_sNKB_dwXiuKTLMpdKnz7FGS5s1cikP4LqCz16ZtXY_yZaK-r5OjMpXhQTim_-ZoMSWCGxPdRCYR_u_Y8hmBxnNll07DzBo0cTIT9mZ4yh7fImfoZWjQNHQhfNiE620/s1600-h/SARIKAMIÅ+(33).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118199477523910146" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhox_c_JX2zYdWc_sNKB_dwXiuKTLMpdKnz7FGS5s1cikP4LqCz16ZtXY_yZaK-r5OjMpXhQTim_-ZoMSWCGxPdRCYR_u_Y8hmBxnNll07DzBo0cTIT9mZ4yh7fImfoZWjQNHQhfNiE620/s400/SARIKAMI%C5%9E+(33).JPG" border="0" /></a> Dur ben size asıl Kars’ı anlatayım o daha güzel. Aslında ben buraya gelmeden önce plan yapmıştık, ayın 22 sinde Özra Malatya’ya gelecekti. O hafta sonu Nemrut’ta olacaktık. Baş başa kalacak güneşin batışını ve doğuşunu Nemrut’tan izleyecektik. Ben Sarıkamış’a gelince Özra da biletini Erzurum’a değiştirdi. Ağustos ayındaki İstanbul görevimde de izin alıp dokuz günlüğüne yanıma gelmişti. Anlattığına göre iş arkadaşları kızcağızla dalga geçiyorlarmış: ”Kız adam senden kaçmak için ta Kars’a gitti yine peşinden gidiyorsun” diyorlarmış.<br />Erzurum’a inmeden önce ona gerekli olduğunu düşündüğüm talimatları vermiştim. Mesela otogarda insanın üstüne atlayan adamlara dikkat etmesini söylemiştim. Nedense Özra’ya hiç dokunmamışlar, konuşmamışlar bile. Ya adamdan saymıyorlar ya da kadın diye uzak duruyorlar. Özra’nın anlattıklarından, daha çok adam yerine koymama tavrı hakim gibi görünüyor. Örneğin “Sarıkamış’a ne kadar var?”, “Burada neden durduk?” “Teker mi patladı sanayi de ne işimiz var?” gibi sorulara otobüs şoförü ya cevap vermeden çekip gitmiş ya da yarım ağızla anlaşılmaz şeyler söylemiş. 3 saat kadar sonra hastanenin önünde kavuştuk birbirimize. İki küçük bavul getirmiş. Birinde kendi eşyaları diğerinde börekler ve bilumum otlar reçeller filan var. Malum bu akşam gideceğimiz Kars’ta mecburi hizmetini yapan kuzenim Dağlar 6 aylık hamile ve feci aşeriyor. Hoş o gelen otlara ben de aşeriyorum ya. Burada nerede rokaymış dereotuymuş falan. Hasret giderdikten sonra saat 4’te Kars otobüsüne biniyoruz. Yeni aldığım mp3 çalarla hava atıyorum. Bir yandan da hafta sonu için plan yapıyoruz Özra’nın getirdiği dergiyi karıştırıyoruz. Türkiye’ de yaşayan insanlar için fazla şaşırtıcı olmasa da tıklım tıklım dolu olan otobüste bizim dışımızda hiç kimsenin bir şeylerle uğraşmadığını gösteriyoruz bir birimize. Yapılan tek aktivite tespih çekmek. Sarıkamış’tan uzaklaştıkça rakım düşüyor ve doğa yine kuraklaşıyor. Aslında buraya kurak demek pek doğru olmaz. Belki de ilkbaharda gelmiş olsak bu sarı-kahverengi tonun yerini yeşilin tonları alacak. Nitekim Sarıkamış’ta beni gezdiren Nejat Bey “Buraları baharda göreceksin yeşilin her tonu var” diyordu.<br />Valiliğin önünde inerek Kars’a ilk adımızı atıp hemen ispat fotoğraflarını çekiyoruz.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ82IA91R9sbIM_MyZjeiLNeuCObSprEqujLd8MS3CJNa9fAyX9gGGqCtlOgWhuB51gDZDPMJfTb8vmxHGMZ4c4XjCG-nm23Mj77MeR6Jtvpy6IEpfrM6pUzOvf1uHmWhQdCmplOWE95c/s1600-h/KARS.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118199481818877458" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ82IA91R9sbIM_MyZjeiLNeuCObSprEqujLd8MS3CJNa9fAyX9gGGqCtlOgWhuB51gDZDPMJfTb8vmxHGMZ4c4XjCG-nm23Mj77MeR6Jtvpy6IEpfrM6pUzOvf1uHmWhQdCmplOWE95c/s400/KARS.JPG" border="0" /></a> Bir süre sonra Dağlar ve eşi Kerem bizi almaya geliyorlar. Keremle daha önce tanışmamıştık. Yakışıklıymış bizim damat meoaşallah. Yaz başında düğünleri olmuştu ama ben Malatya’da olduğumdan gidememiştim. Gereksiz eşyalarla dolu olmayan evlerinin odasında benim en sevdiğim yer köşedeki sallanan sandalye oldu. Dayanamadım gidip bira ve çerez aldım keyif yaptım.<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgthksqczYIi5duYyByc2L28SuDwkV8dMe9jwT6foJuzOqxhTvfDXuWxpmOa-9Fk9aFFxdDzKItlBn429KVM2OMUjZWNNsgQBspEfHAxCnSwUF9ywKjHP5pcR8qCeFi8XDvgM-Bb-1MiQU/s1600-h/KARS+(6).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118198137494113746" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgthksqczYIi5duYyByc2L28SuDwkV8dMe9jwT6foJuzOqxhTvfDXuWxpmOa-9Fk9aFFxdDzKItlBn429KVM2OMUjZWNNsgQBspEfHAxCnSwUF9ywKjHP5pcR8qCeFi8XDvgM-Bb-1MiQU/s400/KARS+(6).JPG" border="0" /></a> Ertesi gün kahvaltıda kendimizi taze otlara kaşara bala ve tereyağına boğduk.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_r0mUaX1SAfRf9vt7-RKLOFJuG5Km3ZUVuEZv6YB4EHSWYrARMCqxGW9UcZ-jElHxjjNgTybaH-nha5wG3WK0RXuIYmCCjR9zH16Rw_Q_Q16Om6AJqS_nlq98EMEi8x05_Xs2l1E2lzg/s1600-h/KARS+(7).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118198146084048354" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_r0mUaX1SAfRf9vt7-RKLOFJuG5Km3ZUVuEZv6YB4EHSWYrARMCqxGW9UcZ-jElHxjjNgTybaH-nha5wG3WK0RXuIYmCCjR9zH16Rw_Q_Q16Om6AJqS_nlq98EMEi8x05_Xs2l1E2lzg/s400/KARS+(7).JPG" border="0" /></a> Tıka basa yedik ama karnımız şişmedi. Balık gibiyiz durmaksızın yiyoruz, ye babam ye kahvaltı bitmiyor. Sonra Kerem “Burada insan ne kadar yediğini anlamıyor, hepsi doğal ve hafif ondan galiba, ben 4 kilo aldım geldiğimden beri” dedi de sofrayı kaldırdık. Kars’ı dolaşmaya çıktık. İlk izlenimlerim şöyle:<br />Burası oldukça modern, güzel taş binaları ve Arnavut kaldırımlı yolları olan küçük ve şirin bir yer.<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAgV8dd9lcy49yq0War5YiiWTwOxHcoeJdeQXktsGxtSj6L4Eq5bRv33yjyXcerifrVatFrE72A-XNthsgjWaBiR1uVh0DtuXNQNhHSPM9VjK9dl5jFqIFWNCdLD1wEkrAl9bkfCScRto/s1600-h/KARS+(17).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118196032960138674" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAgV8dd9lcy49yq0War5YiiWTwOxHcoeJdeQXktsGxtSj6L4Eq5bRv33yjyXcerifrVatFrE72A-XNthsgjWaBiR1uVh0DtuXNQNhHSPM9VjK9dl5jFqIFWNCdLD1wEkrAl9bkfCScRto/s400/KARS+(17).JPG" border="0" /></a> Özellikle Ruslardan kalma neo-klasik taş binalar pek güzeller.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj67etOPfh3qMUjgwp1rGk3K8gAd6onjwg2CHedOdPzIzOFT3kby5FKTXjdprk994U0SGkjXWyX7zGCMlO03PLwINuSgK4uji9w7StU-F9b8EOM-3BQHq7DPhVBswFfzFmFXi8RVYa-sD0/s1600-h/KARS+(20).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118196050140007874" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj67etOPfh3qMUjgwp1rGk3K8gAd6onjwg2CHedOdPzIzOFT3kby5FKTXjdprk994U0SGkjXWyX7zGCMlO03PLwINuSgK4uji9w7StU-F9b8EOM-3BQHq7DPhVBswFfzFmFXi8RVYa-sD0/s400/KARS+(20).JPG" border="0" /></a> Pencereleri soğuk nedeniyle çift kat camla kaplı.<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDF7BedjQAM43Fz70J9B_X_D5IjvBm28PdkAt8y57UgEt4-TJ0C7Dhyphenhyphenu4nbyL9IaAtegsyoqopdwWyt0PT89mwuvTKbmI02M-z9LVdYxyj2MzkcynuRp7yCx0x6GHeNW4a780JziXFjcY/s1600-h/KARS+(19).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118193636368387474" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDF7BedjQAM43Fz70J9B_X_D5IjvBm28PdkAt8y57UgEt4-TJ0C7Dhyphenhyphenu4nbyL9IaAtegsyoqopdwWyt0PT89mwuvTKbmI02M-z9LVdYxyj2MzkcynuRp7yCx0x6GHeNW4a780JziXFjcY/s400/KARS+(19).JPG" border="0" /></a><br />Evlerin önlerinde kışın düşen sarkıtlardan koruması maksadıyla sundurmalar yapılmış. </div><div><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB93xjaiMV8gIj4QtrOlnoCXKHzfLWII1zx6ChyphenhyphenJR5OhF4DIiFGEu2kDKxgmX8ug-AsWPlqX76agALg21qTIsOQqeCghfuSo0jSdCUHCGVs-uPclABQULuKDphJoFyHaBkM1re1AUuPXM/s1600-h/KARS+(23).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118188649911356786" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB93xjaiMV8gIj4QtrOlnoCXKHzfLWII1zx6ChyphenhyphenJR5OhF4DIiFGEu2kDKxgmX8ug-AsWPlqX76agALg21qTIsOQqeCghfuSo0jSdCUHCGVs-uPclABQULuKDphJoFyHaBkM1re1AUuPXM/s400/KARS+(23).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyPGnjBZfN9EpZ2uP11qd4hqgI7mwwaFQFNsQjjyYE8YoYCd0cK6UmZPyScqBcjfSxiEHiVCTlWXNZ01goWcdy6EUXa5FvY9MzxBx0czJLWdkyBsRRuYSrqp0esjsu5HE-Y2DB8LjXH-Q/s1600-h/KARS+(29).JPG"></a><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118193640663354786" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrjTxwgRWB-nfTGaYC5urVj-4UTFZjHPZWoXJSjG7kM4y009bmQSXCWIVh4krRq_AmwURv2o6-r5r51xZC-QP5_9E4PrBOjK1lqJNPliJCSmKgeF-drydTDsGu9VxU9rSIF0YTv3MF1wE/s400/KARS+(29).JPG" border="0" /><br />Örneğini şarkta görmek zordur ama burada birçok lokanta açık ve kapısında Ramazan’da açığız yazıyor.<br /><br /><div><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizx5Z78HmBNjLkaA0InlZCB2nFlQcYDUp6OcJm0IZ7FU4L6ThGq0-IXH4rZgCE6eBzZ8enCS25xu_jsS3uw6kEoRb1ty4sn7SlA5oufuqFiwm0tLZzd355sQFrCAHrNy6xzuYoLstmcsg/s1600-h/KARS+(35).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118183079338773762" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizx5Z78HmBNjLkaA0InlZCB2nFlQcYDUp6OcJm0IZ7FU4L6ThGq0-IXH4rZgCE6eBzZ8enCS25xu_jsS3uw6kEoRb1ty4sn7SlA5oufuqFiwm0tLZzd355sQFrCAHrNy6xzuYoLstmcsg/s400/KARS+(35).JPG" border="0" /></a> Modern giyimli insanlar görüyorsunuz. Bakkallarda ve marketlerde içki satılıyor. “Başka nerede satılacaktı ya?” demeyin. Sarıkamış’ta sadece iki tekel bayisinde içki satışı var, bakkal ve marketlerde yok. Zaten o iki tekel bayisi de kapalı. Ayrıca Sarıkamış’ta sohbet ettiğim bir esnaf “Biz Kars’lıları pek sevmeyiz, aramıza de almayız” demişti. “Neden?” diye sordum, “Biz” dedi “Biraz sağ görüşlüyüzdür, onlarsa solcudur, fikirlerimiz uyuşmaz” dedi. Kars’ın meydanına doğru taş bir binaya sahip sanat galerisi var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis7ZrBTrykp57RknZr7Wr2tYwiwv-fsoQgkI93VRltcggjy7NfjFLaxjM747hlJbahASGMml1khOWpMGh_8251IqP97NtH318UN0G923Hjtq3O04Wy-EasRVa6F5SOVXH8E5mgTA0py2I/s1600-h/KARS+(12).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118183087928708370" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis7ZrBTrykp57RknZr7Wr2tYwiwv-fsoQgkI93VRltcggjy7NfjFLaxjM747hlJbahASGMml1khOWpMGh_8251IqP97NtH318UN0G923Hjtq3O04Wy-EasRVa6F5SOVXH8E5mgTA0py2I/s400/KARS+(12).JPG" border="0" /></a> Önündeki havuzcuğun reytingi fena değildi, her önünden geçişimizde birileri oturuyordu.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgR65ErJ8azZdGO_OZIMZpMO2PsEQ7VHys9bMs_MNJUurCNNpWCiYwuku11HcpyEk_mFuzh0hmH30Oy-06ysbpj_YD77iIQSseMbLfbJkwwf_06k1DzGMXc8vANSHcoZPMoYIdNd4q_Yrw/s1600-h/KARS+(42).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118183100813610274" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgR65ErJ8azZdGO_OZIMZpMO2PsEQ7VHys9bMs_MNJUurCNNpWCiYwuku11HcpyEk_mFuzh0hmH30Oy-06ysbpj_YD77iIQSseMbLfbJkwwf_06k1DzGMXc8vANSHcoZPMoYIdNd4q_Yrw/s400/KARS+(42).JPG" border="0" /></a> Para çekme ıvır zıvır alma etrafta amaçsız dolaşmanın ardından hediye işini bitirmek amacıyla kuzenlerin toptancısına gittik.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbIFdclOoz9TXhCzNJ09x4iQS7uWWt0xqFNwwuL3TCF9VdCHliWGv4rO9h4jNxkKc3uO-OBmdffKWGopLCru10BBQDIxexMoShcDQOPGMlHVUEd0HZFSIWSdg9CJdpUxUltnn1S5KRHRk/s1600-h/KARS+(40).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118183105108577586" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbIFdclOoz9TXhCzNJ09x4iQS7uWWt0xqFNwwuL3TCF9VdCHliWGv4rO9h4jNxkKc3uO-OBmdffKWGopLCru10BBQDIxexMoShcDQOPGMlHVUEd0HZFSIWSdg9CJdpUxUltnn1S5KRHRk/s400/KARS+(40).JPG" border="0" /></a> Dükkânın bulunduğu pasajda sağlı sollu gıda malzemeleri satan yerler var. </div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL7QP5TcbnWR27AwowD1dqprqQt1V-FMX5_Py4V9lyd27fHamiRV85mDYivXOSiWEcQjFD3FCewT06hBJYypBgn_RYNfHD8ChKwgMKdkn2uYlrAGiWzXan3Vi1ZXDg2GeOiefZ7JnW__M/s1600-h/KARS+(44).JPG"></a>Satılanların hepsine aşinayız: Çeşitli peynirler, zeytinler, pestiller, kuru kayısı, tereyağı, bal, meyve sebze falan filan.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxyYOOZLE2FADOSuF2wJhUTlZbMQIuWZ88dd8WbZ0qoP9QUOXyRrxBQapPGKQjkhkmpK6FTt6UB95qBad5ZqwDvRkblH0G9dDIvi-MW-uieDzoue1XLA6LW-iTPMG95-sIFI34QWpZZ_A/s1600-h/KARS+(45).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118172440704781490" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxyYOOZLE2FADOSuF2wJhUTlZbMQIuWZ88dd8WbZ0qoP9QUOXyRrxBQapPGKQjkhkmpK6FTt6UB95qBad5ZqwDvRkblH0G9dDIvi-MW-uieDzoue1XLA6LW-iTPMG95-sIFI34QWpZZ_A/s400/KARS+(45).JPG" border="0" /></a> Keremin anlattığına göre köylüler mallarını direk buraya getirirlermiş. O yüzden hem ucuz hem de doğalmış. Bizim alışveriş yaptığımız dükkânda da haliyle ambalajsız olarak daha yeni gelmiş bir leğen peynir ve bir koca torba tereyağı vardı. Leğendeki sebil peyniri görünce dayanamayıp başına çöreklendik.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicIkgimOUUIVwEzZ7xS94oEAsAS7rr-4G_FRoruz05hZFQXKhMXqM9mJm7nxnomAfd3tYnwMDMeEi-19FZYbTPgRxWLhEqeatsACYGXYy1B1cG6blRSQmB_Czk7iio92jmz6R9y_j-UD0/s1600-h/KARS+(48).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118172449294716098" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicIkgimOUUIVwEzZ7xS94oEAsAS7rr-4G_FRoruz05hZFQXKhMXqM9mJm7nxnomAfd3tYnwMDMeEi-19FZYbTPgRxWLhEqeatsACYGXYy1B1cG6blRSQmB_Czk7iio92jmz6R9y_j-UD0/s400/KARS+(48).JPG" border="0" /></a> Dağlar zaten sandalyeyi de çekmiş leğenin başına habire tırtıklıyor peynirleri. Peynirlerini tırtıklamamıza ses çıkarmayan adam bir de kola ısmarlayıp bizi mahçup etti. Anlattığına göre Kars’a verdiğinden daha çoğunu İstanbul’a ve Ankara’ya gönderiyormuş. Bakkal defterinde bir sürü adres ve kargo fişleri vardı. Yani aslında adresini öğrenip Türkiye’nin her şehrinde ucuz ve yerinden gelmiş Kars kaşarı yemek mümkün. Örneğin Sarıkamış’tan Malatya’ya 6 kilo kaşar gönderdim, kargo ücreti 5 YTL tuttu ve 24 saatten önce adrese ulaştı. Halis kaşar, bal ve tereyağı için ucuz bir yol. Yani büyük marketlerden pahalıya almadan direk Kars’tan sipariş veriyorsunuz iki-üç gün içinde evinizde oluyor. Kargo şirketleriyle anlaşmaları da olduğundan o da para tutmuyor. Örneğin ben Kars’taki toptancıdan İzmir’e 12 kg’lik koli gönderdim kargo ücreti 5 YTL tuttu. Bedava! Benzer uygulama Malatya’da da vardı. Orda da adresi ve parayı verince istediğin yere kayısı gönderiyorlardı. Neyse, başına çöreklendiğimiz leğendeki peynir küflenmiş bazı yerleri yeşil renk almış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdBmQua66QJn11cZOndV6vWyCPEd6ZVtJQF67z4HuteqsuveQsTJPEYnU_bBwHVh_nILwG6N3oGf_HFMGbouN7mc73QzOyvsOJnG21ACbVO6K5u9L6Pf1cCUFc0vQPY_Aplnoc0XJ8UTY/s1600-h/KARS+(47).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118172453589683410" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdBmQua66QJn11cZOndV6vWyCPEd6ZVtJQF67z4HuteqsuveQsTJPEYnU_bBwHVh_nILwG6N3oGf_HFMGbouN7mc73QzOyvsOJnG21ACbVO6K5u9L6Pf1cCUFc0vQPY_Aplnoc0XJ8UTY/s400/KARS+(47).JPG" border="0" /></a> Ben küf filan deyince adam atladı oradan “Küf değil o” diyor. “Ne peki?” diyorum, “Yeşil” diyor. Yahu nasıl yeşil baya küf işte filan yok anamıyor. “Peynir bekleyince öyle yeşil olur üniversiteden hocalara ayırıyorum ben onu, yeşili makbul olur” filan diye diretiyor. Tamam, rengi yeşil de o küf işte filan yok anlamıyor küf değilmiş yeşilmiş o. Eh peki peynirci sensin deyip susuyoruz. Burada eski kaşarın kilosu 7.5, taze kaşar 6,5, keçi peyniri (bir çeşit tulum ama çok lezzetli, şu leğendeki) 6.5, doğal siyah petek balı 10 YTL. Biz de yiyecekle dolu gelen bavulu yine yiyecekle; kaşar, bal ve tereyağı ile doldurup geri göndereceğiz. Bir tekerlek kaşar (12 kg geldi) alıp kestirdik. Arkadaşın adı Levent Cengiz, telefon numarası 05358468860. "Bloguma koycam telefonunu, okuyanlar istese gönderir misin?" diye sordum "Tabi ki" dedi. Bu arada Levent paragöz bir adam değil, ben daha ona para göndemeden koliyi çoktan kargolamış. İki gün sonra sordum "Parayı gönderdim aldın mı?" diye "Valla ne yalan söyliyim bakmadım hesabıma" dedi. İster EFT ile ister postaneden ödeme yapılabiliyor. Bence denemeye değer.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRo4h-LFdsWdCPXOiUMxfvj4ABUfWJVcuo1ltBGPGHN9iYgvyZRSgMz9A3HNuCU1LM8pSZsv0UsHQjhzRZXkYZGf_blN6U__rLR1juwTYSHcE4BEw1eKjiQj8PIOBWbOXIoIkL1PY2ARc/s1600-h/KARS+(46).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118172466474585314" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRo4h-LFdsWdCPXOiUMxfvj4ABUfWJVcuo1ltBGPGHN9iYgvyZRSgMz9A3HNuCU1LM8pSZsv0UsHQjhzRZXkYZGf_blN6U__rLR1juwTYSHcE4BEw1eKjiQj8PIOBWbOXIoIkL1PY2ARc/s400/KARS+(46).JPG" border="0" /></a> Onlar paketlemeyi yaparken biz de biraz taze kaşar tadalım dedik. Büyükçe parçalar kestirip çerez niyetine taze kaşar yedik. Bence eski kaşardan bile lezzetliydi.<br />Buradan sonra istikamet Ani harabeleri. Kars’a gelmeden önce birkaç kişiden Ani Harabeleri’nin güzel olduğunu duymuştum. Hatta hastaneden bir arkadaş cep telefonuyla çektiği sur fotoğraflarını bana göstermişti. O an aklımdan geçenler zaten buralarda yapacak daha eğlenceli bir şey yok gidip bir göreyim bakalımdı. Daha önce konuyu araştırmadığımdan beklentim birkaç yıkılmış surdan ibaretti. Ben nereden bileyim karşıma kocaman bir şehir çıkacağını!<br />Kars-Ani Harabeleri arası 45 km, yaklaşık yarım saat sürdü. Yol biraz kötü, bozuk satıh yazan cinsten. Yer yer küçük köyler izleniyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXiLLE5JLEagNgyD_5DdSNVozbstuTNoG2yK5M2no4hXBAzHkaO79hj5Akt9xLoU4V316bBwxDf-gKpWbWh3JSHukxd8YZXG62nun39GpZYlJSHXRlVhyeyt-57-mjLwvTrOIqagMqyHY/s1600-h/KARS+(54).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118172470769552626" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXiLLE5JLEagNgyD_5DdSNVozbstuTNoG2yK5M2no4hXBAzHkaO79hj5Akt9xLoU4V316bBwxDf-gKpWbWh3JSHukxd8YZXG62nun39GpZYlJSHXRlVhyeyt-57-mjLwvTrOIqagMqyHY/s400/KARS+(54).JPG" border="0" /></a> Yolda giderken çevredeki onlarca tepeciğe motorumla tırmanmayı hayal ediyorum.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhul3gyezqn9UF6d_B2Cj1fnWLW6ZMrflrDjg7u3oVDGAp6w_VGHqHbzw0YPaWjy1MPmLojDB8-_oJc7k2k7y172kCJPP3_Mn-_4Bp3xGVz_4ROJzKPXsZyMvyBdAXG1hPj6OD_KykE9HI/s1600-h/KARS+(56).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118169575961594978" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhul3gyezqn9UF6d_B2Cj1fnWLW6ZMrflrDjg7u3oVDGAp6w_VGHqHbzw0YPaWjy1MPmLojDB8-_oJc7k2k7y172kCJPP3_Mn-_4Bp3xGVz_4ROJzKPXsZyMvyBdAXG1hPj6OD_KykE9HI/s400/KARS+(56).JPG" border="0" /></a> Surların hemen önünde pak ettik, saat 16:30. Benim ilk tepkim “Len bu surlar yeni!” oldu.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMpWzvsic7u8_cBrvVOd_HNWCkhO6K_LbJeP4eLTJfluDy8yVdzJbnbYSZDpYn1Xd0-FK0nvLYGoH50EdW3wZUtJBPwCj8_U7VE-wIIsCzh00idhLBQaKm0luE-FMndR3piZfRROWbLKo/s1600-h/KARS+(59).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118169588846496882" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMpWzvsic7u8_cBrvVOd_HNWCkhO6K_LbJeP4eLTJfluDy8yVdzJbnbYSZDpYn1Xd0-FK0nvLYGoH50EdW3wZUtJBPwCj8_U7VE-wIIsCzh00idhLBQaKm0luE-FMndR3piZfRROWbLKo/s400/KARS+(59).JPG" border="0" /></a> Yine Bizim kötü restorasyon anlayışımızı gördük: “Yeniden yap!” Eski ve orijinal parçalar yenilerin arasından tek tük görülüyor. Bunun çok yanlış bir restorasyon şekli olduğunu öğrendim. Çünkü zaten kırılgan ve eskimiş yapının üzerine ağır sağlam taşı koyunca yıkılması hızlanıyormuş. Bu da tabi restorasyonu yapanlar için yeni restorasyon parası gelmesi anlamına geliyormuş. İnternette örnekleri var. Yıkılmış yeniden yapmışlar, daha çok yük binince bir daha yıkılmış yeniden yapmışlar. Böyle saçma bir kısırdöngü. Kapıdan girerken görevli “Altıda kapanıyor” diye uyardı bizi. “Ohoo!” dedik “Bir buçuk saatte dolanamayacağız mı yani?”, ve gerçekten bitiremedik. Çünkü surları geçip içeri girdiğinizde karşınıza eskiden yüz bin insanın yaşadığı bir şehrin harabesi çıkıyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_yHyExidp3bramXGIlRxSWuAo4RA525VEiE0dcp17kKthqOyMmGnXjDAoRBwJozqaPHYakGr91vJ-dm8p1chDt1Ygb7o_IfmxViWa33ajmjME6Xk18SwusY1mPi2XrunBUm13sMr6E_4/s1600-h/KARS+(64).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118169588846496898" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_yHyExidp3bramXGIlRxSWuAo4RA525VEiE0dcp17kKthqOyMmGnXjDAoRBwJozqaPHYakGr91vJ-dm8p1chDt1Ygb7o_IfmxViWa33ajmjME6Xk18SwusY1mPi2XrunBUm13sMr6E_4/s400/KARS+(64).JPG" border="0" /></a> Gerçekten muhteşem. Biraz bilgi vereyim:<br />Bundan bin yıl evvel Ani, günümüz Ermenistan ve Türkiye'nin kuzeydoğusunun büyük kısmını kapsayan bir krallığın başkentiymiş. O dönemler nüfusu yüz binin üzerindeymiş. Derin koyaklarla çevrili bir plato üzerine kurulmuş olan Ani'nin kiliseleri, sarayları ve istihkamı Avrupa'da zamanının teknik ve sanat bakımından en gelişmiş yapıları arasındaymış. Ani, üç yüz sene önce tamamen terk edilmiş.<br />Kentin çift sur sırası var. Öndeki sur daha alçak, bunun da önünde hendek varmış. Arkadaki sur daha yüksek ve üzerinde burçlar var. Burçların ön yüzeyinde istilalardan kalma binlerce ok başının izi duruyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgGMcVV6fLA9cal4oRJGGw6av9Ip_DkQ9UGD3kFuDGTrsw8CYpj-cxvfiOsEMAPQyG1y_YALGgepuaWZLNrnzOlLDMPQJRDQOHHDeoNzmdQCisU5Tj2m4nLijaxQmbWjM-dzLG1tUi3A/s1600-h/KARS+(61).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118169597436431506" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgGMcVV6fLA9cal4oRJGGw6av9Ip_DkQ9UGD3kFuDGTrsw8CYpj-cxvfiOsEMAPQyG1y_YALGgepuaWZLNrnzOlLDMPQJRDQOHHDeoNzmdQCisU5Tj2m4nLijaxQmbWjM-dzLG1tUi3A/s400/KARS+(61).JPG" border="0" /></a> Şehre saldıranlar iki sur arasında kalan dar alanda kaldığından manevra kabiliyetleri azalıyor ve kapıları kırmak için koçbaşı kullanamıyorlarmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6Yf6c9uESawJT9urBionjFcaGdqjxcrWcGmCLBIkMJiLSuBa6h9qr7g3LyzxgKdozK5GpQmJACg0zuy-AbWbHakycvEn3v9f_4cNKyI0sF_cytFQzvZ22iBygfYyV9hSpdWRCupU27WQ/s1600-h/KARS+(63).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118169597436431522" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6Yf6c9uESawJT9urBionjFcaGdqjxcrWcGmCLBIkMJiLSuBa6h9qr7g3LyzxgKdozK5GpQmJACg0zuy-AbWbHakycvEn3v9f_4cNKyI0sF_cytFQzvZ22iBygfYyV9hSpdWRCupU27WQ/s400/KARS+(63).JPG" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijVkpxBu-F2uVTTVpXKzNGQQY6GSdoRvyy9mfSz9O2sl6zbaV4ig4CMOik_R24vJ6xRncgCCaYw6AokbPuMBU12bdrXfa3p_sZgcqS50SAc6h8jrcFNAbd_dOaaLfZxltTDrGOzsWQ6wg/s1600-h/KARS+(65).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118167767780363282" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijVkpxBu-F2uVTTVpXKzNGQQY6GSdoRvyy9mfSz9O2sl6zbaV4ig4CMOik_R24vJ6xRncgCCaYw6AokbPuMBU12bdrXfa3p_sZgcqS50SAc6h8jrcFNAbd_dOaaLfZxltTDrGOzsWQ6wg/s400/KARS+(65).JPG" border="0" /></a> Kapıdan içeri girince eski yapıların kalıntıları olan molozlar, ancak ayakta kalabilen kiliseler ve bunların arasında kalan patikalardan oluşan bir manzara karşılıyor bizi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Ee269BQvTHg2u0uK2s05gh1qSRwdnc4gkfcF-JcVKtjYcxBrOd7wkJo-QsK7wSlB6rumVCx854-6NMM8LlBhjyW7QAUzuArUmXdrGtdMhE0balD5cKZvR6ShtbgADE1zJoTYHzZ2NXk/s1600-h/KARS+(70).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118167772075330594" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Ee269BQvTHg2u0uK2s05gh1qSRwdnc4gkfcF-JcVKtjYcxBrOd7wkJo-QsK7wSlB6rumVCx854-6NMM8LlBhjyW7QAUzuArUmXdrGtdMhE0balD5cKZvR6ShtbgADE1zJoTYHzZ2NXk/s400/KARS+(70).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ17UOB44bK4XFISCsAllxeplhEGbPzMLaZ0f2cLUBewda9QeOihaqwv5-71DoppQTa2PJtpeZTMBtYSn9t_i-I8dupL69ryNSyarRf-CpKdHr0LNLIgfdwgl8sIK6Exy0B3rtC7BuIKI/s1600-h/KARS+(71).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118167772075330610" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ17UOB44bK4XFISCsAllxeplhEGbPzMLaZ0f2cLUBewda9QeOihaqwv5-71DoppQTa2PJtpeZTMBtYSn9t_i-I8dupL69ryNSyarRf-CpKdHr0LNLIgfdwgl8sIK6Exy0B3rtC7BuIKI/s400/KARS+(71).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheYnYdQ8l6Dl_39oTgIaPcdOrKDa78T_8KpniICinjJ2WnFtXl27vE_6dc9FahjJRLcNIxakAa38Dla5yPJYa5zIhjnIsLg28wi7h9PVQ2B-NycQzPlyIqNdJPNXcipQ6hAd_eGBrY6pI/s1600-h/KARS+(68).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118167776370297922" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheYnYdQ8l6Dl_39oTgIaPcdOrKDa78T_8KpniICinjJ2WnFtXl27vE_6dc9FahjJRLcNIxakAa38Dla5yPJYa5zIhjnIsLg28wi7h9PVQ2B-NycQzPlyIqNdJPNXcipQ6hAd_eGBrY6pI/s400/KARS+(68).JPG" border="0" /></a> Bin yıl önce kalabalık bir şehrin caddeleri olan bu patikalarda yürümek insanda tuhaf hisler uyandırıyor. Yapılan kazılarda ana yolların altında su boruları bulunmuş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNKYMtKqIETFojLASRkt62mAPsp5D1xSJ_QF3mQ3raVU_sFxMMxzS35Q391IXMB7ap3FG1d6FTSFbo7_7MVGpaq4A5ZLx0ngFZu4fJPzHUdAn_gDn4Jan0En5myJg47Ct-6WEro2o4HXY/s1600-h/KARS+(122).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118167780665265234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNKYMtKqIETFojLASRkt62mAPsp5D1xSJ_QF3mQ3raVU_sFxMMxzS35Q391IXMB7ap3FG1d6FTSFbo7_7MVGpaq4A5ZLx0ngFZu4fJPzHUdAn_gDn4Jan0En5myJg47Ct-6WEro2o4HXY/s400/KARS+(122).JPG" border="0" /></a> Karşımıza çıkan ilk yapı Halaskar Kilisesi.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJQgeIO9m-eQ2yhjNE0OwP-ofvvPlT6xVsWbJubqyi-uXR5PfuuoygJaPzHXAJCVdFov94lMg42_fwvoQo_C4wXOwjIC_2gH_y5f95p2j0Q0yYaE-mEFN9kjs7dWmUzncTEHFLrrEvzwA/s1600-h/KARS+(74).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118165684721224642" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJQgeIO9m-eQ2yhjNE0OwP-ofvvPlT6xVsWbJubqyi-uXR5PfuuoygJaPzHXAJCVdFov94lMg42_fwvoQo_C4wXOwjIC_2gH_y5f95p2j0Q0yYaE-mEFN9kjs7dWmUzncTEHFLrrEvzwA/s400/KARS+(74).JPG" border="0" /></a> 1035 yılında yapımı tamamlanan kilise 19. yy sonuna dek ayaktaymış. Ancak fırtınalar, deprem ve bakımsızlık nedeniyle çoğu yıkılmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx1vfCzz2KfXpKzt2oyUAw43hLLZzxonp1Kd0-jABKrdmLPwGL5JI4D9npw5FeZTkFQ9AhkaHA_FU-AzQBRGPGv9qjACp_J1oVUr37WVN-fukNxGL3z11AD3HD4G1HMtDKYzWYOA55vGc/s1600-h/KARS+(82).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118165689016191954" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx1vfCzz2KfXpKzt2oyUAw43hLLZzxonp1Kd0-jABKrdmLPwGL5JI4D9npw5FeZTkFQ9AhkaHA_FU-AzQBRGPGv9qjACp_J1oVUr37WVN-fukNxGL3z11AD3HD4G1HMtDKYzWYOA55vGc/s400/KARS+(82).JPG" border="0" /></a> Saf geometrik şekillerden, küre ve silindirlerden oluşmuş tipik bir Ermeni kilisesi imiş. Kırılmış taş ve beton çekirdek üzerini örten kesme taştan yapılmış. Buralar o kadar sahipsiz ki bin yıl önce bir taş ustasının üzerinde özenle çalıştığı tarihi parçaları alıp gidebilirsiniz.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO8uCAyU1qdwHYJFYQD9frEVeNJN2zFOiDNXxfVXnGW2Ym5JgC8OzA0p_6u2il58VY6bH4HasgAo8mct5AMbkU2JUblGtqWaT4RrrATUv4u0KWxgkCFyzn7gprRnR93AW4WEpoC8u5r0c/s1600-h/KARS+(84).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118165693311159266" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO8uCAyU1qdwHYJFYQD9frEVeNJN2zFOiDNXxfVXnGW2Ym5JgC8OzA0p_6u2il58VY6bH4HasgAo8mct5AMbkU2JUblGtqWaT4RrrATUv4u0KWxgkCFyzn7gprRnR93AW4WEpoC8u5r0c/s400/KARS+(84).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhovkTWlrMIZeMFBkheigV_efe8U2nFCxTJVYFFhivOQvcDdPCZVNWaYFUBadK0livN3WuSKtIb3SZ7d9aBmKOTG-DOpItnB0n9Z5T4y0wuppaQ5vt6VFWuy2TRARJNsfVFm6XaGLNy340/s1600-h/KARS+(83).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118165697606126578" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhovkTWlrMIZeMFBkheigV_efe8U2nFCxTJVYFFhivOQvcDdPCZVNWaYFUBadK0livN3WuSKtIb3SZ7d9aBmKOTG-DOpItnB0n9Z5T4y0wuppaQ5vt6VFWuy2TRARJNsfVFm6XaGLNy340/s400/KARS+(83).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2xvnwPhzxrh_gEeaFQArN_lsuur_vW-MXjj2qhJmenVnQMAVajTx9zXBQr62CXyRNIX7naPK4mF3GWSGhTlrqgHQLKmzS311NSofwYtKTCRCDKsAkJ_SJWOATQ52-rCnaj3otD-3aJW8/s1600-h/100_9603.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118165706196061186" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2xvnwPhzxrh_gEeaFQArN_lsuur_vW-MXjj2qhJmenVnQMAVajTx9zXBQr62CXyRNIX7naPK4mF3GWSGhTlrqgHQLKmzS311NSofwYtKTCRCDKsAkJ_SJWOATQ52-rCnaj3otD-3aJW8/s400/100_9603.JPG" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqKN4JY5jrbsXJndPAH4yqHeZ630MlNWRKf6cISIqrwKlMZ7mZcdmoUtVM-Vm5BW4YZOw7uUyKl36zGPjR_uNuyXSVJUJj51mRj5MUw5cuOALxJG6YRf3kbd0rou_3tR1BJLZ-JKrzsew/s1600-h/100_9604.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118163069086141298" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqKN4JY5jrbsXJndPAH4yqHeZ630MlNWRKf6cISIqrwKlMZ7mZcdmoUtVM-Vm5BW4YZOw7uUyKl36zGPjR_uNuyXSVJUJj51mRj5MUw5cuOALxJG6YRf3kbd0rou_3tR1BJLZ-JKrzsew/s400/100_9604.JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigWe9ItmGmnEuCENsqVdoJzDwfp6yZaT9WVa2U9NIPvdg7RuGzklYFjf58M3Qh_-2wd9LQNGfcJ2ked1yT_4AiK42bCm_3siBGVQ_yEZyJ-_xVWOeYmxVJJqwrmF0N15CEmSdxYwFmjZI/s1600-h/100_9605.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118163077676075906" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigWe9ItmGmnEuCENsqVdoJzDwfp6yZaT9WVa2U9NIPvdg7RuGzklYFjf58M3Qh_-2wd9LQNGfcJ2ked1yT_4AiK42bCm_3siBGVQ_yEZyJ-_xVWOeYmxVJJqwrmF0N15CEmSdxYwFmjZI/s400/100_9605.JPG" border="0" /></a> Her yerde olduğu gibi burada da istisnasız bütün yapıların duvarlarında sevgili ve arkadaş isimleri yazılmış, kazılmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigNsWxX9nE6xZCnXmMQ3uhPdJIGCXhqoZHpE-1DTKsamKN0B0n7dPrnzT7lZFqI7GxKROXXlxIeZbpP-9wfTzfSpcr7pv1ZBqGiezOKl1R2ddWXMyCt0Y46bFjy6IIFRPvIwEgmIqH2gc/s1600-h/KARS+(85).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118163081971043218" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigNsWxX9nE6xZCnXmMQ3uhPdJIGCXhqoZHpE-1DTKsamKN0B0n7dPrnzT7lZFqI7GxKROXXlxIeZbpP-9wfTzfSpcr7pv1ZBqGiezOKl1R2ddWXMyCt0Y46bFjy6IIFRPvIwEgmIqH2gc/s400/KARS+(85).JPG" border="0" /></a> Sanki bir halt oluyor, ismini ölümsüzleştirecek. Acaba bunları yazanlar, isimlerini okuyan ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun şahısları hakkında hiç de olumlu düşünmediklerini biliyorlar mı?<br />İkinci durak Aziz Krikor Klisesi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOFshAPSLkHxMWk-ChyGEc5fL7vnVw1S-8jRva4Sbl4iszym2m_rFYqhYyfyLnYJYPHLArQ0D5EQSGhDjr5OO5mQJ4E8J6AuuYe7xeADPv0OXexxJ_SdDd2n6YciKDo5oiTsQeLHqZRCk/s1600-h/KARS+(110).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118163081971043234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOFshAPSLkHxMWk-ChyGEc5fL7vnVw1S-8jRva4Sbl4iszym2m_rFYqhYyfyLnYJYPHLArQ0D5EQSGhDjr5OO5mQJ4E8J6AuuYe7xeADPv0OXexxJ_SdDd2n6YciKDo5oiTsQeLHqZRCk/s400/KARS+(110).JPG" border="0" /></a> 1215 yılında Tigran isimli zengin bir tüccar yaptırmış. Çevresi kemerle ve kabartmalarla süslenmiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuV9Wx7x2qvCzI6UIyr6VmkUu6pAmHzXBo_L7n9JbtkQfYmjsGfF0uBGyGZc3OHWfa6ZBOZo0lLpB-0V9S4kJkro0_XcCQcbs5WmpyoUJKR90Zz1ZLxaq9A0KoqYsjHxUzEa6UzZm8_Sg/s1600-h/100_9617.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118163090560977842" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuV9Wx7x2qvCzI6UIyr6VmkUu6pAmHzXBo_L7n9JbtkQfYmjsGfF0uBGyGZc3OHWfa6ZBOZo0lLpB-0V9S4kJkro0_XcCQcbs5WmpyoUJKR90Zz1ZLxaq9A0KoqYsjHxUzEa6UzZm8_Sg/s400/100_9617.JPG" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAZGnhR3uUrWUcyDlNvixvqrMEd9vcmX222_GJfLVAYiCYqCZ4LGHL31TjvdM5bu-1NYqq7FWTSjn1_kbPH-HN0zqKV07GUwrshyphenhyphenBDfcva0wVjOLuvP61Jg6rRdLtAj6JqCeJKgy-UqFM/s1600-h/100_9640.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118160066904001314" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAZGnhR3uUrWUcyDlNvixvqrMEd9vcmX222_GJfLVAYiCYqCZ4LGHL31TjvdM5bu-1NYqq7FWTSjn1_kbPH-HN0zqKV07GUwrshyphenhyphenBDfcva0wVjOLuvP61Jg6rRdLtAj6JqCeJKgy-UqFM/s400/100_9640.JPG" border="0" /></a> Nispeten iyi durumda. Aşağıdan geçen Arpaçay’a bakıyor. Manzarası harika.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPpe0HxUhD8nurX9H6PSkQ1qKGgxEvcX-EmSNmetz288sWVYClPXVsqEUSwr_J-_tKcz6V2vYlWiXocfmY2HjtFXBtSNdGJrs7GiSunmyiLIWreSyXXlepYe7h9w8NRXGtYkOIXqeoqRk/s1600-h/ANÄ°.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118160075493935922" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPpe0HxUhD8nurX9H6PSkQ1qKGgxEvcX-EmSNmetz288sWVYClPXVsqEUSwr_J-_tKcz6V2vYlWiXocfmY2HjtFXBtSNdGJrs7GiSunmyiLIWreSyXXlepYe7h9w8NRXGtYkOIXqeoqRk/s400/AN%C4%B0.JPG" border="0" /></a> İçine girip Özra’yla akustiği test ettik, pek hoştu. Sonra Özra opera söylemeye başlayınca, operanın da nereden çıktığını anlamak zor olmadı.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQOUd08Y1RP1Gjv1NEWfdzpPmGayhGYHYTJg71x3lhppDH8J5_5GzTRH0BOWnhofjse-XtY25TQMIOJbdOFka-07HDlcJkWw3GCIQsXyoBVonl3i1C2Ky7-nEgBrA4zxhFlfRo_LtDghI/s1600-h/pano1.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118160079788903234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQOUd08Y1RP1Gjv1NEWfdzpPmGayhGYHYTJg71x3lhppDH8J5_5GzTRH0BOWnhofjse-XtY25TQMIOJbdOFka-07HDlcJkWw3GCIQsXyoBVonl3i1C2Ky7-nEgBrA4zxhFlfRo_LtDghI/s400/pano1.JPG" border="0" /></a> Sesler bu ortamda insanın bedenine işliyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiivEDX_nIoMLzSgq9KtoD_TQHBlog-YvFeqRWP03dx2VIUXfV5MH-hQoeEFfafYa__GbYakQVxRq3v-vrTRyeSudEuqpfDU6bXiX6zWljZHjKbUh_cGYtgsxe_HhtKNDyAgWnfrXP-YYY/s1600-h/100_9629.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118160084083870546" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiivEDX_nIoMLzSgq9KtoD_TQHBlog-YvFeqRWP03dx2VIUXfV5MH-hQoeEFfafYa__GbYakQVxRq3v-vrTRyeSudEuqpfDU6bXiX6zWljZHjKbUh_cGYtgsxe_HhtKNDyAgWnfrXP-YYY/s400/100_9629.JPG" border="0" /></a> Buradan aşağı bakınca Arpaçay üzerindeki yıkık köprü görülüyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiymkp0N7gJKzq5yOBO0TiCAGP5jSFoS6QaXrTe6Jz-_xGSi1J6MUSU2aGnlGVycW5DYioBxw6DIIITp89BuYIujHZPrkcsQTAwadYC9ARejlKaw-05EG0En84NtZWCpp3hPn0aE8vntKo/s1600-h/100_9707.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5118160092673805154" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiymkp0N7gJKzq5yOBO0TiCAGP5jSFoS6QaXrTe6Jz-_xGSi1J6MUSU2aGnlGVycW5DYioBxw6DIIITp89BuYIujHZPrkcsQTAwadYC9ARejlKaw-05EG0En84NtZWCpp3hPn0aE8vntKo/s400/100_9707.JPG" border="0" /></a> Eğer yıkılmamış olsaydı birkaç adımda karşı kıyıya yani Ermenistan’a geçilebilirdi. Aslında onlar için oldukça gıcık bir durum olsa gerek, karşı kıyıda atalarının harabeleri duruyor ama gidemiyorsun. Çayın karşı yamacında tepede Ermenistan topraklarında taş ocağı dikkatimizi çekiyor.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg36mCGyQGoQC3tUq5Rw5zjXukziFup0x1ssGA0sbvXMfw0CK-3nBdtzbu0l0qZ_6hA-4ytIjNPTLRboRf2ozThB35GUjWA3WFdWac9_TNXYZjfBpTH6FY3pv49aRD7XBTuyh6rURM-OkQ/s1600-h/100_9642.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117953659365690066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg36mCGyQGoQC3tUq5Rw5zjXukziFup0x1ssGA0sbvXMfw0CK-3nBdtzbu0l0qZ_6hA-4ytIjNPTLRboRf2ozThB35GUjWA3WFdWac9_TNXYZjfBpTH6FY3pv49aRD7XBTuyh6rURM-OkQ/s400/100_9642.JPG" border="0" /></a> İlk başta çok şaşırıyoruz. Sonuçta buralar Ermenilerin atalarından kalan yerler, bu tepelerin altında yatan tarihi eserleri iş makineleriyle nasıl biçerler diyoruz. Sonradan işin aslını öğrendim: Bu topraklar onlar için kutsalmış. Hıristiyanlığı kabul edişlerinin 1700. yıldönümü adına Ani’den taş çıkarıp Yerevan’da katedral yapmak için 1998’de bu taş ocağını kurmuşlar. Katedral bitmiş ama taş ocağını kapatmamışlar. Her halde kazdıkları yerde tarihi kalıntı yoktur. Fakat iş makinelerinin ve patlamaların neden olduğu sarsıntıların eski yapılara zarar verdiği söyleniyor.<br />Sonraki durak buradaki en büyük ve en güzel yapı olan Katedral.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYVQKTHNytP2WSMpm_7Ht39OmRfUVobnAL-H-YT2PxwL5H0hwwqeYqBy8RTYO5nkE0q7nNfQ-kj8MPd7iL055zo8Njd_KZBRlCIDPV4Lr2JBucZLkb7fM-YUfxXJt-6F14fcg65hkJaZw/s1600-h/KARS+(119).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117953667955624674" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYVQKTHNytP2WSMpm_7Ht39OmRfUVobnAL-H-YT2PxwL5H0hwwqeYqBy8RTYO5nkE0q7nNfQ-kj8MPd7iL055zo8Njd_KZBRlCIDPV4Lr2JBucZLkb7fM-YUfxXJt-6F14fcg65hkJaZw/s400/KARS+(119).JPG" border="0" /></a> 1010 yılında yapımı tamamlanmış, yani bin yıllık bir yapı. Dile kolay.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvKIsSRD6KU3jDVo02FA11SPh_KFYAzIHNx2tKPPTCxqLMrI3_Z7TyvdaEVzaSbNbD60kRSwQUpeHy3ktRFL_wzdEZQIouC3T6yxs__Me8Vs2EiJfMOA96OlSU1jLcQNjDxBAhX5KJZ1Q/s1600-h/Panorama+2.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117953672250591986" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvKIsSRD6KU3jDVo02FA11SPh_KFYAzIHNx2tKPPTCxqLMrI3_Z7TyvdaEVzaSbNbD60kRSwQUpeHy3ktRFL_wzdEZQIouC3T6yxs__Me8Vs2EiJfMOA96OlSU1jLcQNjDxBAhX5KJZ1Q/s400/Panorama+2.JPG" border="0" /></a> Yine diğer yapılardaki gibi taş ve beton öz üzerine kesme taş kaplanmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8a89jzW57qbKbVX8IUVJ-DoIIGujn1SII5hUwqRvX3coxmblGKOXrlTgogNebhhV6jvyZyFPXGciwFloVrF8OKn5nBer6lidNO-uoHNG1s5Sr-wTEiB8Vv2ZMnR3_wsxJovcO4o70NjU/s1600-h/ANÄ°+2.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117953676545559298" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8a89jzW57qbKbVX8IUVJ-DoIIGujn1SII5hUwqRvX3coxmblGKOXrlTgogNebhhV6jvyZyFPXGciwFloVrF8OKn5nBer6lidNO-uoHNG1s5Sr-wTEiB8Vv2ZMnR3_wsxJovcO4o70NjU/s400/AN%C4%B0+2.JPG" border="0" /></a> İçi baya yüksek. Kubbesinin 13. yy’ da çökmüş olmasına rağmen içerinin akustiği yine harika<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFc47MgN7y7qWw73RHBMYoKnkxBiixaKjefFRzq-YtRgXuQXmFak84gmPnz3PfRwFlG7LYL58gALK7h_PXN0fuCRvTjrr5TtOXHHuUy6yv5u7Q8K20tg_bMirTZ6U9gghLVAz_q_Tko6E/s1600-h/100_9682.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117953680840526610" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFc47MgN7y7qWw73RHBMYoKnkxBiixaKjefFRzq-YtRgXuQXmFak84gmPnz3PfRwFlG7LYL58gALK7h_PXN0fuCRvTjrr5TtOXHHuUy6yv5u7Q8K20tg_bMirTZ6U9gghLVAz_q_Tko6E/s400/100_9682.JPG" border="0" /></a> Yapıda çok az sayıda pencere var, belli ki içerinin karanlık olması amaçlanmış. Duvarlardaki fresklerin üzerindeki beyaz badana ise utanç verici.<br /><br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-f-1psbwbJXxGmQOzYaV0zY58K5FPJ6QJUC0t0ZdoREBjRusphpKHIrClyKo-bnSLxaOG7wxcyFdMjq5Dn77EWf8-qvTwuIlfCkBHnpgnOzEoo0YDEYT77EuUNgJvNB9QDc-ux8KJ1N0/s1600-h/100_9672.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117943205415291522" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-f-1psbwbJXxGmQOzYaV0zY58K5FPJ6QJUC0t0ZdoREBjRusphpKHIrClyKo-bnSLxaOG7wxcyFdMjq5Dn77EWf8-qvTwuIlfCkBHnpgnOzEoo0YDEYT77EuUNgJvNB9QDc-ux8KJ1N0/s400/100_9672.JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsj-gsS4vbD8ofxmXM6PyY7x0d_omkNjU6RXYUluSxO0MXBDUMF5acWYer5glSkL47MEZsAPakd8rTdF4ReNCJDGZ_nKeLsgVjxyhrW-ePOAWIkY9pFyHce5YHXVYU6h6r3W1yPACnBUE/s1600-h/100_9674.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117943209710258834" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsj-gsS4vbD8ofxmXM6PyY7x0d_omkNjU6RXYUluSxO0MXBDUMF5acWYer5glSkL47MEZsAPakd8rTdF4ReNCJDGZ_nKeLsgVjxyhrW-ePOAWIkY9pFyHce5YHXVYU6h6r3W1yPACnBUE/s400/100_9674.JPG" border="0" /></a> Burası şimdi kuşların yuvası olmuş.<br />Yüz metre ileride Manuçehr Camii (Ulu Camii) görülüyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTucxzXEkuaZrTsQkd9iNK7GOIBqFNvFTIBf3ayP916xLGcOv1IH6OKNEaw6v_mDisYchFzfuydR-erideKWUfs0PF_Yh-vBIpUkTYK9OZVcTlEZSeZfvYPZ_zOntBtIz92V8CaFFS0NY/s1600-h/100_9710.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117943214005226146" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTucxzXEkuaZrTsQkd9iNK7GOIBqFNvFTIBf3ayP916xLGcOv1IH6OKNEaw6v_mDisYchFzfuydR-erideKWUfs0PF_Yh-vBIpUkTYK9OZVcTlEZSeZfvYPZ_zOntBtIz92V8CaFFS0NY/s400/100_9710.JPG" border="0" /></a> Burası Anadolu’daki günümüze dek süregelen ilk camiymiş. Caminin tarihi ve orijini hakkında tartışmalar varmış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2gMq-KWYGnHmbPSWCYvdKc3zUTWU2mkgSen3CnsfMwIy2JQr5ujmhE7vZvr3gX1mP89aens2qEHDTvBbqole2OJ3sGerc0XE1VVwTa7Nh-ns2QspPIkLfFKRvjLXDcVcftfJQnML0DYM/s1600-h/100_9692.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117943218300193458" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2gMq-KWYGnHmbPSWCYvdKc3zUTWU2mkgSen3CnsfMwIy2JQr5ujmhE7vZvr3gX1mP89aens2qEHDTvBbqole2OJ3sGerc0XE1VVwTa7Nh-ns2QspPIkLfFKRvjLXDcVcftfJQnML0DYM/s400/100_9692.JPG" border="0" /></a> Ermeniler otörler buranın cami olmadan önce köşk olduğunu ve sonradan camiye dönüştürüldüğünü iddia ediyormuş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY6wVRtpcXhAnqQh515EONtBMccYPPAjs6WhVbZ0LXkqg8cXY4aMNyvBNWPFhg6wsIDlvtvxKFI_b39tI1FEevDxvAFe2_yrzfJ6iOLLpWJCwGvLmt1Q19uJpHq3eOhV8cH9ypuf-eOak/s1600-h/100_9694.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117943222595160770" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiY6wVRtpcXhAnqQh515EONtBMccYPPAjs6WhVbZ0LXkqg8cXY4aMNyvBNWPFhg6wsIDlvtvxKFI_b39tI1FEevDxvAFe2_yrzfJ6iOLLpWJCwGvLmt1Q19uJpHq3eOhV8cH9ypuf-eOak/s400/100_9694.JPG" border="0" /></a> Türk otörler de buranın Türk istilası sonrasında yapıldığını öne sürüyormuş. Cami 1906’ya kadar çevredeki köylüler tarafından kullanılmış. Aynı yıl burada kazı yapmakta olan Nikoli Marr’ın buluntularını saklamak maksadıyla müzeye çevrilmiş. Birinci Dünya Savaşında da yağmalanmış. 1990’a kadar yerlerde yağmalanan sergi vitrinlerinin kırık camlarını ve bazı heykel parçalarını görmek mümkünmüş. Cami binası gerçekten de bizim aşina olduğumuz camilere pek benzemiyor. Minaresi binanın dışında bulunuyor ve yapımı camiden daha eskiymiş. Binası kübik. İçine yapılmış, pek ok parça yeni.<br /><div><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZSF6aQLnnY-aGHBZvXwWYMeodcntj1s3FZEshXO37t4fOoD5_mp8dQMy-QkKGjEohPJ6RFlBEzofy6BrUTZbbEdUmixoY-OaSxV3C7A1g4GlNmgxT8LRO0jATNcfz46fnuFgwpRQttdw/s1600-h/100_9701.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117935934035659234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZSF6aQLnnY-aGHBZvXwWYMeodcntj1s3FZEshXO37t4fOoD5_mp8dQMy-QkKGjEohPJ6RFlBEzofy6BrUTZbbEdUmixoY-OaSxV3C7A1g4GlNmgxT8LRO0jATNcfz46fnuFgwpRQttdw/s400/100_9701.JPG" border="0" /></a> Minarenin tepesine –eğer cesaretiniz varsa- sütunun içinde dönen dik merdivenden çıkmak mümkün.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho6d7fMg0UVs-3vFx8S8l2LfEHGSbw7SwC3crxZsrrGJJO_EfZIansEkjYH1gOKaqQt2p7TM7vPXUT7oXDJc80kw1ZXJDqti91ewBGTRSJP8OFaNcZQ4pfitD19J9a0IB5f_YcFlwyccs/s1600-h/100_9706.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117935938330626546" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho6d7fMg0UVs-3vFx8S8l2LfEHGSbw7SwC3crxZsrrGJJO_EfZIansEkjYH1gOKaqQt2p7TM7vPXUT7oXDJc80kw1ZXJDqti91ewBGTRSJP8OFaNcZQ4pfitD19J9a0IB5f_YcFlwyccs/s400/100_9706.JPG" border="0" /></a> Ben birkaç adım çıktım ancak birkaç metre sonra etraf zifiri karanlık olunca geri döndüm. Aklıma yarasalar geldi.<br />Saat altıya yaklaşmaya başladığında kale yönüne gitmekten vazgeçip geri dönüşe başladık. Yol üzerinde Abuğamir Aziz Krikor Şapelini ve 12. yy’dan kalma konut kalıntısını gezidik.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXGYIB6GjkhbmcMBQwy0TJOHAYLyCq6xbZ3vTCY08N-yzbfJ-QpNKlbt3oenzAHrajBpoKP68M4vAnPPbSfW2uxuksz3PjAeKiBpk43u6a0fPSa3n4csGz96YTlvt8TjuJxRWwx95C8NQ/s1600-h/100_9714.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117935942625593858" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXGYIB6GjkhbmcMBQwy0TJOHAYLyCq6xbZ3vTCY08N-yzbfJ-QpNKlbt3oenzAHrajBpoKP68M4vAnPPbSfW2uxuksz3PjAeKiBpk43u6a0fPSa3n4csGz96YTlvt8TjuJxRWwx95C8NQ/s400/100_9714.JPG" border="0" /></a> İçinde ocağı bulunan odalar var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvmWrDBQMWFyQtx1eFT9FL88S3iqhhHlOazsbEg4UlOy5mfj345u1jk4313jvvxSM04gF-jFN4qBBWNyzDaJYa491vhRfdGPJnsZYcOVnwFl8r2h_5498c8g5bNXVc51wFTy9_0SOvuqY/s1600-h/100_9715.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117935946920561170" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvmWrDBQMWFyQtx1eFT9FL88S3iqhhHlOazsbEg4UlOy5mfj345u1jk4313jvvxSM04gF-jFN4qBBWNyzDaJYa491vhRfdGPJnsZYcOVnwFl8r2h_5498c8g5bNXVc51wFTy9_0SOvuqY/s400/100_9715.JPG" border="0" /></a> Duvar yıkılmasın diye üstlerine silme beton dökmüşler. Öyle çirkin görünüyor ki. Restorasyondan pek anlamam ama böyle yapılmadığına da eminim. Şapelin girişinde elle dokunulabilecek mesafede duvara kazınmış yazılar var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSLyHDdJZv8FlJv806IiwwaZ2xKDzcJKFYYLaHzmfYMODBMJlS6RMDMr_peOjHCvum9kaUCeRZ49MgiPav0f7MGtmcohyphenhyphenB9b5d1c0UowhHBMCL9wfkU92IlLVTxHPk32HmKXSlhv57WKw/s1600-h/100_9747.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117935955510495778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSLyHDdJZv8FlJv806IiwwaZ2xKDzcJKFYYLaHzmfYMODBMJlS6RMDMr_peOjHCvum9kaUCeRZ49MgiPav0f7MGtmcohyphenhyphenB9b5d1c0UowhHBMCL9wfkU92IlLVTxHPk32HmKXSlhv57WKw/s400/100_9747.JPG" border="0" /></a> Gördüğümüz diğer yapılarda da bunlardan vardı. Hep merak etmişimdir ne yazdığını. İşte hani diyoruz ya bu bina şu tarihte şu kişi tarafından şu amaçla yapılmıştır falan filan, bu bilgiler işte o yazılardan alınıyor.<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWs4qGS-xUbUdUqwq_MMApnLdgTjb6H7tu3raRXJiXLLhiGMZkm-FcgzOOkR_HeWO7O3Zxrpfa26gPpVTenEPzwOmr614y-x3YdUKnyNjqkOdrWHc4ncaQUyQqpk163UlH5bGB5xa-KsU/s1600-h/100_9743.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117932738579990930" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWs4qGS-xUbUdUqwq_MMApnLdgTjb6H7tu3raRXJiXLLhiGMZkm-FcgzOOkR_HeWO7O3Zxrpfa26gPpVTenEPzwOmr614y-x3YdUKnyNjqkOdrWHc4ncaQUyQqpk163UlH5bGB5xa-KsU/s400/100_9743.JPG" border="0" /></a> Bu şapelin yanında yaptıran kişi ve ailesinin betonla kaplı mezarları varmış ancak 1998’de define avcıları tarafından talan edilmiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEged54A6QgCmWrd0FyP5z6loDRYdxHLZ-9IcAnjQReJdHxaNtEwMMZPkybtD1VC-cslPB-dMmDYO6LdciwmjdZXc0oem0plb4TjKhLWmdYKD9JlWtPNbkgYYQwe0zOF6OCO13eRvWVCTrE/s1600-h/100_9750.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117932742874958242" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEged54A6QgCmWrd0FyP5z6loDRYdxHLZ-9IcAnjQReJdHxaNtEwMMZPkybtD1VC-cslPB-dMmDYO6LdciwmjdZXc0oem0plb4TjKhLWmdYKD9JlWtPNbkgYYQwe0zOF6OCO13eRvWVCTrE/s400/100_9750.JPG" border="0" /></a> Girişi kanyona bakıyor. Yamaçlarda pek çok mağara görmek mümkün.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieEY79RNuviIKLafxeVRY69XT-72i8v9QUivyvFIahn7FxnujPamM3UwBm6dtRrWXyVFJpFfcDVPes4j8SOz8fvOKYS0EE30y6OkuyqKHiA__vd2mOZ2ESebS1Xcfy8BdoI4LoIfiy-w8/s1600-h/100_9753.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117932747169925554" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieEY79RNuviIKLafxeVRY69XT-72i8v9QUivyvFIahn7FxnujPamM3UwBm6dtRrWXyVFJpFfcDVPes4j8SOz8fvOKYS0EE30y6OkuyqKHiA__vd2mOZ2ESebS1Xcfy8BdoI4LoIfiy-w8/s400/100_9753.JPG" border="0" /></a> Bu görünüm bana Hasankeyf’i hatırlattı. Ani etrafındaki bu kayalık uçurumlar üstte sert bazalt altta yumuşak tüften oluşuyormuş ki bu da kayalara oda oymak için idealmiş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlCAfhfE6T6xviBMoaIFKmJrFgWpkvHxwRSGPzV8T9tLf_NW4FfYLOf9Jm2Zf0LX3uqtiv_nk4rCo8usQy6f4j68QJ8vYvF1_sX1A8mAiplnT5O5-BGxrL9Ix4hnIX5U4gn8T0nH-gi0A/s1600-h/100_9757.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117932755759860162" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlCAfhfE6T6xviBMoaIFKmJrFgWpkvHxwRSGPzV8T9tLf_NW4FfYLOf9Jm2Zf0LX3uqtiv_nk4rCo8usQy6f4j68QJ8vYvF1_sX1A8mAiplnT5O5-BGxrL9Ix4hnIX5U4gn8T0nH-gi0A/s400/100_9757.JPG" border="0" /></a> Eskiden bu mağara odalar depo, mezarlık, güvercinlik, ev ya da dini yapılar olarak kullanılırlarmış. Şimdi ise küçükbaş<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQQjjDG_2fsMFVdtH2qBS-vcA_ydlclSm8wNHIxEm4KncxSotIrHaxYyUebXgQQY5c1RP6M6ikbE2Hl_FVowhwULDefN0Vxv3_wPHSr64kx5QwJKKvkfH-JokV7BhD11NcWU6Pwxp8vEs/s1600-h/100_9752.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117932760054827474" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQQjjDG_2fsMFVdtH2qBS-vcA_ydlclSm8wNHIxEm4KncxSotIrHaxYyUebXgQQY5c1RP6M6ikbE2Hl_FVowhwULDefN0Vxv3_wPHSr64kx5QwJKKvkfH-JokV7BhD11NcWU6Pwxp8vEs/s400/100_9752.JPG" border="0" /></a> ve büyükbaş hayvanların<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKxdYxqx1KBtsgcGiNfoZPFds7YA89sU4BS55AP7NHR2TolyvcuM78SNmJjLP3L2OajCbBC2fOsD4FZVKpFSMOmPXiI-wSM4tA9MEX4QF6QYlPuRWC07cRMD_6jC_19hznNmMqDkoEL14/s1600-h/100_9754.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117929753577720130" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKxdYxqx1KBtsgcGiNfoZPFds7YA89sU4BS55AP7NHR2TolyvcuM78SNmJjLP3L2OajCbBC2fOsD4FZVKpFSMOmPXiI-wSM4tA9MEX4QF6QYlPuRWC07cRMD_6jC_19hznNmMqDkoEL14/s400/100_9754.JPG" border="0" /></a> dinlenme mekanı olarak kullanılıyor. Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle buraları da gezemedik. Sadece buraları değil ayrıca Bakireler manastırı, Kale, Kale içindeki saray, Tacirin Sarayı, daha birçok kilise, bilumum şapeller ve mozoleler de göremediklerimiz arasında. Buraya kadar anlattıklarım bir buçuk saatte ancak görebildiklerimiz. Benden bir hafta sonra Ani’yi ziyaret eden Baştabip Şehmuz Bey üç saat kadar dolaştıklarını söyledi (Benim fotoğraf makinesinin pili bittiğinden birçok yeri çekememiştim. Fotoğraflarını benimle paylaştığı için kendisine teşekkür ederim). Ani harabeleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi <a href="http://www.virtualani.freeserve.co.uk/turkish.htm">http://www.virtualani.freeserve.co.uk/turkish.htm</a> adresinden edinilebilir.<br />Bu arada Ermeni Kiliseleri ve yapıları ile dolu bu mekanın girişindeki Ani Harabeleri başlıklı tabelada<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3nVlAXFA2EbJ9FpVBSMUe9-J_SBN4t98WrPNJ3XXstQAmtDingk5QEq1SWNTMJP7q2clk59uJF2ZVNVl_1si085b5k49cGecNAzjgceXm-d79qcnmOJKMSdiDYK3Nquavp7FnPlrflHg/s1600-h/KARS+(58).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117929753577720146" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3nVlAXFA2EbJ9FpVBSMUe9-J_SBN4t98WrPNJ3XXstQAmtDingk5QEq1SWNTMJP7q2clk59uJF2ZVNVl_1si085b5k49cGecNAzjgceXm-d79qcnmOJKMSdiDYK3Nquavp7FnPlrflHg/s400/KARS+(58).JPG" border="0" /></a> bir zamanların Ermeni hakimiyetine dair hiçbir ibarenin bulunmaması da gereksiz bir saptırma ve inkar bence.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVJ0iTrD4niGTgfoAIi7K6FuG59v9Re_1xIjviCJGO4K7FNi7PpBfM6AymoEpFbNAAFY5-pDZnOHqMO0k8E0oDyqPUwz8yQrQgmLg4ot_NgVnoMNamnUJWYUOCG6fA3VvDTdYt1R3wsPE/s1600-h/100_9728.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117929762167654754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVJ0iTrD4niGTgfoAIi7K6FuG59v9Re_1xIjviCJGO4K7FNi7PpBfM6AymoEpFbNAAFY5-pDZnOHqMO0k8E0oDyqPUwz8yQrQgmLg4ot_NgVnoMNamnUJWYUOCG6fA3VvDTdYt1R3wsPE/s400/100_9728.JPG" border="0" /></a> Her yerde, yerlerde bile bir zamanlar ermeni varlığına dair kanıtlar dolu yahu! Pek çok binada da Ermenice yazı ve işaretlerinin bulunduğu yerleri beyaz badana ile boyamışlar.<br />Çıkıp Kars’a dönüyoruz. O an aklımdan geçen şu: Burası bir başkasının elinde olsaydı müthiş turizm potansiyeli ile ülkeye çok iyi gelir sağlarlardı. Şu anki hali içler acısı. Ahanda market, harabelerden o da nasibini almış.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGkMTwJK4mE5fSA9slDsSnTlHQHOY_lcdvuQ06LyuWns9MrUBL39iDSBzuLm9oLk0bFsma24Q7UhuCOqXlksyK53CwHRyDDgmtehSRpN6QpT6NzpmHumS4Tz5J1ZSYjN0j8p-mJiqni9o/s1600-h/100_9857.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117929766462622066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGkMTwJK4mE5fSA9slDsSnTlHQHOY_lcdvuQ06LyuWns9MrUBL39iDSBzuLm9oLk0bFsma24Q7UhuCOqXlksyK53CwHRyDDgmtehSRpN6QpT6NzpmHumS4Tz5J1ZSYjN0j8p-mJiqni9o/s400/100_9857.JPG" border="0" /></a> Turizm hizmetinden ekmek yemeye çalışan gördüğüm tek insanlarsa elindeki süsü satmak isteyen bu zavallı çocuklardı.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA2m6TOjGiGF_-Sg1lI5nutG3D1xlc6GCdNiJI4xtLneYKD8tCLsaRbbWvtz6gea7HdXIwwa2x7rnNoxUPX5tKs8AgwOlZXbm6K0Enwso5wfMBg0tWC9dsywRnlcrAMhdq-xUzl5taxrc/s1600-h/KARS+(132).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117929770757589378" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA2m6TOjGiGF_-Sg1lI5nutG3D1xlc6GCdNiJI4xtLneYKD8tCLsaRbbWvtz6gea7HdXIwwa2x7rnNoxUPX5tKs8AgwOlZXbm6K0Enwso5wfMBg0tWC9dsywRnlcrAMhdq-xUzl5taxrc/s400/KARS+(132).JPG" border="0" /></a> İlerlerken yol kenarındaki evlerin pek çoğunda harabelerden çıkarılan taşların kullanıldığı dikkatimizi çekiyor.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL8TzfBXsYa5CWzvkpSoYu29jXi_X3Sp6Gcf8lxLlkLbh8k1fSahgAD_gAl7gDUJUaRcHM90ouzewPVeSTHcVYqRQFrt_K4Hw2gJvGxPgAZDPoSnRZqXAiaGoSRFoXWmR2h10IXhgS_M8/s1600-h/KARS+(142).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117925334056372466" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL8TzfBXsYa5CWzvkpSoYu29jXi_X3Sp6Gcf8lxLlkLbh8k1fSahgAD_gAl7gDUJUaRcHM90ouzewPVeSTHcVYqRQFrt_K4Hw2gJvGxPgAZDPoSnRZqXAiaGoSRFoXWmR2h10IXhgS_M8/s400/KARS+(142).JPG" border="0" /></a> Dönüş yolunda bir şehitlikle karşılaşıyoruz. Duygulanıyoruz. Tablaları aynen aktarıyorum.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJsCJ-FOgUO2jOAiPtEmvcwtn_HTjx3Grfx3f8gy15qRyOzZJW9MUf6MaloJcZGepj68oIeAV90N1UmB_oA6rCYZdzUk-lHP1GdtXM2kgRG_epMPry7DKP2HcI3Z_aAbD3t3E-ZlJqmms/s1600-h/KARS+(146).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117925342646307074" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJsCJ-FOgUO2jOAiPtEmvcwtn_HTjx3Grfx3f8gy15qRyOzZJW9MUf6MaloJcZGepj68oIeAV90N1UmB_oA6rCYZdzUk-lHP1GdtXM2kgRG_epMPry7DKP2HcI3Z_aAbD3t3E-ZlJqmms/s400/KARS+(146).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0x3BedjoZegIq0P8Qk4bsJorJ6i9nti7DMvcFzBndBrVsD8LAmIZCY0tUtTQl7znkM76GSYZWOkNE_9vUDbWTkkIysm6xB8kdtkMx3Mrs1AqCKy_jMf-78UV8dWX7knoodSTkK6t6xdc/s1600-h/KARS+(150).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117925346941274386" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0x3BedjoZegIq0P8Qk4bsJorJ6i9nti7DMvcFzBndBrVsD8LAmIZCY0tUtTQl7znkM76GSYZWOkNE_9vUDbWTkkIysm6xB8kdtkMx3Mrs1AqCKy_jMf-78UV8dWX7knoodSTkK6t6xdc/s400/KARS+(150).JPG" border="0" /></a> Dağlar biraz yoruldu. Bir bedende üç kişi gezmek kolay olmasa gerek. Kars Kale’sini de görmek isterdim ama hem akşam oldu hem de yorulduk. Bu arada rivayet odur ki Kars Kale’sini ziyaret edersen bir yakının Kars’a görevli gelirmiş. Hastaneden bazıları bu nedenle Kale’ye gitmemişler. Biz de eve döndük dinlendik.<br />Pazar sabahı Çıldır gölüne doğru yola çıktık. Göl kenarında mangal yapacağız. Yolda gördüğüm en kalabalık büyükbaş hayvan sürüsü ile karşılaştık.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGI6e0euI3tZDiockfM0G77MdnOQ6GhrMXrzaMmWBeCXDfa7yNF7AjYXx26eUmaVlwkv3YCn1MQBay8_4Aw6HDmzy0fWge_qTLv1rOw5LLKEBlWjmUSDwnn7aTEtkGkVfByInIAQ2LnI/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117925351236241698" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHGI6e0euI3tZDiockfM0G77MdnOQ6GhrMXrzaMmWBeCXDfa7yNF7AjYXx26eUmaVlwkv3YCn1MQBay8_4Aw6HDmzy0fWge_qTLv1rOw5LLKEBlWjmUSDwnn7aTEtkGkVfByInIAQ2LnI/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR.JPG" border="0" /></a> Koca bir ova boyunca yayılmışlar sayılarını tahmin etmek zor<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgD0ilOgHBGCM7vCNvgkaCnuwTrQCol0KS03yRe3P6dkrQtsZtSo2eIFZ_RhiIw73A85ATOZp3HmQevGVznZGIRzKu6SgdB2rypg1QI9oRCUNTOdhwen4cQhM_WMLQcZmLdvQYIOWdfeI/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(8).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117925359826176306" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgD0ilOgHBGCM7vCNvgkaCnuwTrQCol0KS03yRe3P6dkrQtsZtSo2eIFZ_RhiIw73A85ATOZp3HmQevGVznZGIRzKu6SgdB2rypg1QI9oRCUNTOdhwen4cQhM_WMLQcZmLdvQYIOWdfeI/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(8).JPG" border="0" /></a> Göl kenarında bir banka yerleşip su kenarında yürüyüşe çıktık.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhixHPv0rLPmo505W0pl-mxKeGdJHYX285_3dC3MoSv4R2SB63in9wwQHx4_aqQ_QMd3GbbGoJTYhpNBRR3FOHaEmC8pTPfbAJTYQ6PkXYyZj8RbeU7CPWYlIhYbnD46hEVWwBHVkJlNCg/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(41).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117923603184552098" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhixHPv0rLPmo505W0pl-mxKeGdJHYX285_3dC3MoSv4R2SB63in9wwQHx4_aqQ_QMd3GbbGoJTYhpNBRR3FOHaEmC8pTPfbAJTYQ6PkXYyZj8RbeU7CPWYlIhYbnD46hEVWwBHVkJlNCg/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(41).JPG" border="0" /></a> Yanından geçtiğimiz koyun sürüsünden öksürük sesleri geliyor.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqScMc1cs0L-FitKCkXOp5TU78eE1L6uUr2EXpn4FY-ygo3yNdd0jpqk-zm2SVvCmWzSIMh5jEgk_FUE8bjARgvKvPPyrmKMofZurB4d8r59l58EfWHB78guGwDZdk_1ueDSBIyripi0E/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(10).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117923607479519410" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqScMc1cs0L-FitKCkXOp5TU78eE1L6uUr2EXpn4FY-ygo3yNdd0jpqk-zm2SVvCmWzSIMh5jEgk_FUE8bjARgvKvPPyrmKMofZurB4d8r59l58EfWHB78guGwDZdk_1ueDSBIyripi0E/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(10).JPG" border="0" /></a> Hayvanlar insandan farksız öksürük sesi çıkarıyorlar. Dillerini dışarı çıkarıp öhhöö, öhhhöö diye öksürüyorlar. Gölün kenarında bir sürü martı ölüsü var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSpBsGzT-G35R5jxwkLcErn82DYQeCMlJBJky-BAtbw60nnP_R7aOeJ9DwPlgKBonw0TEvHWehV7RXjqyymQjUZo9XZda5gVrg0a_37sNfiynS2iaCdTy2mzM-MWPYgUpK3YAbNEY7gvQ/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(11).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117923611774486722" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSpBsGzT-G35R5jxwkLcErn82DYQeCMlJBJky-BAtbw60nnP_R7aOeJ9DwPlgKBonw0TEvHWehV7RXjqyymQjUZo9XZda5gVrg0a_37sNfiynS2iaCdTy2mzM-MWPYgUpK3YAbNEY7gvQ/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(11).JPG" border="0" /></a> Sanki martı mezarlığı. Bu martılar da ilginç yaratıklar.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp-YNOPwFQG61VXkIfA6b6ULskooGtoK_7tggt9dPUSKunG3psSDVPmX3-hAek1jEJNzsWZwkCB1sG8hlS7SBxOZUewygmMYSAttUce-noAjmD9qBDAqSPf7YdoNAKMs_ACGAMcjtU4Ws/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(13).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117923616069454034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp-YNOPwFQG61VXkIfA6b6ULskooGtoK_7tggt9dPUSKunG3psSDVPmX3-hAek1jEJNzsWZwkCB1sG8hlS7SBxOZUewygmMYSAttUce-noAjmD9qBDAqSPf7YdoNAKMs_ACGAMcjtU4Ws/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(13).JPG" border="0" /></a> Sen taa Doğu Anadolu’nun bir ucundaki gölü nasıl buldun, denizlerden buraya nasıl uçtun, suyun kokusunu mu aldın? Bir sürü martı var etrafta. Kedi gibi olmuşlar insandan pek kaçmıyorlar. Büyükada’da gördüğümüz martıları hatırlattılar bana. Onlar da baş düşmanı kedilerle birlikte oturmuş kedi maması yiyorlardı, o kadar ki pisi pisi desen gelecek sanki. Yakında miyavlarlarsa şaşırmam.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqccKkwgLSQnzKzgiuVBZdmaoe9I4OoB8HdkJVUPc90tVl5culG4I7PsErZ8OoD_8FCYYVxtvR1C4yRDbxfqxqzIs6kuN-XiS-xFR4Vjhnqn7lUCO_ZR_bnsG7g-Gny2jxex-O0i_vfkk/s1600-h/24-26.6+(16).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117923620364421346" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqccKkwgLSQnzKzgiuVBZdmaoe9I4OoB8HdkJVUPc90tVl5culG4I7PsErZ8OoD_8FCYYVxtvR1C4yRDbxfqxqzIs6kuN-XiS-xFR4Vjhnqn7lUCO_ZR_bnsG7g-Gny2jxex-O0i_vfkk/s400/24-26.6+(16).JPG" border="0" /></a> Geri dönüp hafiften mangal hazırlılarına başladık. Dağlar yakındaki ayçiçeği tarlasından kopardığı ayçiçeğini biraz yedi biraz da oynadı.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTznHDb_TYRjVNkuXG2rVAvGuwr4TcNYkhaS7ll2BZcIdQ30FliWMH5xVgQvKgLKfzcJZ17im8L4hMatbPx-prZsZY8AtJTz3_h1OCGRQggtyTY4FWNuTABW79q37fHuJ8Dmi_mo-yeFU/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(45).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117919986822088786" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTznHDb_TYRjVNkuXG2rVAvGuwr4TcNYkhaS7ll2BZcIdQ30FliWMH5xVgQvKgLKfzcJZ17im8L4hMatbPx-prZsZY8AtJTz3_h1OCGRQggtyTY4FWNuTABW79q37fHuJ8Dmi_mo-yeFU/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(45).JPG" border="0" /></a> Bol bol yaydık dinlendik. Günbatımı burada da güzeldi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1ErDyVC5HhUjHp52xICcwpRDMQKpQMpO_s5VUol36E-S8BxXGBt4I0QSH1UMrttVnQtL5odAR8mA2bc81P-8RHpuhcx83HdbEPcByculdbGIeodF9xI9-49oJIFmgLI9bInAFUZdyjZ8/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(50).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117919991117056098" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1ErDyVC5HhUjHp52xICcwpRDMQKpQMpO_s5VUol36E-S8BxXGBt4I0QSH1UMrttVnQtL5odAR8mA2bc81P-8RHpuhcx83HdbEPcByculdbGIeodF9xI9-49oJIFmgLI9bInAFUZdyjZ8/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(50).JPG" border="0" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzyje6aYSYwXknHAfdAbxRvOuKV7JrWz2oxXgObLaq0K7SDJ8vPt588KyVTz8ofGTDYdjTiRQAg3b2b4rq64nOg-5Pl-5RvGZsEtNymdPuKVj8sv_9Bh12ld6dxBnLkuWuVfwTXNm-KNc/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(55).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117919991117056114" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzyje6aYSYwXknHAfdAbxRvOuKV7JrWz2oxXgObLaq0K7SDJ8vPt588KyVTz8ofGTDYdjTiRQAg3b2b4rq64nOg-5Pl-5RvGZsEtNymdPuKVj8sv_9Bh12ld6dxBnLkuWuVfwTXNm-KNc/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(55).JPG" border="0" /></a> Yalnız bir zamanlama sorunu oldu, biraz geç kaldık. Son tavuk kanatlarını yerken hava artık karanlıktı yanlışlıkla parmakları da dişledik.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfALqh-oiYQR5g_U86vK_0SNO9xzuCu5R1JSJhoqeeBSWJi99tykhV4UfXuH_DkyvsOdKfLhqk1gcq9uE3SS9bvPKffL_ZsCfNYGKbusMVLid5V3lkTUj3GlJOWozlDJ7ySB_iX9_0LOM/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(61).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117919995412023426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfALqh-oiYQR5g_U86vK_0SNO9xzuCu5R1JSJhoqeeBSWJi99tykhV4UfXuH_DkyvsOdKfLhqk1gcq9uE3SS9bvPKffL_ZsCfNYGKbusMVLid5V3lkTUj3GlJOWozlDJ7ySB_iX9_0LOM/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(61).JPG" border="0" /></a> Kıçımız donarken karanlıkta piknik yapma azmimize nükteli övgüler yağdırıp eve döndük.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuE9bnoIph7lYrTchtstw66HiA8zqsxA-iV8lHnh6qIJSR9NPtd60x3C9U9gTyHW-yfHz5TIkwT66knugc1DS9LmLsxFFmPXH66AZfLo2mrc0EuPQjV_WxUG6ElCks70PBixJOakv3hUA/s1600-h/23.9.2007+ÃILDIR+(64).JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5117919999706990738" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuE9bnoIph7lYrTchtstw66HiA8zqsxA-iV8lHnh6qIJSR9NPtd60x3C9U9gTyHW-yfHz5TIkwT66knugc1DS9LmLsxFFmPXH66AZfLo2mrc0EuPQjV_WxUG6ElCks70PBixJOakv3hUA/s400/23.9.2007+%C3%87ILDIR+(64).JPG" border="0" /></a><br />Sabah 5:30’da kalkıp hazırlandık. Özra Erzurum’a giden havaalanı servisine ben de Sarıkamış’a giden dolmuşa bindim. Yine ne kadar çabuk geçti üç gün. Sarıkamış’a yolculuk bir saat sürdü. Biletim olmadığı için ayakta kaldım. Dolmuş Erzurum’a devam ettiğinden Sarıkamış yolcularına bilet vermiyorlar, boş yer varsa oturuyorsun yoksa ayakta kalıyorsun. Önemli değil zaten kafamın içi dolu yolun nasıl bittiğini anlamadım bile. Yine yalnız kalacağım ya, bu hafta biraz buruk başlayacak.</div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div></div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-4054402931527571137.post-18686301640061050432007-08-06T21:11:00.001+03:002008-04-15T21:46:46.087+03:00MOTORLA BEYDAĞI<a href="http://www.imagechef.com/" target="_blank"><img alt="ImageChef.com - Custom comment codes for MySpace, Hi5, Friendster and more" src="http://cdnll.img1.imagechef.com/w/070806/anm64ef8699c2c2093a.gif" /></a><br /><br />Son zamanlarda o kadar yoğun çalışıyorum ki iş dışında uyumaktan başka hiçbirşeye vakit kalmıyor. Geçen hafta akşam üstüydü galiba. Hastane müdürü Metin Bey’e yanaşıp onun da benim motorun aynısından olduğunu hatırlayıp hiç düşünmeden hafta sonu Beydağı’na çıkalım mı? Dedim. Birkaç saat sonra cevap geldi, Pazar sabah erkenden yola koyulacaktık, bize bilgi işlemci Ali Bey de aynı motorla katılacaktı.<br />Aslında daha önce tek başıma dağa tırmanan toprak yola girmiştim ama yaklaşık yarım saatlik yol gittikten sonra yol izbeleşip dağın zirvesinden uzaklaştıkça geri dönmeye karar vermiştim. Hem hava kararıyordu hem de yalnız olduğum için tedirgin olmuştum. Motora bir şey olsa dönüş çok zor olurdu. Bu gittiğim yol TOKİ evlerinin arkasından dağın yamacına doğru çıkıyor. Henüz nereye gittiğini keşfedemedim ama manzarası fena değildi. Bir sonraki sefere oranın sonunu bulacağız.<br />Pazar sabahı saat 8’de Metin Bey’in bahçesindeydik. Hafif bir kahvaltının ardından yola koyulduk.<br /><br /><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHC7D7qAnsjxbdEkfnl7dylcqgHijpIdAZIGV_5-hfn00naN6HuuUfa9GrXVuSPYBywUFGcRwIHRY9NJ9Uduco9GJgFkYWW4e6k9qBn36ivQVBQWyqcLolvSd41R6vniyGn658BpXAbJ0/s1600-h/100_0347.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095986571022926754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHC7D7qAnsjxbdEkfnl7dylcqgHijpIdAZIGV_5-hfn00naN6HuuUfa9GrXVuSPYBywUFGcRwIHRY9NJ9Uduco9GJgFkYWW4e6k9qBn36ivQVBQWyqcLolvSd41R6vniyGn658BpXAbJ0/s400/100_0347.JPG" border="0" /></a> Beydağı’na çıkan yol Konak beldesinin arkasından başlıyor. Oraya kadar yolu bilen Metin Bey bize rehberlik etti. Önümde ilerlerken arka lastiğin savurduğu topraklara bakmak ve süspansiyonları üzerinde salınan motorumun arkadan hoş göründüğünü bilmek hoşuma gitti. Bir de tabi grup halinde gezerken –her ne kadar çevreyi rahatsız etse de- çıkan motor sesleri insanda sanal bir güçlülük duygusu uyandırıyor.<br />Konak beldesinde meğer Ali Bey’in akrabaları varmış. Meydanın önündeki konfeksiyoncu yakını bizi çay içmeden bırakmadı.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdtbVcAccw_rIazvys3POSNXbSWP9ENjIY0tJe9tpRlsNaHsqJAJbJ25ETCvBjnChbbXXT3JnA-0BAtvU8PpD9ZV4USRZQWY1KahZZc9BbPp2BBSbDRAdOWWnq_qA_aU-wzA4AW_nBDZg/s1600-h/100_0351.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095986575317894066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdtbVcAccw_rIazvys3POSNXbSWP9ENjIY0tJe9tpRlsNaHsqJAJbJ25ETCvBjnChbbXXT3JnA-0BAtvU8PpD9ZV4USRZQWY1KahZZc9BbPp2BBSbDRAdOWWnq_qA_aU-wzA4AW_nBDZg/s400/100_0351.JPG" border="0" /></a> <div>Buradan sonra dağa çıkan yol belli.<br /><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK5QRxehE2H0kzTZCNyJrC_EAmIER7BHLGVruuWI95Nu46H7TpDFsGSaqUQn_r_rD74eG6H3JC5uJyiO63SjeZudVisbo4jRPhM2y9nubqn3F1VUFETNid4g0tTRMA7uC4mhWHfsK6d1I/s1600-h/100_0355.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985166568620850" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK5QRxehE2H0kzTZCNyJrC_EAmIER7BHLGVruuWI95Nu46H7TpDFsGSaqUQn_r_rD74eG6H3JC5uJyiO63SjeZudVisbo4jRPhM2y9nubqn3F1VUFETNid4g0tTRMA7uC4mhWHfsK6d1I/s400/100_0355.JPG" border="0" /></a> Yukarı çıkan yolu takip et git.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZtnzI7peCGNqKJ_aIfCaEH6TO9zAYNoAN6SJqNOmFomZ_aK1UGiJqx3Zg-wNG-qS2zkh1xXeqj-Ml1qDmGn0d2t_ZlqoSUznk5O1p86YF9CUcYgdWLTPIR4NjIp5m3m0lrYxT93iKFhg/s1600-h/100_0352.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985179453522754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZtnzI7peCGNqKJ_aIfCaEH6TO9zAYNoAN6SJqNOmFomZ_aK1UGiJqx3Zg-wNG-qS2zkh1xXeqj-Ml1qDmGn0d2t_ZlqoSUznk5O1p86YF9CUcYgdWLTPIR4NjIp5m3m0lrYxT93iKFhg/s400/100_0352.JPG" border="0" /></a> Yol tamamen toprak. Özellikle yukarı tırmanan dönemeçlerde yoldaki taşlar artıyor. Bu da motor kullanmayı zorlaştırarak işi daha keyifli hale getiriyor. Öyle ki bu dönemeçlerde iki kez motoru deviren Metin Bey bile bu parkurdan keyif aldı. Kendine bir şey olmasa da motorun vites pedalı yamuldu ve vites kolu kırıldı. Elazığ meocerasından düşen vites pedalı konusunda akıllanmış olan ben hemen pedalı sıkmasını söyledim. Bu arada nasıl kullanmak gerektiğini konuşurken yokuş çıkarken durulmaması gerektiğini en güzel biçimde anladığını söyledi. Gerçekten de benim de tek tepetaklak yuvarlanma nedenim taşlı yolda yokuşta durmak olmuştu. Durunca ön freni sıkıyorsunuz ama o taşlı topraklı yolda kilitlenen ön tekerin motorun geri kaydırmadan durdurmasına imkan yok. Geri kayan motorun dengesi bozulunca da dururken hoop beraberce yere yuvarlanıyorsunuz. Yumuşak bir düşüş olsa da işte ufak tefek hasarlar meydana geliyor. Aşağıdaki resim Metin Bey’in düştüğü ikinci viraj. </div><br /><br /><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095986154411099026" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXtSJj5Q7OQ7ZSKA6VM40QTDmX-ARkUde4pW3iMOa1878GmYY9oX62-bJOmrisrZyq_Qe_FmzEu7aq-afZ_mO1rZa5lj2dlRXjnCSXokxDQYcCt6O_wLqpU-uoXYXjzrNhQomRG87_ri8/s400/p%C4%B1narba%C5%9F%C4%B1.JPG" border="0" /><br />Hemen yanında da soğuk dağ suyunun aktığı bir boru var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhy75AJzrD0Ei9XYDGA7mv7eoL-5xoPY0ZWTwP0wmAaS_fUICBJJoet19Seo41AcYpWaMqhTGkPwcc5wnHekgerTbxtXT2Fhy6JBCNNl2QyHUzLiM69lM181JJ4W3QVdXzahFnQXINr4/s1600-h/100_0365.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985192338424658" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhy75AJzrD0Ei9XYDGA7mv7eoL-5xoPY0ZWTwP0wmAaS_fUICBJJoet19Seo41AcYpWaMqhTGkPwcc5wnHekgerTbxtXT2Fhy6JBCNNl2QyHUzLiM69lM181JJ4W3QVdXzahFnQXINr4/s400/100_0365.JPG" border="0" /></a> Borunun hemen üstünde de suyun aktığı birikinti var. Yani direk topraktan süzülüp gelen suyu içtiğinizi görüyorsunuz.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgr0USDvILClyVdcCWZ5CP8CvWl5W5HQ5oK8-KjN7mohm4ttp73r6VqbzEzbpUedeAyhIyF4jU0LBllS07gLJi87LipAN3YPmdJcsyE7cUg2bAprEZciTzViP90FCFzCqfGIcq4MAs6QtM/s1600-h/100_0366.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985222403195746" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgr0USDvILClyVdcCWZ5CP8CvWl5W5HQ5oK8-KjN7mohm4ttp73r6VqbzEzbpUedeAyhIyF4jU0LBllS07gLJi87LipAN3YPmdJcsyE7cUg2bAprEZciTzViP90FCFzCqfGIcq4MAs6QtM/s400/100_0366.JPG" border="0" /></a> Burada bulunan birkaç ağacın gölgesine oturmak için karton sermişler. Belli ki bu yüksekliğe kadar çıkıp piknik yapanlar var. Ama elbette her piknik yapılan yer gibi burada da çer çöp dolu. Kendi çöpünü kendi pisliğini temizlemeyen adamlardan ne beklenir ki?<br />Aslında buraya gelmek öyle dümdüz yolda gidince olmuyor. Konak’tan çıktıktan yaklaşık 5 km sonra yol ikiye ayrılıyor. Biz önce diğer yoldan gittik. Yandaki linke tıklayarak nasıl da gittiğimi görebilirsiniz.</div><div><a href="http://www.youtube.com/watch?v=zOE21JQhVIY">http://www.youtube.com/watch?v=zOE21JQhVIY</a><br />Bu yolda yer yer yolu kesen su birikintileri vardı ki üstlerinde foşurt diye geçip su sıçratmak pek eğlenceliydi. Çocukken hani su birikintilerinde tepinirdik ya işte onun gibi bir şey. Yol kenarında bazı yerlerde arı kovanları vardı. Birkaç km sonra da yol aniden bitiverdi. Geri dönmeye hiç gocunmadım.<br />Kah çukur kah tümsek diyerek Beydağı’nın yamacında en yüksek noktaya çıkan yolun sonuna geldik. Buradan aşağının manzarası fena değildi.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJq4_eL1oWzbmeq6_i7MdDUjc0fjuLJHnzvqVuF96ySmsRMKdSeQuyaU6QnRip9Fmhh2Cki66lWnJHMfOjTbNK2drwOu4oCwSEJZP52qzI4TCka_O1g0J9-LyZgsA0QzeTwd_xeERVwoM/s1600-h/100_0369.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985243878032242" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJq4_eL1oWzbmeq6_i7MdDUjc0fjuLJHnzvqVuF96ySmsRMKdSeQuyaU6QnRip9Fmhh2Cki66lWnJHMfOjTbNK2drwOu4oCwSEJZP52qzI4TCka_O1g0J9-LyZgsA0QzeTwd_xeERVwoM/s400/100_0369.JPG" border="0" /></a> Ama yeterince de yüksek değildi işin doğrusu. Etrafta gezinirken hayatımda gördüğüm en büyük çekirgeye rastladım. Elim kadar vardı. Zaten ağırlığından hantallaşmıştı iyice. Maalesef resmini çekemedim, ben makineyi alana kadar kaybolmuştu.<br />Motorlarla durduğumuz yerden arkamızdaki tepeye bakınca yeteri kadar yüksekte olmadığımıza hemfikir olup yukarı yürümeye karar verdik. Ali Bey dağa motorla çıkmaya kalkıştı ama pekmezini akıtmadan kendisine engel olduk.<br />Her dağ yürüyüşünde yaşanan yanılgı tekrar etti tabi ki. Yukarı tırmanırken sanıyorsunuz ki öndeki tepe en yüksek olanı, tepeye gelince arkasından bir tane daha çıkıyor. Bu şekilde birkaç tepeyi aştıktan sonra artık aşağıda bıraktığımız motorlar görünmez olmuştu.<br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4k7xyQT1LEfdEmaKWGMfWUffAZj_tJKIQW06Vb1B7kq91Rvgd3fpKJOG5eWZgUQ3H1RpO3kL13VVv2UCBG7rOvApuymOQQNCgqVcWauHl5u0hEqqins-xlhZrzsam94jdNLWJ-_a8vJs/s1600-h/100_0373.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095983551660917490" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4k7xyQT1LEfdEmaKWGMfWUffAZj_tJKIQW06Vb1B7kq91Rvgd3fpKJOG5eWZgUQ3H1RpO3kL13VVv2UCBG7rOvApuymOQQNCgqVcWauHl5u0hEqqins-xlhZrzsam94jdNLWJ-_a8vJs/s400/100_0373.JPG" border="0" /></a> Çıkışta solda Beydağı’nın zirvesi uzanıyor ama bugün oraya gitmemiz imkansız. Ne uygun kıyafet var yanımızda ne yeteri kadar su ne de yiyecek. Üstelik motorları biri kamyonete yükleyip götürse ruhumuz duymaz. Neyse önümüzdeki en yüksek tepeye tırmanıp biraz yüksekliğin ve manzaranın keyfini çıkarıyoruz<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgl-fmwCYtmnMeJi0zdhK2bjdv6gq_mbDVQkje2LHLIKq2j-oMhzHNQpzceKXQLggkMHrAyzFMLKE3qAqlLBvMSlGoPTUDTeNMyaT-HcraZuy-tlmgWI1flC2oYzVsm_bHWOJCL29eI1Kk/s1600-h/100_0378.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095983564545819394" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgl-fmwCYtmnMeJi0zdhK2bjdv6gq_mbDVQkje2LHLIKq2j-oMhzHNQpzceKXQLggkMHrAyzFMLKE3qAqlLBvMSlGoPTUDTeNMyaT-HcraZuy-tlmgWI1flC2oYzVsm_bHWOJCL29eI1Kk/s400/100_0378.JPG" border="0" /></a> Burada Metin Bey getirdiği dürbünle Malatya’yı izliyor. Söylediğine göre Kanalboyu’nda (Namı diğer Yalama Caddesi) dondurmaya yalayanları bile görüyormuş.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxyBhiro8CdirfIjsaUoAxkm48pam4Whd9p9MKjITNw92dKdPxwGg6lN8_MQDyjIt9f7_nIAv3rpYwNGQoF9EWLCWJHc6XOvsYfPsKBFUw51zZXWlYABGT32uWQnHZE6UG14qii0JFUds/s1600-h/100_0385.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095983577430721298" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxyBhiro8CdirfIjsaUoAxkm48pam4Whd9p9MKjITNw92dKdPxwGg6lN8_MQDyjIt9f7_nIAv3rpYwNGQoF9EWLCWJHc6XOvsYfPsKBFUw51zZXWlYABGT32uWQnHZE6UG14qii0JFUds/s400/100_0385.JPG" border="0" /></a> Aşağıdaki fotoğraf oturduğumuz en yüksek noktadan çekilmiş Malatya ovasının panoramik görünümü. Sağda Beydağı’nın zirvesi bulunuyor.</div><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095985767864042370" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwcO_2_yyGZsL5D9yaKs4rQQLsoRjgb_669UhWlp7g-jWtQo4_m26MW76tzBFFuOPqZIx5FdbRP209Koq50Mwe-K-RN5gycEUAi_Ds84Gqt48KTLnY4dAG5HZvewG7z3JnSMqdFD1bfxA/s400/beyda%C4%9F%C4%B1+zirve.JPG" border="0" /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Dağ yürüyüşünü o kadar özlemişim ki. Aklımdan hep geçen sene yaptığımız Doğu Karadeniz yayla turu ve Kaçkar zirve tırmanışının anıları geçti. Hüzünlendim biraz. Daha sık yapmak isterim ama işte insan tek başına iken olmuyor. Bir de tabi ne kadar güvenli olur o da var.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhobl0fhL1TKlk1j9oGBLOgvsX9Dw7jHO8kixNP9G8ehI3WfkhIiJFKv4jikuVEliLKqbialZbtFuPimfCdpKQdYFOaF63areKMNh3smglQ4qiH3A_32t0QA646wF6U9Fo4z_g12t7PRgo/s1600-h/100_0394.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5095983586020655906" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; CURSOR: hand; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhobl0fhL1TKlk1j9oGBLOgvsX9Dw7jHO8kixNP9G8ehI3WfkhIiJFKv4jikuVEliLKqbialZbtFuPimfCdpKQdYFOaF63areKMNh3smglQ4qiH3A_32t0QA646wF6U9Fo4z_g12t7PRgo/s400/100_0394.JPG" border="0" /></a> Bakalım Beydağı’nın zirvesine ulaşmadan buralardan gidecek miyim? Lan Malatya sana en tepeden bakmadan buradan gidecek miyim?<br /><br /><br /><br /><br /><div><a href="http://www.imagechef.com/" target="_blank"></a></div></div></div></div>Gökhanhttp://www.blogger.com/profile/15093015642067109197noreply@blogger.com4